Yeni Üyelik
31.
Bölüm

31. "İntikam Planı"

@rubamsalepe

"Ne demek benimle kalacaksın? Gitsene kocanın yanına." Kapıyı kilitledikten sonra Betül'e doğru baktım ve parmağımı salladım. "Koca he koca demeye bin şahit ister. Salak değilim ben vişne suyu izi değil o." Betül lafa atılacakken kapı çaldı. "Tuğçe açar mısın kapıyı?" Kapı kolunu aşağı indirdi ancak kapı kilitli olduğu için açmayı başaramadı. "Bak evdekiler duyacak açıklama yapamayacağız. Hadi güzelim aç şu kapıyı." Ne sanıyor beni bu? Nasıl öpüşür onunla? Aldatıyor beni işte resmen beni Ceyda'yla aldatıyor.

"Ne oluyor? Siz gene niye kavga ettiniz?" Meraklı gözlerle bana bakan Betül'e döndüm. "Ceyda'yla öpüşmüş bu. Dudaklarında, yanağında ruj izi vardı." Ellerini kollarını bağladı ve alaycı bir ifadeyle beni süzdü. "Salak mısın kızım sen? Kız aranızı bozmak için Emir'i öpmüş olamaz mı?" Ne kadar da pozitif bir kız. Mükemmel ya, eminim öyle olmuştur. "Saçmalama aynen benim dediğim gibi olmuştur biliyorum ben." Sesli bir nefes verip koltuğa oturdum. Benim oturmamı fırsat bilen Betül hızlı bir hamlede kapıyı açtı ve Emir'i içeri aldı.

"Betül ama ya!" Kalleşe bak ya. Bunu bana nasıl yapar? Hançerledi beni Brütüs.
"Ama falan yok. Emir, al karını götür odamdan. En mutlu günlerimde sizin çakma ama aşk dolu evliliğinizle uğraşamam."
Ne dedi o aşk mı ne aşkı ya? Aşk mı var ortada? İhanet var ihanet.
"Ne aşkı be?" dedim İbrahim Paşa edasıyla. Başını sağa sola salladı ve anahtarı kapı deliğinden çıkartıp dış tarafa taktı. "Ya da durun ben giderim siz ne yaparsanız yapın. Çok ses çıkarmayın ve ben gelene kadar uslu ve anlaşan iyi bir çift olun." dedi ve odadan çıktı. Kapıyı da üzerimize kilitledi. Konuşmama fırsat bile vermemişti.

Emir'e karşı sinirliydim ancak olayları vermem gereken tepkiden daha da abartıyordum. Çünkü Ceyda hanım (!) beni tehdit ediyordu. Emir yanıma oturdu ve kolumdan tuttu. İlk önce yüzüne bakmadım ama eliyle yüzümü ona çevirdiği zaman bakmak zorunda kaldım. "Beni dinlemek zorundasın." Başımı tekrar çevirecekken iki elinin arasına aldı ve sabit tuttu. "Bırak." Kaşlarını çattı. "Emir Gültekin istiyor bunu. Dinleyeceksin Tuğçe Altay, Tuğçe Altay Gültekin." Soyadım ile hitap ettiğine göre çok ciddiydi, onu dinlemekten başka çarem yoktu. Sesimi hiç çıkarmadım ve dinlemeye koyuldum.

"Onunla beraberken beni aldatmadığını, başka erkeklerle olurken bile beni düşündüğünü söyledi. Sonra da bana tekrar sahip olmak istediğini söyleyip beni öptü." Emir'in anlattıkları mantıklı bir açıklamaydı. Emir beni aldatmazdı zaten. O Ceyda yellozu yapmıştır ne yaptıysa. "Ne niye durdurmadın onu?" Bunu sesli mi söyledim ben? Ellerimi tuttu ve gözlerimin içine baktı. "Anlık öptü ve hemen geri çekildi. Onu itmeye bile fırsatım olmadı. Ben seni aldatmadım yer elması. Aldatmam, yapamam."

Doğru diyordu ancak ne gelirdi elden? Sana inanıyorum diyemezdim ki. Her şey ailen Melih olayını öğrenmesin, bizi zora sokmasın diyeydi. Anla beni lütfen. Ellerimi ellerinden kurtardım ve başımı sağ tarafa çevirdim.
"Bana inandın ancak bir şey diyemiyorsun değil mi? Başka bir şey var sende Tuğçe. Ben seni iyi tanıyorum. Kaç gündür benden kaçıyorsun, elimi bile tutmuyorsun. Sorun ne Tuğçe?" Nasıl anladı ki ya? Bu kadar çok mu belli ediyorum? Ceyda bana daha hiçbir şey yaptırmadığı halde mi anladın bir şeyler olduğunu? Beni senden iyi tanıyan yok galiba.

"Ne olacak Emir saçmalama. Ben senden uzak kalmak istediğim için uzak kalıyorum. Ben seninle arama mesafe koymak istiyorum." Kahretsin hayatta isteyeceğim en son şey buydu. Günlerimi gittiği yere kadar seninle geçirmek istiyordum. Ne yapacağım ben şimdi? Başımı öne eğdim ve başımı ellerimin arasına aldım. "Neden peki?"
"Egodan nefret ediyorum. Senin tavırlarından nefret ediyorum. Benim etrafımda olmandan nefret ediyorum." dedim duruşumu hiç bozmadan. Başımı kendine çevirdi.

"Daha ne kadar saçmalayacaksın güzelim? Ben seni tanıyorum sen hissederek söylemiyorsun bunları. Bak şimdi gözlerime yine aynı şeyi söyleyebilecek misin?" Kaşlarımı çatıp gözlerine dimdik baktım "Senden, senden..." Sesli bir nefes verdim ve yapamadım. Herkese yalan söyleyip aşk numaraları yapan ben, onun gözlerine bakarak yalan söyleyemedim. Yüzüme bakıp kusursuz dudaklarını tebessümle süsledi. Saçlarımdan düşen bir tutamı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Bu kadar belli etmemelisin bana bu kadar bağlandığını." Ne dedi o? Bağlanmak mı dedi? Ne bağlanması ya? Ben ve bağlanmak? Peh. "Ben sana bağlanmış falan değilim." dedim dik başlılıkla. "Evet güzelim, bana hiç bağlanmış falan değilsin." Bak ya, artık kendime de inandıramıyorum adamı. "Söyle şimdi ne oldu?" Emir ben anlatmazsam peşine düşecekti bu işin. Anlatmaktan başka çarem yoktu. Evdekiler bu durumu öğrenirse o zaman da kendimi onlara affettirirdim. Zaten bitecek bir evlilikti bu. Cep telefonumu açıp mesajları ona gösterdim. Gereken yerde de ek yaptım.

"Tuğçe, bundan mıydı bunca şey? Neden ilk bana gelmedin? Tabii ki seni ortada bırakmam, sen benim dostumsun en başta."

"Korktum. Ailenin bana gücenmesinden korktum. Seninle zamanı gelmeden ayrılma ihtimalinden korktum." Sesli bir nefes verdim "Bak bu kızı bu evden göndermeliyiz. Ben Melih'le bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum." Parmağını başına koydu ve bir bilgin gibi duruş sergiledi.

"Mükemmel zekam bunu nasıl düşünemedi? Ayıp ediyorsun beyinciğim. Bu mükemmel zekayı nasıl kullanmazsın? Beynim seni kınıyorum. Ihımmm.. Aralarındaki bağlantıyı çözersek seni de tehdit edemez." Bu çocuk cümlenin neresinden geçiş yapacağını kesinlikle bilmiyordu. "Benim bir planım var. Betül'ün sözünü fırsat bileceğiz." Aklımda binbir tilki dolaşırken Emir meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Zamanı gelince öğrenirsin bay ukala."

●●●

1 Hafta Sonra

Ali en az damat kadar şık giyinmiş ve çiçek çikolata elinde salona girmişti. Arda da hemen yanındaydı. Sonunda isteme işi gelmiş çatmıştı. Bugün yüzükler takılacaktı. Herkes çok heyecanlı görünüyordu "Hoş geldiniz çocuklar oturun." dedi Mustafa dede. Ali elindeki çiçeği Betül'e vermesi için Arda'ya verdi, elindeki çikolatayı sehpanın üzerine koydu. Arda da çiçeği sahibine teslim etti. Aptal aşıklar sizi çok özeniyorum. Allah'ım böyle güzel bir aşk istiyorum, amin.

İkisi de oturdular bir müddet havadan sudan konuştular. Kahveler geldi ancak buna rağmen konuya girilmedi. Ali kız istemeyi bilmiyordu tabii haklıydı o da kendi açısından. Arda tuzlu olduğunu düşündüğüm kahveyi içti ancak yüzü hiç buruşmadı. Kalleş Betül demek ki hiç tuz koymamıştı. Ona öldürücü bakışları attıktan sonra dedeye döndüm. "Ali evladım, hadi uzatmayalım şu işi. İste kızımızı." dedi ve bastonu iki kere yere vurdu.

Anneanne de bir kız anası gibi ciddiyetle baş köşede duruyordu. Ali derin bir nefes aldı ve "Kahve de pek güzel olmuş ellerine sağlık Betül." diyerek elindeki kahveyi sehpaya bıraktı. "Allah'ın emri peygamberin kavliyle..." Bu defa nefes verdi. Biraz heyecanlı görünüyordu. Tabii en yakın arkadaşını isteyecekti bence de heyecanlı olmalıydı. Ben olsam ben de heyecanlanırdım. "Kızınız Betül'ü, Arda'ya istiyoruz." Oğlumuz Arda'ya demedi. Çok mantıklı, ben olsam ben de demezdim. Kendi yaşımda adama oğlumuz demek saçma olmaz mıydı?

"Betül kızım, sen Arda ile evlenmek istiyor musun çekinmeden söyle?" Betül gülümsedi. "Ohoo dede ben dünden razıyım ver gitsin." Aptal kız, öyle mi denir? Koluna bir cimcik attım. Dede ise Betül'ün cevabına içtenlikle güldü. "Kızımızın rızası var verdim gitti. Getirin bakalım yüzükleri." Nehir hafif şişmiş karıyla beraber yüzükleri getirdi. "Makas kesmiyor." Salak Nehir o şimdi mi denir? Ozan Nehir'in elindeki söz tepsisini elime tutuşturdu ve Nehir'i omuzlarından tutup geri çekti "Zamanlaman yanlış hamster, bunu daha sonra söylemen lazım. Burada dur karıştırma ortalığı. Şimdi senin sakarlıklarınla uğraşmayalım."

"He yani ben bu sözü bozarım onu mu demek istiyorsun Ozan?" Ozan hafif güldü ama bunu Nehir'e belli etmedi. Nehir bu aralar fazla duygusaldı. Ozan ise görünüşe göre geçen günkü gibi bir aptallık yapmıyor, Nehir'e iyi davranıp sözlerini alttan alıyordu. Elini Nehir'in karnına koydu. "Onlar ne halleri varsa görsünler. Hiç bir şey bizim bebeğimizden önemli değil." Nehir bu sefer gülümsedi ve uslu bir çocuk gibi başlamak üzere olan töreni izledi. Tepsiyi dedeye doğru uzattım. O da yüzükleri aldı ve genç çiftin parmaklarına geçirdi.

"Ayşenur yüzükleri ben taktım kurdeleyi sen kes. Aşkları bizimki kadar güçlü olsun." dedi ve göz kırptı. Sizi yaşlı kurtlar sizi. Siz ne fenasınız siz. Ayşenur Anneanne, dedeye kaş göz hareketleriyle ayıp öyle denir mi diyordu. Makası eline aldı ve kurdeleyi kesti. Bizim ailede evlilik işleri fazla mı aceleye getiriliyordu? Bizim nikah iki gün, Nehirlerin düğün bir hafta sürdü. Betül'ün söz şimdi yapılıyor. Haftaya da düğün yaparlar artık. Sonrasında da Ali'yi eveririz hemencicik sürüyor zaten. Neyseki bizimkinden uzundu hepsi. Ben gelinlik bile giyememiştim. Ah mazi ahh.

Kesilen söz kurdelesinin ardından mutlu çifti alkışladık. Betül yeşil uzun sade elbisesi ile çok güzel görünüyordu. Damat bey de yanına pek yakışmıştı. Güzel oldular bunlar be. Hep mutlu olurlar umarım. Büyüklerin ellerini öptükten sonra Betül önce gelip bana sarıldı. "Hep mutlu ol güzelim." sonra ise Ali'ye sarıldı. Sonra sırasıyla herkesle görüştü. Mutlu sona geliyorsunuz az kaldı çifte kumrular. Bakın görün haftaya size düğün yapar bu Gültekinler. Emir Ceyda'ya belli etmeden kulağıma eğildi.

"Başlasak mı artık. Bence zamanı geldi." Emir ile arama mesafe koydum ve Ceyda'ya yaklaştım. "Saat tam olunca kilere gel. Seninle konuşacaklarım var." Ceyda biraz şaşkın bir tavırla başını salladı. E tabi o da benden böyle bir hamle beklemiyordu. Haklısın Ceydacığım. Ama bu senin son haklı oluşun olacak. Az kaldı biraz daha sabret. Dönmemek üzere yollayacağım seni geldiğin yere.

●●●

Ali gravatını gevşetip kendini evden dışarı atmıştı. Az önce sevdiği kızı bir başkasına istemişti. Kendi elleriyle vermişti onu Arda'ya. İçinde bitmek bilmeyen bir acı vardı. Bahçede evin çıkış kapısına kadar ilerledi. İçeriden kimsenin gelmeyeceğini kontrol edip kesinleştirdikten sonra yere çöktü ve göz yaşlarını saldı. İçeride zor tutmuştu kendini. Hatta Betül'ü isterken bile duraksamıştı. O sırada elini tutup onu kaçırmak istemişti. Ne vardı sanki onu sevseydi? Bir başkasını değil ona en çok değer vereni, ona gençliğini vereni sevseydi. Bir gün sever diye beklemişti halbuki. Bilseydi sevmeyeceğini bu hallere düşürür müydü kendini? Başka biriyle olur unuturdu belki de. Ama her şey daha iyi olurdu.

"Sevseydin ya beni? Sahi neden sevmedin?" Göz yaşlarını sildi ve gözleri kapalı sırtını çite yasladı. "Hangi kız seni böyle ağlattı diyeceğim ama tahmin de edemiyor değilim. İçeride sözü olan kız değil mi?" Ali birden gözlerini açtı ve sesin sahibine baktı. "Sen kimsin?" Genç kız gülümsedi. "Iraz Gültekin, Ozan Gültekin'in kız kardeşiyim"
Ne demek kız kardeşi? Ozan'ın kız kardeşi mi vardı? Bundan neden haberi yoktu ki? Çok saçmaydı.

"Ozan'ın kız kardeşi mi varmış? Bundan bizim niye haberimiz yok?"
"İçeri girince anlatırım, ayak üstü anlatılacak bir konu değil. Neyse ben bir soru sordum bu yakışıklıyı o kız mı ağlatıyor?" Ali, Iraz'a umursamaz bir şekilde baktı. "Bu seni ilgilendirmez." Genç kız Ali'ye elini uzattı. "Hadi kalk ve kendine gel, seni böyle görmesinler. Sil yaşını ve güçlü dur." Ali başını başka yöne çevirdi. "Peki o zaman ben de içeri gidince senin aşkından ne hallere geldiğini anlatırım." Ali kızın elinden destek alarak ayağı kalktı.

"Sakın öyle bir şeye kalkışma. Kimse bir şey bilmiyor. Peki sen nereden biliyorsun bunları?" Iraz kollarını birbirine bağladı ve evine özlemle baktı. "Anneannem sağolsun, evde kimler var kimler yok ve bugün kim nişanlanıyor biliyorum. Herkesi de fotoğraflarından tanıyorum zaten. Seni, ikizin yengem Nehir'i, Tuğçe'yi, sözlenen Betül'ü. Hatta senin Betül'ü dedemden istediğini bile biliyorum. Bugün burada çökmüş bir kız için ağlıyorsan bu kişi Ceyda olamayacağına göre Betül'dür." Ali'nin göz yaşları dinmişti ve yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Bir kız bağlantı kurma konusunda nasıl bu kadar başarılı olabilirdi? Bu kız fazla mı zekiydi?

Neredeyse kimse ne kadar acı çektiğini anlamazken onu ilk defa gören bir kız anlamıştı. "İçeri girelim benim kafam çok karıştı."

●●●
Tuğçe'den

Salonda oturmuş ikramları yerken bir yandan saati gözetliyordum. Malum Ceyda ile buluşmam vardı. Buluşmaya yarım saat kalmıştı. Sabırsızlıkla olacakları görmek istiyordum. Biraz sonra kapıdan Ali ve yanında genç bir kız girdi. Bu kız kim ya? Gece gece sözde ne işi vardı? Acaba Arda'nın kardeşi falan mıydı? Ama Arda ailem yok, bir tek teyzem var demişti. Teyzesi de çok yaşlı olduğu için hiç bir yere gidemiyordu.

"Iraz?" Yanımda gelen kıza şaşkınca bakan Emir'e döndüm. Iraz'dı demek adı. Kimdi bu kız ya? "Iraz mı?" diyen Mustafa dedenin ardından tüm aile kıza baktı. Emir'in kulağına eğildim. "Kim bu Iraz?" Emir kızdan şaşkınca bakan gözlerini ayırmadan cevap verdi. "Kuzenim." Ne, kuzenin mi? Nasıl kuzenin? Ozan tek çocuk değil miydi ya? Bizim neden bundan haberimiz yok? "Nasıl kuzenin?" Emir daha da odaklanmış bir şekilde "Basbayağı kuzenim." dedi.

Ortalık iyice karıştı ne olduğuna dair hiç bir fikrim yoktu. Iraz denilen kız koşarak Meltem Teyze'ye sarıldı. Meltem teyze önce karşılık vermedi ancak sonra gözlerinden yaşları akıta akıta kıza sarıldı "Aptal!" dedi sanırsam kızına. Ay hâlâ kabullenemiyorum ben, bu çok saçma. Sonra Murat amcaya sarıldı. O da gardını hemen indirdi. Her hallerinden belliydi geçmişte herkesle arasında bir soğukluk olmuştu belli ki. Ozan'a baktı ve koşup onun da boynuna atladı. "Özür dilerim o gün sözünü dinlemeyip ondan ayrılmadığım için."

"Sersem kız." dedi ve kollarının arasında onu iyice sıktı. Daha sonra Iraz elini Nehir'in karnına koydu. "Merhaba canım, halan geri döndü." sonra Nehir'e baktı. "Merhaba yenge." Nehir de olanları anlamadan izliyordu. Betül ve Arda'nın şaşkınlığını saymıyordum bile. Mustafa dedeye bir bakış attı ve hemen yanına gitti. Kolları arasına aldı dedesini ve af diledi. Ne hata yapmıştı ki ailesi onun adını bile anmamış, haberimiz dahi olmamıştı varlığından. Anneanneye bakıp göz kırptı.

"Teşekkürler anneanne beni evime geri getirdiğin için." dedi ve ona da sarıldı. Sonra da şaşkınlığını üstünden bir türlü atamayan Emir'e sarıldı. Hepimizle teker teker görüştükten sonra salonun ortasına sandalye koyup oturdu. "Siz sormadan ben anlatayım. Sevgili ailem ve aramıza sonradan katılan arkadaşlar. Şuan 25 yaşındayım. 18 yaşıma basar basmaz dedem anneme düşen pay üzerinden benim payımı verdi. Abime bile hâlâ verilmedi siz düşünün. Bir kızın mala erkekten daha güzel bakabildiğine inanıyorlardı. Her neyse, 18 yaşımda üniversite okumak için Fransa'ya gittiğimde karşımda çıkan birine aşık oldum ve onunla ailemin izni olmadan apar topar evlendim. Tabii bizimkiler bana küstü. Ben olsam ben de küserdim haklılar tabii. Evde adımın geçmesini dahi yasakladılar. Anneannem ile görüşebildim sadece. Yıllarca beni korudu kolladı. Ailemden onun sayesinde bilgi aldım."

Nefes verdi ve sağda taraftaki sehpada duran bardaktan su içti. Dili damağı kurumuştu belli ki. Kıza bakın ya resmen kocaya kaçmış. Gültekinlerde olacak iş değildi. "O adamdan bir sene sonra boşandım. Kandırmış beni pislik, param için evlenmiş. Ancak paramdan zırnık koklayamadı. İzin vermedim. Eğitimimi tamamladım ama ailemden korkumdan dolayı gelemedim. Hep bir niyetim vardı aslında. Ailem evlilik ve torunla karşılaşınca yumuşayacağını düşünüp anneannemin de yardımıyla geri döndüm. Bana söz var bugün eve gelirsen şenliğe şenlik katarsın dedi. Ben de döndüm."

Vay be ulan kırk yıl düşünsem aklıma bu aileye birinin daha geleceğini ve bunun kocaya kaçıp geri döneceğini getiremezdim. "Bu arada yenge siz yurt dışından buraya okumak için geldiğiniz sene ben yurt dışına çıktım. Üniversiteye başlamadan da bir iki sene alışma süreci yaşadım. O yüzden sizinle karşılaşmadık." Mustafa dede bastonunu üç kere yere vurdu ve el hareketiyle Iraz'ı yanına çağırdı. "Pişman mısın?" Iraz dizleri üstüne çöktü ve dedesinin ellerini avuçladı küçük bir öpücük kondurdu.

"Hem de çok pişmanım dedem, affedin." Mustafa dede ikinci kez bastonunu yere konuşlandırdı ve üç kere daha vurdu. "Iraz affedildi. Bundan sonra küslüğü devam ettiren olursa onu evden atarım bilmiş olun!" dedi. Dede bazen o minnoş halinden çok ciddi bir adam çıkıyordu. Bu bazen beni korkurmuyor değildi. "Ben yoruldum odama çıkıyorum." Anneanne lafa girdi "Odan hiç dokunulmamış halde duruyor nevresimleri yeni değiştirdim. Tertemiz yat dinlen çocuğum." dedi ve onu odasına yolladı.

Ben hâlâ bu şoku atlatamadım. Allah'ım atlatayım duası amin. Ceyda olan biteni izlerken yavaştan ortadan kayboldu ben de çok geçmeden yanına gittim. Kilerde buluştuk. Yarım saat hemencecik geçmişti, buluşma saatiydi. Kilere girdim ve kapıyı üzerimize kapattım. "Ne istiyorsun söyle bakalım?" dedi kollarını birleştirip ukala bir tavırla. Sen ukalalık yap yap, yedireceğim ben onları sana.

"Sen kazandın Ceyda. Ben Emir'den vazgeçiyorum. Anlaşma bitene kadar evliyim sonra resmi olarak senindir. Şu an da ruhen ve bedenen senin. Kimseye görünmeden aşkınızı yaşayabilirsiniz. Ben aranızdan çekiliyorum."

Evet canlarım olaylar olaylar. Yazar yine karıştırdı ortalığı. Yeni karakter de soktu. Ben ne dedim ama size Ozan'ın kaybolmuş kardeşi bile çıkabilir demiştim😂

Şaka bir yana bol entrikalı bölümler yakın. Hem eğleneceğiz hem ortalığı karıştıracağız😜😜😜😝😝

Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. Onlar benim motive kaynağım.

20.000 okunma için teşekkürler her şey sizin sayenizde♥️♥️

Bakalım Ceyda'yı Neler bekliyor?

Ali, Betül mevzusuna daha ne kadar dayanabilecek?

Nehir Ozan cephesinde bir şey olacak mı?

Emir ve Tuğçe emellerine ulaşabilecek mi?

Hepsinin cevabı ilerleyen bölümlerde🤣 öpüldünüzzz okurcuklarımmmm😘😘

Loading...
0%