Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. bölüm

@renksizevren

"Şimdi bu evet demek mi?" diye sordu Ali. Ege arkasına bakmadan çekip gittiğinde masada birkaç saniyeliğine sessizlik olmuştu ve babasının Ege'nin onlarla gelmemesinden endişe ettiğini biliyordu.

 

Bir cevaba ihtiyaçları vardı. "Gelecek dedim ya," dedi Sevda. Bu aileyle daha fazla uğraşmak, onlarla bir arada görünmek istemiyordu zaten.

 

"Dün ben Ege ile konuştum, sizi tanımak istediğini söylemişti." dedi Akif sakin bir şekilde gözlerini Aybars'tan ayırmadan. Bir baba olarak onu bir nebze de olsun anlayabiliyordu.

 

"Yine de akşam eve geçtiğimizde tekrar konuşup size haber veririm," diyerek gülümsedi. Herkesin bu adama içi ısınırken karısına karşı aynı tavrı takınamıyorlardı.

 

"Ege hiperaktif ve eğlenceli bir çocuktur. Onun normal hali bu, size garip gelmemiştir umarım." Herkese garip geldiği açıkça belliydi fakat kimse dillendirmedi.

 

"Teşekkür ederiz." Eylül masadan çantasını alırken herkes ayaklanmış ve gitmek üzere kafenin çıkışına doğru ilerlemişlerdi. Bora hesabı ödeyip çıktığında çoktan Akif ve Sevda ikilisinin gittiğini gördü.

 

"Emir kıskançlıktan çatlayacak," diyerek güldü Ali.

 

"Benim kardeşim iki günlük çocuğu kıskanmaz." Bora'nın sert bakışlarıyla karşılaşınca yüzündeki gülümseme silindi.

 

"Onun için mi dedim abi ben? Yiğit'in de gözleri mavi ya o yüzden dedim."

 

"Çok konuşmayın da geçin arabaya." Herkes arabaya doluşunca Bora arabayı dikkatle park ettiği yerden çıkardı.

 

Araba amcasınındı ve en ufak bir çizik bırakmadan eve dönmek istiyordu. "Ben çok sevdim." Eylül'ün sesiyle Aybars'ın yüzünde bir gülümseme oluştu.

 

"Bana benziyor," dedi arkasına yaslanıp. Omuzlarındaki ve kalbindeki bütün yük Ege'yi gördüğü ilk an silinip gitmiş gibiydi.

 

"Tekin değil," dedi Bora. "Ben insanı gözlerinden tanırım. Serseri olduğu kırk metre öteden belli."

 

"Bora!" Babasının sert sesiyle susmak zorunda kalmıştı. "Zenginler serseri olabiliyor muydu ya?"

 

"Üzerine giydikleri neyi değiştirir?" Hâlâ konuşmaya devam etmesi ortamı gerdi.

 

"Küçüklük fotoğraflarıyla ayırt edilemeyecek kadar değişmiş," dedi Eylül ortamı yumuşatmak ister gibi. "DNA testi pozitif çıkmasaydı onun Yiğit olduğuna inanmazdım."

 

"Neden Yiğit diyince beni düzeltti acaba?" dedi Ali kara kara düşünürken. Kardeşini sevmişti fakat hiç ciddiye alamamıştı. Neyin ne olduğunu tam anlamadan da kalkıp gitmişti zaten.

 

"Evimizin çatısını niye sordu asıl," diyerek güldü Eylül. "Garip bir çocuk ama eve neşe getireceğini düşünüyorum."

 

"O gelsin de," dedi Aybars. "Ondan gelen her şeye eyvallah."

 

Bu laftan sonra arabada bir sessizlik oldu. Herkes babasının nasıl evlat acısı çektiğini bildiğinden bir şey diyemediler.

 

Artık her şeyin yoluna gireceğine inanıyorlardı.

 

Tanıdık sokağa girdiklerinde Bora arabayı kapının önüne park edip herkesi arabadan indirdi. Kapıları kilitleyip arabayı dikkatle süzdükten sonra birinci katta oturan babaannesinin camdan onları görmesiyle apar topar kapıya inmesi bir oldu.

 

"Torunum nerede oğlum? Getirmediniz mi?!" Her zaman yumuşak huylu olan kadın sertçe oğluna bakarken Aybars gülümseyip üç yaşındaki çocuk gibi annesine sığındı.

 

"Anne," dedi sessizce. Kapıdan çıkan babasını gördü. Yüzündeki gülümseme daha da büyürken "Bana benziyor," dedi sessizce.

 

"Bana benziyor."

 

 

"Ne drama girdin be oğlum," dedi Ege koltukta keko oturuşu yapıp oyun konsoluna bakmadan tuşlara basarken.

 

"Kanka kusura bakma her gün böyle olaylar duymuyorum. Müge anlı programındaki hayatların yan çarı gibi hayatın amına koyayım." Serkan Ege'ye odaklanmışken "Ege'nin "Gooll," diye bağırmasıyla elindeki konsol yere düştü.

 

"Ne bağırıyorsun geri zekalı?!" Serkan yediği gol yüzünden homurdanırken Ege gülerek koltuk tepesine oturdu. Anıl'ın annesi artık bu hallerine alışmıştı.

 

"Çok söylenme de ekrana bak lan."

 

"Kanka şimdi sen okuldan ayrılıyor musun?" Anıl diğer koltuğa büzülmüş elindeki çerezleri bir bir götürürken "Evet," dedi Ege.

 

"Biz sensiz ne yapacağız lan?"

 

"Bilemem valla, geçen babam evlerinin okula uzak olduğunu söylemişti. Bütün yıl o yolu çekemem."

 

"Götle don gibiyiz zaten. Az ayrılalım yeter."

 

"Anıl bakayım dişlerine?" Anıl homurdanarak eskiden tavşan dişlerinin olduğu ama artık boş olan damağı gösterdi. Ege ve Serkan gülmekten oyunlarını oynayamazken Ege sertçe kafasını Serkan'ın boşluğuna vurunca Serkan acıyla inledi.

 

"Adamlar çürüttü karnımı bir sen eksiktin." Acıyla tıslarcasına konuşurken Ege gülerek kalkmış Serkan'ı doğrultmuştu. "Ağlama lan bebe."

 

"Buraya bile iki büklüm geldim oğlum," dedi başını arkaya atıp hafif uzanır bir şekilde rahat pozisyon alırken.

 

"Aç bir bakayım." Ege'nin ciddi sesini nadir duyduklarından ikisi de şaşırdı ama bozuntuya vermediler. Ege Serkan'ın tişörtünü kaldırınca gördüğü kocaman morlukla ağzının içinde bir küfür yuvarladı.

 

"Bu ne lan savaştan çıkmış gibisin harbi."

 

"Benim çocuk vücuda çalışıyordu kanka." Ege gülüp "İyisin iyisin," diyerek Serkan'ın omzuna vurdu.

 

"Neyse ben kaçar annemler aramıştı zaten." Ege'nin ayaklanmasıyla Serkan onca yolu tek başına iki büklüm gideceğini hatırlayıp Ege'nin kolundan destek alarak ayaklandı. "Beni de bi eve tükür be kaptan."

 

"Anıl bir taksi çağır sen."

 

"Taksi durağı iki sokak aşağıda lan," dedi Anıl koltukta daha çok yayılarak. "Uzak değil gidersiniz."

 

"Anıl!" Serkan'ın sert sesiyle Anıl ayaklanırken beş dakika içinde orada olan taksi ile yola koyuldular. İlk Serkan'ı eve sağ salim bırakıp daha sonra kendi evine gitti Ege. Ücreti ödeyip indiğinde kocaman eve bir bakış attı.

 

Buraya son gelişleri olduğunu düşünüyordu. Çok da umursamadan eve girdiğinde "Selam," diye bağırdı içeri doğru. "Biricik oğlunuz geldi."

 

"Gel oğlum." İçeriden bağıran babasını duyunca yüzüne bir sırıtış yerleşti. "Oo Akif Bey kafeden çıktığınız gibi işe koşturursunuz diye düşünüyordum ben."

 

"Gel otur konuşalım." Odaya girdiği gibi annesinin yüzünde gülücükler açtığını gördü. Gideceği için seviniyor olmalıydı.

 

"Aybars Bey senin fikrini merak ediyor. Onları az çok tanıdın gitmek istiyor musun?" Ege tekli koltuğa geçip ayaklarını orta sehpaya uzatınca çoraplarına baktı. "Evet dedim ya kaç kere söyleyeyim?"

 

"Ben de öyle düşündüm, iyi insanlar."

 

"Madem çok iyiler bu zamana kadar neredelerdi?" Emre mutfaktan elindeki makarna tabağıyla çıkıp söylenince Ege'nin gözleri ona takıldı. "Makarna mı var?"

 

"Vardı artık yok," diyerek güldü Emre. Bütün tencereyi kendi tabağına boşaltmıştı. O sırada televizyondaki durdurduğu filmine bir bakış atıp abisine döndü. "Sen emin misin gitmek istediğine?"

 

"Evet sıkılıyorum burada." Kaç kere soracaklardı artık? "Bizden ayrılmak istediğini bu kadar belli etme."

 

"Ayrılmıyorum ki," dedi Ege. Gülerek annesine döndü. "Değil mi annecim, her zaman bu evde bir odam var istediğim zaman gelirim."

 

"Evet," diyerek gülümsedi Sevda.

 

"Ne zaman olsun o zaman?" Babasının çekingen bir şekilde sorduğu soruyla "Bu hafta olmaz," dedi. "Haftaya pazar giderim."

 

"Neden bu hafta olmaz?" Annesinin kaşlarını çatarak sorduğu soruya sadece gülümsedi.

 

Onlara çok güzel hoş bulduk demek istiyordu. Özellikle de Bora'ya.

Loading...
0%