Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. bölüm

@renksizevren

Bakışmayı kısa kesip cebimdeki elimi çıkartarak onlara doğru ilerledim. Mavi gözlü adam dışında orta yaşlarda iki adam ve henüz yirmilerinde gözüken bir kadın vardı yanlarında.

 

Yani toplamda dört kişi gelmişlerdi.

 

Mavi gözlü adam bana doğru titrek bir adım atmaya kalktığında onu görmemiş gibi yaparak masaya doğru yaklaşıp bir sandalye çektim ve oturdum.

 

Gelenlere kısa bir bakış attığımda kimseden çıt çıkmaması ortamı bir nebze geriyordu. İstemsizce dudağımın bir kenarı havalanırken başımı geriye atarak mavi gözlü adama baktım.

 

Şöyle baştan aşağı süzdüğümde boyunun bir hayli uzun olduğu gözüme çarpmıştı. Üzerinde hafif eskimiş beyaz bir gömlek ve altında rengi solmuş siyah pantolonu vardı. Çok oyalanmadan yüzüne bakınca onun dikkati hâlâ bendeydi. Adem elmasının oynamasından zorlukla yutkunduğunu gördüm.

 

Çok genç göstermiyordu. En azından benim babam daha genç gösteriyordu. Boyu biraz kısa olsa da benim babamın yüreği iyiydi bir kere.

 

"Baba," dediğimde yüzündeki ifadeyi görmek keyfimi daha da yerine getirdi. Ona dediğimi sanması gülüşümü artırırken babama döndüm. "Otursanıza artık, ayaktasınız kaç dakikadır."

 

Babam da benden böyle bir şey beklemiyor olacak ki kaşlarını çatmıştı. "Geçelim," dedi annem de.

 

Masadaki bir adam boğazını temizleyip mavi gözlü adamın yanına gittiğinde kolundan tutup onu tam karşıma oturtmuştu. Yoksa adam bana bakmaktan başka bir şey yapacak gibi durmuyordu.

 

Oturduğum tekli koltuk gibi olan sandalyede biraz yayılıp kollarımı kenarlarına koydum. Herkes oturunca garsonu çağırdı babam.

 

Gözlerim sürekli o adama kayıyordu. Bu sefer de istemsizce gözüm masanın üzerinde titreyen ellerine gitmişti. Elleri feci haldeydi, nasır tutmuş ve çatlamıştı. Ağır işlerde çalışmış olmalıydı.

 

"Tanışalım isterseniz. Yiğit henüz bizi tanımıyor." Babasının yanında oturan adama baktığımda göz göze geldik. Yüzüne uyan çerçeveli gözlükleri vardı. Onun da maviden laciverte kayan gözleri vardı. Sivri yüz hatları gülümsemese ve gözlüğü olmasa onu sert gösterirdi fakat gülümseyince bir anda yirmi yaşına inmiş gibiydi.

 

"Ege," derken bir elimle yanağımı kaşıdım. "Adım Ege."

 

Ortam biraz daha gerilirken bunu takmamaya çalışarak yüzüne hafif bir tebessüm kondurdu. Zoraki olduğu çok belliydi. "Ben de Ali. Makine mühendisiyim."

 

Yanındaki kadını gösterdiğinde göz göze geldik. İstemsizce irkilmiştim. Çok güzel bir kadındı. "Eylül ablan. Mimarlık fakültesinden bu sene mezun oldu."

 

Hatta o kadar güzeldi ki, şu ana kadarki güzellik algılarımı bozup yerine yenilerini yerleştirmişti birkaç dakikada. Dik oturuşu kendinden emin gözükmesini sağlasa da gözlerindeki ışıltıyla sevecen duruyordu. Küçük yüzlü, mavi gözlü, kumral ve bronzlaşmış teniyle harikuladeydi.

 

Ali, mavi gözlü adamın sırtına elini atıp okşadı. Onu tanıtırken gözlerindeki büyük sevgiyi görmüştüm. "Babamız Aybars."

 

'Babamızın' diğer yanında oturan çatık kaşlı adamı gösterip "Abim Bora," dedi. "Polis."

 

Tek kaşım istemsizce havalanırken Bora'ya bakmıştım. Süper, aileye bir polis lazımdı zaten.

 

Gülümseyip hepsine baktım. Fakat eminim ki yüzümdeki alaycılığın farkındaydılar. "Bendeniz Ege Zeren. Lise son sınıf öğrencisiyim. Hedefim kaldırım mühendisliği. Meslektaş olacağız yani." diyerek göz kırptım Ali'ye.

 

"Canım benim sana kendini böyle tanıtma diye kaç defa diyeceğim," annemin uyarı dolu sesine yandan bir bakış atmıştım sadece.

 

"Gerçekler anne gerçekler."

 

Annem ortama kocaman bir gülüş bıraktı. "Şakacı çocuktur Ege."

 

"Peki gelecek hedefin ne o zaman?" Eylül anneme inanmıştı sanırım. Anlamazlıkla bizi süzüyordu.

 

"Babama göre doktorum anneme göre avukat." derken başımı arkaya atıp güldüm. "İkisi aynı alanda bile değiller ama."

 

Birisi sayısaldı birisi eşit ağırlık. Bende ne sayısal vardı ne eşit ağırlık fakat zorla sayısal seçmiştim.

 

"Yüzüne ne oldu peki?" Ali'nin sorduğuyla gözlerim kısa bir an Bora'ya kaydı. Gülüşümü büyütüp "Dayak yedim," dedim.

 

"Sık sık oluyor mu bu?" Bu sefer konuşan Eylül'dü. Beni tanımaya çalışıyorlardı. Bundan ne kadar zevk alıyordum bir bilseniz. "Yok canım yoldan geçerken oldu zaten. Kavgayla alakam yoktur pek."

 

"Evet," dedi babam omzuma bir kere vurup gülerken. Sanırım bu kadar rahat olmamı beklemediği için iki saattir yerinde kazık gibi dikiliyordu.

 

Siparişlerimiz gelince önümdeki çaya dört tane küp şeker atıp karıştırdım.

 

"Bir de Emir var," dedi Ali boğazını temizleyerek. "Seninle yaşıt." Konuyu sürekli değiştirmelerine takılmadım. 'Babamıza' döndüğümde çayına hiç dokunmamış olduğunu gördüm. Emir diyince yüzündeki ifadenin daha da bozulmuş olması garibime gitti.

 

İstemiyordu herhalde beni.

 

"Tek çift," diye sordum çayı içerken. Ali bir süre yüzüme anlamaz şekilde bakarken Eylül gülerek "Çift," dedi. Bir an rahatladığımı hissettim.

 

Gerçekten benden iki tane olması ne demek bilmiyordunuz.

 

"İyi anlaştınız gibi gözüküyor," dedi Babam. Telefonuma bildirim geldiğinde onları siklemeden arkadaşların olduğu gruba girip mesaj yazmaya başladım.

 

Onlar konuşurken pek dinlediğim söylenemezdi. Sadece arada bakışlarımı karşımdaki adamda gezdiriyordum. Benim tavırlarım daha çok moralini bozuyor gibiydi.

 

Gönderen: Ege

Selen bana yine istek atmış

bu kızı anlamak zor

 

Gönderen: Serkan

knk geçen yanıma gelmişti

sana söylemeyi unuttum

seni sorup duruyor sürekli

kıza ne yaptın lan

 

Gönderen: Anıl

ya bu puşt kızı durduk yere bıraktı tabii

senin kalbin orospu olmuş kusura bakma

kardeşim

 

Gönderen: Ege

aynen kanka kıza kalsa üçlü yapacaktık

götümde üç boynuz var hâlâ bana orospu diyonuz

 

Gönderen: Serkan

hasiktir lan ciddi misin

 

Gönderen: Ege

neredesiniz siz geleyim internet kafeye gidelim

 

Gönderen: Serkan

Anıl'larda annesiyle kahvaltı yapıyorum

 

Gönderen: Anıl

lan sen bize ne ara geldin?

 

Onlara göz devirip mesaj kısmından çıktığımda başımı kaldırıp etrafıma baktım. "Evet fakat Ege'nin de fikri almak lazım. Gelmek istiyor musun?"

 

Mavi gözlü adamın sesini ilk defa duyuyordum. Dingin ses tonu irkilmemi sağlamıştı. Bana soru yöneltmesini de beklemiyordum.

 

"Nereye," diye sordum hepsinde göz gezdirerek.

 

Adam boğazını temizleyip bana yüzünde garip bir ifadeyle baktı. Sonunda o donuk ifadesini rafa kaldırmıştı demek. "Bizimle yaşamak ister misin?"

 

Gözleri kabul et der gibiydi. Arkama yaslanıp rahat bir şekilde bir bacağımı diğerinin üzerine attım. "Niye kabul etmesin canım," dedi annem gülerek. "Biz evde konuştuk beni isterlerse giderim dedi."

 

Mavi gözlü adam anneme bir bakış atıp yine bana dönmüştü. Annemden hoşlanmadığı bakışlarındam bile belliydi. Dudağımın kenarı kıvrılırken "Çatı var mı evinizde," diye sordum.

 

O sırada ayağa kalkmıştım. Anlamaz bakışları üzerimdeyken "Evet," dedi sanki evinin çatısının olup olmadığını düşünürmüş gibi.

 

Telefonumu masanın üzerinden alıp cebime atarken "İyi," dedim dudak büzerek.

"Ne güzel bizde de var."

 

Arkamı döndüğüm gibi bakışlarım dalgınlaşırken bir daha onlara dönmeden oradan uzaklaştım.

Loading...
0%