@redndyellow
|
Milletimizin başı sağ olsun. Şu birkaç gündür haberler allak bullak etti hepimizi.
Umarım bu bölüm sizi bir parça da olsa içinde olduğumuz korkunç dünyadan kaçırır.
Keyifli okumalar milkurlarım. Yorum yaparsanız çok sevinirim.
Dört saatlik bir uykunun sonunda daha da ağırlaşan göz kapaklarımı aralayıp perdelerin arasından sızarak yere düşen gün ışığına baktım. Can'ın kolu yerimden kıpırdamama fazla olanak tanımasa da vücudumu esnetip telefonuma uzandığımda saati görmemle yataktan çıkmam bir olmuştu.
-Can kalk! Saat 7 olmuş kalk!" Mırıldanıp arkasını döndüğünde sırtını şaplakladım. "Ya kime diyorum?! Hey!" Uykudan sıyrılamamış elalarını kısarak bana baktı göz ucuyla.
-Tamam Lavin, kalkıyorum. Ne bu acele anlamadım ki?" Dosyamdaki projeleri tekrar kontrol edip fermuarı çektim ve bordo kol çantamın yanına koymayı ihmal etmedim.
-Canım benim seni bırakacağım daha, sen demedin mi yarın araba annemde diye." Söylediğini ona hatırlatırken, dolabı açmış askılığa hazırladığım kombini çıkarmıştım. Yatakta oturur pozisyona gelmiş ama kalkmamıştı.
-Ha yok, öğlene doğru gideceğim ben Kadir almaya gelecek beni." Önüme düşen saçları tacımla geri ittirirken kaşlarımı çatarak yeniden yatağa serilen Can'a baktım.
-Öğlene doğru mu? Senin de toplantın var sanıyordum?" Hızla ara kapıdan banyoya geçmiş diş fırçama macunu sürmüştüm.
-Var ama o da erken saatte değil. O yüzden sabahtan gitmeme gerek yok." Telefonumdaki bildirimleri hızlıca kontrol ederken en yakın arkadaşımın attığı mesajla macun genzime kaçmıştı.
"Bil bakalım kim İstanbul uçağına binecek?"
-İyi misin?" Ağzımı hızla çalkalayıp onaylar bir ses çıkarırken telefonuma gelen mesajı hemen yanıtladım.
"Sen mi?? Hoş geldin çiçeğim benim!"
"Kaçta uçağın? Seni almaya geleyim."
Banyodaki işim saniyeler içinde biterken yüzümü yıkayıp hızla odaya döndüm. Makyaj masama geçer geçmez göz ucuyla Can'a bakarken konuşmaya başlamıştım. Umursamaz gibi davranmaya çalışıyordum ama gerginliğim sesimden belliydi.
-Peyda gelmiş." Sıkıntıyla nefes verip sırt üstü uzandı ve koluna başını yasladı. "Bizde kalabilir mi?"
-Hayır." Kestirip atarak arkasını dönünce, kremi yüzüme yedirmeyi bırakıp ona çevirdim vücudumu.
-En azından bir gün kalsa? Çok özledim onu." Gerçekten özlemiştim. Peyda, lise arkadaşımdı. Annemi ve babamı kaybettiğim o korkunç kazadan sağ çıktığımı idrak etmem birkaç ayda mümkün olmadığı gibi yeni başladığım lise hayatımın ilk senesinde yürüyen bir ölüden farksızdım.
Amcam ve yengemle yaşamaya başlamış onların kavgalarından uzak durmak için odamdan doğru düzgün çıkmamıştım. Peyda, kütüphane kulübünde tanıştığım ve o günden beri yanımda olmuş tek insandı. Ailemle beraber içimde kaybolan o ışığın tamamen kaybolmadığını bana hatırlatan kişiydi. Ancak Can onunla hiçbir zaman anlaşamamıştı.
Peyda Can'ı "ana kuzusu" diye tabir edilen bir adam olarak görüyordu. Can ise onu her şeye burnunu sokan bir tip diye nitelendirmişti daha tanıştıkları ilk gün. O günden beri sürekli didişmişler aralarındaki çatışmada oradan oraya savrulan beni kurtaran yine Peyda olmuştu. Tartışmaya hep o son verir, benim varlığımı hatırlatırdı ve Can da sessizliğe bürünüp surat asardı.
-İyi. Ama sadece bir gün." Dedi uyaran bir ses tonuyla. Kapatıcıyla gözaltımı hızla kapatıp pudrayla sabitlemiş, solgun duran yanaklarıma soğuk pembe tonlu bir allık uygulamıştım. Maskarayla kirpiklerimi belirginleştirip dudaklarımı nemlendirdikten sonra saçlarımın önlerini fırçayla düzeltip ensemde bir at kuyruğu yaparak masadan hızla kalktım.
"Akşam 6 gibi inmiş olurum."
-Ben onu havaalanından alırım o zaman çıkışta, eve geçeriz direkt." Mesajını okur okumaz cevaplamak isterken, Can söylediğim şeye cevap vermeyince telefonun ucuyla dürtükledim onu. İstemediği şeyler söz konusu olunca koca bir bebeğe dönüşebiliyordu.
-Tamam dedim ya kızım! Dır dır dır tutturdun bir arkadaşın geliyor diye!" Parmak uçlarını birleştirip şakaklarına vurarak söylediklerini iyice vurgularken, sessiz kalıp çıkardığım kıyafetleri giydim hızla. Sesinin gereksiz yere yüksek çıktığının farkına vardığını benimle göz göze geldiğinde elalarında beliren pişmanlıktan anlamıştım.
Çantamı son kez kontrol ederken yataktan kalktığını işitsem de aldırmadım ve odadan çıkıp kapıya doğru yürüdüm hızla. Ayakkabılarımı giyerken arkamdan geçtiğini hissetmiştim.
-Kahve var mı?" Anahtarlarımı çantama atarken, saçımı omuzlarımın gerisine ittirip dosyamı tutarken yanıtladım onu.
-Bilmiyorum, sağdaki dolapta kavanozda olması lazım." Homurdanarak bir şeyler söyleyip kavanoz kapağının sesini duyduğumda bulduğunu anlayınca iç çekip ekledim. "Toplantıda başarılar." Günlerdir çalıştığım projeleri bilmiyormuş gibi aynı dileği bana söyleme nezaketinde bulunmadı.
-Teşekkür ederim!" Bir şey eklemeden yavaşça kapıdan çıkarken omuzlarım düşmüştü bile. Peyda'nın gelmesi bana kendimi iyi hissettirecekti. Daha doğrusu bana ben gibi gelecekti...
Son zamanlarda hayatım şirket, Can ve Züleyha anne arasında gidip geliyordu. Her ne kadar dayımla bağlantıyı koparmak istemesem de yengemin o kadar çok eleştirisine maruz kalıyordum ki telefon görüşmelerinin sonunda hem pişman hem de yorgun oluyordum.
Bu yoğunlukta kendim için en son ne zaman bir şey yaptığımı düşünecek olsam hep bir yıl öncesine giderken buluyordum kendimi.
Hayatın bu rüzgarında oradan oraya savrulurken her şeyi bırakıp bir nefes aldığımda görüyordum büyük resmi. Çocukluğum, gençliğim, evliliğim...Hepsi ne kadar yarım kalmış ve uç uca tutturulmuştu.
Düşünceler içinde arabayı park ederken, derin bir nefes alıp Peyda'ya mesaj attım.
"Ben seni alırım bize geçeriz bugün bizde kalırsın olur mu?" Tepkisini tahmin ettiğim için şirince ekledim.
"Ölümü gör"
Mesaj baloncuğu iletildiğini gösteren bir ses çıkarırken, şirketin yakınlarındaki kafeye girmiştim. Mesainin başlamasına yarım saat vardı, kahvaltıyı atladığımda allak bullak olan bünyem için bu harika bir fırsattı.
-Merhaba Havva abla, ben ıspanaklı gül böreği ve açık çay istiyorum." Beni neredeyse her gün görmeye alışmış olan Havva abla siparişimi hızla tabaklarken yeni işe girmiş olduğunu düşündüğüm kasiyer kız ödememi almak için ekrana siparişimi düşüyordu.
-Hoşgeldin Lavin göremedim seni pek bu hafta kızım." Kartımı cüzdanımdan çıkarmaya çalışırken elime takılan çanta kulbunu ittirdim.
-Öyle oldu, bu hafta biraz yoğunum da." Fermuarım çantanın iç astarına takılınca söylenip çekiştirmeye başladığım anda dirseğimi arkamdaki müşteriye geçirmenin getirdiği utançla hızla döndüm. "Çok afedersiniz!" Vücudumu çevirsem de başımı kaldırmaya fırsat bulamadan çarptığım vücudun sahibini duydum.
-Double shot espresso. Hesabı bir alın." Kartını kavrayan uzun parmakları önüme getirip ekrana okuttuğunda, kafamı anca kaldırınca Evran Aslan'ı görmüştüm. Ben olayı idrak edene kadar, kartını cüzdanına koyup iç cebine yerleştirmişti. "Günaydın."
-Günaydın, kusura bakmayın fermuarım takıldı. Ödemenize hiç gerek yoktu." Havva abla hazırladığı tepsimi bana uzatırken kasiyer kız onun espressosunu da aynı tepsiye koyunca mahçup bir tebessümle aldım.
-Eşlik edebilir miyim?" Anlaşılan rahat bir kahvaltı yapma planım suya düşmüştü. Başımı sallamakla yetindiğimde eliyle geçmem için yol verdiğinde kasadan biraz uzak ama girişi gören bir masa seçmiştim. Kafe henüz çok kalabalık değildi, en dolu olduğu zaman öğle arası olurdu. Dosyamı ve çantamı yanımdaki sandalyeye yerleştirdiğimde oturacağım sandalyeyi açmış karşıma geçmişti. "Gergin görünüyorsun."
-Biraz." Yalan söylüyordum, oldukça gergindim. Şeker paketlerinden üçünü açıp fincanıma boşaltırken, kahvesini önüne çekerek parmaklarını fincanın ağzında gezdirdi.
-Toplantımızla bir alakası var mı?" Zorla gülümseyerek kafa salladım söylediği şeye. Elbette alakası vardı. Bugünü de atlatırsam işin kalanı çok kolaydı ve birkaç detayı halletmek dışında bir pürüz kalmıyordu.
-Kısmen evet. Aslında günlerdir buna çalışıyorum ve bir sorun çıkmamasını umuyorum ama işte." Böreği bir türlü kesemezken, bıçağın ucuyla işaret ettim. "İster misiniz?" Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını sağa sola salladı. Sanki teklif ettiğim şey dünyanın en iğrenç şeyiymiş gibi kaşlarını ortasında bir kavis oluşturacak şekilde çatmayı da ihmal etmemişti. Böreğimden iştahlı bir lokma alıp diğer parçayı kesmeye koyuldum. Sessizliğin süreceğini düşündüğüm anda bunu hissetmiş gibi konuşmaya başlamıştı.
-Her projeyi gerçekleştirmek, bir parça kendini keşfetmektir." Gözleri gözlerime kilitlenirken sesinde anlayış ve içtenlik mi vardı bana mı öyle gelmişti bilmiyordum. "Aslında bakarsan buna yardımcı olacak biriyle tanışmanı istiyorum. Bugün öğleden sonra Mahola Hanımla bir yemek yiyeceğim. Senin de eşlik etmeni isterim." Bahsettiği kişinin adını duyunca bile kalbim hızlanmıştı. Söylediği kadın Türkiye'deki en iyi mimarlardan biriydi ve şirketi yıllardır türlü başarılı işlere imza atmıştı. Onunla değil bir yemek yemek aynı yerde bulunmak bile onur vericiydi.
-Ben çok isterim ve şeref duyarım, çok teşekkür ederim." Kahvesini yudumlarken bakışlarını dosyama çevirdi.
-Rica ederim. İstersen başlayalım." Börek boğazıma takılırken, çayımdan hızlı bir yudum alıp fincanı tabağa koydum.
-Şimdi mi? Yani burada mı?" Söylediğime gayet normalmiş gibi omuz silkince ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktım bir süre. Maalesef ciddiydi. Yediklerim mideme otururken, yerimden kalkıp yanındaki sandalyeye geçtim ve dosyayı açtım. Çıkardığım çizimleri masanın boş tarafına getirirken duvarla onun arasında kalmış sandalyemin yönünü biraz ona doğru çevirmiştim. "Aslında üçünde yoğunlaşmam gerektiğinin farkındaydım ancak..."
Uzun parmakları ucu gözüken büyük kağıdı kavrayarak en öne çekti. Gözleri her detayda uzun uzun gezinirken, tereddütle avuçlarımı ovuşturdum.
-Şey, anlatmamı ister misiniz?" Kafasını sağa sola salladı sadece. Kahverengi gözleri duvardaki detayda takılı kalırken, parmaklarıyla hafifçe üstüne vurdu.
-Bundan bahsedebilir misin?"
-Duvar aksesuarı gibi olan heykel detaylandırmalar oldukça moda. Ancak ben wall sculpture yapanları çok sık takip ederim. Her ne kadar çoğunlukla koca bir duvarı kaplayacak olsa da sizin de hoşunuza gidebileceğini düşündüm. Aslında yalnız erkek figürü çalışmaları var ancak ben sizin daha farklı bir çalışma beğeneceğinizi düşündüm."
-Yalnız bir erkek mi?" Gülerek söylediği şeye yanlış anladığını düşündüğüm için sessiz kalıp kızararak tepki verince başını sağa sola salladı. "Bir kadın ve bir erkek olmasını tercih ederim ama sanırım işin sanat kısmı senin bulacağın kişiyle yapacağım bir konuşma."
-Tabii, benim tanıdığım birkaç kişi var. Sizin müsait olduğunuz bir zamanda görüşmenizi sağlarım. Hatta eğer aklınızda bir örnek varsa onlara göstermem daha iyi olur, çünkü içlerinde daha basit çalışmalara yönelenler de var." Telefonunu cebinden çıkarıp, ekrandaki sayısız bildirimi kaydırarak yok etti ve bana döndü.
-Numaranı alırsam çizimi iletebilirim." Telefonunu uzattığında numaramı girip kendimi çaldırmış numarasını kaydetmiştim. O da aynısını benim için yaparken yerimde kıpırdandım.
-O zaman seçtiğiniz proje bu? Ben bunun üzerinde yoğunlaşabilirim." Üzerinde en az kafa yorduğum projeyi beğenmesi hem ağır bir ironi hem de mutluluk vericiydi. Hiçbirini beğenmemesinden iyiydi. Yüzünde anlaşılması zor bir ifade belirirken, projeyi tekrar inceledi.
-Bu..." dedi gözlerini ayırmadan. "Gerçek bir tutku. Neyi seçeceğimi değil, neyi hissettireceğini bildiğin bir proje." Sesi uzak ve derin bir yerden geliyordu, sanki kendini o kağıdın içinde görüyormuş gibiydi. "İçinde ne olduğunu benim tarzımla göstermişsin. Belki de bu iş için bu yüzden seni seçtim Lavin." Söylediklerine karşılık rahatlamış ve içtenlikle gülümsemiştim.
-Çok teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim." Akıllı saati bir aramayla yanıp sönerken projemi masaya bırakıp hızla ayaklandı.
-Yemek 4 gibi olacak, seni aldırmamı ister misin?" Kahverengi gözleri bana dönerken dosyama projeleri yerleştirmiştim.
-Teşekkür ederim, konumu atarsanız kendim gelebilirim." Uzattığı elini sıkarken, telefonu tutan elini de elimin sırtına kapatmış belki de ilk kez içtenlikle elimi sıkmıştı.
-Görüşürüz."
-Görüşürüz." Saniyeler içinde gözden kaybolduğunda böreğin kalan son parçasını ağzıma atıp çantamı koluma taktığım an yanıma gelen Havva abla elindeki torbayı bana uzattı.
-Çikolatalı pasta. Çıkan beyefendi sipariş etti." Parmaklarıma tutuşturduğu torbaya tepki veremeden yeni müşteriyle ilgilenmeye gidince gülümseyerek şeffaf kabın içindeki pastaya baktım.
Evran Aslan, tuhaf bir centilmendi.
*
Peydayla yaptığım telefon görüşmesi onun havaalanına varması benim de konumu atılan restorana gelmem üzerine son bulurken yüzümde aptal ve kocaman bir gülümseme vardı. Arabayı park etmek için kapımı açan valeye anahtarımı verip restoranın kapısına geldiğimde derin bir nefes almıştım. Uzun zamandır ilk defa bu kadar mutlu hissediyordum.
En yakın arkadaşım şehir dışından ziyaretime geliyordu, projem beğenilmişti, Jale Hanım beni ilk kez tebrik etmişti ve hayranı olduğum bir mimarla yemek yiyecektim. Beykoz'un en güzel restoranlarının birinde olan bu buluşma için Evran Aslan'a baştaki huysuzluğuna rağmen ne kadar teşekkür etsem azdı.
-Hoşgeldiniz efendim, rezervasyonunuz var mıydı?" İlgili görevlinin sorusuyla yüzümdeki sırıtmayı kontrol etmeye çalıştım.
-Evet. Evran Aslan adına olması gerekiyor." İsmi söyler söylemez kontrol etmeye gerek duymadan yönlendirmişti beni.
-Evran Bey ve misafiri de yeni geldiler efendim. Buyrun, lütfen." Deniz kenarı masalara doğru elini uzattığında önüne geçip yavaşça yürümeye başladım. Arkası dönük olduğu için onu göremesem de Mahola Hanım'ı görmüştüm ve kalbim hızla atmaya başlamıştı bile. Kızıl dalgalı saçları omuzlarından dökülüyor kalp yaka elbisesinin dekoltesini kapatıyordu. Masmavi gözleri gülümsemesiyle kısılmıştı.
Gözlerim sanki bir noktaya çekilirmiş gibi yanlarındaki masaya kayarken sırtı bana dönük oturan Can'a ve karşısındaki sarışın kadına bakakaldım. Yüzümde ölçülü tutmaya çalıştığım gülümseme dalından kopan bir çiçek gibi hızla solarken, bu güzel kadının attığı hoş kahkahayla kendime geldim.
Elini şakacı bir tavırla eşimin bileğine uzatmasını ve gülümseyerek onu dinlemesini izlemekten kendimi alıkoyamazken yavaş yavaş attığım adımlar topuklular üzerinde dengemi korumak içindi. Yanaklarımın ısınmaya başladığını hissederken ön yargı dolu düşüncelerin beynime hücum etmesini engellemeye çalıştım.
-Lavin, hoşgeldin." Evran'ın yerinden kalkıp yanındaki sandalyeyi geriye doğru kaydırmasıyla Mahola Hanım da ayaklanmış yüzünde büyük bir tebessümle elini uzatmıştı.
-Mahola." İsmini söyleme nezaketine karşılık tüm moral bozukluğuma rağmen dudaklarımı kıvırdım.
-Lavin. Memnun oldum." Evran'ın yerini bana verip yanımdaki sandalyeye geçmesiyle hayranı olduğum kadının tam karşısına oturmanın yanında, eşimin bakışlarını da üzerimde hissediyordum.
Başımı hafifçe ona doğru çevirdiğimde -ki garson menüleri getirdiği için bu hareketim doğal görünmüştü- elalarının bana baktığını gördüm.
Bugünün son zamanlardaki en mutlu olduğum gün olması konusunda erken konuşmuştum.
***
Alıntılar, bilgilendirmeler ve daha fazlası için, INSTAGRAM: tutkudevran
Bu hikayede bir an önce okumanızı çok istediğim bölümlere ilerlemeyi istiyorum. Sanırım bunu da haftada ikişer bölüm atarak yapacağım.
Çizgi : redndyellow Dreame: redndyellow Çizgiye THB serisi bugün itibariyle yüklenecektir.
Yıldız ve yorumu unutmayın. Kendinize çok iyi bakın, sağlıklı kalın.
Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️ |
0% |