Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. "Zorlu Gün"

@rubamsalepe

Evet çok sevgili okuyucularım, ilk kitap ilk bölüm çok heyecanlıyım😊 İnşallah hoşunuza gidecek bir başlangıç olur. Sizlerle beraber yeni bir komedi dünyasına girelim istedim. Madem gerçekte yaşayamıyoruz bizde yazarız😉

 

DİKKAT! HER ADIMDA SİZLERE KAHKAHA VAAD EDİYORUM😍

 

Wattpad, instagram, tiktok, twitter rubamsalepe hesabımı takip etmeyi unutmayın💃🏻

 


°•°•

 

"Emir kararım kesin. Daha fazla ısrar etme. Eğer dediğimi yapmazsan şirketi sana düşen payını da Ozan'a devredeceğim!"

 

"Emir, Tuğçe'yle evlen!"

 

"EMİİRRR!!"

 

Yatağımdan sıçrayarak uyandığımda kabusların en berbatıyla karşı karşıyaydım. Hem de nasıl bir kâbustu ama? Dedemin baskılarını uyurken bile hisseder haldey, hissedilmeyecek gibi değil ki!

 

Allah'ım şu işi bi halledeyim kolayca, en az üç bin fakir fukara doyuracağım.

 

Dünyanın en zor işi olan yorganı üzerimden sıyırıp attığımda sonunda ayağa kalkabilmiştim. Ellerimi başıma götürüp ovuşturmaya başladım, kötü rüyaların etkisi baş ağrısı olarak dönmüştü.

 

"Emir uyan hadi!" diye odaya dalan annemi gördüğümde bezmiş bir ifadeyle onu seyretmeye başladım, bunu yapmaktan asla bıkmıyordu.

 

"Anne bunu yapmamanı defalarca söyledim çocuk muyum ben ya? Evdeki herkese rezil ediyorsun beni. Hele Ozan, kesin duyup yine dalga geçecek."

 

"Çocuksun tabi çocuğumsun sen benim," dedi ve dağılan saçlarımı karıştırdı. "Ozan kendine baksın dalga geçmesin benim oğlumla."

 

Ukala bir bakış ve bir gülüş atıp anneme bu çocuğu iyi ki doğurmuşum bakışı arttırdıktan sonra alnından öpüp banyoya gittim.

 

Aynadaki yansımam harikaydı. Çok yakışıklı olduğumu bilsem de mütevaziliğimden sessiz kalıyordum ama vallahi öyleyim. Resmen Allah beni özene bezene yaratmış. Ya kusursuz yüz hatlarım, burnum, gözlerim, dudaklarım... Daha ne olsun, değil mi? Dünyaya mükemmel olmak için gelmişim resmen.

 

Kendimi tatmin etmeyi kesip yüzümü yıkamaya karar verdiğimde pijamamın kollarını dirseklerime kadar sıyırmaya başlamıştım bile. Musluğu açıp yüzüme serin suyu çarptığımda kendime gelmem çok da uzun sürmedi. Aynadan kendime baktım usul usul, peki ya ben bu işin içinden nasıl sıyrılacaktım?

 

"Zorlu bir güne merhaba."

 

Kendi kendime konuşarak üç katlı ki bir çatı bir de bodrum katı var ama pek kullanmadığımızdan adamdan saymadım, malikanemizin en alt katına indim. Her zamanki gibi kuş sütü bile eksik olmayan bir kahvaltı sofrası hazırdı. Dedem ve anneannem baş köşelere oturmuşlar, evdeki yardımcılar çay servisi yapıyorlardı.

 

Sandalyeyi çektim ve tam oturacakken dedemin sert ve yaşlı sesiyle karşılaşmam bir olmuştu.

 

"Emir sen niye sofradasın? Ben sana gelinimi getirmeden bu sofraya oturamazsın demedim mi?" diye ateşi harladı.

 

Gelinin mi? Bakalım kız beni istiyor mu? Ya da ben onunla olmayı istiyor muyum? Bunu düşünen kimse yok tabii Emir ne yapsın evlensin Emir, millet gezsin tozsun ama Emir evlensin. Harika ya.

 

Ayrıca bu kadar mükemmel bir insan bu kadar hor görülür mü ya? Dede ben evlatlık mıyım Allah aşkına hangi yalının konağın çöplüğünden buldunuz beni?

 

"Ama dede," deyip devamını getirmeye kalksam da pek işe yaramadığını gördüm. Elindeki bastonu sımsıkı tutarak bana doğru yöneldiğinde bu sonuca varmıştım. Hayatımı konu alan bir film olsa adı dedemin bastonu olurdu zaten.

 

"Peki dede. Anlaşılan bana yine yemek yok. Yakamdan düşmeyeceksin," deyip sofradan kalktım.

 

Arkamdan kıkır kıkır sesler geliyordu. Ozan'a tip tip bakıp yaptıklarını taklit ettim. Çok sevgili kuzenim ukala bir tavıra kalktığım yere oturdu.

 

"Ben senin yerine de yerim."

 

Kafasına bir tane patlatacakken kolumdan tutup beni iteleyen teyzem kulağıma eğildi.

 

"Bu işi artık geciktirme. Hadi babamın dediğini yap," dedi ve beni kapı dışarı etti.

 

Gerçekten evlatlık olduğumu düşünüyorum. Ya neden bana ait olanı almak için evlenmek zorundayım, neden? Neden ya, birileri bana bunu açıklasın lütfen! Hayır yani ailede üç ay ömrü kalan da olmadı ki mürüvetimi görmek istesinler. Haydi onu geçtim Ozan kadar çapkın bir züppe varken neden beni evlendirme ihtiyacı hissettiler? Ben yalnızlığımla musmutlu ve mükemmelim.

 

Arabama dogru ilerlerken telefonumu cebimden çıkarıp çok sık aramadığım o numarayı tuşladım.

 

"Han kafede buluşalım Yer Elması, çok acil," dedim ve kapatıp arabaya bindim.

 

Net bir adamdım ben, lafı dolandırmaya lüzum yoktu. Acaba evden mi alsaydım kızı? Evet, benim kadar kusursuz bir erkek bir kızı toplu taşıma araçlarına feda etmemeliydi. Tuğçe'ye tekrar telefon edip "Tuğçe kapıya çık beş dakikaya oradayım," dedim.

 

Bence çok şanslı koskoca Gültekinlerin veliahtı Emir Gültekin kendisini almaya gelecek. Boru mu? Üstü açık siyah arabamın dikiz aynasını kendime çevirip saçımı düzelttim. Mükemmel bir adam her zaman mükemmel görünmelidir. Ne kadar da yakışıklı olduğumu hiç söylemiş miydim? Söylediysem bir daha söylüyorum. Ne kadar yakışıklıyım ben ya. Yakışıklılık ceza olsa müebbet yerdim herhâlde.

 

Tuğçelerin mahallesine doğru direksiyonu kırdım. Hangi aralıktı ya? Büyük çınar ağacının olduğu aralıktı sanırsam. Direksiyonu o yöne kırdım ve biraz daha ilerledikten sonra Tuğçenin evine vardım. Kapıda bekleyen Tuğçe'ye seslendim

 

"Şşt, hadi yer elması atla arabaya. Arabam yoruldu durdurup dinlendirmem gerekiyor."

 

"Yine başladı Yer Elması demeye. Bir gün adımı unutacağım sayende. Ayrıca araba bu yorulmaz kolay kolay korkma sen."

 

Başımı hafif aşağı eğerek güneş gözlüklerimin üstünden ona baktım ve cevap verdim.

 

"Tek üretim bu araba. Ona bebek gibi bakmalıyım. Konuşma öyle alınıyor sonra."

 

Gözlüğü gözüme tekrar iliştirip önüme döndüm. Tuğçe'nin kıkırdamasıyla daha bir ukala tavır takınırken bir yandan da son gaz arabayı sürmeye devam ediyordum.

 

Telefonu çaldığında gözüm istemsizce elindekine dönmüştü, üzerindeki ismi görmeye çalıştığımda aramayı reddetmiş beni de merakta bırakmıştı.

 

"Kimmiş arayan?"

 

"Sana ne Emir. Ne zamandan beri sana hesap verir oldum?"

 

Lan ben dedeme söyleyeyim en iyisi, su ısıtıcısında spagetti yapan Simge'yle bile olurum bu kız ile olamam! Sanki bu kızla olamam evlenmek istemiyorum diye hiç demedin dedene, sen de alemsin Emir.

 

"Neyse ya sen şeyetme."

 

"İyi tamam."

 

"Merak etmiştim sadece." Alaylı şekilde güldü.

 

"Sen merak falan etme, egonu tatmin etsene sen. Sana ne benden?"

 

Ne oldu şimdi ya, ne dedik sanki? İnsan merak da mı edemez? Onu da geç az önce iyi, güzel konuşurken olay nasıl böyle saçma bir mevzunun tribine geldi? Hem araba kullanıp hemde ona cevap verip hemde iç sesimle mücadele ediyordum. On parmağımda on mârifet.

 

"Böyle bir yakışıklı bir adam terslenir mi ya?" Gözlerini devirip başını cama gömdü. Sonrasında sessiz kalarak hiçbir şey demeden öylece ilerledik.

 

●●●

 

Han Kafe'ye gidince her zamanki gibi bahçede bulunan rahat sandalyelere oturmuştuk. Burası günün belli saatleri kalabalık belli saatleri ise sakin olurdu. Bizse genelde yemyeşil bahçesindeki etrafı sarmaşık ve bodur ağaçlarla çevrili kısımda takılırdık. Huzur verici, sakin bir yerdi. Gözlerini kapadığında duyulan serçelerin ötüşleri, şirin ve insancıl yeşil gözlü kedi bazende kafenin ortasında gezen paçalı tavuk bizi doğal hayatın içine salıveriyordu.

 

Tuğçe "Diğerleri gelmeyecek mi?" diye sorduğunda daldığım ortamdan çıkıp başımı iki yana salladım. "Peki o zaman neden geldik?"

 

"Sana işim düştü yer elması," diye cevap verdim. Atın eğeri düşmek, tusunami ise kıyıya vurmak üzereydi.

 

Allah'ım yardım et lütfen şu sorunları atlatmalıyım.

 

"Emir Gültekin'in bana işinin düşmesi... Bak buna çok şaşırdım işte. Demek ki kusursuz değilmişsin," dediğimde sinirin geçti mi bakışı attım.

 

"Sakinleştim rahat ol. Anlat bana ki sana yardımcı olabileyim."

 

Boğazımı temizleyip dimdik oturdum, daha sonraysa gözlerimi karşımdaki meraklı gözlerle, benim anlatmamı bekleyen kızın gözlerine kenetledim.

 

"Sen borcun için para arıyorsun değil mi? O parayı sana ben vereceğim."

 

"Betül söyledi değil mi? Bu kızın ağzında bakla ıslanmıyor ama dur ben ona sorarım. Ya ben sizden saklayayım dedim. Sonra siz ödemeye kalkarsınız. Birde size borcum olmasın diye demedim bir şey."

 

Motorun soğusun be Yer Elması. Bir şey demedim ki daha. Normal şartlarda öğrenseydim yine gözüm kapalı yardım ederdim ancak şu an krizi fırsata çevirmekten başka bir şansım olmadığından sana bu teklifi sunmak zorundayım.

 

"Beni dinleyecek misin? Avukatıma sordum eğer bu borcu ödeyemezsen evine haciz gelecekmiş, aileni bu duruma sokmak istemezsin hele ki bir işin bile yokken. Sana yardım edeceğim ama sen de bana yardım edeceksin," dedim az önceki duygusallığıma kara bir çarşaf örtüp onları oldukça soğukkanlı bir şekilde belli etmeden.

 

"E yuh bunu nerden öğrendin? Her yere de elin kolun uzanıyor maşallah. Evet borcum var ama ben bulurum bir yolunu. Dediğim gibi ben yük olamam o konuda sana," dediğinde dik dik ona baktım sanki ikimiz de bunun böyle olmayacağını biliyorum der gibi. Sonunda başını öne eğdi.

 

"Sanırım bulamam, sana yük olmaktan başka çarem yok," deyip ekledi "Peki ne istiyorsun? İş mi vereceksin bana?"

 

"İş değil de soyadımı. Senle ben, Evlenelim."


°•°•°

Eveeeet ilk bölümümüzün sonuna gelmiş bulunmaktayız😁

 

İlk bölüme ne zaman baktınız bakalım Buraya tarih bırakmanızı istiyorum.

 

(2018'de yazdığım bir kurgudur, 16-17lerimde hayal edip 18'imde kaleme aldığım... O yaşlardaki mantığıma ve tecrübesizliğime göre yazdığımı belirtmek isterim, şimdi olsa bambaşka yazardım, düzenleme yapıp tekrar paylaşmak istedim. 2022 sonlarından herkese selamlar)

 

Beğeni ve yorumları eksik etmeyin canlarım. Motive kaynağım o. Şimdiden çookkk teşekkürler. Bir sonraki bölüme görüşürüzzz.😘

 

Loading...
0%