@redndyellow
|
Herkesin en az bir kere de olsa yaşadığı bir hisle karşı karşıyaydım. Güveninin kırıldığı ve bir yalanın getirdiği soğuklukla karşı karşıya kaldığı o anın içinde. Kalbime bir süredir sızan o soğukluğun artık göz ardı edilemez bir şekilde büyüdüğünü anlamıştım. Can'ın, cümlesini bitirir bitirmez gözlerinde beliren huzursuzluk kırıntıları içime ekilen şüphe tohumlarını beslemişti. O an içimi kuşatan hisleri bastırmaya çalışmış, kendimi haklı çıkaracak kanıtlar aramaktan kaçınmak istesem de yapamamıştım.
Ancak bir yalan, ufak bir çatırtı, zehir gibi kalbindeki çatlaklardan içeri sızardı insanın zihnine, orada dönüp durur, adeta yerleşip kök salardı. Ve içimdeki his köklerini salınca ne yapacağımı bilmemiştim. Oradan hemen ayrılıp Peyda'yı almak için arabaya bindiğimde kendimi Can'a yabancı hissediyordum. Ondan kaçıyordum. Belki bir açıklaması vardı ya da bir bahanesi... Bilmiyordum. Öğrenmeye cesaretim var mıydı?
Aptal yerine konmak bile yeterince ağır geliyordu insana. Onu yalana iten nedeni düşünmek can sıkıcıydı. Çalan kornayla yeşil yandığını fark ederken direksiyonu tutan buz kesmiş parmaklarımın tutuşunu gevşettim. Parmak boğumlarım beyazlaşmıştı. Havaalanının parkına girip bir minibüsün arkasında durduktan sonra Peyda'yı beklemeye başlamıştım.
Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Peyda'ya anlatmak istiyordum. Sorgulamak, bağırmak ya da sessizce uzaklaşmak arasında gidip geliyordu düşüncelerim. Öfkemin boğazımda düğümlendiği her an, sakin kalmam gerektiğini kendine hatırlatıyor, sanki bu sağduyu içimdeki yangını söndürecekmiş gibi umutlanıyordum.
Geçmişte ailemden öğrendiğim tüm o sabır ve anlayış, şu an içimde yumak oluyor, bana sabretmem gerektiğini, ani bir kararın Can'dan çok beni pişman edebileceğini fısıldıyordu. Ama kalbim başka bir dilde konuşuyordu, öfkeliydi, üzgündü ve hayal kırıklığına uğramıştı. Her seferinde Can'a aniden ulaşma cesaretini kendimde bulmaya çalışıyor, öğrendiklerimden çok öğrenebileceklerim beni düşündürüyordu.
Evlilik, çok değişik bir süreçti. Tanıdığını düşündüğün bir yabancıyla hayatını paylaşmak gibiydi. Hoş, içinde bulunduğum duruma bakılırsa gibisi fazlaydı. İnsan nasıl bir hareketiyle bu kadar yabancı olabilirdi? Bir kadınla yemek yemek için bana yalan söylemesi yabancı olmayan birinin yapacağı türden bir şey miydi?
Camıma tıklatan Peydayla düşüncelerimden hızla sıyrılıp kapının kilidini açtım ve arkadaşımın yardımıyla bir çırpıda arabadan çıkınca sımsıkı sarıldım ona. Parfümü bile değişmemişti. Liseden beri kestirdiği kahkülleri, kocaman gülümsemesiyle buradaydı işte. Boyunun avantajıyla beni bir çocuk gibi hissettirirken gülerek daha sıkı sarıldım ona.
Ne iyi geliyordu bana.
-Prensesim benim, şu güzelliğe bak." Dedi geri çekilip beni süzerken. "Bak bunu bize aldım." Bileğinden çıkardığı ince bilekliği hızla geçirdi bileğime. Ufak bir nazar boncuğuna iliştirilmiş L harfi ince altın zincirden sallanırken yanındaki mavi boncuğa çarpıyordu. Aynısının P harfli olanı onun bileğindeydi. Anca Peyda bir hediyeyi böyle doğal verebilirdi.
-Çok beğendim çok teşekkür ederim. İkimize de uğur getirsin." Bavuluna elimi attığım an kendine çekip bagaja doğru yürüdü hızla. En azından bagaj kapısını açarak ona yardım ederken hiç ağırlığı yokmuş gibi koca valizi içeri atıp benimle birlikte kapatmıştı kapısını.
-Getirsin tabii, nazarlardan korusun bizi. Sana neler anlatacağım!" Arabaya bindiğimiz an kemerini taktıktan sonra neşeyle ellerini çırptı. "Lütfen sizin yol üstündeki Çin restoranı hala açık de bana!" Tam bir Asya mutfağı tutkunu olması da değişmemişti.
-Hâlâ açık. Hemen gidip alalım favorini ama... bize gidemiyoruz." Kaşlarını çatsa da yüzünde kızgın değil kafası karışmış bir ifade oluşmuştu. "Dayımlara geçeceğiz, eğer sorun olmayacaksa." Gözlerimi kaçırarak yola çevirdiğimde anlayışla bacağımı sıktı.
-Olmaz tabii. Ama eğer Can benim yüzümden bir sorun çıkardıysa ben otelde de kalırım biliyorsun değil mi? Şimdi bir sıkıntı çıkmasın." İnceliğine karşı gülümsemeyi istesem de yapamadım, önüme aniden çıkan arabayla fren yapmak zorunda kalınca endişeyle bileğimi tuttu Peyda. "Allah! Lavin, sen iyi misin?" Dikiz aynasında kendimle göz göze gelirken gözlerimin dolduğunu fark ettim. Bakmam için ısrarla elimi çektiğinde arabayı durdurup ona döndüm yavaşça.
-Değilim." İstemsizce gözlerimden süzülen yaşlar o kadar sıcaktı ki yüzümün nasıl buz kestiğini bile anlamamıştım o ana dek. İçimde biriken her duygu sarf edemediğim her cümle bir damlaya dönüşüp kirpiklerimden düşmeye başlayınca hızla kemerini çıkarıp bana sarılan arkadaşıma sıkı sıkı tutundum. Çaresiz hissediyordum. Peyda'ya olanları anlatmak onu Can'a karşı daha çok doldurmak demekti ama ondan başka kimsem yoktu.
Geleceğimizi öğrendiğinde isteksizliğini telefonda bile belli eden yengeme mi anlatacaktım? Yoksa onunla uğraşmaktan hiçbir zaman vakti olmayan dayıma mı? İş yerindeki arkadaşlarıma mı? Şikayet etme lüksümün olduğu tek insanın Peyda olması ona da haksızlıktı belki ama dolmadıkça patlamazdım zaten ben. Çok dolmuştum. Kendimi isteksiz ve yetersiz hissetmekten çok ama çok yorgundum.
-Tamam! Bak ne yapalım biliyor musun? Sen dayınları ara bize geçeceğimizi söyle." Kaşlarımı kaldırdığım anda elini kaldırdı. "Yahu bi dinle! Annemler Bursa'ya gitmiş bu haftasonu evde değiller. Tüm ev bize kaldı takılırız işte aynı hesaba geliyor hem de kimseyi rahatsız etmemiş oluruz." Söylediği mantıklı olduğu için sessiz kalınca gülümsedi hemen, gözlerinde benim için hala tedirgin olduğunu görebiliyordum.
-Tamam, ama yemek benden anlaştık mı?" Dalgaya alıp bir asker selamı verdikten sonra kemerini taktığında arabayı sürmeyi akıl etmiştim. Elini uzatıp gözyaşı silerken bir bebekmişim gibi mırıldandı. "Oy oy oy kim ağlattı benim en yakın arkadaşımı. Söyle bana." Cümlesini ciddi ve üzgün kurmaması beni rahatlatıyordu.
Peyda'ya ne zaman sorunumu anlatsam takındığı bu "hiçbir sorun düşündüğün kadar kötü değil" tavrı benim anksiyetemi bir ölçüde azaltırdı hep. Bu yüzden kendime bile sesli söyleyemeyeceğim bir şeyi ona söyleme cesareti buldum.
-Sanırım Can beni aldatıyor. Bilmiyorum." Yeşillerini üzerimde hissedince rahatsızca kıpırdandım koltukta. "Bugün iş yemeği vardı. Sana bahsetmiştim. Can da oradaydı bir kadınla birlikte." Gözlerini kısarak sıkıntılı bir iç çekti. "Çok samimi davranıyordu kadın bir de Can sabahında bu yemekten bahsetmemişti bile bana. Sonra beni lavaboya giderken yakaladı konuşmak için. Onları gördüğümü anlayınca yani."
-Klasik Can. Tutuşmuştur tabii." Gözlerini devirip söylediği cümleye gülmeden edemedim. Öfkesi bir çocuğu andırıyordu bana.
-Öyle de denebilir." Kırmızı ışıkta durduğumuzda yeşillerin sahibine döndüm. "Sonra beni sorguladı Evran Beyle baş başa yemek yemediğim halde. Ben onu iğnelediğimde de yemeğe arkadaşının da katılacağını ama son dakika şirkette kalması gerektiğini söyledi. İnanmadım tabii... Zaten sonrasında 2 kişilik rezervasyon yaptırdığını öğrendim."
-Al işte. Sanki karşısında salak var. Eee sonra?" Omuzlarımı kaldırıp indirdim yeşil ışık yandığını görünce gaza basarken.
-Sonrası yok. Seni almaya geldim işte. Gidip orada olay çıkaracak halim yoktu." Böyle biri olmadığımı bildiği için başını sallamakla yetindi sadece. "Ona sorayım desem, bir kere yalan söyleyenin bir sonrakinde doğruyu söyleyeceği ne malum?"
-Can'dan bahsediyoruz. Bunu yapacak kadar salaksa kesin daha çok yalan bile eklemeye çalışır üstüne sırf haklı çıkmak için." Dedi söylediklerimi tasdiklercesine, kaygılı yeşilleri önce yola sonra bana döndü. "Ne yapacaksın peki?" Alt dudağımı büktüm.
-Bilmem. Sanırım işin aslını öğrenmek için onu daha yakından gözlemlemem gerekiyor." Telefonumun ekranı bahsettiğimiz beyefendinin ismiyle yanıp sönerken otomatik mesajlardan birini attım.
"Müsait olunca ara sevgilim" yanıtını görmezden geldim.
-Eğer aldatıyorsa daha çok açık verir ama bir şey söylersen daha dikkatli olup ona göre davranır. Bence de en iyisi bir şeyler daha bulmak. Ama bu seni nasıl etkiler işte..." endişeli sesini duymak, en azından birilerinin benim nasıl hissedeceğimi düşündüğünü açıkça belli ettiği için gülümsedim. "Sanırım zamanla göreceğiz..."
-Zamanla göreceğiz, arkadaşım."
***
Peydayla geçirdiğim iki gün bana o kadar iyi gelmişti ki Pazar akşamı Can'ın evde olmadığım için surat asmasını bile göz ardı edebiliyordum. Ona birkaç kez yaptığım imaların hiçbirini anlamamış -ya da anlamamayı tercih etmiş- Peydayla geçirdiğim zamana dair birkaç soru sorduktan sonra oyununa dönmüştü. Buna karşın stresten olduğuna inandığım, dünden beri midemde geçmek bilmeyen bir ağrı ve kasılma vardı, Evran'ın yalısından sonra eve geçip bugün uzaktan çalışmak için dünden izin almıştım.
Rüzgar Devranla anlaştığım saatte buluşmak için yalının önüne arabayı park ederken çalan telefonumu çantamla birlikte kapıp aşağı indim.
-Lavin, yalıda mısın?" Kapıları kilitlediğime emin olarak anahtarları çantama atarken yalıya doğru yürümeye başladım.
-Evet, Jale Hanım. Şimdi geldim Rüzgar Beyle görüşecektim." Cuma günkü görüşmemize dair ona bilgilendirme yapmış olsam da unutmuş olabileceğini düşünerek ekledim. "Bildiğiniz üzere duvar ça..."
-Evet evet." Diye kesti sözümü. Yalının kapısından içeri girdiğimde merdivenlere yönelmiş yavaş yavaş çıkmaya başlamıştım, o, tekdüze bir ses tonuyla cümlelerini sıralarken. "Biliyorum ama bir değişiklik oldu. Projeyle Derya ilgilenecek artık." Merdivenlerin başına geldiğim anda dururken etrafıma bakındım bu haberi benden başka birileri de duymuş gibi. Neler oluyordu?
-Ama, Derya Süreyya Hanım'ın yalısıyla ilgileniyordu." anlam veremediğimi sesime de yansıtmadan edememiştim. Eğer nedenini tahmin edebiliyor olsam bu kadar şaşırmazdım. Aklıma gelen ilk sebebi söyledim. "Çıkardığım işi beğenmediyseniz..."
-Hayır Lavin. Bu benim elimde olan bir şey değil. Evran Aslan böyle istedi. Proje senin ilerlediğin şekilde olacak ama devam ettiremeyeceksin, üzgünüm müşterinin talebi bu yönde. Beni anlıyorsun değil mi?" Şaşkınlıkla hareket etme ihtiyacı hissederken arkamı döndüğümde malzemelerini çoktan plastikle kapladığı zemine koymuş Rüzgarla göz göze gelmiştim. Hafif gülümsemeyle baş selamı verme konusunda becerikli olmuş muydum bilmiyorum ama içten bir selam vererek elini kaldırmıştı.
-Nedenini öğrenebilir miyim peki?" Sesim titremişti. O kadar emek verdikten sonra neden böyle bir şey olmuştu anlamıyordum. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Yanaklarımın ısınmaya avuçlarımın karıncalanmaya başladığını hissettim. Jale Hanım'ın sıkıntılı sesi de durumuma yardımcı olmuyordu.
-Senin profesyonel olmadığını iletti kendisi. Ne diyeceğimi bilmiyorum Lavin. Bugün eve geçip dinlen yarın Süreyya Hanım'ın yalısı hakkındaki detayları konuşalım olur mu?" Profesyonel olmadığımı mı? Canla konuştuğum için mi böyle düşünüyordu? Onunla yemeğin ortasında bile konuşmamış lavabo izni alarak kalkmıştım masadan. Bu profesyonelce değil miydi? Anlamıyordum. Hayal kırıklığına uğramış hissediyordum. Üstelik Jale Hanım'ın ilk cümleyi imalı söylemesi canımı yakmıştı.
-Olur, Jale Hanım. Görüşmek üzere." Telefonu kapatıp ara koridora uzanan tırabzana tutunurken duyduğum sesle arkamı dönmek zorunda kaldım.
-Lavin, gelebilirsin." Rüzgar'ın hemen yanında duran sarışın kız saçlarını tepesinde toplamış mükemmel bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
Oradan bakınca nasıl göründüğüm hakkında bir fikrim yoktu ancak ikisinin de gülümsemesinin sekteye uğradığını görünce iyi olmadığını anlamak zor değildi.
-Günaydın. Özür dilerim ben, biraz kötü uyandım." Diye geveledim odaya girip yanlarına geldiğimde. "Lavin ben." Uzattığım elimi çekingen bir gülüşle sıktı sarışın kız.
-Eva ben de. Memnun oldum. Rüzgar'a yardım etmek için gelmiştim." Cümlesinin sonunda kıkırdamasına ve Rüzgar'ın ona olan bakışlarına bakılırsa sadece yardımcı değildi. Nazikçe elini kızın beline koyarken bana dönmüştü.
-Ben de memnun oldum. Birlikte harika bir iş çıkaracağınıza eminim." Gelme amacım aklıma gelirken hızla çantamdan çıkardığım ölçümleri ve çizimleri ona uzattım. "Hepsi aşağı yukarı bu şekilde ama istediğini yapmakta özgürsün. Herhangi bir değişiklik yapmak gerekirse revize edebiliriz."
-Tamamdır Lavin. Teşekkür ederim." Dosyaları alıp pencere pervazına koyduğu termosu kavradı. Bunu yaparken elini hala sarışının belinde tutması o kadar hoştu ki moralim bozuk olmasa gülümseyebilirdim. "Kahvemiz var. Eşlik etmek ister misin?"
-Hayır teşekkürler, benim Evran Beyle önemli bir şey konuşmam gerekiyordu aslında." İkisinin de bakışları arkama odaklanınca tam da filmlerdeki gibi bir sahne yaşandığını fark etmem ironikti. Vücudumu kapıya çevirdiğimde profesyonel olmadığım görüşünü ileten adama baktım.
Yüz ifademi sabit tutmaya çalışsam da öfkemi gizleyebildiğime şüpheliydim. Üstelik düz bir ifadeyle yüzüme bakıp Rüzgar'a dönmesi daha da sinir bozucuydu. Onu şuracıkta boğsam yeriydi diye düşünmüştüm.
-Evayla gelmişsin bakıyorum." Dedi yanımdan geçip ikiliye yaklaşırken. Kızın yanağına bir öpücük konduracakmış gibi eğilip tokalaşmıştı. "Bu adamın yardımcısı olmak yormuyor mu seni?" Diye şakalaştı dünya güzeli kızla.
Senin yalında mimar olmak çok kolay sanki, diye geçirdim içimden.
-Yok ben daha çok heyecanlıyım aslında. Umarım ben elime yüzüme bulaştırmadan sana güzel bir şey yapabiliriz." Yerdeki malzemelere bakıp başını salladı Evran.
-Yapsanız iyi olur. Lavin'in dekorasyonuyla harika görüneceğine eminim." Şaka mı yapıyordu? Yüzünde dalga geçtiğine dair hiçbir izin olmadığına emin olunca kaşlarımı çatmadan edemedim. Bana övgüler diziyordu öyle mi? İnanılmazdı. "Derya Hanım ölçüleri getirdi mi?"
-Lavin getirdi." Dedi Rüzgar elindeki dosyayı havada tutarak. "Derya Hanııım?" Soru sorar gibi gözlerinini kısıp hatırlamaya çalıştığında sinirime engel olamadım ve araya girdim. Damarıma basmak için özellikle yapıyordu sanki.
-Derya Hanım devam ettirecek projemi. Evran Bey benim profesyonel olmadığımı ilettiği için kendisi devralacak kalanını." Cümlemin sonuna sahtelik akan bir gülümsemeyi eklerken doğrudan ona bakıyordum. Rüzgarla Eva'nın yanında böyle bir tartışmanın fitilini ateşlemek canımı sıksa da elimde değildi. Haksızlığa uğramayı kendime yedirememiştim.
-Şirket bünyesinde çalıştığınız için projeyi kişisel olarak sahiplenmemeniz gerekir." Dedi sakinlikle. Ellerini ceplerine sokmuş vücudunu bana çevirmişti. "Eşinize iş yemeği sırasında vakit ayırmanız profesyonel bir yaklaşım değildi Lavin. Kişisel algılamayın." Ağzım açık kalırken hızla Rüzgar'a döndü. "Kolay gelsin ikinize." Koluna vurup cevabımı beklemeden odadan çıkarken ikilinin bana üzüldüğünü görmek daha da öfkelendirmişti beni. Neden patronum yetmezmiş gibi onların yanında da aşağılayıcı konuşuyordu ki?
-Kolay gelsin size." Eva, teselli etmek ister gibi koluma dokunduğunda son bir gayretle gülümsedim.
-Görüşürüz Lavin." Rüzgar'ın arkamdan söylediği şeyi son anda duymuştum. Gözlerimin hedefi telefonuna bakarak ağır ağır merdivenleri inen Evran'dan başkası değildi. Sakinliği ve umursamazlığı öyle sinir bozucuydu ki delirmemek işten değildi. Hoş belki de geçirdiğim son günler beni bu raddeye getirmişti belki de. Tahammülümün azaldığını hissediyordum. Karnıma yeniden saplanan ağrıyla tırabzana tutunurken, merdivenleri inmeye başladım.
-Evran Bey!" Merdivenlerin sonuna gelmiş, seslenmemle telefonu cebine koymayı zahmet edip bana dönmüştü. Ağrının beni iki büklüm etmesine izin vermezken düşmeden merdivenleri inmeyi başarmam mucizeydi. Elimin ayağımın boşaldığını hissederken tırabzanın başını tutmayı bırakmadım. "Ben masada Canla konuşmak için değil lavabo için izin istemiştim. Projem dediğim için üzgünüm ama ben bu proje için çok emek verdim ve aldığım ilk iş bu olduğu için..."
-Lavin, hala neyi konuşuyoruz? Neyi ne için yaptığınla değil sonuçlarıyla ilgileniyoru-" Cümlesini bölme sırası bendeydi.
-Evet ben de bundan bahsediyorum. Sonuç olarak yaptığım işle alakalı bir sorun yaşanmadı neden saçma sapan bir imayla projeden alınıyorum?" Soruma cevap vermek yerine kaşlarını çatarken mideme saplanan korkunç ağrıyla eğilmemek için dengemi sağlamaya çalışırken bileğim dönmüş düşmemek için merdiven başına tutunmam ayakta durmamı sağlamıştı.
Vücudumdan bütün gücün çekildiğini görüşümün benek benek olmasıyla idrak ederken, sırtımdan akan soğuk damlaların aksine bacaklarımın sıcacık bir hisle kaplandığını hissettim. Evran'ın adımı seslenişi bir uğultu gibi uzaktan kulağıma gelirken parmaklarımla sıkı sıkı tutunup dengemi sağlamaya çalıştığım meşe aslan figüründen kayan parmaklarım yüzünden vücudum boşluğa savrulduğu an, iki elin beni tutmasıyla bilincimi kaybetmem bir olmuştu.
***
Yorum (mutlaka) ve yıldızınızı (beğendiyseniz) bekliyorum.
Alıntılar, bilgilendirmeler ve daha fazlası için, INSTAGRAM: tutkudevran
Çizgi: redndyellow Dreame: redndyellow Bekleriz efenim. Kendinize çoook iyi bakın, seviliyorsunuz miniklerim.
Sevin, sevilin. ❤️❤️❤️ |
0% |