@rubamsalepe
|
"Nasıl söyleyebilirim ki? Onca zaman hep nasıl erkekleri sevdiğini anlattı durdu. Emir tipinde erkekler. Baktım ki onun tipi olmayan erkeklerle gerçekten işi olmuyor biten ilişkilerini oturup kendim izledim. Ben itiraf etsem arkadaşıyım diye kabul etmez diye korktum. Üzerine tip kriterine uymadığım için istemez diye korktum. Gururum kırılır diye korktum, onu tamamen kaybetmekten korktum." dedi ve nefes aldı. "Evet Betül'ü seviyorum." Sonunda itiraf etmişti işte. Sonunda istediği cevabı almıştı genç kız. Nehir ne zamandır bu ânı bekliyordu. "Hele şükür be. Bunu itiraf etmen için kaç asır bekledim haberin var mı? Bana bak şimdi Ali Bey, Betül'ü tavlayacaksın. Bu böyle olmaz iyice içine kapandın sen." dedi bilmiş bir tavırla. Sonuçta terzi kendi söküğü hariç herkesin söküğünü dikebilirdi değil mi? "Kızım, beni sevmiyor işte şansım da yok. Hiç kurcalama sen bu işi." Ali Ali Alii... Tamam Nehir sakar ve çatlağın teki olabilirdi ancak şunu iyi bilirdi ki belli taktiklerle Betül'ü kazanabilirdi. "Her zaman onun yanında ilgili ol. Bak Betül dengesizlik sevmiyor biliyorsun. Dostsunuz siz ona önce, dostluğunun en iyisini sevgini katarak göster. Bak o zaman ipler nasıl da çözülecek." "Şimdi düşündüm de haklısın be kuzu. Ben denemeden bunu bilemeyiz değil mi? Gaza geldim şu an ben bir içeri gideyim." dediğinde kolundan tuttu. "Önce bir sevgini nasıl gösteriyormuşsun görelim." dedi ve en sevdiği şeyi yaptı. Başını Ali'nin dizine koydu. Buna karşılık Ali gülünce kız başını dizine iyice yerleştirdi. Önce örgülü saçlarını çözdü. Sonra ise kıvır kıvır saçlarının arasından parmaklarını geçirip bukleleriyle oynamaya başladı. İşte bu en çok huzur bulduğu anlardan biriydi genç kızın. Kapıdan Emir'in sesini duymasıyla yerinden doğruldu. "Gençler restorantta akşam daveti varmış hadi işe gidiyoruz." ●●● Mutfakta bulaşıkları makineye dizerken cep telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim. Çok mu kaptırmıştım kendimi ya? Ellerimi üzerimdeki ölüğe kuruladım ve telefonuma baktım. "Çalışan deposuna gel, özledim." mesajıyla hemen gerildim. Etrafı kolaçan ettim. Ne Emir ne de bizimkilerden biri vardı. Elimdeki işi bırakıp koşar adımlarla depoya gittim. Depo alt katta ıssız ve sessiz bir yerdeydi, buraya pek kimse inmezdi. Kapıyı araladım ve içeri baktım. Bir el beni içeri çekti. Noluyoz lan! Korktum. Boynumu hafifçe yukarı kaldırdım. "Melih?" "Hoş geldin güzellik." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Ups bu çok âni oldu. Nefes alış verişimin hızlandığını fark ettim. Heyecan mı yaptım ben? "Seni özledim." dedi ve beni kolumdan kutup koltuğa oturttu. "Ben de seni özledim." dedim ve gülümsedim. Ya şu bir çift yeşil göz beni benden alıyor. Ellerimi tuttu ve gözlerimin içine baktı. "Benim kadar özleyemezsin." diyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Onu bayağı özlemiştim. Emir sapığının beni eve tıkması sonucu Melih'i bir süredir göremiyordum, bu buluşma iyi olmuştu. Elimi ensesine koydum ve ben de onun öpüşüne karşılık verdim. Bu hoşuna gitmiş olacak ki beni öpen dudakları kıvrıldı ve gülümsemeye başladı. Elinin birini bel boşluğuma götürdü. Önce belimi kavradı ve sonra beni biraz daha kendine çekti, elleri düğmelerime gitti. Genç kızlık elden gidiyeaahhh. Durdur bunu Tuğçe. Tamam evli olduğumu önemsemiyor olabilirdim ancak bu evlenmediğim biriyle birlikte olacağım anlamına gelmezdi. Düğmelerime giden elimi tuttum ve onu kendimden yavaşça uzaklaştırdım "Benim gitmem lazım." diye bir bahane ekledim. Ay senin gibi adamı durdurmuş olmak aklıma hiç yatmıyor olsa da bunun yanlış olduğunu biliyorum yeşil göz. "Tuğçe." dedi ve elimi tuttu. Dudağına kısa bir öpücük kondurdum ve elimi elinden çekip depodan çıktım. Hızlı adımlarla merdiveni tırmandım. Emir etrafta beni arıyor olmalıydı. Kesin yokluğum gözüne batmıştır bunun. Mutfaktan içeri adımımı attığım gibi bir şeye çarptım. "Ya önüne baksana." deyip başımı kaldırdım. Kim bu denyo? "Gel çarp bu mükemmel fiziğe. Sonra önüne baksana de. İyiymiş ya." Evet mükemmel fizik(!) kim olabilir acaba? Evet doğru bildiniz EMİR GÜLTEKİN. "Bana baksana sen! Sinir etme beni çekil önümden davet başlamış bile. Şunları dağıtmam gerek." diyerek onu iteledim. Bay mükemmel seninle şimdi uğraşamayacağım az önce bir dehşetül vahşeti reddettim ben. ●●● Ya koskoca Emir Gültekin'in yaptığı işe bak. Bu otelin restorant zincirinin sahibiyim ben ama kendi yerimde çalışanım. Bu ne saçma iş lan! Elimdeki tabakla davet salonuna doğru ilerledim. Bir anda çatalın yere düştüğünü fark ettim ve kapının arkasına doğru gidip onu aldım. "Hallettin mi? Tamam ver gitsin." Ne diyor lan yine bu yavşak herif? Kim bilir ne iş peşinden koşuyordu bu Melih iti? Neyse benden ve Tuğçe'den uzak dursun da ne yaparsa yapsın. Çatalı yerden kaldırıp mutfağa geri götürdüm. Yenisiyle değiştirip tepsiyle koydum ve salona doğru ilerledim. İçeride tanıdık birçok yüz ve basın vardı. Sosyetik bir davetti bu. Her sene yapılırdı, bu sene ise bizim otelde yapılmaya karar verilmişti. Tabii ki Ayşenur Sultan ve dedem de buradaydı. Annem, teyzem ve amcam davete katılmak yerine yürüyüşe çıkmaya karar vermişlerdi. E yani haklılar şimdi. Geçen sene aynı kıyafeti giydikleri için tartıştıkları Begüm hanım da buradaydı çünkü. Annem, teyzem siz gezin be vallaha bak. Kasıntı buradakiler kasıntı. Bir masaya doğru gidip ikramları masaya yerleştirdim. Meyve suyunu da koyacakken titreşimde olan telefonun çaldığını hissettim. Hey, alo niye titriyorsun bu kadar sen? İşim var görmüyor musun? Elimdeki tepsiyi kenara bırakarak telefonuma baktım. Birden birçok kişinin etrafımı sarması ile mesaja bakamadan başımı yukarı kaldırdım. Basın dibime kadar girmiş bana sorular soruyor, etraftaki davetliler ise fısıldaşarak bana bakıyordu. Bir anda Tuğçe de yanıma geldi."Ne oldu?" demesiyle ona benim de olan bitenden haberim yok bakışı attım. Elimdeki telefona baktım ve kalakaldım. Bu fotoğraflar... Tuğçe sen... Bir an derin bir nefes aldım ve basından uzaklaşmaya çalıştım. Mübarek bunlar da sülük gibi yapıştı mı bir daha bırakmıyorlardı. Evet ne diyeceğim ben de bilmiyordum. Karım beni Melih itiyle aldatırken fotoğraflanmış diyemezdim ki. Öpüşmüş de diyemezdim. Ah ulan ah. Neden Tuğçe neden? Ailemin itibarını korumak zorundayım. Düşün Emir Gültekin. Muhteşem beynim sana güveniyorum hadi bir çözüm yolu bul. Buldum. Fotoğraflara tekrar baktım ve Melih'in yüzünün fotoğrafta çıkmamış olduğunu fark ettim. Bu buradan yürürdü. Sorularıyla beni sıkıştırmak isteyen basının önünde yanımda duran yer elmasının elini tuttum ve kendime çektim. "Ne saçmalıyorsunuz siz? Oradaki kişi benim. Kim ne cüretle ben ve karımın fotoğraflarını çekip medyaya ifşa eder? Bizim de bir özelimiz var." dedim ve Tuğçe'nin elini iyice sıktım. "Ama Emir Bey oradaki kişi sarışın." Sorusuna duraksamadan direkt cevap yapıştırdım. "Perukla fantazi yapıyorduk. Siz hiç fantazi yapmadınız mı karınızla? İsterseniz yatakta da ne yaptığımızı anlatayım ayrıntısıyla." deyip kaşlarımı çattım. Bu sinirli bakışımdan korkmuş olacaklar ki yavaş adımlarla geri çekildiler. Anneannem yanımıza koştu ve kulağıma eğildi. "Oğlum sen Tuğçe'yi de al eve git biraz kafa dinle." Durumu kurtarıp herkesi kendime inandırmıştım. Evet bu çok mantıklı bir çözümdü. Tuğçe'nin yüzene bile bakmadan onu elinden sürükleyerek salondan çıkardım. Üzerimizi bile değiştirmeden arabanın yolunu tuttum. ●●● "Sen beni delirtecek misin? Tuğçe sana diyorum bana bak, yüzüme bak yüzüme!" diyerek elimi yumruk yapıp duvara vurdum. Başını bana doğru çevirdi ve yataktan destek alarak ayağı kalktı. Bak sen ya şu işe ne serzenişi ya? Kızım sen beni aldatıyorsun! Kollarımı göğsümde birleştirip kafamı başka "Lan bu mu sınır bilmen? Herifle birbirinizi yemişsiniz kim bilir daha neler yaptınız da bizim haberimiz yok!" İnşallah geri dönüşü olmayan yollara sapmamışsındır. "Ya sen ne diyorsun Emir, bak sınırları zorlama!" dedi ve beni ittirdi. Kollarından tuttum ve nedenini bilmediğim bir şekilde onu kollarımın arasına aldım. "O yaptı bunu biliyorum. Ona güvenme demiştim. Bunu sana ispat edeceğim." Canlarım öpüyorum sizi. Vote ve yorumları eksik etmeyin. Profilimi takip etmeyi unutmayın😘😘 |
0% |