Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. "Tehdit"

@rubamsalepe

Başımıza ne zaman ne geleceğini bilemeyiz. Egoist bir adam egosunu , çapkın bir adam da çapkınlığı bir kenara bırakabilirdi ya da ara verebilirdi. Dişi varlıklarla birlikteliği için yaşayan Ozan son zamanlarda kızları düşünmeyi bir kenara bırakmış hatta kendini dahi unutmuştu. Varı yoğu Nehir'in karnındaki bebeğiydi. Bebeği taşıyana da ilgi göstermiyor değildi. Ayrılacak olsalarda o kadın çocuğunun annesiydi ve hep hayali kurduğu çocuğu kendisine verecekti. Çok çapkın, can yakan, düşüncesizin teki olabilirdi. Evle alakası olmayan aile ve evlilik hayali olmayan züppenin teki de olabilirdi. Ancak hep kız tavlamayı öğretebileceği bir oğlu olsun hayali vardı içinde. Merak ediyordu ne zaman öğreneceklerdi cinsiyeti?

"İçindekinin ne olduğunu ne zaman anlayacağız?" diye dile getirdi düşüncelerini. Nehir gözünü kısıp Ozan'a baktı. "İçimdeki mi? Yemek mi bu be nasıl tarif o?" Ozan hafiften kıkırdadı ancak kendini çabucak toparladı. "Kızım sen bakma ona ne anlar o? Oğlum sen de bilmiyor musun hemen cinsiyet öğrenilmez." dedi Meltem. Ne çabuk yaşlanmıştı, torun sahibi olmayı bu kadar çabuk beklemiyordu.

Dede bastonunu yere vurdu "Nehir kızım bu serseri senin canını sıkıyor mu? Sıkıyorsa hemen söyle bana kırayım kafasını." sonra çaprazında oturan Ozan'ı dürtükledi. Ozan da oturuşunu dikleştirip üstünü başını düzeltti. "Nehirciğim bir şeye ihtiyacın var mı?" Ortamdan kurtulmanın tek yolu buydu ona göre. Herkes toplanmış Nehir ve Ozan ile uğraşıyordu. Biraz da başkalarıyla uğraşsalar bu ikiliyi rahat bıraksalar ne olurdu ki?

"Hayır yok şimdilik." lafıyla oflayıp tekrar koltuğa gömüldü. Biraz havadan sudan aile muhabbetinden sonra Betül üzerinde yeşil bir elbise ile içeri girdi. Oldukça şık görünüyordu. Sebebini merak eden anneanne lafa girdi. "Betül kızım da gelmiş. Ne güzel olmuşsun sen. Bir yere mi gidiyorsun?" Betül gülümsedi ve anneannenin yanına gitti. Heyecanlı bir hâli vardı, elleriyle oynuyordu. Kendisine sahip çıkan, ona aile olan insanlardan bir şey rica edecekti. Heyecanını bastırmaya çalışarak lafa girdi.

"Ayşenur Anneanne,cben sizlere bir şey demek istiyorum. Biliyorsunuz benim ailem yok, tek ailem sizsiniz ve bunu bilmek hakkınız." derin bir nefes verdi ve devam etti. "Hayatımda biri var ve onunla ciddi düşünüyorum. Eğer siz de müsade ederseniz onu sizinle tanıştırmak isterim." Sanki filmlerden çıkmışcasına sanatsal söylemlerine anneanne gülümseyerek baktı sonra Mustafa'ya döndü. Mustafa'nın içten gülümsemesinden tamam dediğini anlayınca cevap verdi.

"Akşama gelsin bakalım görelim kızımızı kim istiyor?" Nehir'in elini tuttu sonra da ona sarıldı. "Unutma benim bir torunum da sensin." Nehir mutluluktan dolan gözlerini kıstı ve minnet dolu gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Onun ailesi oydu evet. Mutluydu hem de hiç olmadığı kadar mutluydu ancak onun mutluluğu bir başkasının mutsuzluğu olacaktı. Ali salonda mutlu mesut otururken Betül'ün dedikleriyle yüzündeki gülümseme yok oldu. Onun yerine yüzüne herkesin inanacağı ama kendinin hiç hissetmeden zorla yaptığı bir ifade koydu. Zorla gülümsedi. Zorla sevinmiş gibi yaptı. Kapadı gözlerini derin bir nefes aldı ve kimse farketmeden salondan çıktı.

İnsanlar onun tuvalete gittiğini düşünecekti ancak o kendini odasına kapatacaktı. Hızlı adımlarla odasına gitti ve kapıyı kitledi. Sonra ise dizlerinin üstüne yığıldı. Gözlüklerini çıkarıp bir kenara attı. Kimsenin duyamayacağı şekilde ama hıçkıra hıçkıra ağladı. İkisini birden nasıl başardı kendi de bilemiyordu.

Betül'ü bir başkası ile nasıl görecekti? Bu fikre daha alışamamışken onu tamamen vermek... Elinden bir şey de gelmiyordu. Betül'e diyemezdi olmaz o çocukla diye. Ancak ikaz edebilirdi. Beyni bu düşünceler ile savaşırken kapının tıklatılmasıyla gözyaşını sildi ve ayağa kalktı. Şimdi yanmıştı işte. Ağlarken yakalanmasına ne cevap verecekti? Hele ki gelen Betül ise o zaman ne yapacaktı? Önce kapıyı açmamayı düşündü. Ancak çok saçma olacağına kanaat getirdi. Çünkü kapıyı açmaya çalıştıklarında açamayınca anlayacaklardı içeride olduğunu. Tamam buraya kadar demek ki diyerek kapıyı açtı.

Karşısında gördüğü kişi hemen kollarını onun boynuna doladı ve kapıyı kapadı. "Ali bak üzülme. Belki de böyle olması gerekiyordu." Ali ağlamaktan acıyan gözlerini kapadı ve derin bir nefes verdikten sonra tekrar açtı. "Sen keşke gelmeseydin buraya. Şimdi moralin bozulacak. Bebek için moral bozukluğu iyi değildir." Nehir elini karnına koydu ve gülümsedi. "Yeğenin de senin üzülmeni istemiyor." Sonra da ekledi "Betül de bu kadar üzülmeni istemezdi toparla kendini. Akşam için özellikle." Ali düşmüş omuzlarını dikleştirdi ve ikizine döndü. "Haklısın kendimi toparlamam lazım." sonra iç sesine döndü 'Nasıl toparlayacaksam? Ben hiç böyle yıkılmamıştım'

●●●

Tuğçe'den

"Demek Betül'ün sevgilisi bizimle tanışmaya gelecek. Yaşlanıyoruz Emir, baksana Betül bile gidiyor." dedim ve parmaklarımı burnumun üst kısmına götürüp tuttum. Küçük Emrah ajitasyonu çektim sonra da gülümsedim. Emir akşam için giyeceği kıyafetlere bakıyordu. Benden de ona yardımcı olmamı istemişti. Emir zaten çok tarz bir adamdı ancak bu sefer pek bir şey seçemiyor gibiydi.

"Neyin var senin? Normalde çok güzel giyinirsin. Şimdi ne oldu da beceremiyorsun? Şirket hisse toplantılarına katılmıyorsun, takım elbiseye gerek yok." dedim ve elindeki takım elbiseyi yerine astım. "Senin boyun oraya nasıl yetti ya? Parmak ucunda mı kalktın yoksa?" Canınız kavga etmek istiyor galiba Emir Bey. Hay hay efendim, sizi mi kıracağım? Sizi kıracağıma kafamı kırarım daha iyi.

"Benim boyum ideal. Sen kendi boyuna bak zürafa. Kafan kapıya hatta tavana çarpacak. Annene diyeyim de seni atmış derece sıcaklıkta yıkasın çek biraz." Bana bir kaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapadı. Öyle bir uzundu ki böyle bakınca boynum ağrıyordu. "Yer elması diye boşuna demiyorum sana." dedi ve güldü. Ha ha ha çok komiksin sen ya. Nobel Komiklik Ödülü bu sene Emir Gültekin'e gidiyor.

"Çekil dibimden de şu yeşil tişörtü ver bakayım." Emir benden uzaklaşıp yeşil tişörtünü aldı ve aynada üstüne tuttu. "Ben bu tişörtünü görmemiştim bayağı iyiymiş. Arada bir ver de ben de giyeyim." Erkek kıyafetleri kadın kıyafetlerinden daha tarzdı. Bunu reddeden ağır feministtir net. Emir elindeki tişörtü üzerime tuttu. "Altına bir şey giymezsen gerçekten üstünde harika durur." Gözlerimi fal taşı gibi açtım, biraz da kızardım.

"Şey yani elbise gibi giy demek istedim ben. Yanlış anladıysan senin için fesat." Yok canım hiç yanlış anlar mıyım ben seni? Dosdoğru anladım be. Pis sapık. Bozuntuya vermedim. Emir tişörtü üzerimden çekip tekrar kendi üstüne tuttu. Yan tarafta duran siyah boru paça pantalonu da ona uzattım. Üzerine spor bir ceket lazımdı. Bunlar pek uymuyordu çünkü ya da ceket fazla resmi olurdu. Takım elbise giyme dedim. Şimdi kendim yapıyorum benzerini.

"Siyah hırkan nerrde senin? O güzel gider bu kombine." siyah biraz uzun hırka içinde asker yeşili bir tişört altında iste siyah bir pantolon. İdeal yakışıklı erkek giyimi. Normalde kadınlar hazırlanamaz derler. Yalan o bir kere. Bizim evde beyler hazırlanamıyor. "Ozan ödünç almıştı sanırsam. Gidip alayım ben onu. Sağ ol yardımın için." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdurup gitti.

Öpmesen olmazdı zaten. Hemen bir şekilde bani sıkıştırmaya bakıyorsun hain. Ben ne giysem acaba. Elimi dolaba attım ve içini karıştırmaya başladım. Elime bir tane elbise geçirdim ve üstüme tuttum. "Bu çok eski." deyip dolaba geri koydum. Başka bir tane daha alıp üstüme tuttum. "Aile içine uygun değil. Bu dekolteyi giysem dede beni bastonuyla kovalar." Onu da bir kenara fırlattım. Gerçekten bu koca dolap benim kıyafetlerimle doluydu ancak benim burada giyecek hiçbir şeyim yoktu. En iyisi Emir'in peşinden gidip Nehir'den kıyafet çarpmaktı.

En son alışverişte aldığı elbiseyi görmedim sanmasın. Giyinme odasından çıkıp yatak odasında kapıya doğru ilerledim. Birden kapı açıldı ve içeriye Ceyda girdi. "Sen izinsiz odama nasıl dalarsın?" diye kükredim. Bana bak yelloz az kaldı seni yolmamak için zor sabrediyorum. Elimle kapıyı gösterdim. "Çık odamdan!" Ceyda güldü ve kapıyı kapadı. "Bebeğim burası Emir'in odası senin odan değil." Bıçak yok mu bıçak? Bıçak verin elime katil olacağım. "Burası kocamla benim odam Ceyda, defol odamızdan." Ceyda birkaç adım yaklaştı ve saçlarımı arkaya itti.

"Tatlım rol yapmana gerek yok. Zaten boşanacaksınız neden hâlâ onun karısıymış gibi davranıyorsun?" Nasıl ya bu kız bunları nereden biliyordu? Kaşlarımı çattım ve ona dik dik baktım. "Ne saçmalıyorsun Ceyda? Ben Emir'in karısıyım. Boşanma falan da yok." dedim gözlerimden de ateş çıkarmayı ihmal etmedim. Gerçekten bu kız bunu nereden biliyordu? Hâlâ anlayamadım. "Tuğçe zorlama. Ben senin Emir'le uyumaktan öteye gitmediğini dahi biliyorum. Siz madem karı koca değilsiniz ve boşanacaksınız işte o zaman ben Emir ile evleneceğim. Bu oda gerçek sahibine dönecek. Yani bana." dedi başını başıma yaklaştırarak.

Sinirden sanıyorum ki kıpkırmızı olan yüzümle ona nefret dolu bir bakış attım ve söze girdim. "Ceyda fazla oluyorsun sen. Nereden bilebilirsin bizim özelimizi? Şimdi gidip senin nasıl bir pislik olduğunu aileme açıklayacağım!" Ceyda bu defa geri çekilip gülmeye başladı ve önüme geçti. Ne yapıyor bu şıllık şeytan? Elini cebine götürdü ve bir resim çıkardı. Resim Melih ile benim olduğum paparazilere verilen resimdi. Ancak ordaki adam için Emir bu benim demişti. Buradan bir şey çıkacağını sanmıyordum.

"Melih ile gerçekten yakışıyordunuz. Keşke onu terk etmeseydin ve ilişkinizi devam ettirip Emir'in hayatından defolup gitseydin!" M... Melih mi? Melih'i nereden biliyordu bu? Allah'ım çıldıracağım. Birden kolumu sımsıkı tuttu ve gözlerini gözlerime kenetledi "Kartlarımı açık oynuyorum ben. Eğer beni bu evden yollamaya kalkarsan ve herhangi birine bunları anlatırsan o fotoğraftakinin fantazi için sarı peruk takan Emir değil Melih olduğunu herkes öğrenir. Ayrıca Emir'le sadece yatak arkadaşı olduğunu da öğrenirler."

Hiçbir şey diyemeden sadece dinledim ve sustum. O an ne diyeceğimi bilemedim. Sinirden gözlerim doldu ancak ağlamadım çünkü bu çiyanın yanında kendimi küçük düşüremezdim. "Ne yapman gerektiğini mesaj olarak atarım. Hadi akşam için hazırlan. Arkadaşın için özel bir gün sonuçta." dedi ve odadan çekip gitti. "Allah kahretsin. Bu nasıl oldu? Melih itini nerden tanıyor bu? Beni, bunları nasıl..." Olduğum yerde yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Ne olacaktı şimdi?

●●●

Kendimi toparladıktan sonra Nehir'in yanına indim. Kapıyı tıklatıp odaya girdikten sonra Nehir'in saçma sapan haline baktım. "Nehir ne yaptığını sormaya korkuyorum ama ne yapıyorsun sen?" Yatağa oturmuş karnına kulaklık koymuş kendince bebeğine müzik dinletiyordu. "Çocuğum şimdiden kültürlü olsun. Saçma sapan çocuk şarkılarıyla eğlenmesin. Türk halk müziğiyle eğlensin diye düşündüm fena mı? Şu anda Neşet Ertaş'tan oynamalı türküler dinletiyorum." dedi. Sen ciddi misin Nehir? Küçücük bir fasülye ne anlar sazdan sözden demeyeceğim sana çünkü söz konusu sensen her şey olabilir, her şeyi yapabilecek potansiyele sahipsin.

Müzik sesi kulaklığın dışına da geliyordu. Birden ruh halini değiştirip Müzeyyen Senar Kimseye Etmem Şikayet şarkısını açtı. Bu kız dengesiz herhalde. "Kızım ne yapıyorsun çocuk efkarlı mı olsun? Değiş müziği değiş. Ne diyorum ben ya? Kapa müziği kapa sen." dememle beraber Ozan yatağın arkasından çıktı. Ben ise korkudan sıçradım. "Senin orada ne işin var ya? Ödüm koptu." Ozan yerden eline bir şey alıp yukarı kaldırdı. "Gramafonu temizliyordum. Nehir Türk Halk ve Türk Sanat Müziği aşerdim dedi. Ne yapayım?"

İkisinin haline bakıp kahkaha attım. Koskoca Ozan Gültekin'in yaptığına bak sen. Cidden aşermeyi böyle bir şey mi sanıyordu? "Ozancığım emin misin aşerme öyle bir şey değil, Nehir seni kandırmış." Şaşkın şaşkın bakıp gözlerini Nehir'e çevirdi. "Sen benim iyi niyetimi suistimal mi ediyorsun?" Cık cık cık diye ses getirip gramafonu yere bıraktı. "Şu çocuğu doğur ve git gerçekten. Beni bazen cidden zorluyorsun." Bu neydi şimdi? Ozan fazla sert çıktı. Ne olursa olsun o senin çocuğunu taşıyor, hayırdır sen Ozan?

"Onun karnındaki senin bebeğin yalnız. Onu benimsemiş olduğun kadar onu taşıyan kadına da saygı duy!" dedim. Ozan ise beni tınlamayıp odadan çıktı. Nasıl bu kadar salakça konuşabilirdi? Nehir hamileydi hamile! Ruh sağlığının iyi olması lazımdı ki normal akılda biri değildi zaten, iki kat özen göstermesi lazımdı. Gidip Nehir'in yanına oturdum ve elini tuttum. Nehir ise hiç üzgün durmuyordu. "Bu neydi şimdi?"

Nehir elimin üstüne elini koydu. "Ya öyle dediğine bakma. Bu bebeği çok istiyor. Şimdilerde onu biraz kısıtlamış olduğum için gergin. Kızlara yaklaşamıyor, biz ayrılıncaya dek başkalarıyla ilişki yaşamasına yasak koydum. Ona da işte arada öyle heyheyler geliyor. Sen normal halini görsen her şeyime koşturuyor. Hatta elini karnıma koyup uyuyor." dedi ve gülümsedi. Durumu kendince açıklamıştı ama bu Ozan'ın yaptığının düşüncesizce bir hareket olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Sırf aşerme şakası yüzünden böyle bir tepki çok saçma ve çok gereksizdi. Yok yok ben onun kulağını çekeyim de akıllansın!

"Ben ayrılmazsınız diye düşünüyordum."
"Ben de sizin için aynını diyordum ancak baksana sizin senenin dolmasına çok az zaman kaldı. Bakıyorum aranız başladığınız gibi." Yani biz sadece arkadaşız. Yani flörtte olabiliriz ama neyse ya karı koca değiliz işte. Bunları düşünürken aklıma birden Ceyda'nın dedikleri geldi. Pis yelloz kim bilir neler isteyecekti benden? Ben yine nasıl bir oyunun içine düştüm Allah'ım. Sıyıracağım sonunda galiba. "Sen niye gelmiştin?" Gülümsedim ve "Yeni elbiseni ödünç almaya geldim." dedim. Nehir parmağıyla elbiseyi gösterdi. "Al istediğini. Ben mor elbisemi giyeceğim." Yanağına bir öpücük bıraktım ve elbiseyi alıp odama geri döndüm.

Giyinme odasında elbiseyi üzerime geçirdim ardından hafif bir makyaj yaptım ve aynada kendimi süzdüm. Kolları fırfırlı şapşal dantel elbise ne güzelsin sen? Abiye gibi de değilsin. Her yerde giyilebilirsin. Mükemmelsin. Bir an içime Emir kaçtı galiba. Nehir'le aynı bedende olmakta ayrı bir mükemmellikti. Kıyafetlerimizi dönüşümlü giyebiliyorduk. Kendimi keserken Ceyda'nın dedikleri tekrar geldi aklıma.

Ya bir mesajla dekolteli bir elbise giymemi isterse. Yok yok istemez bence. Kendimi öyle rezil edeceğime fotoğraf olayını açıklarım daha iyi. İleride bir kitap yazarsam adı muhtemelen şu olurdu 'Sakın yalan söylemeyin. Sonra gelir ayağınıza dolanır' ya da bunun kısa hali ne olabilirdi? Bayağı hatalı bir yalancı olduğum için muhtemelen 'Kusurlu Yalancı' olurdu. Birden belimde bir el hissetmemle irkildim.

"Niçin bu kadar daldın yer elması?" Aynanın karşısında onun tarzı benim zarif elbisemle çok hoş durmuş birbirini tamamlamıştı. "Güzel olurmuşuz evet." dedim sessizce.
"Ne dedin?"
"Yok bir şeyim. Bence gidelim ben hazırım." dedim ve ondan uzaklaştım. Arkamdan hızlıca yürüyüp bana yetişti ve kulağıma eğildi. "Bu kadar güzel olma. İnsanların kalbi dayanmayacak çünkü benimki dayanmıyor oradan biliyorum." Başımı öne eğdim ve gülümsedim. "Parfüm sıkıp geliyorum beni kapıda bekle." demesiyle kendimi odadan dışarı attım ve telefonumun titremesini hissettim. Daha sonra ise telefonuma gelen mesaja baktım.

CEYDA'DAN YENİ BİR MESAJ

İlk kuralımız Emir'i kendinden olabildiğince uzak tutacaksın ki bana meydan açılsın. Elini tutmaya çalışırsa bir bahane bul ve ondan uzaklaş. Emir'e karşıda mutlaka bir şantaj malzemesi bulacağım. Bekle ve gör.

Sinirle telefonu kapadım ve tırnaklarımı ağzıma götürdüm. Tuğçe Altay Gültekin stres itemi yükleniyor. Ben gerçekten çok kötü bir işe bulaştım gerçekten. Bu Ceyda nereden çıktı? Bu bilgileri nasıl biliyor? Kafayı yemek üzereyim. Emir arkamdan geldi ve boşta kalan elimi tutmaya yeltendi. Dakka bir gol bir. Ceyda tespitini tebrik ediyorum.

Elimi hemen çektim ve avcumu kaşıdım "Elim biraz kaşınıyor." dememe inanacak oldu ki salakça gülümseyip merdivenlere doğru ilerledi. Bu Ceyda benim başıma daha çok iş açacak gibiydi. Neler görmek zorunda kalacağım acaba? Bunlar beni korkutuyordu ancak korkularımın üstüne gidecektim ben. Bir yolunu bulup bu durumdan kurtulacaktım.

Canlarım sınav haftamdan dolayı yeni bölümü bayağı geciktirmek zorunda kaldım. Affınıza sığınıyorum bu yüzden.

Bu arada 16.000 olmuşuz çok mutluyum çok teşekkürler.

Ali-Betül-Arda üçgeninde neler olacak? Betül Arda konusunda sonuna kadar gidecek mi?

Ozan kendini tutamayıp tekrar kızlarla olan dünyasına mı dönecek? Yoksa boşanana kadar ismen de olsa bu evliliğe sadık mı kalacak?

Tuğçe, Ceyda ile başa çıkabilecek mi? Ne gibi durumlar onu kurtaracak?

Emir ile Ceyda yakınlaşacak mı?

Tüm bu soruların cevapları yeni bölümlerde❣ Beklemede kalın...

Loading...
0%