Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Mᴇʟᴇᴋʟᴇʀɪɴ Mᴀꜱᴀʟı

@roselson

MEDYADAKİ DİĞER BÖLÜMÜN SPOİLER'I. OKUDUKTAN SONRA BAKSANIZ DAHA İYİ OLUR.

Yatağımda dönüp duruyorum.

Kafamın içinde o sesler.

Onları atmalıyım

Şimdi ya da ASLA.

 

🎶Stray Kids-Social Path🎶

 

Kuş sesleri, hafif rüzgar ve çiçeklerin kokusu. Normalde huzur hissedilecek bir yer üyeler için korkudan başka bir şey hissettirmiyordu.

 

"Artık gözlerimi açmaktan korkuyorum." dedi Seungmin.

 

Felix yavaşça gözlerini açtı.

 

"Açayım mı gözümü? Gerçekten ben de tırsıyorum." dedi I.N.

 

Felix yanındaki I.N ve Seungmin'e baktı. "Niye öyle duruyorsunuz? Açsanıza."

 

I.N'in sesi sitemliydi. "Yoruldum ben Felix Hyung. Sürekli saçma sapan yerlerde gözümüzü açıyoruz."

 

Felix etrafa baktı. "Açın, açın bu seferki çok güzel. Masallarda gibiyiz."

 

Seungmin ve I.N yavaşça gözlerini açtı.

 

I.N sinirle bağırdı. "Eeeh yeter be!"

 

Felix şaşırarak I.N'e döndü. "Ne oldu?"

 

I.N eliyle bulundukları yeri gösterdi. "Yine uçurum."

 

Seungmin umutsuzca başını öne eğdi. "Travmalarım tetiklendi. Şu an bir yerden Changbin ve Chan hyung çıkacak gibi gerçi - bunu diyeceğimi ben de tahmin etmezdim ama - şu an bir yerlerden chan hyungun çıkmasını çok isterdim."

 

Felix, Seungmin ve I.N'in aşağıya bakmalarını sağladı. "Aşağıya bakın."

 

I.N etkilenmişti. "Vayy"

 

Felix, Seungmin ve I.N bir uçurumun ucundaydılar ama bu sefer karanlık hakim değildi. Uçurumun aşağısı bir kasabaydı. Çocukların oyun sesleri, insanların birbirleriyle konuşmaları... Huzurlu bir ortam vardı.

 

Seungmin geriye doğru gitti. "" Bence biz öldük.

 

I.N'in gözleri açıldı. "Nasıl öldük?"

 

Seungmin devam etti. "Baya öldük. Bu kadar huzurlu bir ortamda olmamızın imkanı yok."

 

Felix gözlerini devirdi. "Saçmalama Seungmin. Nasıl ineceğiz aşağıya?"

 

Seungmin Felix'e döndü. Gördüğü şeyle gülme krizine girdi. "Hahahahaha bence biz ölmesek de sen kesin öldün hahahahahahah."

 

Eliyle Felix'i gösterdi. "Bunun başka bir açıklaması olamaz çünkü."

 

Felix kendine baktı. "Ne saçmalıyorsun ya?"

 

Seungmin hala gülüyordu. "Kanatların var Felix. Melek olmuşsun hahahhahahah."

 

Seungmin'in gülmesi bir anda durdu. "Bu durumda biz de öldük."

 

Seungmin yavaşça kendine baktı. Onunda aynı şekilde kanatları vardı. Şimdi gülme sırası Felix'deydi. "Hahahahahaah"

 

I.N düşünceliydi. "Cidden öldük galiba. Burası da Cennet. Bu durumda bir sinyal falan gelmesi gerekmez miydi öldüğümüze dair?"

 

Seungmin emin bir tavırla konuşmaya başladı. "Aynen Jeongin. Önce yazılı metin gönderiyorlar öldüğümüze dair. Sen de ölmek istiyorsan onu onaylıyorsun."

 

I.N gözlerini devirdi Seungmin'e karşı. "E madem öldük. Buradan atladığımızda bir şey olmayacak."

 

"Yine sen bilirsin ama bence sen sana verilenleri kullan." dedi Seungmin kanatları göstererek.

 

Felix sıkılmıştı. "Ne saçmaladınız ya? Ölme falan yok. Yani ölsek hissederdik bir şekilde bence. Bu kanatlar nasıl kullanılıyor?"

 

Felix kanatlarını oynatmaya çalıştı ama bir sonuç elde edemedi. Daha sonra onlara gelen birisini fark ettiler.

 

Seungmin eliyle geleni gösterdi. "Korkmayın ama buraya 'bir şey' geliyor."

 

Felix o Seungmin'e baktı. "Bir şey mi?"

 

"Bir şey işte." dedi Seungmin eliyle göstererek.

 

Üçü de oraya baktı.

 

Yabancı üyelerin olduğu tepeye yanaştı. "Ee niye gelmiyorsunuz? Burası çok güzel."

 

Seungmin göz devirdi. "Havuza çağırıyor sanki."

 

"Şey kusura bakmayın. Biz tam olarak nasıl kullanılır bilemediğimizden... " dedi Felix kanatları göstererek.

 

Yabancı gözlerini devirdi. "Üff siz çaylaksınız. Kaç kere dedim çaylak göndermeyin diye."

 

Seungmin bir adım attı yabancıya doğru." Sensin çaylak. Lafa bak. 6 yıl oldu neredeyse. "

 

Felix koluyla Seungmin'i dürttü." Onu demiyor Seungmin."

 

Yabancı onların yanına indi. "İş bilmeyen meleği niye gönderirler ki gerçekten anlamıyorum."

 

Seungmin süzdü yabancıyı. "Göster de öğrenelim aslanım. Sana acayip gıcık oldum."

 

Yabancı umursamadı. "Ne yapacağınızı biliyor musunuz peki?"

 

Üyeler seslerini çıkarmadı. Nefesini verdi yabancı. "Sizinle gerçekten çok işimiz var. Biz meleğiz. Bu kasabadaki insanları korumakla görevliyiz. Bu zamana kadar ki melek sayımız aslında yeterliydi ama son ki olaylar yüzünden melek sayısını arttırmaya karar verdik. Gerçi gönderilenlere bakıyorum da çok da değişen bir şey olmayacak gibi. "

 

Seungmin bir hışımla yabancının üstüne atlamaya çalıştı. Felix ve I.N onu tuttular. " Bak dalarım sana. Zaten 6 bölümdür oradan oraya sürükleniyoruz. Sinir kat sayım yüksek. Sabrımın son demlerini yaşıyorum. Melek falan demem yapıştırırım sana. İstanbul beyefendisi kişiliğimden çıkarma beni."

 

Melek bir adım geri çekildi. Bu sefer biraz tırstmıştı.

 

Felix zoraki blr gülümsemeyle Seungmin'e döndü. "Seungmin sakin olur musun? "

 

I.N'in amacı çok farklıydı. "Sonki olaylar dediniz. Ne oldu ki?"

 

Melek gözlerini Seungmin'in üzerinden çekti. "Bir haydut dadandı köye. Adı Chan mıymış ne?"

 

Felix, Seungmin, I.N hep birlikte bağırdılar. "Chan mı?"

 

Melek şüphelendi. "Tanıyor musunuz?"

 

Jeongin hemen atladı. "Evet bizim lide-"

 

Felix, Jeongin'i cimcikledi. "Ağğ kolum koptu."

 

Felix sırıttı. "Nerden tanıyacağız? Kaçtı mı peki?"

 

"Yok, yakaladık." dedi melek emin bir tavırla.

 

Hepsinin gözleri kocaman oldu. Yine aynı anda bağırdılar. "Nerede?"

 

Meleğin şüphesi oldukça artıyordu. "Niye size söyleyeyim?"

 

Seungmin göz devirdi. "Biz de meleğiz ya geri zekalı."

 

Melek başını sağa sola salladı. "Sadece yetkili melekler bilir yerini. Ben de bilmiyorum yani."

 

"Yetkili melekler nerede?" dedi I.N.

 

Melek tek kaşını kaldırdı. "Siz niye bunları bu kadar merak ettiniz?"

 

"Yani ilginçmiş. Buralarda çok böyle şeyler olmaz. Merak ettik derdini." dedi Felix riskli bir yalan söyleyerek.

 

Melek başını salladı. "Doğru. Çıkar yakında kokusu."

 

Felix aşağıyı gösterdi. "Şimdi biz buradan nasıl ineceğiz acaba?"

 

"Çok bir olayı yok." dedi melek. Daha sonra hepsini teker teker aşağıya itti.

 

Jeongin ve Felix aşağıya düşerken bağırıyorlardı. "Aaaaaa"

 

Seungmin ise sövmekle meşguldü. "Seni bir bulayım tekrar. Ayağımı ağzına sokucam bekle."

 

Hepsi yere güvenle indiler.

 

Seungmin volta atmaya başladı. "Kamera şakası. Başka açıklaması yok bunun."

 

I.N etrafına baktı. "Chan hyung ne alaka? Ne haydutluğu?"

 

Felix de onlardan farksızdı. "Ne yaşıyoruz tam olarak?"

 

Seungmin eylemine devam etti. "Abi kamera şakası. Gerçekten öyle."

 

Seungmin durdu ve bağırmaya başladı. "Minho, Changbin, Hyunjin, Han neredesiniz? Çıkın artık. Güldük, eğlendik yeter. Chan sen de çık. Her şey tamam da haydutluk nedir?"

 

"Robin Hood misalidir belki." dedi I.N.

 

Yerlilerden birkaçı Chan ismini duyunca korkup bağırmaya başladılar.

 

Felix sakinleştirmeye çalıştı korkanları. "Korkmayın, korkmayın. Lafın gelişi. Sorun yok."

 

I.N'e jeton yeni düşmüştü. "Kamera şakası olmasının imkanı yok."

 

Seungmin kafasını salladı. "Niye canım? Uyutup, uyutup önümüze sunuyorlar işte."

 

"Bunu niye yapsınlar?"

 

I.N elini karnına götürdü. "Hem karınlarımızdaki kurşun yaraları da bunun pek mümkün olmadığını söylüyor sanki."

 

Felix hemen konuyu değiştirdi. "Şimdi üçümüz de ayrılıp Chan hyungu arıyoruz. Doğru bilgiyi bize ancak o verebilir."

 

Seungmin etrafa baktı. "Nerede arayacağız? Burayı nereden bilelim."

 

Felix onayladı. "Doğru."

 

Jeongin etraftaki insanlarda göz gezdirdi. "Önce buradakilerle konuşalım. Bilen, gören illaki olmuştur."

 

Hepsi konuştukları gibi üçe ayrıldılar.

 

Seungmin yoldan geçen bir amcayı durdurdu. "Şimdi amcacığım haydut varmış burada. Siz gördünüz mü nerede?"

 

Amca tam duymadı. "Ne?"

 

Seungmin tekrarladı. "Haydut varmış."

 

Amca elini kulağına götürdü daha duymak için. "Ne varmış?"

 

 

Seungmin bağırdı. "Haydut, haydut. Chan'mış adı."

 

Adam biraz geriledi.

 

Felix bir adama baktı bir Seungmin'e. "Seungmin bağırma şöyle. İnsanları korkutuyorsun."

 

Seungmin kafasını salladı. "Ne yapayım? Duymuyor adam."

 

Amca sinirle baktı Seungmin'e. "Anma onun adını."

 

Seungmin nedenini anlamadı. "Niye?"

 

Adam yine duymadı. Seungmin gözlerini devirdi. Tekrar bağırdı. "Niye?"

 

"Anma işte." dedi ve gitti adam. Seungmin arkasından bakakaldı. "Bu Chan size ne yapmış olabilir acaba?"

 

..... 🍃🫀.....

 

I.N de yoldan geçen bir teyzeyi durdurmuştu. "Hah teyzem bir bakıcan mı?"

 

"Teyze sensin." dedi kadın ve tüylü çantasıyla Jeongin'e vurmaya başladı.

 

"Ağğh Tamam teyze ay abla kızma. Ben size bir şey soru-"

 

Teyze birkaç kez daha vurdu. "Sorma bana bir şey."

 

..... 🍃🫀.....

 

"Merhaba. Size bir şey sorabilir miyim?" dedi Felix.

 

"Tabii buyrun."

 

Felix'in karşısında genç, güzel bir kadın vardı.

 

"Bir haydut dadanmış kasabaya."

 

"Evet."dedi kadın ve anlamsız gülümsedi.

 

Felix anlayamadı. "Kendisini gördünüz mü?"

 

"Evet." dedi kız yine. Parmağını ısırmaya başladı ve şehvetli bir şekilde devam etti. "Çok yakışıklı bir şeydi. Saçları kıvırcık, uzun boylu. Kesin karın kasları falan vardır. Giydiği o daracık şeyden kol kasları belli oluyordu."

 

Kadın nefes verdi. Felix'in ağzı açık kalmıştı. "Oldu o zaman. İyi günler."

 

Kadın Felix'e yaklaşmaya çalıştı. "Sen de çok güzel gözüküyorsun."

 

Felix biraz geriledi. "Yok benim sahibim var."

 

Felix söylediği lafa ağzını buruşturdu. "Sahibim ne ya?"

 

Kadın etrafına baktı. "Hani, nerede? Tanışmak isterim o şanslı kadınla."

 

Kadın Felix'e inanmamıştı.

 

Seungmin Felix'e doğru yaklaştı.

"Felix bizden bir şey çıkmadı. Sende-"

 

Felix Seungmin'i kesti. "Hah işte geldi."

 

Kadın şaşırdı.

 

Felix tuttu Seungmin'in kolundan. "Şimdi bizim gitmemiz lazım. Hadi Canım."

 

Seungmin eliyle kendini gösterdi. "Canım?"

 

Felix Seungmin'i sürüklemeye başladı.

"Canım ne ya? Ay kusucam galiba."

 

Kimsenin olmadığı bir yere gelince durdular.

"Buranın insanı bir değişik." dedi Felix.

 

Seungmin bayılmak üzereydi. "Canım mı? Gerçekten mi? CANIM?"

 

Felix göz devirdi. "Lafın gelişi geri zekalı. Yiyecekti bizi biraz daha kalsaydık. Jeongin nerede?"

 

"Kusucam galiba." Yere doğru eğildi Seungmin. "Hodo conom."

 

Felix tekrar gözlerini devirdi.

 

"Resmen cehennemin dünya şubesi. Cennet falan yalan. Biz de şeytanız. Asıl melek de Chan." diyerek ortama giriş yaptı I.N.

 

Felix I.N'i süzdü.

"Ne oldu sana ya? Tüyler falan."

 

"Kafamda çanta parçaladı biri az önce. Neyse bırakın beni de. Kimse bir şey demiyor. Nasıl bulacağız Chan'ı?"

 

"Küçük bir yere benziyor aslında. Arasak belki buluruz." dedi Seungmin.

 

"Tamam dağılalım. Bulanla şu meydanda buluşalım." Eliyle meydanı gösterdi Felix.

 

"Hıhı aynen. Sonra buradaki zebaniler de Chan'dan cehennem kütüğü yapsınlar." dedi Seungmin.

 

Felix başını kaşıdı. "Doğru. Meydan olmaz."

 

"Bulan Stray Kids wooh desin. Bir şey desin işte. Kullanın o güzel seslerinizi." dedi I.N.

 

..... 🍃🫀.....

 

Üç tarafa ayrıldılar. Her biri terk edilmiş gördüklere yerlere bakıyorlardı.

 

"Hişt!"

 

Felix sesi geldiği tarafa döndü ama kime yoktu.

 

"Hişt! Burdayım."

 

Chan bir kapının ağzında Felix'e bakıyordu.

Felix mutlu olmuştu. Yavaş ve farkedilmez adımlarla Chan'a yaklaştı.

 

"Chan seni çok özlemişim." deyip sarıldı Felix.

 

Chan ona sarılmadı ama hafif gülümsedi. Felix bir tuhaflık olduğunu anladı. "Ne oldu Chan? Hem sen neden haydut oldun ki?"

 

"Haydut mu?" Chan güldü. "Böyle mi kandırmışlar sizi?"

 

Chan durdu ve düşündü. "Belki de kandırmamışlardır insanların hayatlarını çalan bir haydutumdur ama bu dünyada değil. Dışarıdan huzur dolu masal diyarı gibi görünen bu yer 5 dakika sonra yerin dibine gömülecek."

 

Felix korktu. "Ne diyorsun sen?"

 

Chan'ın gözleri doluydu. "Buradaki insanların hepsi şeytanın ta kendisi. Gördüğünüz her şey size göründüğü kadar iyi değil. İçinde olmadan bilemezsiniz. Dışarıdan iyi görünen bu yerin içerisi cehennem gibi sıcak işte."

 

Chan'ı gözünden bir yaş düştü ve ayağa kalktı. Felix hiçbir şey anlayamamıştı.

" Hadi Felix. Gitme vakti."

 

Felix gülümsedi. "Tamam önce Seungmin ve Jeongin'e haber vereyim."

 

Felix tam bağıracağı sırada Chan eliyle ağzını kapattı. " Sadece bir kişi Felix."

 

Felix şaşırdı. "Nasıl bir kişi?"

 

Chan cevap vermedi. Felix'in gözleri doldu.

"Nasıl bir kişi? Tamam o zaman onlardan biri-"

 

Sesi titriyordu. Durdu, elleriyle saçlarını karıştırdı. "Ben seni hiç bulmadım, tamam mı? Şimdi ben gidiyorum. Onlar gelecek-"

 

Felix konuşurken bazı sesler yükselmeye başladı. Kasabanın yanındaki yanar dağı patlıyordu ve kasabayı vuruyordu.

 

Chan kapıya yanaştı. "Duymuyor musun? Başladı işte. Biriniz olmadan gidersem hepiniz öleceksiniz."

 

Felix ağlamaya başladı. "Birimiz giderse diğerlerinin yaşayacağının garantisini verebilir misin bana?"

 

Chan ses vermedi. "Değil işte. Hayır, kabul etmiyorum. Onlardan birini götür."

 

Felix tekrar bağırmayı denedi; ama her şey için çok geçti.

 

.....🍃🫀.....

 

Changbin, Leena ile konuştuktan sonra onlarla konuşmaya karar vermişti. Şimdi Changbin, psikolog ve Leena 4 odanın önündelerdi.

 

"Chan konuşmaz diyorsunuz." dedi Changbin.

 

Leena onayladı. "Büyük ihtimalle."

 

Psikolog araya girdi. "Hatta denemesen daha iyi."

 

Changbin başını salladı. "Diğerleri?"

 

Leena burukça sırıttı. "Onlar da düşük ihtimal."

 

Changbin kafasını salladı.

 

Leena Changbin'e yaklaştı. "Sakın onlar konuşmadı diye kendini üzme, tamam mı Changbin? Kendini en kötüsüne alıştırarak yap bunu."

 

"Kalbim çok hızlı atıyor. Neden?" Leena'nın cevabını beklemeyen Changbin Minho'nun odasına doğru ilerledi.

 

Psikolog Leena'ya doğru kısık bir sesle konuştu. "O da korkuyor çünkü."

 

Minho, Hyunjin, Han üçü de beklenildiği gibi ne kapılarını açmıştı ne de Changbin'le konuşmuşlardı. Changbin de çok zorlamamıştı. "Benim istememle olacak bir iş değil bu Leena. Önce kendilerinin istemesi gerek."

 

Changbin de içten içe çıkmamalarının iyi olduğunu düşünüyordu. Çünkü bir tanesi bile ona cevap verseydi ne konuşacağını ve düşüneceğini o da bilmiyordu.

 

"Leena!"

 

Leena ona doğru koşan hemşireye döndü.

"Ne oldu?"

 

"Felix..."

 

Hemşire yorulmuş gözüküyordu.

 

Leena endişelendi. "Bir şey mi oldu?"

 

Changbin hemşireye daha çok yaklaştı.

"Felix mi?"

 

Hemşire gülümsedi. "Sanırım uyanmak üzere."

 

Changbin de gülümsedi. "Ben odama gideyim en iyisi."

 

..... 🍃🫀.....

 

Leena hemen yoğun bakıma gitti. Yoğun bakım Felix'in inlemeleriyle yankılanıyordu. Leena ona yanaştı. Ne olduğunu anlamamıştı. Felix bağırmıyordu ama ağlıyordu. Leena saçlarını okşamaya başladı.

 

"Bir şey yok. Her şey bitti Felix. Sakin ol."

 

Felix devam ediyordu. "Hızlı davranabilirdim."

 

Leena sakinleştirmeye çalıştı. "Bitti, geçti her şey."

 

Felix kafasını kaldırdı. Yanında yatan kişilere baktı. Jeongin ve Seungmin olunca daha da şiddetlendi ağlaması.

 

"Perdeyi kapatın!" dedi Leena.

 

"Onlar da gelebilirdi. Onları bıraktım. Onları yüzüstü bıraktım. Bağırabilirdim yapmadım. Chan beni-"

 

Felix durdulabilecek gibi değildi. Leena mimikleriyle hemşireye sakinleştirici vurması gerektiğini söyledi.

 

"Felix bana bak. Onlar ölmedi. Onlar da uyanacaklar. Senin bir suçun olamaz."

 

"Öyle değil işte."

 

Sakinleştirici etkisini göstermeye başlamıştı. Başını yastığa geri koydu. Ağladığı için içini çekiyordu durmadan.

 

"Ne olduğunu anlatmak ister misin?"

 

"Üçümüzden birinin Chan'ı bulabileceği bir yerde ben buldum Chan'ı. Onları çağıracağım zamanda Chan zamanın olmadığını, beni götürmezse onların da öleceğini söyledi. Onları tekrar çağırmayı denedim ama olmadı. Benim suçum hızlı davransaydım böyle olmazdı."

 

"Hiçbir şey senin suçun değil. Kendi ağzınla söyliyorsun. Chan demiş işte: Seni götürmezsen onlar da ölecek diye. Bak."

 

Leena perdeyi tamamen açtı. Felix yorgun bakışlarını Seungmin ve Jeongine dönderdi. "İkisi de yaşıyor işte. Sen onları kurtarmışsın. Sen yaşayarak onları yaşatmışsın. Üzme kendini Felix."

 

Sakinleştirici etkisini tamamen göstermişti. Felix kendini uykuya bırakmıştı.

 

Leena hemşirelere döndü. "Burası iyi gelmeyecek ona. Odaya alalım Felix'i."

 

..... 🍃🫀.....

 

"Nasıl gidiyor?"

 

Leena üyelerin son durumuna bakmak için odaları geziyordu. Artık üyelerin görüşmesi için baskı yapmayacaktı.

 

"Ay kusucağım artık aynı şeyleri yemekten. Yok mu et met bir şey?" Lee know yemek yemeği deniyordu.

 

Leena güldü. "Sağlıklı beslenmek zorundasınız. Sağlıklı vücut, sağlıklı zihin."

 

"Et sağlıksız mı?"

 

"E sebzenin yerini tutmaz bence. Bu arada Felix uyandı."

 

Lee know içten gülümsedi. "Duydum hemşirelerden."

 

Leena Changbin'i duyup duymadığını da merak ediyordu. "Bugün Chang-"

 

"Ben yiyemiycem galiba Leena. Suyum bitti bir de. Rica etsem su getirtir misin?"

 

Leena duraksadı. "Tabi. Hemen diyorum."

 

Minho konuyu değiştirmişti. Leena da bunu anlaşmıştı ve çok üzerinde durmadı.

 

Hyunjin'in odasına girmek için kapıyı çalıp direkt girdi. Hyunjin her zamanki gibi bir şeyler çiziyordu ama bu sefer farklıydı. Bu sefer üyeleri çizmişti. Hyunjin Leena'nın görmediğini sanarak kendine doğru çekti resmi ve devam etti.

 

"Nasılsın?"

 

Hyunjin gülümsedi. "İyiyim, sen?"

 

"Ben de iyiyim. Felix uyandı bugün."

 

Hyunjin Leena'ya baktı. Gözlerinin içi parlamıştı. "Sevindim."

 

"Bir de bu gün Changbin'i-"

 

Hyunjin daha da hızlandı. Çizimlerini bastırarak yapmaya başladı. Leena anladı. "Neyse geç oldu artık. Yorma kendini. İyi geceler."

 

Hyunjin gülümsedi.

 

Leena Chan'ın odasına gitmeyi düşündü ama saatin geç olduğunu ve yeni uykuya dalmış olabileceğini düşünüp rahatsız etmek istemedi ve Han'ın odasına gitti.

Han hiçbir şey yapmıyor, öylece tavanı seyrediyordu.

 

Leena odanın içini süzdü. "Müzeye dönmüş burası. Şarkı sözleri müzesi."

 

Odanın ter tarafında kağıtlar vardı. Hepsinde de eşsiz sözler.

 

"İlham bekliyorum. Aklıma gelen konuların hepsine bir şeyler yazdım."

 

"Anladım. Devam da edeceksin gibi. Ben bir şey soracağım. Bu gün Changbin'i duydun mu?"

 

Han başını kaldırıp Leena'ya baktı. "Duydum."

 

"Niye tepki vermedin?"

 

"Bilmiyorum. İstedim ama garip duygular hissettim. Kötü bir şey mi yaptım?"

 

Leena gülümsedi. "Hayır, hayır. Tabii ki kötü bir şey yapmadın. Sorun değil. Changbin de biliyordu böyle olacağını. Üzülme sakın. Çok normal şu an bu."

 

Han da gülümsedi. "Chan ve Changbin hyungun yanına gidecek misin?"

 

"Chan uyuyor diye rahatsız etmek istemedim ama Changbin'in yanına gideceğim. Neden?"

 

Han eliyle ilerideki koltuğu gösterdi. "Şu koltuğun üstündeki kağıtları ona götürür müsün?"

 

Leena çok mutlu olmuştu. Haftalar sonra ilk defa neredeyse bir etkileşim olacaktı.

" Tabii ki götürürüm."

 

Han tekrar gülümsedi.

" Felix uyanmış. İyi mi?"

 

Leena ne diyeceğini bilemedi. İyi olmasını umuyordu. "İyi."

 

Leena Han'ın odasından çıkıp Changbin'in yanına geçti. Changbin uyuyordu. Han'ın verdiği notları dolapın üstüne koydu ve Han'dan diye bir not düştü.

 

Felix'in yanına uğradığında Felix'in de uyuduğunu gördü ama odadan çıkmadı. Uyanıp yine bir sinir krizi geçirir diye yanında durmaya karar verdi.

 

.....🍃🫀....

 

Saatler geçmişti. Leena da koltukta uykuya dalmıştı.

 

Felix gözlerini yavaşça açtı. Önce odada göz gezdirdi. Ardından koltukta uyuyan Leena'yı gördü.

 

"Leena." dedi derin ve kısık sesiyle.

 

Leena uyandı. Hemen yanına gitti.

 

Felix'in gözleri yine doluydu. "Beni onların yanına götürür müsün?"

 

Leena şaşırdı. "Kimin? Seungmin ve Jeongin'in mi?"

 

Felix başıyla onayladı.

 

Leena ne diyeceğini bilemedi. "Ama-"

 

Felix sözünü kesti. "Lütfen şimdi konuşamazsam bir daha asla bunu yapamam. Lütfen..."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%