@rensi.y
|
•2018 Ocak/İstanbul
Latif Işık Haris,her zaman meraklı bir kız çocuğuydu.
Özellikle Teyzesi Helen'in çiçek bahçesindeki çiçeklere mükemmel bir merakı vardı.
Orada onlarca çiçek vardı.
Güller,Papatyalar,Sümbül,Yasemin...Ve binlerce daha çiçek varken her Ocak ayının gelmesi ile açan Kardelen çiçekleri onun ilgisini her zaman ayrı çekmişti.
Aysima,Atlas ve Latif.
Aysima ve Atlas üvey kardeşlerdi ama çok iyi anlaşıyordu,aralarında sadece üç veya dört yaş vardı Aysima'nın üvey abisi Atlas ile.
Aysime ve Latif ise aynı yaştalardı.
Çok küçüklükten beri beraber oldukları için hiç zorluk çekmiyor gayet iyi anlaşıyolardı.
Yine üçü beraber saklambaç oynuyorlardı.
Latif ise saklanmak için Teyzesi Helen'in çiçek bahçesine girmiş ama orada ki çiçeklere dalmış,oyunu ve kuzenlerini tamamen unutmuştu!
Aysima ve Atlas,Latif'i ortalarda göremeyince endişelenmişlerdi.
Teyzleri Helen son zamanlarda çok fazla şehir dışına çıkmak zorunda kalıyor hatta uzun bir süre malikaneye geri dönmediği zamanlar oluyordu.
Buda Teyzleri Helen'in şehir dışına çıkıp ortlaradan kaybolduğu zamanlardan biriydi yine.
Aysima hemen dadılardan birine vr korumlara Latif'in ortalardan kaybolduğunu söyledi.
Korumlar hemen etrafı aramaya başladı.
Ama hiç biri Latif'in nerede olduğunu bilmiyordu.
Bir kişi hariç.
Pars Saygın ve Helen Özer yıllar öncesine dayanan dostlukları ve iş ortaklıkları vardı.
Pars Saygın iflas etmişti.
Bunun üzerine yıllardır hem iş ortağı hemde yakın dostu olan Helen Özer'in malikanesine manevi oğlu olan Yazgı Saygın ile taşındılar.
Pars Saygın,Yazgı'da fakir bir aileden gelmesine rağmen Yazgı'nın ne kadar başarılı,azimli ve yüksek hedeflerinin olduğunu görmüştü.
Pars Saygın'ın bir ailesi yoktu.Ne eşi,ne çocuğu,annesi ve babasını zaten hatırlayamayacak kadar uzun zaman önce onlara veda etmek zorunda kalmıştı.Kardeşleri...Vardı ama onun için yoktu işte o gece o masaya oturduktan sonra yoktu işte.
Pars,Yazgı'da gördüğü bu ışık ile onu yanına almıştı.
Onu o fakir aile hayatından kurtarmış ona yeni bir hayat vermişti.
Her konuda ona ağır bir disiplinli bir eğitim vermiş,ona hayat ile ilgili her şeyi öğretmişti.
Sert bir adamdı.Ama Yazgı'ya her zaman iyi bir baba olmak istemişti.
Pars ve Yazgı arasında mükemmel bir baba oğul ilişkisi vardı.
Helen Özer'in onlara evinin kapısını açmasının bir diğer nedeni hatta en büyük nedenlerinden biri olabilirdi.
Yazgı ve Latif Işık'ın beraber büyümesini istiyordu.
Helen Özer,bu ailede ki herkesin ne halt olduğunu biliyordu.
Eğer ona bir şey olursa,biricik kızı yerine koyduğu yeğenini ailesinden olan bir kansıza emanet etmek son istediği şey bile olamazdı.
Ne Korumalar ve ne çocukların dadısı,hiç biri Latif'i bulamamıştı.
Aysima gerçekten çok korkmuştu son çare olarak Yazgı'nın odasının önüne gelmişti.
Tam kapıyı çalacağı anda eli havada kaldı.
"Ne yapıyorsun sen burada?!"Atlas,Aysima'yı kapının önünden uzaklaştırıp aynı kattaki boş odaya çekip kapıyı aralık bıraktı.
Asla ama asla Yazgı ile anlaşamıyor ondan nefret ediyordu.
Aysima,ağlamaklı bir sesle "Ama...O belki bulabiliy!Biz bulamadık belki o bulabiy!Eğer Latif'e bisey olursa Helen Teyze bize yine çoook kızar!"
"Tamam kızım,sakin olsana!"Atlas eli ile Aysima'nın ağzını kapattı."Ne bağıra bağıra ağlıyorsun,herkes duysun mu istiyorsun?"
Birden kapı açıldı,Yazgı muhtemelen ses yüzünden ödev yapmaya ara verip çocukların yanına çıktı ne olup bittiğini öğrenmek için.
Daha sadece on yaşınsaydı ama malikanede ki diğer çocuklar ile oynamak yerine ödev yapıp kitap okuyordu.
Çünkü babası gibi gördüğü adamı gururlandırmak istiyordu,bu yüzden diğer çocuklar ile oynamak yerine sürekli çalışıyordu.
Ayrıca,Aysima,Atlas ve özellikle Latif'e katlanamıyordu.Ama anlamsızca sadece Latif'e karşı bir koruma iç güdüsü vardı.
Aysima her şeye ağlayan mızmız ve şımarık bir bebekti.
Atlas,aç gözlü asla az ile yetinmesini bilmeyen zorba ve inatçıydı.
Latif...sürekli başına bela alan,burnunu bilmediği işlere sokan,çok konuşan,fazla konuşan,asla susmayan,sakar,ve gereksiz yere konuşarak kafa patlatan bir kız çocuğuydu ona göre.
Latif her başını belaya sokup kaybolduğunda onu,o bulup çıkarırdı düştüğü delikten.
Ama Latif'e ne kadar sinir olsa bile çoğu zaman o etrafta olmadığı zaman çok sıkılıyordu.Onun etrafta dolanıp,şarkı şöyleyip,dans etmesine,ve sürekli ortalığı dağıtmasına o kadar alışıktı ki...
Yazgı etrafa baktı,boş odalardan birinde ses geliyordu.Boş odaların önünde parmak ucu ile ilerleyip göz gezdirdi.
Kavga eden Aysima ve Atlas'ı gördü.
Ama Latif ortada yoktu.
Hemen Latif'in ortadan kaybolduğunu anladı.
Latif'in nereye gittiğini biliyordu çünkü ne zaman ortadan kaybolsa günün sonunda o bahçeden çıkıyordu.
Yazgı,daha fazla vakit kaybetmeden çiçek serasına doğru yol aldı.
Seraya girerince gözleri bir süre kızı aradı.Doğru tahmin etmişti.Yine Kardelen çiçeklerinin yanındaydı.
Kız,Kardelen çiçeklerini kökünden koparıp birbirinin yanına özen ile koyuyordu.
Kızın olduğu tarafa biraz daha yaklaştı sadece onun bir kaç adım gerisinde onu izliyordu.
Latif,ellerini beline koyup şaheserinin tümünü uzaktan görmek için geriye doğru bir kaç adım attı.
Ama ayağı taşa takılıp geriye sendeledi.
Yazgı tam o sırada kollarını küçük kızı tutmak için iki yana açtı ve onu son anda düşmekten kurtardı.
Küçük kızın,kahve gözleri birden şaşkınlık ile büyüdü ardından çamur olmuş yüzünü büyük bir gülüş kapladı.
"Yaygı!" Kız kendini toplayıp elini çırparak çocuğun etrafında dönmeye başladı.
Çocuk derin bir nefes aldı,ismi yanlış söylenmesi onun hoşuna giden bir şey değildi.
Ama ismini yanlış söyledi diye,böyle şirin bir şeye nasıl kızıp kıyabilirdi ki?
Küçük kız,yaptığı eseri çoçuğa göstermek için sabırsızlanıyordu.
"Bak Yaygı,ben ne yaptım!"
"Ne yaptın?" Çocuk ceketini çıkardı ve küçük kıza giydirdi.
Bir andan küçük kızın gururla anlatığı 'şaheser' olarak adlandırdığı katliama göz gezdiriyor diğer yandan kızın üzerindeki çamurları temizliyordu.
"Bütün Kardelen çiçekleri sevdiğine kavuşsun ve hiç biri yanlız kalmasın diye hepsini koparıo yan yana koydum!"
"Sevdiğine kavuşması mı?"
"Evet,sana kimse Kardelen çiçeğinin hikayesini anlatmadı mı?"Merakla sordu,çünkü ne zaman bir şeyi merak etse Yazgı'ya sorardı.
Yazgı'da usanmadan hepsine cevap veririr gerekirse aynı soruyu birden fazla kez cevaplardı.
"Hayır anlatmadı,sen anlatsana."Pars,Yazgı'ya her şeyi öğretmişti ama böyle şeyleri gereksiz bulurdu,hep şöyle derdi;"Gerçek hayata çiçekler ve böcekler konuşmaz.Zeka,para ve silahlar konuşur oğul."
"Buz gibi bir Ocak ayıymış,erkek çiçek sevdiği kız çiçeği bulabilmek umudu ile karı delip gün yüzüne çıkmış," küçük kız, heyecan ile Kardelen çiçeğinin hikayesini anlatırken çoçuk,kızın elinden tutmuş beraber seradan çıkıp malikanenin önüne gidiyorlardı bir yandan da onun anlatığı hikayeyi dinliyordu.
"Erkek çiçek bulabilmiş mi bari sevdiği kız çiçeğini?"
Küçük kız olumsuzca ve üzgün anlamda başını sallamış.
"Ertafa bakmış ama sevdiği kız çiçek ortalarda yokmuş.Sevdiğini göremeyen erkek çiçek,onca soğuğa dayanamamış ve yenik düşmüş," son cümlesinde küçük kızın gözleri dolmuş ve yanağından bir damla göz yaşı akmış.
Çoçuk,küçük kızın önünde diz çökmüş onun yüzüne yapışan saçlarını kulağının arkasına itelemiş ve yanağından akan göz yaşını silmiş.
"Tamam,istersen sonunu..."
"Hayır,sonu yüzünden ağlamıyorum."
"Niye ağlıyorsun o zaman?"
"Acaba bu hikayeyi bana teyzem değil de,annem analtsaydı...Sence üzülmiyeyim diye sonunu değiştirip anlatırmıydı?"
Çocuk yutkundu,tamda böyle bir soru bekliyordu.Küçük kızın ne hissettiğini çok iyi anlıyordu.
Çünkü oda geceleri sürekli kendine;"Acaba annem,ben küçükken yaşaydı bana masal anlatırmıydı?" diye soruyordu.
"Öyle anlatırdi tabii,anneler çocukları için en hüzünlü hikayeleri bile baştan yazarlar."
Küçük kız gülümsedi.
"Hikayenin devamında..."
Çoçuk,küçük kızın sözünü kesti.
"Hikayenin devamında,erkek çiçek soğuğa yenik düşmüş ama sevdiği kız çiçeği görünce iyileşmiş hemen, bu sevdalı iki çiçeğin aşkı diğer çiçeklere umut vermiş ve diğer çiçeklerde sevdiklerine kavuşmak için karı delmişler,böylece isimleri Kardelen çiçeği olmuş."
"Ama hikayenin sonu böyle değil ki!"
"Ben senin annen değilim,ama senin için en hüzünlü hikayenin sonunu bile değiştirip en baştan yazabilirim,Işık"
|
0% |