Yeni Üyelik
17.
Bölüm

16. bölüm

@renksizevren

"Hocam bendeniz Ege Akaydın. Proje için yanınıza gelmiştim fakat sizden bir ricam olacak." Sarışın kadın kahve gözlerini kısarak bana gülümsediğinde "Memnun oldum Egeciğim," demişti. "Matematikten proje alman beni sevindirdi. Ricanı söyleyebilirsin."

 

Tatlı kadındı, kesin kabul ederdi. "Ben aslında önceki okulumda geometriden proje almıştım. Tüm geometri konularının kapsadığı bir test kitabını Nisan ayına kadar bitirecektim fakat buraya gelince ve burada geometri dersleri matematik dersinin içinde olduğundan mecburen sizden böyle bir ricam olacak. Acaba ben bu proje ödevini devam ettirsem mi?"

 

"Aslında ben sizin gelişmeniz açısından Ayt bazında bir matematik soru bankası bitirmenizi öneriyorum. Biliyorsun ki sınavda geometriden çok matematik kısmı var. Sen de öyle yaparsan katkısını göreceksindir."

 

Hoca hanım ben koca kitabı nasıl çözeyim?

 

"Hocam ama ben başlamıştım," diyerek bir yalan salladım. Mağduru oynamam şu an benim açımdan çok iyiydi. "Hatta yarısına geldim." Çok mu abarttım acaba?

 

"Henüz Ekim ayındayken," dedi hoca şaşkınlıkla. Zaten sırf son sınıf olduğumuz için proje konusunda bu kadar erkenci davranıyorlardı. "Gerçekten azimlisin demek. Pekâlâ hocanız kitaba mutlaka imza atmıştır o imzayı görmem gerekiyor."

 

"Şimdi kabul mü ettiniz?" diyerek kocaman gülümsediğimde başını salladı. "İmzayı ve tarihi mutlaka görmeliyim ama. Kitabı bana getirirsen ben de imzalayacağım." Zil çaldığında başımı salladım. "En sevdiğim hocam sizsiniz bundan sonra, gidiyorum ben o zaman!"

 

Bu işi de halletmenin ardından sırıtarak arkamı dönerek sınıfa ilerledim. Bizimkilerin yanına geçip duvar kenarına yerleşmiştim. "Şu proje ödevinde imza ne oluyor, hoca tutturdu imzayı göreceğim diye."

 

"Bu yaşına geldin hâlâ öğrenemedin mi?" diye güldü Tuna. Ona ters bir bakış attım. "Böyle şeylere hiç vakit ayırmadım, havadan puan veriyorlardı bize."

 

"Oh valla para varsa dert yok," dedi Seyfo. Yine oturacağı yere ayak basıp bir üstteki küçük tahtaya kıçını yerleştirmişti. "Ee devir değişti oğlum."

 

"Devir hep aynı şekilde işliyordu, biz görmedik sadece aslanım." Murat'a yandan bir bakış attım. Nedensizce üçü arasından bana karşı en soğuk olan oydu, ilk başta böyle değildi.

 

"Hocalar proje ödevi verirken genelde kitaba başlamadan imza ve tarih atarlar ki çözülmüş kitabı onlara proje olarak götürmeyesin diye." Sonunda açıklama yapan Tuna ile rahatlarken bir anda aklıma dank edenle bir küfür savurdum.

 

"İyi de ben kitap imzalatmayı bırak çözdüğüm kitap yok. Bir de yarısına kadar çözdüğümü söyledim." Üçü birden bana güldü. "Hocanın buna inanmasını nasıl beklersin?"

 

"Niye yapılmayacak şey mi?"

 

"Eh sana bakınca yapabilecek potansiyel görmememiz normal."

 

Bayık bayık ona baktığımda oflayarak bakışlarımı sınıfta gezdirdim. Öğretmenler zili çalmasına rağmen gelen giden yoktu. O sırada Emir gözüme iliştiğinde önündeki soru bankasından soru çözdüğünü gördüm. O ve tayfası çalışkandılar sanırım. Yanındakiler de ona uyuyordu.

 

Emir'in yanında oturan esmer, kalıplı ve boyundan dolayı sıraya sığmayan eleman kalemle saçlarını kaşıyıp çatık kaşlarını düzeltmeden anlık bir sinirle önündeki kitabı Emir'e doğru itti. Kitapta bir yeri yuvarlak içine alırken "Aloo," sesiyle kendime geldim. "Kaç saattir sesleniyorum niye oraya bakıyorsun. Kavga çıkmasın gider ayak."

 

"Bakıştığınızda kavga mı çıkıyor?" Tek kaşımı kaldırıp Seyfo'yu süzdüm. Gözlerini devirip elini omzuma koyarak sıktı. Kendini bir bok sandığını hissettiğimden içimdeki kavgacı çocuğu susturmaya çalıştım. Bir eline bir kendisine bakarken bakışlarımı görüp elini çekti. "Kavgalarımız vurdulu kırdılı oluyor. Sen de artık bizden olduğuna göre.."

 

Ne demeye çalıştığını anladım. Bizim kavgamız senin kavgan diyordu.

 

Dönüp tekrar Emir'e baktım. Pislik birisi olsam da aynı evde yaşayıp yatağını çaldığım kişiye elimi kaldırmazdım. Ayrıca şu sıralarda annem gibi olmamaya karar vermiştim. Sakin durmak zor olmamalıydı ve kendimce çok iyi gidiyordum. Ama bir kavga olacaksa illa ona vurmak zorunda değildim. Yanındaki çocuğu daha dikkatli süzdüm, alırdım ben onu.

 

Evet evet.

 

"Aranızda kişi paylaşıyor musunuz?"

 

"Ha o mu? Poyraz'ı genelde ben alıyorum, Emir'i Murat ve Yunus'u da Tuna. Şu diğer küçük velet arada sıkışıp duruyordu onu da sen alırsın." Seyfullah'ın söyledikleriyle Murat'a baktım. O da aynı şekilde bana baktığından göz göze geldik.

 

"Kavgacı biri değilim, kendi aranızda halledemediğinizde gelebilirim ama." diyerek arkama yaslandım. "Bir korktun sanki." Murat'ın alayla sırıtmasına göz devirdim.

 

"Alaya alınacak bir şey göremiyorum. Yüzümün yamulması tercihlerim arasında değil."

 

Vay anasını dedim içimden kendime. Ben neymişim be.

 

"Öyle olsun."

 

 

Efil efil esen havada Emir'in olan ama artık benim sahiplendiğim yatağa uzanarak içtiğim sigaranın keyfini çıkartırken kulağımdaki kulaklıkta kısık sesli bir müzik bu anıma eşlik ediyordu.

 

Yanımda orta boy bir defter, kulağımın ardına sıkıştırdığım kalemle nasıl görünüyordum bilmiyordum. En son tişörtümü de Emir'in yeni yatağına doğru sallamıştım.

 

Kapı tarafında hareketlilik hissedince mecburen o tarafa döndüm. Emir sırt çantasını çok değerli masasının kenarına bırakarak sinirle bana döndü. Bir şeyler zırvalamaya başlarken kulağımdaki kulaklığı çıkardım. "Ne dedin duymadım."

 

"Sigarayı balkonda iç, odanın içi kokmasın. Mümkünse benim yanıma yaklaşma bile." Yatağına bakmış tişörtümü gördüğü gibi düzenli yataktan alarak başıma savurmuştu.

 

Homurdanarak gözümün önünden tişörtü alıp ayağımın ucuna attım.

 

"Yaklaşmadım zaten," diyerek o keyifli anımdan sıyrılarak sigarayı zar zor bulduğum küllüğün içinde söndürdüm. "Oldu mu?"

 

"Şu iğrenç şeyin kokusuna bile nasıl dayanıyorsun?" Sinirliydi ama benim gayet sakin olmam sinirini bana yansıtmasına engel oluyordu sanırım. Ters bir cevabımda bağırmaya başlayacak gibiydi. Gülerek doğrulup yatak başlığına sırtımı yasladım. "Alışkanlık. Senin hiç kötü alışkanlıkların yok mu? Aa bugün duyduklarımı unuttum. Size bakıyorlar diye insanlara saldırdığınızı."

 

Bir anda kahkaha attığında şaşırdım. "O aptal sürüleriyle birlikte takılman o kadar işime geldi ki anlatamam. Yerini buldun cuk diye. Onlar dedi değil mi bunu? Oradan bakınca bakışma yüzünden birini dövebileceğimi mi düşündün?"

 

"Yok sende o bilek gücü yoktur ama ne yalan söyleyeyim düşündüm. Bana hep dövecekmiş gibi bakıyorsun." Götü yemezdi de neyse.

 

Nefeslenerek başını iki yana salladı. "Hadi sana bir iyilik yapayım, dokuz ay aynı karnı paylaştığımız için." Kardeşi olduğum için yani. Hayret.

 

"Başına taş mı düştü?"

 

"Yok aslında seni nasıl kullandıklarını görüp eğlenmek isterim ama işler farklı boyuta da sarabilir. Neyse, güvenme onlara. Hiçbir şeyini de anlatma. Onlar sadece insanlarla dalga geçip geviş getirmeyi bilirler."

 

Ah.. bu sahne gerçekten yaşanmıştı. Gözlerim doldu dolacaktı. Efkârla burnumun kemerini sıkarak dudağımı büzdüm. "Gerçekten.. gerçekten muazzamsın ikizim. Beni düşündüğüne inanamıyorum."

 

"Gevşekliği kes," dedi ciddileşerek. İshal rengi gözlerini devirdiğinde güldüm. "Merak etme canım benim, ne yaptıkları umurumda değil onların."

 

"Bizimle kavga ettikleri bir zaman dilimine denk geldiğinde göreceğim seni." diyerek karşılık verdi. Yanımda kıyafetlerini değiştirip odadan çıktı ve birkaç saniye içinde geri döndü. Elinde bir bardak vardı. Benim yanıma doğru ilerlerken yarım yatar pozisyonumdan gözleri vücuduma kaydı.

 

"Şurana ne oldu?" Gözlerinin baktığı yeri anlamayıp göğsüme baktım. Geçen sene yaptığım bıçaklı kavgadaki küçük sıyrığın izi kalmıştı. "Bıçak izi."

 

"Hasiktir oradan." dedi kaşlarını çatarak. "O kadar ileri mi gidiyorsun gerçekten?"

 

"Ben kullanmam." dedim. Kıçımı yatakta aşağı itip tamamen uzandım. Esnerken bir elimle ağzımı kapatmıştım. "Neyse seninle bu kadar muhatap olmak beni iki yıl idare eder. Bir süre konuşmayalım."

 

Yatağın kenarına bıraktığım kola şişesini alıp masaya götürdü. Okuldan daha yeni gelmiştik anasını satayım. Anında önüne bir test kitabı açtığında aklıma gelenlerle anında yerimde doğruldum.

 

"Derse başlamadan bir şey sorayım mı?" Bana döndü. "İçmek istiyorsan iç." diyerek kola şişesini bana doğru uzattı. Çekindiğimi mi düşünmüştü? Bugün Emir'de başka bir şey vardı. Hayret ediyordum hareketlerine. Geçen gün beni kovmuyor muydu bu?

 

"Bakma şöyle. Babamın artık mutlu olmasını istiyorum. Onu üzemem." Anladığım sebeple başımı salladım. Gerçekten hepsi babasına düşkündü ve her fırsatta babalarını düşünüyorlardı. Çok garipti.

 

Bir süre Akif babam böbreğinde sıkıntılar yüzünden ameliyat olmuştu ve evde kimse olmadığından Emre ile parti vermiştik o gün. Son ses müzik, sınırsız abur cubur, okuldan birkaç kişi. Onlar babaları sağlıklıyken bu kadar üstlerine düşüyorlardı. Ben hastayken parti veriyordum.

 

Aramızda uçurum vardı.

 

"Geometri soru bankan var mı?"

 

Kaşlarını çattı. "Var ama işine yaramaz hepsi çözülmüş."

 

"Nasıl ya?! Okul daha yeni başladı."

 

"Ben yaz tatilinde çalışmaya başladım. İki tane soru bankası bitirdim ve yeterli geldi bana. Şimdi denemelerle ilerliyorum." Ciddi ciddi bunları bana anlatmasına yüzümü buruşturdum.

 

"Bir bok olursun dimi sene sonunda?"

 

Gözlerini devirdi. "Uçak mühendisliğinin gelmesi için daha fazla çalışmam lazım."

 

"Çok uçmak istiyorsan ben seni uçururum." diyerek gülerek bir sigara daha yaktım. "Onu burada içme. Ayrıca cahil cahil de konuşma."

 

Balkon kapısı sonuna kadar açıktı ve duman saniyeler içinde yok oluyordu çünkü cereyan yaptırıyordum eve. Çok kördü.

 

"Bulamaz mısın şu inek arkadaşlarından falan? Yarısı çözülmüş olması lazım." Ters ters suratıma baktı. "Çözülmüş kitabı ne yapacaksın?"

 

"Proje. Hem hocaya gösterdikten sonra gerisini de sen çözersin parası neyse veririm, ayarla daha." O ayarlamazsa nasıl yapacaktım bilmiyordum. Oturup birkaç günde bir test kitabının yarısını çözecek enerjim olduğunu düşünmüyordum.

 

"Offf bakarız."

 

"Acil lazım ama daha imza taklidi yapacağım." Bana hayretle bakıp sonra güldü. "Bunu yapmak yerine gerçekleri söyleyip neden oturup çözmüyorsun? O kadar zor değil inan."

 

"Benden bir bok olmaz zamanımı niye harcayayım?"

 

"Zamanını yatarak harcamak daha mı zevkli?"

 

"Sen bilmezsin hiç tatmadın ki?"

 

"Tattım, inan bundan daha sıkıcı hiçbir şey yok." Yatmaya sıkıcı diyordu, bana kalsa bir ömür yatabilirdim. "Neyse ne." diyerek geçiştirdim onu. Fazla konuşmuştuk bu beni rahatsız etti. Anıl ve Serkan ile akşam internet kafeye gidecektik o yüzden şimdi uyusam iyi olurdu.

 

 

"Babam nerede kaldı?" Bora eve yeni gelmişti. Eylül yemeği hazırlamıştı ama kimse masaya oturmamıştı. Babam henüz gelmemiş kimseye de haber vermemişti.

 

"Telefonu kapalı gelir birazdan herhalde." Ali'nin söyledikleriyle Bora kaşlarını çattı. "İşi falan mı vardı?"

 

"Bilmiyoruz abi, koca adam bırak da biraz nefes alsın." Neden böyle demişti ki şimdi? "Bankaya gitmiş olabilir, ödemeler yapılacaktı bugün, son gün biliyorsun."

 

"Akşam açık mı olur Ali, beynin bir başka çalışıyor senin de."

 

"Onu bunu bırakın da, ben bugün işe alındım! Sonunda haber geldi pazartesi başlıyorum." Eylül'ün neşeli sesiyle herkes tebrik etmişti onu. Ben de tekli koltukta yan bir şekilde oturarak bacaklarımı aşağı sarkıtmış uyumaya çalışıyordum.

 

Bir süre kendi aralarında sohbet edip babamın gelmesini beklediler ama saat dokuza gelmişti. Bana göre geç olmasa da bunlar çok evhamlıydı.

 

"Yok böyle olmayacak ben gidiyorum." Bora ayaklandığında gözlerimi açıp onlara baktım. Bora'nın endişesi bir anda hepsine vurdu. "Saat geç oldu ben de geleyim," dedi Ali.

 

"Siz," derken telefonunun çalmasıyla elini cebine atıp telefonunu çıkardı ve kulağına dayadı. "Baba allah aşkına neredesin, herkes seni merak etti. İnsan bir haber verir. Ayrıca bu kimin numarası? Ne? Ne yapıyorsun orada? Bir şey mi oldu? Tamam geliyorum. Tamam." Telefonu kapattığında hızlıca kapıya gidip montunu üzerine geçirdi.

 

Herkes bir şey olduğunu sandığından ayaklandı ve onun peşine gitti. Tabii ben de. Ne oluyordu gece gece amına koyayım? "Bir şey yokmuş, biraz uzaktaymış gel beni al dedi. Siz oturun yemeğinizi yiyin, kimse de dışarı çıkmasın bu saatte." Son sözleriyle bakışları bana dönmüştü.

 

Bana dediğini anlayınca sırıttım. "Söz veremeyiz."

 

"Eylül arkamdan kapıyı kitle güzelim, anahtarı da halledersin." Gayet ciddi duruyordu. Bir kahkaha attım. İnternet kafeye gidecektim lan ben! Saat daha dokuz olmamıştı.

 

"Defol git hadi." diye homurdanıp kaldığım odaya giderek bedenimi yatağa yüzüstü bıraktım. Zaten bugün sadece ve sadece uyumak istiyordum. Kimseyi çekemezdim.

Loading...
0%