Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Oᴋᴜʟ Bɪʀɪɴᴄɪꜱɪ

@roselson

MEDYADAKİ DİĞER BÖLÜMÜN SPOİLER'I. OKUDUKTAN SONRA BAKSANIZ DAHA İYİ OLUR.

İzin ver geçmek bilmeyen bu duygular yavaşça kaybolup gitsin.

Acıdan önce hüznüm, ondan önce de hislerim...

Sizsiz nasıl devam ederim bilmiyorum.

Açıklayamıyorum, kelimeler uzak geliyor.

Korkuyorum.

Acı çekiyorum.

İçimdeki boşluk hissini saklayamıyorum.

 

🎶Stray Kids-Leave🎶

 

Bilgi: Bu sahneleri Han'ın benim uydurduğum geçmişinde yaşadıklarının bizim üyelerimize uyarlamasıyla yazdım. Yani bana göre (Malezya'da falan yaşamadı yani) bu geçmiş yaşandı ama üyelerle değil başka insanlarla. Han şu an bizim üyelerimizle görüyor sadece.

 

Dönemin son sınavları bitmek üzereydi. Han'ın bulunduğu sınıf o dönemin en sıkıcı ve zor dersinin sınavındaydılar.

Han sınava gayet iyi çalışmıştı. Sadece bu sınava değil. Bu yıl boyunca bütün derslerde üstün bir başarı göstermişti.

 

Changbin ufladı etrafına bakarak. "Dersin kendisi de sıkıcı, hocası da sıkıcı, hepsi sıkıcı."

 

Changbin önünde oturan Han'ın omzuna vurdu. "Hişşt Han ilk soruyu yaptın mı?"

 

Han cevap vermedi. Sadece omuzunu sallamakla yetindi.

 

Changbin omzuna vurmaya devam etti. "Hadi lan hiç çalışmadım. Hiçbir şey bilmiyorum. Yardım et, geçeyim şu dersten."

 

Dersin hocası başını öğretmen masasına koymuş uyuyordu. Rahat olmasının sebebi gayet açıktı. Sınavları o kadar zor oluyordu ki kimsenin geçmeyeceğine oldukça emindi. Kimsenin bir bilgisi olmadığı için kopya gibi bir şey de söz konusu olamazdı.

 

Han arkasını döndü. "Banane Changbin. Calışsaydın."

 

Changbin'in yüzü düştü. "İyi öyle olsun. Yazdım bunu. Seungmin,"

 

Bu sefer de Han'ın yanına oturan Seungmin'e döndü. "Sen yardım et bari. Geçeyim yeter ya."

 

"Şşt sınıfımızın ineği! Yardım et, geçelim işte." dedi Kore'deki okullarda olmazsa olmaz zorba çocuk.

 

Han ona dönmedi. "Ben sizi geçireyim diye mi gecemi gündüz ediyorum? Çalışsaydınız. Sokakta gezip duracağınıza azıcık ders çalışın."

 

Çocuk sinirlendi. "Senin dilin fazla uzamış inek. Amma tatava yaptın. Ne dedik sanki? Adam ol, benim sinirimle oynama."

 

Han bir şey diyemedi ama onlara kopya vermeye niyeti de yoktu. Bu sınava çalışmak onun bir gecesini almıştı. Kolay kolay hakkına girmelerine izin veremezdi.

 

Sınav bittiğinde sınıfın çoğunun suratı asıktı. Sınavın kötü geçtiği belliydi. Bir tek Han mutluydu. Emeğinin karşılığını aldığını düşünüyordu.

 

Han camın önümde suratlarını asarak oturan muhteşem dörtlünün yanına ilerledi.

"Nasıldı?"

 

Changbin oturduğu yerden kalktı. "Bir de soruyor musun? Az yardım etseydin ne olurdu?"

 

"Bu konuda hassas olduğumu biliyorsun Changbin hyung." Han Changbin'in omzuna vurdu.

 

Changbin işaret parmağını ağzına götürdü. Etrafına baktı. "Hyung deme herkesin içinde. Duyacaklar şimdi."

 

Seungmin güldü. "Ders çalışsaydın sınıfta kalmasaydın HYUNG."

 

Hepsi güldüler.

 

Changbin hepsinde gözlerini gezdirdi. "Göstereceğim size. Okulu birinci bitireyim de görün."

 

Hepsi daha çok güldüler.

 

Han zar zor gülmesini durdurdu. Changbin'in okulu birinci bitirmeyi bırak bitirmesi bile zordu. (Real Changbin götüyle gülüyor şu an buna)

 

"Kantine gideceğim. Bir şey isteyen var mı?"

 

I.N'in yüzü düştü. "Çalışma hevesi."

 

Han I.N'e baktı. "Sen de mi I.N?"

 

"5 alsam şanslıyım Han."

 

Eliyle gösterdi. "5."

 

Felix de ayaklandı. "Ben de seninle geleyim."

 

Han Felix'i durdurdu. "Sırtın ağrımıyor mu senin? Yürüme boşuna. Hemen geliyorum."

 

..... 🍃🫀.....

 

Han kantin sırasında beklemeye başladı. Sınıfın ve okulun tescilli zorbaları da sıraya kaynak yapmaya çalışıyorlardı. Grubun başı Han'ın orada olduğunu fark etti. "Bak bak baaak. Siz kitaptan başınızı kaldırır mıydınız?"

 

Han gözlerini devirdi. "Abartma."

 

Çocuk kantinin ortasına geçti. Ellerini iki yana açtı. "Hadi ama gençler. 'Okulumuzun birincisi' kantinimize teşrif etmiş. Açılın alsın paşamız."

 

Han sinirlenmeye başlamıştı. "Ne saçmalıyorsun?"

 

Çocuk gülümsedi. "Ya da durun. Zaten ne yapar, eder alır şimdi."

 

Han önüne döndü. Onları ne kadar görmese o kadar iyiydi. "Ben sen miyim kaynak yapıyım?"

 

Çocuk Han'ın kulağına doğru yaklaştı. "Ne boklar karıştırdığını bilmiyoruz mu sanıyorsun?"

 

Han da onu taklit ederek "Neler karıştırıyor muşum?" dedi.

 

Çocuk Han'dan uzaklaşarak ama aynı sessizlikte konuştu. "Bütün bu notları, ilgiyi yalakalıkla almıyor musun sen?"

 

Han duyduklarına inanamadı. "Saçma sapan bir insan olduğunu biliyordum ama bu kadarını hiç düşünmemiştim."

 

Çocuk omuzlarını kaldırdı. "Yalan mı?"

 

Han'ın sırası gelmişti. Çocuğa hiçbir şekilde cevap vermedi. "2 su alabilir miyim?"

 

..... 🍃🫀.....

 

Han kantinden geldiğinden beri çok sessizdi. Changbin bunu fark etti. "Moralin bozuk gibi senin."

 

Han gülümsemeye çalıştı. "Yok, değil."

 

Changbin bir şeyler olduğunu anladı. "Şu an bu sınıfta en mutlu olması gereken kişi olmalısın Han. Ne oldu? Onlar mı bir şey dedi?"

 

Han başını salladı.

 

Changbin elini Han'ın omzuna koydu. "Oğlum ne bakıyorsun onlara?"

 

"Ne bileyim hyung? Yalakalık yapıyorsun falan dedi. Öyle mi yapıyorum? İnsanlarla aramın iyi olması ve başarılı olmam yalakalıkla mı oluyor?"

 

"Bunu düşünmen bile hata. Ne kadar çalıştığını bir şahitiz. Hadi git."

 

Changbin Han'ı kaldırdı. "Elini yüzünü yıka. Ders başlayacak."

 

Han onlar yüzünden dersten tabii ki kopmak istemiyordu. Elini yüzünü yıkmak onu biraz olsun kendine getirecekti.

 

Lavobaya gitti ve yüzünü yıkadı, kuruladı. Dersin başlamasına biraz daha vardı. Hava almak ona daha da iyi gelebileceğini düşündü ve bahçeye çıktı.

 

Bahçede gidip bir duvarın dibine oturdu. Gözlerini kapattı. Söylediklerinin gerçek olmadığını, kendi emekleriyle başardığını düşündü. Biraz zaman sonra gözünün önünde karartı hissetti. Gözünün açtığına onları gördü.

 

Han oturduğu yerde bıkmışçasına nefes verdi. "Ne yapmaya çalıyorsunuz?"

 

Çocuk biraz daha yaklaştı Han'a. "Bu aralar ne fark ettim biliyor musun?"

 

Han ayağa kalktı ama cevap vermedi.

 

"Senin dilin haddinden fazla uzamış. Onu fark ettim."

 

Han'a daha da yaklaştı. Han geriye doğru gitti. Eliyle Han'ın boğazını tuttu. "Bizim olduğumuz yerde bizim sesimiz çıkar. Eğer aksi olursa ki bu zamana kadar olmadı. O sesi biz keseriz."

 

Han güldü. "Ne yapacaksınız? Dilimi mi keseceksiniz?"

 

Daha da sıktı boğazını. Han bu kadar ileri gideceklerini düşünmemişti. Sıktıkça nefes alması daha da zorlaşmaya başlamıştı.

 

..... 🍃🫀.....

 

I.N sırasına oturdu. Öğretmen gelmişti.

 

"Han nerede?" dedi yanında oturan Changbin'e Han'ın sırasını göstererek.

 

Changbin yüzünü sırasından kaldırmadı. Han'a bayağı üzülmüştü. "Lavaboya gitti elini yüzünü yıkamaya."

 

Felix de hemen arkalarında oturuyordu.

"Baya uzun süre geçmedi mi?"

 

"Geçti aslında. Gidip baksam mı?"

Changbin ayağı kalkacakken I.N engelledi.

"Bu hocanın dersinde? Konuşmamız bile tehlikeli şu an.

Her an sınıfta kalabiliriz."

 

Changbin endişelenmeye başlamıştı. Camdan etrafa bakınıyordu. Bahçede bir topluluk gördü. Daha da dikkatli bakınca Han'ın da orada olduğunu fark etti ve ona yaptıklarını da gördü.

 

Bir hışımla kalktı Changbin. Seungmin, Felix, IN şaşırarak ona bakıyordu.

 

Hoca da onlara katıldı. "Nereye gidiyorsun?"

 

Changbin eliyle camı gösterdi. "Han bahçede o çocuklarla.. Nefes alamıyor."

 

Felix, I.N, Seungmin hemen koştular camın yanına.

 

Changbin hemen kapıya koştu. Hoca önüme geçti. Ellerini göğsünde birleştirdi. "Sana mı kaldı onu kurtarmak?"

 

Changbin aynı ciddiyetle tekrar etti. "Nefes alamıyor diyorum."

 

Daha da yaklaştı kapıya.

 

"Bu sınıftan çıkman demek sınıfta kalacağın anlamına geliyor. Farkındasın değil mi?" dedi hoca.

 

"Sizce şu an umurumda mı bu?" Kardeşinin canını yakıyorlardı ne kadar umurunda olabilirdi ki bu?

 

Koşarak sınıftan çıktı. Ardından Seungmin, Felix, I.N onlar da hocanın dediklerinin aldırmadı ve çıktılar sınıftan.

 

Yanına vardılar Han'ın. Changbin direkt yumruğunu çocuğun beline savurdu. Çocuk da dengesini kaybederek bıraktı Han'ı. Han nefes nefese kalmış, öksürmeye başlamıştı. Büyük bir kargaşa vardı. Kendi arkadaşları ve zorbalar arasındaki bir kavga. Dayanamadı, çöktü duvarın dibine. Kapattı gözlerini nefesini düzene sokmak için.

 

"Güzel sözlermiş."

 

Tanıdık bir sesti duyduğu. Ama ne dediğini anlamamıştı. "Ne?"

 

"Sözleri diyorum güzel yazmışsın. Zorbalıkla ilgiler şarkılar hep hoşuma gitmiştir nedense."

 

Han kaldırdı başını. Karşısında gördü Chan'ı.

 

Han da ayağa kalktı. "Chan hyung?"

 

Sonra etrafına baktı. Herkes donmuştu. Havadaki kuş bile.. Sadece o ve Chan vardı.

 

Chan yürümeye başladı. "Hadi Changbin'e de gösterelim. Bayağı yeri var."

 

Durdu, gülümsedi. "Nasıl mutlu olur şimdi? Gerçi şu an uyuyor. Uyandığında gösteririz."

 

Han Chan'ı takip etti. Chan yürürken Han arkasına baktı. "Chan hyung ne oluyor? Şu an herkes neden durdu? Nasıl oldu bu?"

 

Chan biraz daha hızlandı. "Gerçekliğe gidiyorsun Han. Gerçekliğe..."

 

Chan koşmaya başladı. Han arkasında kaldı. "Hadi Han çok heyecanlandım bu şarkı için. Hemen hazırlıkları yapalım."

 

Han biraz durdu. Baktı arkadaşlarının arkasından. Hiçbiri hareket etmiyordu. Daha sonra koştu Chan'ın peşinden dediklerini sorgulamadan...

 

..... 🍃🫀.....

 

Leena Chan'ın odasından çıkıp Hyunjin'in yanına gitmişti. " Nasılsın Hyunjin? "

 

Hyunjin hareket etmeden önüne bakmaya devam etti. "Duvarlar çok ince."

 

Leena dediğini anlamamıştı. "Anlamadım."

 

Hyunjin aynı ciddiyetle devam etti. "Duvarlar diyorum o kadar inceki sanki burada konuştunuz."

 

Hyunjin Leena ile Chan'ın konuşmasını duymuştu. Leena başta ne diyeceğini bilemedi. "Düşündüğün gibi değil. Bir tür travma diyebilirsin buna. Bazı olaylardan sonra o olayı yaşadığınız kişileri görmenin iyi gelemeyeceği düşünülür."

 

Hyunjin Leena'ya baktı dolu gözlerle. "Ben niye Chan hyung'u görmek istiyorum peki?"

 

"Çünkü her olayda sizi toparlayan o oldu. Yine öyle olacağını düşünüyorsun. Bu olmadan önce Chan'a biraz zaman vermeliyiz. O da kendini toparlamalı." dedi Leena.

 

Hyunjin başıyla onayladı onu çünkü o da o hissi çok iyi biliyordu.

 

..... 🍃🫀.....

 

Leena yoğun bakıma gitmeden önce Lee Know'un yanına uğramıştı. Minho'nun da artık bir riski kalmadığından odasına çıkarılmıştı. Uyuduğunu görünce rahatsız etmeden yoğun bakıma doğru gitti.

 

"Durumları nasıl?" dedi Leena hemşireye doğru.

 

"Hepsinin yaraları yavaş da olsa iyileşiyor. İç kanama riski de giderek azalıyor. "

 

Leena ellerini birbirine çarptı. "Bu güzel haber."

 

Aniden büyük bir ses yankılanmıştı yoğun bakımda. Leena sesin geldiği yere gittiğinde makinlerden birinin yerde olduğunu gördü. Han uyanmıştı. Uyanmanın şokuyla nerede olduğunu anlayamamış, küçük bir kriz yaşıyordu.

 

Leena sakin bir şekilde. Han' a yaklaştı. "Han. Bana bak Han."

 

Han'ın elleri titriyor, bir türlü sabit kalamıyordu. Leena bir eliyle tuttu ellerini, bir eliyle de kafasını. "Han şu an hastanedesin. Yaralandın ama şu an hiçbir şeyin yok,tamam mı? Uyuyordun uyandın."

 

Leena gülümsedi. "Hayata döndün."

 

Han'ın titremesi yavaşlamıştı.. Bir şeyler oturuyordu kafasında. Önce tebessüm etti sonra yavaşça kendini bıraktı.

 

Han konuşmaya çalıştı ama sesi oldukça güçsüz ve kısıktı. "Ben bir kağıt kalem alabilir miyim?"

 

Leena şaşırdı. "Şimdi mi?"

 

Han onayladı kafasıyla.

 

2 HAFTA SONRA

 

"Bu kadar söz nasıl yazabilirsin?

Aklım almıyor gerçekten."

 

Leena Han'ın odasındaydı. 2 haftadır Han bütün gücüyle şarkılar yazıyordu. 2 hafta da bile odası kağıt yığınlarıyla dolmuştu. Ki şu anda bile Han yatağında bağdaş kurmuş bir şeyler karalıyordu. "Hepsi tam değil."

 

"Neden tamamlamıyorsun?"

 

Han göz ucuyla yazdığı kağıtlara baktı. "Hoşuma gitmemeye başladılar çünkü."

 

"Neden? Çok güzeller halbuki."

 

"Başta bana da öyle gelmişti ama sanırım Chan hyung beğenmedi onları."

 

Leena hayran hayran baktı Han'a. "Beğenmiştir canım. Kim beğenmez?"

 

Han kendine gelmeye başladığı günden beri ciddi bir şekilde şarkı sözleri yazmaya başlamıştı. Leena ona neden böyle bir şey yaptığını sormuş, o da rüyasında kendisinin şarkı sözleri yazdığını ve Chan hyung'un onu hazırlamak için çok heyecanlı olduğunu söylemişti. O da günlerdir yazıyordu.

 

..... 🍃🫀.....

 

Han ilk şarkısını yazdıktan sonra Chan hyung'un kapısını önünde durmuştu. Kapıyı çok ses çıkarmadan çalıp içeriyi girmeyi denedi ama kapı kilitliydi. Biraz daha denedi ama açılmıyordu. Öbür üyelerinde dışarı çıkacağını sanmıyordu ama yine bu olasılığı düşünerek sessizce konuşmaya başladı.

 

"Chan hyung ben geldim. Seni bekledim gelmeni ama sen gelmedin. O yüzden ben geleyim dedim. Leena iyi olduğunu söyledi. Ben de iyiyim bu arada merak etme. Ben aslında şey için gelmiştim. Bir şarkı yazdım yani bence güzel oldu. Kapıyı açarsan belki beraber bir şeyler yapabiliriz. Ne dersin? "

 

Han bekledi. Ne kapı açılıyordu ne de içeride bir hareketlenme vardı.

" Sanrım yorgunsun. Ben kağıdı kapının altından atıyorum, tamam mı? Beğenirsen odama gel. Hemen senin odanın karşısı. Beraber bir şeyler ekler, çıkartırız. Bir de Changbin'in partını çok yaptım. Öyle bir esti çok yapıyım mutlu olsun dedim."

 

Han durdu. Yine bir ses bekledi ama gelmedi." Bekliyorum seni."

 

..... 🍃🫀.....

 

Chan kapının zorlanma sesiyle olduğu yerden kalkıp kapının yanına gitti. Gelen Han'dı. Uzun zamandır üyelerinin sesini duymamıştı. Bu onun gözlerinin dolmasına sebep oldu. Han konuştukça Chan'ın içindeki suçluluk duygusu daha da ağır basıyordu. Chan olduğu yerde çömeldi ve Han'ı dinledi. Onu dinledikçe gözlerindeki yaşa engel olamadı. Han'a cevap vermek istedi çok istedi ama yapmadı, yapamadı. Han pes etti sonrasında kağıdı kapının altından attı. Chan Han'ın gitmesini bekledi bir süre. Han gidince aldı kağıdı ve okudu.

 

"Bu çok güzel." dedi ağlayarak.

 

..... 🍃🫀.....

 

Han sonraki günlerde gitti ve yine açılmadı o kapı. Yazdıklarını beğenmediğini düşündü hep. Pes etmedi daha iyilerini yazdı. Yine attı kapının altından.

 

..... 🍃🫀.....

 

"O iyi değil." dedi camdan dışarıya bakan Minho.

 

Leena Minho'nun dosyasına bir şeyler yazıyordu. "Nerden çıkardın bunu?"

 

Minho camdan dışarıya bakmaya devam etti. "Kesinlikle Han'ın yanına giderdi."

 

Leena kafasını dosyadan kaldırdı. "Han'ın yanına gitmediğini nerden biliyorsun?"

 

Minho yatağına doğru yürüdü. "Hiç ses yok burada Leena. Hiç ses yok. Küçük bir ses bile anlaşılıyor hemen. Her gün Han'ın Chan'ın odasının önünde ona yalvardığını duyuyorum yani."

 

Durdu ve Leena'ya döndü. "En başından beri beraberler. Hiçbirimiz yokken Han vardı. Han'ın yeri onda ayrı. Yani ne olursa olsun giderdi demek ki iyi değil."

 

Leena nefesini verdi. "Bir tür travma işte. Olanlardan kendisini sorumlu tutuyor. Bu yüzden size bakmayı hak etmediğini düşünüyor."

 

Minho yatağına oturdu. "Bunun için bir şey yapamaz mısınız?"

 

"Ben de bunun için geldim aslında. 2 gün önce psikologla görüşmeye başladı. Şu an herhangi bir olumlu gelişme yok."

 

Minho gülümsemeye çalıştı. "Umarım olur. Han'ında, Hyunjin'inde, hatta benimde ona çok ihtiyacımız var."

 

"Peki sen Lee Know? Sen onları toparlayamaz mısın?" Leena'nın sesinde yine de umut vardı.

 

"İmkansız. Onsuz imkansız. Hem-"

 

Leena sözünü kesti. "Hem sen de hazır değilsin onları görmeye."

 

Minho başını salladı.

 

"Bu yüzden hocalarımla sizin de bir destek almanız gerektiğini düşünüyoruz. Ne dersin?" dedi Leena.

 

Minho ayaklarını yatağına uzattı. Kafasını yastığa koydu. Leena'yı dinlemeye devam etti.

 

"Yaşadığınız kolay değil. Birbirinizi gördüğünüzde o anları tekrar yaşayacağınızı düşünmeniz normal ama aşmanız gerek."

 

Minho Leena'yı onayladı. "Eskisi gibi olacaksak seve seve kabul ederim."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%