Bazen yaptığımız hatalardan ders çıkarmamız lazım, ne yazık ki ben liza olarak ders çıkarmak yerine daha çok hata yapıyorum, leo'nun benden kurabiye beklediğini söylemiştim değil mi? Şuan o kurabiyeleri yapıyorum ve az kala şeker yerine tuz atacaktım içine. Hata,benim göbek adım. kurabiyeleri fırına verdim, pişmesini beklerken,etrafı toplamaya başladım,masada duran küçük afiş dikkatimi çekti. Bu bir pasta yarışmasına aitti. Acaba bende basvuru yapsam mı diye düşünürken tuzlu kurabiyelerim aklıma düştü. Neden annem beni becerikli bir kız olarak dünyaya getirmedi ki?
-Liza neye bakıyorsun, bu kadar derin düşüncelere daldın? Kurabiyeler yanmak üzere.
-eyvahhhhh kurabiye.
Hemen fırına koştum tepsiyi anlık bir heycanla aldığım için elimi yaktım ve elimden kurabiyeler yere düştü. Şimdi ben elimin yanmasına mı yanayım yoksa kurabiyelerin perişan haline mi? Oturdum mutfağın ortasına ağlamaya başladım. Çünkü benden bu kadardı,artık dayanacak gücüm yoktu. Bazen insanlar sadece kurabiyeler düştü diye ağlamaz yada eli yandı diye de ağlamaz. İçi o kadar dolmuştur ki sadece bahaneler bulmak ister. Ben ağladıkça leo beni izledi. Muhtemelen benim deli olduğumu düşünüyor çünkü bu kadar duygu karmaşası yaşayan insan görmemiştir.
-liza hadi kalk elini suya tutalım, bazı acılar yıkarken geçmez biliyorum ama az da olsa hafifler. Hadi
Bu kadar anlayışlı bir adama yalan söyleyip sahte cv ile buraya girdiğim için daha çok ağladım. Şuan tek ihtiyacım olan şey halı yıkamak benim için en büyük terapinin bu olduğunu leo'ya dersem büyük ihtimalle dalga geçer.
-hadi liza bana güven herşey yoluna girecek.
Onun sakin ses tonuyla adeta hipnoz oluyor insan. Dediğini yaptım . Sol elimden destek alarak öne uzzatığım ayaklarımı kendime çektim sonra sol elimle dezgahın kenarına tutunarak ayağa kalktım. Leo sakin duruşunu hiç bozmadan bana yardım etti sağ elimin parmaklarını avuç içine alarak suya tutu. O bunu yaparken benim iç çekişlerim devam ediyordu. Sonra beni kolumdan tutarak masaya oturttu. Dolaptan çıkardığı kremle ve bir bardak su ile yanıma yaklaştı önce suyu içmem için yardım etti. Sonra bir anne şefkatiyle elime kremi sürdü. Benim ağlama isteğim daha çok artmıştı çünkü ben annemi özlemiştim. Kim istemez ki ailesinin yanında olmasını. Usul usul gözyaşlarım akarken, leo tüm şefkatiyle önce onları sildi sonra bana sarıldı ve bu benim en ihtiyacım olan şeydi sanki. Ağlama isteğim durmuştu ama iç çekişlerim devam etti bir süre. Leo biraz geri çekildi elimi avuç içlerine aldı başını sol omuzuna eğip
- biraz daha ağlarsan italya seller altinda kalır sonra yüzerek eve gitmek zorunda kalırız.
(İç çekişler devam ederken) Burnumu sildim. Adamın espirisi komik değildi ama bu halleri bana aşırı tatlı gelmişti ve durum karşısında gülümsedim.
- leo,benim sana birsey itiraf etmem gerek.
- sanki buna hazır değil gibisin, yani itiraf edeceğin her neyse sanki zorunda olduğun için söyleyecek gibisin.
Ah be adam bu kadar anlayışlı olmasan mı?
- benim bunu söylemem lazım çünkü ben bu değilim leo. Lutfen izin ver bu yükten kurtulayım ve sen anlayışlı oldukça ben daha çok acı çekiyorum.
-peki, dinliyorum seni.
- ben sana sahte cv gönderdim. Ben hayatım boyunca yemek yapmayı bırak yumurta bile kırmayı beceremiyorum. Ben belki başarırım dedim, belki ailem benimle de gurur duyar dedim ama onları yine haklı çıkardım. Ben yapamıyorum burda türkiye'ye dönecem galiba. Dün kurabiyelere şeker yerine tuz koydum, komşum beğendi diye yalan söyledim. Şimdi de hepsini yere döktüm. Bir müşterinin hayatını berbat edecektim ve kendimi de sınır dışı ettirecektim.
- biliyordum
-neyi?
-sahte cv gönderdiğini
-bunu bile bile mi beni buraya aldın.
-bak liza hayat zorluklarla dolu bir yolculuktur. Kimi bu yolculuğun başında pes eder kimi ise tüm zorluklara meydan okur ve sen meydan okuyanlardan birisin, tek başına tanımadığın bir ülkeye geldin, ceza almayı bile göze alıp sahte bir cv gönderdin. Bende düşündüm sen bunu yaptıysan kesin haklı bir sebebin vardır. Kendin itiraf et istedim tabi biraz erken oldu.
- sen bunu nasıl anladın?
Öyle bir kahkaha attı ki mutfak duvarları bile sarsıldı sandım. Ben bir acıyan elime bakıp birde leo'ya baktım. Adamın gülmekten gözleri doldu. Bir eliyle gözlerini silip diğer elini bana karşı sallayıp.
-özür dilerim, gerçekten özür dilerim of tutamadım kendimi aklıma senin cv geldikçe gülmeden edemiyorum. Gerçekten bir kere okuma gereği duymadın mı?
-neden ki?
Leo bir kez daha kahkahayı patlattı, ama benim anlamsız bakışlarım sürüyordu.
-makarna tasarımı ve kurabiye mühendisliği bölümünden mezun olan tek kişisin sanırım ve şehriye mühendisi ansiklopedisi yazmışsın ayrıca dünya çapında makarna mücadelesi vermişsin ki bu en komik olanı ve en önemlisi makarna sergilerin var ve başyapıtı da senin yaptığın makarna kızartması.
-neee? Cv de bunlar mı yazıyordu?
-evet, senin bunlardan haberin yokmuydu?
Masaya iki elimle vurmam ve kalkmam bir oldu ani kalkmam ile oturduğum sandalye devrildi. Leo'nun şaşkın bakışları bir benim bir düşen sandalye arasında mekik dokurken ben oralı olmadım çünkü benim görülecek hesabım vardı.
-ulannn! Sebastian yaktım seni.
- ne oluyor, o kim?
-hain konstantin
-anlamadım
-akşam haberlerine çıkınca anlarsın. Ben gidiyorum görülecek hesabım var. Kovuldum mu devam mı önce bunu öğrenmem lazım.
-bu durumu bilip seni işe aldıysam devam demek değil mi?
-teşekkür ederim leo bu iyiliğini unutmayacağım. Şimdi hesaplaşmaya gitmem lazım.
Önlüğü bir kenara atıp aniden pastaneden çıktım. Bisikletimin kilidini açtım yola çekip sağ ayağımdan destek alarak bindim. Ve ani bir hızla evin yolunu tutum. Evde olma sebastian çünkü yaktım seni. Hızlı ilerleyişin ardından eve varmıştım bisikleti yere atıp hızlı adımlar ikinci kata çıktım normalde üşendiğim merdivenler bugün bana kolay gelmişti. Kapıyı kırıp kırmamak arasında kaldım önce, sonra bu korkağın işi belli olmaz ben çalayım kapıyı, başımıza kapı kavgası diye haberler çıkmasın. Tekme,yumruk Allah ne verdiyse daldım kapıya.
-ohohooo! Ev burası ev, ne oluyor?
-aç kapıyı aç...
Sebastian kapıyı açınca gözlerimde ki öfkeyi görür görmez kapıyı kapatmaya yeltendi ama başaramadı çünkü ben ondan önce davrandım ayağımı kapının önüne koydum.
-ulann, senin yaptığın hainliği kimse yapmaz hain konstantin. Yaktım seni, kork benden.
-liza bak açıklayabilirim önce olayın ne olduğunu söylesen.
- haa olay?
Kaşlarımı kaldırdım,yalancı bir gülümseme ile başımı salladım durduğum kapı önünde iki elimide göğüslerimde birleştirdim.
-olay senin her sabah neden gidip günah çıkardığın.
-nedenmiş?
Anlamsız bir o kadarda korkan bakışlarıyla bana bakmayı sürüyordu.
-benim makarna profesörü olduğumu öğrendim bugün hemde şeften.
-Ahahhhah! Ahahhhhah, ayyy karnıma ağrılar girdi bundan dolayı mı kırmızı gören boğalar gibi saldırdın kapıya bende bişey var sandım. Adam seni işe aldı işte daha ne istiyorsun.
-seni osmanlı tokadı ile tanıştırmayı istiyorum gel kaçma ben sana işe almayı gösterecem.
Salondaki koltuk etrafında sebastian koşuyor ben arkasından koşuyorum. Tabi nefesim tükenince durdum oda durdu ama ben intikam almadan durmam benim atalarım hain konstantin' yenmiş ben mi yenemiyeceğim durduğu yere birden uçtum,tokadı atmamla kendini yerde bulması bir oldu. Hak etmişti icabında.
-liza dönen makarna tencerelerini görüyormusun.
Adam beyin sarsıntısı geçirdi makarna diyor hala bunların tüm hayat kaynağı makarna olmuş.
-sen kalk kalk ben sana makarna yapacam şimdi.
Ne olduysa kendine geldi birden dikildi ayağa.
-lütfen bana bir daha tokat at makarna yapma hatta ne istersen yaparım yeter ki makarna yapma.
- ne istersem mi?
- ne istersen
- tamam giy şortunu aşağı da beni bekle
-neden?
-soru sorma. Bende üzerimi değistirip geliyorum sana süprizim var.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |