Yeni Üyelik
36.
Bölüm

36. "Kavuşmak"

@rubamsalepe

Tuğçe'den

Betül ve Arda'yı yolladığımızın sabahında Emir'in ilk işi bize gelmek olmuştu. Annem ve babam bizi ayırmaya yemin etmiş gibilerdi ancak Emir'in ona samimice 'BABA' demesi onu çok etkilemişti. Babam hassas bir adamdı, bir sevgi kırıntısına hemen teslim olurdu. Emir de bundan cesaret alarak eve geldi, tam da kahvaltı zamanıydı. Emir'in çayını doldurdum ve yanına oturdum. Ne cesaretse artık. Bilemiyorum Emir Bey ne yaparsan yap ama beni evimize götür artık. Çayından uzun bir yudum aldı ve bana baktı. Babam sana bir bakacak sen de göreceksin. Önüne döndü. "Baba ben Tuğçesiz uyuyamıyorum." Öh yuh hödük ya böyle dümdüz girilir mi konuya? Babam ıhımm diye boğazındaki gıcığı temizledi.

"Tamam bir oyun ile başlamış olabiliriz. Anneannem de bize büyük bir oyun oynamış olabilir. Biliyorum bunlar çok büyük yanlışlar ancak bildiğim bir şey var bu yalanlar gerçek oldu. Biz birbirimiz olmadan yapamıyoruz. Anneannem ve dedem birbirlerini çok sevmişler. Tuğçe ile bana bakınca gençlik hallerini gördüklerini bu yüzden bizi evlendirmek istediklerini derlerdi. Ben de Tuğçe ile onlarınki gibi mükemmel bir hayat sürmek istiyorum. Kalbimdeki sevgi artık saklı kalamıyor. Biz birbirimizi çok beklettik çok zorluklar atlattık artık mutlu olmak istiyoruz ama ayrı ayrı değil birlikte." deyip iki eliyle çay bardağını kavradı ve hafifçe başını öne eğdi.

"Kızım için ne yapabilirsin ki? Anlat bana kanıtla kendini ki sana güvenebileyim." Emir bu defa gülümsedi. "Ne mi yapabilirim? Mecnun gibi çöle düşemem ya da Ferhat gibi dağları delemem. Böyle şeyler zaten hikayelerde kalır. Ben onun elini tutup ölene kadar bırakmamayı, onu sonsuza kadar sevmeyi bilirim. Bunları onun için yapabilirim. Mal, mülk ya da başka şeyler gelip geçer ancak biz birbirimize hakettiğimiz sevgiyi vereceğiz kuşkunuz olmasın. Sizi ikna etmek için başka bir şey yapabileceğimi düşünmüyorum." dedi.

Bunun üzerine annem ve babam gülümsedi, birbirlerinin elini tuttular. "Şifreyi iki kere söyledi gördün mü?" İkisine de ifadesizce baktım. "Ne şifresi anne?" Emir ile beraber şaşkınlıkla onları izliyorduk. Ne şifresi ya? "Emir oğlum 'biz' dedi iki kere. Annenle konuştuk eğer bunları söyleyip bizi inandırırsa size izin verecektik." Gerçek mi bu ya? Ay heyecanlandım. Geçti mi şimdi? Sesli konuşsana Tuğçe annen içini mi okuyacak? "Evet geçti kızım artık size bir engel çıkarmayacağız." Oha okudu vallahi. Ayağı kalkıp ikisine de sımsıkı sarıldım, ardından Emir gelip ikisinin de elini öptü.

"Odana git Emir'le beraber çantanı hazırla ancak biz düğün yapmanızı istiyoruz." dedi Annem. Emir'e baktım ve anneme geri döndüm. "Emir sayesinde gelinlik giydim bir defa, onda da evlenme teklifi aldım. Ben artık bunun hevesinde değilim sadece onunla mutlu olmak istiyorum." Babamın sessiz onayından sonra Emir'in kolundan tutup onu üst kattaki odama götürdüm.

Kapıyı üstümüze kapattıktan sonra ona sımsıkı sarıldım. "Bitti artık değil mi?" Çenemden tutup başımı kaldırdı ve gözlerini gözlerimle buluşturdu. "Hayır yer elması daha yeni başlıyoruz. Önümüzde koskoca bir ömür var." Ne de güzel konuştu öyle. E tabi adam mükemmel. Mükemmel adamlar mükemmel konuşur. "Çok değiştin biliyor musun? Eskiden kendini düşünen egoistin tekiydin."

Tek kaşını havaya kaldırdı "Şimdi?"
"Şimdiyse herkesi düşünen egoistin tekisin." deyip güldüm. Biraz bana doğru yaklaştı ve boyuma yetişecek şekilde eğildi. "Bir kadın bir erkeği ne kadar değiştirebilirse o kadar değiştim." dedi ve dudağımın kenarına küçük bir öpücük kondurdu ardından doğrulup gardıroba yöneldi.

Ben de o sırada valizi bulup yere koydum. Emir kıyafetleri çıkardı ben ise yerleştirdim. "Bunu evde giymedin Tuğçe, burada ne işi var?" Ah utanç verici. Anneanne kanunlarından kalan dantel gecelik gönderilen kıyafetlerim arasında kalmıştı. Ben de gardırobun köşesine tıkıştırmıştım. "Yakışır bu sana, ilk gecemizde de buna benzer bir şey giy. Yani akşama..." Sözleriyle gözlerim faltaşı gibi açıldı. İlk gece nereden çıktı şimdi ya? Birden üzerime gelen titremeyi attım ve sessizliğimi korudum.

"Ama bu biraz kapalı gibi. Sen annemle konuş o sana en güzelinden zevkime uygun bir gecelik ayarlar." Ama ben bu sapık Emir'i hiç sevmedim. Yok daha önce çok sapıklığını gördüm ama bu başka bir düzey sapıklık. Ya tamam aynı yatakta yatmak, sürekli birlikte olmak, gezmek tozmak iyi hoş ama ben buna hiç kendimi hazırlamadım ki? "Hayatım niye sustun? Utandığını söyleme bana. Eninde sonunda olacak bir şey bu." Heh Tuğçe ne diyeceksin şimdi?

Biraz kızardım utana sıkıla bana dik dik bakan Emir'e cevap vermek zorunda kaldım. "Bunu burada konuşmamız doğru mu? Annemle babam aşağıda." Elindeki kalan son kıyafetlerimi valize bıraktı ve fermuarı kapadı. "Biz iş üzerindeyken de benim ailem alt katta olacak ne olmuş yani?" Ay bu adam arsızlaştı. Vallahi arsız ne yapacağım ben bununla? Yutkundum ve valizi Emir'e bırakarak odamdaki son zımbırtıları alıp aşağı indim. Ailemle vedalaştıktan sonra eve doğru yol aldık.

●●●

Ali evin içinde biraz dolanmış Nehir ve Ozan'ın mutfaktaki tatlı hallerini görünce bozmak istememişti. Onlara hiç görünmeden üst kata çıktı ve Iraz'ın yanına gitti. Kapıyı tıklayıp içeri daldı. Oda krem tonlarında mobilyalara sahipti. Geniş ve ferah olmasına karşın her odada bulunan giyinme odasının aksine gardırobu odanın içinde bulunuyordu. "Iraz?" diye seslendi genç adam. Belki lavabodadır ve müsait değildir diye düşündü. Arkasını dönüp gideceği sırada ona gülümsemeyle yaklaşan Iraz'ı gördü.

Bu uzun kız ona iyi gelecek miydi? Bekleyip görecekti. Iraz hiç bir şey demeden Ali'nin elini tuttu ve onu bir odaya doğru çekti. Giyinme odası buradaydı ancak bu oda kocaman bir kütüphaneye çevrilmişti. Her yer kitap doluydu. Camın geniş olan eşiğine ise minderler yerleştirmişti. Belli ki manzara eşliğinde kitap okuyordu. "Burası benim cennetim. Seni de burasıyla tanıştırmak istedim. Kitaplar benim gözbebeğimdir." Ali gülümseyerek etrafı turladı ve teker teker kaplanmış kitaplara baktı.

Türk klasikleri vardı. Ali bunları çok severdi. Kitaplar kaplanmıştı ve o da kitaplarını her zaman kaplardı. Güldü genç adam camın eşiğine oturdu. "Bu kadar ortak noktamız olduğunu bilmiyordum. Baksana benim gibi kitap kurdusun, onlara çocuğun gibi muamele ediyorsun ve hepsini kaplayacak kadar titiz, psikopat bir okuyucusun." Birden aklına Betül ile kitap kapladığı gün geldi. Betül kitap arada sırada okur ve okumayı pek sevmezdi. Ali'yse kitaplara aşıktı. Iraz'daki kitap aşkını görünce etkilenmişti. Iraz kitaplıktan bir kitap aldı ve ona uzattı.

"Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç kitabı. Bunu okumalısın." dedi gülerek. Ali kitabı onun elinden aldı. "Üç kez okudum ancak bir kitabı her okuduğumda farklı anlamlar çıkarıyorum. Teşekkürler." dedi. Iraz da eşiğin öteki kısmına oturup gülümseyerek ona baktı. "Böyle bakıp bakıp gülecek misin? Deden görürse bizi, bastonunun tadına bakmak zorunda kalabilirim." Dedikten sonra birazcık panikledi. Genç bir kızın odasında başbaşa olmanın doğru olamayacağını düşündü ve gitmeye karar verdi.

"Iraz beraber pek görünemeyelim evdekiler yanlış anlayabilir. Ben gideyim şimdi yine gelirim." Iraz onu durdurdu ve sırtını omzuna yasladı. Ali'nin ellerini ise kendi beline doladı. "Biraz huzuru bana çok görmezsin değil mi?" dedi deli kız. Belki de yakalanma korkusu, heyecanı onu mutlu ediyordu. Onun kollarında huzur bulacağını düşünüyordu. "Görmem tabii ki." dedi ve bu defa kendi isteğiyle omzuna uzanmış bu kızı sardı. Başını da başına yasladı. Betül'ü unutmayı böyle başaracaktı işte. Kendini geri çekmeyecekti. Bu kadar çekingen olmayacak rahat davranacaktı ve Iraz onu düştüğü durumdan kurtaracaktı.

"Ee anlat bakalım ne var ne yok?" diye saçma sapan bir giriş yaptı Iraz. Onca soğuk kanlı asılmalarından sonra birden tökezlemiş ve saçmalamıştı. Ali güldü, böyle gereksiz bir soru beklemiyordu. "Ee ne yapayım çoluk çocukla uğraşıyorum ellerinden öperler." Iraz birden geri çekildi ve Ali'nin yüzüne döndü. "Çoluk çocuk derken?" Biraz daha saçmalamanın zararı yoktu değil mi? "Yok mu benim beş yaşındaki oğlan o işte." Iraz Ali'ye biraz yaklaştı ve gözlerini gözlerine kilitledi.

"Ben sana kendini bana bırak dedim beni delirt demedim." dedi. Biraz kıskanmış mıydı? Halbuki Ali'nin Betül'e aşık olmasını kıskanmamıştı. Geri çekilip ayağı kalktı. "Iraz deli hallerin bence seni sen yapan şey. Kendin olmaktan sakın vazgeçme." dedi. Farklıydı bu kız başka kızlardan fakat deli tarafı biraz Nehir'e benziyordu. Bu onu daha çok çekici hâle getiriyordu, Ali yabancılık çekmiyordu. Iraz triplerini bir kenara bıraktı ve yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Cam eşiğine oturdu ancak bu defa yüzünü ona döndü. Tam olarak karşılıklı oturuyorlardı. Ali tekrar söze girdi.

"Sadece iki günde bana bunları yapabildiysen seninle bir ömür geçirsem hayatım ne kadar renkli olabilir düşünemiyorum."

"Bekle ve gör Ali Bey, rengarenk günler bizi bekliyor."

Onlar Iraz'ın odasında romantik anlar yaşarken Nehir ve Ozan mutfaktaydı. Yardımcıları mutfaktan yollayıp tüm mutfağı işgal etmişler, akşam yemeği için bir şeyler hazırlıyorlardı. Daha yeni kahvaltı yapmışlardı yani sabahtı. Ancak bu ikili erkenden hazırlığa başlamıştı. İçlerinden gelmişti tabii bir de aralarında küçük bir iddialaşma olmuştu. Ozan Nehir'in bir şeyleri kıracağını iddia etmişti. Nehir doğuştan sakardı çünkü. Ozan karısının bu huyunu iyi biliyordu. Hatta tecrübeyle sabitlemişti. Malum başına az iş açmamıştı.

Tüm malzemeler tezgahtaydı. Ozan patlıcanları küp küp doğrarken Nehir köftelik kıymayı yoğuruyordu. "Bu yoğurma işi asıl erkeğin değil miydi ya? Ben niye yapıyorum bunu?" diye mızmızlandı genç kadın. Ozan elindeki bıçağın ucunu patlıcanlara dogru tuttu. "Bıçak eline geçsin istemedim canım, Malum sen sakarlıkta bir numarasın. Kendine de bebeğimize de zarar gelsin istemedim." dedi ve patlıcanları daha seri halde doğradı. "Ozan bak dün geceki o yellozu hâlâ unutmadım, kızgınlığım hâlâ geçmedi. Şimdi de üstüne sakar falan diyorsun iyice kırıcı oluyorsun." dedi ve başını başka yöne çevirdi.

Ozan Nehir'i sinir etmeyi seviyordu ancak karısı hamileydi. Çok fazla yüklenmesi doğru değildi. Zaten kızgındı ona dünden beri gönlünü de almamıştı. Boş anına denk gelmişti bu yemek yapma fikri. Tabii sabahın köründe teklifi alınca afallamıştı uykulu uykulu evet demişti. Ozan ellerini sudan geçirdi ve kuruladı. Ardından başını çevirmiş Nehir'e arkasından sarıldı. Bir yandanda bebeğini sevdi. Omzuna bir öpücük kondurduktan sonra onu kendine çevirdi.

"Ben kimin yanındayım şu an?"
"Benim."
"O zaman seninimdir başkasının değil bunu aklına yaz Hamster." dedi kollarını sıvazlayarak. Nehir biraz dirense de gardını kolayca indirdi ve gülümsedi. Ozan tezgahın üstünde duran salatalığı Nehir'in ağzına tıkıştırdı. Kızcağız romantik ortamı hıyara çeviren kocasına bakıp ah çekti. Bazen diyordu ne zoru vardı da bu züppeyle evlenmişti. İş işten geçmişti artık. İçinden bebeğine öğütler vermeye başladı.

'Bak bebeğim ileride benim gibi olma bak babanla baş edemiyorum. Baban gibi hiç olma züppe olup sakın can yakma. Bak halan gibi kocaya da kaçma. Emir amcan gibi büyük dağları ben yarattım havasına da girme tamam mı? Valla sonra görürsün Tuğçe gibi bir manyak gelir altüst eder her şeyini. Ay bak dayın gibi olabilirsin kızım ya da oğlum. Dayınıza çekin evet karar verdim dayınız gibi olun. Her haliyle harika bir insan. Adamın dibi biri.' kendi iç sesiyle öğüt verirken ağzından bir kelime çıkıverdi.

"Dayı."
"Dayı mı?" Nehir gözlerini devirdi. Yoğurma işlemi bitince kıymayı kenara koydu. Ellerini yıkayıp Ozan'ın yanına gitti. "Bana diyorum, dayılanma. Yoksa fena olur." Genç adam karısı ile arasındaki mesafeyi kapadı. "Ne olurmuş bakalım? Ne yaparsın?" Nehir Ozan'ın dudağına yaklaştı. Adam onu öpeceğini sanarken genç kadın kocasının dudağını ısırdı. Asla rahat durmazdı zaten. Nehir'di bu, bir yerde mutlaka bir arıza çıkartmalıydı. Bu ısırık Ozan'ın canını yakmıştı ancak hoşuna da gitmişti. Dudağından akan kan ile beraber karısının dudağına bir öpücük bıraktı. "Emredersiniz efendim, hizmetinizdeyim."

●●●

Tuğçe'den

Eve süpriz baskınımız ile en başta dede ve anneanne olmak üzere herkes çok sevinmişti. Aile büyüklerinin elini sırayla öptükten sonra arkadaşlarımla da görüştüm. Büyük olay patlayalı bir hafta anca olmuşken tekrar kendimi burada bu halde bulmak bana mutluluk vermişti. Sanki zaman bir hafta değil bir sene gibi gelmişti. Evin neşesi eski halini almıştı o buruk hallerinden eser yoktu. Ben gittiğimden beri Ayşenur kendini suçlu hissediyordu ancak şu an huzur doluydu. Emir'in ailemi nasıl ikna ettiğini anlattıktan sonra uzun süre salonda oturduk vakit öldürdük.

Emir gözlerini benden ayırmıyordu. Tabii niyetini bildiğimden bu beni rahatsız etmişti. Bilerek onun yanına değil Bahar annenin yanına oturmuştum. Akşam yemeği zamanı geldiğini bile anlamamıştık. Bütün günü dolu dolu geçirdik. Masayı görünce koskocaman gülümsedim çünkü sofra aşk ile hazırlanmıştı. Nehir ve Ozan birçok yemek yapmış ve bizi şaşırtmışlardı. Malum Nehir sakarın tekiydi. Bir yemeği yakmadan nasıl pişirdiğine çok şaşırdık, belli ki bu kısımda Ozan devreye girmişti. Çatalı köfteye batırdım ve ağzıma attım.

"Bunu cidden bizim Nehir mi yaptı? Bu mükemmel olmuş." dedim ve bir tane daha ağzıma attım. Üçüncüyü de peşine patlıcan ve patateslerle tıktıktan sonra yanımda kulağıma eğilen Emir'e döndüm. "Çok yeme ağırlık yapar uykun gelir." dedi fısıltıyla. Patates boğazıma takılınca öksürmeye başladım. Ulan Emir boğacaksın beni. Bahar annenin uzattığı su ile patatesi yuttum ve kendime geldim. Resmen beyaz ışığı görmüş oldum şu gencecik yaşımda.

"Sağ ol anne." dedim birden. Daha sonra ben de kendime şaşırdım. Ona ilk defa anne demiştim. Herkes şaşkın ve mutluluk içerisinde bana baktı. Evet, anne demiştim ne vardı bunda sanki yaşına girmiş bebek konuşmaya başlamıştı. "Rica ederim kızım." demesiyle gülümseyip önüme döndüm. Emir çok geçmeden herkese yorgun olduğumuz için artık odamıza çekilip uymamız gerektiğini söyledi ve elimden tutup beni odaya götürdü. Yedin ayvayı Tuğçe. Ay ne yapacağım ben şimdi? Evet buldum uyuma taklidi yapayım. Emir mutlaka banyoya girer biliyorum. Kolumdan tutup beni odaya soktu ve kapıyı arkamızdan kilitledi.

Yüzüm pembe ile kırmızı renkleri arasında gezerken basan sıcaklığı ve terleme hissini üzerimden atmaya çalıştım. "Giyinme odasında giyeceğin kıyafet hazır hadi git giy onu. Ha yok giymem diyorsan benim için sorun yok zaten ne giyersen giy üzerindekileri çıkaracağım." Karşımdaki gözü dönmüş adamdan kurtulmanın tek yolu uyumaktı. Evet evet uyumalıydım. Yani ben hazır degildim buna uyumalıydım kesinlikle. Tamam karar verdim uyuyorum.

Ancak o banyoya gidene kadar geceliği giymeye karar verdim. Sonuçta her türlü kaçacaktım, bari giyeyim de gönlü olsundu adamın. Sabah dolabımdan çıkan gecelik kadar kısa değildi ancak transparan bir gecelikti bu. İç çamaşırlarımın üzerine geçirdim ve siyahın bana ne kadar yakıştığına baktım. Emir şu halimi görse asla durmazdı. Hak verirdim ona vallahi. Kendimi ilk geceden kurtulmanın rahatlığına bırakarak içeri girdim.

Ancak yalnızca altında pijama olan, kapının önünde kollarını birbirine kenetlemiş Emir'i görünce bir an panikledim. Bu banyoya girmemiş miydi ya? Evdeki hesap Emir'e uymadı. Bir bahane bulup söyleyecekken Emir kolumdan tutup beni yatağa çekti ve bana sımsıkı sarıldı. Sanki hiç bırakmayacak gibiydi. "Bu geceyi ne kadar bekledim haberin var mı senin?" dedi sessizce. Heyecanımı kenara bırakmaya çalışsam da pek başaramadım, sesimi dahi çıkaramadım. Sırtımı sıvazlayıp boynuma bir öpücük kondurdu, ardından bir kez daha öptü. Sonrasında sırtım yatak ile buluştu. "Kendini bana bırak bu gece bizim gecemiz." dedi ve dudağıma tutkulu bir öpücük bıraktı...

Evveetttt sevgili okurlarımmm yeni bölüm yayında. Muhtemelen bir sonraki bölüm veya ondan sonraki bölüm final bölümü olarak karşınıza gelecek. Bakalım sonları ne olacak bu çiftlerimizin. Bu arada Emir ile Tuğçe (korksa da) erdi muradınaa biz çıkalım kerevetineee🤣

Yorum yapmayı unutmayın tabii birde Vote eksik etmiyoruz çünkü onlar emek karşılığı.

Yeni hikayem de en kısa zamanda yayınlanacak. Bakalım belki bunu final yaptığım gibi ona başlarım bilemiyorum.

Neyse canlarım kocaman öptüm sizi bir sonraki bölüme kadar hoşça kalınnn.

Loading...
0%