@redndyellow
|
Aynaya bakıyorum, ama orada tanıdık kimseyi göremiyorum. Sadece yorgun, donuk bir yüz, nefes almak haricinde her şeyi unutan bir beden. Her sabah aynı yabancıyla göz göze geliyorum. Bu kadın ben miydim? Yıllar önce, istediği hayatın ve hayallerinin peşinden koşan Lavin nerede diye soruyorum kendime.
Cevabı sessizlik olan bir soru bu.
Zaman, bana ait olmayan bir hayatın içinde boğdu beni. Evim dediğim bu duvarlar, aslında birer parmaklık artık. Farkındayım. Kendi ruhumun mahkûmuyum. Evlilik.. Nasıl da büyülü bir kelimeydi bir zamanlar. Şimdi ise üzerime oturmuş ağır bir yorgan gibi—sıkıyor, nefesimi kesiyor, beni gün gün öldürüyor.
Eşim Can.. Adını düşündüğümde bile içimde bir ağırlık hissediyorum, sevginin peşinden koşarak gelen koca bir düğüm. Konuşmalarımız artık anlamını yitirmiş kelimelerden ibaret. Aramızdaki boşluk, giderek büyüyen bir uçurum gibi. O ise bunun farkında bile değil. Belki de umursamıyor. Her şeyin normal olduğunu sanıyor. Ama ben, her geçen gün biraz daha yok oluyorum. Kendi benliğimden, özlem duyduğum her şeyden, her an biraz daha uzaklaşıyorum.
Kendi hayatımın figüranı olmak.. İşte, en acı gerçek bu. İçimde bir fırtına kopuyor, ama dışarıdan sadece sessiz bir esinti gibi görünüyor herkese. Belki de ben böyle gösteriyorum. Beni boğan bu düşüncelerden kaçmak istiyorum. Ama nereye? Kendimi nasıl geri bulacağım, bilmiyorum. Tek bildiğim, bu böyle devam edemez.
Zaten hiçbir şey sonsuza dek sürmez. En kötü şeyler bile diyorum kendi kendime. Ya da belki de her zamanki gibi “ben abartıyorum.”
-Lavin! Çıkıyor musun?” Kapının sertçe tıklanmasıyla sıçrayarak kendime geldim. Girdiğim düşünce havuzundan nefes nefese çıkarken, öne düşen perçemlerimi kulaklarımın arkasına sıkıştırıp yıllardır eskimeyen yalancı bir tebessüm yerleştirdim yüzüme.
-Çıkıyorum.” Banyonun kapısını açtığımda göz göze geldiğim eşime baktım. Dün söylediği sözlerin mahcubiyetini duyduğunu düşündüren bir bakışa karşın umarsız bir tavırla banyoya girince çıkmam gerektiğini anlayıp eşikten geçer geçmez aklıma gelen şeyle arkamı dönmüştüm. “Can! Beni bugün sen bırakır mısın? Arabam serviste biliyorsun.” Duyduğunu bildiğim için bir süre cevap vermesini bekledim. Sessizliği gittikçe büyürken açtığım ağzımı saniyeler içinde açılan kapı yüzünden kapatmıştım.
-Bugün toplantım olduğunu biliyorsun. Köprü trafiğine sokma beni şimdi.” Olumsuz cevabına karşı sadece kafamı sallayıp uzaklaşacakken gülerek devam etti. “O ayakkabıları da değiş bence komik duruyor.”
-Nasıl yani? Beğenmedin mi?” Sorumu düşünür gibi yaptı birkaç saniye ama yüz ifadesinden anlamıştım. Kırmızı bilekten bağlı hafif topuklu ayakkabılar en yakın arkadaşımın bana hediyesiydi. Can’ın onunla alakalı sevmediği tek şey de bu ayakkabılar değildi zaten.
-Yaşına pek gitmemiş bence.” Dedi açıksözlülükle. Ben hiç bu kadar kaba olma cesaretini gösterebilir miydim bilmiyorum ama onun fikirlerini önemsiyordum. Suratımın asıldığını görünce iç çekerek göğsüne çekti beni. “Ben senin için söylüyorum güzelim.”
-Dün söylediklerini de benim için mi söylüyordun?” Göğsünün gerildiğini hissettim. Sorum onu rahatsız etmişti ama içimde tutmak beni daha da mahvedecekti. “Bir bebeğimiz olmadığı için mutsuz olduğunu neden bana değil de annene söyledin?”
-Lavin, tam olarak öyle söylemedim. Yanlış anladığı için özür dilerim ama senin de anneme bunun onu ilgilendirmediğini söylemen pek hoş olmadı doğrusu.” Yine beni suçluyordu.
Onunla girdiğim her tartışmanın sonunda neden hem bu kadar incinmiş hem de bu kadar haksız buluyordum kendimi?
Yuvayı dişi kuş yapar, demişti annesi. Peki ya erkek kuş ne yapıyordu? Yuvaya gelip gitmek miydi görevi? Kimse sorgulamıyordu.
-Haklısın.” Dedim sakin bir sesle onu şaşırtarak. Boğazım yuttuğum kelimelerle doluydu. Yenisinin eklenmesi bir tartışmanın içinde olmaktan daha iyiydi. En azından öyle geliyordu. “Arayıp akşam yemeğine davet edeyim. Olur mu?”
Sevinçle verdiği öpücüğe karşılık verdim. İş için acele etmem gerektiği aklıma gelince hızla geri çekilmiştim.
Yetişmek için koştuğum iki otobüs sonunda şirketin kapısına geldiğimde saatimin 9’u geçtiğini fark edince, burktuğum bileğime aldırmadan asansöre bindiğim an gördüğüm yüz şüphesiz geç gelmemi en çok isteyen kişiydi.
Jale Hanım.
-Günaydın.” Sesim koşturmaktan cılız ve cansız çıkmıştı, dudaklarımı birbirine bastırıp boğazımı temizledim ve gülümsemeyi ihmal etmedim. “Geç kaldığım için özür dilerim Jale Hanım. Arabam bozuldu.”
-Sorun değil Lavin. Daha önemli sorunlarımız var.” Ses tonu ilk defa bu kadar ümitsiz ve gergin çıkmıştı, onu takip ederek toplantı salonuna yürürken gözlerini iri iri açıp bir nevi “ah be kızım” diyen arkadaşıma suçsuzluğumu göstermek için omuzlarımı kaldırıp indirdim. Geç kalmak istememiştim ama zaten daha büyük problemler bizi bekliyor gibi görünüyordu.
Jale Hanım’ın girişiyle ayağa kalkan 4 kişiyle beraber yerime oturunca önündeki kağıtların üzerine kolunu koyarak deri koltuğunda geriye yaslandı.
-Hemen konuya girmek istiyorum. Önümüzde iki büyük iş var. İkisi de çok prestijli. İstanbul’un en büyük iki yalısının iç dizaynını yapmaktan bahsediyorum. Bunun için ne gerekiyorsa yapmamız gerekiyor.” Gözlerini sırayla hepimizde gezdirirken kırmızı tırnaklarını kağıtların üzerine bastırmıştı. “Bu işler için tek gönüllü olan biz değiliz ancak seçilmesi için elimizden gelenin fazlasını yapan tek şirket biz olmalıyız. Butik bir şirket olduğumuzu ve istediğiniz zamları yapamadığımızın farkındayım. Ama bu işleri alırsak..Hepimiz için daha iyi sonuçlar elde edeceğiz. Çok büyük bir sorumluluk yüklediğimin farkındayım ancak bu iki projenin başına geçecek iki kişi seçiyorum.” Kalbim hızla çarparken, iri mavi gözlerinin hedefi ben olmuştum. “Lavin ve Derya.” Gözlerim hızla arkadaşıma kayarken Derya’nın da benim kadar gergin olduğunu gördüm.
Ancak tuhaf bir şekilde daha rahat görünüyordu. Sanki bu haber onu benim kadar heyecanlandırmamış gibiydi.
-Jale Hanım..” diye başladı cümlesine, haksız değildim, sesi çok kontrollü ve sakindi. “Projeleri arkadaşlardan duymuştum sabah. Çok mutlu olduğumu söylemek isterim, izniniz olursa eğer duyduklarım doğruysa Süreyya hanımın yalısıyla ilgilenmek isterim, zira kendisiyle daha önceden çalışmıştım, işi alma olasılığımız yüksek.”
O Süreyya Hanımla anlaşacaksa, ben kiminle anlaşacaktım? Panikle hızlanan kalp atışlarım beraberinde boğaz kuruluğu getirirken, yutkundum.
-Harika olur Derya. Bu durumda Lavin sana da..” önüme kağıt yığınını atıp cümlesini tamamlarken, sayfalardaki tasarımları ve projeleri inceledim sessizce. “Evran Aslan’ın yalısı kalıyor.” Kafamı hafifçe kaldırdığımda tüm gözlerin bende olması yetmezmiş gibi, olumsuz mırıldanmalarla avuçlarımın karıncalandığını hissettim.
-Baltayı taşa vurdu desene..” diye bir ses işittim ama doğruluğuna emin olamamıştım. Belki de benim kuruntumdu. Önümdeki projeler ise mükemmeldi.. İç tasarımların beni ne kadar etkilediğini görmüş olacak ki, Jale Hanım’ın alaylı gülüşünü duyunca bakmayı kesip bakışlarımı ona çevirdim.
-Beğendin değil mi?” Yalan söylemeyi zaten beceremezdim, bu yüzden kafamı sallamakla yetindim. “Bunların hepsi reddettiği projeler. O yüzden senden farklı olmanı istiyorum Lavin. E hadi, başlayın o zaman!” Derya’nın garantilediğini söylediği işin keyfiyle olsa gerek kalkıp neşeyle odadan çıkarken, yanıma gelen arkadaşımın parmaklarını omzumda hissettim.
-Kızmadın değil mi?” Dedi alt dudağını bükerek. “Garanti bir iş olduğu için istedim sadece.” Başımı sağa sola salladım, belki seçim hakkımı elimden aldığı için bozulabilirdim ama şuanda hiçbir şeyi beğenmeyen bir adama neyi beğendirebileceğimi düşünmekle meşguldüm. “Bu işi yapsa yapsa sen yaparsın Lavin.” Diğer elini de sol omzuma yerleştirip sıktı ve kulağıma eğildi. “Al şu işi.”
Toplantı odası saniyeler içinde boşalırken kahve isteyip istemediğimi soran arkadaşımın da onlara katılmasını izledikten sonra önümdeki projelere döndüm.
Antik, rustik, klasik..
Hayır, hayır ve yine hayır..
-Ne seviyorsun Evran Aslan.” Diye mırıldandım kendi kendime. “İstediğin ne?”
O güne döndüğümde kendime sorduğum bu sorunun uzun zaman peşimi bırakmayacağını bilmiyordum.
***
Ne zaman isterseniz yazın. Bu kitap, insan ilişkilerini ve bazı insanların neyi neden yaptıklarını anlamlandırmanızı sağlayacağına inandığım bir kitap. Kitaba psikolog olarak ilerleyen bölümlerde dahil olacağım Tutku Devran ismiyle, önceki kitaplardan dolayı kafanız karışmasın.
Umarım seversiniz. Belki kendinizden bir parça bulursunuz Lavin’de, sustuklarınızdan bir parça. Okumanıza değecek, söz. Beğenmeyi ve yorumu unutmayın, özellikle ve her zaman
Sevin, sevilin. 🤍🤍🤍 |
0% |