@rosey
|
Sonbahar... Ağaçların yapraklarının rengini değiştirdiği belirli bir süre ağaçta tuttuktan sonra 'vedalaştığı' ve zeminle buluştuğu mevsim Bu mevsimde yapraklar zemine indiklerinde bulunduğu dala veda bile etmeden bilmediği yerlere inerler. O sırada kolumu sertçe kavrayan Yetimhane Müdürü Bayan Ju'ya bakmıştım. Beni çıkışa doğru sürüklerken gitmemek adına ayaklarımı yere bastırıyordum, ancak bunda pek fazla başarılı olamıyordum. "Ben yapmadım bayan Ju! Lütfen tuhaf şeyler yaptığımı biliyorum ama yemin ederim bu sefer ben değildim-" Aptal Julia'nın oyununa gelmiş ve yanlış yerde yanlış şekilde bulunduğundan bayan Ju bana karşı oldukça sinirliydi daha doğrusu buradan kovulmam için haklı bir nedeni bulmuştu. Aniden bayan ju'nun fırlatması ile kendimi sararmış ve kurumuş yaprak yığının içinde bulmuştum. "Bir daha buraya gelme seni uğursuz çocuk! Senden ve tuhaflıklarından bıktım!" Daha sonra boştaki elindeki ahşap bavulumu yanımdaki yaprak yığının içine atmıştı. Yerden kalkmadan ona doğru bakmaya başlar. "Doğum günüme kadar... Burada kalmamda bir sakınca olmadığını söylemiştiniz. Şimdi sözünüzden sahi dönecek misiniz?" Bir kaç gün sonra on sekiz yaşıma girecek ve bu yetimhaneden ayrılacaktım fakat işler değişmiş ve beklemediğim anda buradan kimseye veda bile edemeden gitmiştim. Gerçi veda edebileceğim çok bir arkadaşım yoktu... O da bana bugün ihanet etmiş ve Julia'nın yanına geçmişt bile. "Artık senin tuhaflıklarına katlanamıyorum. Kaç sene geçti seni her aile geri getirdi Liana. Her çocuğu yetimhanede tutamam değil mi?" "Ama-" "Tuhaflıklarından haberim var biliyorsun değil mi?" diyerek kollarını birbirine bağlamış ve sert bakışları üstümde gezinmişti. "Üzerinde deney yapılmasını istemiyorsan... Ya da öldürülmek kim bilir...? Yetimhanemden uzak dur!" Diyerek okula doğru dönmüş ve bir süre okulu izlemiş daha sonra arkasına bile bakmadan son sözlerini söylemişti. "İyi geceler ve bunca zaman yanımızda kaldığın için teşekkürler" Okula doğru yürürken güvenlik demir kapıyı kapatmıştı. Ayağa doğru kalkmış ve yerdeki ahşap bavulumu alarak okula doğru bakmaya başlamıştım. Merak eder dururum o yapraklar yere vardıktan sonra huzura erişti mi yoksa rüzgar yardımıyla kendilerine yeni yollar buldular mı? "Elvada büyüdüğüm okul..." Yavaş adımlarla yürümeye devam ederken caddedeki aydınlatmalar ister istemez dikkatimi çekiyordu. O sırada dikkatimi çeken bir kafede adımlarımı durdurdum ve kafenin camına bakarken annesine pasta yediren küçük bir kız görünce ister istemez eli cam'a doğru gitmiştir. "Doğru..." Diye fısıldamaya başlar. Bayan Ju'nun dedikleri ağır olsada hepsi gerçekti. 10 YIL ÖNCE LONDRA ANKA KIZLAR YETİMHANESİ "Bu kurabiyeler sayesinde yeni ailem beni sevecek ve sevgisini üstümden asla eksik etmeyecek!" Hazırladığı pembe kutunun içine tek tek şekilleri bozuk kalpli kurabiyeleri koymaya başlar. Sonunda beni evlat edinecek yeni bir ailem olucaktı. Bunun için erkenden kalkmış ve kurabiye pişirmiştim. Bayan Ju'nun ilk defa bu kadar sevindiğini ve gülümsediğini görmüştüm. Bu his gerçekten bu yerden kurtulacağımın işareti olarak görmüştüm. O sırada dışarıya çıkmış ve gölgenin altında oturan yeni ailemi görmüş heyecanla oraya doğru koşmuştum. O sırada yeni babam kollarını iki yana doğru açarak gülümsemiş ve benim gelmemi beklemişti. Ona doğru koşarak sarıldığımda beni kaldırmış ve etrafımda döndürmüştü bunu yapmasıyla ister istemez kıkırdamıştım. Yere indirdiğinde ikisininde dikkatini hazırladığım kutu çekmişti. Yeni annem "hey Liana bu kutudaki nedir?" "Sizler için bir süpriz yaptım!" Yeni annemin kucağına hazırladığım kutuyu koymuştum ikiside geriye sayarak kutuyu açmıştı. "Vay canına liana kurabiyeleri bizim için mi pişirdin?" diyen yeni annemi şirince gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım. Altın sarısı saçları ve kehribar gözleri vardı babam ise siyah saçları ve mavi gözleri vardı. İkisinin boyuda birbirine uyumluydu. "Sen çok yeteneklisin cidden etkilendim" diyerek saçımı okşayan yeni anneme karşı gülüm demiştim. "Biz düşündükte seni evlat edinmeye karar verdik" Bayan Ju bunu çoktan bana söylemişti yinede bilmezmiş gibi davranırken ellerimi arkada bağlamış ikisine bakmıştım. "Sahiden mi?" İkiside başınu olumlu anlamda sallamıştı. O günden sonra uzun zamandır yaşamadığım hayatı yaşamıştım. Onlarla vakit geçirdikten sonra yetimhanenin ne denli cehennem olduğunu anlamıştım. Normalde bana her şeyi sağlayan ben düşünmesem bile yapan ailem bana ilk defa bir şey söylemişti. Babam bana doğru dönerek hafifçe eğilmiş ve benimle aynı boyuma doğru gelmişti. "Liana doğum günün için ne istersin?" "Hmm... Siz zaten düşünmediniz mi?" "Ben ve Annen ikimizde düşündük ki bu seferki doğum gününü senin seçmen daha iyi olucak" "O halde kanat krallığına gidebilir miyiz?" "Elbette tatlım ama başka bir şey istemediğine emin misin?" O sırada iki minik elimi kalbime doğru koyarak konuşmaya başlamıştım. "Ben zaten aldım..." onlara bakarak devam eder "İkinizi" "Babanla ben ikimizde senin mütevazlığını seviyoruz ama..." O sırada annem boynundaki kolyeyi boynuma takmıştı "Herkes doğum gününde küçük bir şey olsa bile almalı isterse bir kolye... Bir yüzük belki elbise... Belkide bir kalem... Veya mektup" "Bir kolye..." diyerek kolyenin ucunu tutmuştur. Belkide o gün evde kalmayı teklif etmeliydim ama o anın heyecanıyla her şeyi mahvettiğimin farkında değildim. Annem ve babam şarkı söylerken ben de arkadan hayranlıkla onları izliyordum. Babam bir anlığına bana doğru baktığında ister istemez gülümsemiştim. O sırada arabanın camına çarpan adamla babam önüne dönmüş ve direksiyonun hâkimiyetini eline almak istemişti ancak köprüden aşağıya düşmüştük. Gözlerini kısa aralıklarla açtığımda gördüğüm tek şey suydu. Bir anlığına başımı kaldırdığımda bana doğru yüzden bir silüet görmüştüm ancak daha sonrası... Yoktu. Bir kaç adım geriye doğru yürür elleri cebinde bir süre seyrettikten sonra elindeki bavulla yürümeye devam eder. Yürürken aniden yanağına yağmur damlası düşmesi ile adımlarımı durdurmuştum. "Şimdi nereye gideceğim..." Kendi kendime konuşurken etrafımdan bir sürü insan çoğunluğunun geçtiğini hissedebiliyorum. Ailemden bana miras kalmamıştı çok güvendikleri dayıma bırakmıştı ancak beni buraya tekrar gönderen biri hakkında ne diyebilirdim? "Bu gece uyuyabilecek bir yer bulsam iyi..." Aniden dikkatimi çeken bir koku burnumu doldurmaya yetmişti. Kalbimi bu denli attırıp hoşuma giden kokunun sahibide kim? Arkasını hızlıca dönerken kalabalığın içinden meraklı gözleri ile etrafı bakmaya başlar. O sırada kendinden emin yürüyüşü ve siyah uzun kaban giymiş adam gözüme çarpar. Simsiyah saçlarının uzunluğu yaptığı topuzdan anlaşılıyordu geniş omuzları ile elinde çevirdiği minik bir sopa görmüştüm. Hayatımda böyle güzel bir koku... Koklamamıştım... Yavaş yavaş yağmur hızlandığında ve o adamı kalabalığın arasında seçemediğimde gittiğini anlamıştım. Elleri ister istemez kalbine götürür. "Haha bir koku için mi etkilendim? Şaka gibi bir koku için? Sakin ol Liana... Şu anda düşünmen gereken bu değil kendine gel" Kendi yanaklarına hafif hafif vururken yağmur hızlanmış ve tüm bedenini ele geçirmeye başkanıştı. O sırada yürürken sokak arasından geçen bir yabancıyı fark eder sürekli sağa sola bakmasıyla dikkatini çeker ve duvarın kenarına saklanır. Etrafa iyice baktıktan sonra saatine baktı ve duvarın içinden geçmişti. İster istemez şaşırır. Oraya doğru koşar ve o duvarla bakışır. "Hayal gördüm galiba" Elini destek almak adına başlarken aniden dengesini kaybeder ve duvarın içinden geçer. |
0% |