Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. "Flört"

@rubamsalepe

Yanlış görmüyorum değil mi? Emir benim karşımda diz çökmüş bana evlenme teklifi mi ediyordu? Bu resmi olarak ilk evlenme teklifim miydi? Evlenme teklifinin de resmisi mi olur ya ben de bi garibim he. Ne desem ki ben şimdi buna? Ben ne hissettiğimi bilmiyorum sana ne diyebilirim ki? Biz arkadaşız seninle ya. Hani bu bir oyundu? Biz dostluğu bile yürütemezken gerçek bir evliliği nasıl yürüteceğiz? İç sesim gevezelik ederken beynim olaya müdahale etti
'Sanki evliymiş gibi yaşamıyorsunuz? Adam seni sıkıştırıp duruyor. E romantizm de cabası. Sen neyin gerçeğinden bahsediyorsun?'

Haklısın beynim. Kendime haklı olan bir şeylerin kaldığını görmek güzel. Şaşkın gözlerle Emir'e bakarken o gülümsedi ve ayağı kalktı. "Bakın görün ceza nasıl verilirmiş?" Ne diyor bu ya? Alık alık ona bakmaya devam ettim. Algılarım kapandı ne dediğini anlayamıyorum şuan. "Ha?" Elindeki yüzük kutusunu kapatıp cebine koydu "Senin de bu oyundaki cezan buydu." dedi ve yanımdan ayrılıp masaya geçti.

Ne demek oluyordu ki bu şimdi? Bu oyunun parçası mıydı? Ya hiç gelinlik giymemiş bir kıza sen gelinlik giydiriyorsun yetmiyor kalkıp yalandan evlenme teklifi ediyorsun. Ben neyi sorguluyorsam, zaten her şey başlı başına yalan üzerine kurulmamış mıydı? Her şey bir oyunla başlamamış mıydı? Üç ay sonra bitecekti zaten her şey. Üç ay nedir ki? Doksan gün. Hemencicik biter, o yoluna ben yoluma. Zaten ben neden şüphelenmediysem, niye ki yani? Odada sıkıştırmaları falan onlar da gerçek değildi. Kahretsin ya kafam allak bullak olmuştu benim.

Emir dengemi bozdun yemin ediyorum ben gidiyorum! Eteklerimi topladım mağazaya doğru yürüdüm. Emir ise muhtemelen gelinliği çıkarmama yardım etmek için ayağı kalktı. "Nehir gelinlik için yardım eder misin?" dedim Nehir kelimesini vurgulayarak. Gelme Emir istemiyorum! "Kocan sana yardım eder tatlım." dedi havalı bir şekilde. Hayır yani bu durumda da havalı mı olmaya çalışıyorsun? Ona sert bir bakış attım ve laf çarptım .

"Gerek yok. Hem biz sadece arkadaşız." Emir biraz şaşkın biraz ukala bir tavırla ki bu ikisi bir arada nasıl oluyor bilmiyorum "Sen bana tavır mı yapıyorsun şimdi?" dedi, cevap bile vermeden mağazaya girdim. Kabine girip Nehirin düğümleri çözmesini bekledim. "Sen bozuldun değil mi buna?" Anlamamış gibi baktım. "Neye bozulmuşum ben ya? Neye bozulmuş olabilirim ki?" Nehir IQ seviyesinin üstünde konuşmalar yapmaya başlamıştı, bazen bunun bozuk saati bile doğruyu gösteriyordu cidden.

"İlk defa gelinlik giydin, üstüne evlenme teklifi aldın. O da yetmedi bunların bir yalan olduğunu öğrendin. Bak ben buna çok bozulurdum." Arkamı döndüm ve yüzüne baktım. "Tamam arkadaşlıkla sevgililik arasında bir şeyiz. Tamam ne hissettiğimi bilmiyorum şu an ama şimdi evlenme teklifi ediyorsun ve oyundu diyorsun. Nasıl iş bu ya?" Öfkemi kustuktan sonra gelinliği çıkardım kendi kıyafetlerimi üzerime geçirdim. "Tuğçe sizin evliliğiniz zaten oyun." haklıydı, gerçekten haklıydı. Oyunla başladı oyunla devam ediyordu. Hiçbir şey diyemedim.

●●●

Bir hafta sonra

Ali odasında oturmuş geçen hafta sipariş ettiği kitapları koliden çıkartıp inceliyordu. Tam bir kitap kurduydu. İçini hiçbir yere dökemediğinden kendini kitaplara verirdi. Ne var ne yok kendini bile orada bulurdu. Her kitabı okurdu ancak asıl ilgi alanı Türk Klasikleriydi. Kolinin içinden Namık Kemal'in İntibah romanını çıkardı. Bu kitabı daha önce de okumuştu ancak onu kitaplığında görmek istemişti.

Hayatının sakin olmasını aslında böyle entrikalı kitaplara borçluydu. Kitapta sonuçlarının kötü olduğunu gördüğü şeyleri gerçeklerle tartar ve gerçek hayata uygulamamaya çalışırdı. Kitap kurdu olduğu kadar kitaplarına bir bebeğe bakar gibi çok iyi bakıyordu. Hatta işi her zaman abartır ve aldığı kitapları teker teker şeffaf kap ile kaplardı. Kolideki tüm kitapları çıkartıp yere koydu ve oturduğu yerde kaplamaya başladı. Biraz sonra kapı çaldı ve içeriye Betül girdi.

Ali onu her gördüğünde ayrı bir heyecanlanırdı ancak ciddiyetini de bozmazdı. Zamanında ona zaten bundan dolayı gülmemişti. Kendine ondan uzak durmak için öyle bir çözüm bulmuştu ya da öyle olduğunu sanıyordu. "Geldi mi kitabım?" dedi ve yere çöküp Ali sipariş verirken ondan almasını rica ettiği kitabı aramaya başladı. Kitapları biraz karıştırdıktan sonra aradığı kitabı buldu. "Çalıkuşu." dedi ve gülümsedi. "Yıllar önce okudum ancak unutma evresine gelince tekrar okumam gerektigini düşündüm." Ali elindeki kaplama işini yarıda bırakıp Betül'e baktı. "Güzel bir aşka zorlukların yüklenmesi ve ayrılık..." derin bir nefes verdi. "Tam beş kez okudum."

Betül şaşkınca baktı "Ciddi misin? Peki ya neden?" Ali elindeki işe devam ederek "Aşkı kavramaya çalıştım." dedi. Betül ne diyor bu bakışlarını attı. Bir insan neden aşkı kitaplardan kavramaya çalışırdı ki? Sanki aşkı kavratacak başka bir şey yoktu. En sonunda başını aşağı yukarı salladı. Teşekkür etti ve elini kaplardan birine attı. Ona yardım etmek istemişti. Sonuçta tek başına kaplamak zordu "Şu işten hiç sıkılmaz mısın sen?" dedi gülerek. Ali dudağının tekini yana dogru kıvırdı "Bak bunlar benim sevgilim. Ben onlardan nasıl sıkılabilirim ki?" Bu sefer de güldü.

Ali kitabın orta kısmını tutması için Betül'e uzattı. Betül yaprakları kavradıktan sonra Ali kitabı kapladı. İşlemi yaparken istemeden biraz yaklaşmışlardı. İkisinin de niyeti bu değildi. Ali'nin dikkati dağılmıştı bir kere. Betül yapılan işe bakarken genç adam ona bakıyordu. Sessizliği ise çalan telefon bozdu. Çalan Betül'ün telefonuydu, telefonunu açtı. "Efendim hayatım. Bugün mü? Müsaitim tabii ki buluşabiliriz. Tamam o saatte orda olurum."

Ali duyduklarıyla gerçeklerin birbiriyle çelişmesini umdu. Merak ediyordu kimdi bu 'HAYATIM' ? Kitabı bıraktı ve yerde bağdaş kurarak oturdu. Betül'e sorgulayıcı gözlerle baktı "Kim bu 'HAYATIM' ?" Betül gülümsedi ve Ali'nin karşısından yanına geçip oturdu. Daha sonra da koluna girip başını omzuna yasladı. Ona bakmadan Ali'nin gözlüklerini kaptı ve onlarla oynamaya başladı. "Bu aralar çok mutluyum Ali, biriyle bir süredir görüşüyorum ve flörtleşiyoruz. Her şey çok güzel gidiyor."

Ali bir an bocaladı. Sonunda korktuğu başına mı gelmişti? Betül'ün hayatında biri mi vardı artık? Ne yapacaktı ki şimdi? Dolan gözlerini yukarıya dikti. Akmaması lazımdı, akamazdı. Gururunu ayaklar altına almayacaktı. Sesi kötü çıkmaması için sessizce boğazını temizledi. "Mutlu musun?" diyebildi sadece. Çünkü onun mutlu olması her şeyden önemliydi. Betül mutluluğu hakediyordu. "Hem de çok. Bak sen benim en yakın arkadaşımsın. Seni onunla tanıştırmak istiyorum."

Ali bu defa elini yumruk yapıp sıktı. Bu biraz ağır gelmişti ona. Ama ne kadar ağır gelirse gelsin onunla tanışacaktı. Betül'e zarar verme olasılığı olan herkesi ondan uzak tutmak zorundaydı. Çünkü Betül onun her şeyiydi. "Tanışalım tabii, tanışalım." Betül bunun üzerine başını omzundan çekti ve Ali'ye baktı "O zaman şimdi benimle gel. Bugün hemen tanış. O da çok mutlu olacak." Hemen mi tanışacaktı? Derin bir nefes verdi. Onu kıramazdı ya da hislerini belki edemezdi. "Gidelim, sen nasıl istersen."

●●●

Baksana şu pişkine kalkmıyor. Saat on iki olmuş paşamız hâlâ uyuyor "Emir kalk artık bak anneannen sormaya başladı oyalayamayacağım biraz daha. Soracak çocuk hasta mı oldu sabahtan beri tuvalette." Dediklerime kulak asmadı ve bana sırtını döndü. "Beş dakika daha." Sabahtan beri aynı şeyi diyordu. Ben mi dedim sana halı sahaya git bir top peşinde saatlerce koştur diye? Böyle ceset gibi uyursun tövbe ya. Gözlerimi kıstım ve kollarımı sıvadım koşup Emir'in üzerine atladım. Yerinden sıçradı ve gözlerini pörtletti. Tabii benim de uyurken üstüme atlasalar ben de şok geçirirdim haklısın.

"Ya kızım geçenki cezanın intikamını yeterince almadın mı? Kendimi intihar edip kurtulasım var ama bunu dünyaya yapamam. Benim kadar yakışıklı bir varlığın yok olmasına dünya hazır değil." Uykudan kalkınca bile ego kasıyor. Hoş ben daha önce uyurken de ben mükemmelim diye sayıkladığını defalarca gördüm. "Kalkacak mısın artık?" deyip kollarımı bağladım. "Üzerimdeyken nasıl kalkabilirim? Ayrıca bence biraz daha kalalım böyle pozisyon çok güzel." dedi ve sırıttı.

Pis sapık kaşlarımı çattım ve koluna patlattım. Daha sonra üzerinden çekilmeye çalıştım ancak Emir beni tutup yatağa yapıştırdığı için bunu başaramadım. "Çıksana üstümden." kaşlarımı daha da çattım. Şu an somurtkan şirin gibi göründüğüme emindim. "Böyle iyi ya dip dibe baş başa belki de dudak du..." lafını tamamlamasına izin vermedim ve ağzını kapadım. "Bana bak sen gene bi yükseldin. Biz sadece arkadaşız." dedim son kelimeyi vurgulayarak.

Elimi ağzından çekti. "Hâlâ bitmedi değil mi içindeki sinir? Tamam haklısın özür dilerim daha önce gelinlik giymemiş bir kıza bunu yaptığım ve evlilik teklifi edip duygularınla oynadığım için. Ama bana biz sadece arkadaşız diyemezsin yer elması." Başımı ondan başka bir yana çevirdim. "Tamam karı koca sayılmayız ancak arkadaş da değiliz. Sen bu pozisyonda duran, öpüşen arkadaş gördün mü hiç?" Yine ne yaptı ne etti konuyu uyanmaktan öpüşmeye getirdi ya ben artık bir şey demiyorum.

"Gördüm, biziz." boğazını temizledi ve başını kaşıdı. "Bak biz evliyiz ancak kendimize karı koca diyemeyiz. Arkadaşız ama arkadaş da diyemeyiz. Bence biz flört ediyoruz. Hatta flörtün ileri düzeyindeyiz." Gözlerimi kısıp ona baktım. Aslında kısmen haklıydı, arkadaşlar öpüşmezler ama beni öpen oydu. Ben onu hiç öpmemiştim ki. Beyefendi nasıl isterse öyle yapıyordu. Bana soran yoktu. Tuğçe kim köpek zaten! Ama ona engel de olmuyordum bu da ayrı bir soru işaretiydi. "Arkadaşız biz." diye tısladım. Ben bunu sana daha çok direteceğim Emir Bey. Sen daha benim pis tarafımı görmedin ya da gördün aman her neyse.

"Çekil üstümden hadi." başını bana doğru yaklaştırdı ve elmacık kemiğimin üstüne bir öpücük kondurdu. "Bugün ne yapalım? Menümüzde nasıl bir aksiyon var acaba?" Dilini eşek arısı sokmasın senin kapı pat diye açıldı. Burası da yol geçen hanıydı mübarek. Ya insan kapıyı tıklar değil mi içeri girerken? Neden pat diye dalıyorsunuz içeri? Aile var burada aile!

Emir'i üstümden itip kapıya doğru baktım. Şaşkındım şu an çünkü kapıda daha önce hiç görmediğim bir kız vardı. Bu kim ya? "Sen kimsin be?" Kız gülümseyerek yanımıza geldi. Emir kıza baktı şaşkın bir ifadeyle "Ceyda?" dedi. Ceyda mı o kim? Ceyda kim? Ceyda kim ki benim, bizim odamıza pat diye dalıyor? "Emir kim bu kız odamıza pat diye dalıyor?" deyiverdim. Kız Emir'e sarıldı ve "Uzun zaman oldu özlemişim." dedi. Ne uzun zamanı ya? Ne özlemesi? Sen kime sarıldığını sanıyorsun? Kaşlarımı çattım. "Aşkım senin aşağıda işin yok muydu? Sen giyin gel ben de misafirimizi salona alayım hem de tanışmış oluruz."

Emir bana baktı ve gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Gözleri adeta 'Sen beni kıskanıyor musun?' diyordu. Aa ne alakası var. Ben kimseyi kıskanmam. Hele seni hiç kıskanmam. Neyse şu kızı kocamdan ayırayım da kimmiş öğreneyim. "Yol şu taraftan tatlım." diye kapıyı gösterdim. Bu kızı hiç gözüm tutmadı demedi demeyin. Hayır aurası kötü bir kere. "Ben bu evi iyi biliyorum zaten kendim giderim salona." dedi ve Emir'den ayrılıp kapıdan çıktı.

Peşinden gitmeden Emir'e doğru parmak salladım "Bu kız sana neden sarıldı?" Emir saçlarını karıştırdı ve başını başka yöne çevirdi "Bu kız bizim evimizi nereden biliyor?" Cevap da vermiyordu adama bak ya! "Emir delirtmesene insanı cevap ver!" Yanına gittim ve yüzünü kendime çevirdim "Aile dostumuzun yılışık kızı. Bir de eski sevgilim." Ne dedi o? Eski sevgilim mi dedi o? Peki o kızın burda ne işi vardı? Neden geldi? Yüzsüz mü bu kız bizim odamızı basıyor? Kaşlarımı olabildiğince çattım. "Eski sevgilinin evimizde, odamızda ne işi var?" Elini omzuma koydu "Sakinleş birazcık aradan birkaç yıl geçti, ayrılalı uzun zaman oldu. Ailem çıktığımızı bilmiyor o yüzden yüzsüzlük yapıp geliyor böyle arada."

Allah'ım kafayı yemek üzereyim ya benim kocama benim sen nasıl böyle... "Güzelim bi sakin ol. Bitti gitti, işlevsiz o artık. Benim için herhangi biri." dedi ve beni kolumdan tutup kapıya kadar çekiştirdi. "Eğer giyinmemi ve muhteşem seksi vücudumu izlemek istersen kal ama yok ben gideceğim diyorsan çabucak git ben de üzerimi değiştireyim." Derin bir nefes aldım ve kendimi odadan dışarı attım. Salona inmeden odaları bir alt katta olan Nehir'in odasına gittim.

Maksat bana destek çıksın. Tek başıma bu yellozla baş edemem. Sonuçta odama daldı ve kocama yapıştı pis yılışık. Engel de olamadım. Evet kesinlikle desteğe ihtiyacım var. Bir anlık boşluğuma gelerek kapıyı çalmadan odaya daldım. Tabi bunu fark edince ilk işim özür dilemek oldu "Ben Emir'le beraber bu odaya dala dala alışkanlık olmuş. Bazen evli olduğunu unutuyorum. Kusura bakmayın." dedim ve yanlarına gittim "Nehir yardımına ihtiyacım var." Nehir ile Ozan ise bir şeyle uğraşıyordu.

Ne olduğunu ilk bakışta anlamadım. "Tuğçe asıl benim yardıma ihtiyacım var. Bu bulüzün taşları küpeme dolandı. Çözmeyi bir türlü beceremedik. Kulağım çıkacak şimdi, çok canım acıyor." Belasız bir günün geçse Dünya Son Sakar Günü diye bir bayram koyar, sana ordan sakarlığı bitirdiğin için ödül verirdim Nehir. "Ya sen başına dert açmadan bir günü huzurla geçiremez misin? Dur dur, kıpırdama canın acıyacak." Nehir sesli bir nefes verdi "Acıyor zaten. Tuğçe yardım etsene ne duruyorsun?"

Haklıydı, yanına gidip Ozan'ı Nehir'den uzaklaştırdım ve bulüzü elime aldım. "Çıkacak bekle dur." biraz çekiştirdim, uğraştım. Daha sonra zar zor küpesinden taşları çıkardım. "Çıktı işte bak. Beceriksizler sizi." Nehir güldü ve tam bana sarılacakken ayağı sehpaya takıldı, yere düştü. Başını ise yandaki komidine çarpıp bayıldı. "Nehir, Nehir iyi misin? Nehir!"
"Nehir kendine gel güzelim, Nehir!"

Evet canlarım yeni bölüm sonu daha. 11.000 olmuşuz çok teşekkür ederim❣

•GELECEK BÖLÜMDE CEYDA NELER YAPACAK?

•ALİ BETÜLÜN SEVGİLİSİYLE BULUŞUNCA NELER OLACAK? BUNU KALDIRABİLECEK Mİ?

•BAYGINLIK GEÇİREN NEHİR'E NE OLACAK?

Yorum ve voteyi eksik etmeyin canlarım onlar benim motivasyon kaynağım❤❤

 

Loading...
0%