Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Kᴇᴅɪʟᴇʀ Bᴀʜᴄ̧ᴇꜱɪ

@roselson

MEDYADAKİ DİĞER BÖLÜMÜN SPOİLER'I. OKUDUKTAN SONRA BAKSANIZ DAHA İYİ OLUR.

 

Korkusuzca koşuyorum ama seni kaybedeceğimden korkuyorum.

Haykırıyorum...

Kaç kere haykırdığımın önemi yok, bir kere daha haykırıyorum.

Etrafımı saran bitkiler ve hayvanlar.

Toz toprak olsam bile geri istiyorum sizi.

 

🎶Stray Kids-FNF🎶

 

" Ne işimiz var burada ya?" dedi Seungmin etrafa bakarak.

 

Changbin Seungmin'e göz devirdi. "Çok söyleniyorsun Seungmin."

 

Minho beraber yürüyen Seungmin ve Changbin'in arasına girdi. "Dağ bayır gezmemizin vakti mi? Chan'la Hyunjin yok. Farkında mısınız?"

 

Han da aralarına girdi. "Senin seveceğine eminim Minho hyung."

 

Üyeler bir dağın başında yürüyorlardı. Etrafta hiçbir şey yoktu. Güneş tepedeydi. Ama yakmıyordu. Hafif rüzgar esiyordu. Ne kadar yürüdüklerini kendileri bile hatırlamıyorlardı.

 

Gözlerini yine bir hiçliğin ortasında açtılar. Neden burada olduklarını biliyor gibiydiler ama tam oturtamıyorlardı kafalarında.

 

Minho bir kaşını kaldırdı. "Sen biliyor musun nereye gittiğimizi?"

 

Han gülümsedi. "Yok ama iyi bir yere gideceğimizi hissediyorum."

 

Üyeler küçük bir ev görünce durdu.

 

"Gideceğimiz yerin burayla bir ilgisi var mı?" dedi Minho eliyle evi göstererek.

 

Felix etrafa baktı. "Etrafta başka bir yer yok. Bakmaktan zarar gelmez."

 

Üyeler hareketlendi. Minho arkalarında kaldı. "Ne malum bize saldırıp dalak, böbrek doğramayacakları?"

 

Seungmin arkasını döndü, gözlerini devirdi. "Niye böyle bir şey yapsınlar?"

 

Minho Seungmin'i taklit etti. "Niye böyle bir yerde evleri var?"

 

I.N Minho'ya doğru yaklaştı. "Siz böyle deyince biraz korktum."

 

Changbin I.N'in koluna girdi. "Korkma I.N. Bildiğimiz Minho işte."

 

Üyeler eve yaklaşıp kapının önünde durdular.

 

Felix elini kapıya doğru yaklaştırdı ama vurmadı. "Çalmalı mıyım? İçime kurt düşürttü Minho hyung."

 

Minho sanki eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmamış gibi konuştu. "Boşuna mı geldik, çal işte."

 

Felix kapıya yavaşça vurdu.

 

Kapıyı yaşlı bir kadın açtı. Kadın önce üyeleri süzdü ve durumu açıklamak isten Felix'i eliyle durdurup lafa girdi. "Ben de sizi bekliyordum. Hoşgeldiniz."

 

Minho garip bakışlarıyla önce kadını süzdü. "Bizi nasıl bekleyebilir? Haber mi verdik geleceğiz diye?"

 

Üyeler eve girer girmez sanki içinde bulundukları ev ayakları altından kaymaya başlamıştı. Ev yavaşça kaybolmuş, yerini kedilerle dolu bir bahçe almıştı.

 

"Ne oldu lan az önce?" dedi Seungmin.

 

Hepsinin yüzü şaşkınlık içindeydi.

 

"Bu nasıl olur?" dedi Han.

 

"Ev nereye gitti?" dedi. Changbin.

 

"Nasıl geldik buraya?" dedi I.N.

 

Minho yeniden gözlerini devirdi. "Gözlerinizi uçsuz, bucaksız, ıssız bir yerde açtığınıza şaşırmadınız da burada mı şaşırıyorsunuz?"

 

Han hayret içindeydi. "Onunla bu aynı şey mi? Boyut değiştirdik resmen."

 

"Boyut değiştirmediniz. Sadece bahçeye ulaşmak için bedel ödemeniz gerekiyor." dedi kadın.

 

Önlerinde kedilerle dolu bir bahçe vardı. Bahçeye tamamen geçmeleri için önce bir kapıdan geçmeleri gerekiyordu.

 

"Ne bedeli?" dedi Felix sorgulayarak.

 

Kadın bir adım attı bahçeye doğru. "Bahçeye geçmek istiyorsanız içinizden biri bir bedel ödemek zorunda."

 

"Kim?" dedi Han.

 

Minho'nun derdi bambaşkaydı. "Niye bize öncesinde seçenek sunmadınız? Belki biz geçmek istemeyecektik."

 

"Bugün sana şeçenekleri ben vermiyorum ve seçenekleri de sen seçmiyorsun Minho. Bedeli ödeyecek kişi sensin."

 

Minho anlamadı. "Ne demek istiyorsunuz?"

 

Kadın diğer üyeleri gösterdi. "Arkadaşların yaşasın istiyorsan,"

 

Minho durup kardeşlerine baktı. Kardeşleri de ona... Ortamda gergin bir hava söz konusuydu.

 

"Bahçedeki kedileri beslemeni istiyorum. Sonra bu evrenden çıkabilirsiniz."

 

Minho tuttuğu nefesini verdi. "Bir an çok korktum 'Elini kesip ver.' diyeceksiniz diye. Hem burası olmadan da bir yolunu bulabiliriz belki."

 

Kadın kendinden çok emindi. "Bulamazsınız. Başka yol yok. Tabii yine siz bilirsiniz kalmak ve gitmek de bir seçenek.."

 

Minho kadının lafını bölmek istedi az önce söylediklerine ithafen ama kadın devam etti. "Ama İkisinin sonu da burada biteceği için neden seçenek olsunlar değil mi?"

 

Bu hiçbir seçeneğiniz yok demekti kadının nezlinde.

 

"Sizce kedileri beslemek bir 'bedel' için fazla kolay değil mi? Adımı bilmeniz kedilerle de aramın iyi olduğunu bildiğiniz anlamına geliyor."

 

Kadın güldü. "Ben öyle düşündüğün gibi biri değilim. Yaşlı bir kadınım. Bazı şeyleri yapamıyorum. Bedeller kime göre kolay kime göre de zordur. Hyunjin burada olsaydı ve ona yaptırsaydım ona da çok zor gelecekti."

 

Minho önündeki kapıya baktı. Bu 5 saniye bile yetmişti bazı şeyleri sorgulamaya. Yavaş adımlarla kapıya ilerledi ve kapıyı açtı. Onu büyük bir manzara karşıladı. Birsürü kedi ucu bucağı gözükmeyen 'bahçede' koşturuyordu.

 

Minho arkasından gelen kadına baktı. "Bu kadar kediyi nasıl besleyeceğim?"

 

"Boşuna seçmedim seni. Yapabileceğini biliyorum."

 

..... 🍃🫀.....

 

Lee Know'un işi sonunda bitmişti. 200'den fazla kediyi beslemişti kardeşleri için. Soluklanmak için oturduğunda üyeler de yanına gelmişti.

 

Seungmin Minho'nun omzuna vurdu.

"Bir bitiremedin Minho hyung ya. Yorulduk."

 

Minho sinirle yorgunluk arası güldü. "Ne yaptın da yoruldun ha Kim Seungmin?"

 

Seungmin güldü. "E bekledik o kadar. Popom ağrıdı."

 

Minho son gücünü de Seungmin'i vurmak için harcamıştı.

 

Bu sefer de Han Minho'ya yaklaştı. Ve gülümsedi.

 

"Teşekkürler hyung"

 

"Ne demek canım. Kediler benim ilgi alanım biliyorsunuz, kolay işti. Hadi gidelim. Yeterince durduk bu saçma sapan yerde." Minho ayağa kalkmaya çalıştı.

 

"Önce biraz kedileri sevelim mi? Lütfen." I.N ellerini önünde birleştirdi yalvarır gibi.

 

Minho "Tamam, hadi biraz çabuk olun. Ben de biraz soluklanayım şurada." dedi ve kendini resmen yüzüstü yere attı.

 

..... 🍃🫀.....

 

"Rüzgar çok iyi. Bayağı huzurlu hissettiriyor."

 

Minho başını yerden kaldırdı. Bu ses çok tanıdıktı.

"Chan hyung?"

 

Minho Chan'ın sesini duymuş ve etrafta onu aramaya başladı.

 

Chan'ın üyelerden bayağı uzakta yerde uzanıyordu. Oradan sesini nasıl duyduğuna biraz şaşırsa da çok üstünde durmadı ve Chan'a doğru koştu.

 

"Chan hyung?"

 

Chan ses vermedi.

 

Daha gür bir sesle seslendi Minho. "Chan!"

 

Chan önce gözlerini yavaşça açtı. Yerinde biraz doğruldu.

 

"Lee Know." Sesi çok sakindi.

 

"Neredeydiniz Chan? Hyunjin nerede?" Etrafında döndü ve bir yerlerde Hyunjin'i de görmeyi amaçladı ama o yoktu.

 

Chan ayağa kalktı ve güvenle başını eğdi. "Benim yanımda, merak etme."

 

"Niye bizim yanımıza gelmiyorsunuz?"

 

"Sen niye bizim yanımıza gelmiyorsun?" dedi Chan aynı sakinlikle.

 

Minho'nun kafası iyice karıştı. "Ne demek bu?"

 

Minho elleriyle saçlarını karıştırdı. "Ne saçmalıyorsunuz siz? Bugün hepiniz bir garipsiniz."

 

Chan ayağa kalktı. "Seçeneklerini başkalarının seçmesi mi yoksa seçeneklerini kendin mi seçmek seni daha çok mutlu eder?"

 

Lee Know ne düşüneceğini başta bilemedi. Ona tepkisizce bakan Chan'ı izledi bir süre. Chan aynı tepkisizliğiyle ona bakmaya devam ediyordu. Lee Know cevap vermezse böyle süreceğini düşünüp cevap verdi. "Seçenekleri kendim seçmek tabii ki."

 

"O zaman sana iki seçenek versem: Ya benimle geleceksin ve yaşamaya devam edeceksin ya da onların yanına gideceksin ve onlarla öleceksin."

 

Minho'nun gözleri büyüdü.

"Chan sen ne diyor-"

 

"5 saniyen var."

 

Minho düşünmeden onlara doğru koşmaya başladı.

 

Chan arkasından bağırdı. "Vazgeçtim Lee know. Bugün seçeneklerini başkası seçecek.

Benim seçeneklerimde seni yaşatmak ve öldürmek vardı ve ben seni yaşatmayı seçtim."

 

..... 🍃🫀.....

 

Minho nefesler içersinde kendine gelmiş, sanki gerçekten koşmuş gibi nefes nefese kalmıştı. Hemşireler ve doktorlar çoktan yanına gelmişti.

 

Minho hızla doğruldu ve yüzünü ekşitti. Canı acımıştı.

 

Önündeki doktorun kollarından tuttu. "Yaşıyorlar mı?"

 

"Yaşıyorlar." dedi doktor. Minho'yu yavaşça yerine yatırdı.

 

Minho hala nefes nefeseydi ve etrafına baktı. "Chan iyi mi?"

 

..... 🍃🫀.....

 

Minho sabah 4 civari uyanmıştı. Leena Minho'nun uyanma haberini alır almaz yanına koştu.

 

"Nasıl hissediyorsun?" dedi Leena.

 

Minho hala gördüğü rüyanın etkisideydi. "Hepsi çok saçmaydı."

 

Leena dediğini anlamadı. "Nedir saçma olan?"

 

Leena'yı duymadı. "Gerçek olsaydı gerçekten kafayı yiyebilirdim."

 

Minho Leena'ya baktı. "Chan hyung gelmeyecek mi? Beni o çağırdı. Şu an görmek isteyeceğim tek insan olabilir."

 

Leena'nın yüzü düştü. "Anladım ama henüz tam,"

 

Leena ne diyeceğini biliyordu. Chan hazır olmayabilirdi. "İyi hissetmiyor."

 

Minho doğrulmaya çalıştı. "Kötü bir şeyi yok, değil mi?"

 

Leena elini Minho'nun omzuna koydu. "Hayır, hayır sadece biraz daha dinlenmesi gerek ayrıca sen de öyle, tamam mı?"

 

Lee Know kafasını sallamakla yetinmişti.

 

..... 🍃🫀.....

 

Minho uykuya daldıktan sonra Hyunjin'in yanına geçti. Hyunjin'in de artık bir riski yoktu. O da odasına geçebilirdi.

 

"İyi gördüm seni." dedi Leena.

 

Hyunjin gülümsedi. " İyiyim ama sıkıldım."

 

Leena da gülümsedi. "Birazdan odana çıkacaksın. Bir tehliken yok artık."

 

"Sevindim. Chan hyung o da gelir değil mi yanıma?" Sesi heyecanlı çıkıyordu.

 

"Gelir tabii." dedi Leena gülümsemeye çalışarak.

 

Hyunjin'in gülen yüzü soldu bir anda. Lee Know'un yattığı tarafa doğru döndü. "O nasıl?"

 

"Minho'dan mı bahsediyorsun?"

 

Kafasını salladı.

 

Leena da o tarafa baktı. "İyi. Biraz daha bekleyeceğiz sadece. İstersen gitmeden kendinizi yormadan biraz konuşturabilirim sizi."

 

Hyunjin telaşlandı. "Yok, yok yorulmasın şimdi. Biz o iyi olunca... Yani biraz daha iyi olursa ki olur tabii ki. O zaman konuşuruz."

 

Chan nasıl Hyunjin'le konuşmaya hazır değilse Hyunjin de Minho'yla konuşmaya hazır değildi. Birbiriyle göz göze gelmek belki onlara son anlarını hatırlatacak ve iyi hissetirmeyecekti.

 

Leena gülümsedi. "Tamamdır. 1-2 saate odanda olursun. "

 

..... 🍃🫀.....

 

Leena Hyunjin'i ziyaret ettikten sonra Chan'ın yanına gitti. "Günaydın Chan."

 

Chan yanındaki bir hemşireyle yavaş yavaş yürümeye çalışıyordu. Ameliyattı, adranelindi, yoğun bakım derken vücudu çok yorulmuş, ister istemez yeni geliyordu kendime. "Günaydın."

 

"Nasılsın?"

 

Fiziksel olarak iyileşiyordu Chan.

"Daha iyi." dedi gülümsemeye çalışarak.

 

Leena Chan'ın dosyasına bir şeyler yazdı "Bunu görebilmek güzel."

 

Chan yatağına oturdu. "Lee Know uyanmış."

 

Leena başını dosyadan kaldırdı. "Evet, gayet iyi. Merak etme. Uyandığında seni sordu. Gitmek istersen... Hem Hyunjin de seni görmek istiyor."

 

Chan başını eğdi. "Yapamam."

 

Leena o duygunun geri gelmemesini diledi yeniden. "Neden?"

 

Chan başını kaldırmadı. "Onlara bunu ben yaşattım. Şimdi bir şey olmamış gibi çıkamam karşılarına."

 

Leena sesinde çaresizlik vardı. Chan'ı tanımanın çaresizliği vardı."Sen bir şey yapmadın ki. Konuşmuştuk bunları. "

 

"Yapamam Leena. Tehditlerine rağmen iptal ettirmeliydim ama yapmadım. Bencillik ettim." sesi ağlamaklıydı.

 

Leena'nın sesinde yalvarış vardı. "Lütfen Chan, aş bunları. Belli ki sana ihtiyaçları var."

 

Chan başını kaldırdı. Göz ucuyla Leena'ya baktı. "Lütfen Leena zorlama beni, lütfen. Yapman gereken bir şey yoksa... Sanırım biraz yoruldum ."

 

Chan yoruştu. Ama o an için değil. Chan yorulmuştu.

Çünkü kafasındaki sesler yormuştu onu.

O gecedeki çığlıklar yormuştu onu. Yapamadığı şeyler yormuştu. Yapamayacakları şeyler yormuştu.

Chan ilk defa yaşadığı için yorulmuştu. Chan dinlenmek istiyordu onlar ve kendi için...

 

 

 

 

 

Loading...
0%