Yeni Üyelik
3.
Bölüm

1. Bölüm

@rojincngz

Merhabalar canlar. Yeni bir hikayeyle geldim. İnşallah beğenir keyifle okursunuz. Beğenip yorum yazmayı unutmayın. Bölüm Sonu yorumlarda buluşalım.

 

Keyifli okumalar❤️🥰

               

GECE KRALİÇESİ

 

Trabzon

 

"Açela kizum uyanamadunmi daha?" Duyduğum sesle gözlerimi açtım. Nenem Gülsüm her sabah yaptığı gibi uyandırmak için bağırıyordu. Gözlerimi ovaladım. Yataktan yavaşça kalktım. "Uyandum da uyandum." Dedim bu defa bağıran ben oldum.

 

"Geç kalayisun İdrus gelecu şimdu." Dedi İdris abi her sabah merkeze iniyor. Onunla birlikte bende stajımın son haftasına kadar gider gelirdim. Saate baktım. Yirmi dakikaya kapıda olur. Hemen banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım. İşlerimi hallettim çıktım.

 

Üzerime beyaz salaş gömleğimi, altımada koyu renk dar kot pantolonumu giyindim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım. Nemlendirici ve güneş kremini sürdüm. Kirpiklerime maskara dudaklarımda belli olmayan renk rujumu sürdüm. Siyah ceketimi ve çantamı aldım. Hemen aşağı mutfağa indim.

 

Nenem ve dedem kahvaltı sofrasında oturmuş beni bekliyorlardı. "Günaydın. Meleklerim." Dedim.

 

 

 

"Günaydun güzel kizum. Hadi et kahvaltuni İdrus abin gelmeden." Çantam ve ceketimi boş sandalyeye bıraktım. Hızlıca kahvaltımı yaptım. Son çayımı yudumladığım sırada dışarıdan gelen korna sesiyle ayağa kalktım. "İdris abi geldi. Ben kaçar." Dedim. önce dedemin yanağına sulu bir öpücük bıraktım. "Akşam görüşürüz yakuşuklu? "Dedim. Nenemede aynı sulu öpücükten bıraktım. "Kraliçem görüşürüz." Dedim.

 

 

"Allah'a emanet ol. Güzel kizum" dedi. Dedem hızlı adımlarla çıktım vestiyerden botumu giydim. Evden çıktım. İdris abi son ses açmış müziği dışarıdan duyuluyordu.

"Günaydın İdris abi." Dedim ve minibüse bindim. "Günaydın. Doktor hanum" bana hep böyle seslendirdi. Gülümsedim arka koltuğa geçtim.

 

Minibüsü çalıştırdı. Yüksek sesli müziği ile yola koyuldu. Minibüste benimle birlikte 10 kişi daha vardı. Çoğu öğrenciydi. Çalan müziğe onlarda eşlik etmeye başladı.

 

 

 

Dünya yerinde durmaz

Hiç durmadan döneyi'

Parlak ışıklar bile

Birer birer söneyi'

Yeri geldiği zaman

Yerine oturacak

Dönmesine aldanma

O da bir gün duracak

Dönmesine aldanma

O da bir gün duracak

 

Hep bir ağızdan eşlik ettikleri şarkıya onlara gülümseyerek bakıyordum.

 

 

Kimi doğayi'

Kimi öliyi'

Kimi gideyi'

Kimi gelişi'

Dünya döneyi'

Boş ver

 

Nakarat bölümüne bende katıldım. Hep bir ağızdan söylemeye başladık.

 

 

Hayat devam edeyi da

Hayat devam edeyi

Hayat devam edeyi da

Hayat devam edeyi

Hayat devam edeyi da

Hayat devam edeyi

Hayat devam edeyi da

 

 

Şarkı bitmiş her kes yerine oturmuştu. Çok geçmeden staj yaptığım hastahanenin önünde durmuştu Idris abi. "Hadi kolay gelsin kızım sana akşam almaya gelirim." Dedi. "Teşekkür ederim. Idris abi sanada kolay gelsin. Akşam görüşürüz." Dedim.

Hastahaneye girdim. Giyinme odasına geçtim. Hızlı bir şekilde üzerimi değiştirdim. Beyaz önlüğü giyindim. Odadan çıkmak üzereydim. Çalan telefonuma baktım. Yüzümdeki gülümseme büyüdü. Görüntülü aramaya cevap verdim.

 

"Ablaların gülü Günaydın." Diye başladı konuşmaya Göktuğ "Günaydın küçük şempanze."Dedim. O ise hemen suratını ekşitmişti. "Yaaa abla ben çocuk muyum? Bana hala öyle sesleniyorsun. Kalbimi kırıyorsun." Dedi dudaklarını büzmüş bir şekilde.

 

"Evet hala çocuksun. Benim için büyümeyen çocuk." Dedim.

Kıymetlim o benim bu hayatta nenem, dedem ve bir tek Göktuğ var. Annemle babamın emanetleri, "Staj ne zaman bitiyor abla?" Diye sordu. "Yarın son gün. Sonrası meslek başına inşallah. Sen ne zaman dönüyorsun? Çok özledim mavişim." Çok özlemiştim.

 

 

Aylardır sadece görüntülü konuşuyorduk. Kendisi Trabzon'da okumak istemediği için Ankara'da ODTÜ'de bilgisayar mühendisliği okuyor. Üç yıldır Ankara'da okuyordu. "Haftaya yanındayım çok özledim. Finalleri verip geleceğim. Nenem ve dedem nasıl? Sen nasılsın? Adı Alp olan gereksizle nasıl gidiyor?" Diye sıraladı sorularını.

 

"Yaşlı kurtlar iyiler. Bende iyiyim. Alp'i iki haftadır görmüyorum. İş için İstanbula gitti. İyiyiz."Dedim.

 

Alp erkek arkadaşım. Göktuğ ile yıldızları bir türlü barışmamıştı. Ikiside bir birinden hiç haz etmiyordu. Alp Aile şirketinde çalışıyor, bu sene babası bütün sorumluluğu ona bırakarak emekli olmuştu. Onun için eskisi kadar görüşemez olmuştuk.

 

Zaten bir işkolik olan Alp artık tamamı ile şirkete bağlı bir hayatı olmuştu. Buda görüşmemize engel oluyordu. "Ablaların gülü kocaman öpüyorum. Kendine dikkat et. O gereksize de çok yüz verme." Dedi.

"Göktuğ" Dedim uyarıcı bir sesle "Hadi görüşürüz dikkat et." Dedim.

Telefonu kapattım. Hemen Alp'e Günaydın mesajı attım. Çok özlediğimi yazdım. Çıktım giyinme odasından. Sabahın erken saati olduğu için o uyuyordur. Öğlen arası arardım.

 

Hemen acil bölümüne geçtim. Benimle birlikte staj gören can arkadaşlarım Duru ve Birsen'de gelmişlerdi. "Günaydın. Kelebeklerim" Dedim. Ikisinede sarılarak "Günaydın bebeğim." Dedi ikiside ayrıldık. Birsen "Ben kahve almaya gidiyorum. Yoksa kendime gelemeyeceğim." Dedi. "Vallahi bende bütün gece ayaktaydım. Çok yorgunum."Diyen Duru kimbilir yine hangi eğlence merkezine gitmişti.

 

 

"Neden acaba yine bütün gece ayaktaydın?" Dedim. İmalı bir bakış attım. Birsen "neden olacak. Yeni erkek arkadaşı ile kim gezecek." Dedi. Yeni mi? Bu kız daha geçen hafta Arda diye ağlamıyor muydu? Ne ara yenisini buldu. Bu kızın hızına yetişmek zordu.

"Ne yeni erkek arkadaşı Arda'yı ne ara unuttunda yenisini buldun?" Dedim.

Hiç umursamadan omuz silkti. "Aman boş versene Arda'yı Mert daha yakışıklı daha anlayışlı." Dedi.

Birsen "Bu kız iflah olmaz. Bak bir gün karşına öyle biri çıkacak ki bu yere düşmeyen burnun öyle bir yerlerde sürünecek. Bak o zaman göreceğim ben seni ." Dedi haklıydı. Hiç oralı olmayan canım arkadaşım

 

"Siz önce kendinize bakın. Biriniz işkolik biri ile birlikte sen se müzmin bekar olarak geziyorsun? " Dedi."Ben halimden memnunum senin gibi her gün biri ile gezeceğime müzmin bekar olmayı yeğlerim."Dedi Birsen.

"Bende memnunum" Dedim.

"Çok konuştun gel birlikte kahve alalım." Diyen Birsen Duru'yu kolundan çekip götürdü.

 

*******

 

"Pertim çıktı." Dedim hemen yanımdaki koltuğa Birsen ve Duru oturdu. Acil bugün çok yoğun olduğu için çok yorulmuştuk.

"Akşam bir şeyler yapalım mı?" Diye soran tabiki Duru. "Benim halim yok ben gelemem daha yaylaya çıkacağım." Dedim

 

"Bugün bizimle kal Gülsüm neneye haber ver. Beklemesinler bu akşam bizim evde kal. Kız kıza takılalım." Dedi. Birsen'de onayladı. "Tamam ben haber vereyim." Dedim.

 

Gülsüm sultanı zar zor ikna ettim. 15 dk sadece 'gece çıkma,yatıp dinlen kendine dikkat et.' Deyip durdu. Kızlarla birlikte evlerine geçtik. Önce yemek yapıp yedik. Sonra üzerimizi değiştirip dışarı çıktık.

 

Benim üzerimde Duru'nun verdiği yeşil kalın askılı dizde biten triko bir elbise vardı. Altınada siyah botlarımı giydim. Kumral olan saçlarımı açık bırakmıştım. Hafif bir makyaj yapmıştım. Gece mavisi olan göz renklerim yeteri kadar ön plandaydı. Duru'nun üzerinde siyah kısa deri eteği ve siyah büstiyeri vardı. Giydiği siyah çizmelerini ve sarı dalgalı saçlarıyla çok güzel duruyordu.

 

Birsen üzerine siyah İspanyol paça kot ve siyah gömlek giymişti. Kahve saçlarını açık bırakmış. Bal sarısı gözleri ön plana çıkarmış hafif bir göz makyajı yapmıştı. Hep birlikte yeni açılan bir mekana gelmiştik. Sessiz sakin bir ortam vardı. Dekoru Karadenize ait olduğu etnik desenlerin yoğun olduğu hoş bir mekandı. Güzel ve samimi bir havası vardı.

 

Bir masaya oturduk. Birer kokteyl istedik. Biraz sohbet ettik. Lavaboya gitmek için kalktım. Birsen "nereye kuzu?" "Lavaboya gideceğim. Hemen dönerim." Dedim. "Tamam çabuk ol."Dedi.

Ordan uzaklaşıp lavaboların olduğu yere doğru ilerledim. Koridora doğru ilerliyordum ki karşımda gördüğüm manzarayla olduğum yerde dondum, kaldım.

 

 

Yanlış görüyor olmalıyım çünkü o burda olamazdı. İstanbul'dayım demişti. Ama ne yazık ki gördüğüm gerçek Alp bir kızı köşeye çekmiş deli gibi öpüyordu. Beni fark etmelerini bekledim. Bir süre hiç ses etmedim. Edemedim gördüğüm görüntü kalbimi param parça etmişti.

 

 

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Daha fazla dayanamadım. Onlara biraz daha yaklaştım. Sonunda beni fark eden ilk kız oldu. Kendini geri çekti. Üstünü başını topladı. Alp beni görünce sadece bana bakmakla yetindi. Yaptığı şeyden hiç bir pişmanlık belirsi göstermeden!

 

"Açela senin ne işin var burda? Dedi yüzsüzce..

"Benim ne işim var burda öyle mi? Asıl senin ne işin var burda? Hani İstanbul'daydın? Hani işin vardı senin? İki haftadır yok sun? Ve seni böyle bir manzarada görüyorum." Dedim ve hemen dibinde bittim. İki elimi yumruk yaptım. Göğsüne vurmaya başladım. "Bana bunu nasıl yaparsın? Ben senin yolunu gözlerken sen utanmadan burda bir başkasıyla mı takılıyorsun?" Dedim onu biraz daha ittim.

 

"Allah belasını versin. Seni sevdiğim güne lanet olsun. Seni tanıdığım değer verdiğim güne yazıklar olsun. Şerefsiz herif." Dedim hala onu itiyor vuruyordum. İki bileğimi tuttu.

 

"Eeee yeter be seninle mi uğraşacağım? Canım kiminle olmak istiyorsa onunla olurum. Sende iyice can sıkmaya başladın. İstemiyorum seni çık git hayatımdan." Dedi beni duvara itti. Duyduklarımla şok olmuştum. Bunları bana nasıl diye bilir? Beni hiç mi sevmemişti? Sadece benimle eğleniyormuydu? Son kez bana baktı.

 

Sinirli yüzü ile "istemiyorum seni hayatımda senin gibi biri bana yakışır mı sanıyorsun? Seni asla sevmedim. Bir hoşlantı oldun benim için. İlerisi yok. O kadar aptalsın ki hiç bir şey fark etmedin. Çık git hayatımdan." Dedi

 

"Ben seni sevdim. Hayvan herif benimle duygularımla niye oynadın? Hayatıma niye girdin? Seni asla affetmeyeceğim yüzünü bile görmek dahi istemiyorum. Kendi pisliğinde boğulursun inşallah." Dedim ve ordan hızlıca uzaklaştım. Mekanın dışına çıktım.

 

O sırada göz yaşlarım dan bulanıklaşan gözlerim. Çarptığım kişiyi net göremedim. O kadar sert çarpmıştım ki kendimi bir anda yerde bulurum sandım. Ama beni tutan güçlü iki kolun arasındaydım. "Hanım efendi iyimisiniz?" Dedi güçlü bir ses tonu olan adama baktım. "İi..iyiyim. kususura bakmayın sizi görmedim?" Dedim.

 

"Sorun değil iyi görünmüyorsunuz?" Dedi hala kollarının arasında olduğumu fark ettim. Hemen kendimi geri çektim.

"Teşekkür ederim. Arkadaşlarım içerde biraz hava almak istemiştim." Dedim. Tam o sırada Alp ve az önce öpüştüğü kız çıktı. Karşımda durdu. "Bakıyorum hiçte üzülmüş gibi durmuyorsun? Hemen kendini başka adamların kollarına atmışsın?"Dedi ve bütün gücümle yanağına tokadı yapıştırdım.

 

"Sen adi şerefsiz bir adamdan başkası değilsin? Beni kendinle karıştırma nasıl konuştuğuna dikkat et?" Dedim. Elini yanağına koydu. Sonra tüm siniriyle üzerime yürüdü. Bir kolumdan tutarak;

"Seni gebertirim. Bir daha o eline koluna sahip çık. Yoksa ben çok güzel bir şekilde gösteririm. Ayağını denk al. Sen kendini ne sanıyorsun da beni tehdit ediyorsun?"Dedi kolumu daha çok sıkmıştı.

 

Hiç beklemediğim bir anda nerden geldiğini anlamadığım bir yumruk Alp'in suratına gelmişti. Kolumu bırakmak zorunda kalan Alp nerden geldiğini anlamadığı yumruğun sahibine baktı. Aynı şekilde bende bakıyordum.

 

Az önce Çarptığım adam beni korumak için Alp'e yumruk atmıştı. Öfkeli bakışları Alp'e dikmişti. Alp'in üzerine yürüdü. "Bana bak kendini bir bok sanan ama hiç bir halta yaramayan cibiliyeysiz herif, bir daha bir kadına veya bu kıza dokunursan senin o elini kırar götüne sokarım." Dedi sert ve korkutucu çıkan sesiyle olduğum yerde ürperdim.

 

 

Alp'de onun üzerine yürüdü. "Sen kimsin? Ne karışıyorsun? Kendini ne sanıyorsun? Sana ne kime nasıl davranacağımı sana mı soracağım? Sikerim lan." Dedi yumruğunu atamadan adam bileğini tuttuğu gibi ters çevirdi. Yüzünü duvara yapıştırdı. Her şey o kadar hızlı gelişti ki adamın çevik hareketlerine hayran kaldım.

 

"Sen kendini adam mı sandın zengin züppesi? Senin gibileri çok gördüm. Kendini adam sanıp hiç bir halt olmayan siktiğimin piçi, bir daha seni bu kızın yakınında etrafında görürsem seni anandan doğduğuna pişman ederim." Dedi.

 

 

Adama şok olmuş bir şekilde bakıyordum. Beni tanımadan beni böyle savunması tuhaf hissettirdi. O sırada kızlar hızla yanıma gelmişti. "Açela ne oluyor? O adam Alp'e niye vuruyor? O dam kim? Sen iyimisin?" Üst üste soru yağmuruna tutulmuştum. Cevap veremedim. Neler olduğunu daha ben kavrayamamıştım. "Duydun mu beni?" Dedi adam. Alp "Tamam bırak kolumu yaklaşmayacağım." Dedi sert bur şekilde Alp'i itti. "Şimdi defol git seni bir daha kine uyarmam kafana sıkarım." Dedi. Alp bana baktı. "Ne halin varsa gör. Bir daha karşıma çıkma." Dedi. Ve az önce ki kızın elini tutup çıkıp gitti.

 

Gözümden bir damla yaş daha aktı. Yabancı adam "Iyimisiniz? Kusura bakmayın biraz sert davrandım. Ama hak etmeyen bir adam için üzülüp ağlamanıza gerek yok." Dedi yüzüne baktım.

 

Siyah saçları kömür karası gözleri, hafif kirli sakalları, dolgun dudakları vardı.

Uzun boyulu ve yapılı bir adamdı. Yakışıklıydı. Elini uzattı. "Siyam Bozdağ." Dedi. Uzattığı eli tuttum."Açela Gökdil. Bu gece olanlar için özür dilerim. Ve beni koruduğunuz için teşekkür ederim." Dedim.

 

Benim küçük ellerim onun büyük ellerinin arasında kayboluyordu. Elimi çektim.

"Asıl ben özür dilerim. Daha fazla dayanamadım adamın hareketlerine kusura bakmayın." Dedi. Kızlar ne olup bittiğini anlamıyordu. "Tekrar teşekkür ederim. Sizi daha fazla tutmayalım." Dedim.

 

Kendimi çok kötü hissediyorum. Kalp kırıklığım yediğim ihanet, duyduğum sözleri ve bu olanlar çok fazla gelmişti. "Siyam ağam nerdesin? Ortalıktan kayboldun gittin abi?" Diye söylene söylene bizim yanımıza gelmişti. Gözlerini önce Siyam'ın sonrada bizim üzerimizde gezdirdi. Tekrar Siyam'a baktı. "Ne oluyor? Kötü bir şey yoktur inşallah?" Diye sordu.

 

Siyam ona dönerek "Burdayım oğlum. Yok bir şey biraz hava almak istemiştim. Hanım efendiyle çarpıştık. Bir şey yok. Sen geç bende geliyorum." Dedi. Arkadaşı sonkez bize baktı. Başını onaylar gibi sallayıp bize "İyi geceler." Dedi ve içeri gitti.

"İyi geceler tekrar teşekkür ederim." Dedim. "İyi geceler. Kendinize dikkat edin." Dedi o içeri biz kızlarla mekandan çıktık. Kızlara evde konuşuruz dedim. Taksiye binip eve doğru yol aldık.

 

 

 

******

 

Mardin.

 

Siyam'ın anlatımı

 

Sonbaharın sonlarında yani Kasım ayındaydık. Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Bozdağ holdingin başında duruyordum. Odamda başımı dosyalardan kaldıramıyordum.Kendimi biraz geri çektim baş ve orta parmağımla alnıma küçük hareketlerle masaj yaptım.

Kapı çaldı. "Gel!"dedim.

Asistanım Özlem hanım içeri girdi. "Siyam bey cuma günü Trabzon'a uçuş biletinizi ayırttım. Seyhan beyde sizinle geleceğini söyledi. İki kişilik yer ayırttım." Dedi.

 

 

"Tamam Özlem hanım teşekkür ederim. Cuma gününe kadar yapılacak toplantı ve imzalamam gereken her şeyi halledin." Trabzon daki ortaklarla olacak toplantı saatini de beni bilgilendir." Dedim.

"Tabi efendim. Hepsini halleder size bilgi veririm. Var mı başka bir isteğiniz?" Dedi.

"Sade bir kahve ve bir ağrı kesici getirsen yeterli?" Dedim.

"Hemen getiriyorum." Dedi çıktı.

 

O çıktı Seyhan geldi. "Ooo yine yığılmış dosyalar? Biraz mola ver abi dünyayı sen kurtarmayacaksın?" Dedi en rahat haliyle karşımdaki koltuğa oturdu.

 

"Napayım Seyhan bey siz mi yerime yapacaksınız?"

 

" Yok almayayım ben olduğum yerden memnunum."

 

"Tabi canım ona ne şüphe."

 

"Hayırdır senin yine neye canın sıkkın?"

 

"Sence neye olabilir?"

 

"Yine mi Evin meselesi?"

 

"İstemiyorum, sevmiyorum diyorum. Ama yok anlayan biri bile yok. Ben onu kardeşimden ayrı koymadım. Ona asla o gözle bakmadım, bakmam da."

 

"Hepsi annenin suçu biliyorsun. Annen ve yengen bir oldu. Kızın aklınıda senle doldurdular."

 

"Biliyorum. Elimden gelen bir şey yok. Biraz daha böyle devam ederlerse şirketi ve burayı bırakır giderim."

 

"Bu kadar emeğini hiçe sayarak mı?"

 

"Gerekirse gözüm hiç bir şey görmez çeker giderim."

 

"Beni boş ver. Cuma Trabzon'a kendini de yolcu etmişsin?"

 

"Evet canım sıkıldı. Biraz Karadeniz havası alayım dedim. Hem senide yalnız bırakmamış olurum."

 

"Eee Adar'ı da alsaydık. Kambersiz düğün olurmu?"

 

"Boş ver sen Adar'ı onun işi başından aşkın. Senin annenden bir tanede onda var. Hafta sonu kız bakmaya gidecekmiş." Dedi ve kahkayı bastı.

 

"Şaka gibi onun yerinde olmak istemezdim." Dedim. Bende güldüm.

 

"Seninde ondan aşağı kalır yanın yok." Dedi.

 

"Tabi senin tuzun kuru Ayşe anne oğlunu bildiği için kimsenin günahına girmek istemiyor." Dedim

 

"Eee oğlunu tanıyor sultanım benle evlenecek kıza da yazık. Hem ben evlilik tarafı değilim." Dedi en vurdum duymaz haliyle.

 

O sırada kapı çaldı. "Gel!" Dedim.

Özlem hanım içeri girdi. "Siyam bey babanız aradı. Size ulaşamamış, bu akşam mutlaka eve gelsin dedi."

"Tamam Özlem hanım, ben konuşurum. Sende çıkabilirsin."Dedim.

 

"İyi akşamlar." Dedi. Çıktı.

 

"Kimbilir yine ne derdi var. Çağırdığına göre evde yine ne olaylar dönüyordur." Dedim.

 

"Kolay gelsin abicim sana Cuma görüşürüz bende kalkayım." Dedi Seyhan.

 

Bir offf çektim birlikte şirketten çıktık. Ben kendi arabama geçtim. Seyhan da kendi arabasına geçti. Kim bilir beni yine konakta neler bekliyor.

 

******

 

Bozdağ konağın girdiğimde Hafize abla hemen mutfaktan çıkmıştı."Hoşgeldin Siyam ağam." Dedi.

 

"Hoşbulduk. Hafize abla neredeler ev ahalisi?"

"Hepsi salonda Siyam ağam."Dedi.

Yukarı doğru çıktım. Salon kapısına geldiğimde içerden hararetli bir konuşma sesi dışarıdan duyuluyordu.

Kapıyı açtım. İçeri girdim. Az önceki hararetli sohbet birden kesildi. Hepsinin bakışı benim üzerimde durdu.

 

 

Dik duruşumu hiç bozmadan! "İyi akşamlar" Dedim.

Annem hemen ayaklanmış bana doğru geldi. Sarıldı. "Oğlum hoşgeldin." Dedi.

Ayrıldı benden "Hoşbulduk ana." Dedim.

 

Nenem Sultan hanım beni gördüğü an yüzündeki gülümseme büyüdü. Hemen elini öptüm. "Nasılsın Sultanım." Dedim

 

"Sen geldin ya daha iyi oldum. Niye gelmiyorsun? Hiç mi özlemiyorsun bu Sultan'ını?" Dedi. Yapma der gibi baktım. Biliyordu neden gelmediğimi ayda bir ancak uğruyordum konağa. Çünkü istemediğim konular sürekli açılıyordu.

 

 

"Seni özlememek mümkünmü?" Dedim yanağına sulu bir öpücük bıraktım.

"Hele bak eşek sıpasına ağzı da iyi laf yapıyor?" Dedi.

Güldüm babam ordan "ana torunu görünce küfrü niye bana edersin?" Dedi.

 

Yalancı bir sitemle "Senin yüzünden ve ha bu karın yüzünden ben torunuma hasret kalıyorum." Dedi. Hemen lafını da sokmuştu. Bu defa kardeşlerim Jehat ve Robar araya girdi.

"Hee Sultan ana senin tek kıymetlin Siyam biz kimiz ki?" Dedi yalancı bir üzüntü ile dudaklarını büzmüştü, ikiside bazen tam çocuk oluyordu.

 

 

"Helee şunlara bak hemen nasıl kıskanıyorlar? Siz her gün dizimin dibinde siniz. Siyam ayda yılda bir giriyor bu konağa." Dedi.

 

"De hayde sofraya geçin. Sonra hasret giderirsiniz?" Dedi babam.

 

Herkes sofraya geçti. Zelal hemen yanımda ikizler karşımda oturuyordu. "Nasılsın abicim, dersler nasıl gidiyor?" Dedim. Yüzündeki gülümseme büyüdü.

 

"İyiyim abi, derslerde iyi gidiyor. Sadece seni özlüyorum. Artık konağa dönsen hem ikizleri bana çok karışıyor." Dedi sitemle ikizlere baktım. "Kıza niye karışıyorsunuz lan?" Dedim.

 

"Hiç öyle dellenme abi onu korumazsak peşine it dolaşıyor. Geçen gün yine biri rahatsız ediyordu" dedi.

 

Zelal'e baktım. Melül melül bakıyordu. "Güzelim hiç öyle bakma bu konuda haklılar benim olmadığım yerde onlar seni koruyup kollar." Dedim başına öpücük bıraktım. Yemekler yenildikten. Sofra toplandı. Çay içmek için koltuklara geçtik. Babama baktım. Beni boşuna çağırmamıştı.

 

"Siyam oğlum artık konağa dön ve şu evlilik işini halledelim. Daha ne kadar sürecek bu durum. O kızada yazık değilmi? " Dedi. Asıl karın ağrısını anlamıştım.

 

Ayağa kalktım. "Baba sana kaç defa dedim. Bu konu hakkında konuşmayacağım. Ne konağa döneceğim. Ne de o kızla evleneceğim." Dedim.

Sinirim yine bozulmuştu.

"O kızın benim için Zelal den farkı yok. Yeter artık bu konuyu bir daha acmayacaksınız?" Dedim.

 

 

Annem hemen kolumdan tuttu. "Yapma oğlum. Yıllardır kız senin onunla evleneceğin günü bekliyor. Bir kere gözü başkasını görmedi. O kıza da yazık." Dedi.

 

Gözlerim döndü. "Anaaa" diye bağırdım.

Odada ki her kes ayaklandı. "Sana dedim o kıza hayal kurdurmayın onunla asla evlenmeyeceğim. Kendi kafanıza göre işler yapmayın. Benim bu gönlüm kime yanarsa onunla evleneceğim. Ne kendi hayatımı nede o kızın hayatını mahfetmeyeceğim." Dedim; ama anam hiç oralı olmuyordu. "Eger o kızla evlenmezsen sana sütüm-"demişti ki sözünü kestim.

 

"Sakın ana sakın o cümleni tamamlama yoksa sen değil ben seni anam olarak silerim. Bir daha yüzümü bile görmezsin bu şehri değil ülkeyi terk ederim." Dedim.

 

Arkama bakmadan konağı terk ettim. Babamın ve diğerlerinin sesini duymazdan gelerek sertçe çarptım konağın kapısını arabama bindim. Hızla orayı terk ettim. Neden beni anlamıyorlardı? Neden hep kendi istedikleri olsun istiyorlardı? Arabayı son gazla sürüyordum.

Çalan telefonumu duymuyordum bile bir kez daha çaldı. Arayana baktım.

 

"Söyle Adar." Dedim

"Nerdesin sesin niye sinirli geliyor?"

"Sinirliyim çünkü çiftliğe gidiyorum. Seyhan'ı da al çiftliğe gelin." Dedim. Telefonu diğer koltuğa fırlattım.Tam gaz yola devam ettim.

 

******

İçerde kurduğum sofrada oturuyordum. Karşımda Adar ve Seyhan vardı.

Bardaklarına rakıyı doldurdum. Onlar benim kadar hızlı içmiyordu. Çakır keyfi olmuş durumdayım.

"Anam bana ne dedi biliyormusunuz?" Dedim kadehimden bir yudum daha aldım.

"Eğer evlenmezsem bana sütünü haram edeceğini söyleyecekti ki sözünü kestim. Bir insan evladına bunu dermi?" Dedim.

 

"Siyam tamam oğlum yeter bitirdin kendini, ananı tanımıyormusun? Ağzına gelini düşünmeden söyler. Oda bunu söylediğine pişman olmuştur." Diyen Adar'a baktım.

 

 

"Bu defa ki acıttı be oğlum. Bir kere şu başımı okşamadı. Oğlum deyip içten sarılmadı." Dedim.

"Bir doğurma hakkı vardı onuda elimden almak istiyordu" Dedim. Sarhoş olduğumun farkındayım.

Seyhan ve Adar ne diyeceğini bilemediklerini için sessizliğe bürünmüştü.

 

Arkadan hafif çalan radyoda ki şarkı beni iyice derinlere sürükledi.

 

Evîna te kul û derd e

Tu dûrî'm xistin bi ser de

Ku tu bêjî dev ji min berde

Mirin xweştir ji vî halî

 

Pênc şeş sala dosta min bî

Çawa yekî dî ji xwe re bibe

Agir dikevî kezebê

Mirin xweştir ji vî halî

 

Çalan şarkıyla şişenin dibini gördüm.

 

"Hadi abi yeter bu kadar çık yukarı biraz uyu dinlen, içecek bir şeyde kalmadı." Diyen Seyhan bir kolumdan tutup beni kaldırdı. Yalpalayarak çıkardığı merdivenlerden. "Ben Evin'le asla evlenmeyeceğim" diye söyleniyordum, kelimeler ağzımda yuvarlanıyordu. "Evlenmeyeceksin tamam hadi yürü biraz."

"Evlenmeyecegim dimi lan kimse beni evlendiremez?" Dedim beni yatağa sertçe fırlattı. Kafam iyi olduğu için umursamadım. Kendimi yastığa sarılır bir şekilde bıraktım. Mırıldanarak uyudum. En son duyduğum şey Seyhan'ın "Sana tez vakitte aşık olacağın birini bulmalıyız."

Kapıyı kapattı. Kendimi derin bir uykuya bıraktım.

 

********

 

Yüzüme vuran güneşin sert ışınları ile homurdanarak uyandım. Başım çatlayacak gibi ağrıyor. Nerde olduğuma bakındım. En son dün sinirle konaktan çıkmıştım. Çiftliğe gelmiştim. Üstüm başım leş gibi kokuyordu. Yataktan kalktım. Kendimi ılık bir duşun altına bıraktım. Duşu aldım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra giyinme odasına geçtim. Üzerime siyah bir eşofman takımını geçirdim.

Odadan çıktım aşağıda gelen sesleri duydum. Adar ve Seyhan'ın sesiydi. Mutfakta kahvaltı yapıyorlardı.

 

"Günaydın." Dedim

"Günaydın ağam." Dediler.

Sandalyeyi çektim oturdum.

"Nasılsın?" Diye soran Adar,

"Başım çatlayacak gibi niye izinverdiniz bu kadar içmeme?" Dedim.

"İhtiyacın vardı. Biz durdursak bile izin vermezdin." Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki haklıydı. İzin vermezdim.

 

Elime telefonu aldım. Asistanım Özlem hanımı aradım. İlk çalışta açtı. "Efendim Siyam bey" dedi.

"Özlem hanım bu iki günün bütün toplantılarını iptal edin. Ve cuma günü Trabzon uçuşunu bugüne alın. Bugün gideceğim. Birini evime gönderin bir çanta hazırlasın. Hava alanına götürsün." Dedim

"Tamam Siyam bey hemen ayarlıyorum. Uçuş saatini size bildiririm. Tek mi gideceksiniz?"Dedi. Seyhan baktım. "Geliyormusun?" Dedim.

"Şüphen mi var?" Dedi.

Adar "Bende geliyorum. Cumartesiye dönüş biletimi de alsın."Dedi.

Hala diğer hatta olan Özlem hanıma "üç bilet ayarla cumartesi Adar'ın dönüşlü olacak. Bizim dönüş belli değil. Ona göre ayarla." Dedim

 

"Tabi efendim" dedi kapattım.

Telefonu masaya bıraktım Seyhan'ın önüme koyduğu kahve ve ilacı aldım.

"Cuma zaten gidiyorduk niye bugüne aldın?" Diye soran Seyhan

"Üstüme geliyor bu şehir biraz nefes almam lazım. Yoksa burayı yakıp yıkarım kendimi de içinde." Dedim.

 

 

Kahveden bir yudum aldım. İlacı içtim içeri geçtim. Uçuş saatini Özlem bilgilendirmişti. Akşam 18.00'de Uçuş vardı. O zamana kadar dinlenmek için yukarı odama çıktım. Seyhan ve Adar geri dönmüş çanta hazırlamak için hava alanında buluşacaktık.

Kendimi derin düşüncelerle birlikte uykuya bıraktım.

 

********

 

Uçuşumuzu gerçekleştirmiş şimdi otel odasına çantamı bırakıyordum. Seyhan ve Adar da odalarına geçmişti. Akşam dışarı çıkmak için hazırlanmıştık. Trabzon'u seviyordum. Serin havası ve insanı bir başkaydı. Burda bir kaç gün kafamı dinlemek iyi gelecekti.

 

Hazır bir şekilde lobiye inmiştik. Üzerimde her zaman ki gibi şık olan bir takım vardı. Böyle yetiştiğim için başka bir şeyin içinde rahat edemiyordum.

Seyhan spor takılmayı seven bir adamdı. Adar da aynı benim gibi takım kıyafeti giyiyordu.

 

Geldiğimiz mekanda Karadenize has olan bir yerdi. Yeni açılmış içerisi çok kalabalık değildi. Bir masaya yerleştik. Adar "güzel mekan hem sıcak bir havası var hem samimi bir yer." Dedi.

"Benim de hoşuma gitti sessiz sakin bir ortam." Dedim.

Ama Seyhan "sizin içiniz ölmüş yaşlanmış oğlum. Bizi daha hareketli bir gece kulübüne götürmen lazımdı." Dedi. Beğenmediği siteminden belli oluyordu. "Lan oğlum İstanbul'a mı geldin ki gece kulübü istiyorsun? Farkındaysan karadenizdesin." Dedi Adar.

"Ben anlamam eğlence dediğin kulüpte olur."

"Bizde onu diyoruz ya kulübe gelmedik."

Yanımıza gelen garsona siparişlerimizi verdik.

Birer viski istemiş ve masayı biraz çerez ve meyve getirmelerini istemiştik.

Bir süre oturduktan lavaboya gitmek için kalktım. Seyhan ve Adar oturmaya devam ediyorlardı.

Lavabo tarafına geçtiğim sırada duyduğum sesle oraya yöneldim.

 

İki kadın bir adam vardı. Üzerinde yeşil elbise olan kadın adama bağırıyordu. "Allah belasını versin. Seni sevdiğim güne lanet olsun. Seni tanıdığım değer verdiğim güne yazıklar olsun. Şerefsiz herif."

 

Kadin sinirinden deliye dönmüştü. Adam iki kolundan tutmuştu. "Eee yeter be seninle mi uğraşacağım. Canım kiminle olmak istiyorsa onunla olacağım. Sen iyice can sıkmaya başladın. İstemiyorum seni çık git hayatımdan." Dedi kızı duvara doğru itti. Bir adım attım sonra biraz daha bekledim.

 

Adam kıza biraz daha yaklaştı. "İstemiyorum kızım seni hayatımda senin gibi biri bana yakışır mı sanıyorsun? Seni asla sevmedim. O kadar aptalsın ki hiç bir şey fark etmedin. Bir hoşlantı oldun benim için ilerisi yok." Dedi. Kız onu itekledi.

 

Kendinden emin bir tavırla "Ben seni sevdim. Hayvan herif benimle duygularımla niye oynadın? Hayatıma niye girdin? Seni asla affetmeyeceğim kendi pisliğinde boğulursun inşallah." Dedi. Adamın vurdum duymaz hali beni bile deli etti.

 

Diğer kızın elini tuttu ve gitti. Kız onlara baktı. Göz yaşlarına hakim olamadı ve kendini dışarı attı.

Ben niye peşinden gidiyorum? neden onu orda bırakıp gidemedim bilmiyorum? Onun arkasından çıktım ama bulamadım. İçeri girmek için geri döndüm. Tam o sırada birine sertçe çarptım. Çarptığım kişiyi refleks olarak belinden tuttum.

 

Oda tutunmak için kollarımı sıkıca tutmuştu. Çarptığım kişiye baktım az önce aradığım yeşil elbiseli kızdı. Burnuma dolan kendine has çiçek kokusu içime doldu. Yakından yüzünü inceledim.

 

Gece mavi gözleri,fındık bir burnu,dolgun pembesi dudakları, süt gibi beyaz teni vardı. Hele o uzun kumral saçları, ince beli beni başka bir diyara sürüklüyordu.

 

Kızarmış gözleri ve burnu az önce yaşadığı olaydan olduğu belli oluyordu. Ağlamıştı.

Kendime gelmem gerekiyordu.

"Hanım efendi iyimisiniz?" Dedim ellerimi belinden çektim. Oda kollarımı tutan ellerini çekti. "İi..iyiyim kusura bakmayın sizi görmedim" Dedi.

 

Yüzü o kadar masum ve üzgün bakıyordu ki yine ağlayacak gibiydi. "Önemli değil." Dedim.

O sırada az önce tartıştığı adam elinden tuttuğu kızla dışarı çıktı. Bizi yakın bir şekilde gördüğü için kıza baktı.

 

"Bakıyorum hiçte üzülmüş gibi durmuyorsun? Hemen kendini başka adamların kollarına atmışsın?"Dedi. Yanımdaki kadın öfkesine hakim olamadı hak ettiği bir şeyi yaparak yüzüne tokadı yapıştırdı.

 

"Sen adi şerefsiz bir adamdan başkası değilsin. Beni kendinle karıştırma nasıl konuştuğuna dikkat et. " Dedi. Kızın cesaretine hayran kaldım. Ama karşımdaki kendini adam sanan puşt.

 

" Seni gebertirim.Bir daha o eline koluna sahip çık. Yoksa ben çok güzel bir şekilde gösteririm. Ayağını denk al. Sen kendini ne sanıyorsun da beni tehdit ediyorsun? " dediği an kendimi tutamadım. Adamın yüzüne yumruğumu geçirdim. Beklemediği bir darbeydi. Hafif sendeledi. Üzerine yürüdüm.

 

"Bana bak kendini bir bok sanan ama hiç bir halta yaramayan cibiliyeysiz herif. Bir daha bir kadına veya bu kıza dokunursan senin o elini kırar götüne sokarım." Dedim bütün öfkeyle yüzüne baktım.

 

"Sen kimsin? Ne karışıyorsun? Kendini ne sanıyorsun? Sana ne kime nasıl davranacağımı sana mı soracağım? Sikerim lan." Dedi.

 

Elini yumruk yaptı yüzüme geçirmek istediği elini tek hamlede tuttum. Ters çevirdim. Yüzünü duvara yapıştırdım. "Sen kendini adam mı sandın, zengin züppesi? Senin gibileri çok gördüm. Kendini adam sanıp hiç bir halt olmayan siktiğimin piçi. Bir daha seni bu kızın yakınında etrafında görürsem seni anandan doğduğuna pişman ederim." Dedim.

 

Kızın arkadaşları o sıra yanına gelmiş ne olduğunu merak ediyorlardı. "Duydun mu beni" Dedim tekrar ederek.

 

"Tamam bırak kolumu yaklaşmayacağım ona." Dedi . Sertçe ittim. Yanımdaki kiza baktı. "Bir daha karsima çıkma ne halin varsa gör. " dedi. Yanındaki kızın elini tutup koşar adımlarla çıktı. Kıza döndüm.

"İyimisin?" Dedim. "İyiyim Teşekkür ederim."Dedi.

Elimi uzattım "Siyam Bozdağ" Dedim.

Uzattığım ele bakıp sıktı. O an içimde bir hareketlenme oldu. Bu duyguyu anlamadım. Kızın gözlerine baktım."Açela Gökdil. Beni koruduğunuz için teşekkür ederim" Dedi.

Demek Açela çok güzel bir adı vardı. Kendi gibi. Daldığım düşüncelerden Seyhan'ın sesi uyandırdı.

" Siyam ağam nerdesin? Ortalıktan kayboldun gittin abi" dedi. Ona döndüm

 

"Geliyorum hanım efendi ile çarpıştık.

Sen geç bende geliyorum." Dedim. Uzatmadan bir bana bir Açela'ya baktı. Ve içeri geçti. Açela tekrar teşekkür edip.

 

"İyi geceler" dedi. Bende aynı şekilde "İyi geceler" Dedim. Onlar taksiye binip gittiler. Ben de içeri geçtim. Seyhan ve Adar aynı yerde oturuyordu. Seyhan "Ne oluyor Siyam o kız kimdi?" Dedi. "Bilmiyorum kapıda çarpıştık öyle özür diledim." Dedim. Detaya girmeden. "Güzel kızdı." Dedi.

 

Evet gerçekten güzel kızdı. Gece Kraliçesi çiçeğine benzeyen nadir bulunan bir çiçek gibi gizemli ve güzeldi. Kokusu da çiçek gibiydi. Bana ne oluyordu. Anlamıyorum. Açela adını hiç unutmayacağım.

Mekanda biraz daha durup otele geçmiştik. Yorucu bir gündü. Sonu güzel biten bir gün. Açela..

 

 

Merhabalar.

Yeni kitabıma hoş geldiniz.

Siyam ve Açela hikayemiz uzun ve yavaş ilerleyecek bir hikaye olacak.

 

Siyam ve Açela hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum.

 

Trabzon ve Mardin arası gidip gelen hikayemiz bol bol iki şehri de yaşayacağız.

 

Yeni bölüm de görüşmek dileğiyle Allah'a emanet olun.

 

 

Loading...
0%