@reyhannss
|
Hadi bismillah başlaa!! Bol okumalı yorumlu olsun!!!
Taksici amcaya parasını verip, daha fazla vakit kaybetmeden eve koşmaya başladım. O kadar hızlı koşuyordum ki ben hastaneye böyle hasta yetiştirmemiştim. Benim burda çikolatalı sütlerim tehlikedeydi! Köşeyi sapar sapmaz hemen kapıya yapıştım. Geç saatler olduğu için etraf bir kaç saat öncesine göre daha sesizdi. Hemen çantamdan anahtarımı çıkartıp kapı deliğine sokmaya çalıştım. Biraz uğraşmanın ardından hemen açılınca koşup içeri daldım. Sırt çantamı ve ayakkabılarımı bir köşeye fırlatıp mutfağa koştum. İçerisi fazla sesizdi ve bu da benim açımdan hiçte iyi birşey değildi. Mutfağa girer girmez en önce dolapları mı kontrol ettim. Hepsine teker teker baktım. Çok şükür ki yetişmiştim. Hepsi yerlerinde duyuyorlardı. Derin bir oh çekip salona ilerledim. Ancak salona girer girmez nefesim münasip bir yerlerime kaçınca put gibi kaldım. Uraz, koltukta öne doğru eğilmiş, ellerini dizlerine yaslamış, başını eğmiş ayaklarına bakıyordu. Ve bu görütü fazla ürkütücüydü. Köşedeki sarı led ışıkların yanışı da ayrı bir hava katıyordu. Geldiğimi fark etmişti ama kafasını hala yerden kaldırmamıştı. Anlaşılan yine bir halt yemiştik. Bende El-mecbur karşısındaki ikili koltuğa oturdum. Bir kaç saniye sesiz kaldı hemen ardından yavaşça kafasını kaldırıp tam da gözlerime baktı. Ben ise aval aval göz kırpıp, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. " Bu sefer Neden kırdın? " Diye hiç beklemediğim yerden girince mal gibi baktım. Ortamı yumuşatmak adına "neyi? Kalbini mi? " Dedim sırıtarak. Amacım biraz olsun şu gerginliği azaltmaktı. Ama malesef illa hep ters olacaktı! "Bu sefer neden cengiz amcanın camını kırdın? " Dedi aptala anlatırmış gibi tane tane ve evet öyle birşey yapmıştım. Muhtemelen o huysuz moruk beni yine şikayet etmiştir. Fazla sinirimi bozuyordu bazen hiç yaşlı maşlı diyesim olmıyordu. Öylesine "Çocukların topunu patlatıyordu. " dedim omuz silkerek. Birden ellerini açıp arkasına yaslandı ve bu sefer daha dikkatli bakmaya başladı. "Geçen gün on beş tane top aldığını hatırlıyorum. " Dedi ondan beklenilmeyecek bir sakinlikle. Ve evet daha geçen gün mahallede ki çocuklara tam on beş tane top almıştım. Bu seferde "onlar çocuk. Kaybetmişlerdir, patlatmışlardır, " Dedim ama onun durmaya niyeti yoktu! "Ağaca niye çıktın? " "Çocuklara meyve topladım. " Dedim tekrar omuz silkerek. Tabii kalçamın üstüne düşmesek daha iyiydi ama olsun. "Arabların tekerleğini neden patlattın? " Diye sorunca afalladım. O nereden biliyordu lan bunları. "Çocukların oyun alanlarını işgal ediyorlardı" Dedim arkama yaslanarak. Hala korkutucu bir şekilde gözlerime bakıyordu. "Peki sana mı kaldı onlara yardım etmek! İlla başına bela mı almak istiyorsun kızım! " Diye birden yükselince hiç şaşırmadım. Zaten hep önce dinler sonra tepki verirdi. "Ya ne yapsaydım! Öyle bakıp geçse miydim ya! " Dedim oturduğum yerden dikleşerek. Önce kafasını 'ya sabır' modunda yana yatırdı hemen ardından "bu gün neden geç kaldın? Yine ne haltlar karıştırdın? " Dedi sakinleşmeye çalışarak. E şimdi adam haklı tabii bir düşününce pekte uslu sayılmazdım. Malûm önce bir düşündüm. Ama bu gün gerçekten birşey yapmamıştım. Evet bu gün masumduk. "Hiç birşey. Ne yapayım ya" Dedim çirkefleş erek. Nihayet gözlerini üstümden çekti. "Yerinde adam akıllı durmadığın için olabilir mi? " Dedi "neden geç kaldın? " Eğilip önümdeki cam sehpanın üstünden daha yeni fark ettiğim telefonunu aldı. "Hastanedeydim." Dedim rahatlıkla tabii ki de bir kaç saat önce yaşadığım şeyleri anlatamazdım. Bu sefer hepten çıldırırdı. "Mira neredeydin? " Dedi tekrar. Bu sefer ben çıldıracaktım artık! Sorguda mıydık arkadaş! "Hastanede dedik ya! Ne abartıyorsun işim çıktı geç kaldım işte! " Dedim bir kerede. O ise telefonda her ne gördüyse kaşlarını çattı. Daha fazla dayanamadığım için çantamı da alıp merdivenler yöneldim. O da zaten cevabını aldığı için umursamadı. Telefonda her ne görüyse artık. Odama girer girmez hemen üstümü değiştirip yatağa atladım. Bu günüde bitirdim ya gerisi önemli değildi.
🫧🫧🫧
Bitirdiğim kahvenin son yudumunu da alıp yanımdaki çöp kutusuna attım. Acil, bu gün nedense fazla sesizdi. Bende bu sesizliği fırsat bilip sürekli dışarı çıkıyordum. Gerekli yerlerde de zaten Ezgi beni çağırmak için geliyordu. Elime telefonumu alıp uğraşmaya başladım. Telefonuma düşen bildirim ile üstüne tıkladım. Mesaj Ece dendi. GÜNEŞİM: Mira bu gün erken çıksan sorun olur mu? Hem birlikte hazırlanırız. Bu gün Ece ile birlikte çok sevdiğimiz bir müzik gurubunun konserine gidecektik. Ama o bana göre tabii ki daha heycanlıydı. Bu gün hastane nerdeyse boş olduğu için çıkmam kolay olabilirdi. Bu yüzden ona ;
Tamam bir denerim. İzin alırsam haber veririm. Yazdım ve oturduğum yerden ayaklandım. Şimdi birde işin yoksa yusuf hoca ile konuş, dur! İçeri girdiğimde beni yine sesiz koridor karşıladığı için ister istemez yüzümde bir tebessüm oluştu. Normalde hastalardan dolayı koridordan geçemezdik...
🫧🫧🫧
Zor da olsa yusuf hoca'dan izin alıp hastaneden çıkmıştım. Şimdi ise Ece lerin evinde hazırlanmak için toplanmıştık. Konsere sadece bir kaç saat kalmıştı. Anca hazırlanırdık zaten. " Karar veremedim ya, yeşil mi? Yoksa gri mi? " Dedi çaresizce bana dönerek. Bir elinde askıda, koyu yeşil, kat kat şifon bir elbise, diğer elinde ise gri, pileli çizgili kısa bir elbise tutuyordu. Ece, açık kızıl saçlarını düzleştirmiş, omzundan salık bırakmıştı. Gözlerine çektiği eyeliner ile ela gözleri daha çok ön plana çıkmıştı. Bembeyaz teninde fazla belli olmayan açık pembe bir ruj tercih etmişti. Ve bu ona ayrı bir hava katıyordu. Yeşil, açık kızıl saçlarına daha çok yakıştığı için "kesinlikle yeşil" Dedim işaret parmağım ile göstererek. Gülerek "teşekkürler" Dedi "bu arda siyah yakışmış" Dedi beni süzerek. Ben ise siyah kare yaka mini bir elbise giyinmiştim. Elbise, belime kadar dar bir şekilde iniyor, belimden sonra ise daha rahat ve düz bir şekilde bitiyordu. Bende gülümseyip "tabii ne sandın? " Dedim cilve ile. O giyinmek için banyoya giderken bende makyajımın son dokunışlarını yapıyordum. Turkuaz rengi gözlerime düz bir eyeliner çekmiştim. Yanaklarımı çok abartıya kaçmayan anlık sürmüş, dudaklarıma ise çok göze batmayan, kırmızı ruj sürmüştüm. Siyah, belime kadar uzanan saçlarımı açık bırakmış, siyah topuklu sandaletlerimide giyinip hazılığıma son noktayı koymuştum. Ece de üstünü giyinmiş, saçlarını düzelterek yanıma geldi. Önce bir uzun uzun beni süzdü hemen ardından "sence de cenaze için olmuş gibi değil mi? Güzel hatta mükemmel ama siyahların içinde ölüyorsun kızım! " Dedi hala beni sürerken. Evet bu gün siyahardan çıkmıştım. Zaten ben Ece'nin aksine renkli biri değildim. Elimi boş ver dercesine sallayıp "aman sanki hep renkli giyiniyordum da" Dedim umursamazlıkla Gülüp "doğru " Dedi bu sefer beraber güldük ama gülüşüm kapının çalmasıyla durdu. Gelen Ece'nin annesi gülsüm teyzeydi. Gülsüm teyze, ela gözlü, açık kahve saçlı, zarif, minyon bir kadındı. Her ne kadar olmasa da annem gibi görmüşüdür onu. O da beni hiç Ece'den ayırt etmez kızı gibi görür. Önce ikimizi baştan sona süzüp tebesüm etti. Hemen sonra ise "bu gece dikkatli olun emi kızım. Bu tip ile sizi kaçırmasınlar" Dedi şaka ile ama içinde bunun yaşanacağına korkusu olduğuna yemin edebilirdim. Gülüp bir elimi omzuna attım. "İlahi gülsüm teyze sen beni bilmezmisin? Hem ne varmış bizim tipimiz de?"Dedim şakayla. " Bilirim bilirim. Çok güzel olmuşsunuz. Zaten sana güvendiğim için izin verdim. "Dedi endişeli bir şekilde. Evet ben savunma teknikleri bildiğim için bu konuda bana güveniyordu. Ece arkadan " Aşk olsun anne ben neyim burada? "Dedi ' tesüf ederim 'der gibi. Güsüm teyze Ece'ye cevap bile vermeden arkasını dönüp merdivenler yöneldi. Ece ise arkasından " Bak ya! Kime diyorum! "Diye bağırınca gülüp koluna yapıştım. " Hadi hadi geç kalıyoruz. "Dedim bizde merdivenlerden inerken. Aşağı indiğimizde koltukta yan gelip yatan caner ağabey, bizi görünce elini dudaklarına götürüp uzun bir ıslık çaldı. Sonra ise ellerini birbirine vurup alkışladı. " Siz konsere gideceğinizden emin misiniz?" Dedi bakışları ben ile Ece arasında gidip gelirken. Caner Ece'nin en büyük ağabeyidir. Zaten topu topu üç ağabeyi vardı ve birde erkek kardeşi. Bu yüzden Ece'ye acımıyor değildim kız cağız kafayı yiyordu bu camışların elinden. Ama aralarından en ayrı olan tabii ki de caner idi. Ece gülerek kendi etrafında bir tür dönüp "nasıl olmuşuz?" Dedi hala gülerek. Caner tekrar ıslık çalıp kafasını sağa sola salladı bu hareketi beni de güldürmüştü. En son sonundaki evden çıkabilmiştik. Ve şu an konser alanına gitmek için otobüs durağına Ece ile yürüyorduk. Her ne kadar caner ağabey bizi bırakmak istese de geri çevirmiştik zaten adam iş yorgunuydu. Ece "Mira duydun mu dün akşam bizim yukarı mahallenin sokağında adam bıçaklanmış. " Dedi sebepsiz bir heycanla. Ve evet şu bıçaklanan adamı nasıl unuturum ki adamı daha dün kurtardık. Aptala yatarak "harbi mi? Ee ne olmuş? " Dedim ben kurtarmamışım gibi. "Ya işte ben de annem lerden duydum. Biri gidip adamı kurtarmış. Hastaneye götürmüş. Bizim mahalleden biri yapmış. Ha bir de adam ünlü biriymiş. " E maşallah gülsüm teyzeler de adamın kim olduğuna kadar bulmuş. "Benim anlamadığım o adamın gece gece bizim mahallede ne işi varmış? " Dedi bu sefer gerçekten merakla. Vallaha ben de merak ediyordum o adamın bizim mahallede ne işi olduğunu. 'Bilmem' dercesine omzumu kaldırıp indirdim. Zaten otobüs geldiği için sohbetimiz son bulmuştu.
🫧🫧🫧 "Mira! Hadi sende söyle! " Dedi Ece sesini müzik ve kalabalığa bastımak için bağırırken. Evet sonunda konsere gelebilmiştik. Ve neredeyse ikibuçuk saattir buradaydık. Ece ile eğlenip, şarkılar söylüyorduk sabahtandır. Gönlü kalmasın diye bende şarkıya eşlik ettim. Aslında sorum çok ve cevaplar sayfalar dolusu önümde Ne kadar görmek istesem de gözümle Her yer karanlık Her yer karanlık "Hiç ışık yok! " Dedim bende şarkıya bağıra bağıra eşlik ederk. Şarkı, sevdiğim ve sıkça dinlediğim; Dolu kadehi ters tut gurubunun -karanlık- şarkısıydı. Ece ile bir yarım saat kadar bağıra bağıra şarkı söylemeye devam ettik en son ben yorulduğum için topluluktan uzaklaşıp banklardan birine oturdum. Gözlerimi ise Ece'den asla ayırmıyordum. Bacaklarım resmen çığlık atıyordu! Saate baktığımda 16.37 geçiyordu. Uraz'a 17.00 de evde olacağımı söylemiştim. Eğer geç kalırsam tek kelime ile: bitmiştim. Daha fazla fazla vakit kaybetmeden Eceyi almaya gidecektim ki gidemedim. Ayağa kalkar kalkmaz omzuma inen sert bir şeyle inleyip, olduğum yerde sendeledim. Dönüp bakmak için arkamı dönüyordum ki tekrar aynı yerden darbe alınca gözlerim karadı ve kendimi yerde budum. Gerisi ise kucaklanıp, kaldırılmamkaldırılmam ve karanlık...
Vallaha bunu da sonuna gelmiş bulunuyorsun. Şu yıldıza bir tıklasan hiçte fena olmaz aslında! |
0% |