Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM 1 : RÜYADAN GERÇEĞE

@redvelvet7781

BU KİTAPTA Kİ KİŞİ VE KURUMLAR TARİHLE ALAKASIZDIR VE TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜRDÜR İSİM BENZERLİKLERİ OLABİLİR .

 

 

 

Kalbim bedenimden çıkacakmış gibi gümbürdüyordu .Böyle bir aptallığı ancak benim gibi biri yapardı .Büyük Kyrous 'un yasaklı bahçesine girmek sadece aklını kaçırmış kaçıkların yapacağı bir iş ya yakalansaydım .Kim bilir başıma neler gelirdi , neyime güvenip böyle bir şeye kalkıştım daha fazla düşünmemeye çalışarak nehire yaklaştım.

 

Bugün çamaşır yıkama günüydü ve ben de bu sayede kimseye çaktırmadan bahçeye girebilmiştim. Aslında gece, o bahçeye rüyama girmese bir bakıp çıkarım diye kendimi hırslandırmayacaktım. Ama gel gör ki gece rüyamda o bahçedeydim, nehrin kenarında nehri izliyordum. O kadar güzeldi ki dayanamadım ve gerçek hali de böyle midir diye merak ettim. Sonuç olarak, kralın askerlerinden biri krala terslik olduğunu söyleyip çağırmazsa, ipte sallanıyorum ve babamın kralın en güvendiği komutanlarından biri olması bile beni kurtarmazdı. Çünkü kral, kendine ait olan şeyler konusunda fazla cimri ve bu konuda çok katıdır. Sepetimi bıraktığım yerde duruyordu. Hemen sepetimin yanına gittim ama içi boştu. Alimera'ya baktığım zaman yanıma geldi hemen ve koluma vurdu. "Ay," dediğimde biraz sesli söylemiş olacağım ki herkesin gözü bize dönmüştü. Alimera bana sinirli bir şekilde "Az daha bağır, Lydia, bütün köy duymadı." dedi. "Sinsi rakun, canım acıdı, ne yapayım?" Biraz daha bana yaklaşıp, "Girdin mi bahçeye?" dedi. Sevimlice gülümseyip kafa salladım."Akşam bize gel, babam kervana katılacak, annem de yan komşuya gidecek. Rahat konuşuruz," dedi. "Tamam" diyerek işime döndüm. Akşam olduğunda anneme haber verip hemen Alimeralara geçtim. Kapıyı heyecanla çaldım ve Alimera açınca koşarak içeri geçtim. Alimera çoktan birkaç atıştırmalık ve meyve hazırlamıştı. "Anlat nasıldı? Değdi mi o kadar risk almama?" "Heyecanla kafa sallayıp, "Görmen lazım. Ömrü hayatımda böyle bir bahçe, böyle temiz güzel su görmedim. Sular o kadar berraktı ki suyun en dibi cam gibi görünüyordu, Ozanların ilham aldığı kadar etkileyiciydi. Ama az kalsın yakalanıyordum. Kellemi alacaklardı. Çok korktum," dedim. Gözlerini şaşkınlık ile açarak "Nasıl kurtuldun?" dedi. "Bir asker, bir terslik olduğunu söyledi. Meğer her gün öğlen o bahçede kral yürüyüş yapıyormuş." "HİH" diyerek ağzına eliyle kapattı. "Kral seni orada görseydi, zindanda değil ancak ipte sallandırırdı," dedi. Korkuyla ben de yutkunarak evet dedim. Bir daha da o bahçeyi bırakmamak yaz. Yasaklı denilen hiçbir yere adımımı atmamaya karar verdim. Bu da bana bir ders oldu. Ertesi gün Alimera'yla birlikte kalkıp hemen kahvaltı hazırladık. Sonra da Alimera'nın annesini de çağırıp birlikte kahvaltı yaptık. Hızlı bir şekilde kahvaltı sofrasını kaldırıp bizim meyve bahçesine gittik. Alimera ve annesi bahçede çalışırken, ben de arada sırada onlara yardım etmeye gidiyordum. Babam ve ablam bu duruma kızsalar da, annem iş yaptığım için mutluydu. Ona göre çalışan demir parıldardı. Ablam yakın bir zamanda nişanlandığı için herkes benim de yakın bir zamanda nişanlanacağımı veya evleneceğim kanısına varmış gibi sürekli annemle babamla oğullarıyla evlenmem için konuşuyorlardı. Ben de annemin ve ablamın artık birini seçmelerini duymamak için sürekli bahçeye çalışmaya gidiyordum. Biz bahçedeyken evin yardımcısı Rayan geldi ve "Hanımım hemen eve gitmenizi söylüyor," dedi. Çok korktum. Bahçeye girdiğimi öğrendiler sandım, koşarak eve gittim. Annem telaşla "Lydia, şükürler olsun. Nerelere kayboldun?" dedi. Şaşırarak "Dün Alimeralarda kalacağımı söylemiştim, anne, sonra da bahçeye geçtik," dedim. Anlayışla kafa sallayıp "Küçük kelebeğim, telaştan aklımdan çıkmış. Kral ablanın nişanını kutlamak ve ablanı kutsamak için bizi saraya yemeğe çağırıyor. Hadi banyonu yap ve en güzel kıyafetlerini giy, akşam sakın taşkınlık yapma," dedi. Kafa salladım ve hemen banyoya koştum.

 

Kızıl saçlarımla uyumlu, zümrüt yeşili, eteği katlı ve bileğimin beş karış üzerinde olan, kolları fırfırlı, boynun kısmında ise ince kurdele olan boğazlı bir elbise giydim. Dalgalı saçlarımı toplayıp dağınık bir topuz yaptım, önden birkaç tutamı da çıkardım. Nar çiçeğinden yaptığınız kırmızı boya ile dudaklarıma sürüp, doğal pembelik verdim. Ben hazırlanana kadar çoktan akşam olmuştu. Aşağıya indiğimde annem beni beğeniyle süzdü ve kokumu sürmem için odama gönderdi. Frezya ve vanilya karışımı kokumu sürdükten sonra tekrar aşağıya indiğimde annem ve ailesi at arabasına binmeye hazırlanıyordu. Hızlı adımlarla ilerleyip arabaya bindim ve saraya doğru yola çıktık.

 

 

Saraya girdiğimde neredeyse her yerde göze çarpan aslan kabartmaları ve arkasından doğan güneş motifleri vardı. Bayrak sembolümüzde olduğu için sarayın genel anlamda bu tarz aslan ve güneş motifleriyle süslendiğini biliyordum. Kale duvarlarının üstünde koruyucu kısa surların üzerinde Med ve Pers askerlerinin kabartmaları göze çarpıyordu. Fazlasıyla etkileyiciydi. Saraydaki hizmetçiler bizi yemek odasına aldı. Yemek odası oldukça lüks ve gösterişli görünüyordu. Her yer eşyalarla doluydu; koyu yeşil, beyaz ve yosun yeşili renklerinin karışımıyla süslenmişti. Sandalyenin ahşap kısmı ve masa kar beyazdı, sandalye oturma ve sırt destekleri ise koyu yeşildi. Tavan da yosun yeşili renkteydi ve kabartmalı süslemelerle doluydu. Aynı renk ve desenler, duvarlarda da devam ediyordu. Masa birbirinden leziz yemeklerle doluydu. İştahım kabarmıştı. Kralın kapısı... Sadece kralın geçiş yapabildiği kapı. Açıldığında tüm ihtişamıyla kral karşımdaydı. Güçlü ve kendinden emin duruşu, sağlam ve kararlı adımları, kuzgun rengindeki soğukkanlı bakışları, uzun saç ve sakallarıyla Pers erkeğini anımsatıyordu. Kralsam da değilse bile, eminim ki Kyrous unvanıyla ünlü babamın yanında yeni bir komutan gibi görülüyordu. Büyük bir kahraman olabilirdi. İçimden bir iç çektim. Bakışları bize doğru döndü ve üstümüzde tek tek gezindi. Son olarak babamın yanında durup bizi hoş geldiniz dedi. Ardından baş selamı vererek yerine oturdu. Kralın hemen sağında ve solunda babam ve annem oturuyordu. Babamın yanına ben, annemin yanına ise ablam oturdu. Babam, kral ve Kyrous sohbet ederken kralın gözleri ara sıra bana kayıyordu. Bu durum heyecanlanmama ve yemek yiyemememe sebep oluyordu. Saç rengim nedeniyle insanların dikkatini çekmeye alışkın olsam da, bu kişi kralsa ve üstelik büyük Kyrous'un imparator Babil'in kralıysa, daha da heyecanlı oluyordum. O kadar yakışıklıydı ve bir erkekte aradığınız her şeyi bulabileceğiniz biriydi. Bana doğru baktığında şaşkınlıkla dondum kaldım. Dudaklarına hafifçe bir gülümseme yerleştirdi. Bu bakışlarla her kadının kalbini heyecanlandırabilirdi. Birdenbire şaşırdım. Elim ayağım birbirine dolandı. Yemek boyunca kaçamak bakışlarla bana tekrar bakmadı. Yemek sonunda herkes ayrılmaya başladı. Herkes giderken ben arkada kalmıştım. Tam çıkacakken, yemek odasından birden kolundan yakaladılar. Kral Kyrous, kulağıma eğilerek şöyle dedi: "Yarın öğlen yasaklı bahçede buluşalım, nereden gireceğini biliyorsun." Şok içerisinde gözlerimi açtım. Acaba biliyor muydu? Ona baktığımda, "Git," dedi. Korkuyla arabaya yöneldim. Arabaya bindiğimde annem, "Nerede kaldın?" dedi. "Eteğim takıldı. Yırtılmadan kurtarmaya çalıştım," dedim. Araba hareket etti ve eve doğru yola çıktık.

 

 

UMARIM BEĞENEREK OKUDUĞUNUZ BİR BÖLÜM OLUR HEYECAN İLE VE GERÇEKTEN SEVEREK YAZDIĞIM BİR KİTAP ERKEK KARAKTERİMİZİ BİR DAHAKİ BÖLÜM DE YAYINLIYCAĞIM.

 

Loading...
0%