@rubamsalepe
|
"Buluşmak için hep Han Kafeyi mi seçiyor sunuz?" dedi Ali direksiyon sallarken. Daha önce defalarca Betül'le gittiği yere şimdi bir başkasıyla buluşmasını izlemek için gidiyordu. Ali'nin canı acıdıkça daha çok içine kapanıyordu, daha çok susuyordu. "Yani hem çok uzak değil hem de sessiz yer. Orada kendimi evimde hissediyorum." dedi gülerek. Ali direksiyonu kırdı ve arabayı ustalıkla park etti. İkisi de arabadan inip kafeye girdiler. Her zaman oturdukları masayı es geçerek ilerideki en köşedeki şirin masaya geçtiler. Masada genç yakışıklı bir adam oturuyordu. Renkli gözü ve sapsarı saçlarıyla tam da Betül'ün tipiydi. Genç adam Betül'ü görünce ayağı kalktı ve sarıldı "Hoşgeldin, özlemişim." Betül genç adamın yanağına bir buse kondurduktan sonra genç adam Ali'ye döndü ve tokalaşmak için elini uzattı. "Sen Betül'ün meşhur arkadaşı Ali'sin sanırım. Memnun oldum ben Arda." Ali yüzüne içinden gelmeyerek sahte bir gülümseme koydu ve elini tutup tokalaştı. "Evet ben Ali, bende memnun oldum." Tanışma faslını atlattıktan sonra oturdular. Arda muhabbet açmaya çalışıyordu. Betül güzelce konuşuyordu ancak Ali sadece gülümseyerek dinliyordu. Konuşamıyordu, belki de içinden gelmiyordu. Arda'yı incelemeye başladı. Betül'ü ona emanet edebilir miydi? Bilmiyordu. Tanımıyordu ona neden güvenseydi ki? Buluşmaya tişört üstüne ceket giymiş oldukça yakışıklı görünüyordu. Ali ise tişört üstüne kot ceket giymişti, daha rahat giyinmişti. Buluşmaya ceket ile gelen insan işini ciddiye alır. Oradan Arda'ya artı bir puan verdi. Tipine baktı bir daha çok yakışıklıydı. Ulan dedi ulan sarışın olsaydım onun yerinde şimdi ben olacaktım. Sonra düşündü ve saçmaladığını fark etti. 'Eğer sevip söylemezsen böyle elinden alırlar aptal.' diye içinden geçirdi. Şimdi Betül'e destek olma vaktiydi. Eğer çocuk güvenilir ise ona gözü kapalı onu emanet etmek zorundaydı. "Ali sen pek konuşmuyorsun, bir sorun mu var?" Ali daldığı yerden gözlerini çekti "Ben.. yoo ne sorunum olacak." Arda sandalyesini iyice masaya dayadı ve Ali'ye yaklaştı "Bak Ali; Betül'e ne kadar değer verdiğini iyi biliyorum, Betül anlattı. Bana güvenemiyorsun tabii ki her abi gibi. Hiçbir erkek kız kardeşini ya da kızkardeşi gibi gördüğü birini paylaşamaz ancak bana güvenebilirsin. Ben Betül'ü gerçekten çok seviyorum ve ciddi düşünüyorum, onunla birbirimizi biraz daha tanıyıp ilişkimizi ileriye taşımak istiyorum." Betül gülümsedi ve başını öne eğdi. "Madem öyle ben de sizi destekleyeceğim ancak Betül'ü üzecek olursan seni gerçekten gebertirim bilmiş ol." Bunu demek onun için çok zordu. Kendini çok zor tutuyordu her an çıkıp gidebilirdi. Ancak o her zamanki gibi büyük bir soğuk kanlılıkla sustu karşısındaki çiftin birbirlerine bakışlarını ve mutluluklarını izledi. Sessizliği her zamanki gibi çalan telefon bozdu. "Efendim, Nehir mi? İyi mi? Tamam hemen geliyorum" Betül panik yapmış olan Ali'ye meraklı gözlerle baktı "Ne oldu Ali?" Ali ayağı kalktı "Nehir, Nehir düşüp başını vurmuş bayılmış. Hastane olduklarını söylediler. Gelecek misin?" Betül Arda'ya el salladı, yüzüne derin bir endişe ifadesi koyarak Ali'yle beraber yola çıktı. ●●● Büyükleri Nehir'in uyanmasını beklerken kantine yolladık, hastane köşelerinde durmasınlar rahat rahat otursunlar diye. Odada Emir, ben ve Ozan vardık tabii uyuyan Nehir'i saymazsak. Ali ve Betül de yoldaydı. Birkaç saattir Nehir'in uyanmasını bekliyoruz. Uyansın ki neyi varmış son durumunu öğrenelim. Ozan, Nehir'in başucuna oturmuş endişeli bir şekilde onun uyanmasını bekliyordu "Nehir, hadi güzelim uyan artık." Emir'e bakıp kaşlarını çattı. "Oğlum uyanmıyor ya." Emir gidip elini onun omzuna koydu. Düşünceli insanın hâli bir başka oluyordu tabii ki. "Bak görürsün birazdan kalkacak." demesiyle Nehir gözlerini aradı. Sen mükemmelsin ya nasıl da bildin? Kocam erdi hanımlar dağılın. Nehir elini başına koydu ve ağrıdan olacak ki hafif bir inilti çıkardı. Yazık ya kafasını fena vurdu tabii. Ozan hemen elini kavradı. "İyi misin?" Nehir kaşlarını çatarak baktı. "Yaa, çok iyiyim ne demezsin. Başım çatlıyor. Ağrı kesici falan versinler dayanamayacağım." Kıyamam ya. Salak malak ama dost işte yapacak bir şey yok atsan atılmaz satsan satılmaz. Kapıya yönelip doktora seslendim. "Hasta uyandı doktor bakar mısınız?" Çok mu Amerikan usulü bağırdım bilemedim. Neyse umrumda da değil zaten. Doktor elinde raporlar ile odaya girdi ve kocaman gülümsemesiyle "Geçmiş olsun. Şu an nasıl hissediyorsunuz?" dedi. Doktor bey kafasını vurmuş ağrı çeken herkes gibi o da mükemmel hissediyor. Soruya bak ya. Nehir başında olan elini çekmeden doktora doğru baktı. "Bana ağrı kesici verdiğinizden emin misiniz? Ben ağrının kesildiğini hissedemiyorum da." Doktor tekrar gülümsedi. "Başını çarptığı için küçük bir baygınlık geçirdi durumu iyi, bir sorunu yok." dedi ve ekledi. "Nehir hanım bu ağrıya biraz katlanmanız lazım. Daha keskin bir ağrı kesici vermemiz mümkün değil." Bu hastane özel değil miydi? Hani özel hastaneler daha çok ilgilenirdi hastalarla? Hastasına ağrı çektiren doktor da neyin nesi? Ozan biraz sinirli bir şekilde doktora baktı. "Siz eşimi iyi yapmayacaksanız burada işiniz ne?" Eşimi mi dedi o? E bizim gibi olacak herhalde bunlar. Aman olmasınlar sonra benim gibi sorun yaşarlar. Hemen ayrılıp huzura kavuşsunlar oyun oynayıp uzatmanın mantığı yok. Sonra karşımıza Melihler, Ceydalar çıkıyor. Doktor elindeki raporlara göz gezdirip başını kaldırdı. "Gebelik döneminde ağır etkisi olan ağrı kesiciler vermiyoruz." Gebelik? Ne? Ozan ve Nehir birbirlerine şaşkınca baktılar sonra doktora dönüp onada şaşkınca baktılar. "Gebelik mi?" Doktor yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle "Bilmiyor muydunuz? Tabi çok yeni bilmemeniz normal. Tam iki haftalık hamilesiniz." Nehir ve hamilelik? Ben şoklardayım şu an. Vurun beni evet evet vurun beni. Hepimiz şaşkınca Nehir'e baktık. O gün gördüklerimi doğru anlamıştım o zaman. Bu ikisi işi cidden pişirmiş ama biraz fazla ileri gitmişler. "Ozan biliyorum sadece tek gecelik bir ilişkiydi. Bebek olayını hiç hesaba katmadık ona da tamam ancak ben bu bebeği doğurmak istiyorum, lütfen bana aldıralım deme." Ozan Nehir'in elini birazcık sıktı ve yüzüne kocaman bir gülümseme koydu. "Her gece başka kızlarla yatıp kalkan züppenin teki olabilirim ama çocuğuna kıyacak bir adam değilim ben. Bu çocuk doğacak Nehir. O senin olduğu kadar benim de kanımdan. Biliyorum bu süre dolduktan sonra ayrılacağız ama ben bu çocuğu asla yüzüstü bırakmayacağım, seni de zor durumda bırakmayacağım." Nehir gülümsedi ve elini karnına götürdü. "Hâlâ inanamıyorum." Ben de inanamıyorum. Burada işi pişirmişsiniz sonra gidip ayrılacağız diyorsunuz. "Şşt siz ikiniz! Hem birlikte olup çocuk yapıyorsunuz hem de ayrılmaktan bahsediyorsunuz. Ne garip insanlarsınız ya." Emir'in dediklerine sonsuza kadar hak verdim ve onun devamını getireceği sözleri söyledim "Siz birbirinize aşık mı oldunuz?" İkisi de olumsuz anlamda başını salladı. "Aşık olmadan neden birlikte oluyorsunuz aptallar?" Ozan pişkin pişkin gülmeye başladı Nehir hâliyle biraz utandı. "Cazibeme Nehir de dur diyemedi." Nehir bu defa Ozan'ın koluna vurdu. "Beni kandıran sen değil miydin? Ben gayet de normaldim, o istedi." Lafa dalmam lazımdı yoksa bu konuşma hiç iyi yere gitmiyordu. "Ayy yeter! Ben sizin cıvık ilişkinizi, yatak muhabbetinizi dinlemek zorunda mıyım? Susun artık." Nehir ağzındaki görünmez fermuarı çekti ve sustu. Ancak sonra gülmeye başladı. "Ozan suç ve ceza oyununda bana hamile göbeği taktırdığı sırada demek gerçekten hamileydim he." Mantıklı. Nehir hamileyken hamile göbeği takan tek yaratık sensin. Ben hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atamıyordum. Nehir hamileydi he? Bizim Nehir? Bu Gültekin erkekleri kadın görünce kendilerini kaybediyor galiba. Baksana ilk maçta doksanıncı dakikada gol atmış adam. Ay ne diyorum ben ya kendine gel Tuğçe, iğrençleşme. "Ama rüyamdaki ak sakallı demişti, iki hafta içinde güzel haber alacaksınız diye. Erdim ben erdim." dedi gülerek Emir. Haklıydı bence de kocam ermişti. Asasını kendim hediye edecektim ona. Çok geçmeden içeriye Ali ve Betül daldı. Ali çok endişeliydi. İkizinin durumunu merak ediyordu. Koşarak Nehir'in yanına gitti ve boşta olan elini kavradı. "Neyin var? İyi misin? Canın acıyor mu? Nehir cevap versene!" Taramalı tüfek gibi olan sorulara cevaben Nehir yüzüne yalandan ciddi bir tavır takındı. "Ali beynimde küçük bir şey varmış. Sanırsam onu aldırmak için Tanzanya'ya gitmem ve orada avakado tedavisi görmem lazımmış." Salak bu kız ya. Madem kandıracaksın kaliteli kandır değil mi? "Nehir ne saçmalıyorsun sen?" Nehir bu defa yüzüne kocaman bir tebessüm koydu ve kapının açılmasıyla tekrar kapıya döndü. Bu defa tüm aile gelmişti tabi Ceyda yellozu da aralarındaydı, anneanneme yapışmıştı. O benim kayınanneannem sana ne oluyor be, kimsin sen? Nehir bu defa iki kez ayrı anlatmaktansa tek bir defa anlatacak olmanın rahatlığıyla Ali'nin elini karnına götürdü. "İkizim diyı oluyorsun, hamileyim." Ali şaşkınlığını korurken Betül daha da şaşırıp yanıma yanaştı elleriyle garip garip hareketler yaptı. Tabi ben ne olduğunu anladım bunlar işi mi pişirmiş demek istiyordu. Yok canım Nehir bu, bebeği kendi kendine yaptı. Başımı hafifçe salladım ve başımı arkaya çevirdim. "Dede oluyorum." diye Meltem teyzeye sarılan Murat Amca ve oğlunun yanına gidip mutluluğunu ona sarılarak sağlayan Bahar Anne, koşarak Nehir'in yanına gidip ağlayan koca yürekli çiftimiz Mustafa ve Ayşenur ikilisi ve arkada bütün olaylardan bağımsız Ceyda. Bu kızın burada ne işi var ya? Bu arada herkesi nasıl benimsemişsem hanım lafını atmışım anne, teyze diyorum gözümden kaçmadı. "Yavrum tebrik ederim. Bugünleri de gördüm ya daha ölsemde gam yemem. Ozan'ımın evladı olacak büyük anneanne olacağım." Mustafa dede bastonunu yere vurdu. Bastonunun asaletine kurban olam senin dedem. "Yaşlandık be Ayşenur, zamanımız geliyor." Bu tatsız lafın üzerine anneanneden ayar yedikten sonra geri çekilip yandaki koltuğa oturdu. Bu sefer Nehir'in yanına Meltem Teyze geldi "Ne yalan söyleyeyim bizim oğlan haylazdır durmayacağını tahmin ettim de çocuk yapacak kadar ileri gideceğini düşünmemiştim. Kızım hep mutlu olun. Birbirinizi koşulsuz sevin." Ne de güzel dedin Meltem Teyze. Keşke sevseler onlar da birbirlerini ama senin oğlun fena. Kim bilebilirdi ki böyle bir şey olacağını? Nehir düşünce biz çok farklı şeyler düşündük. Şükür ki bir şeyi yoktu, sadece başı ağrıyordu. Bu olay olmasaydı kim bilir bebeği ne zaman öğrenecektik? Bahar anne Emir'in yanından çıkıp aramıza girdi ve elini karnıma koyarak kulağıma eğildi. "Kocam öldükten sonra ben mutluluğu unuttum, mutluymuş gibi yaşamaya çalıştım oğlum için. Beni mutlu edecek şey sizin de bir evladınızın olması kızım. Bunu bana çok görmeyin." dedi ve çekildi. Ah be Bahar Anne. Üzdün şimdi, ben de istemez miyim bir çocuğum olsun. Ama bil bakalım ne sorun var? Evet bildin ben yalandan bir evlilik içindeyim. Başımı öne eğdim kelimeler dudaklarımdan dökülmek istemedi. ●●● "Canım bak araba kullanıyorum abartmıyor musun? Hep bir aradayız zaten." dedi arabanın direksiyonunu sallarken Emir. Elini bırakmadan dikiz aynasından arka koltukta oturan Ceyda'ya baktım. "Ceydacığım seni nereye bırakalım?" Götürelim de gitsin artık. Emir'den uzak dursun. "Tatlım size gidiyoruz birkaç gün sizde kalacağım." Ağzımdan bir laf çıkacaktı ki Emir arabayı durdurup dudağıma bir öpücük kondurdu. "Hayatım az kaldı eve gidelim sana diyeceklerim var." Emir senin şu susturmaların yok mu? Şu öpücük hatrına bir şey demiyorum. Biraz daha sessizce yol aldıktan sonra arabayı bahçeye soktu ve tek bir hamlede park etti. "Emir tatlım kapı açılmıyor açarsın değil mi?" Bu kıza gül gibi kocamı pardon arkadaşımı kaptıramam. Emir'den önce davranıp arabadan indim ve kapısını açtım. "Sen içeri geç Ceydacığım benim KOCAMla konuşacak şeylerim var." Ceyda dalgalı kahve saçlarını arkaya attı ve mini eteğini çekiştirmeye lüzum görmeyip bacaklarını aralayarak ayağı kalktı. O sırada Emir'e baktım. Uslu çocuk bu tarafa bile bakmıyordu arkasını dönmüştü. "Gecikmeyin." dedi ve içeri girdi. Ay gecikiriz gecikmeyiz. Bundan sana ne? Bu yellozun derdi ne ki benim ailemin içine bodoslama dalıyor? Emir onun gittiğini anlayınca başını bana doğru çevirdi. "Tuğçe sana ne oluyor böyle? Sen yoksa beni kıs..." demesiyle dudaklarına yapıştım. Bu onu ilk öpüşümdü. Daha önce beni hep o öpmüştü. Yaptığım içimde tuhaf bir his kaplarken parmak uçlarımda daha fazla duramayıp dudaklarından ayrıldım ve başımı göğüsüne yasladım. "Tuğçe?" elini çeneme koydu ve başımı kaldırdı. Bir şey söylemesine izin vermeden ondan ayrılıp içeri kaçtım. Camdan bizi izleyen yelloz anlamıştır artık Emir kimin hayatında. Odaya gidip üstümü değiştirdim sonra yatağa oturdum. Ozan, Meltem Teyze ve Nehir hastaneydiler. Nehir yarına kadar müşahade altında tutulacaktı. Diğerleri ise bizim peşimize eve geldiler. Odamdan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Orta katta Ceyda'nın Ali'yi sıkıştırdığını gördüm. "Sen de fazla yakışıklısın." Ali ondan kaçtıkça Ceyda daha çok dibine giriyordu. "Bedenim senin bedenine çok yakışacak. Sıcak mı oldu buralar? Odana mı geçsek?" Eyvah! Ali zor durumda hemen onu kurtarmam lazım. Koşarak yanlarına gittim. "Ali!" Ceyda bana işini bozduğum için kızgın bir şekilde, Ali ise kurtar beni dermişçesine baktı. Bu yelloz evdeki her erkeğe yürüyecekse yandık ki ne yandık. Hüseyin Rahmi'nin mürebbiyesi bizim evdeki Ceyda'ydı umarım başarılı olmazdı. Dedeyi dolapta bulmak istemiyordum çünkü ben. "Ali, Mustafa dede seni çağırıyor." dedim pat diye. Bence kaliteli ve kusursuz yalandı. "Ceyda sen de istersen Betül'ün yanında kal bu gece. Nehir'in yatağı artık boş. Malum kendisi evlendi." Tek başına yatarsa kalkar gece kendini boş bulduğu erkeğin koynuna atar falan. Hiç uğraşamam ben bunla direkt boğarım herhalde. "Tek kalsaydım aslında..." yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Yok yok, Betül şimdi yalnız kalmasın." Hay aklımla bin yaşayayım. Hastaneden çıkmadan Betül'e olan biteni anlatmıştım. Bu bayağı iyi olmuştu. Şimdi Betül seni çok güzel terbiye eder çırpı bacak. Onu Betül'ün yanına teslim ettim ve orada olacağı için herkesin güvende olduğuna emin olunca odadan çıktım ve mutfağa doğru gittim. O sırada tanıdık bir el kolumu tutup beni kendine çevirip kucağına aldı. Tabii ki de Emir aldı, Mustafa dedenin alacak hâli yoktu ya. Hızlıca beni üç kat yukarıya çıkardı ve odaya girince beni yere bıraktı. "Senin derdin ne? Ceyda'nın yanında bana yakınlaşıyorsun sonra beni öpüp cevap bile vermeden kaçıyorsun. Tuğçe sen ne yapıyorsun?" Sahte bir gülümsemeyle "Nehir bugün başı ağrırken hamile olduğunu öğrenince hemen nasıl da iyi oldu değil mi?" Kolumu tuttu ve kaşlarını çattı. "Lafı çevirme" "Tuğçe biz evliyiz. Bunu artık kabul et. Tamam Nehir ve Ozan gibi değiliz aynı yatakta yattık sadece dahası olmadı. Ben flört ediyoruz dedim ama karı kocayız biz evliyiz." Cevap vermedim başımı başka yana çevirdim derin bir nefes verdim ve lafa tekrar girdim "Ben bir hata yaptım Melih konusunda ama akıllandım. Peki ya sen neden Ceyda'nın burada kalmasına izin veriyorsun?" Emir sesli bir nefes verdi ve bana dik dik baktı. Gözleri 'yine başa mı döndük' diyordu. "Çünkü o bizim aile dostumuzun kızı. Onu yollamaya bahanem yok." Senin bahanen yoksa ben mutlaka bir bahane bulur yollarım o kızı. Yalan bir evliliğin içinde de olsam evliliğimi bu kıza ziyan ettirmeyeceğim! Yeni bölüm geldi canlarımmm❤ Beğeniler ve yorumlar biraz düştü bölümleri mi beğenmiyorsunuz? Eğer beğenmediğiniz olursa önerilere açığım hemen ayar çekerim hikayeye😝😂 Neyse bu arada 12.500 olmuşuz her bölüm okunmamız 1000 kişi artıyor. Bu beni mutluluktan delirtiyorr😝😝😍😍😍😁😁 Canımlar yeni bölüm nasıldı? Nehir olayı aklınızdan bile geçmedi değil mi? İşte klişesiz yaşam kaliteli yaşam dndjcjjc neyse öpüldünüzzz.. |
0% |