@renksizevren
|
Konakta haftasonu gidilecek olan piknik için hazırlıklar yapılırken bir curcuna hakimdi. Her kafadan bir ses çıkıyordu fakat bu tatlı bir telaştı. Azade Hanım yarın götürülecek olan yiyeceklerin listesini hazırlarken bir yandan da bayatlamayacak olanları konağın yardımcısına yaptırıyordu.
"Hızlı olalım Asiye, bundan sonra odalar da temizlenecek. Ortalık karıştı diye bir haftadır temizlik falan yapmıyoruz." Azade Hanım ellerini durulayıp bir beze sildikten sonra dolabın kapağını açıp içinden gerekli malzemeleri çıkardı.
"Hanımım mutfak işini ben hallederim. Kızlara söyleyeyim temizliğe başlasınlar fakat Yağız oğlumun odasına girelim mi?" Azade Hanım kaşlarını çattı. "E haliyle girelim Asiye."
"Öyle değil hanımım, belki çocuk rahatsız olur diye demek istedim ben."
Azade Hanım bunu mantıklı bulunca nefeslendi. "Ben üstten bir temizliğini yaparım onun o zaman."
Elindeki biberleri bırakıp dolabın kapağını kapattı. "Hatta gelmeden silip süpüreyim. Umarım sıkıntı çıkmaz."
"Çıkmaz hanımım, sonuçta annesisiniz." Buruk bir şekilde gülümseyip başını salladı Azade Hanım. İşlerini bırakıp banyodan gerekli malzemeleri alarak oğlunun kaldığı odaya çıktı. Kapıyı açtığı gibi burnuna dolan kokuyla gözleri dolmuştu.
Bu oğlunun kokusu muydu? Daha doğurduğu evladının kokusunu bile bilmiyordu ve bu ona acı verdi.
Yavaş adımlarla ilerleyip yatağın üzerine oturdu. Eli yastığın üzerinde gezinirken dayanamayarak avuçları içerisine alıp oğlunun kokusunu daha çok içine çekme isteğiyle yanıp tutuşarak yastığa sarıldı.
Buram buram aldığı koku gözlerinden yaşların boşalmasını sağlarken yrılmak istemedi. Şu an oğulları yanlarındaydı ve en azından onun yüzünü görebiliyordu, kendisini böyle teselli etmeye çalışarak toparlandı. Azade Hanım çok güçlü bir kadındı. Duygularını herkese gösteren bir yapısı yoktu ve sert bakışlarıyla insanların ondan çekinmesini sağlıyordu. Fakat konu ailesi olduğunda içerisinden kırılgan bir kadın çıkıyordu. Konu çocukları olunca en ufak bir darbe onu yıkabilirmiş gibi hissediyordu ki öyleydi de.
Odaya neden geldiğini hatırlayarak yerinden kalktı ve etrafın tozunu almaya başladı. Hızlıca etrafı süpürerek halıları kaldırdı. Yeri paspaslayıp halıları tekrar sermesi yaklaşık yarım saatini almıştı. İlk başta masayı ve kitaplığı silerek üzerindekileri tekrar yerleştirdi. İşi bittiğinde komodin ve camlar kalmıştı sadece.
Elindeki bezle komodine yöneldiğinde eski olması onu rahatsız etmişti. Yağız'ın da kendine ait odasında kalmasını istiyordu ama bunu ona nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. Eve ilk geldiği gün odası yoktu bu yüzden bu oda verilmişti fakat ertesi gün hemen bir odayı Yağız'a oda yapmıştı.
Oğlundan çekindiğine kendisi de inanamıyordu ama durum böyleydi. Onun o beton gibi suratı Alparslan'dan bile ruhsuzdu. Bunu görmesi bir anne olarak onun canını yaksa da gidip yaralarını saramıyordu.
Ona ne zaman bir adım atmaya kalksa Yağız başını çeviriyordu. Ve o da duraksamak zorunda kalıyordu.
Açılmayan çekmeceyle daha çok sinirlenirken ani bir güç uygulayarak çekmecenin komodinden çıkıp yere düşmesine vesile olmuştu. Etrafa saçılan birkaç kitaba şaşkınlıkla baktı. Bu komodinin boş olduğunu zannediyordu.
Yere eğilmeden hemen önce gördüğü albümün ilk sayfasındaki resimle duraksadı. Kalbi gerektiğinden fazla atarken yere oturup oğlunun olduğu albümü eline alarak fotoğrafa bakmaya başladı.
Yağız bu fotoğrafta ortalama on yaşlarındaydı. Bir bankın üzerine oturmuş yüzünde gram gülümseme yokken kameraya bakıyordu. Azade Hanım fotoğrafı daha dikkatli incelemeye başladığında görünüşünün bulanıklaşmaması için saniyede bir gözlerini siliyordu.
Yüzü zayıflıktan küçücük kalmıştı. Bankın kenarını sımsıkı tutan minik ellerine baktı. Bileklerinin inceliği gözüne çarparken içi gitmişti. Neden bu kadar kötü durumdaydı anlamamıştı. Gözlerinin altı mosmordu. Yüzünde canlılık denen hiçbir şey yoktu.
Kendine engel olamayarak sayfayı çevirerek diğer fotoğrafa geçti. Bu fotoğrafta daha küçüktü. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı, güneş yüzünden bir gözünü kırpmak zorunda kalmıştı. Çimlerin üzerine oturmuş elinde resim defteri olan çocuğa bakakaldı Azade Hanım. Önceki fotoğraf ile bu fotoğraf arasındaki zaman diliminin büyük olduğunu düşünmüyordu ama ikisi de farklı insanlar gibiydi.
"Oğlum," diyerek, gülümseyen fotoğrafını sevdi bir süre. Yağız'ın yüzündeki gülümsemeyi ilk defa bu kadar belirgin görüyordu.
Diğer fotoğrafta kendisi küçük olmasına rağmen bir bebeği kucağına almıştı. Fotoğraftaki bebek Aras'tı. İkisinin de yüzünde ağlayan bir ifade vardı. Bebek ağlarken Yağız da dudaklarını büzmüş ona bakıyordu.
Azade Hanım bu tatlı görüntüye kocaman gülümseyerek baktı. Gözü yerdeki diğer defterlere kaydığında merakı ikiye katlandı. Yağız'ın bebekliğini çok merak ediyordu. Onu bebekkeb kucağına alamamıştı. Nasıl bir bebek olduğunun merakıyla uzanıp ters düşmüş, sayfaları birbirine geçmiş olan defteri aldı fakat bunun fotoğraf albümü olmadığını defteri açtığında gördü.
Gözüne çarpan satırların onu günlerce uykusundan edeceğinden bir haber gözleri sayfada gezindi.
"Anne korkuyorum dedim, beni duymadı." 2014 Mayıs |
0% |