Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10. bölüm

@renksizevren

Bu eve geldiğimden beri koskoca iki gün geçmişti. Her gün Emir ile birbirimizi yiyip duruyorduk. Bu atışmalar onu yaralıyor gibiydi ama beni gayet rahatlatıyordu.

 

Bu bomboş iki günümün ardından sonunda kafamı dağıtacak bir uğraş bulmuştum kendime.

 

"Neriman'ın kızı kocaya kaçtı ya evlerinde cenaze var gibi hiç sesleri de çıkmıyor." Az önce tanıştığım Aysel teyze elindeki çekirdeği çitleyip kabuğunu püskürttü. Ben de aynısını yaparken "Neriman kimdi," diye sordum.

 

Bütün kadınlar bana dönmüştü. "Şu aşağıdaki mavi evde oturanlar. Görsen ne iyi aileydiler." diye yakındı Aysel teyze. Kaşları büzüşmüş, yüzü hüzünlü bir hâl almıştı. Komşusu için üzüldüğü belliydi.

 

"Komşu olarak bugününde yanında olmak lazım." dedi yine az önce tanıştığım Keriman teyze. Başımla onayladım. "Bence de."

 

"Ben hemen evde bir yemek yaparım, siz de yapın akşama kapısı çalar halini hatrını sorarız."

 

Ben de yapayım mı?

 

Komşuluk dayanışmaları gözlerimi doldurmuştu. Ben buraya dedikodu duyacağıma yüzde yüz inanarak gelmiştim. Ön yargılarımın bir bir yıkılmasını izlemek ise keyifli olmuştu.

 

Sevmiştim bu mahalleyi.

 

Ben gelmeden önce beni konuşuyorlardı. Kulak misafiri olmuştum ve o yüzden gelmiştim hatta. Belki yüzüme karşı bir şeyler söylerler diye ama oldukça sevecenlikle karşılanmıştım. İki günde sokakta öz babamın ne kadar tanıdığı varsa hepsi biliyordu beni. Bu oldukça garipti.

 

"Ee oğlum, sen okuyorsun değil mi?" Aysel teyzenin sorusuyla gülümsedim. Bu insanlarla dalga geçilmezdi. O yüzden beyefendi kimliğimi üzerime geçirdim. "Evet lise son sınıf öğrencisiyim Aysel teyze."

 

Benim cevabıma gülümsemişti. "Okuyun oğlum okuyun da kendinizi kurtarın. Okumamış adam için hayat çok zordur, babandan feyz al."

 

Kaşlarım bir miktar çatıldı. Hâlâ dikişli olan kaşım acıyınca eski halime döndüm. "Babamın hayatı zor mu?"

 

Keriman teyze konuştu bu sefer. "Ah oğlum, o adamın yaşadıklarını başkası yaşasa şimdiye kalp krizi geçirip rahata ermişti. Babanın da sınavı çocukları oldu. Gençliğini hatırlarım da ne yaman delikanlıydı."

 

Atmış beş yaş üstü kadınların arasında babamın gençliğini hatırlamasını garipsemedim. "Allah korusun. Neden çocukları sınavı oldu? Şey ben yeni geldiğim için bir şey bilmiyorum."

 

Emine teyze sırtımı sıvazladı. "Söylemek bize düşmez hanımlar," diyerek ortamı uyarınca omuzlarım düşmüştü. Ne yaşamışlardı acaba?

 

Meraklıydım oğlum ben.

 

"Aa çocuk merak ediyor Emine, kimsenin bilmediği veya gizlediği bir şey mi söyleyeceğiz sanki." Aysel teyze alınır gibi yüzünü asınca zorlukla gülümsedim. "Eninde sonunda öğreneceğim."

 

"Yeni geldin oğlum, bu kadar yüklenme kendine."

 

"Hatırlıyor musun bakayım bir şeyler, üç yaşında ikizler olarak mahallenin gözdesiydiniz." Sebahat teyze sorunca "Bu mahallede sadece bazı şeyleri ve sonrasını hatırlıyorum. Annemle gittiğimiz zamanlar falan." dedim.

 

Zaten çok küçüktüm. O zamanları hatırlıyor olmam bile mucizeydi ama insan bazen unutmazdı işte.

 

Herkesin yüzü gerilince yanlış bir şey dediğimi düşündüm. "Annenle görüşüyor musun?"

 

Bu sorusuna sessiz kaldım. Kimsenin yüzünde annemi sevdiğine dair bir emare yoktu. Kadın hiçbir türlü sevilmeyecek ne yapmıştı acaba? "Annem ne yaptı?"

 

Herkes birbirine bakınca kararsız kalmış gibilerdi. "Biz de çok şey bilmiyoruz, herkesin dilinde dolananlardan başka."

 

"Söylemeyeceksiniz anlaşılan. Neyse ben kalkayım babam merak eder." Herkes başıyla onayladı. "Tabii git oğlum, arada gel ama sohbet ederiz böyle. Çok sevdik biz seni iyi ki gelmişsin. Allah'ım ayırmasın bir daha." Aysel teyzeye gülümseyip bahçeden çıktım. Benim gidişimi izlediklerine adım kadar emindim.

 

Sokaktan döndüğüm gibi bir süre bekledim. Önlerine dönmüş olmaları lazımdı. Eğilerek binaların yanından geçip onların konuştuğu bahçenin duvarının kenarına saklandım. Şimdi onları duyabiliyordum ama göremiyordum. Beni de görmediklerine emindim.

 

"Çocuğun bahtı açık olsun, ne güzel yetişmiş." dedi iç çekerek Aysel teyze. Keriman teyze onu onayladı. "Yavrucak kim bilir o anası olacak şeytanla neler yaşadı."

 

Daha önce kimse annemle neler yaşadığımı merak etmemişti.

 

Yere oturup başımı arkamdaki duvara yasladım. "Öyle deme Keriman, kadın doğumdan sonra o kadar acılar çekti. Evine geldi baktı evde başka bir kadın var delirmesin de ne yapsın?"

 

Babam annemi aldatmış mıydı? Şokla ağzım açılırken Emine teyzenin sesiyle kendime geldim.

 

"Aybars'a taş atma Aysel. Her şeyi yanlış anlayan Meryem'di. Aybars yeni doğmuş çocukları için yaptı ne yaptıysa. Melek ile de aralarında bir şey yoktu, süt anneydi sadece."

 

"Nereden biliyorsun Emine, eve girip baktın mı?" Homurtular yükselirken "Ahiretliğimi tanımam mı, evlat acısı çekti yetmedi bir de namusu milletin diline düştü o Meryem yüzünden. Bir süre sonra da çocuğu kaçırıp gitti. Olan Aybars'a ve geride kalanlara oldu."

 

Kafam çok karışmıştı. Babam annemi aldatmamıştı ama annem aldattı mı sanıyordu? Melek dedikleri kadın neden bizim süt annemiz olmuştu, annem neredeydi o zaman?

 

/Öz annesinin adı Meryem/

 

"Haklısın, şimdi durduk yere milletin günahını almayayım." Aysel teyze de susarken herkes sessizliğe bürünmüştü. Ta ki babamın sesini duyana kadar. Babamın burada ne işi vardı?

 

"Hanımlar! Evde bulamadım sizi," dediğini duydum. Sesinden bile neşe akıyordu. "Bunlar sizin payınıza düşenler."

 

"Aa Aybars bunlar ne?"

 

"Adak adamıştım Aysel abla, oğlumu bulursam gücüm yettiğince kesip dağıtacağım diye." Poşet hışırtıları gelirken zorlukla yutkundum. Benim için insanlara et mi dağıtıyordu.

 

"Allah razı olsun, bir daha ayrılmayın inşallah." gibi laflar kulağıma gelse de onları duyduğum söylenemezdi.

 

"Amin, o günü göstermesin bir daha Allah."

 

"İmtihan oğlum imtihan, senin imtihanın en zor olanlardan. Çok şükür geçti."

 

Ayağa kalkıp çok az gözükecek şekilde onlara baktım. Babam herkese kocaman poşetleri dağıtmıştı. Bir tane fazlalık kalınca onu da masaya koydu. "Öyle tabii Sebahat abla, Allah'a şükürler olsun ölmeden bugünleri de gördüm."

 

"Ağzından yel alsın Aybars, daha gençsin."

 

"Ne genci abla şurada ellinin ortalarına geldim." Gülerek söyledikleriyle babamın yüzüne dikkatle baktım. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. İçi içine sığmıyor gibiydi. Gözlerinin kenarındaki kırışıklıklar, gözlerinin altının çökmüşlüğü ne kadar yorgun olduğunu gösterse de o dimdikti. O mutluydu.

 

Bir insanı varlığımla mutlu edebileceğimi bilmezdim. Her şeyi kendi üstüne alınma.

 

"Daha demin Yiğit buradaydı, beş dakika evvel gelsen karşılaşırdınız. Ne iyi çocuk Aybars, maşallah."

 

Babamın afallayan suratına baktım. "Burada mıydı? Ne yapıyordu burada?"

 

"Bizimle oturdu konuştu, maşallah ne efendi yetişmiş." Emine teyzenin beni ballandırarak anlatmasına sırıttım. Aferin, böyle olun işte canımı yiyin.

 

"Allah Allah," dedi babam şaşırarak. "Bana arkadaşlarımla buluşacağım demişti." Evden çıkarken dalga geçerek öyle demiştim evet.

 

Arkadaşlarım atmış beş yaş üstü mahalledeki komşularımız olmuştu. Benim ortamlar gittikçe garipleşiyordu sanırım.

 

"Ee bizi arkadaş olarak gördüyse demek," diyerek kıkır kıkır güldü Sebahat teyze. Diğer kadınlar da ona eşlik edince istemsizce ben de güldüm.

 

Dalga konusu olmuştum lan.

 

"Öyleyse demek," dedi babam gülerek. "Ne konuştunuz, bir şey söyleyip aklını karıştırmadınız değil mi abla?"

 

"Yok Aybars, sordu bir şeyler ama bizim haddimize değil, siz aile içinde zamanla açıklarsınız ona olanları." Emine teyzenin söylediklerine babam rahatlamış gibiydi.

 

"Estağfurullah abla, öyle demek istemedim. Şimdi kafası karışmasın olanları öğrenince. Ben vakti zamanı geldiğinde ona istediğini vereceğim zaten. Biraz alışsın bize."

 

"Alışmış çoktan, babam da babam diyordu burada," diyerek kıkırdadı Aysel teyze. Ona ters ters baksam da beni göremedi. "Allah Allah," dedi babam hem şaşırıp hem mutlu olarak.

 

Adama ters yapıp duruyordum şaşırması normaldi. "Ne dedi ki benim hakkımda?"

 

"O yokken senin neler yaşadığını sordu." dediklerinde herkes biraz durulmuştu. "Seni merak ediyor, değer verdiği de belli Aybars. Aileniz tamamlandı ne güzel."

 

Babam bir süre duraksayıp zorlukla gülümseyince bundan rahatsız olduğunu düşündüm. Benim ona değer vermediğim çok açıktı. Ayrıca bu soruları sorarken o kadar meraklı gözüktüğümü de bilmiyordum.

 

"Değer veriyor," diye mırıldandı. "Nasıl anladınız ki?"

 

"Konuşmasından belli, hayırdır bir sıkıntı mı oldu ki?" Soru yağmuruna tutulunca gerildim. Değer vermiyordum.

 

Değer vermiyordum işte.

 

"Yok abla, öyle işte. Neyse.." Geçiştirici cevabıyla rahatladım.

 

"Bu da," diyerek az önce fazlalık olarak gördüğüm ve masanın üstüne koyduğu poşeti gösterdi. "Melek'in payına düşen. Benim vermem uygun düşmez biriniz verebilir mi? Oğullarımın üstünde çok emeği var onun da." Mahcup sesiyle kendime geldim.

 

Böyle ince düşünmesi beni rahatlatmıştı. Aralarında bir şey olmuş gibi durmuyordu. Zaten annemin nasıl biri olduğunu düşündükçe ne yaptıysa kendine yaptığına emindim. Yanan annesiz kalan çocukları olmuştu işte.

 

"Veririm ben, et bozulmadan evlere götürelim hanımlar. Tekrar teşekkür ederim Aybars, Allah ayırmasın." Herkes kalkarken babamın da benim tarafıma dönmesiyle hızla saklanıp oradan ayrıldım.

 

Beni bu kadar istediğini bilmiyordum. Bilseydim.. bilseydin de bir şey değişmezdi Ege. Ben yine gitmezdim ona. Yetimhane kenarında kendime yeni bir isim verirken yeni bir hayat da vermiştim ve o hayatta onlara yer yoktu.

 

Benim burada olmam Ege'ye ihanetti. Onun hayatından çalıyormuş gibi hissediyordum.

 

Bugün öğrendiklerim bana yeterdi. Eve geçerken apartmanın bahçesinde oturan babamın babasını gördüm. Burada küçük olsa da bir çardak vardı. O da beni görünce bastonunu bir kere yere vurup "Gel oğlum," diyince bir apartman kapısına bir ona baktım.

 

Şimdi eve gidip saçma şeylerle vakit geçirmektense iki dakika soluklanabilirdim. Küçük adımlarla yanına gittiğimde kenardaki boş yeri gösterdi başıyla. "Ne yaptın alıştın mı ailene?"

 

"Ne ailesi," diyerek güldüm. "Benim ailem burada değil." Sesimin sertliğini son cümlemde ayarlayamamıştım. Kaşlarını çatıp yüzümü süzdü. Yaşlı bir bunaktan çekinecek değildim. Bu aileden olan kimseye karşı içimde saygı da besleyemiyordum. "Baban olmayan adama baba niye diyorsun o zaman?"

 

"Yazık günah be amca, koca adama ismiyle seslenmektense hem onu sevindiriyorum hem kendim kurtuluyorum," diyerek arkama yaslandım. Rahat bir pozisyon alırken yanındaki rahatlığım onu rahatsız etmiş gibiydi.

 

"Acıyorsun yani babana," dedi ve gülmeye başladı. Dediklerime inanmamış gibiydi ama sinirlenmişti. Bu ailedeki herkesin ruh hali garipti.

 

"Öyle de denebilir." Acımıyordum aslında. Yiğit'e göre yaşadığı acıları hak etmişti. Şimdi cefasını sürecek olmasına sinir oluyordum. Ama bana olan tavırları da sinirimi bastırıyordu. Kendimle çelişiyordum ve bunu da çok net anlıyordum. Bütün kişiliklerim, karakterim ve duygularım birbirine girmiş düğüm olmuştu. Arkamdan benimle alay ediyordu Yiğit. Onların duygularını önemsersen ben çıkarım ortaya diyordu.

 

Ege ergenliğinin ortalarını geçmiş kendi halinde takılıyordu. Her gün kavgadan kavgaya hareketli bir hayatı vardı. Enerjik, dışa dönük, çapkın ve sevecendi.

 

Ama onu sevenler de bir elin parmağını geçmezdi.

 

Ben Yiğit yerine Ege'yi tercih ediyordum. Ege başa çıkardı onlarla. Ege dayanırdı her şeye. Ege alırdı intikamını Yiğit'in. Onca sene yaşadıklarının acısını bir şekilde alırdı.

 

"Yanlış yapıyorsun evladım yanlış, sevmeye çalış aileni. Bunca şeyden hiç mi feyz almadın? Onca sene ailesiz bir başına yaşadın, yokluğunu bilirsin." Bunak herif yine konuşmuştu.

 

"Benim bir ailem var," dedim gülerek. "Hiçbir şeyin yokluğunu çekmedim yani. O kadın diye bahsettiğiniz annem de çok iyiydi. Bir tek diğer çocuklarını sevmemiş beni yanına almış ne abarttınız."

 

"O kadının birini sevme ihtimali dünyada yok, boşuna kardeşlerini kandırıp da eziyet çektirme sabilere." Dediklerine daha çok güldüm.

 

"Kaldıramıyorsunuz işte annemin beni seçmesini. Madem sevmiyordu bunca sene neden hep arkamı kolladı, düştüğümde kaldıran oydu babam değil. Yıllar sonra ben senin babanım diye karşıma çıkan adama çok şükür geldin mi diyeceğim?"

 

"Madem öyle sen ne diye başka birine anne baba dedin bunca sene? Hani annen nerede?" diyerek kaşlarını çattı. "Kandırma çocuk kendini, yaşlıyım diye beni aptal mı sandın?"

 

Aynen öyle diye geçirdim içimden. "Çok merak ediyorsan.. annemin durumu yoktu. Ondan bir süre ayrı kaldık ama hâlâ konuşmaya devam ediyoruz ve edeceğiz de. Buna kimse engel olamaz. Hatta... yarın annemle buluşacağım."

 

"Annen babandan kaçırdığı paraları ne yapmış da durumu yokmuş?" Sorduğu soruyla öylece kaldım. Para mı kaçırmıştı annem?

 

"Ne parası?"

 

"Babanı kaç yüz bin liralık borca soktu haberin yok mu? Hâlâ ödüyor evladım, bir belini doğrultamadı." Suratı hüzüne bulanan adama sadece bakıyordum.

 

Yüz binlerce borç.. Bir apartman dairesine bakıp tekrar yaşlı bunağa döndüm. Orta halli bir aile olarak görünüyorlardı.

 

"Neyse ne," dedim boğazımı temizleyerek. "Seninle daha fazla konuşmayacağım." Arkamı dönüp apartmana girdiğimde yavaş yavaş merdivenleri çıktım.

 

Bugün öğrendiklerim zoruma gitmişti. Hem de çok.

 

Anlamıştım ki annem peşinde beni, arkasında onları yakmıştı.

Loading...
0%