Yeni Üyelik
17.
Bölüm

11. Bölüm

@rojincngz

 

Selammmm. Çok özür dilerim. Bölüm biraz gecikti. Okula giden iki kızım var. İlk gün olduğu için biraz yoğun oldu. Söz verdiğim saatte atamadım.

Kontrol edemedim bölümü atmak istedim. Bir hatam varsa affola.

 

Keyifli okumalar ❤️🥰

 

 

Geçmişin izi

 

Yazardan

 

Kendi isteğimizle gelmediğimiz bu dünya ya, ne yazık ki kendi anne ve babamızı da seçemiyoruz. Her kes ne anne nede baba olabiliyor. Kendi zevk uğurlarına göre yaptıkları hataları, dünyaya getirdikleri o masum çocuklar en büyük bedeli yaşıyor.

 

 

Sara' da öyle bir anne babanın yaptığı bir hata sonucu dünyaya gelmiş bir çocuktan başkası değil. Babası asla başını okşayıp sevmedi. Annesi her zaman nefret eden Kendi hatasını o küçük çocuğa yükleyen bir kadından başkası değildi.

 

"Bıktım artık senden hayatıma ayak bağı olmaktan başka bir şey olmadın. Senin yüzünden bütün hayatım mahvoldu." Küçük kız çocuğu ağlamaktan başka bir yapamıyor. Sadece beş yaşında olan kız çocuğu canı çikolata çektiği için dolaptan almaya çalıştığı çikolata kavanozu elinden kayıp düşü vermişti. Küçük kız ne yapacağını bilemedi annesinin korkusundan kendini bir köşeye sakladı.

 

 

Duyulan sesle annesi mutfağa girmişti. Zaten hep sinirli olan Selma hanım gördüğü manzarayla deliye dönmüştü. Sevdiği adam onu ve kızını başka kadın yüzünden terk etmişti. Buna dayanamayan Selma kinini ve bütün öfkesini küçük kızından çıkarıyordu.

 

 

Kendini alkole vermiş artık bir bağımlı olmuştu. Ayık olduğu zamanlar çok azdı. İşte o vakitler kızını sever düzgün davranırdı. Ama ne yazik ki şuan o zamanlar diliminde değillerdi. Selma yine içmiş ve bütün öfkesini küçük kızın üzerinde gösterecekti.

 

"Allah'ın cezası yine durmadın yerinde yine her yeri mahvettin. Nerdesin küçük sıçan, çık bıktım senden?" Öfkeli sesiyle küçük Sara göz yaşlarını tutamıyor elini dudaklarının üzerinde tutuyordu. Biliyordu sesi çıkarsa annesi onu bulur yine döver, banyoya kitlerdi.

 

Kaçak yeri yoktu. Annesi onu bulmuştu. Küçük kızın saçından tuttuğu gibi saklandığı yerden çıkardı. "Anne, özür dilerim. Saçlarım açıyor anne." Diyen küçük kız hıçkırıklarla ağlıyordu. Saçını bırakmayan annesi bu defa yüzüne tokadı geçirdi. Ne yaptığının farkında olmadan bunu bir kaç kez tekrarladı. Kızı kolundan tutup dışarı çıkardı. Çekiştirerek götürdü.

"Seni doğurduğum güne lanet olsun. Sen de defol git baban gibi yüzünü görmek istemiyorum. Bana onu hatırlatıyorsun." Diye küçük kızı çekiştirmeye devam ediyordu. Küçük kız ne kadar direnmeye çalışsada fayda etmiyordu.

 

Bir süre sonra kocaman bir binanın önünde durmuşlardı. "Bana bak artık burası senin evin artık sana bakmayacağım. Katlanamıyorum sana kendime bile bakamıyorum bundan sonra senin annende babanda öldü. Bunu bil böyle yaşa sakin beni aramaya kalkma gelmeyeceğim sana sende gelme" dedi. Ve kızı yetiştirme yurdunun bahçe kapısını açtı. İçeri koyup koşar adımlarla kaçtı.

"Anne, anne bırakma beni ne olur anne." Diye ağlayarak kapı korkulukların dan tutuyordu. Ama ne annesi sesini duydu, ne geri döndü. Sara artık kimsesiz ve yetim bir çocuktu. Büyüdü annesinin dediği gibi ne aradı ne sordu. Onları ölü bildi.

Daldığı geçmişe adını seslenen kişiyle kendine geldi."Sara iyimisin?" Diyen Çınar'a döndü. Hala markette çikolata rafın önünde duruyordu.

 

"İi..iyiyim." diyebildi. Gözünden akan bir damla yaşı hızlıca sildi. Gözlerini kaçırmıştı.

Çınar biraz daha yaklaşmış "Sara ne oldu? Niye ağlıyorsun?" Dedi. Telaşlanmış bir şekilde yüzüne bakıyordu. Çınar'ın sorusunu eş geçerek kendini toprladı.

"Senin ne işin var burda?" Onun burda olmasını beklemiyordu.

 

Çınar doğruyu söyleyerek Sara'yı yanıtladı. "Size geliyordum. Zümrüt'ü görmeye ama seni kapıda giderken görünce peşine takıldım. Şimdi burdayım." Dedi.

"Anladım. Eve geçseydin ben alışveriş yapıp dönecektim.

"Şimdi sen benim soruma cevap ver? Neden ağlıyorsun? Biri bir şey mi yaptı.?"

"Bunu neden soruyorsun? Seni ilgilendiren bir şey değil? "

"Sara sinirleniyorum. Bana neden o çikolataya bakıp ağladığını söyleyecekmisin?"

"Çınar rahat bırak beni konuşmak istediğim bir konu değil?"

Çınar Sara'ya iyice yaklaştı. Aradaki mesafeyi sıfırladı. Bir elini kaldırıp Sara'nın sarı saçlarını yüzünden çekti. Bu hareketi Sara'nın içinde bir şeyler kıpırdamasına neden oldu. Niye bu kadar yakınına girmişti. Onu niye bu hareket heyecanlandırmıştı.

 

"Sara şu okyanus gözlerindeki hüzün beni ilgilendirir. Senin her hareketin her sözün beni ilgilendirir. Senin nefes alışın beni ilgilendirir. Anlayacağın konu sensen beni her şey ilgilendirir." Dedi.

 

Sara bu sözler karşısında ne diyeceğini ne yapacağını bilmez bir şekilde sadece çınarın siyah gözlerine bakıyordu. Sara'yı düşünen kimsesi olmamıştı ki! tek ailesi arkadaşı Tura ve Zümrüt'ten başkası değildi. Onu yalnızca ikisi düşünür sorar ilgilendirirdi.

 

"Şimdi bana neden ağladığını söylermisin? "

"Şey.. eski bir anıydı. Hatırlamak istemediğim bir anı annemin beni terk ettiği, bırakıp gittiği bir çikolata için acımasızca dövdüğü bir anı." Demişti.

Çınar bir saniye bile düşünmeden kollarının arasına aldığı o masum küçük kız çocuğunu sarıp sarmaladı. Bu anı bekliyormuş gibi göz yaşlarını serbest bıraktı. Çınar biraz daha sardı. Elinden gelse göğüs kafesine sokar orda saklardı.

 

"Ağla rahatla ben burdayım okyanus gözlüm. Sen istediğin sürece bu göğsüm senin hep burda olacak. Burda soluklan, burda dinlen,burda dök göz yaşını" Çınar'ın söylediği her söz Sara'nın kalbine bir filiz ediyordu.

"Annem hiç sevmedi beni babam ben doğunca bizi terk edip gitmiş. Annem bu ayrılığı kendine yedirememiş kendini alkole vermişti. Her gün içerdi. Beni döver banyoya kitlerdi." Sesi kırgın ve boğuk çıkıyordu. Çınar sesini çıkarmadan sadece sarılmış bir şekilde dinliyordu. "Yine bir gün canım çikolata istemişti. Dolaptan almaya kalktım.ama küçük ellerim tutamadı ve kırıldı. İşte o gün annem beni hem dövdü. Hem beni terk etti. Yetiştirme yurduna sürükleyerek götürüp arkasına bakmadan koşarak gitti. Ben yokum öldü bil arama sorma dedi. Ondan sonra onu ölü bildim ne aradım ne sordum." Dedi.

 

"Saram okyanus gözlüm ben burdayım. Hep seninle olacağım. Sen istediğin sürece bu elim elini bırakmaz." Dedi Çınar.

 

Yavaşça bir birinden ayrıldılar. Sara'nın kızarmış gözleri Çınar'ın siyah zeytin karası gözleri ile buluştu. "Teşekkür ederim. Yanımda olduğun için. Beni dinlediğin için. Elimi tutup bırakmak istemediğin için, sende soluklanmama izin verdiğin için" Çınar'ın yüzünde gülümseme belirdi. "Sen yeterki soluklanmak işte ben hep burdayım. İyiysen gidelim mi?" Sara başını aşağı yukarı salladı. "İyiyim gidelim." Dedi. Sara ve Çınar alışverişi yapmış ve eve doğru yol almışlardı. İkisi içinde yeni bir başlangıç olan bu duygu onların içinde filizlenmeye başlamıştı.

 

******

 

Gözlerimi yavaşça açtım. Sabahın ilk ışıkları odaya vuruyor,gözlerimi kamaştırıyor. Vurulmamın üstünden üç hafta geçmişti. Vücudumdaki yara kapanmış kendimi daha iyi hissediyorum artık. Yavaşça ayağa kalktım. Arada hafif sızlıyor olsa da iyiydim.

 

Banyoya geçtim elimi yüzümü yıkadım. Rutin işlerimi hallettim. Üzerime salaş siyah bir tişört altıma deri bir pantolon giyindim. Saçlarımı hafif şekillendirip açık bıraktım. Hafif bir makyaj ve kırmızı rujumu sürdüm. Kırmızı deri ceketimi aldım. Siyah çanta ve botlarımı giyinip çıktım.

 

Aşağıda beni bekleyen Çınar ve Sara'yı görünce gülümsemem genişledi. Ama onlar beni fark etmemiş olacak ki Çınar'ın Sara'ya olan yakınlığını fark etmemle biraz afalladım.

 

"Çınar biraz rahat durumusun. Şimdi bir gören olacak." Diyen Sara'ya baka kaldım.

 

"Okyanus gözlüm liseli aşık mıyız? Görünmek için çekiniyorsun."

Yavaşça yanlarına yaklaştım.

"Siz çıkıyormusunuz?" Dedim. Ikiside hızla bana döndü. Sara elini ayağını nereye koyacağını bilemiyor. Çınar ise bir o kadar rahattı.

 

"Evet çıkıyoruz. Sana da selam Zümrüt." Diyen Çınar en rahat haliyle lafı soktu.

 

"Selam selam da siz ikiniz ne ara nasıl yani?" Dedim. Şaşkındım.

"Züm daha çok yeni bir kaç gün oldu. Söyleme fırsatım olmadı."

"Sara ilk söylemen gereken kişiyim. Yinede çok sevindim. Çınar kızımı üzersen karşında ilk beni bulursun." Dedim. Saraya sarıldım. "Mutlu ol sarışın bunu çok hak ediyorsun." Dedim

 

"Teşekkür ederim. Züm bu duyguya yabancıyım. Sevgiyi sen ve Tura dışında kimsede görmedim." Dedi. Gözünden bir damla yaş aktı. Göz yaşlarını parmaklarımla sildim.

"Yüzün hep gülsün. Senin adına çok sevindim." Dedim.

"Seni çok seviyorum. Züm"

"Ben de seni çok seviyorum sarışın"

Çınar'a döndüm. "Sizin adınıza sevindim. Mutlu olun. Kızımı üzme o çok çekti. Senin yüzünden dökeceği bir göz yaşına tanımam seni sonun elimden olur." Dedim ve sarıldım.

"Ona gözüm gibi bakacağım o benim okyanusum." Dedi.

 

"Tamam hadi gidelim Anka bizi bekliyor. Önemli bir konu var mış." Dedim

Arabaya geçtik, çok sürmeden Zümrüdüanka'ya gelmiştik.

 

*******

 

Toplantı odasında Çınar,Tura,Asel,Sara,Fırat,Arda ben ve Anka vardık.

Anka ayağa kalktı. Bizi buraya boşuna toplamamıştı. Bana baktı. Bir şey söyleyip söylememek arasında gidip geldiğini anladım.

En son karar verdi.

"Zümrüt" dedi ve durdu.

 

"Lütfen sakin ol." Derin bir nefes aldı. Tekrar gözlerime baktı. Hiç bir şey anlamıyordum.

"Cahid ceza evinden kaçtı." Dedi.

Ne dedi o? Cahid kaçtı mı? Dalgamı geçiyordu benimle kaçtı da be demek?

"Ne"

"Kaçtı ne demek?"

"Senin vurulduğun gün kaçtı. Ceza evinde kendini şişletmiş. Planlı yapmış önceden hepsini ayarlamış." Dedi.

Ve biz bunu yeni mi öğreniyoruz?

"Senin vurulman dikkatimizi dağıttı. Onu hesaba kalamadık." Dedi.

 

"Ve siz bunu bana yeni mi söylüyorsunuz? Dalgamı geçiyorsunuz benimle?" Sinirle ayağa kalktım.

 

Tüm her şey üzerime geliyordu. Hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam ediyordum. Böylede olması gerekiyordu. Taki gerçeği öğrendiğimde hayatımın diken üstünde olduğunu bana hiç biri Cihad'ın kaçtığını söylememişti.

Öfkeliyim hepsine nasıl demezlerdi bunu nasıl saklarlar benden?

 

"Ya ben hiç bir şey yok diye devam ediyorum. Özgürce nasıl benden saklarsınız şerefsiz puştun kaçtığını nasıl? "

 

Anka ve diğerleri tam karşımda duruyorlardı. "Zümrüt biz sen iyice iyileşince söyleyecektik." Diyen Çınar yönümü ona çevirdim.

"Ben veya içinizden biri ölünce mi? Bu bilgiyi benden saklamayacaktınız?" Dedim sinirle öfkeme hakim olamıyordum. Haftalardır benden sakladıklarına inanamıyorum.

 

Ellerimi saçlarımın içinden geçirdim. Geriye iteledim."Züm artık biraz sakin mi olsan güzelim? Biliyorum söylememiz lazımdı. Ama önceliğimiz senin sağlığındı." Dedi Sara. Anka hepsine baktı. "Bizi biraz yalnız bırakırmısınız? " Dedi. Tura "Tabi" dedi. Hepsi ayaklandı ve bulunduğumuz toplantı odasından çıktılar.

 

Anka yanıma geldi. "Güzelim tamam haklısın. Sen den saklamamız gerekiyordu. Ama bizide anla lütfen. Sen kollarımda yığıldın. Kanın ellerime bulaştı." Dedi sakin bir ses tonuyla bir adım daha attı. Aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Nasıl bu kadar umursamaz oldunuz. Hepimizin hayatı böyle tehlikede olurken nasıl bir şey yok gibi davrandınız? " Dedim.

 

"Tamam Zümrüt'üm sabahtan beri anamızı ağlattın be güzelim." Dedi bir elini belime koydu. Kendine doğru çekti.

 

"Bırak dokunma bana, güzelim de deme." Dedim.

Yüksek çıkan ses tonumla

"Olur demem Ömrüm." Dedi belime biraz baskı uyguladı.

"Ömrüm de deme" Dedim bu defa sesim daha sakin bir tondaydı.

"Ne diyeyim o zaman nefesim?" Dedi.

 

Dudağının kenarı kıvrıldı. Diğer elinide belime koydu. Beni iyice kendine hapsetti.

 

"Sinirliyim Anka bırak beni seninle konuşmak istemiyorum." Dedim.

 

"Senin sinirini almanın bir yolunu biliyorum. Uygulamak içinde hiç düşünmek istemiyorum." Dedi ben neyin ne olduğunu anlamadan dudakları dudaklarıma kapanmıştı. Bir elini belimde diğerini yavaşça sırtımda sonrada yavaşça enseme saç köklerine uzandı. Kendimi daha fazla tutamadım ellerimi boynuna doladım.

Aynı şekilde karşılık verdim. İşte bizim olayımız bu kadardı. Beni böyle manipüle ediyordu.

 

Parmaklarımı ensesindeki saçların arasında gezdirdim. Öpüşmemiz derinleşirken iki bacağımı beline doladım.

Onun bir eli kalçalarımın altından tutarak beni masaya doğru götürdü. Masanın kenarına yavaşça bıraktı. Soluklanmak için geri çekildim.

 

Yüzüne baktım. "Bu.. Bu çok adice beni böyle susturamaz-" devamını getirmeme izin vermeden yine dudaklarıma kapandı. Bunu yaparken de gülüyordu. Benimle resmen eğleniyordu.

Hoşuma gitmiyor da diyemezdim.

Bir eli bacaklarımda geziyor diğer eliyle sırtımda oyalanıyordu.

Geri çekilen o oldu. " Bence de bu çok adice ama bu adiliği yapmak çok hoşuma gidiyor. Seni susturmanın en zevkli yanı da bu gülbahçem." Dedi elleri edepsizce tişörtümün içine sızdı.

 

Göğüslerime doğru yol aldı. Bakışlarını hiç ayırmadan devam etti. İstediği yere ulaşmış bunu gözlerindeki memnuniyeti koyulaşmış elalarından görebiliyorum.

Nefesim hızlanıyor vücut ısım gittikçe artıyordu. "Beni her defasında böyle susturamazsın." Dedim. O an bir göğsümü avucuna aldı ve sıktı. Ağzımdan çıkan bir inilti ile biraz daha sıktı.

"Susmanı hiç istemediğim anlarda var mesela!" Dedi.

 

"Hangi anlarmış onlar söylede o anlarda konuşmaya devam edeyim." Dedim ki demez olaydım. Yüzündeki pis sırıtmayı görünce ne manada dediğini anladım.

 

"Hay hay güzelim hemen burda gösterebilirim." Dedi elleri hala bir göğsümü yoğuruyordu. Bir inilti daha çıktı dudaklarımdan kendini biraz daha bastırdı bana, hissettiğim sertlikle bacak aramda bir sızı geçti.

 

"Anka biri gelecek." Diyebildim. Geri çekilmezse ana kapılıp burda hiç hoş olmayan şeyler olabilirdi. Oralı olmayan Anka üzerime eğildi. Dudaklarını yeniden dudaklarıma hapsetti. Sert öpüşü derinleşirken elleri hala vücudumda geziyordu. İkimizin dudaklarından çıkan iniltiler odayı dolduruyordu.

 

Dillerimiz de bu kavuşmayı bekliyor gibi dans ediyor dudaklarımı sömürüyordu. Alt dudağımı dişlerinin arasına aldı. Hiçte yumuşak olmayan bir şekilde çekiştirip bıraktı. Omuzuna bir tane yapıştırdım.

"Hayvan dudağımı kopardın."

Ağzıma gelen metalik tatla kanattığını anladım.

O ise bundan memnun gibi sırıtıyordu.

"Köpek niye ısırıyorsun?"Dedim kızgın yüz ifademle... o hala kendi yarattığı esere bakıyordu.

"Öpeyim de geçsin kızılım." Dedi.

Bir daha ittim onu.

"Öpme defol git." Dedim. Hiç dinleyen mi var. Yüzümü ani bir hareketle iki avucunun arasına aldı. Dudaklarıma öpücüklerini dizmeye başladı.

Bu hareketi bütün sinirimi aldı götürdü. Bu defa dudaklarımda kıkırtı dolu bir gülümseme çıktı. Geri çekildi.

 

"Gülüşüne ölürüm kadın. Sen hep böyle gül. Gül ki dünyam senin gülüşünle dönsün,güzelleşsin."Dedi.

Son bir buse bıraktı çillerime doğru!

"Anka" Dedim.

"Hıım" dedi.

"İyiki girdin dünyama, iyiki sen, iyiki bana olan sevgin. Bu hayatta şu yüreğime söz geçiremedigim tek şey sensin. Beni asla sensiz koyma yokluğunla sınama."Dedim.

 

Dolan gözlerimi yukarı doğru kaldırdım.

Anka'nın eli yüzüme gelen saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırdı.

 

"Şşşştt... sakın o incilerin akmasın. Gözlerinin yeşili buğulanmasın iyikim göz bebeğim. Hayatımın varlığımın anlamı seni asla bırakmam. Ölüm bile ayıramaz koparamaz seni benden." Dedi sıkıca sarıldı.

 

Ben de beline sardığım kollarımı başımı göğsüne yasladım. Evim burası yuvam kollarının arasında.

 

"Seni bütün varlığımla seviyorum Zümrüt. Bu çarpan kalbim son ana denk tek senin için çarpacak senin için var olacak" dedi.

 

İlk kez 'seni seviyorum' demişti. En güzel şekilde. Kalbim yerinden çıkacak şekilde çarpmaya başladı. Sarılmış şekilde duruyorduk.

 

"Seni seviyorum Anka. Son nefesime kadar da seveceğim. Bal gözlüm." Dedim.

 

Ben den ayrıldı. Gözlerinin bal sarısı ışıl ışıl parlıyordu. Tıpkı benim yeşil gözlerim gibi. İçim içime sığmıyor. Kendimi iyice ona kaptırıyordum.

"Sen benim nefesim ışığım günüm her şeyim. Sen bana en güzel armağansın."

Yüzümdeki gülümseme genişledi yanaklarım al al oldu. Hiç bir şey demedim diyemedim. Parmak uçlarımdan yükseldim. Dudaklarımı dudaklarında birleştirdim.

Onun dudakları en güzel yer sıcak nefesi, aldığım en güzel nefes, soluklandigim en güzel yerdi.

Dudaklarında sonsuza kadar kalabilirim.

Geri çekildim

 

En güzel en değerli şeye bakar gibi bakıyordu. "Zümrüt'üm gün ışığım anneme gidelim. Seni tanımak için sabırsızlanıyor. Bade de seni merak ediyor. Gidelim mi?"

 

Yüzüne alık alık bakıyordum. Annesi ve kız kardeşiyle tanışmamı mı istiyordu?

"Ben ben bilmem ki? Yani çok heyecanlarım ben." Dedim iyice saçmalayarak.

"Güzelim hiç heyecan yapmana gerek yok. Annem seni çok sevecek Bade de hiç bir tereddütün olmasın." Dedi.

 

"Tamam ama annen gil nerde?"

"Burda değiller onlar Mersin'de yaşıyor. Orası onlar için daha güvenli. Yani yolculuğumuz Mersin'e olacak." Dedi.

 

Şimdi biz Mersin'e mi gidecektik.

 

Evet bir bölümün daha sonuna geldik.

Duygu ve düşüncelerinizi yazmayı unutmuyoruz.

Sara ve Çınar için düşünceleriniz?

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%