Yeni Üyelik
23.
Bölüm

23. "Hamile misin?"

@rubamsalepe

"Ihımm. Nerede kalmıştık?" deyip Tuğçe'ye yaklaştım ama o elini göğsüme koyarak beni durdurdu. "Nee?"
"Emir neden böyle yapıyorsun biz gerçekten evli değiliz, sen beni seviyor musun?" Bu ama pat diye oldu bu. Ne desem ki? Ben de bimiyorum. Bildiğim tek şey var "Aslında biz güzel olurduk."

"Dalga geçmiştim ben." dedi ve gözlerini pörtletti. Oturduğu yerde ona iyice sırnaştım ve aramızdaki mesafeyi kapadım. "Ben gayet ciddiyim." dedim ve onun beni engellemesine izin vermeden dudağından küçük bir öpücük çaldım. "Sen!" diyerek tahminimce bana vurmak için kolunu kaldırdı ama ben ne yaptım tabii ki o kolu tuttum, kol dediğin kalkınca tutulurdu. Çünkü ben mükemmel olduğum kadar zeki bir insanımdım da. "Tuğçe az önce seni öptüğümde ne hissettin?" dedim ve elimi kalbine götürdüm. "Şu an hissettiklerini başkası öpseydi de hisseder miydin?" diye sordum. Betül taktiği işe yaramalıydı. Bende bazı şeyleri sorgulamama neden oldun eğer Tuğçe'de işe yaramazsan sana bunu sorarım Betül Hanım.

"B... ben hissetmedim bir şey. Hem o kim olsa aynı olur, sana karşı bir şey hissetmiyorum." dedi ve beni yanından iterek yatağa girip arkasını döndü. Şimdi görürsün sen! Ben Emir Gültekin'im sevgimi reddedebilmen için önce benden izin alman lazım küçük hanım. Üzerindeki yorganı attım ve belinden tuttuğum gibi bedenini kendiminkiyle bütünleştirdim ve boynuna bir öpücük kondurdum "Bana karşı gerçekten bir şey hissetmiyor musun?"
Derin bir nefes aldı ve "Hayır, bırak beni." dedi. Bunun üzerine onu bıraktım. "Emin misin?" Şaşkınca yüzüme bakıyordu ben de küçük bir buse daha bıraktım dudaklarına. Olumlu bir şey söylemen lazım be yer elması, hep böyle gidemeyiz değil mi?

Gözlerini kapadı ve nefes alış verişini kontrol etmeyi denedi. "Sen benim arkadaşımsın, söz verdik birbirimize Emir, ileri gidemeyiz daha fazla."
"Birbirimize yeni sözler verebiliriz ve ben senin kocanım. Tamam, bu anlaşmaya göre bir yıl dolana kadar ama sen istersen istediğin zamana kadar öyle kalacağım bilmiş ol. Aramızdaki mesafeleri kapayalım." dedim gözlerimi onun gözlerine kilitleyerek.

"Emir dur." İkazıyla suratımı astım ne vardı yani kabul etseydin? "Kusucam çekil çabuk." dedi ve beni üzerinden atıp tuvalete koştu. Heh yani tam kusulacak zaman, içine ettin şu an romantizmin. Kalkıp yanına gittim. "İyi misin? Kötüysen doktora gidelim." dedim elimi omzuna götürerek. Başını kaldırdı ve ağzını yıkadı. "Sanırsam midemi bulandırıyorsun."

"Çok komiksin ya gerçekten, şu halinle bile." dedim ve koluna girip onu odaya götürdüm. Bir süre sonra yemek için aşağıdan çağrılınca Tuğçe'yle birlikte yemek odasına indik ve masaya geçtik. "Nehir ve Ozan yarın gidip ondan sonraki gün için nikah tarihi alacaksınız. Nehir, annen ve babana haber verdin mi?" diye sordu dedem bastonuyla oynayarak. "Evet Mustafa dede ilk uçakla geleceklerini söylediler. Yarın sabah burda olurlarmış."

"İyi madem. Ozan sen de bizim en büyük otelde bir organizasyon yap, basın dahil cemiyetten dostlarımızı ve akrabalarımızı davet edelim." dedi tekrardan. Bu sırada masadaki balık kokusunu alınca Tuğçe'nin midesi tekrar bulanmış olacak ki ağzını tutarak lavaboya gitti. "Yine mi ya?" diyip peşinden koştum. "Doktora görünmelisin. Tamam ben çok mükemmel bir adamım ama seni tedavi edemem yani öyle meziyetlerim yok." dedim kolumu kapıya yaslayarak. "İyiyim şimdi masaya geçelim." dedi ve tekrar masaya döndük.

"Tuğçe, kızım sen hamile misin?" Annemin lafıyla hemen Tuğçe'ye döndüm ve dondum. "Ne?" diye şaşıran Tuğçe de bana döndü. Kulağına eğildim "Ne ara yaptık be?" Gözleri yuvalarından çıkacak kıvama geldiğinde bana yaklaştı.

"Doğruyu söyle, Melih'e oyun yaparken, ben baygınken bana bir şey mi yaptın?" Kaşlarımı çattım.

"Ne yapacağım sana be. Bir şey yapmak isteseydim bugünkü gibi göstere göstere yapardım. Tabi sen bozmasaydın güzel gidecekti." Onun rızası olmadan ona dokunmak olmazdı, hiçbir kitaba da sığmazdı bu.

"Emir beni sinir etme. Hem hamile değilim sadece midem bulanıyor." dedi masanın altından dürterek. Hayır yani çok ayıp bana böyle şeyler yapman, insan kocasını gizli gizli dürtükler mi hiç? "Nerden bileyim hamile olmadığını?" dedim ve damarına bastım. "Bakireyim ben nasıl hamile kalayım?" dedi ve ekledi. "Hamile falan değilim ben." Son cümleyi sesli bir şekilde söyledi ve masaya döndü. Bakireyim dedi, benim için dedi bunu. İlklerimi yaşamadım kimseyle dedi, ilkim sen olacaksın resmen dedi. Yer elması...

"Kızım emin olma bak kaç kere bastım sizi biliyorum çocuk yapmaya çalışıyorsunuz. Belki tutmuştur." diyen anneme döndüm. Göle maya mı çalıyoruz anneciğim ya tutarsa mı diyeceğiz? Bu kadın tam anlamıyla benim annemdi. Patavatsızlıkta benim gibi mükemmel bir detaydı, bunlar bu kadar da açık söylenmezdi ki. "Doktora gidin çocuklar hemen ne oldu öğrenmeliyiz." diyen dedemin lafıyla kalktık ve hastaneye gittik.

***
"Demek Nehir'in yaptığı yumurtadan yedin ve yumurta bozuktu hı öyle mi?" deyip kahkaha attım. Tuğçe hamile değildi, sadece bozuk yumurtadan dolayı midesini bozmuştu. Bozuk yumurtayı kim yapardı, tabii ki de Nehir. Bu kız bir gün soyumun sonunu getirecek diye korkuyorum ve daha ailemize girmedi, girince düşünemiyorum ben. Acaba bankaya dondurulmuş embriyo falan mı koysak, anca sağ salim kalırız gibime geliyor da benim. "Emir gülme artık ya. Hem hadi yat uyu yarın çok işimiz var." dedi homurdanarak. Hayır bunun dalgasını yüz sene geçmem lazımdı yoksa rahat duramazdım. "Gülmezsem olmaz ki. Ayrıca sen uyumadan uyuyamam hastasın."

"Serumu yedikten sonra iyi oldum. Uyursam enerjim geri gelir. Yani uyuyalım." demesine inat başımı olumsuz olarak iki yana salladım. "Dinlemeyecek misin beni?" Tekrar başımı iki yana salladım. "İyi madem, sen bilirsin." dedi ve elimi saçıma geçirdi "Ah, kızım bıraksana!" Lan bu ne acı, çocuk doğursam erkek halimle bu kadar acı çekmem. Ahhhhh. "Bıraksana!" Onu engellemeye çalışsam da başaramadım, resmen ellerini saçlarıma yapıştırmıştı. Saçımı çeke çeke başımın kontrolünü ele aldı. Mecaz olarak değil başımın kontrölü tamamen onun elindeydi. Başımı göğsünün üstüne koydu ve kollarını boynuma doladı. "Şimdi de uyuma göreyim." dedi gülerek.

Ya kızım bak sen benim sınırlarımı zorluyorsun. Yakında düz duvara tırmanacağım o olacak. Fenalıklar geçen aklıma engel olamıyordum. "Tuğçe ben ömür boyu burada uyuyabilirim." dedim onu mutlu etmek için. Aslında ömür boyu da neyse demeyeceğim içimde kalsın. "Pis sapık." dedi ve kafama vurdu. Daha sonra ikimiz de uykuya teslim olduk. Biraz huzur biraz hasta biraz yorgun şekilde.

***

Sabah salonda iş bölümü ve ciddi bir koşuşturmaca hakimdi. Eyvah Emir, sen emir veren kişi olabilirsin emir alan değil. Kaç ordan kaç. Salona girmeden arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. "Dur bakalım orda kaçma. Sana iş verecegim." dedi anneannem dedemin bastonuyla ensemden çekerek. Hayır yani orada onun olması gerekliydi senin değil anneanne. Baston dedeme yakışır. Ayrıca az önce kaçacağımı sesli mi söylemiştim acaba bu kadar net algılaması şaşırtıcıydı çünkü, Gültekin kadınları garipti. Ellerimi teslim olmuş edasıyla havaya kaldırdım ve önüme döndüm. "Emredin sultanım." diyerek geri vites yaptım. Anneannem emredebilirdi ama değil mi. Mükemmel adamlar anneannelerinin sözlerini dinlerler.

"Dedenle konuştuk arabanı ve aylık belli alacağın parayı sana geri veriyoruz. Restoranta da uzun zamandır gitmiyorsunuz. Hepinizi azat ettim. Şimdi bunların karşılığında bugün dediğim her şey eksiksiz olarak yerine getirilecek. Ozan ve Nehir'i al önce nikah tarihi alın sonra da onları gelinlik damatlık bakmaya götür. Tuğçe de yanınızda olsun. Ali ailesini alacakmış hava alanından onlarla ve diğer işlerle o ilgilenecek. Oteldeki davet işini de organizasyon işini Betül'e verdim otel müdürümüzle beraber her şeyi ayarlayacaklar." dedi herkesin duyabileceği bir ses tonuyla. Bunun ardından Tuğçe'yi almak için odaya daldım.

Ama bu manzara cidden... Bu kız, ah bu kız aklımı başımdan alacak az kaldı. "Dön arkanı hatta çık dışarı!" diyerek bana bağıran Tuğçe'ye hiçbir tepki göstermedim. Karşısında alımlı karısını iç çamaşırlarıyla yakalayan bir erkek ne tepki veriyorsa onu da yapmadım. Sonuçta onun izni olmadan bir şey yapamazdım, ayıp ya. Yanıma geldi ve koluma patlattı. "Bakmayı kes çık dışarı." dedi. Hemen de celalleniyor bu kız ne yaptım ki sanki? Anlamıyorum ki ne var baksam sanki denizde mayoyla falan görmedim hiç, ayrıca rahatsız olmasın diye yüzüne odaklanmıştım ben, o ise bunu fark etmemişti bile. "Ne olur ki baksam. Sonuçta seni denizde mayoyla, yatakta da seksi içini gösteren mini geceliklerle gördüm. Korkma onlar varken bir şey yapmadıysam şimdiden sonra da bir şey yapmam." dedim ve güldüm. "Ha ha ha çok komik. Ne istiyorsun?" diye sordu.

Sesimi temizleyip kendime geldim. "Nikah tarihi gelinlik ve bir sürü zımbırtıyla uğraşmamız gerek hemen hazırlanman lazım." dedim ve ona biraz daha dikkatli baktım. Eliyle göğsünü tutuyordu. Ben gelince belli ki kopçeyi takamamış bu kız. Ne zamansız geldim iki üç dakika önce gelseydim ya. Bir hamleyle onun arkasını çevirdim ve ustalıkla kopçesini taktım. Hızlıca bana döndü "Sen.. Sen nereden anladın?" dedi biraz utangaç bir tavırla. Gözlerimle hâlâ göğsünde olan eline işaret ettim ve güldüm. Ah serseri tarafım sen de mükemmelsin biliyor musun? "Bakıyorum da oldukça ustasın." dedi ve kaşlarını çattı. Kötü geçmiş diyelim güzelim. Bakıyorum da birazcık kıskançlık seziyorum. Belini kavradım ve kendime çektim. "Sen beni kıskandın mı?" Koluma bir yumruk geçirip cevap verdi. "Ne münasebet. Ben senin neyini kıskanayım be. Hadi git seni bekliyorlardır." diyerek beni odadan kovdu. Neyimi mi kıskanır? Gözlerimi, saçlarımı, burnumu, öpülesi dudaklarımı, kirli sakallarımı, seksi vücudumu, kaslarımı. Daha ne sayayım ben mükemmel derecede kıskanılacak bir adamım.

Aşağı indiğimde kapıya doğru giden Ali'yi yakaladım. Kız kardeşini evlendiriyordu, üzülmüyor muydu hiç? "Kız kardeşini evlendiriyorsun hatta ikizini. Üzülmüyor musun hiç?" dedim elimi omzuna atarak. "Daha fazla samimi giderlerse ikisini de gebertmek zorunda kalacaktım evlilik onlar için gayet iyi bir çözüm." dedi ve göz kırptı. Aralarındaki herkesin görüp sadece o iki salağın görmediği çekim ve yakınlığı Ali de net bir şekilde görmüş ve sabretmeye çalışmıştı, son noktalarındaydı hatta. Bu evlilik olmasa cidden ikisinin de ayağına beton döküp bahçedeki havuza atabilirdi, buna ikna olmuştum ben.

"Bana bak, bu düğünü çifte düğün olarak şey etsek güzel olurdu he. Sen Betül'e biraz daha yakın ol." dedim koluna patlattım. Dudağını kenara kıvırdı. "Ulu orta deme şöyle, hadi acelem var annemleri almaya gideceğim sonra konuşuruz."

***

Nikah tarihini yarın olarak aldıktan sonra Türkiye'nin en lüks en güzel markalarının gelinlik ve damatlık mağazalarını geziyorduk. Yaklaşık altı tane mağazadan sonra içi geniş ve oldukça çok model olan bir mağazaya daldık. Ben giyinme kabininin önüne oturdum. Ozan kendine damatlık modeli bakarken Nehir de yer elmasıyla beraber gelinlik bakıyordu. Ulan Ozan seni de bu hallerde gördüm ya ölsem de gam yemem. Neyse gülmeyeceğim sonra bu dengesiz üzerime yürüyor. Beş dakikanın ardından ikisi de gelinlik damatlık seçip giyinme kabinine daldılar. Çıksınlar yakışıp yakışmayacağını ben değerlendireceğim engin moda bilgimle. Tabii ki her zaman modaya uygun giyinen hatta kendi sitilini yaratan bir adam olduğum için. Hatta stilim ülkede trend bile oluyordu. Ne harika adamım ben ya. Neyse öz övgüyü kenara bırakalım ve kabinden çıkan geline bakalım.

Giydiği yirmiye yakın gelinlik arasında buydu en mantıklısı ama bir şeyler eksikti. "Peki bu nasıl?" sorusuna başımı geriye atarak cevap verdim. "Bunda da bir eksiklik var." Baştan aşağı süzdüm. "Bel kısmı tam oturmamış potluk var, başka bir model dene." somurtup kabine geri girdi. O sırada Ozan çıktı. Baştan aşağı süzdüm. Tuğçe de benimle beraber Ozan'a baktı. Kuzenim diye demiyorum yakışıklı herif ya bizim soy güzel soydu. Bizden çirkin çıkmazdı asla. "Ne diyorsunuz bakalım? Kızlar görse ağlarlar değil mi? Tabi benim gibi bir yakışıklıyı kaybediyorlar." O sırada Nehir başını kabinin arasından çıkardı. "Evlendiğin anda benden boşanana kadar hayatında kız olamaz Ozan. Çok istersen evlenmeyelim ben de meraklısı değilim." dedi ve kaşlarını çattı. Uff bak bu çok ağır oldu "Ben param olmadan yaşayamam kızlar olmadan gene bir süre yaşayabilirim. Umarım yaşayabilirim. Neyse evleniyoruz git gelinlik dene sen oyalanma daha çok işimiz var." Adama bak ben parasız yaşadım ama arabamı bile aldılar lan elimden. Neyse bugün size yardım edeceğim. Nehir tekrardan içeri girdi.

"Kuzen bence oldu bu yakıştı tamamdır." dedim parmağımla da onayladım. "Hayır bence olmamış gömleğin dokusundaki desen çok absürt durmuş ne o öyle işlemeli gelinlik gibi. Takım tamam da gömleği değiştir." dedi Tuğçe ve Nehir'e yardım için kabine daldı. "Reis öyle dedi git değiştir gömleğini." dedim gülerek. Bizde patron ne derse oydu. Ozan da kabine döndü. Biraz sonra Nehir ve Tuğçe çıktı. "Bu sefer çok iyi olmuş. Peri gibi olmuş. Tamam bunu alalım." dedim ve göz kırptım Tuğçe'ye. Kesin o seçmiştir zaten. Nehir beceremez. Ama bu çok güzel olduğu gerçeğini değiştirmiyordu, kızkardeşi evlenen bir ağabey gibi ellerimi burnumun sızlayan yanına götürdüm, kimse de anlamamıştı bunu halbuki ben duygulanmıştım.

Gelinlik iltifatımızın üstüne Ozan da kabinden çıktı. "Şimdi oldu. Sen de bunu almalısın. Bence ikiniz de tamamsınız. Birbirinizin kıyafetlerini beğenirseniz o zaman asıl tamamdır." dedi Tuğçe.

İkisi de birbirine baktı. "İçinde bir cadı olsa da dışı güzel olmuş. Beğendiysen bunu alalım hamster." dedi umursamazca. Ne fena bu Ozan ne fena. "İçinde birini göremesem de seninki de olmuş. Alıp gidelim hadi yoruldum." diye homurdandı Nehir. Haklıydı kız sabahtan beri yirmiye yakın gelinlik denemişti. İçinde biri yok boşsun sen demek de çok güzeldi, aferin kız Nehir. Böyle böyle adam edeceğiz bu herifi. "Şimdiden yoruldun mu? Bence gücünü enerjini topla. Yarın daha çok enerjiye ihtiyacın olacak seni yoracağım." dediğinde Nehir kaşlarını çatarak kabine daldı. Uff kuzen öyle denir mi kızı korkutuyorsun. Benim de iç sesim yorum yapmadan duramıyordu. "Ne dedim ki şimdi. Kızım senin için fesat, ben dans etmekten bahsediyordum." dedi ve gülerek o da kabine daldı.

Yaklaşık yirmi dakikaya kıyafetleri alıp mağazadan çıktık. Aha kaçın paparaziler! "Magazin geliyor arkanıza bakmadan kaçın." dediğim anda etrafımızı sardılar. Heh şimdi çıkın bakalım çıkabiliyorsanız.

'Ozan Bey evleneceğiniz kız yanınızdaki kiz mı?'

'Ozan Bey düğün ne zaman?'

'Emir Bey siz düğün hakkında neler diyeceksiniz?'

Ozan soruları yanıtsız bırakıp yanında duran Nehir'in belini kavrayıp kendine çekti ve saçlarına bir buse kondurdu. Diğer eliyle de onun elini tuttu. Tam da Ozanlık bir cevaptı bu. "Sizce bir şey söylememe gerek var mı? Her şey açık ve net değil mi? Âşık oldum ve evleniyorum." dedi gülümseyerek. Resmen kameralara oynuyordu. Süper bir oyuncusun Ozan. Hızlıca paparazilerden sıyrılıp oradan ayrıldık.

***
"Tuğçe sen yarın ne giyeceksin var mı kıyafetin?" diye sordum pijamamın üzerini düzeltirken. "Pek bir şeyim yok kızlardan alırım herhalde." dedi oflayarak. Yatağın altına sakladığım hediye kutusunu çıkarıp ona verdim. "Al bakalım beğenecek misin?" dedim ve göz kırptım. Yüzüne saf bir gülümseme koyarak elimdeki paketi kaptı ve hemen açtı. İçinden kalın askılı beline kadar bordo gelen altı kabarık siyah elbise çıktı. Ben seçtim tabii ki seçimlerim de mükemmeldir. Yatağın üzerinden emekleyerek gelip üzerime atladı. "Ben çok teşekkür ederim aklına nasıl geldi ya? Gerçekten çok güzel." dedi ve geri çekildi. "Güzel bir prensese güzel bir prenses elbisesi gerekliydi bu aklımdan nasıl çıkabilir ki?" dedim göz kırptım ve ekledim. "Hadi yat uyu yarın uzun bir gün bizi bekliyor olacak."

Evet canlarım yeni bölümün sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yorum ve vote bekliyorum. Birde beni takip etmeyi unutmayın ne zaman bölüm paylaşacağımı yazıyorum oradan.

Bir sonraki bölümü Nehirin ağzından anlatacağım çünkü Emir yada Tuğçe'den anlatırsam Nehir'in sakarlıklarını güzel yansıtamam. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşça kalınnn😘😘

Loading...
0%