22. Bölüm
RedVelvet7781 / PERS KRALLIĞI / BÖLÜM 21 : AYNADAKİ YANSIMA

BÖLÜM 21 : AYNADAKİ YANSIMA

RedVelvet7781
redvelvet7781

 

UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ VOTE VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN .<3

 

Sabah tatlı öpücükler ve narin dokunuşlarla gözlerimi açmak, gece sevdiğim adamın muazzam kokusuyla uyumak benim için paha biçilmez bir hediyeydi.

Kyrous'a doğru dönerek boynuna sarılıp kendime çektim.

"Lydia, kalkmamız gerektiğini biliyorsun. Yarınki taç giyme töreni için hazırlık yapmalısın. Ayrıca güzel bir kahvaltı yapmalısın, hiçbir öğünü atlamamalısın, biliyorsun artık karnında bir prens taşıyorsun."

Sözleriyle biraz bozulmuştum. Prens olup olmadığı belli değildi. Kız olursa kabul etmeyecek miydi? Bu nasıl bir saçmalıktı?

"Ya kız olursa? Neden prens dedin? Belki de bir prenses. Kız olursa önemsemeyecek misin?"

Kyrous şaşkınlık içinde suratıma baktı. Tam bir şey diyeceği zaman kapı çaldı. Kralı hazırlamak için gelmişlerdi. Kyrous kendi giysi odasına giderken ben odada kaldım.

Bugün yataktan kalkmak istemiyordum. Kraliçe Mandane'nin ölümüne sebep olmamın verdiği korkutucu hüznün yanında ilk gebeliğimi yaşıyor olmam da bunda etkiliydi. Şifacı kadını çağırtmayı aklımın bir köşesine not ederken kapı tıklatıldı.

"Gir" dememle klasik hizmetçi ordum odaya girdi. Bıkkın bir şekilde yataktan kalkarken banyo sandalını hazırlayan hizmetçinin yanındaki hizmetçiye dedikleri donmama neden oldu.

"Kraliçe Mandane'nin baş hizmetçisi Zira'nın, Kraliçe Mandane'nin büyük kızı Azita'nın yanına alındığını duydun mu?"

Büyük ihtimalle benim duymadığımı sanıyorlardı. Çünkü onlar odanın iç kısmında, hamam bölümündeydi. Bugün nedense hiç beklemeden hamama doğru ilerlemek istemiştim. Sanırım Ahura Mazda bana bir şeylerin ters gittiğini gösteriyordu.

Ya Azita annesinin bitiremediği işi bitirmek istiyorsa? Baş hizmetçim Elara hemen arkamdaydı, büyük bir ihtimalle o da konuşulanı duymuştu. Sinirle hamamdaki kızlara döndü.

"Siz Kraliçemizin yanında dedikodu yapmaya utanmıyor musunuz? Terbiyesizler, çıkın dışarı, sizin cezanızı sonra vereceğim."

Hizmetli kızlar şokla ve dolu gözlerle bana dönüp özürler dileyip affedilmek için ayağıma kapanmışlardı. Duyduklarım beni o kadar şoka uğratmıştı ki donuk ve boş bakmaktan başka bir şey yapamıyordum. Beynim patlayacak gibiydi.

Elara bana dönerek,

"Saygıdeğer Majesteleri, bu olanlar için nasıl özür dilerim . Onlara cezalarını bizzat ben vereceğim." dedi.

Devam etmesine izin vermeden,

"Hayır Elara, hatta onlara teşekkür edip altın vermeliyiz. Azita'nın Zira'yı himayesi altına aldığını nereden öğrenecektik? Bu kızların ağzını ara, başka neler biliyor öğren. Biraz da gözlerini boya ki bir şey duyup öğrendiklerinde hemen sana gelip söylesinler. Anlaşılan fare gibiler, her yerden bir şeyler duyuyorlar."

"Emredersiniz Saygıdeğer Majesteleri." diyerek hamama yöneldi. Suyu hazırladıklarında hamamda yıkanıp hazırlandım.

Kahvaltıya inmek için odadan çıktığımda Gohar ile karşılaştım. Gözleri kızarık ve şişti, ağladığı ve uykusuz olduğu çok belliydi. Annesinin ani vefatı en çok onu etkilemişti, belki de aramızdaki en masum kişi oydu.

Kalbimde aniden derin bir sızı hissettim. Onun annesiz kalmasının sebebi bendim. Kendi annemi düşündüm. Uzun zamandır görmüyordum ama istesem anında onu çağırır veya yanına giderdim. O evinde huzurlu ve nefes alıyordu. Şimdi Gohar hem babasız hem de annesiz kalmıştı. Kalbim bu düşüncelerimle sarsıldı.

Ona kol kanat germeye, elimden geldiğince destek olmaya karar verdim. Beni gördüğünde yüzünde solgun bir gülümseme belirdi. Reverans yapıp,

"Majestelerini saygıyla selamlıyorum." dediğinde yanına gidip koluna girdim.

"Bugün nasılsın Gohar? Kendini nasıl hissediyorsun?"

Şaşkınca bana baktı. Azita ve Kyrous fazla sert ve duyguları göstermeyen, hatta karşısındakine nasıl hissettiğini soramayacak kadar duygu yoksunuydular. Kız kardeşleriyle ilgilenmek dursun, ellerindeki güçten başka hiçbir şeyi umursamıyorlardı. Tıpkı anneleri gibi...

Gohar kısık bir sesle, "İyiyim, teşekkür ederim." dedi. Yanında olmasam cevap verdiğini duymazdım bile, fısıltı gibiydi.

"Gohar, bugün kahvaltıdan sonra işin yoksa bana yardım etmek ister misin? Hem kafan dağılır hem de birlikte vakit geçiririz, ne dersin?"

Şaşkınca bana baktı ve yine sessiz bir şekilde,

"Majesteleri, benden yardım mı istiyorsunuz?" dedi.

"Gohar, sen ve ben arkadaşız, unuttun mu? Sadece 2 yaş küçüksün benden, abla demeni isteyemem ama arkadaş, kardeş ne istersen o olurum. Annenin vefatının seni ne kadar etkilediğini biliyorum. İnan, onun gibi bir yol gösterici olmadan ben de nasıl kraliçe olup ilerlerim bilmiyorum ama senin ve kraliyet üyelerinin desteğiyle ancak başarırım. Bu nedenle senden acını yaşamanı ama bu yası uzatmadan, kendini yıpratmadan yapmanı istiyorum. Çünkü benim ve (karnıma dokunarak) yeğeninin sana çok ihtiyacımız olacak."

Birden gözleri parladı. Gohar ailenin küçüğü olduğu için ailedekiler, özellikle Azita onu hep dışlayıp dışarıda tuttu. Annesi öldüğü için iyice yalnızlaştı ve dışlanacağından, daha çok uzaklaştırılacağından korkuyordu. Bu yüzden ona yanımda yer olduğunu ve kesinlikle ön planda olacağını göstermem, Azita'nın yanında yer almamasını sağlar. Ama en önemlisi kendini yalnız ve çaresiz hissetmezdi.

Azita yerine Gohar'ı yanımda tutmak daha akıllıca geliyordu. Kyrous'la konuşup belki de Azita'ya uygun birini bulup evlendirmeli ve bu saraydan gitmesini sağlamalıydım. Hatta çok istiyorsa Zira başta olmak üzere bütün hizmetçilerini yanında götürebilirdi. Hatta saray ağası Tarık'ı onun evine gönderebilirdim. Böylelikle bir taşla iki, hatta üç dört kuş vurmuş olurdum.

Gohar'ın birden sarılmasıyla daldığım düşüncelerden çıktım. Gohar utangaç bir şekilde geri çekilip,

"Üzgünüm Majesteleri, bağışlayın lütfen, sadece çok heyecanlandım." dediğinde bu sefer ona ben sarıldım. Bu anımıza sadece hizmetçiler değil, Azita ve Kyrous da şahit olmuştu. Azita, Kyrous'u bana karşı doldurmak isterken bu görüntüyle iyice Kyrous'un gözünde düşmüştü. Tabii ben bunları çok sonra öğrenmiştim.

Kahvaltı salonuna girdiğimizde, uzun masanın etrafında Kyrous, Amca Darius, Prenses Esme, Amca Darius'un kızları Emma ve Abel, Azita ve birkaç kraliyet üyesi oturuyordu. Herkesin yüzünde gergin bir ifade vardı. Yarınki taç giyme töreni için hazırlıklar son hızla devam ediyordu ve herkesin aklı karışıktı.

Masaya oturduğumuzda, Kyrous bir anlığına gerginliği dağıtmak istercesine, ". Yarınki tören için heyecanlı mısın?." dedi.

Gülümsedim ve "Evet Kralım . Umarım her şey yolunda gider." dedim.

Amca Darius, "Endişelenmeyin Prenses Lydia. Her şey planlandığı gibi ilerliyor. Yarınki tören, Pers İmparatorluğu'na yakışır bir şekilde gerçekleşecek." dedi.

Prenses Esme, "Evet Lydia, yarınki tören için her şey en ince ayrıntısına kadar düşünüldü. " dedi.

Azita ise sessizce kahvaltısını yapıyordu. Bana karşı olan soğukluğu ve düşmanlığı her halinden belli oluyordu. Gohar'ı yanıma almam onu iyice rahatsız etmişti. Onun bu tavırları beni hiç şaşırtmıyordu.

Kahvaltı boyunca, yarınki taç giyme töreni hakkında konuşuldu. Törende giyeceğim elbiseden tutun da taç giyme merasiminin nasıl gerçekleşeceğine kadar her şey detaylı bir şekilde planlanmıştı.

Amca Darius, "Prenses Lydia, yarınki törende giyeceğin elbise, Pers İmparatorluğu'nun en yetenekli terzileri tarafından hazırlandı. Elbise, beyaz ipekten yapıldı, altın ve gümüş işlemelerle süslendi. Ayrıca, elbisenin üzerine inci ve elmaslarla süslenmiş bir şal örteceksin. Törende takacağın taç da çok özel. Taç, saf altından yapılmış olup, üzerine en değerli mücevherler yerleştirildi. Taç, Pers İmparatorluğu'nun gücünü ve ihtişamını simgeliyor." dedi.

Prenses Esme konuşmayı devralarak "Prenses Lydia, yarınki törende taç giyme merasimi, Zerdüştlük inancına uygun olarak gerçekleştirilecektir. Baş rahip, dualar okuyarak senin ve Yüce Kralımız Kyrous'un krallığını kutsayacak ve Ahura Mazda'dan size güç ve bilgelik dileyecektir." dedi.

Kyrous, "Bu yüzden endişelenmene gerek yok. Her şey planlandığı gibi ilerleyecek . Öğleden sonra sarayın bahçesinde büyük bir şölen düzenlenecek ve halkımıza çeşitli ikramlarda bulunulacak. Bu sayede, yeni Kraliçelerinin ne kadar yüce gönüllü olduğunu görecekler ." dedi.

Kahvaltı bittikten sonra, Gohar ile birlikte yarınki tören için hazırlıklara başladık. İlk olarak, törende giyeceğim elbiseyi denedim. Elbise, üzerime tam oturmuştu ve beni bir kraliçe gibi gösteriyordu. Elbisenin üzerindeki altın ve gümüş işlemeler, ışıl ışıl parlıyordu.

Daha sonra, törende takacağım tacı denedim. Taç, başıma tam oturmuştu ve beni çok asil gösteriyordu. Tacın üzerindeki mücevherler, göz kamaştırıyordu.

Gohar, "Lydia, bu elbise ve taçla harika görünüyorsun. Yarınki törende herkes sana hayran kalacak." dedi.

Gülümsedim ve "Teşekkür ederim Gohar. Senin de yanımda olman bana güç veriyor." dedim.

Elara ve diğer hizmetçilerim, tören için saçlarımı ve makyajımı yaptılar. Saçlarım, inci ve elmaslarla süslenmiş bir taçla toplandı. Makyajım ise sade ve doğal bir şekilde yapıldı.

Öğleden sonra, sarayın bahçesinde düzenlenecek olan şölen için hazırlıklar yapıldı. Masalar, en güzel yemekler ve içeceklerle donatıldı. Sahneye, sarayın en yetenekli müzisyenleri yerleştirildi.

Akşam olduğunda, yorgun ama mutlulukla odama çekildim. Yarınki tören için her şey hazırdı. Tek dileğim, her şeyin yolunda gitmesiydi.

Güneşin ilk ışıkları sarayın pencerelerinden süzülürken, içimde tarifsiz bir heyecan ve gerginlik vardı. Bugün, hayatımın en önemli günlerinden biriydi. Pers İmparatorluğu'nun kraliçesi olacaktım. Hizmetçilerim, odama doluşarak beni hazırlamaya başladılar. Her biri, titizlikle ve özenle çalışıyordu.

Saçlarım, inci ve elmaslarla süslenmiş bir taçla toplandı. Yüzüme hafif bir makyaj yapıldı, doğal güzelliğim ön plana çıkarıldı. Ardından, tören için özel olarak hazırlanan beyaz ipek elbisemi giydirdiler. Elbise, üzerime tam oturmuştu ve beni bir kraliçe gibi gösteriyordu. Elbisenin üzerindeki altın ve gümüş işlemeler, ışıl ışıl parlıyordu.

Elara, aynada kendime bakmamı istediğinde, gördüğüm görüntü beni bile şaşırttı. Sanki bambaşka birine dönüşmüştüm. Kendimi hem güçlü hem de zarif hissediyordum.

Hazırlıklar tamamlandığında, sarayın koridorlarında ilerleyerek törenin yapılacağı bahçeye doğru yürüdüm. Kalbim, heyecandan hızla çarpıyordu. Bahçeye ulaştığımda, kalabalığın sessizleştiğini ve bana doğru baktığını fark ettim.

Kyrous, tahtında oturuyordu. Yüzündeki ifade her zamanki gibi sert ve kararlıydı. Ama gözlerinde, bana karşı duyduğu güveni ve desteği görebiliyordum. Onun bu bakışı, bana güç verdi.

Taç giyme merasimi, Zerdüştlük inancına uygun olarak gerçekleştirildi. Baş rahip, dualar okuyarak benim ve Kyrous'un krallığını kutsadı. Ardından, tacı başıma koydu. O an, içimde tarifsiz bir huzur ve gurur hissettim. Artık, Pers İmparatorluğu'nun kraliçesiydim.

Törenin ardından, sarayın bahçesinde büyük bir şölen düzenlendi. Halkımız, bizimle birlikte sevinçlerini paylaştı. Yemekler yendi, içkiler içildi, müzikler çalındı. O gün, Pers İmparatorluğu için bir bayram günüydü.

Akşam olduğunda, Kyrous ile birlikte odamıza çekildik. Kapıyı kapattığımızda, Kyrous bana doğru yaklaştı ve ellerimi tuttu.

"Lydia, bugün çok güzel görünüyordun. Pers İmparatorluğu'na yakışır bir kraliçe oldun." dedi.

Onun bu sözleri, beni çok mutlu etti. Kyrous, halkın yanında veya kraliyet üyelerinin yanında bana iltifat etmezdi. Ama yalnız kaldığımızda, bana karşı her zaman samimi ve içtendi.

"Teşekkür ederim Kyrous. Senin desteğin olmadan, bu kadar güçlü olamazdım." dedim.

Kyrous, beni kendine çekti ve alnımdan öptü.

"Sen her zaman güçlü oldun Lydia. Ben sadece, senin bu gücünü ortaya çıkarmana yardımcı oldum." dedi.

O gece, Kyrous'un kollarında uykuya daldım. İçimde, hem mutluluk hem de huzur vardı. Yarın, yeni bir gün olacaktı. Ve ben, Pers İmparatorluğu'nun kraliçesi olarak, yarın ilk günümdü.

 

AŞAĞIDA Kİ BÖLÜM SONU RESİMLERİNE BAKMAYI UNUTMAYIN . KİTAPIN İLERLEYİŞİ HAKKINDA Kİ YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYORUM .VOTE VE YORUMLARI UNUTMAYINNN <3 <3 <3

 

ÖĞLEDEN SONRA Kİ ŞENLİK İÇİN HAZIRLIĞI

TAÇ GİYME TÖRENİ

 

Bölüm : 08.03.2025 14:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...