Yeni Üyelik
1.
Bölüm

⊱1⊰

@roseline.666

Biraz amatörce olmuş olabilir o yüzden şimdiden kusura bakmayın lütfen 🙏🙏🙏🙏

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Ben Amaris on yedi yaşındayım. Kasabanın en soylu ve zengin ailelerinden birine mensup olarak doğdum. Onaltı yaşımda babam beni iş ortağı olan soylu bir aile olan Orwell ailesinin, en küçük varisi olan yirmi bir yaşındaki Alex Orwell ile nişanlandırmıştı. Çok kez buna karşı çıkmama rağmen asla kararından dönmüyordu.

 

Çok kez de kaçmaya çalıştım. Ama kasabaya yaklaşamadan yakalandım ve artık dışarı çıkarken en az bir kişi tarafından gözetleniyordum. Yaşadığım malikaneye kasabaya 2 saat uzaklıkta ki ormanlık bir alanda yer alıyordu ve bir at arabası olmadan yürümek insanı mahvediyor.

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Akşam yemeği için yemek odasına toplandık. Abim ve ablam eşleri ile bizi ziyarete gelmişti.

 

Nişanlım Alex'de bize katılmıştı.

 

Bizim kasabamızın adetlerine göre nişanlı bir kız kocası olacak kişi ile aynı odada kalamaz, ancak evlenince aynı odada kalır veya aynı eve taşınanilirdi. Ve şükürler olsun iyi ki böyle.

 

Yemekler servis edilirken ilk konuşan kişi babam oldu.

 

"Benedict ile evliliğin nasıl gidiyor Adel?"

 

"gayet iyi" Benedict gülümsedi.

 

Adel ablamdı. Kendisi benim aksime biraz daha şanslı olarak 20 yaşında kendi ile yaşıt bir kont ile evlilik yapmıştı.

 

"evet Bay Albert. Evliliğimiz gayet iyi gidiyor."

 

Babam bunu duyduğuna sevinmiş bir ifadeyle yemeğine geri döndü.

 

Herkes yemeğini yerken ufak sohbetler ediyordu, beni es geçerek. Nişanlım bile bana bakmadan babam ile konuşuyordu. Onun bile bu nişanı istemediğinden emindim ama babama yalaka olsun diye bana aşıkmış gibi davranıyordu ve bu sinirlerimi bozuyor.

 

Evlenmemizi bile istemiyorum fakat gerçekleşse bile eminim benimle aynı odada bile kalmaz. Öyle umuyorum.

 

Geri planda olamaya alışıktım. Küçüklüğümden beri böyleydi, ablam ne kadar babamın beni çok sevdiğini söylesede pek inandırıcı değildi.

 

Sadece yap dediklerini yapıyor, yapma dediklerinde yapmıyordum. İtaatkar görünüyordum hepsine.

 

Bu sefer güzel bir plan ile kaçmayı planlıyorum. Beni bulamayacakları, ve sessiz sakin bir hayat yaşayabileceğim bir yere gitmek istiyorum.

 

Büyükannem hep şöyle derdi. "Evlenmek yerine hayatını yaşamalısın" kendisi benim yaşımda evlenmişti ama eşi bir yıl sonra hastalıktan vefat etmişti ve büyükannemde bir daha biriyle nişanlanmadı.

 

Ben dört yaşındayken vefat etti büyükannem. Odalarımız onunla aynı katta olduğundan kapısının önünden geçerken her zaman aklıma gelirdi.

 

Herkes yemeğine devam ederken sessizlik hakimiyetini koruyordu.

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Yemekten sonra herkes oturma odasında sohbet ederken babama biraz rahatsızlandığımı söyleyerek odama gitmek istediğimi söyledim.

 

Onayını alınca oturduğum tekli koltuktan kalkarak kapıya ilerledim. Alex'in önünden geçerken göz ucuyla ona baktım. Oda bana bakıyordu ve göz göze geldiğimizde yüzüne bir sırıtış belirdi. Elbisemin kabarık eteğine eliyle uzandı ve ben geçerken eteğim eline sürtündü. Gözlerimi hemen çektim ve adımlarımı hızlandırarak kapıdan çıktım.

Kapı kapandığı anda derin bir sessizlik oluştu, sanki herkes bir anda yok olmuş gibiydi.

 

Yemek esnasında başlayan sağanak yağmur nedeniyle Alex, abim ve ablam yatıya kalacaktı. Ablam kasabada güzel görünümlü bir malikanede yaşıyordu. Abim ise komşu eyalete taşınmıştı ve gemi ile gelmişti.

 

Merdivene yaklaşırken aniden çakan şimşek nedeniyle irkildim. Arka bahçeye bakan uzun pencereye yaklaştım. Pencerenin uzunluğundan dolayı içeri çok ışık gelebiliyordu. bahçeye baktım. Fakat ikinci yıldırım patladığında bir silüet gördüm.

 

Bir an yanıldığımı düşündüm ve bahçeye daha dikkatli baktım. Gül çalılarının oraya gözlerim iliştiğinde orada birinin dikildiğini gördüm. Karanlıktan belli olmuyordu ama ayışığı sayesinde parlayan renkler gördüm, yeşil gözler. Elinde bir şey tuttuğunu da o an fark ettim. Bir gül.

 

Gözlerimi kısıp daha dikkatli bakmaya çalıştım. Kimdi bu ve evin bahçesine nasıl girmişti?

 

Bir şimşek daha çaktı ve o silüet tekrardan kaboldu. "şaraptan dolayı sarhoş oldum kesin" elbisemin eteğini hafif kaldırarak hızlıca merdivene yürüdüm.

 

Merdivenden çıkarken, evimize ziyarete gelen aile dostu yada önemli kişilerin rızası ile tablolarını yaptırır ve duvara astırırdı. Ama bir tuval dikkatimi çekti. Üstü siyah bir örtü işe örtülmüştü. Bu dünde var mıydı?

 

Elimi örtüye uzattım ama o an aşağıdan gelen adım seslerinden dolayı elimi hemen çekip merdiveni çıkmaya devam ettim.

 

Odam evin üçüncü katındaydı bu katta sadece iki oda vardı. Büyükannem ve benim odam. Bu katın merdiveni ikinci katına göre kısa bir merdivene sahipti ve çıkması daha az yorucuydu.

 

Büyükannem öldükten sonra babam onun odasını kilitlemişti. Anahtarı şuan nerede bilmiyorum. Eskiden hep odasına girmek ve kitaplarına bakmak isterdim.

 

Bir keresinde ben dört yaşındayken gizlice odasına girmiştim. Masasında açık olan bir kitap görmüştüm.

 

Masasına yaklaşıp kitabın sayfasını açtığımda insan çizimleri ile karşılaşmıştım. Büyükannemin eskisizleriydi. Çok güzel resimler yapar ama onları hep saklardı.

Çizdiği resimlerin bazılarında uzun dişlere sahip insanlar mevcuttu.

Ben resimlerini karıştırırken kapıda adım sesleri duydum. Arkama baktığımda ise büyükannem kapı eşiğinde bana bakıyordu.

 

"büyükanne göründüğü gibi değil!"

tatlıca gülümseyerek masasına ilerleyerek defteri eline aldı. Kapağını kapatıp büyük kitaplığının en üst rafına koydu, "insanların eşyalarını böyle karıştırmak iyi bir huy değil canım biliyorsun" mahcup bir ifade ile ona bakınca "merak etme kızmadım" diyerek gülümsemişti.

 

Büyükannem yatağının kenarına oturup beni yanına oturmam için çağırmıştı. Koşar adımlarla yanına gidip ondan yardım alarak yatağına, onun yanına oturdum.

 

"söyle bakalım bu sefer ne için geldin odama?" tatlı bir şekilde tebessüm ederek bana bakıyordu.

 

"kitaplarını merak ettim büyükanne," "onları görmek istiyorum! "

"gerçekten sadece kitaplarım mı? " Diye sordu, kafamı salladım. "evet! Kitapların. Onlar çok güzel ve büyükler"

 

"peki o zaman istediğin bir kitabı sana gösterebilirim" başımı kitaplığa çevirdim ve gözlerimle kitapları taradım.

 

Yataktan inip kitaplığının önünde durdum. Bir-iki dakika bakındım ve gözüm bir kitaba erişti.

 

Büyükanneme doğru baktım "şu kitabı çok merak ettim" parmağımla orta sıradaki bir kitabı gösterdim "rengi kırmızı ve siyah olan şu kalın kitabı"

 

Büyükannemin yüzü asılır gibi oldu. "olmaz tatlım"

 

"ama neden? "

 

"çünkü o kitap sana göre değil"

 

"Neden bana göre olmasın? "

 

"Küçüksün" dedi gülerek.

 

"Of ya!" Dedim ayağımı yere vurarak.

 

"Belki başka zaman okursun"

 

"neden?"

 

"Öyle olması gerekiyor"

 

"neden? " büyükannem sabır diler gibi derin bir nefes aldı. "çok mu görmek istiyorsun?" hızla kafa salladım.

 

Yanıma gelip biraz eğildi "tam olarak.. on sekiz yaşına geldiğin zaman sana göstereceğim", "gerçekten mi!" başını salladı, doğrulup kitaplığa ilerleyerek kitabı raftan çıkarttı ve odanın diğer köşesinde duran yerdeki sandığa ilerledi.

 

Yere çömelip boynunda asılı, ucunda bir anahtar olan ipi çıkarttı. Sandığı açarak onu içine koydu ve kitleyerek ayağa kalktı. Yanıma geldi ve tekrar eğildi "eğer büyüdüğünde ben yanında olmazsam merak etme. Bir arkadaşım odamın anahtarını sana verecek. "

 

"Ve odamın kapısı için endişede etme, kapının anahtarı bu sandığınkiyle aynı" demişti.

 

Gülümseyerek onu onayladım. Ve gitmek için kapıya yöneldim.

 

"Amaris" büyükannemin seslenmesi ile başımı ona çevirdim. "efendim büyükanne"

"bu bizim sırrımız tamam mı kimse bilmemeli"

"pekala!"

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Odamın kapısına geldiğimde kapıyı açtım. İçeri girip kapıyı kapatarak odanın köşesindeki dolabıma ilerledim.

 

Geceliğimi içinden alıp üstümü değiştirdim. Dolabımın

Sol tarafına geçip diz çöktüm yerdeki tahtanın ufak deliğine parmağımı takıp kaldırdım.

 

İçerisine koyduğum küçük tahta kutudan anahtarımı aldım ve kısa tahtayı yerine koydum. Ayağa kalkıp makyaj masamın yanına ilerleyip tabiresine oturdum.

 

Sol çekmecesinin kilidini anahtar ile açıp içerisinden küçük bir defter çıkarttım. Bu annemin bana ölmeden önce verdiği defterdi. Ben dört yaşındayken.

 

Annem öldükten kısa süre sonra büyükannem vefat etmişti. Aslında annemin büyükannemden önce vefat etmesi biraz tırajikti.

 

İçerisine bazen küçük resimler, bazen ise günlük gibi kullanıp içimi döküyordum.

 

Yazdıklarım genelde o gün yaşadığım kısa olaylar olurdu yada hissettiğim duygular. Ama her zaman yağmur yağdığı akşamlar deftere ufak eskizler çizerdim. Resim çizmekte iyiyimdir. Bu yeneğimi büyükannemden aldım. Fakat nişanlım buna karşı.

O geri kafalı her şeye karşı.

 

Alex her şeye burnunu sokan sinir bozucu bir insandı. Ne zaman dışarı çıkmak istesem yada bir şey yapmak istesem ya engel olur yada bir ton bahane bularak beni bunaltırdı.

 

"Tanrım, en yakın zamanda ölür umarım" diye mırıldanarak resim çizmeye devam ettim. İş uğruna yapılan bir nişanı ciddiye almak mümkün müydü? Hayır kesinlikle değildi.

Bunları düşünürken bir gül eskisi çiziyordum.

 

Yağmur durmuş ve yarım ay kendini göstermişti. Resim çizmeyi bırakalı bir süre olmuştu, kollarımı yastık olarak kullanarak kafamı masama koyarak geniş penceremden ayı bir süre izledim.

 

Zamanın geçtiğini anlamadan uykuya dalmıştım.

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Gözüme gelen ışık nedeniyle uykumdan uyandım. Yatağımda esnerken aniden gözlerimi açtım. Dün akşam yatağa yatmış mıydım ben?

 

Hızlı doğrulup masama baktım. Ben orada uyuyakalmamış mıydım? Fakat her şey olduğu gibi duruyordu. Ama yatağa nasıl geldiğimi kavrayamadım.

 

Herhalde gece yatağa geçtim de hatırlamıyorum.

 

Odamda sadece bir pencere vardı. Geniş arka bahçenize bakan duvar tarafında, giysi dolabım ve aynalı masamın arasındaydı. Büyük olduğundan gündüz ışık sorunu çekmiyordum. Bütün ıda aydınlanıyordu.

 

Saatin daha erken olduğu aşikar idi. Yataktan kalkarak masama ilerledim,defterimi ve anahtarı alarak eski yerlerine koyduktan sonra yatağıma döneceğim sıra bir ses duydum. Ne adım sesine benziyordu, ne de gıcırdama sesine.

 

Kapıma yaklaşıp kulbu yavaşça indirdim. Kapıyı hafifçe açıp kafamı dışarı çıkararak koridora baktım. Kimse yoktu. Bu kata ben ve dadımdan başkası pek çıkmazdı zaten.

 

Kapıyı biraz daha açıp koridora çıktığımda. Ayağım yerde olan sert bir şeye şarptı. Hızla yere baktığımda siyah küçük bir sandık vardı.

 

Eğilip tahta kutuyu elime aldım. Kapağının üzerinde gül işlemesi vardı. Kutuyu yan çevirip kilit kısmına baktım. Sararmış bir kağıt kilit kısmına sıkıştırılmıştı.

 

Mermer merdivenlerde sesler duyduğumda acele ederek odama girdim ve kapımı kapattım.

 

Makyaj masamın yanına gittim ve kutuyu çekmecelerinden birine koyarak çekmeceyi kapattım ve yatağıma döndüm.

 

Saatin hala erken olduğuna bakılırsa hizmetliler uyanmıştı.

 

Yatağıma yerleşip tekrar gözlerimi kaparak uyumaya çalıştım.

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Aşağı kattan gelen sesler üzerine gözlerimi araladım. Gözlerimi açıp yatakta oturur pozisyonda esnerken kapı hızla açıldı.

 

"ne oluyor böyle kapı çalma nedir bilmez misin Eve? " nefes nefese cevapladı.

 

"tanrım daha önce hiç bu kadar hızlı çıkmadım bu merdivenleri," "ne beter şeymiş!"

 

Şaşkın hali komik olsada ciddi görünüyordu. "ne bu telaş mühim bir şey mi oldu?"

Bayan Eve annem ve büyükannem öldükten sonra bana bakmaya başlamıştı ve çok yakındık. Yarı annem sayılırdı ama bazen bana fazla karışıyordu.

 

"Baban," hala nefes nefeseydi ve odanın köşesindeki sandalyeye oturarak devam etti. "baban ve Bay Alex dün yaptıkları konuşmada evliliği erkene çekmişler"

 

"şaka falan mı yapıyorsun sen?" Aceleyle ayağa kalktım ve karşısına dikildim.

 

"duyunca bende çok şaşırdım elim ayağım birbirine girdi! Alelacele yanınıza geldim ama biraz pervasiz davrandım hoş gör beni."

 

"Onun lafı olmaz zaten merak etme. Fakat ne bu ani karar anlamadım ben" diye cevaplayınca. "Düğün hazırlıklarına başladılar hanımım. Bir iki gün içerisinde düğünü yapacaklarmış" başımdan kaynar sular döküldü.

 

"Ay nedir benim bu başıma gelen?" Elimi alnıma koyarak yatağımın yanına gidip oturdum.

 

Dadım Eve'in yüzüne hayretle bakarken açık kapıdan içeri giren bir hizmetli eline büyük bir kutu getirmişti. "Bay Alex gelinliğinizi seçmiş hanımım, bunu giymeniz gerekiyormuş"

 

Hala bu kararı sindireme miştim ve gelinliğimi bile seçmiş miydi yani? Ne saçmalıyor bu adam be!

 

Dadım kutuyu alıp hizmetliyi odadan yolladı ve kapıyı kapattı. İçinden gelinliğü çıkarttı ve yatağımın üstüne serdi.

 

kabarık kollu, dekolteli ve kabarık etekli bir elbiseydi. Uzun kolluydu ayrıca dekolte kısmında taş işlemeleri vardı.

 

"Bay Alexin güzel bir zevki varmış" dedi dadım.

 

Gelinliği kenara çekerek yatağa uzandım. "eminim o bile seçmemiştir", "Benimle evlenmek için bu kadar acele ediyor fakat sokak aralarında başkaları ile sürttüğüne eminim!" Dadımın gözleri fal taşı gibi açıldı. "O nasıl sözler öyle ağzından çıkıyor! Bunları mı öğrettim ben sana, hem babana karşı çıkabilir miyiz ki evlenmek istemiyorum diye dikil karşısına"

 

"Kusura bakma Eve.. aklım karıştı."

Yanıma, yatağa oturdu ve ellerimden tuttu. "Seni anlıyorum Amaris. Bak ne diyeceğim..."

 

Dikkatle ona baktım "gül çalılıklarının ilerisinde bahçe duvarının yanında diki olan söğüt ağaçlarının arkasında olan delik, hala duruyor. O kırık duvarı babana asla söyemedim."

 

Gözlerim kocaman açıldı "ciddi misin!" Hızlıca boynuna sarıldım.

 

İki-üç yıl önce o duvardaki delikten her zaman kaçardım ve babam nasıl kaçtığımı asla öğrenemezdi. Bir gün dadıma yakalanmıştım ve beni babama söyleyeceğini, bir daha kaçamayacağımı derdi. Ama yanılmışım ve beni hiç haber etmemiş.

"Eve sen mükemmel bir dadısın biliyorsun değil mi" diyerek gülümsedi. "Teşekkürler Amaris" oda bana gülümsedi ve karşılıklı sarıldı.

 

Ama o an ki kısa mutluluk gelinliğe bakışım ile sona erdi.

 

Alex koyu kahverengi saçları ve kahve gözlü uzun boylu bir adamdı. Aynı zamanda aşırı kıskanç cimri ve kendini bilmişti.

 

"Aşk evliliği yapmak isterdim" dedim

 

Dadım sakin bir ses tonu ile "sen ilk önce kaçmaya bak" dediğinde kafamı sallayarak ayağa kalktım. Dolabımın yanına gidip eğildim. Gideceğim zaten birileri öğrense bir şey olmazdı.

Anahtarımı alarak masama ilerledim ve defterimi aldım. Diğer önemli gördüğüm şeyleride alarak elde taşıması kolay bir torbaya koyarak ağzının iplerini sıkarak düğümledim.

 

Dadım Eve'e dönerek "çok teşekkür ederim Eve" dedim. Tekrardan dolabıma ilerledim ve içerisinden mavi ve beyaz renkte kabarık kollu, kare yakalı elbisemi alarak tahta paravanının arkasına geçtim.

 

Ben giyinirken, "bir ihtimal gece vakti beni yatağıma yatıran kişi sen miydin?" Diye sordum.

 

"Hayır, neden sordun hanımım" diye sordu. Bir süre cevap vermedim. O sırada elbisemi giymiş ve paravanın arkasından çıkmıştım.

"Hiç, öylesine sordum"

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Güneş batmaya başlamıştı. Dadımı yanıma çağırdım ve torbamı ona uzattım. "Bunu aşağı bahçeye indir güllerin arasına saklayı ver" dediğimde onayladı ve gitti. Bende aynada kendime bakmaya başladım.

 

Daha sonra odadan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. O sırada, geçen sefer gördüğüm üstü örtülmüş tabloyu fark ettim. Yanından geçerken altına yazılı isme kısa bir bakış atarak ilerlemeye devam ettim. '-iam Darren'

 

Merdivenlerden inmeyi bitirdiğimde bahçe kapısına ilerlerken, arkamda birisi adımı seslendi.

 

"Hazırlıkları görmeye mi geldin Hayatım?" Hayatım?

 

Hızla arkamı döndüğümde Alex dibimde duruyordu. "Hayatım derken? Diye sordum. Sırıtarak bir adım attı. "Evet hayatım. Beğenmedin mi? Sonuçta bir gün sonra, yıllarca sana bu şekilde sesleneceğim." O adım attıkça ben geri gidiyordum. "Babam nasıl ikna oldu?" Duvara kadar gelmiştik ve arkamda sadece bahçeyi gösteren pencere vardı. "Senin gibi güzel, akıllı ve asil bir kızı her erkek ister, buda bir çok tehlikeye yol açar. Seni kaçırmak, kullanmak isterler,"

 

"Bende bunu babana ilettiğimde çok sevdiği kızını korumak için hemen kabul etti. Sevinmedin mi?" Dudağını haifçe büzerek üzgün bir yüz ifadesine büründü. "Ya ne demezsin sevinçten yerimde duramıyorum."

Tekrar sırıttı. Ben yanından geçecekken ellerini iki yanıma duvara koydu.

"Bak" kafasını hafifçe salladı. Arkamı döndüğümde bahçenin süslendiğini gördüm. "Hazırlıklar devam ediyor ve yakında bitecek, bence sende hazır olmalısın." Diterek aniden çekildi ve yanımdan uzaklaştı. Arkamı döndüğümde çoktan gitmişti. Pislik.

 

Bahçeye girdim ve direkt gül çalılıklarına ilerledim. Etrafı kolaçan ettikten sonra eğilip gül çalılarının aralarına bakındım. Gözüm torbaya iliştiğinde elimi uzattım. Torbayı çıkarırken elim güllerin dikenine battı ve ufak bi yara oluştu.

 

Oyalanmadan ilerledim ve söğüt ağaçlarının yanına gelmiştim. Ağaçlara yaklaştım. Eğilerek ağacın uzun dallarını kenara çekerek gizli deliği ortaya çıkardım. Torbayı ileri deliğin içine atarak sürünerek yavaşça ilerledim.

 

İçimde durduramadığım bir his vardı. Korku, panik ya da heyecan? Bilmiyorum ama mutlu da hissediyorum.

 

Delikten çıktıktan sonra ellerimden yardım alarak ayağa kalktım. Torbamıda yerden alıp ilerlemeye devam ettim. "Belkide daha rahat bir elbise gitmeliydim" en sade elbise en rahatsız olanıydı ama giyerken hiç akıl edememiştim.

 

Ormanın içinde sayılan ve benim özel alanım olan bir kulübe vardı. Orayı sadece büyükbabam ve ben bilirdim. Büyükbabam ölmedi, ama uzun zaman önce kayboldu ve bulunamadı. Bu kulübeyi benim için yani bizim için yapmıştı ama onunla pek vakit geçirememiştik. Bir süre orada kalıp daha sonra bir şekilde kasabaya veya başka yere gidecektim.

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

Uzun süre yürüdükten sonra klübenin bukunduğu yere gelmiştim.

Tek oda ve katlı olan koyu kahve renge sahip bir kulübeydi. Kapıya yaklaşıp torbayı yere bıraktım. Klübenin köşesine yaklaşıp parmak uçlarımla yükselip çatıs kısmına saklanan anahtarı aldım, kulübe çok yüksek olmadığından ulaşması zor değildi.

 

Tekrar kapıya ilerledim ve anahtarı kilide taksrak çevirdim. Kapı açıldığında torbamı yerden alıp içeri ilerledim. İçeri girdiğimde çok ağır bir rutubet kokusu vardı. Torbalı tek kişilik yatağa bırakarak hızla pencerelere ilerledim. İki küçük pencereyide açtıktan sonra ortam biraz havalanmıştı.

 

İçerisi bir masa-sandalye küçük bir kilim ve bir yatakla dekore edilmişti. Hava kararmaya başlamıştı. Masanın yanına giderek çekmecesini açtım. İçindeki mum ve kibriti aldım. Mumu masaya koyarak kibriti kutusundan çıkıp mumu yaktım. Hava bu bölgede biraz hızlı karardığından hava kararmıştı. Yatağa ilerleyerek torbamı aldım ve masaya götürdüm. İçini açtığımda aldığım eşyaların yanında bir kaç dilim ekmek ve peynir vardı. Eve beni düşünmüş ve içine koymuştu. Bana bir iki gün yeterdi bunlar, zaten fazla kalmayacaktım burada. Belkide sadece bu gecelik. Babam bütün orman dahil tüm kasabayı arayacaktı muhtemelen. Aç ommadığım için torbanın ağzını kapattım ve yatağa gittim. Ne kadar erken kalksam kâr olurdu. Yayağın üzerindeki beyaz örtüyü kaldırdım, örtü ile eşyaları kapatınca toz tutması zorlaşıyordu. Ayakkabılarımı çıkarttım ve yorganı kaldırarak uzandım ve üzerimi örttüm. Yatağa yerleştikten sonra gözlerimi kapattım.

 

Ben uykuya dalmak üzereyken yakınlardan gelen bir uluma uyumama engel oldu. Sanırım bu gece uzun olacaktı.

 

━━━━⊱⋆⊰━━━━

 

 

kuduğunuz için teşekkür ederim 😔😔🤍🤍

Loading...
0%