@renksizevren
|
Eve yalnız başıma geldiğimde Cihangir diğerlerinin nerede olduğunu sormuştu. Ben de üstü kapalı olanları anlattığımda hiçbir şey demeden koşturarak evden çıkışını boş gözlerle izlemiştim.
Avluda öyle boş boş otururken Azade Hanım'ın yanıma yaklaşmasıyla gerildim. Yerimde doğrularak düzgünce oturdum. Gelip tam dibimdeki masanın üzerine oturdu.
"Yağız, Ömer ve Adar içeride oyun oynuyorlar, yanlarına gitmek ister misin?" Yumuşak ses tonuna omuz silktim. Onlarla vakit geçirdiğimde hep bir yerden patlak veriyordu.
Yüzüme bakarken gülümsemesi yavaşça soldu. Eli bir anda çeneme gidince şaşırdım. Kaşları usulca çatılırken başımı çevirmişti. "Yanağın kızarmış, sen de mi kavgaya karıştın?"
"Kavga çıktığını nereden biliyorsunuz?" Kavga çıktığını bildiği halde bana hiçbir şey dememiş miydi yani? Bana bunun için kızmasını beklerdim. Sonuçta kızı tokat atmıştı.
"Cihangir haber verdi. Hastaneye götürmüş Kerem'i. Dağılan yüzünü toparlayıp geleceklermiş." Diyerek homurdandı. Bu duruma çok fazla alışık olduğu ses tonundan bile belliydi. Ya da ben yanlış anlıyordum.
"Yanağına krem sürelim dur," diyerek ayağa kalkıp bir şey dememe fırsat vermeden yukarı çıktı. Arkasından garip garip bakarken çok fazla kafaya takmamaya çalışarak önüme döndüm.
Bu evde bir tane normal davranan insan yoktu.
Parmaklarımla oynarken zamanın ne çabuk geçtiğini anlamamıştım. Samet ve Akif'in yokluğunu çok net hissediyordum. Normalde en az haftanın üç günü onları görürken şimdi iki haftadır yüzlerini görmüyordum. Yaptığı salaklıklar, espriler, birbirlerine takılmaları... onları özlemiştim.
Hem de çıkarsız. İçimde bir yerler onları görme isteğiyle kavruluyordu. Bunun bir çıkarı olmadığına emindim. Çevremdekilerden uzaklaştıkça kendimi tanımaya başlamıştım.
Merdivenlerden hızlı hızlı inen kadına dikkatlice baktım. Başında siyah bir tülbent vardı. Giydiği kıyafetler kapalıydı ama ona yakışıyordu. Garip bir şekilde gözüme güzel gözüküyordu. Ondan aldığım laciverte dönük gözleri benimkilerle çakıştı. Yanıma gelip oturduğunda elinin titrediğine şahit oldum.
Ona dikkatle bakarken kremin kapağını açıp işaret parmağına biraz sürdü. Bana biraz daha yaklaşırken yutkunduğunu gördüm. Eli yanağıma gitti ve yanağımı okşayarak dağıttığı kremi yedirmeye başladı.
"Nasıl yaptın bunu? Hiç de kavgaya karışacak birine benzemiyorsun." Şefkat barındıran sesini sanki bilerek kullanıyordu.
"Fiziksel şiddetten hoşlanmam," dedim düz bir sesle.
Kaşları tekrar çatıldı. "Peki nasıl oldu bu?"
"Mihrimah vurdu," diyerek omuz silktim. Saklayacağımı düşünüyorlarsa yanılıyorlardı. Hiçbiri umurumda değildi.
Şaşkınlıkla yüzüme bakakaldı. Dudakları bir açılıp bir kapanırken ne diyeceğini bilemediği aşikârdı. Sonra sinirle yerinden kalktı. "Neden," dedi anlamsızca gözlerime bakarken.
"O kadarını da kızınıza sorun," dedim arkama yaslanarak. Yüzündeki sinir dağılırken yerine hüzün geldi. Sinirle kalkan omuzları yenilgiyle çökmüştü.
"Aranıza bir uçurum serdi," diye mırıldandı. "Halbuki ikizsiniz siz. Birbirinize diğerlerinden daha yakın olmanız gerekir."
Masumluğuna hafifçe gülümsedim. Gözleri dalgınlıkla avluda bir yere sabitlenmişti. "Gerçekten inanıyor musunuz? Sizin mutlu bir aileniz var zaten Azade Hanım, beni buraya getirerek o aileyi dağıtıyorsunuz. Bunu göremiyor musunuz?"
"Kimse dağılmayacak," dedi ters ters suratıma bakarak. "Sen de bu ailedensin ayrıca. Lütfen böyle konuşup daha fazla üzme beni."
"Sizi üzmek istemem, ama sadece gerçekleri söylüyorum." Gözleri doldu fakat bakışlarını kaçırarak bunu benden gizledi. Yani gizlediğini sandı. Derin bir nefes alarak ben de önüme dönsüm.
*Alışacaklar." Dizini sallarken kendi kendine mırıldanmasını duydum. "Ben bir evladımı ötekinden ayırmam. Onlar da kardeşini ayırmayacaklar."
"Pekala," dedim ayağa kalkarak. Ben buradan gidene kadar böyle bir şeyin mümkün olmayacağını anlamaları için zaman vardı nasılsa.
Yavaş adımlarla kaldığım odaya çıktığımda burnuma dolan deterjan kokusuyla kaşlarımı çattım. Ayaklarım benden bağımsızca komodinin yanına gitti. Çekmeceyi açtığımda bıraktıklarımı aynı yerinde bulabilmek rahatlamamı sağlarken çekmeceyi tekrar kapattım.
Bedenimi yatağa atarak tavanla bakışmaya başladım. Işığı söndürmeye korkuyordum, uyuyamayacağımı biliyordum ama yine de kapatmak istemiyordum.
Saatlerce bir sağıma bir soluma dönüp durdum fakat uykum gelmedi. En sonunda dayanamayıp ayaklandım. Küçük kitaplıktan bir kitabı elime alarak sayfalarını çevirdim. Hoşuma giden birkaç kısım olduğunu görünce baştan okumaya başladım. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Gözlerimden uyku akıyordu, hatta başım neredeyse yastığa düşecekti ama dakikalar sonra birinin bana dokunmasıyla uyanacağımı bildiğim için uyumayı göze alamıyordum. Kitapta vakit geçirmeye çalışırken kapım çalındı. Gecenin bir saati kimin geldiği merak konusuyken gel dememi beklemeden kapıyı açtı. İçeri giren Cihangir'e garip garip baktım. Koltuk altına bir yastık sıkıştırmıştı ve elinde tepsi vardı.
"Senin yüzünden yataktan kovuldum o yüzden yatağını işgal etmeye geldim." Yerimde doğrularak kitabın kapağını kapatıp komodinin üzerine koydum.
"Koca konakta başka oda mı yok?" Sorumla birlikte yüzünü buruşturdu.
"Aslında sevimli bir şeysin ama bana böyle cevap verince seni sırtıma atıp bütün köyü dolaştırasım geliyor."
"Burada zararlı sadece ben çıkmam ki." Bana gözlerini devirip elindeki tepsiyi yatağın üzerine bıraktı. Tam karşıma geçip bağdaş kurdu. "Yedek pijaman vardır umarım."
"Ayıcıklı var, tam sana göre. Bir saniye," diyerek yerimden kalktım. Aras doğum günümde hediye olarak almıştı ama bana büyük geliyordu. Bavulun bir köşesinde bulunca ona dönerek pijamayı fırlattım. Yüzüne çarpan kumaş görüş açısını kapattı. Elini uzatıp pijamayı kafasından alınca bana ters ters baktı.
"Anası kılıklı," diye mırıldanarak pantolonunu aşağı indirdi. Gözlerimi büyütüp hızla arkamı döndüm. Gülme sesleri kulağıma gelirken homurdanmıştım.
Bu adamın da sağı solu belli olmuyordu.
"Dönebilirsin arkanı. Bak nesquiklerimiz eridi ya, çabuk buraya gel." Tekrar ona döndüğümde yatakta bağdaş kurmuş, kaseyi eline alarak hızlı hızlı nesquikini yediğini görünce yanına gidip diğer kaseyi de ben almıştım.
Pijamalarla çok sevimli gözüküyordu.
Saçları alnına dağılmıştı, gözleri yere odaklı olduğu için gür kirpiklerini görüyordum. Kemikli yüz hatları uzun zaman sonra ilk defa dikkatimi çekiyordu. Ölsem bu adam elli yaşında olduğuna inanmazdım. Ya da o civarlarda... çünkü gerçekten yakışıklıydı. Nesquik kaşıklarken bana bakmıyordu ve bu onu daha rahat incelememe sebep oluyordu.
Kaşık ağzındayken bana dönüp göz kırptı.
"Gece gece nereden çıktı bu," dedim bir yandan yiyip bir yandan onu süzerek. Başını kaldırmadan kirpiklerinin ardından bana bir bakış attı.
"Anan git karnını doyur oğlumun, aç aç yattı çocuk senin yüzünden dedi, ben de benim bir suçum yok derken kapı dışarı edildim." Gülecek gibi olduğumda o da sırıtmıştı.
"Çok değişik bir ailesiniz."
"Aileyiz," diye bastırdı. Kara gözleri gözlerimi delercesine bakıyordu.
"Ayrıca Mihrimah ile olanları da anlattı. Kızım diye demiyorum ama eli ağırdır," diyerek hayıflandı. "Kerem güzel bir Mardin dayağı yemiş, doktorlar da zor topladı yüzünü."
Bir şeyleri özet geçerken o bitmiş kasesini tepsiye koymuştu. Arkadaş dedikleri onun arkasında durmamış olay yerinden kaçmışlardı.
"Kızmadın mı," diye sordum ona sorgularcasına bakarak. "Oradaydım ve onlara yardım etmedim."
"Kızmadım, en azından senin yüzün dağılmamış oldu." Gülerek tepsiyi aldı ve çalışma masasının üzerine koydu. "Ayrıca istediğini yapmakta özgürsün. Sana bunun için kızmam yalnızca aramızı açar."
Bana doğru yaklaşıp burnuma fiske attı. "Bu demek olmuyor ki birbirinizi koruduğunuzu görmek için can atmıyorum."
Ben de biten kaseyi komodinin üzerine koyduğumda ışıkları söndürmüştü. Karanlıkta gözlerim onu ararken yatakta hareketlenme hissettim. Yavaş yavaş karanlığa alışan gözlerim onu daha net görmeye başladı. Pikenin altına girerek yerinde biraz daha yayıldı. Onu umursamadan ben de yattığımda cenin pozisyonu alarak ona dönmüştüm.
Başımı yastığa koyduğum gibi ağırlaşan göz kapaklarımla inatlaşmaya çalıştım ama en sonunda yenilen ben oldum. Aklım bulanıklaşırken sonunda hissettiğim tek şey saçlarım arasında dolaşan eldi. |
0% |