Yeni Üyelik
32.
Bölüm

32. "Görsel Şölen"

@rubamsalepe

Saat iyice ilerlemişti. Emir ile odaya geçtikten sonra ona yapmamız gereken ilk adımı anlattım. Hadi bakalım Emir Gültekin, mükemmel yeteneklerini kullanıp mükemmel işler çevirmenin vakti geldi. "Emir bu kıyafet olmadı sanki he?" Tişörtünü üstünden sıyırdım. Daha şık görünmeliydi. Kocamı kendi ellerimle düşman ellerine yolluyordum Allah'ım sen koru Emir'i. "Utanmaz kız. Üstümden tişörtümü çıkarıp kas koleksiyonumu mu yoklamak istedin?" dedi ve elimi tutup karnına götürdü. Kaşlarımı çatıp kendimi geri çektim.

"Sapıksın sen Emir, tam bir sapıksın." Elime daha şık bir tişört geçirdim ve Emir'in üstüne attım. "Giy şunu." Biraz sert mi oldu ne? Yok yok iyi oldu. Tam gaz devam. Emir ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. "Hadi gidelim." Elimle dur işareti yaptım. Yanda duran meyve sularını eline tutturdum. "Hadi bakalım düş önüme oyuncu." Üç kat aşağı inip Ceyda'nın kaldığı odanın önüne geldik. Ben kapıda bekleyecektim ve onları dinleyecektim. Zamanı gelince de içeri dalacaktım. Emir kapıyı tıkladı ve elindeki meyve suları ile içeri girdi. Haydi Bismillah. Başımı kapıya dayadım ses gayet net duyuluyordu. Emir de biraz sesli konuşuyordu. Duymam bu sayede daha da kolaylaşmıştı.

"Emir ben duydum ki..."
"Ne duydun bakalım?"
"Tuğçe ile bitmiş. Bana geri mi döndün sevgilim?" Bu sorunun ardından Emir güldü. "Vişne suyu severdin değil mi? Sana vişne, kendime portakal suyu koydum. Önce içelim ağzımız tatlansın." Emir ya oyun değilse bu seni gebertirdim. Ne demek ağzımız tatlansın? Öpüşecek misin onunla? Oyun da olsa bunu kabul edemem. Meyve suyunu içmiş olacak ki "Güzelmiş." dedi. Sonra da ekleme yaptı. "Aynı eskisi gibi her şey baksana ama ben daha fazlasını istiyorum. Tuğçe ile bile yapmadığın şeyler anlarsın ya."

"Bugün bir başka güzelsin Ceyda."
"Öyleyim evet. Bu güzelliği değerlendirmek lazım değil mi?" dedi ve sonra başka bir ses gelmedi. Ne demek ses yok? Nasıl ses yok? Ses versenize? Emir iyi mi ki? Ay tam da şu an umarım meyve suyunun etkisi ile bayılmıştır. Aksi takdirde kocam elden gidiyor.

Birden kapı açıldı ve Emir beni hızlıca odaya soktu. "Oh çok şükür bayılmış." Bana döndü ve kollarını birbirine bağladı. "Siz ne bekliyordunuz hanımefendi?" Gözlerimi devirdim. "Ne bekleyeceğim be aman çekil." dedim ve odaya daldım. Nerede bu cadının telefonu? Odaya göz gezdirdim ancak bulamadım. Yatağa yığılmış olan Ceyda'nın ceplerini yokladım ve telefonunu buldum. "Burada, buldum." Emir hemen yanıma geldi. Telefonun tuş kilidi düğmesine bastım ancak sanki içinde hazine varmış gibi parmak izi sensörü vardı. Parmaklarını teker teker okuttum ve telefonu sol serçe parmağının iziyle açmayı başardım.

"Hazine var galiba içinde" Ne saklıyor bu kadar acaba? Parmak iziyle açıldığına göre önemli şeyler olmalı. Hemen telefon rehberini kendi mailime yedekledim. Mesajlar kısmında kayda değer bir mesaj yoktu. Bende Whatsapp'a girdim. Daha sonra gelirken yanımda getirdiğim bilgisayarı açtım ve telefondan karekod okuttum. Oldu bu iş. Tüm whatsapp mesajları şu an elimde. Ee teknolojik bir işi başarabilmek için ille de hacker olmaya gerek yok. "Bu iş tamam. Hadi odaya geçim inceleyelim." dedim ve her şeyi yerli yerine koydum. Bilgisayarı kolumun altına sıkıştırıp Emir ile beraber odadan çıktık.

Odamıza gidip telefonları ve bilgisayarı yatağa koyup oturduk. Bir kenara da lazım olur diye kalem kağıt koydum. "Ben hazırım." dedim özgüvenle. "Sen hazırsan ben de hazırım yer elması." dedi ve yanağımdan bir makas aldı. Ama bu çok kıroca. Bu hareket Emir Gültekin gibi mükemmel bir adama hiç yakışmadı. Diziler erkekleri çok kötü etkiliyor gerçekten. En son izlediğimiz dizide de böyle bir kıro vardı. Kesin ondan öğrendi. Demek ki neymiş Emir Bey'i televizyondan uzak tutmaya çalışmamız lazımmış.

Önce Emir'in telefonunu alıp daha önce aldığımız hattı içine yerleştirdim. Cihazı açtıktan sonra mailime yedeklediğim numaraları indirip kaydettim "Emir burada isim olarak tanıdık ya da dikkatini çeken biri olduğunda sen onu not al." Derin bir nefes alıp bilgisayarı kucağıma aldım. "Ben de bu hanım ne haltlar karıştırıyormuş onu öğreneyim." Melih ile bir bağlantısı var mı? Önceliğim bunu bulmaktı. En üstte olan mesaja baktım.

Böcekim
Haftaya alışveriş partisi yapıyoruz bebeğim sen de gel.

Atom Karınca
+Ceyda, biz Burak'la ayrıldık çok mutsuzum. İntihar mı etsem?

-Saçmalama Banu. Değer mi onun için? Yeni biri mi var onun hayatında ondan mı ayrıldınız?

+Aldatıldım galiba.

-Hemen kızla onu ayıralım sen mutlu ol boşver onları.
.....

"Baksana şuna. Ne kadar iğrenç ilişkileri var. Ben de oturmuş mesajların devamına bakıyorum saçmalık." deyip ekranı Emir'e çevirdim. "Aa olurmu canım. Bence Burak haklı" dedi ve güldü. Bende ona karşılık olarak gülüp önüme döndüm.

Gıybetlendiniz
+Kızlar bu hafta kimi ayırıyoruz?
-Burak ve Banu'yu ayıralım. Ben Burak'ı çok beğeniyorum.
×Tamam o zaman bugün onlarayırıyoruz.
+Banu'yu da Serkan'la yapalım. Yakışırlar iki sinsi.
.....

Ay inanmıyorum. İki yüzlü Ceyda'ya bak sen. Kıza teselli ediyor ancak onları ayıran o zaten. Cidden bu kızdan iğreniyorum. "Emir bu Banu ve Burak'ı Ceyda ve arkadaşları ayırmış. Bu kızdan cidden korkulur." Emir elindekileri bırakıp kolunu arkamdan geçirdi. Bel boşluğumdan tuttu ve çenesini omzuma koydu. "Bakayım, vay be entrikalara gel. Diğer elini de uzatıp belimi sardı ve bana baktı. "Bugün yine çok güzelsin." Ay ne oluyor yine girdi dibime kadar. Korkutma beni Emir. Bir şey diyemedim önüme döndüm. Utandım mı ben? Çok mu sıcak oldu? Yoksa Emir beni sardığı için mi sıcaktı?

"Neyse bari işimize geri dönelim." dedi gülerek. Benle oyun oynuyordu bu çocuk. Kesinlikle kafamı karıştırmaya çalışıyordu. Sessiz bir nefes verdikten sonra mesajlara bakmaya devam ettim. "Ömrüm"
"Ney?"
"Ömrüm yazıyor baksana Emir." Galiba sevgilisini bulduk. Evet evet bulduk galiba. "Bulduk sevgilsini." Hemen mesajın üzerine tıkladım.

'Yarın saat 13.00'da evde buluşalım çok özledim sevgilim.'

Mesaja baktıktan sonra birbirimize baktık. "Bulduk Emir, bunları takip etmemiz lazım. Yarın peşlerine düşüyoruz." dedim ve göz kırptım. "Al bu da adamın numarası. Bakalım kimmiş bu herif?" dedi ve elindeki numara yazılı kağıdı uzattı. Bende altta kalan boşluğa buluşulacak saati yazdım ve kağıdı kaybetmemek için telefon kabının altına koydum. Bence dünyanın en güzel ve en mantıklı cüzdanıydı telefon kapları. Yataktaki telefon, bilgisayar, kağıt, kalem ne varsa toparladım ve kendimi yatağa attım.

"İçimden bir ses o kişinin bize hiç de yabancı olmadığını söylüyor." Emir de üzerindeki tişörtü kenara attı ve yerine devrildi. "Melih mi diyorsun?" Yüzümü ona doğru çevirdim. "Bilemiyorum ama olaylar bizim düşündüğümüz kadar basit olmayabilir." O da bana döndü ve kolunu başının altına koydu. "Şimdiye kadar hiç bir şeyi kolayca başardığımızı sanmıyorum yer elması." Tabi sen de haklısın şimdi, onca şey atlattık. "Sen üstünü niye çıkardın?" dedim kaşlarımı çatıp. Neden böyle şeyler yapıyorsunuz Emir Bey? Hayır yani farklı bir amacınız varsa söyleyin bileyim.

"Yine benim tişörtümü giydiğin için olabilir mi acaba?" Ne yani şunu bir kabullenin ortada bir erkek tişörtü varsa bu sadece erkeğe ait değildir. "Dolapta başka tişört mü yok? Hadi onu geçtim yatakta neden pijama giymiyorsun. Pijama altı ve tişört takıntın olduğunu daha önce fark etmemiştim. Şimdi düşünüyorum da onca zamandır beraberiz ben seni toplasak altı, yedi kere pijama takımı ile gördüm. Ne değişik adamsın sen ya?"

Biraz bana doğru yaklaştı. "Emir Gültekin tarzı sorgulanmaz. Eğer Emir Gültekin giyerse tüm dünyada moda olur bu." Hâlâ soruma cevap alamamıştım. "Tişört?" Burnundan sesli bir nefes verdi ve yatağa bağdaş kurarak oturdu. "Şu seksiliğe bakar mısın? Sana görsel şölen yapıyorum senin dediğin lafa bak."
"Günlük ego dozunuzu doldurduysanız Emir bey, sizi uykuya davet ediyorum."

●●●

"Uyumadın mı sen? Neden bu saatte ayaktasın bakalım?" Bahçede gece vakti bir başına çimlere oturmuş olan Ali Betül'e döndü. "Uyku tutmadı ya, biraz hava alayım dedim." Betül Ali'nin yanına çöktü ve koluna girdi. "Senin canın bir şeye mi sıkkın? Bu aralar pek mutsuz gözüküyorsun." Ali yüzüne sahte gülümsemelerinden birini yerleştirdi ve koluna girmiş olan sevdiği kıza baktı. "Yok ya. Sana öyle gelmiş." Betül bu sefer gülmeye başladı. "Kıskanç seni, en yakın arkadaşını paylaşamıyorsun biliyorum. Bu çok normal ama bak bana çok mutluyum. Aslında yarın nikah tarihi almaya gideceğiz. Düğün falan istemiyorum ben. Hele ki kına asla. O ne be öyle demode demode."

Halbuki Ali onu hep kendine güzel bir bindallı ve gelinlikle geldiğini hayal etmişti. 'Gelmedi işte Ali sus oğlum düşünme' dedi iç sesi. "Demek bu kadar çabuk evleneceksin?" Betül başını onun omzuna koydu. Ali de refleks olarak elini onun etrafına sardı. Betül bu durumu garipsemedi. Çünkü daha önce de bu şekilde defalarca oturmuşlardı. Ali belkide son kez böyle oturuyordu Betül ile. Kokusunu içine çekti ve aklına kazıdı. "Evet bu kadar çabuk kurtulacaksın benden. Ee gelin ata binmiş sürmüş eşeği Niğde'ye." Ali Betül'den ayrıldı ve ona yüzünü buruşturarak baktı.

"Komik miydi şimdi bu?" Kendince ortalığı yatıştıran Betül asıl konuya adım attı "Ali. Ben evlenince burada yaşamayacağım. Arda ile Almanya'ya gideceğiz. Arda'ya çok güzel bir iş teklifi geldi. Ben de kendime orada bir iş buldum maaşı falan da güzel. Bil istedim dostum ilk sana söylüyorum. Evdekilere açıkladığım zaman benim yanımda ol bana karşı çıkmasınlar, anneanne bu işten hiç hoşlanmayacak biliyorum."

Bu sözleriyle Ali yine yıkıldı ancak dik durmak zorundaydı. Boğazında düğümlendi kelimeler, yuttu. Göz yaşlarını tuttu ona hiçbir şey belli etmedi. İyi bir oyuncuydu, yılın oyuncusu ödülünü dahi hakediyordu. "Her zaman kararlarına destek çıkacağım bilmiş ol." Betül Ali'den aldığı desteğin mutluluğu ile ona sarıldı ve teşekkür edip orada çok durmamasını saatin iyice geç olduğunu söyledi. Hemen sonra içeri girdi.

Ali tuttuğu göz yaşlarını serbest bıraktı. Ne kadar zordu kendini tutmak. Ne kadarda imkansızdı artık onu sevmek. Belki de onu sevmek suçtu. O Arda'ya aitti. Bir başkasının kollarına gidecekti. Onu sevecekti, onunla uyuyacaktı, onunla uyanacaktı. Tamamıyla bir başkasının olacaktı. Başını ellerinin arasına alacakken bir el ona kola uzattı ve yanına çöktü. "Yine dertlerdesin yakışıklı. İç, soğuk soğuk iyi gelir." Ali ağlamaktan buhar yapan gözlüklerini çıkartıp kenara attı ve "Hiç kimseyi görmek istemiyorum." dedi. Iraz güldü ve elindeki kola bardağını zorla Ali'ye verdi.

"İkimiz de senin uzağı göremediğini biliyoruz." Ali elindeki koladan bir yudum aldı ve Iraz'a döndü. "Neden uyumadın sen?"
"Desteğe ihtiyacın olduğunu düşündüm yanına geldim." Ali şaşırmıştı ama umursamaz bir tavırla önüne döndü. Kendi derdi başından aşkındı zaten bir de Iraz'a laf anlatamazdı. "Bazen senin sevdiğin seni mutlu edemeyebilir. Ben de benzerini yaşadım. Evlendim ancak kandırıldım, hiç sevilmedim. Aynı olaylar değil bunlar biliyorum ama ana fikre odaklan. Her zaman sevdiğin kişiyle mutlu olamayabilirsin." Ali kolasından bir yudum daha aldı ve yere koydu.

"Benimkinden de çok yanmıştır canın. Hiç olmazsa ben kandırılmadım." Iraz gülümsedi. "Canım çok yandı evet ama üzüle üzüle dik durmayı öğrendim. Her şeye gülüyorum artık." Elini koluna koydu. "Eğer bir gün mutlu olmak istersen ben seni mutlu edebileceğimi düşünüyorum Ali. Hoşlandım senden, eğer bir gün deneyelim bana acılarımı unuttur dersen sana yardım ederim." dedi. Bu kız bu kadar açık sözlü olmayı kimden öğrenmişti? Annesi, babası hiç de böyle değildi. Ozan da öyle değildi. Emir'e mi çekmişti acaba?

"Ne kadar açık sözlüsün. Hiç düşünmeden mi konuşuyorsun? Ya seni terslersem, düşünmüyor musun hiç?" Iraz yerde duran koladan bir yudum aldı. "Düşünmeden konuşmuyorum ama ânı yaşamaya çalışıyorum. Mesela susmanın kayıp olduğunu düşünüyorum. Sen de sustuğun için pişmansın belli ki, bak ben aynını yapmıyorum." Iraz'ın elindeki kolayı aldı ve büyük bir yudum aldı. "Haklısın. Teşekkürler bana destek olduğun için. Ha bir de kola iyi geldi."

Iraz salık saçlarını başının üstünde topladı ve topuz yaptı. "Aman ne demek ne olacak? Sen unutma bak ben sana her şeyi unutturabilirim." Ali başını salladı ve çimlere uzandı. Gökyüzünün karanlığını seyretti. "Sen nereden çıktın böyle?" Iraz da kendini çime attı. "Uzaylılar getirdi beni." Gökyüzündeki bir yıldızı gösterdi. "Oradan geldim bak."

"Sen de Nehir gibisin. Deli dolusun, yapacağını yapmaktan çekinmiyorsun."
"Görümce yenge toprağındandır." dedi. Evet saçmalıyordu belki ancak Ali kafasını biraz da olsa dağıtmıştı onun sayesinde. "Delisin sen." Iraz güldü "Boşuna delirmedik."
"Eğer bir gün Betül'den vazgeçmek istersem ilk geleceğim kişi sen olacaksın. Hiç olmazsa hoşlanmışsın benden." Iraz iyi düşündün bunu der gibi baktı. "Gözlerin güzel, tabi ağlarken görmesem daha iyiydi de."

Ali kendisinin oldukça yakışıklı olduğunu biliyordu ancak Nehir onu beğenmiyordu. Başkasının onu beğenip beğenmemesiyle çok da ilgilenmemişti. Şimdiyse durum farklıydı. Karşısında iyi biri vardı onu belki de sevebilecek biriydi. Belki de dediği gibi Betül'ü unutturabilirdi ancak Ali buna daha hazır değildi. Kalbinden hemen atıp çıkaramaz ki sevdiğini nasıl yapsın? Ali gözlerini kapadı ve düşünceler eşliğinde çimlerde uyuya kaldı.

Yeni bölüm sonu canlarım 21.700 olmuşuz teşekkür ederim ilginiz için😍

Vote ve özellikle yorum unutmayalım emeğimin karşılığı onlar. Yazar ortalığı yine karıştırdı bakalım ne olacak?😝

Loading...
0%