@renksizevren
|
İrkilerek uyandığımda etrafıma bakındım. Kâbus olarak nitelendiremeyeceğim ama rüya da sayılmayan, uyurken gördüğüm görüntüler bir bir gözümün önüne gelirken yan tarafımda yatan adama baktım.
Sanki o, her şeyi biliyor gibiydi. Buraya geleli bir haftadan biraz fazla olmuştu ve o, fırsat buldukça benimle uyumaya çalışıyordu. Bir şeyleri bahane ettiğinin farkında olmak ona biraz daha yaklaşmama sebep oluyordu.
Rahatça nefes alarak yüzünü izlemeye devam ettim. Kalbimde hissettiğim ağrı yavaş yavaş yok olurken gözlerim yanmaya başladı. Sanırım bu evde tek ısındığım kişi Cihangir'di.
Başım tekrar yastıkla buluşurken ıslak saçlarımı iğrenerek alnımdan uzaklaştırdım. Hâlâ etrafın karanlık olması yalnızca bir ya da iki saat uykuya daldığımın göstergesiyken bedenim titredi.
Derin bir nefes alarak içimden bildiğim duaları okumaya başladığımda Cihangir'e biraz daha yaklaşmıştım. Onu hissetme ihtiyacıyla elim karnının üstünde duran elinin bileğine gitti.
Ona temas uyguladığım ilk saniyede yerinde kıpırdandığını gördüm ve elimi çekmek istedim. Eğer uyanırsa ona bu durumu açıklayamazdım. Homurdanarak diğer elini belime atarak beni kendisine çekti. Başım göğsüne düştüğünde bir süre şaşkınlıktan kımıldayamadım.
Kalp ritminin değişmesinden uyandığını anlarken hızlıca gözlerimi kapattım. Her şey uykumun suçuydu, evet! Ben yaklaşmamıştım ona.
Derin bir nefes alırken eli belimden sırtıma doğru çıktı. Bir süre elini sırtımda gezdirince kasılmış olan bedenim yavaş yavaş rahatlığına kavuşmuştu. Gözlerim bu sefer kendi isteğiyle kapandı.
Aldığı nefeslerden biraz olsun ayıldığını anlamıştım. Eli bilinçsizce hareket etmiyordu. İki koluyla beni sardığında sıkmamaya özen göstermişti, belli ki uyuduğumu düşünüyordu.
Alnımda sıcak dudaklarını hissettim, eli biraz saçlarımı okşadıktan sonra tekrar sırtımı bulmuştu. Onun güven veren dokunuşlarıyla zihnim karanlığa bulandı.
•
"Evvet, herkes hazır mı? Alparslan oltaları hazır ettin mi?" Alparslan başını salladığında Cihangir büyük bir enerjiyle ona karşılık vermişti.
Herkes giyinmiş hazırlanmıştı, ben de odaya çıkarak üstüme giyecek bir şeyler aramaya başladım. Eşofmanla gitmek istemiyordum ama başka türlü de rahat edemeyeceğimi biliyordum. Bavulu karıştırırken elime aldığım kıyafetlere yüzümü buruşturarak baktım. Beyaz kısa kollu gömlek giymek istiyordum ancak ütülü değildi. Onu kenara bırakarak ütüsü bozulmaması için dikkatle katladığım bir tişörtü ve siyah kot pantolonu alıp üzerime geçirdim.
Saçlarımı taradıktan sonra şekil vermeye çalıştım ancak biraz olsun uzadıkları için alnıma dökülüp duruyorlardı. Kendime iğrenç bir bakış atıp ayna karşısından çıktım. Buraya geldiğimden beri kendime doğru düzgün bakamıyordum bile. Mangaldan döndükten sonra ilk işim bir berbere gitmek olacaktı.

Cüzdanımı, telefonumu aldıktan sonra kulaklığımı da ön cebime tıkıştırmıştım. Bir şey unutmadığımı düşünerek aşağı indiğimde beni beklediklerini gördüm.
Sabah aşağıdan gelen seslere uyanmıştım ve koridora çıktığımda Kerem ile göz göze gelmiştik. Yüzünün dağıldığını o zaman çok net görmüştüm. Gözünün altı ve elmacık kemiği mosmordu. Şişlik olmasa bile çok kötü duruyordu, herhalde benim yüzüm böyle olsaydı düşüp bayılırdım. Kaç gün aynaya bakamayacağımı düşünemiyordum bile.
Pekala, yakışıklı sayılırdım sanırım. Bu yüzden yüzüme bir zarar gelmesini istemezdim.
Cihangir beni bir arabaya tıkıştırırken arabadaki kişilere baktım. Filiz yenge, kucağında uyuyan Elif'i uyandırmamak için nefes bile almıyordu. Yanında oturan Ceylin başını annesinin omzuna yaslamış boş boş karşıya bakıyordu. Onun bu sakin haline şaşırmıştım.
Normalde hiç onluk hareketler değildi oturmak.
Ön koltukta Azade Hanım, şoför koltuğunda ise Cihangir vardı. Araba çalıştığında içeride çıt çıkmıyordu. Filiz yengeye dönüp kucağındaki meleğe baktım. O kadar minikti ki... İki çocukla ilgilenmekten göz altları bile morarmıştı kadının. Sanırım minik dediğimiz bu kız fazla yaramazlık yapıyordu. Üstelik daha bir yaşında bile olmamasına rağmen.
Filiz yenge bana dönünce bakışlarımı görmüş olacak ki gülümsedi. Kucağındaki küçüğü işaret edince suratıma mahcuplukla baktı. Başımı eğdiğimde rahat hissetmesi için hafifçe gülmüştüm. Sonunda ikna olmuş olacak ki kucağında uyuyan Elif'i bana doğru uzattı. Büyük bir sakinlikle onu kucağıma aldığımda ayaklarını hareket ettirerek tişörtümün yakasını tutmuştu. Yine ve yine buruşan tişörtüme yutkunarak baktım. Filiz yengeye döndüğümde kollarını sıvazladığını görmüştüm ve bir yandan Adar'a sinirlenmiştim. Eşi iki çocukla ilgilenirken o, diğer arabada keyif çatıyordu.
Bir süre sonra kucağımdaki Elif uyanmıştı. Biraz sıkıntı çıkarsa da kucağımdan gitmemiş benimle kalmıştı. Kıpır kıpır haline gülümseyerek baktım. Gözleri dışarıya bakıyor, dudakları bir balık gibi oluyor ve eliyle bir yerleri işaret ediyordu. Araba bir Migros'un önünde durunca Cihangir'e döndüm.
"Hadi gel, yiyecek bir şeyler alacağız." Arabadan indiğinde ben de Elif ile birlikte inmiştim. Elif sevinç dolu nidalarını etrafa gülücükler saçarak atarken bir eli hâlâ yakamı tutuyordu. Cihangir'in peşinden giderken Cihangir arkasını dönüp Elif'in yanağını ısırdı. Bu tatlı şeye dayanamadığı açıktı.
Arkadan abi tayfası da gelirken onlara bakmadan içeri girmiştim. Cihangir market arabasını alarak içine Elif'i oturttu ama birkaç saniye sonra ağlayarak kollarını bana uzatan Elif ile şaşırdım. Cihangir homurdanarak onu arabadan çıkarıp tekrar kucağıma verdi. Bir eli boynunda asılı olan emziğe gitti ve onu ağzına aldı. Yavaş yavaş emerken başını da omzuma yaslamıştı.
Herkes eline bir şey alıp arabayı doldururken sigara içme isteğiyle dolup taşmıştım. Alparslan yanıma gelip bir süre kucağımdaki Elif'i sevmişti. Sevmekten kastı yanağını sıkıp sıkıp durmasıydı.
Elif en sonunda dayanamayarak çığlık attı ve geri çekildi. Alparslan ona şaşkınca bakarken bu haline güldüm. Gözleri bana değince garip garip suratıma baktı. Gözleri gamzeme kaydı. "Bu çocuk sende nasıl duruyor merak ediyorum. Filiz'de bile durmaz bu."
"Bilmiyorum," diye mırıldandığımda o da gülmüştü. Bir süre böyle saçma sapan konulardan ayak üstü sohbet etmiştik. Diğerleri alışverişi tamamlayınca kucağımdaki bebekle arabaya geçtim. Bir süre sonra araba tekrar hareket etmişti.
Ormanlık bir alana geldiğimizde etrafa şaşkınlıkla baktım. Neden bu kadar ıssız bir yere geldiğimizi anlamamıştım. Araba yoldan çıktığında etrafa baktım. Bir gölün kenarında durmuştuk. Burayı nasıl keşfetmişlerdi bilmiyordum ama cennet gibiydi.
Herkes arabadan inerken Elif'in benim kucağımda olmasından yararlanan yengem Azade Hanım'a yardım etmeye başladı. Büyük iki örtüyü yere serdikten sonra üstüne poşetleri koymuşlardı. Cihangir hızlıca oltaları ayarlarken Adar onlardan ayrı olarak ateş yakmaya başladı. Her telden bir ses çıkıyordu.
Mihrimah Ceylin ile top oynarken gülüş sesleri kulağıma doldu. Ömer elinde telefon bir kenara oturmuştu. Adar'a döndüğümde Filiz yengenin saçını omzunun arkasına atıp boynunu saçlarına gömdüğünü gördüm.
Gözlerimi kaçırarak Azade Hanım'a baktım. Elinde bir börek ile yanıma gelmişti. Ağzıma tıkıştırdığı börekle gözlerim büyürken refleks olarak bir ısırık aldım. Böreği tutup dudaklarımdan çektiğimde ağzımdaki dilimi zar zor yuttum.
"Buraya geldiğinden beri kurudun, azıcık midene bir şeyler girsin." Tekrar yere oturup bana bakmadan salata yapmaya başladı. Domatesi küçük küçük keserken ona bakakalmıştım.
Filiz yengemin seslenmesiyle ona döndüm. Yüzündeki hafif tebessümle bana bakarken yanına çağırmıştı. Gidip yanına oturunca gözüm Adar'a kaydı. Kucağımdaki Elif ve benim aramda mekik dokuyan gözleri en sonunda bende durmuştu.
Bir şey demeden elimdeki böreği alıp yemeye başladı. Ona ters ters bakarken buna aldırmadan böreği komple ağzına sokmuştu. Şişmiş yanaklarına bakarken Adar'ın kafasına terlik yemesiyle irkildim.
"Çocuk iki şey yesin diye uğraşıyorum, sen çomak sokuyorsun. Tam dayaklıksın Adar. Çok istiyorsan alsana şuradan."
Adar öksürmeye başlayınca eli ağzına gitmişti. Gözlerinden yaşlar akarken hızla Elif'i çimenlere bırakıp Adar'ın sırtına vurdum. Ağzındakini zorlukla çiğnerken Azade Hanım endişeyle ona su uzatmıştı. Sudan birkaç yudum alarak ağzındakini yuttu. Derin bir nefes alıp verdi. "Anne beni öldürmek istediğini bu kadar belli etme."
"Eşek sıpası," diyerek koluna cimcik attı. Adar sızlanarak geri çekildi. "Yirmi yedi yaşına geldim ana, hâlâ dayak yiyorum senden."
"Aşk olsun Adar, bu zamana kadar hanginize bir fiske vurdum?"
"Terliklerinin isabet oranı yeter."
İyi olduğuna kanaat getirerek Elif'i tekrar kucağıma aldım ama Elif babasına kollarını uzatmıştı. Sanırım gözlerinden düşen yaşı görünce bunu yapmak istemişti. Adar yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip kızını kucağına aldığında Elif babasının burnunu çekerek ona eziyet etmeye çoktan başlamıştı.
Bir süre sonra elinde biberonla yengem geldi. "Hayret Adar Bey, sen çocuklarını kucağına alır mıydın?"
"Alırım alırım da kızlarım beni istiyor mu ondan pek emin değilim işte. Kimi kucağıma alsam o kişiden dayak yemiş kadar oluyorum."
"Seviyorlar seni babası," dedi Filiz yengem. Telefonuma gelen bildirimle onları izlemeyi kesip mesaja baktım.
Samet: Ula şerefsiz unuttun la bizi
Akif: Ben kimseyi unutmadım ya
Samet: Şerefsiz deyince hemen nasıl da üstüne alınıyor bak
Akif: Samet yürek mi yedin aslanım
Yağız: Ne yapıyorsunuz
Samet: Instagram'a post atıyorum, seri like istiyorum
Akif: Nah yarram
Samet: Sen beni niye sevmion ya
Samet: Ben sana ne yaptım
Akif: Al kırdım kırdım
Yağız: Şu an topluca pikniğe geldik, bir kısım balık tutuyor diğer kısım da mangal yapıyor
Akif: hayat sana güzel amk
Samet: lan göt neresi güzel, çocuğun yaşadıklarını bilmiyormuş gibi konuşma ıslak terlikle döverim seni
Akif: Şu an yanımdaki meleğe odaklanmak yerine size odaklanmamı bir lütuf olarak görüp çenenin bağını siktirir misin
Samet: edebiyat yapma yarram
Yağız: gelsenize buraya, takılırız
Görüldü✓✓ Akif yazıyor... Samet yazıyor...
Akif: Selen'e söyledim şimdi, bu akşam yola çıkarız
Akif: Sen de hazırlan Samet, almaya gelirim seni
Samet: Lan ben uçakla falan gelmem
Samet: arabayla gidelim mk
Akif: Benzin parasını vereceksen arabayla gideriz amk
Görüldü✓✓ Samet yazıyor...
Samet: Yav şu cebimden iki dakika para çıkmasa dişimi kıracağım
Akif: uçak fobisi olan düşünsün
Yağız: Siz ödeyin, ben gelince size veririm sıkıntı yapmayın
Samet: Yağız ağzını burnunu yerim mk
Samet: taş*klarına kurban
Akif: Şaka yapıyorum lan, kimseye ödetecek değilim
Yağız: pisleşme
Samet: tamam aşkım demiyorum bir şey
Yağız: yola çıkacağınız zaman haber verin, ben size otel ayarlayacağım
Samet: Ben tam şu an otellere bakıyordum kardeşim bir yerden yer ayırttıracağım sen eğlenmene bak
Yağız: eyvallah
Görüldü✓✓
Gözlerimi telefon ekranından çekemezken alnımı sıvazladım. Cebimden para çıkmasın diye verdikleri çaba gülümsememe sebep olmuştu. Sanırım cidden iyi iki arkadaş edinmiştim.
Samet: Fotoğrafımı beğenin la
Instagram'a girdiğimde sayfayı yenilediğim gibi Samet'in attığı gönderi karşıma çıkmıştı.

//sametzahitoğlu: karayollarında değil senin kollarında ölmek isterim, neredesin ay yüzlüm
1982 beğeni, 258 yorum.
Akif: Nesin sen, David Beckham'ın yan çarı falan mı
Yağız: Kızların mervelerde kalma sebebisin
. .
Kendi hesabımdan yapılan yoruma şaşkınlıkla baktım. Samet'e söverek telefonu kapattığımda Ceylin kucağıma atlamıştı.
"Yayız," dedi gülerek. Geri düşecekken Adar sırtımdan desteklemişti. Ona garip garip baktığımı görünce bir şey demeden önüne döndü ve Elif'in ağzında duran biberonu tutmaya devam etti.
O kucağımda yayılırken çenemi omzuna yaslayıp telefona bakmaya devam ettim.
Samet: Yağız aşkım senden böyle bir yorum beklemezdim, şoklardan şoklara girdim
Akif: o yorumu senin attığını bilmiyoruz sanki amına kodumun andavalı
Samet: lan ben atmadım bir şey
Yağız: ben de atmadım
Samet: Yağızcım hesabını mı ele geçirmişler senin
Yağız: birisi hesabımı ele geçirip neden senin fotoğrafının altına kızların mervelerde kalma sebebisin yazsın ki
Samet: demek ki hesabını ele geçiren kişi bana aşık olan birisi, hiçbir kıza da böyle yalan söylettirmedim ki anlamadım
Akif: boş yapma mk
Ceylin elini telefonda gezdirince görüntülü arama başlattı. Saniyesinde aramaya katılan Akif ve Samet'e şaşkınlıkla baktım.
"Lan o cimcime kim öyle? Ne tatlı lan!" Samet'in telefonun içine girecek gibi olan görüntüsüyle Ceylin'in yüzünü ellerimle kapattım.
"Sana ne kardeşim." Bu söylediğime Akif kıs kıs güldü.
Ona daha dikkatli baktığımda hâlâ bıraktığım gibi bulmuştum. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı.
"Yani minik bebeyi de kıskanmazsın," dedi Samet. Geri çekildiğinde elini saçlarıyla düzeltti. Ceylin zorla elimi gözlerinden çektiğinde kameranın içine kadar girmişti.
"Yayız bu kim," diyerek Samet'i gösterdi. Dudakları 'o' şeklini almıştı. "Samet ben güzellik, sen kimsin?"
"Celin ben." Dedi dişlerini göstererek gülerken.
"Ceylin," diyen Adar'ın sesiyle ikimiz de ona döndük. "Bakma kızım çok, gözlerin şaşı olacak gel hadi babaya."
"Buba ya," diyerek ekrana tekrar döndü. Bu sefer kıs kıs gülen Samet'ti. "Tanıştığıma memnun oldum fıstık."
"Fiştık," dedi Ceylin de onu taklit ederek. "Ne yapıyorsun," dedim Samet'e bakarken. "E yanına geleceğiz ya şimdi valiz hazırlıyorum. Oralar nasıl Yağız, çok sıcak mı?"
"Evet, sıcak burası," dedim saçımı alnımdan çekerek. "Bir haftada değişmişsin sen he, seni ilk defa dağınık saçlı görüyorum."
"Abartma oğlum."
"Geçen gün Sedef Koraman bize geldi, vakıf bireyleri toplandı falan. Kadın hiçbir şey yaşamamış gibiydi amına- ay pardon sen bunu duymadın değil mi Ceylin?"
"Yo dudum," dedi Ceylin. Samet dudaklarını büzünce kıkırdadı.
"Bırak şu salakları ya, işleri güçleri millete hava atmak." Akif'in sinirli yüzüne boş gözlerle baktım.
"Ne yaptıkları beni ilgilendirmiyor, takılsınlar kafalarına göre." Sesimi duyan Samet gülümsedi. "İşte böyle kardeşim, oraya geleyim de denize gidelim."
"Senin coğrafya bilgine soka- seveyim Samet. Çocuğun yanında kötü kötü konuşturuyorsun beni. Mardin'de deniz mi var am yoksunu?"
Akif kendini yatağa attı. Başı duvara çarpınca Ceylin kahkaha atmaya başladı. Onunla birlikte ben de gülünce Samet hönkürüyordu.
"Ulan insan bir iyi misin diye sorar," dedi başını ovuşturarak.
"Allah Allah Allah Allah Yağız gülüyor, şaşırılacak hareketler bunlar."
"Ya bir kes, ne bu enerji?" Akif başını yastığa koydu. Çıplak göğsüyle bakışıyorduk şu an.
"Kız sen de ne güldün," dedi hâlâ kıkırdayan Ceylin'e. "Ya ölsem burada yine gülecek miydin? Çok kırdın beni Ceylin çok."
"Az şu duygu sömürüsüne bak..." Samet kıyafetlerini katlayarak valize tıkarken kamerayı aynanın önüne sabitlemişti.
"Selen, üzümlü kekim de belki sonradan bize katılır." Akif'in konuşmasıyla bakışlar ona döndü.
"Olum bir rahat bırak kızı, tuvalete giderken bile ayrılmıyorsunuz."
"Eve bırakacağım onu, ailesi laf yapıyor sonra. Ne demek ayrılmıyoruz puşt."
"Çocuk var burada küfür etme," diye uyardı Samet.
"Ya bir git. Ya Yağız bir şey söylesene şuna." Akif yattığı yerde sigara yaktığında benim de canım çekmişti.
"Adar mangalı bana yıktın gittin gelsene şuraya!" Filiz yengenin sesiyle bütün bakışlar ona dönmüştü. Adar'a bakınca gözlerini kısarak kucağımdaki kızına baktığını gördüm. Kıskandığı her halinden belliydi.
"Aç kalacağız bu gidişle," diye homurdandı Azade Hanım. "Niye ana, babam ile abim balık tutuyor işte. Onları pişirir yeriz," diyerek sırıttı.
"Sen babanın ne zaman balık tutabildiğini gördün Adar? Abin de babanı kırmamak için yanında gidiyor onun." Gülmemek için dudaklarımı dişlerken Azade Hanım suratıma bakıp kocaman gülümsedi. Önüme dönerek Akif ve Samet ile vedalaştım.
Ceylin'i Ömer çağırınca kucağımdan kalkıp koştura koştura amcasının yanına gitmişti. Adar boşalan kollarıma Elif'i bırakıp hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı. Homurdana homurdana etleri dizmeye başlayınca kucağımdaki bebekle uzun bir bakışma yaşadım. |
0% |