
Şaşkınca ona bakıyordum. Öfkeyle söylemiştim ben onu. Rüzgar’ı seviyordum, sadece mutsuzdum.
Eve geldiğimizde ona teşekkür ederek arabadan indim. Ben binaya girene kadar araba orada beklemişti. Kendimi çok halsiz hissediyordum.
Boğazımdaki küçük sızı çok artmıştı. Sanırım korktuğum şey başıma gelmişti, Cansular’dan hastalık kapmıştım. Bu, zaten ona karşı olan sinirimi daha da arttırmıştı. Beni bugün bitirmişti resmen!
İçeriye girince bana ters ters baktı.“Neden beni herkese rezil ettin?”
“Rezil falan etmedim. Gayet normal bir şeydi neden sinirlendiğini de anlamıyorum, küfür ettin bana.” Çok bitkin olduğumu hissettim ve üşüyordum. “Sana kimseye söylememeni söylemiştim ki söyledin, ben de güzelce uyardım yine yaptın.”
Kötü olduğum için bu konuşmayı erteleyip zar zor odaya geçtim. Kalın pijamalara rağmen tir tir titriyordum. Peluş hırkamı da giydim. Uyumaya çok ihtiyacım vardı.
Lavabodan çıkacağım zaman vücudumun her yerinde hissettiğim yoğun sızlama durmama neden oldu. Çok acı veriyordu ve birden gerçekten beni ateş basmıştı. O kadar yoğundu ki sıcaktan patlayacağımı hissettim. Sanki iç organlarım genişliyor gibiydi. Bir yere tutunmaya çalıştığımda hiçbir şey göremediğimi fark etmiştim. Ellerimi rastgele bir yere koymaya çalıştım, bedenimi taşıyamıyordum çünkü ama bir yere tutunamadan yere yığıldım. Ağzımdan bir çığlık döküldü.
Gözlerim kararırken yerde olduğumu idrak edebilmiştim. Kalkmaya çalıştığımda hiç gücüm olmadığını fark ettim.
Acıyla inlerken Cansu seri adımlarla yanıma geldi. “Güneş?”
“Kendimi yerde buldum,” dedim kesik kesik inlerken. Kaşlarını çatarak bana baktı. “Tansiyonun mu düştü? Bekle sana yemek yapayım.”
Odaya geçip gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Tüm acının kaybolmasını istiyordum. Onlardan bulaşmıştı bana bu hastalık ama onlardan daha ağır vurmuştu beni.
Cansu yemek getirdiğinde dilediği şeylerin gerçek olmasını diledim içimden. Kim arasının bozuk olduğu birine yemek yapardı ki? Tepsiyi alıp Cansu’ya döndüm. “Teşekkür ederim.”
Yemeklerden atıştırırken Cansu’nun telefonla Melisa ile konuştuğunu işitmiştim. “Ben çok hastayım ya.”
“Kızım sen yine iyisin. Güneş bayıldı.” Telefon hoparlörde olduğu için Melisa’nın hımm dediğini duymuştum. “Sence Ertan benimle ciddi düşünüyor mu?”
Yalandan üzülmüş ve meraklanmış gibi yapmamasını takdir etmiştim. Dürüstlük her şeydi. Yemekten sonra uyuyakalmıştım.
Sabah daha iyiydim. Hazırlanırken mutfaktan gelen sesler kulağımı tırmaladı. “Resmen bulaşığı yıkamamış ya bir de sen ona iyilik yaptın Cansu.”
Melisa’nın sesine kaşlarım çatılırken Cansu’nun söylediği ile şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. “Kimseye iyilik yapmayacaksın işte.”
Kesinlikle def olup gidecektim, kararımı vermiştim. Hazırlandım ve çantamı alıp onlara bir şey demeden çıktım. Hülya'ya yurda geçmek istediğime dair mesaj attım. Anında yazıp yardım edeceğini söylemişti.
Sınıfta yanıma bir çocuk geldi. “Benim için imza atabilir misin?”
“Rica ediyorum beni karıştırma,” dedim üzgünce ona bakarak. Birkaç saniye yüzüme baktı ama hemen ardından kafasını salladı ve gitti. O gidince bu sefer de Seda yanıma gelmişti. “Flört müsünüz siz? Flört gibi duruyordunuz da dışarıdan.”
“Kendisini bilemem ama öyle bir şey yok,” dediğimde cevap vermedi. Sohbet ederken ona sabah olanları anlattım.
“Bir insan neden bu kadar kötü olur? Anlamıyorum,” diyebildim sadece.“Bu kız gerçekten iğrenç bir şey. Mekana gitmiştik, tek tek masaları dolaşıp twerk yapmak mı dersin, tanımadığın birini öpmek mi dersin, bir de Buğra’nın arkadaşı Hamit'i eve getiriyordu. Komşular çok şikayet ediyordu seslerinden. Bir de bize kanserim diye yalan söyledi.”
Kaşlarımı çatarak ona döndüm. “Ne yalanı?”
“Bize kanser olabilirim diyip duruyordu ama hiçbir şeyi yoktu,” dediğinde duraksadım. “Bize de söyledi bunu. Kanserim, ameliyat olmaya gideceğim dedi."
Seda güldü. “Ruh hastası ya.”
Ders sonrasında, Seda'nın iki arkadaşıyla buluşup bir kafeye geçmiştik. Teorik dersleri halletmek kolay olmuştu ama yetenek sınavı için oldukça korkuyordum çünkü, sahne korkumu aşabilecek miydim bilmiyordum. Sahnede kendi sesimi duymaktan korkuyordum, ya sesim yetersizse?
Telefonum titrediğinde Cansu'nun mesajıyla karşılaşmıştım. NEREDESİN SEN?
Bu hesap sorar tavrına karşılık kaşlarımı çattım.. Seda ve arkadaşlarıylayız, sınava çalışıyoruz.
Cevap yazmıştı. GÜNEŞ EŞYALARINI TOPLA VE GİT. ARTIK BENİM YANIMDA KALAMAZSIN. MELİSA'NIN ESKİ EV ARKADAŞI OLDUĞUNU BİLE BİLE O KIZLA GÖRÜŞÜYORSAN GİT ONDA KAL. NEREDE KALIRSAN KAL UMURUMDA DEĞİL AMA SEN BU EVDEN GİDECEKSİN.
Telefona bakakalırken kızlar merakla yanıma geldiler ve mesaja baktılar. Resmen ev sahibiyle arasını düzeltmek için beni kullanmıştı ve şimdi de ev sahipliği taslayıp kovuyordu. Eşyalarımı toplayıp ayağa kalktım. "Eve gitmem lazım. Sonra görüşürüz."
Hızlı adımlarla eve doğru yürüyordum, hiçbir şey düşünemiyordum ama Hülya'ya eşyalarımı toplayıp geleceğime dair bir mesaj atmıştım. Akşam olmak üzereydi, yarın ise sınavım vardı ama ben aptalca oyunlara tutsak kalmıştım. Eve girdiğimde Cansu bana seslendi. "Güneş ne zaman gideceksin?"
"Gidiyorum," dedim ve hızlıca valizimi çıkarıp eşyalarımı toplamaya başladım. Cansu ise Melisa ile masaya oturmuşlardı. Kahkahalarla sohbet ediyorlardı. Tüm eşyalarımı toplayınca son olarak mutfaktaki eşyalarımı almaya gittiğimde eski patronumun bana verdiği eşyaların tezgahın üzerinde olduğunu görmüştüm. Onları da toplayacağım sırada hepsinin de paslanmış ve kararmış olduğunu görmüştüm. Eskimiş şeyleri bana bırakırken yenileri kendisine almıştı.
Umursamazca dolaplarda da patronumun bana verdiği ve bana ait olan eşyalarımı indirmeye başladım. O sırada Cansu içeriye girmişti. "Bunların hepsini götüremezsin."
"Benim zaten," dedim ruhsuzca. Elini tabakların üzerine koydu. "Bunları biz beraber taşıdık. Volkan ağabey bize verdi bunları."
"Ben çalıştım ve bana verdi," dedim ifadesizce. Cansu ise sinirlenmişti. Melisa da yanımıza gelmişti. "Güneş akıl var mantık var bize verdi ve götüremezsin."
"Sen akıl ve mantıktan bahsedecek son insansın," dedim sesimi yükselterek. Cansu da yükseltti. "Öyle mi?"
"Evet," dediğimde Melisa birden karşıma geçti. "Kıza salak mı diyorsun lan sen?"
Hafif gülümseyerek kafamı salladığımda aramızdaki mesafeyi kapattı. Cansu ise onu geriye çekmeye çalıştı. "Boş ver başımın gözümün sadakası olsun."
Melisa ise daha çok dibime girmişti. "Seni mahvederim duydun mu beni? Çok kötü yaparım."
"Yapsana," dedim onu iterek. Geri geri giderken birden öfkeyle bana saldırdı.
"Gebertirim seni orospu!" Diyerek saçıma asıldı Melisa. Ben de onun saçına asıldım. “Orospu mu bunu sen mi diyorsun, Hamit’in altına yatan kimdi?”
"Oha o ne demek be şimdi?" dedi Cansu. Melisa onun gazına gelmişti.
"Ne diyorsun be sen?" diye çığlık atarak birden yüzüme bir tokat savurdu. İşte bunu yapmayacaktın Melisa. Yüzüme dokunulmasından nefret ederdim ve artık hiç de merhamet etmeyecektim. Onun yüzüne bir yumruk geçirdim ve hemen ardından da bir tokat savurdum. Beceriksizce bana tekmeler atmaya çalışırken üç tırnağımla da yüzünü çizmeye başladım. Cansu araya girmeye ve bizi ayırmaya çalışıyordu ama gücü yetmemişti. O kızı kimse elimden alamayacaktı.
Melisa'nın birkaç tutam saçını yolduğumda karnıma dizini geçirmesiyle hafif sendeledim ve yere düşecek gibi oldum. Eğildiğim sırada zihnimde bir ses yankılandı. Kendini bırakma.
Hızla tekrardan ayağa kalktım ve Melisa'yı kendime çekip tüm kuvvetimle vurmaya devam ettim. Bu sefer o yere düşmüştü. O zaman da onu bırakmadım ve ona eğilip saç baş girişmeye devam ettim. Öylesine öfkeyle doluydum ki yüzümü çizdiği an aklıma geldikçe daha da delirecek gibi oluyordum. Küpesinden tutup çektiğimde kulağının yırtılmasıyla acıyla inledi.
GÜNEŞ KURALLARI: Vücudunuz size mesajlar verir. Güneş ağır şeyler yaşadığı için ve katlandığı için bedeni bu şekilde patlak verdi. Bedeninizin mesajlarına kulak verin. Diğer kural, şeytanlar içinizdeki kötülüğü çıkarmak için ellerinden geleni yaparlar. Eninde sonunda içinizdeki şeytan çıkar. Güneş olanlara hiç tepki vermedi, şeytanların yaptıklarına sessiz kaldı ve bu bölümde büyük bir duygu patlaması yaşadı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |