@recaizdemammudekre
|
Bihruz Bey muhabbetnameyi bu suretle meydana çıkardıktan sonra bir iki defa okudu. Baş tarafındaki birkaç cümleyi, ortalarındaki bir iki lakırdıyı Nuvel Eloiz’den çarpmış olduğu için fena bulmadı ve kendi mahsul-i karihası olan sözlerden “Sebebini mümkünü yok keşfedemedim,” cümlesindeki telmihi beğendiyse de mektubun ansamblını pek komün ziyadesiyle fad, aşırı ensipid gördüğünden tebyiz ve takdimini tensip edemedi. O zaman mektubun yazılışındaki letafetsizliği lisan-ı Türki’nin kifayetsizliğine hamlederek biraz söylendikten sonra tekrar Nuvel Eloiz’i aldı. Birçok karıştırdı. Bundan maksadı münderecatı içinde kendi haline uygun muhtasar bir mektup bulup onu tamamıyla tercümeye himmet etmekti. Aradığı şeyi bunda bulamayacağını aklı kesince kitabı bıraktı ve Sökreter dez Aman’ı derdest ederek süzmeye başladı. Bundaki mektuplar cüz’i tebeddülatla kendi gibi her âşığın işine gelebilecek surette tertip olunmuş şeylerdi. Bihruz Bey birçok sahifeler taklibine muhtaç olmaksızın arzusuna muvafık olmak üzere rast getirdiği bir mektubu –ortasında zait gördüğü bir fıkradan külliyen sarfınazar etmek, nihayetine de kendi halince muktezi gördüğü bazı sözleri ilave eylemek üzere– kemal-i tehalükle ve ara sıra hall-i müşkül için Biyanki ve Hançeri lügatlerine müracaatla bervech-i ati tercümeye başladı:
“Küçük hanımefendi! Muterifim. Çakeriniz daima hayal ederdim ki, sevda ki bana ekseri karşı konulmaz eşkâl altında ve bir oklukla müsellah reprezante olunmuştu, gerçekten muhataralı değildir. İlla o zayıf ve romani canlar için ki kuvvetli etüdlerle meşgul olamazlar ve şiddetli ve sıhhi jimnastiklere kendilerini veremezler de her yerde işsiz güçsüz, tatsız tuzsuz, rahat yükü altında eğilir akıl taşırlar. Bu sizi görerek, letafetleriniz içinde natürün en sevimli işlerinden birisini admire ederek kendimi kandırdım ki benim fikirlerim mütecasirane olduğu kadar sehivli de imiş! Çünkü hep çakerinizin mağrur safsatalarım karşı Sevdaya saburane karşı koymuştum. Sevda kendi kuvvet ve kudretini dil-firib bir şey üzerinde kamaşmış gözlerime karşı kâmilen arz-ı izhar ederek beni cezalandırıyor! Bundan böyle şevkli kahramanları üzerinde müellifleri istihza etmek haksızlığında bulunamam mademki bizzat çakeriniz bile o müelliflere itaatli bir süje olmak hizmetini ifa edebilir oldum! Bundan böyle elektriğe benzeyen pasyonlar hakkında –ki kaderden gelirler gibi görünürler ve sizi, daha doğrusu çakerinizi nagehanî bir derin yarayla zahmdar eder– şek ve şüphe etmeyeceğim! Oh çakerinizi artık inanmazlık ettirmeyecek derecede derin vurdu! Evet, küçük hanım! Bir görüşte âşık olunabiliyor... Tekmil hayat için perestiş olunabiliyor! O müennese ki yalnız süratli bir gölge gibi görünmüştür. Bunun ispatı sizsiniz ey cism-i latif! Mademki benim bahtımı kararlaştırmaya birkaç dakikacık kifayet etti! Filvaki kim karşı koyabilirdi o letafete ki cümle hareketlerinizde hüküm sürüyor gibiydi? Bunların hepsi beni aldatmaya konkur etmiyorlar mıydı? Aşk!.. Aşk!.. Bana bu keskin ateşleri hissettirmekliğin bilahare meprize olmuş şiddetli bir pasyonun ümitsizliği içinde terk etmek içinse beni bitirdin! İmdi güzel hanımefendi! Bu halis ilan-ı aşka ne aköy edeceğinizi bildirmeye tenezzül ediniz veyahut daha iyisi hiç yazmayınız... Kâğıt sizin kıymetli fikirlerinizi saklamaya layık değildir. Onları gönül aldatıcı bir sakız gibi kendi hatırında cem etmeklik yumuşak ve hürmetkâr âşığınıza aittir. İmdi hâk-i pay-ı ismetanelerine yüzüm gözüm sürüp hal-i perişanımı serbestçe arz etmeklik için merhametinize ve kulluğunuza layık bir çaker-i senser olduğumu ispat eylemek üzere münasip bir mahalde randevu ita buyurmaklığımızı istirham eder ve işbu arizamın cevabını almak için işbu gelecek pazar günü Büyük Çamlıca’da kâin gazinoda teşrif-i ismetanenize muntazır bulunacağımı arzla hatm-i kelam eylerim. Herhalde ferman zat-ı ismetanelerinindir.
21 Haziran sene 86 yevm-i Perşembe. Âşık-ı biçareniz M. B.” |
0% |