@renksizevren
|
10 yıl önce; "Kadir al bakayım şunu." Selvi Hanım sekiz yaşındaki torunu Kadir'in tabağına ayıkladığı balığı koyduğunda Kadir umursamazca tabağına konulanı yemeye devam etmişti. Bugün Koraman Ailesi uzun zaman sonra bir araya toplanmış iftar açıyorlardı. Her ağızdan bir ses çıkarken aylar sonra ilk defa Selvi Hanım'ın evine ses gelmişti. Eşi öldükten sonra yapayalnız kalan yaşlı kadını çocukları ziyaret etmiyor, sadece ara ara torunları kapısını çalıyordu. "Ee Yağız," dedi dayısı küçük çocuğa boş gözlerle bakarak. "Annen nerede?" Yağız bu sorunun öylesine sorulmuş bir soru olduğunu bildiği için baştan savma bir yanıt vermekten çekinmedi. "İşleri var dayı." Dayısı bıyık altından alayla gülerek önüne döndü. Bu masada herkes biliyordu ki Yağız koca bir aileyi temsilen buraya gelmişti. Sekiz yaşında bir çocuk kendi ailesini temsil ediyordu. "Emir tabağındakileri bitir!" Annesi Emir'e seslendiğinde Emir elindeki telefonu bacak arasına sıkıştırarak tabağına dönmüştü. Herkesin annesi çocuklarının ne yiyip içtiğine bakıyor, tabaklarını bittikçe dolduruyordu. Yağız istemsizce herkesi izlerken önündeki yemeğe odaklanamıyordu. Odaklansa bile bu balığı kılçıklarından kurtarabileceğini sanmıyordu, bu yüzden elini hiç kirletmemişti. Belki de, sadece birisinin onun yemek yemediğini fark edip uyarmasını istiyordu ya da... balığı kılçıklarından ayırıp önüne koymasını. Yağız anneannesine baktı ilk önce. Kadının yüzündeki neşeli ifadeyi boş gözlerle izledi. Diğer torunlarına onu yiyin bunun tadına bakın derken kendisini dışlanmış hissediyordu. Buraya hiç gelmemeliydim diye düşündü. Önündeki tabağa dönerek kazağının kollarını katladı, kıyafetinin kirlenmesini istemezdi. Eliyle balığı kavradığında ilk başta ne yapacağını bilemedi, bu yüzden yengesinin balığı nasıl ayıkladığını dikkatle izledi. Her gördüğünü harfi harfine uygulardan eline geçen küçük parçaları ağzına atarak isteksizce çiğnemeye başladı. Kimseye belli etmeden ağzındaki kılçıklı balığı uzun bir süre çiğnedikten sonra yuttu. Tabağının hemen kenarındaki suya uzanarak damağına batan kılçığı yok etmeye çalışırken zorlukla yutkundu. "Neden yemiyorsun Yağız, yoksa sevmedin mi?" Teyzesinin alaylı sesine döndüğünde hafifçe tebessüm etti. "Çok güzel olmuş teyze, eline sağlık fakat ben pek balık sevmiyorum bu yüzden biraz salata yiyeceğim." Tam salataya uzanırken dayısının sözleriyle duraksadı. "Beyefendi hizmetçilerle büyümüş burada balık ayıklayacak hali yok ya Ayşe, elini bulaştırmasın o aman!" Yağız bu sözler üzerine izin isteyerek masadan kalktı. İki oda bir salon olan bu evde yeterinde ruhu daralmıştı fakat bir şey deyip de insanların kalbini kırmak istemiyordu. Yani bunu yapmaması gerektiğini biliyordu. Yaparsa ne olacağını da. Lavaboya girdiğinde kapıyı kilitleyip ellerini yıkadı. Kazağının kollarını tekrar eski haline getirerek üzerine çekidüzen verdi. Aynadan kendisine baktığında saçının bozulmuş olduğunu görerek onu daha düzgün bir hale getirdi. Laciverte dönük gözlerinde fer kalmamıştı artık. Yaşına oranla o kadar boş bakıyordu ki etrafa, insanlar Yağız ile iletişim kurmakta çekiniyorlardı. Gerçi onunla iletişim kurmak isteyen de yoktu ama... Yorgun bir soluk verdi. Aynada kendine bakmayı bırakarak klozet kapağının üzerine oturdu. Boğazındaki kılçık gitmiş olmasına rağmen hâlâ takılı kaldığı yer acıyordu bu yüzden yutkunmakta zorluk çekti. Bakışları yere odaklıyken duyduğu kahkaha seslerine kulaklarını tıkamak istedi. Yağız öksüz değildi ancak en çok bu günler de hissediyordu annesinin yokluğunu. |
0% |