Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. bölüm

@renksizevren

Hayat kanunları kanunların en acımasızıdır.

 

"Seni ilk defa böyle dağınık görüyorum." Cihangir'in sesini duyduğumda başımı kaldırma gereği duymadım. Önüme bırakılan bir bardak çayın sehpa üzerinde çıkardığı ses irkilmemi sağladı. Bu umurumda değilken uzanıp iki küp şekeri içine attım. Bir süre ağır çekimde çayı karıştırıp aynı şekilde kaşığı içinden çıkardım. Bir yudum aldığımda değişik ancak her zamanki içtiklerimden farklı olan çayı sehpaya bıraktım.

 

"Kaçak çay mı kullanıyorsun?" Kısık sesim ona ulaştığında başımı da yandan çevirip suratına bakmıştım. Bu dediğime güldü. Bembeyaz dişleri gözler önüne serilirken bir eli sırtıma çıktı. Dizlerime yasladığım dirseklerimden doğrulmama fırsat vermeden beni kendisine çekip yarım bir şekilde sarıldı.

 

"Uykusuzluktan ölüyorsun," dedi tekrar. Homurdanarak ondan ayrılmaya çalıştım ancak izin vermedi. Diğer kolunu da önden bana sardığında iyice göğsüne yaslanmak zorunda kalmıştım.

 

"Kaçak çay kullandığını söylememek için konuyu mu değiştiriyorsun?"

 

"Hadi oradan la," diyerek hafifçe başıma vurdu. Bir süre sessizce aynı pozisyonda durduk. Onu yanıma getiren nedeni merak etmiştim aslında.

 

"Gitmek mi istiyorsun?" Benim konuşmadığımı fark ettikçe o daha çok soru soruyordu. Gömleğinden yayılan koku beni mayıştırırken bir yandan da burnumun direğini sızlattı.

 

"Garip bir adamsın," diye mırıldandım. Ondan tekrar ayrılmaya çalıştım ancak sadece kollarını gevşetmekle yetindi, geriye yaslandığında başım göğsüne düşmüştü. "Şu an olduğumuz konumu bile anlamıyorum."

 

"Oğlum değil misin," dedi rahatlıkla. Bazen onun bu rahatlığını da anlamlandıramıyordum. Ne çabuk kabullenmiş ve olduğumuz durumu olağan karşılamaya başlamıştı?

 

Bir anda benden ayrıldığında bunu beklemediğim için boşluğa düşer gibi oldum. Elini uzatıp çenemden tutunca irkilerek gözlerine baktım. Gözleri yüzümün her tarafını turlarken beni bu denli incelemesine baygın baygın bakmakla yetinmiştim. Artık enerjim kalmamıştı. Ne yapıyordu bilmiyordum ancak buna karşı çıkacak gücüm yoktu.

 

"Biliyorum," dedi. Sinirle gözlerini kapatıp tekrar açtı. "Hayatını mahvettiğimi biliyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Şunu yaparsan iyi olacağım de bana. Söz veriyorum yapacağım. Evine mi dönmek istiyorsun?"

 

Gözlerine daha dikkatli bakarken orada gördüğüm birçok duygudan biri de çaresizlikti. Artık istemesem de kabul etmek zorunda olduğum bir gerçek vardı. İyi değildim. Gördüklerim gerçek miydi yoksa bir hayal ürünü müydü anlayamıyordum. Geceleri beni uyutmayan gerçekler vardı. Artık gitmek istediğimden de emin değildim. Tam olarak ne istediğimi ben de bilmiyordum. "Uyumak... Biraz uyumak istiyorum."

 

Elini çenemden çekip sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. Gözleri tekrar gözlerime değdi, gözlerimin altına bakarken nefeslendi. "Bir psikologtan yardım alabiliriz. Ne Kerem normal ne sen. Hak da veriyorum, zor şeyler yaşıyorsunuz. En azından kötü sonuçlar doğurabilecek olayları daha sakin atlatırsınız."

 

Kaşlarımı çattım. "Ben gayet iyiyim. Sadece uyku sıkıntısı çekiyorum o kadar."

 

"Pekala," dedi başını sallayarak. Gözlerim gür kirpiklerine takıldı. "Ama fikrini değiştirirsen bana söyleyebilirsin tamam mı? Her konuda."

 

Sessiz kalarak başımı salladım. Bir anda ayağa kalktığında başımı kaldırıp ona bakmak istedim ancak güneş gözlerimi açmama izin vermedi. Bileğimden tutulmamla irkildim. Ayağa kalktığımda gözlerimi açıp ona baktım, bir şey demeden yürümeye başladığında beni sürüklemesine izin vererek sesimi çıkarmadım.

 

Merdivenlere doğru ilerledik ve ona kendimi çektirerek merdivenlerden çıktık. Sonuna geldiğimizde başını arkaya atıp ters ters suratıma baktı. Gülmemek için dudaklarımı ısırdım.

 

Bileğimi bırakmadan benim kaldığım odanın kapısını açtı ve bedenimi içeri ittirdi. Arkama bakma gereği duymadan birkaç adım atarak ortaya geldim. Gözüm tekli koltuğa takılı kaldı.

 

"Yat sen," diyerek eliyle işaret yaptı. Elleri gömleğinin düğmelerine gittiğinde gözlerimi kırpıştırdım. Düğmeleri komple açıp gömleği üzerinden çıkardı ve tekli koltuğun üzerine koydu.

 

Eli kemerine gittiğinde gözlerimi kaçırdım. Ona bakmadan yatağa uzanıp boğazımı temizledim.

 

Bu adam ne diye soyunuyordu şimdi?

 

Birkaç hışırtıdan sonra ne yaptığını merak ederek yandan bir bakış attım. Sadece kemerini çıkardığını, pantolonunun hâlâ üzerinde olduğunu gördüğümde gelen rahatlamayla yattığım yerde biraz rahatladım.

 

Bana bakma gereği duymadan ilerleyip camı açtı. İçeriye giren temiz havayla gözlerimi az da olsa belli olan karın kaslarına diktim. Kaç yaşındaydı bilmiyordum ancak beş çocuk babası olmasına rağmen bu kadar fit olması şaşırtıcıydı. Önceden dikkat etmediğim bir diğer gerçek ise beyaz saçlarının çok az olmasıydı.

 

Yaz aylarında Mardin'in bunaltıcı bir sıcaklığı vardı. Güneş görmesen bile oturduğun yerde kavruluyordun, bu yüzden her odada klima vardı ancak konağın üçüncü katında olduğumuzdan camı açtığında çok güzel esmişti.

 

Yatağa oturduğunda kol saatini çıkardı. Hiçbir şey demeden başını karnıma koyunca şaşkınlıkla kasıldım. Kollarını göğsünde bağlayarak gözlerini kapattı. Biraz da yerinde kıpırdanarak kendine rahat bir pozisyon buldu. Benim tam tersim yatağa uzanışı yüzünden ayakları boşlukta kalmıştı ancak bunu umursuyor gibi de gözükmüyordu.

 

Açık kalan ağzımı kapattım.

 

Yaptığı şeyin şaşkınlığını üzerimden atarak ben de gözlerimi kapattım. "Saçlarımı okşasana," diyen sesini duyduğumda ona ters ters baktım fakat gözleri kapalı olduğu için beni görmedi.

 

Ne değişik bir adamdı.

 

Başını karnıma sürterek isteğini tekrar belli ettiğinde elim çekingenlikle kısacık saçlarına gitti. Avuç içime değen saçlarını karıştırırken bir köpek sever gibiydim.

 

"Yeni gelin gibisin," diyerek tezimi çürüttü. Tam ağzımdan küfür kaçacakken onun orijinal babam olduğu aklıma gelince dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırdım.

 

Diğeri sahteydi.

 

"Kulağım çınlıyor Yağız, umarım biri hakkımda güzel şeyler söylüyordur." Gözlerini açıp başını arkaya atınca göz göze geldik. Gülmemek için dudaklarımı dişledim.

 

"Eminim öyledir." Beni onaylayıp tekrar gözlerini kapattı. "Hadi sen de uyu," demeyi ihmal etmedi.

 

Olduğumuz absürt duruma ve konuma ayak uydurarak gözlerimi kapattım.

 

 

arkadaşlar, öncelikle burayı fazla kullanmadığımı ve düzenli bölüm atmayacağımı bilmenizi isterim. bölüm atmaya geldiğimde de yeterince atıyorum zaten. şu an altı bölümü peş peşe attığım gibi.

hesap sorarcasına atılan mesajlar hoş değil kaldı ki bir etkileşim bile vermiyorsunuz. ha sizden böyle bir şey yapmanızı da istemiyorum zaten. sadece kelimelerinize biraz dikkat edin. umarım yanlış anlaşılmam. yazmayı seviyorum fakat benim de kendime göre bir hayatım var bunun bilincinde olmanız lazım. sizleri seviyorum. bir dahaki bölümde görüşürüz.

Loading...
0%