Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@rosesaredead

 

 

Merhaba, kitabıma hoş geldiniz. Başlangıç zamanını unutmayınız. Umarım oldukça seversiniz.

 

 

Yorumlarınız benim için çok kıymetli.

 

 

Yeni bölümlerde görüşmek üzere!

Karanlık ve dar koridordan kalacağımız odanın kapısına geldik. Anahtarı yavaşça kilide sokup içeri geçmem için kenara çekildiğinde zihnimde yankılanan seslerin şiddeti azalıyordu ama hâlâ varlığını belli ediyordu. Yok olmuyor sadece köşelerine çekilip gözlerini üzerime dikiyorlardı. Bana ulaşabilecek yakınlığa geldiklerinde acımayacaklardı, biliyordum.

Odaya girdiğimde dikkatimi çeken ilk şey içeri vuran ay ışığıydı, odanın neredeyse tamamını kaplıyordu. Ama ışıktan bile daha çok odayı dolduran şey arkamdaki varlığıydı. Geniş cüssesini görmezden gelip yatağa kendimi bıraktım. Nevresimin altındaki yatağın yumuşaklığı sinirimi bozuyordu çünkü şu an bunu hak etmiyordum. Eşyalarımızı yatağın yan kısmına bıraktı kenarına ise kendisi oturdu. Şu an arkası bana dönüktü, omuzları dimdikti. Ellerini başına kaldırıp kısa saçlarını avuçladı. Bu şekilde bile hâlâ güçlü duruyor olmasına hayran kalmak istemedim ama buna engel olamıyordum. Bir an çalan telefon nerdeyse kalbimi ağzıma getirdi, sıçradığımı hissedip elini direkt ceketinin cebine attı. Çıkardığı telefonunu sessize alıp birkaç saniye ekrana baktı ve komodinin üzerine bıraktı. Kafasını kaldırıp tavana baktı ve uzunca bir nefes verdi. Bana döndüğünde gözlerimi hemen kaçırıp pencereye doğru bakmaya başladım, gözlerine bakmak benim için zordu. Orada göreceğim şey beni ölümüne korkutuyordu.

''Neden bana bakmıyorsun?'' çatallı ama kalın sesini duymak tüm tüylerimi diken diken etmişti yine de en ufak bir belirti göstermedim. Cevap vermeyeceğimi anladığı zaman kalktı ve buzdolabına yöneldi. ''Ben yiyecek bir şeyler hazırlayacağım bu sürede duşunu alıp rahatlayabilirsin.'' dedi. Bu hareketi olduğum yerde daha da küçülmeme sebep oldu. Hâlâ beni düşünüyor olması kocaman bir dağ olup omzuma bindi. Duymazdan gelip gözlerimi kapattım. Sadece uyumak istiyordum.

''Bizim olduğumuzu anlayacaklar biliyorsun değil mi? Er ya da geç bu ortaya çıkacak.'' dedim olduğum pozisyonda bir taş gibi durmaya devam ederken, sadece gözlerimi açmıştım. Sesimde en ufak bir duygu yoktu sadece kocaman bir boşluktum. Sözlerim onu duraksatmıştı, olduğu yerde bana dönmeden birkaç saniye durdu. Buzdolabının beyaz ışığı yüz hatlarını aydınlatıyordu. Yüzünü bana çevirdi.

''Seni ilgilendiren hiçbir şey yok. Orada yoktun ve hiç olmadın.''

Kafamı iki yana salladım. Bu söylediğini kabullenmemi bekleyen yüz ifadesini gördüm ama bunu yapamazdım. Ona ihanet edemezdim, benim için yaptığı şeyleri görmezden gelip yalnızca onu ateşe atamazdım.

Yaptığı şeyi bırakıp bana yaklaştı ve yüzümü avuçları içine aldı. Gözlerini bir saniye bile gözlerimden çekmiyordu. Dolan gözlerimi gizleyemedim çünkü hissettiğim vicdan azabını bir köşeye bırakamıyordum. Tüm kalbim öylesine ağırdı ki aldığım nefes buzdan bir bıçak gibi nefesimi kesiyordu. Sıcak ellerini hissetmek dahi bunu yok etmemişti.

''Ben senin için varım ve bu hiçbir zaman değişmeyecek. Üç, yedi, dokuz, üç, yedi, dokuz. Bir varız bir yokuz.'' Ezbere söylediği bu sözler içimde fırtına olup her şeyi birbirine kattı. Üç, yedi, dokuz, üç, yedi, dokuz...

Göz kapaklarım kapanır kapanmaz göğsümün atışının şiddetlendiğini hissettim. Sanki bedenim durmadan hareket ediyordu. Duyduğum her ses kocaman bir çığlık oluyordu. Bakışlarında gördüğüm şüphesiz teslimiyet beni aynı anda hem lanetlenmiş hem de ödüllendirilmiş hissettiriyordu. ''Uyumak istiyorum.'' diye fısıldadım, her zerremden bitkinlik akıyordu. Daha fazla dayanamıyordum.

''Burada uyuyabilirsin..'' dedi beni kollarının arasına çekerken. Sanki ben söylemeden önce bile biliyordu ne hissettiğimi, her zaman olduğu gibi şimdi de anlamıştı. Hep anlardı. Yavaşça uykuya dalmak üzereyken birkaç mırıltı duydum, neredeyse hiçbirini anlamadım. Tek bir cümle dışında, ''Pişman değilim...''

Olmalıydı, olacaktı.

 

Loading...
0%