@redvelvet7781
|
Sabah uyanır uyanmaz ilk işim banyoya koşarak hazırlanmaya başlamak oldu. Asıl hazırlanma sebebim ise sabahın erken saatinde değil de neredeyse öğlene gelmek üzere olan saatte kaynaklı. Nasıl bu kadar çok uyuyabildim ben de bilemiyorum, ama kral Kyrous'un yanına geç kalmamak için hemen hazırlanıp güzelce karnımı doyurmam gerekiyordu. Koskoca kralın yanında karnımın guruldaması pek de yakışık alacak bir durum değil. Banyoda işimi halledip uçarak aşağıya mutfağa gittim. Şansıma Raya mutfakta enfes çörekler yapıyordu. "Raya, lütfen bana hali hazırda muhteşem çöreklerinin olduğunu söyle" diye sordum. "Elbette Lydia hanımım" diyerek tezgahın üstündeki sepetin örtüsünü kaldırdı ve enfes çörekler tam karşımda duruyordu. Hemen bir iki tane çörek alarak tam mutfaktan çıkacakken benim tatlı turtamın sesiyle durmak zorunda kaldım. "Minik kelebeğim, bu kadar güzel giyinip bahçeye mi gidiyorsun, yoksa bir centilmenle mi görüşmeye?" diye sordu. "Ah anne, bahçeye gitmiyorum ama Alimera ile biraz gezeriz, belki o yüzden bahçe kıyafetlerimi giymek istemedim." "Bu kadife kırmızı elbisen seni nefes kesici yapıyor paptyam, sonunda bir leydi gibi giyinip dışarı çıktığın için çok mutluyum. İyi eğlenceler, sevimli bal porsuğum." Gülümsedim ve ona en içten öpücüklerimden birini yolladım ve hızlı adımlarla yasaklı bahçenin yolunu tuttum. Sonunda bahçenin içerisindeydim ve onu göreceğim için çok heyecanlıydım. Emin olun o öyle bir erkek ki her kadın hatta her erkeğin dönüp bir daha bakacağı bir heybeti var. Bu bahçeye ilk girdiğimde ki nehire doğru ilerledim. Nehir'e yaklaştığımda oradaydı, o heybetli dik duruş, geniş omuzlar, uzun dalgalı saçlar, aman tanrım, sanırım bayılacağım. Bu nasıl bir ihtişam, bu adam benim kalbime inecekti. "Kralım" diyerek reverans yaptığımda çoktan bana dönmüş ve reveransımı kabul etmişti. "Geçen gün bahçemde dolaşan küçük fare sendin demek ki kızıl." "Kralım, bir anlık rüyamın etkisiyle merakımla girdim, özür dilerim, bağışlayın lütfen." "Belki de bana söyleseydin, kendim gezdirirdim seni. Ama başına buyruk, asi bir kızıl olduğun için kendi başına hareket etmek daha makul geldi sanırım sana." "Hayır, size söylesem bana kızardınız. Bu nedenle söyleyemezdim." "Bunun cezasını sana sonra söyleyeceğim, ama öncelikle kulağıma gelen ve hoşuma gitmeyen bir duyumu bana açıklamanı istiyorum. Roylark krallığının baş şövalyesi Argon ile bir nişan söz konusu olduğu konuşuluyor, bu doğru mu?" "Ne böyle bir şey, mümkün değil. O kasıntıyla evlenmek benim kabusum olur. Hem bu konu kralı neden bu kadar ilgilendiriyor, anlamadım."diye düşünürken Kral Kyrousa cevap verdim: "Kralım, böyle bir söz konusu dahi olamaz. Fakat bu durumla neden yakından ilgilendiğinizi anlayamadım." Düşünceli ve hafif tebessümlü suratıyla kafa salladı. "Yakın zamanlarda anlarsın, kızıl. Hadi, sana bahçeyi gezdireyim de o küçük burnunla boyundan büyük işlere kalkışma" dedi. Bu beni sinirlendirse de bahçeyi gezmek istediğim için pek belli etmedim. Renk renk çiçekler, eşsiz kokularıyla başımı döndürmüştü, dillere destan olmasının nedenini gerçekten çok iyi anlıyorum. Acaba burayı başka bir kadın ile gezmiş miydi? "Burası yasaklı bahçe, ama beni davet ettiniz. Peki, benden başka birini de davet etmiş miydiniz buraya?" dediğimde, suratında yaramazca bir gülüş oluştu. Bu da neydi böyle, neden bana öyle gülüyor? "Bunu neden merak ediyorsun?" "Ben... öylesine sormuştum." "Hayır, senden başka kimse girmedi, kadın olarak." "Ben kadın olarak sormadım, yani yanlış anladınız." "Seni davet etmesem de giriyordun, bari ben de arkadaşlık edeyim, dedim." "Ben bir kere girdim ve size açıkladım, sürekli yüzüme mi vuracaksınız bunu?" "Ne oldu, kızıl, sinirlendin mi?" "Bana kızıl demeyi bırakır mısın?" "Bak sen, karşındakinin senin kralın olduğunu ne çabuk unttun öyle?" "Sen, yani siz, ben..." Artık ona ne demem gerektiğini bile bilmiyordum, beni çıldırtması ve üstüne ağhhhhh... Bir hışımla arkamı döndüm. "Ben yoruldum, izninizle gidiyorum." Birdenbire bileğimden tutulmasıyla şoka uğradım. "Nereye kaçıyorsun? İlk önce bahçeme izinsiz girdin, sonra da kralın olmama rağmen saygısızlık yaptın. Şimdi de ben izin veriyorum demeden çekip gidiyorsun sanırım. Sana iyi bir ceza vermeliyim." "Ben hatam için özür diledim ve diğer durumlarda da siz beni zorladınız, suçlu değilim." "Ne, yani ben mi suçluyum? Hah, şimdi de kralını mı suçluyorsun?" "Siz... ağggghhhh, şaka mı yapıyorsunuz? Bırakın da gideyim, annem bekler." "İzin vermiyorum, ben isteyene kadar bu bahçeden çıkamazsın, bu bir emirdir." "Ne, ailem merak eder." "Benim yanımda olduğuna dair haber gönderirsem bir şey olmaz." "Hah, istemiyorum, beni burada zorla alıkoymazsınız." "Neden tutamazmışım?" "Çünkü ben... şey... yani ben halkım ve suçu olmayan birini alıkoyamazsınız." "Sence suçun yok mu?" Dediğinde durdum, bal gibi de vardı. Gidip bir ağacın dibine oturdum, madem ki burada duracaktım, somurtarak bu ağacın altında otururdum. Hemen ardımdan o da yanıma gelip oturdu, ona taraf hiç bakmadım. Bir süre sessizliğin ardından kolu ile beni dürtmeye başladı. "Ne o, küstün mü?" "hıh" "Çok merak ettiğin o bahçedesin, işte, hem de yasak değil, istediğin gibi gezebilirsin. Bazen kötü düşündüğümüz şeylerin içindeki iyiliği görüp ona göre hareket edersek, ceza olan bir durumun belki de bizim için bir lütuf olduğunu görebiliriz. Fazla asi ve fazla toy olman yaşına göre gayet doğal, fakat böyle çok hata yaparsın. Bazen istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalırız, bunlara oturup somurtursak, hayatı kendimize zehir ederiz, ama içindeki güzellikle yaşamayı öğrenirsek, her yeri kendimize cennet yaparız, küçük tilkim." Bana aitlik eki koyması ve bu kadar güzel, anlamlı konuşması biraz yumuşatmıştı. Beni sahiplenerek konuşması garipti, ama fazlasıyla heyecan vericiydi. Ayağa kalkıp üstümü silkeledim. "Bahçeyi gezmek istiyorum, kralım, bana katılmak ister misiniz?" Hafif bir şekilde tebessüm etti ve ayağa kalktı. "Büyük bir zevkle, leydim." Ve ardından bu baş döndürücü bahçeyi baştan sona gezmeye başladık. Bahçeyi gezme işlemimiz bittiğinde çoktan hava kararmıştı. Bahçeyi gezerken sohbet etmiştik ve Kyrous ile ilk defa bu kadar uzun vakit geçirmiştim, açıkçası fazlasıyla etkilenmiştim. Havanın karardığını fark ettiğimde... "Yüce Kyrous aşkına, hava kararmış, annem deliye dönmüştür" dedim. "Endişelenme, sen buraya geldiğinde çoktan onlara haber göndermiştim." "Ne, onlara ne dedin?" "Benim yanımda olduğunu." "Nedenini sormadılar mı acaba?" "Tatlı Lydia, ben kralım, benim kararlarımı ve isteklerimi kimse sorgulayamaz." Biraz olsun içime su serpilmişti, ama anneme ne diyecektim? "Peki, bana sorduklarında ne diyeceğim?" "Yarın akşam önemli bir konu için size geleceğini ve geldiğimde bu konuyu size söyleyeceğini iletmemi istedi, demen yeterli olur." "Nasıl yani? Yarın bize mi geliyorsunuz? Önemli konu nedir?" "Tilki gene meraklanmaya başladı, yarın öğrenirsin, araba geldi, daha fazla geçikmeden eve dön. Yarın tekrar seni görmek için sabırsızlanıyorum." Karşı gelmeme kalmadan beni bir vazoymuş gibi arabaya yerleştirdi ve elime kibar bir öpücük bırakarak arabacıya hareket etmesini söyledi. Şaşkın ve meraklı bir şekilde eve gittim.
|
0% |