Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. "Isıtıyorum"

@rubamsalepe

Benimle uğraşmaman gerektiğini öğreneceksin yer elması. "Hadi gel de aşağı inelim." Gözümü de kırpmış olmam onun biraz kızarmasına neden olmuştu. Utandın mı sen ya? Bu benim seni ilk öpüşüm de değil. İki, üç olmuştur sanırım ama şimdi Allah var güzel öperim. Zamanında öptüğüm her kız şimdiye kadar öpüştüklerinin en iyisi olduğumu söylerdi, işte Emir Gültekin farkıyla yine mükemmeliz. Öz övgüyü bir kenara bırakıp Tuğçe'nin kolundan tutup aşağı salona doğru çekiştirdim.

 

Salona baktığımızda kimse yoktu muhtemelen odadaydılar. "Kızların yanına gidelim madem sen tıkla kapılarını müsaitlerse girelim." dedim centilmence. Bir adam centilmen olur beyler örnek alınasıca biriyim. Canım biraz dedikodu çekmiş olabilirdi. "Tamam." dedi gözlerini kolundaki elime işaret ederek. "Kolumu bırak da öyle." Elimi kolundan çekip gitmesine izin verdim, kızlardan onay alınca da içeri girdik.

 

"Ooo Ali sende mi buradaydın?" dedim sırıtarak. Ulan sen şimdiye kadar işini hiç bilmezdin ama şimdi çok iyi yol yapıyorsun kardeşim seni çok büyük tebrik ediyorum. Betül'le oturmuş sohbet ediyorlardı sanırım. Nehir'i nereye postalamıştı acaba? "Nehir yok mu?" dedim ve Betül'e çaktırmadan göz kırptım Ali'ye.

 

Ihım yaparak boğazını temizledi ve bana döndü. "Bilmem, ben geldiğimde yoktu çok lazımsa git ara bul." diyerek laf çarptı bana. Bana bana, Emir Gültekin'e! Seninle sonra konuşuruz gözlüklü bey malum kızlar burada. Hatırlat da bir ara lafını sana geri iade edeyim. Kızla başbaşa kalmak için girdiği hallere bak ya?

 

"Ee siz niye geldiniz?" Lafıyla Betül'e döndüm. Ya bu kızda bir tuhaf he hem biraz da bana benziyor. Acaba sen benim kaybolmuş ikizim falan olabilir misin? "Biz çıkalım isterseniz o zaman siz rahat rahat konuşun." dedim ve pis bir gülücük attım. Kaşınmayın kaşırım. "Yok ben o anlamda demedim. Biz sadece sohbet ediyorduk." dedi ve başını başka yöne çevirdi. Utanmıştı sanırım.

 

Betül, Ali'ye döndü ve ellerini gözlüklerine doğru uzattı, daha sonra da gözlüklerini kavrayıp çıkardı "Bunu yapmayı seviyorum." dedi ve kendi gözlerine taktı. Nasıl bir fantezidir arkadaş? Yani gözlüğünü alıp takmak ne gibi bir mutluluk getirir insana da bu kız mutlu oluyor? "Ya sizin garip fantazilerinizle uğraşamayacağım iki muhabbet edelim dedik kalk Tuğçe, gidip şapşal kuzenimi bulup onunla uğraşalım." dedim ve diğerlerinin söze girmesine izin vermeden Tuğçe'yi kaptığım gibi odadan çıktım.

 

"Emir ne yapıyorsun ayıp oldu." diyen yer elmasına baktım "Yanında mükemmel bir koca var ve sen bana ayıp olmaktan bahsediyorsun. Ayıpsa ayıp aaa. Ayıp yatakta olur." dedim sırıtarak. Yine utanmış olacak ki kızarmıştı. Her zamanki gibi elimi kemerine koyup çekiştirmeye başladığımda sessizliğini bozdu. "Emir bak yine başladın, bırak ben geliyorum zaten." dedi hoflayarak. Ben bu olayı sevdim ya, bir kere ne kadar güçlü olduğumu görüyorsun. Aslında bunu kanıtlamak için seni adaleli kollarımın arasına alabilirim. Evet şu an çok mantıklı geldi bu olay. Ona doğru başımı çevirdim ve kemeri bıraktım. "Oh be sonunda." demesinin ardından ellerimi ona doğru atıp bir anda kavradım ve kucağıma aldım.

 

"Emir ne yapıyorsun yine ya, delirdin mi yine? Dursana, bıraksana beni! Kime diyorum alooo?" dedikleri kulağıma sertçe vururken onu hiç tınlamadım ve yürümeye devam ettim. Galiba onu taşımayı seviyorum. Bunu şu an neden yaptığımı soran olursa da cidden bilmiyordum. Şu durumu biri görse kesinlikle açıklayamazdım. Merdivenlerin başına geldiğimde salondan gelen sesleri işittim. Tuğçe kucağımda olduğu halde ona sessiz ol bir dakika işareti yaparak kapıya doğru ilerledim ve kapıyı dinlemeye başladım. Kapı dinlemek gayet doğal ve olağan bir şeydi. Neden dinlemeyeyim?

 

"Bak sen artık çok oluyorsun. Elalemin kadınlarına nasıl kalp atarsın sen? İhtiyar zampara!"

 

"Ne kalp atması ya ben sadece fotoğraf baktım. Ayrıca aynısı sende de var neden tepki veriyorsun Ayşenur?"

 

Muhabbeti dinledikçe garipleşmeye başladığını anladım ve Tuğçe'yi yavaşça yere indirdim ve yere çömelip kapının arasından onlara baktım sessizce. Seslerin sahibi anneannem ve dedemdi. Rutinleri dışında olan bu kavgaları beni şaşırtmıştı. Gözlemlediğim kadarıyla anneannem fırça çekiyor dedemde her zamanki gibi bastonunun ortasından tutup havaya kaldırıyor. Ya siz kavga mı ediyorsunuz?

 

"Bak Mustafa, sen başka kadınların fotoğrafını beğenemezsin. Çok kalp atmak istersen benim fotoğraflarıma at bari!"

 

"Ayşenur, Ozan bana şu istikramı kullanmayı yeni öğretti ve ben pek beceremiyorum. Zaten yaşlı başlı insanlara bunu neden öğretti anlamış değilim."

 

"Bana da aynı zamanda öğretti o kadına kalp atmışsın gördüm. Beni aldatıyor musun sen?!" dedi ve dedemin üzerine bir adım attı. Siz bayağı kavga ediyorsunuz şu an. Ulan Ozan bunun senin başının altından çıktığını anlamalıydım. Dedemle anneannemi bile birbirine düşürdün ya sana ne diyeyim ki şimdi? Dedem bastonunu yere vurdu ve "Ben gidiyorum sakinleş sonra tekrar konuşuruz." dedi ve kapıya doğru yöneldi. Tuğçe'yi kucağıma tekrar aldığım gibi kenardaki odalardan birine daldım.

 

"Oh yakalanmadık." dedim ve derin bir nefes verdim. "Siz ne yapıyorsunuz bakalım?" diyen sesi gülen kişiye döndüm ve gülümsedim. "Amca?" Güldü ve lafa tekrar girdi. "Teyzenle eski günlerim geldi aklıma bizde böyle gezerdik evin içinde. Aynı sizin gibi kimseye yakalanmadan yukarı çıkmaya çalışırdık kendimizce oyun yapardık. Hey gidi eskiler." Bu lafına güldüm. Canım amcam ya sana çekmişim ben. Sen de mükemmelsin. Tuğçe beni bırak ayıp oluyor dese de kaşı gözüyle, inatla onu daha da çok sardım. "Hadi ben görmedim sizi devam edin." dedi ve arkasına döndü. "Çıkın hadi görmedim." odadan güle güle çıktım.

 

"Amcam mükemmel değil mi? Cidden soy güzel bizim ya." dedim ve ukala bir bakış attım hâlâ kucağımda olan yer elmasına. "Yeter ama hadi indir artık bütün eve rezil olduk yanlış anlayacaklar." Yanlış mı anlayacaklar? Güzelim cidden bazen kafan hiç çalışmıyor. " Bunun için biraz geç kalmadık mı sence de? Biz evliyiz biraz seninle, sanırım normal şeyler bunlar. Sonuçta ulu orta öpüşmedik ya da başka şeyler yapmadık." dedim ve göz kırptım aynı zamanda yürürken.

 

"Ya Emir cidden seni boğacağım, bir ineyim sen görürsün." dedi ve yüzünü eşitti tekrardan. Ben ise sonunda Ozan'ın odasına kadar gelmiştim. Şimdi düşünüyorum da son zamanlarda bana çok yararı dokunmuştu bu züppenin, sanırım sevmeye başlıyordum. Odanın kapısını tıklatmadan içeri daldım. "Ne yapıyorsun bakalım?" dedim ve ayakta elinde kağıt kalem volta atan Ozan'a doğru yürüdüm. "Ay bir dakika söyleme gömleğimin yakası yamulmuş onu düzeltmeliyim iki dk şunu tutar mısın?" dedim ve Tuğçe'yi Ozan'a verdim. Ve yakamı düzelttim.

 

Tuğçe'nin konuşmasına fırsat vermeden onu Ozan'dan geri aldım "Karımı versene ya." Oğlum kendine gel Emir kurda kuzu emanet edildiği nerde görülmüş. Boş anıma denk gelmeseydi bunu asla yapmazdım aslaaaa! "Emir saçmalıyorsun yeter vallahi yeter." demesiyle onu kucağımdan bırakmadan Ozan'ın yatağına oturdum.

 

"Ne yapıyorsunuz siz ya? Gidin fantazilerinizi kendi odanızda yapın bu odada sadece benim fantazilerim geçerli." dedi ve elindeki kalemle bizi işaret etti. "Ne yapıyorsun sen o kağıt kalem ne öyle?" dedim merakla. Tuğçe de bana onay vererek soruma destek attı "Harbi ya o ne öyle?"

 

"Ya ben sizi komik bir şekilde düşündüm de onları yazıya geçiriyordum." dedi ve ekledi "Bak şimdi biz sabah kalktığımızda yanımızda bir yabancıyla uyanırsak vereceğimiz tepkileri yazıyordum. Yeni fantezi peşindeyim de her neyse dinleyin madem. Emir sen yanında başka bir kadınla uyansan 'Benim kadar mükemmel bir adamın yatağına gitmeye nasıl cürret edersin' dersin."

 

Ya manyak herif aynen onu derim tanımışsın beni seslice güldüm ve "Devam et bakalım." dedim. "Tuğçe görse 'Ya sen ne ara girdin yatağıma. Bunu da kesin anneanne ayarladı. Allah'ım ne çektim' der ve oflanır."

 

"Lan sen yer elmasıyla nasıl böyle konuşursun?" dedim bir anlık celallenmeyle. Hayır yani karım uyandığında beni görebilir başkasını değil! Tuğçe kucağımda debelenmeye başladı tekrardan. "Ne güzel anlatıyor çocuk, bozmasana ayrıca bırak beni." Başımı başına vurdum ve "hayır kal öyle tutsaksın sen." dedim ve güldüm.

 

"Siz ne yapıyorsunuz harbiden nasıl bir fantezi bu kendi odanızda yapanıza." dediğinde bu sefer neden olduğunu bilmediğim bir sebepten ötürü ona kızmadım ve güldüm. Tuğçe bunun üzerine milyonuncu kez oflayıp başını öte yana çevirdi. Ben bu aralar çok eğleniyordum ya demek ki elini kolunu bağlamak lazımmış Tuğçe hanımın, malum başka türlü baş edemiyoruz.

 

"Devam ediyorum Nehir görse 'Ya ben en son kapıya çarpmıştım bende ondan sonrası yok' der." dedi ve güldü. "Bu kız cidden çok değişik. Neyse devam ediyorum. Ali görse 'Bu kız kim ya? Ben kız mız istemiyorum' der ciddiyetle." Adam haklı beyler dağılın. Yalnız bu ikizlerin ne kadar farklı olduğunu burada da görüyoruz. "Bence tespitin dibi." deyip gülen Tuğçe'ye baktım. Ne kadar da güzel gülmüştü öyle, güldüğünde yanağında küçük bir gamze belerdi. Sonra gözlerine kaydı gözlerim, daha önce nasıl fark etmemişim bilmiyorum ama sağ gözünün altında küçük bir ben vardı. Biraz daha baktığımda ben belli bile olmasa da çok çekici yapıyordu karımı. Tuğçe'nin bana doğru hafif dönmesiyle önümdeki zibidiye döndüm.

 

"Betül görse 'Hayır tamam her işi başarabilen harika özellikli biri olabilirim. Ama bunu yapmış olmayayım lütfen' der buna eminim. O da aynı senin gibi egoist." dedi ve güldü. Haklı ama altta kalamam. "Benim ne egoistliğimi gördün be. Ben sadece mükemmel bir adamım o kadar. Ayrıca sen ne dersin onu demedin onu da de tam olsun." dedim ve tek kaşımı havaya kaldırdım. Bir yandanda benimle cebelleşen yer elmasıyla baş etmeye çalışıyordum. "Ben mi? Ben yatağımda bir kız hep görüyorum zaten. Sadece bizim evde değil. Hem görsem hadi hiç bilmeden 'Bu kim ya? Bakayım güzelmiş he. Şşt bebeğim gelsene bi' derim tabii ki. Gerisini anlatmayacağım Tuğçe var, çok öğrenmek istersen bi ara tek gel taktik vereyim lazım olur sana da." dedi ve güldü, lan it o nasıl laf kızın yanında ağzına yumruk attığımın beyinsizi! "Sus lan hint keneviri. Tuğçe biz buraya niye gelmiştik ya?" dediğim anda Ozan tekrar lafa girdi. "Bölüyorum ama Melih işini hallettim bizimle ilişkisi kesileli biraz zaman olmuştu. Önce medyada bunu duyurduk daha sonra benimle olan fotoğrafları yayımladık. Melih artık insan içine çıkamaz, Tuğçe'ye hiç yaklaşamaz zaten bununla beraber Tuğçe hakkında çıkan dedikodular da sona erdi." dedi ve parmaklarını kütletti ben de mükemmelim bakışı yolladı bana.

 

"İyi iş çıkardık. Ozan çok teşekkürler." dedi Tuğçe. Ozan da ne demek der gibi ellerini açıp hafif diz kırdı. "Heh hatırladım Ozan. Anneannemle dedeme telefonu sen mi öğrettin?" dediğimde başını salladı. "Salak herif iyi halt yedin. Aşağıda birbirlerini yiyorlar. Kavga ettiler az önce aralarını düzeltmemiz lazım." dedim kaşlarımı çatarak. "Cidden kavga mı etti o ikisi? Şaşırdım şu an. Hemen bir plan yapacağım size sabah söylerim geç oldu şimdi siz de gidin artık işim var benim." dedi ukalaca. Nedense artık Ozan'ın yaptığı hiçbir şey gözüme batmıyordu eskisi kadar. Sanırım şu salağı gerçekten sevmeye başlıyordum kendime inanamıyorum.

 

Tuğçe'yi yere indirmeden ayağı kalktım ve Ozan'a cevap bile vermeden odadan çıktım. Üst kata çıkıp odayı ayağıma açtım içeri girer girmez sırtımla kapıyı kapadım. "Emir artık indir beni cidden ama." dudağımın kenarını yana kıvırdım. "Ayaklarını yerden kesiyorum senin, daha ne istiyorsun?"

 

"Emirciğim hadi rica ediyorum bak uykum geldi artık uyuyacağım." demesiyle bir anlık mutlu olsam da sonra yüzüm düştü. Anneannemin sezonluk gecelik yasası sıcak tutan peluş pijama yasasıyla genişletildiği için göz zevkimizi artık kenara bırakacaktık onu anlamıştım. Hafifçe onu yere indirip banyoya gittim, pijamalarımı giyip çıktım. Tuğçe çoktan üzerinde koyun olan pembe kalın pijamalarını giymiş yatakta bir güzel kıvrılmıştı. Banyonun kapısını kapatıp yatağa girdim. "Oda da yatak da buz gibi ya. Bir sorun mu oldu acaba doğalgazda?" dedim ve elimi Tuğçe'ye uzattım üşümüş mü kontrol ettim. "E sen üşümüşsün." Elimi bu seferde yan taraftaki peteğe uzattım. Muhtemelen kapanmış yeniden açılmıştı. Belli ki bir sorun olmuştu. "Petekler ısınacak ama ısınana kadar hasta olursun sen böyle." dedim ve yatakta onu kendime çektim ve kollarım arasına aldım. Benim de ısınmam lazımdı sonuçta.

 

"Ne yapıyorsun?" dedi şaşkınca suskunluğunu bozarak. "Isıtıyorum" dedim ve kımıldamasına bile izin vermedim. Burnuma çarpan mis gibi saç kokusuyla kendimi uykunun ellerine teslim ettim.

 

Loading...
0%