Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@rorarosenfeld

Selaaam, nasılsınız? İyisinizdir inşallah bebeklerim.

Bölüme geçmeden önce bol bol oy verir misiniz?

 

Şimdiden thanks💐

Bölüm şarkısı

Saat 3.00 (by Erhan bayrak)

 

 

🌬️🌬️🌬️

Güneşin kavurucu sıcaklığı sayesinde resmen kızaracaktık şimdi. Hava çok sıcaktı ve bu sıcaklıkta beden dersine çıkmak akıl kârı değildi.

Üzerimdeki, kahve renginde crop ve altımda ki tayt yine de serinletmeye yetmiyordu. Çok sıcaktı.

Koşu nereden çıkmıştı? Üstelik bu sıcakta. Tabii hocanın keyfi keyifti otursun, şemsiyeli masasında.

Yanımda yavaş tempoda koşan Efe ise söyleniyordu. “Bu hocanın hiç insafı yok! Askerlikte miyiz biz yoksa okulda mıyız, ya?”

Göz ucuyla yanımda ki Efe’ye baktım.

Zaten haşatımız çıkmıştı bir de söyleniyordu. “Şu an, Melek hocaya bile razıyım. Bu hocayı hiç sevmiyorum. Ölmeden diri diri mezara gireceğim şimdi,” dedi sitem ederek. “Al benden de o kadar, bu ne ya? Böyle sınav mı olurmuş?” dedim.

Onun yanında ki Beliz de biraz yavaşladı. “Biz tıp mı okuyoruz spor mu? Bu ne. Ay tansiyonum düşüyor, bayılacağım şimdi,” dedi nefes nefese.

 

“Bayıl, kız. Ben seni tutarım.”

Beliz’in gözleri parladı. “Beni tutar mısın, gerçekten?”

Efe piç gülüşünü kuşandı. “Seni tutarım. Koşudan kurtulmak için mükemmel bir bahane olur,” Beliz ve ben aynı anda göz devirdik.

Aptaldı.

“Yapmayın şöyle, cin gibisiniz. Bir gün gözünüz yerinden çıkacak diye çok korkuyorum.” Beliz’in yanında ki Barlas sıkıldığını belli eden sesler çıkardı.

“Oğlum, sus bir ya. Burada sıcaktan öleceğiz şimdi. Derdine bak, biraz daha konuşursan kafanı kırarım senin!” Dedi daha fazla dayanamayarak. Herkes öndeyken biz dördümüz yavaş tempoda koşuyorduk.

Hoca şahin bakışlarıyla boynunda asılı duran mavi düdüğü çaldı.

“Koşsana!” Diye bağırdı. Dördümüz kafamızı çevirdiğimizde bize dediğini anladık. “Koş!” dedi Şeref hoca.

Hocanın dediği şeyle istemeyerekte olsa bu sıcakta biraz hızlandık.

 

Yanımda koşan Efe biraz daha sızlandı. “Hocanın adı şeref ama tam bir şerefsiz,” dedi yüzünü buruşturup nefes nefese koşarken.

“Sus lan biraz. Bu sıcakta hocanın koşturduğu yetmezmiş gibi senin dilini çekiyoruz bir de. Susma tuşun yok mu oğlum senin? Ha?”

Efe, Barlas’a dönüp öpücük attı. Barlas ise yüzünü buruşturdu. “Ben de seni çok seviyorum, Barlascım.”

“Kız mısın Efe sen? Söyle. Gerçekten merak ediyorum.”

 

“Kızım desem inanacak mısın ki?” diye sordu yandan barlas’a eğlenen bir ifadeyle bakarken.

“Sen nasıl dokuz ay annenin karnında kaldın?”

Bunu merak etmiyor değildim. Bu çocuk dokuz ay nasıl annesinin karnında kalmıştı? Bunu gerçekten merak ediyordum.

Efe bana bakarak yarım ağız güldü. “iki ay erken çıkmışım annemin karnından.” Dediğinde ben pek şaşırmamıştım. Bu Efe’di. Her şey beklenirdi. Ama Barlas ile Beliz baya şaşırmışa benziyordu.

Barlas kendi kendine söylendi. “Yok amına koyayım daha neler..” Efe’ye döndü tekrar. “Oğlum sen nesin la? İki ay önceden nasıl doğdun lan?” diye sordu dehşetle.

Efe güldü nefes nefese. “Ben özelim, canım. Benden bir tane daha yok.”

Hepimiz yüzümüzü buruşturduk.

Efe sustu birkaç dakika. Sonra ise dehşetti. Efe bu sefer de şarkı söylemeye başladı.

 

“Unutmak öyle kolay mı sandın

Kolaysa söyle hemen unuturum

Bir gün daha dayanmak zor

Yarın da sonum belli değil

İnsan biraz sevmez mi

Hatır bilip düşünmez mi

Kendimi bitirdim peşinde

Kalsın yanına boş verdim..”

 

Güldüm. “Ne oldu Efe cabbar? Sevdiğin kız başkasına mı vardı?”

Efe dertli bir ifadeyle bana döndü. “Beni aldatmış, biliyor musun?” dedi dudakları titrerken.

Bu ifadesine karşın az kalsın kahkahalar atacaktım son anda kendimi tuttum.

Dudaklarımı birbirine bastırarak Efe dışında her yere bakıp gülmemi engellemeye çalıştıktan sonra Efe’ye çevirdim kafamı, koşarken.

Olmayan biri onu nasıl aldatabilirdi ki?

Sanırım anormaldi. Veya şizofrendi.

Göz ucuyla Beliz’e bakıp tekrar Efe’ye döndüm. “Aldatmış mı?” dediğimde Efe, “Evet. Beni aldatmış biliyor musun?”

“Oğlum, olmayan biri seni nasıl aldatsın? Sen delirdin mi lan?” Dedi Barlas. Efe gerçek olmayan kişilere âşık oluyordu.

Şizofren çocuk.

Aslında biz normaldik. Diğer insanlar fazla anormaldi.

“Bunu hiç âşktan anlamayan biri mi söylüyor? Sen âşktan bile anlamıyorsun!”

“Aşk boş iş. Hayat kısa Efe. Phonk dinle,” dedi Barlas. Barlas aşka inanmazdı da sevmezdi de. Ona göre aşk boş işti.

“Müslüman mısın sen, gavur,” Barlas sabr diler gibi kafasını kaldırdı. “Gavur senin an..” gözlerini kapattı. “Allah’ım sen bana sabır ver.” Deyişini hepimiz duyduk.

“Hoca bize bakıyor, hızlanın!”

“Ebem ağladı burada!! Bu hocadan çektiğimiz ne lan bizim?”

“Barlas haklı. Senin kapatma tuşun falan yok mu?” Efe bana teessüf ederim der gibi baktı. “Sende mi Eliz ya? Neymiş çok konuşuyormuşum. Hıh!”

“Kaynana gibisin,” dedi Barlas.

“Bu durumda sende gelin mi oluyorsun?”

“Senin..”

Barlas tam bir şey söyleyecekken hocanın sesini duyduk. “Koşmayı bırakın!!” dediğinde hepimiz derin bir nefes aldık.

Hepimiz ter içinde kalmıştık. Sanki duştan yeni çıkmıştık da vücudumuzdan su damlıyordu. Dışarıdan bize bakan biri duş aldığımızı düşünebilirdi.

O kadar ter içindeydik. Atkuyruğu yaptığım saçlarımın çoğu yüzüme gelirken karışmadım.

Zaten az sonra bu ter içinde kaldığım kıyafeti değiştirecektim o zaman saçımı da yapardım şuan halim yoktu. O kadar yorulmuştuk.B eden hocasının sınav anlayışı gerçekten çok garipti. Şu içmemize bile izin vermemişti. Acımasız bir hocaydı.

Saçlarım bile terden ıslaktı.

Elimdeki su şişesinin kapağını kapatıp ayağa kalktım ve elimi Beliz’e uzattım. Yerden kalkası yol gibiydi. “Burada yatsam olmaz mı?”

“Yer daha sıcak yalnız,” dedim ona bakarken. Topuz yaptığı saçları açılmıştı.

Kumral, yeşil gözleri vardı. Güzel bir kızdı. Barlas ile İkizlerdi. Çok benziyorlardı birbirlerine.

Üstündeki toz pembe atlet üzerine yapışmıştı.

Dediğim şeyle hemen ayağa kalktı.

Barlas çoktan yerden kalkmıştı ve Efe’yi yerden kaldırmaya çalışıyordu. Lakin Efe’nin yerden kalkmaya niyeti yok gibiydi. “Kalksana... Bak hâlâ uzanıyor. Efe!!”

“Benide kendisiyle uğraştırıyor.. lan.. Efe! Ne yatıyorsun. Kalk. Allah’ın gerizekâlısı. Oğlum kalksana!! Diyor ki gel beni... Tövbe tövbe, diyor ki gel beni Döv , kalk lan ayağa!!”

Efe homurdanarak ayağa kalktı.

“Herkes dağılıyor,” dedi Beliz. Zil çalmıştı bile. O hoca cidden çok acımasızdı.

🩹🩹🩹

Tek koluma astığım çanta ile okul kapısından çıktım. Öylece insanların arasından geçiyordum.

 

Yanımda ise Efe ile Beliz yürüyordu. Barlas bizimle gelmemişti.

Elini bana doğru uzattı Beliz. “Tırnaklarım nasıl? Yeni yaptırdım.” Dedi pembe tırnaklarını gösterirken. Saçının birkaç tutamı da pembeydi. O pembe rengini severdi.

 

Efe dalga geçmek için gecikmedi. “Şu tırnaklara bak, babannemin de böyle canavar gibi pembe tırnakları var. Bu silahı neden yaptırıyorsunuz aklım almıyor.”

 

“Silah mı? Sen elimdeki güzelliklere silah mı diyorsun?”

“Babannem kolumu çiziyor valla. Silah değil de ne?”

“Yerinde duramıyorsun ki kadın haklı çizmekte,” dedim Efe’ye.

“Allah’ın zekisi..” diye söylendi Beliz.

“Siz erkekler, ne anlarsınız ojeden?”

Güldüm. Haklıydı.

“Bu ojeden ne anlıyorsunuz hiç anlamıyorum,” Beliz’in kafasını işaret etti, yani saçını. “Ayrıca pembeye boyatmışsın saçını o ne ya? Şarlatan pembesi gibi. Ergen misin kızım sen? Bir de bana diyorsunuz,” Beliz’in sinirlerinin yine bozulmaya başladığını fark ettim.

 

“Ergen senin... Neyse ağzımı bozmayacağım. Ben kibar bir kızım.”

“Evet kibarların yüz karası bir kızsın.” Dediğinde, “Allah’ın kıt beyinlisi. Senin ben olmayan zekanı..” Efe avucunu Beliz’in ağzına dayadı.

Bir nevi küfrünü sansürledi.

Ama Beliz’in sesi yine de boğuk çıkmaya devam ediyordu.

“Kızım, küfür etmesene. Şaka ettim ben şaka..”

Beliz ters ters ona bakıp, “Siktir git, gerizekâlı.” Dedi.

Onların kavgasını takmadım.

“Barlas nerede?” diye sordum. “Bilmiyorum. Bana da bir şey demedi,” dedi Beliz dudaklarını büküp.

Evimiz okula yakın olduğu için yürümeyi tercih ediyorduk çoğu zaman.

“Şeref denen şerefsiz, bizi öldürdü resmen. Adım atacak hâlim yok ya!” diye sızlandım.

“Katılıyorum,” dedi Beliz.

Beliz ile ismimiz birbirine aşırı benziyordu.

“Ne sınavmış, arkadaş ya? Sıfır alsaydım daha iyiydi. Beliz haklı valla tıp mı okuyoruz yoksa spor mu belli değil.”

 

“Efe,” dedim. “Hım?”

“Siktir git.”

“Oldu mu bu şimdi, ha Eliz? Oldu mu bu şimdi.” Kafamı sabır dilenir gibi sallayıp ona baktım. “Barlas haklı, senin kapatma veya susturma Her neyse işte.. ondan yok mu? Efeciğim, susar mısın?”

 

Piç gülüşünü kuşandı. “O dediğin şeyden bende yok.”

Okulda üzerimizi değiştirmiştik. Bu yüzden biraz geç kalmış olabilirdik. Ama son teneffüse denk geldiği için terli ve ıslak kıyafetlerimizi indirememiştik. Bu durumda biraz geç kalmıştık.

Ben üzerime yanımda yedek olarak getirdiğim kot şort ve askılı bir crop giymiştim. Çünkü ciddi anlamda hava çok sıcaktı.

Yol boyunca Efe konuşmuş, susmamıştı.

Efe ve Beliz’in evi yan yana olduğu için gitmişlerdi. Benim evime vardı daha biraz.

Yavaş yavaş yürürken, açık olan saçımdan gözüme gelen bir tutamı elimle kulağımın arkasına sıkıştırdım.

 

Tıp okuyordum. Ailem vardı. Mutluydum.

Gıcık bir abiye sahiptim. Beni sevmez, gıcığıma giden ne varsa onu yapardı. Annem ve babam beni severdi.

Yavaş yavaş yürürken telefonu çıkarıp saate baktım. Saat 17;21’di.

Takip edilmiş hissine kapıldım birden. Bu neydi böyle?

Kafamı küçük bir açıyla arkaya çevirdiğimde gördüğüm simayla adımlarımı hızlandırdım.

Toygar denen manyak.

Takıntılı manyak.

Son bir yıldır etrafımda dolanıyor, beni rahatsız ediyordu. Babama söylersem onu öldürürdü. Bu yüzden kimseye söylemiyordum.

Birkaç defadır beni takip ediyordu. Bunu fark etmiştim.

Onunda adımları benimle birlikte hızlandığında ben biraz daha hızlandım.

Bu sefer o da benim gibi hızlandı. Yutkunma ihtiyacı hissettim.

 

Korkuyordum. Ama korkmamalıydım..

Etrafta kimse yoktu. Sadece o ve ben vardık. Bir manyak ve ben. Bu beni daha da korkuttuğu için adımlarım hızlandı. Biraz daha hızlandı.

 

Ayaklarım az önce koştuğum için ağrıyordu ama bunu düşünmek istemediğim için bu sefer koşmaya başladım.

Koştu.

İleride siyah bir araba gördüm. Arabanın yanında ise dikilen bir adam. Tam göremiyordum ama adamın telefonla konuştuğunu görebiliyordum. Arkası dönüktü. Koşu da pek iyi olduğum söylenemezdi.

 

Adam telefonu kapattığında arkasını döndü yani bana doğru. Baktı. Baktı. Baktı. Ona daha da yaklaşmıştım. Ben adama doğru koşarken adam bana anlamazcasına baktı.

Arkama bakmadım ve koşmaya devam ettim. Adama varmamla dudağına yapışmam bir oldu.

Adam neye uğradığını şaşırdı. Bende öyle.

Adamın dudağına yapıştım resmen!

Siktir!

Adam resmen neye uğradığını şaşırmıştı. Yavaşça dudaklarından ayrıldığımda bir çift elayla karşılaştı mavi gözlerim. Omzunun üstünden arkaya baktığımda Toygar denen psikopatın orada beni izlediğini gördüm.

Sonra arkasını döndü ve gözden kayboldu.

Bu sefer önümde döndüğümde adamla burunlarımız birbirine değdi.

Koca bir hasiktirdi! Ben adamı öpmüştüm!

Gözlerim kocaman olduğunda bir açıklama yapma ihtiyacı hissetim. Tanımadığım bir adamı öpmüştüm!

“Şey..” ney? Ney diyeceğim şimdi?

“Kusura bakmayın, az önce ki adam beni takip ediyordu ve..” ne diyeceğim? Al işte dilim lal kesildi. Ne yapacağım lan ben?

“Ve sen beni öptün?” dedi erkeksi sesiyle.

Yutkunma ihtiyacı hissederken yutkunamadım. Boğazım yanıyordu

Su lazımdı bana su!

“Beni öptün?” dedi tekrar tek kaşı havada.

“Hayır.. Yani evet. Off. Kusura bakmayın,” dedim ne diyeceğimi bilemezken.

Bu hâlime garip garip baktı.

Sert ve keskin bir yüzü vardı. Esmerdi ve uzundu. Çok uzundu..

 

Boyu kaçtı acaba?

Tek kaşı havadaydı hâlâ. Ben ise daha panik bir hâle geldim. “Siz, az önce olan şeyleri unutun. Sizi öptüğümü... Ve işte. Ah, yine saçmaladım.

Kusuruma bakmayın, lütfen. Şimdi gideceğim ve bir daha karşılaşmayacağız!” dedim son cümlemi telaşla söyleyip çalan telefonumu yok sayarak.

O kadar panikledim ve utandım ki yanaklarım hatta tenim kıpkırmızı kesildi.

Çok utangaç biriydim.

“Karşılaşmayacağız..” diye yineledi.

Arkamı döndüm. Ve ondan uzaklaşmaya başladım. Yanaklarım ve tenim fena hâlde kızarmıştı. Aptal kafam! Onu öptüm..!

Omzunun üstünden hafif bir açıyla çaktırmadan ona baktığımda hâlâ bana baktığını gördüm.

 

En azından Toygar gereksizinden kurtulmuştum. Sapık gibi beni takip ediyordu.Sonunda eve vardığımda direkt büyük evden içeri adımladım ve kimseye bakmadan odama girdim. Yüzüm ve tenim hâlâ kızarıktı. İki saat de bunu annem ve babama açıklayamazdım. Bu yüzden duş almam gerekiyordu.

Kendime tişört ve şort çıkartıp direkt duşa girdim.

Düşündüğümde bile utanıyordum. Adamı öptüm! Hem de tanımadığım bir adamı öptüm! Allah’ım sana geliyorum.

Ben mal mıyım? Neden öptüm ki!

Herneyse..

Duştan çıktıktan sonra sarı saçlarımı taradım ama kurutmadım. Hava sıcaktı zaten.

Yorgundum.

Aynadan kendime bakarken elime aldığım açık pembe ruja baktım. Ruju tam dudağıma sürecekken aklıma iki saat öncesine kadar öptüğüm adam geldi ve yüzüm yine kızarmaya başladı.

Ama olmazdı ki böyle.

“Allah’ın malı! Dan diye öptün lan resmen adamı!” diye sızlandım kendi kendime. Elimle alnıma vurdum. “Ben ne yaptım ya? Off.”

Adamı öptüm daha ne yapayım?

Siktir koca bir siktir.

Derin bir nefes aldım. Tamam sorun yok.

Telefonumu alıp odamdan çıktım.

Merdivenleri indiğimde annemi gördüm orada oturuyordu. “Anne,” bana bakıp gülümsedi. Yanında abimi gördüğümde keyfim kaçmıştı.

“Geldi yine..” diye somurttu abim olacak varlık. Göz devirdim. Annemin yanına oturdum bende. Abim ise tekli koltukta oturmuştu.

 

“Babam nerede? Akşam yemeğinde bize katılmayacak mı?” diye sordum. Az sonra akşam yemeği yiyecektik.

Annem dudaklarını büktü ve kafasını iki yana salladı. “Hayır, biliyorsun işleri var. Bu gece de bize katılamayacak.”

Kafamı geri atıp ofladım. “Anne, görende babam adam öldürüyor sanır!” Dedim sitemle. Abim bana ters ters baktı. “Kızım ağzını hayra açsana.”

“O nereden çıktı? Baban iş adamı. Adam öldürmek falan.. Sen de kızım. Yoğun bu aralar o yüzden gelemiyor,” dedi annem de abimi takmayarak.

“Anne, şu kızına çok yüz veriyorsun! Ona verdiğin kadar sevgilime de versen ne olur?”

Annem yüzünü buruşturdu. “Gelin diye o kızı mı buldun?”

“Nesi varmış? Sen önce kızına bak.” Gözlerim kapandı sinirden. Sert bir nefes verdim.

“Abi.. Kızın demesene. Kardeşin değil miyim ben senin?”

“Değilsin! Sen benim kardeşim değilsin ve olamazsın da. Ölsen üzülmem, Eliz.” Dedi tiksintiyle. O benden nefret ederdi. O benden tiksinirdi.

“Tatlı dağıtırım, biliyor musun. O yetmez bu sefer bağış yaparım,” dedi bana. Normalde asla yapamayacağı şeylerden bahsediyordu.

Kaşlarımı çattım. “Abi..” sözümü kesti. “Abi deme bana,” bu sefer de annem araya girdi. “Yeter!! Tartışmayın!! Çocuk musunuz siz? Koskoca insanlarsınız.”

Elimle Vakkas’ı yani abimi işaret ettim. “Onun suçu!”

“Bir de onun suçu diyor ya.. hey Allahım..”

“Uğraşmasana benle,” dedim ona. “Asıl sen benimle uğraşma. Şu kadarcık boyun var, bir de konuşuyorsun,” boyumla mı dalga geçiyordu? Uzun bir kızdım bir kere ben.

Daha fazla burada duramazdım zaten. “Ben aç değilim. Size afiyet olsun,” dedim ve tekrar odama çıktım.

Abim Vakkas zaten hep böyleydi.

Kapıyı kapattım ve yatağa uzandım.

Bugün adamı öpüşüm geldi aklıma. Adamı öpmüştüm. Ve sanırım bunu asla unutamayacaktım. Adamı bildiğin öptüm.

Şu an utançtan yastığı kafama kafama vurmak istiyordum. Ben en ufak iltifatta kızaran bir insanım, birini öpmek benim neyime? Ha, benim neyime?

Beyaz tenli olduğum için daha çok kızarırdım.

Sanırım bunu kimseye söylemeyecektim. Söylemezdim de.

Ben gerçek anlamda çok utangaç bir insandım. En ufak şeye kızarır ve utanırdım. Bu küçüklüğümden beridir böyleydi.

Bedenim yorgun düştüğü için daha fazla beklemedim. Ve gözlerimi kapattım. Zaten aç falanda değildim. Uykum geliyordu. Uyuyacaktım.

🌬️🌬️🌬️

Selamlar tekrardan.

Bölümü nasıl buldunuz?

İlkb ölüm tabii. Yeni kurgumu, karakterleri nasıl buldunuz?

Barlas?

Efe?

Beliz?

Eliz?

Vakkas?

Eliz'in annesi Hande peki?

Ve mafia beyimiz? .d

Sizce yeni bölümde ne olacak veya olmalı?

Yeni bölümde bana fikir vermek isterseniz >>>>

Umarım bölümü begenmişsinizdir. Sizleri seviyorum. Yeni bölümde görüşmek üzereee!!!!

💐🌷🖤💞🎀❤️‍🩹💐🌷

 

Loading...
0%