Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. "Dantel"

@rubamsalepe

YENİ BÖLÜMLE HERKESE MERHABA😍 BAKALIM TUĞÇE VE EMİR NE GİBİ ZORLUKLARLA KARŞI KARŞIYA KALACAKLAR? KENDİNİZİ GÜLMEMEK İÇİN ZOR TUTMAYIN SALIN GİTSİN😂❤
HAYDİ O ZAMAN YENİ BÖLÜMEE😁

Mükemmel bir adamın mükemmel bir hayatı olması gerekir. Mükemmel işleri mükemmel partnerleri mükemmel ailesi olması gerekir. Peki ya ben bu kadar mükemmel ve harikayken neden saydığım hiçbir şey mükemmel değil? Arkadaş, milletin anneannesi evinde oturur örgü örer benim anneannem beni zorla evlendirip muhtemelen işkence planları yapıyor. Bana yapıyor bana! Bu mükemmel adama yapıyor! "Sonunda bitti." diye derin bir nefes veren Tuğçe'ye döndüm.

O da benim gibi nefes nefeseydi. Bu olay ikimizi de oldukça yormuştu. "Dokuz yüz bin tl ödedim. Söylerken bile zorlanıyorum. Bu kadar gezecek ne vardı otursaydın oturduğun yerde." dedim yüzümü buruşturarak. Sen o yüz milyar milyon tele sen ne yaptın? "Emir bak kaç gündür yeni rahat rahat nefes alıyorum lütfen sinirimi zıplatma." dedi kafasını bana yanaştırıp gözlerini pörtleterek.

Aceleyle nikah dairesinden çıktıktan sonra soluğu bankada almıştık. Son yirmi dakikada parayı ödemiştik ya da ödemiştim. Sonra ise kendimizi parktaki çimlere atıp bir oh çektik. Güneş ışığı gözlerimi kamaştırmıştı. Güzel yüzümün kızarmaması gerekliydi. Benim gibi yakışıklı biri kontrolsüz yanarak aynalarda kendine bakamayacak hâle gelmemeliydi.

Güneşin parlaklığını engellemek için elimi güneşe doğru tutup kendime gölge yaptım. Parmağımdaki yüzüğü görüp gözlerimi kıstım. Ben artık evli miydim? "Rahat nefes alacağımız günler değil bitsin artık bu çile diyeceğimiz günler yakın." diyerek parmağımdaki yüzüğü gösterdim.

"Ah evet şu kelepçeler." deyip o da parmağındaki yüzüğe baktı. Sadece ikimizin duyabileceği şekilde "Kelepçeler mi?" diyip güldükten sonra ekledim. "Ne güzel isim bulmuşsun ya bencede bunlara kelepçe demeliyiz yer elması." "Bence de." dedikten sonra oflayarak devam etti. "Ben şimdi burdan size mi gideceğim ya? Kaynanayla aynı evde yaşamak mı kaldı? " deyip yüzünü buruşturdu. Gözlerimi devirerek ona bakıp "Anneannem eşyalarını çoktan aldırmıştır."

"Hhh şu Son Osmanlı'yla çok işimiz var gibi görünüyor." Çimlerde yatar pozisyondan oturur pozisyona geçtim ve "Benim anneanneme Son Osmanlı mı dedin sen?" diyerek dürtükledim. Ya benim anneannemle neden dalga geçiyorsun sen ya o kadar yaşlı mı? Değil. Hatta yaşından genç bile duruyor. E o zaman? "Ayşenur Sultan hepimize taş çıkartır." dedim başımı iki yana salladım. Sesli bir nefes veren Tuğçe'ye baktığım sırada telefonumun zil sesini fark ettim.

Elimi cebime atıp telefonu çıkardığımda ekranındaki Ayşenur Sultan yazısını gördüm. "Anneannem arıyor. " Başlıyoruz işte, biliyordum tepemize bineceğini. "Efendim Anneanneciğim. Şeyy.. peki tamam geliyoruz."
"Ne diyor?" sorusuna kollarımı arkaya doğru gerip "Gitmemiz lazım." cevabını verdim.

●●●
Tuğçe'den

Emirle üniversiteden sınıf arkadaşı olmamız sebebiyle ara sıra grup halinde buluşurduk. Tabi o zamanlar Emir'e karşı bu kadar nefret kusmuyordum. Ama beni delirtiyor olsada özünde iyi çocuktu. Aramızda karşılıklı çıkar olsa da işin sonunda icraya engel oldu, borcumu da ödedi. Zor durumda olmasaydı yani evlenme mevzuları benim bu durumumdan haberdar olsaydı eminim yine yardımcı olurdu.

Bir gün Emir bizi evine davet etmişti ve evini bu şekilde görmüştüm. Ancak içerisini hiç gezmemiştim. Şu an ise kendime ait bir odamın, banyomun, giyinme odamın olduğunu gözlerimle görüyorum. Yani Emir'le bana ait!

"İşte bak kızım burası artık senin evin, hiçbir şeyden çekinme." deyip gülümseyen Bahar Hanım'a bende karşı gülücük attım. Ayşenur Anneanne de bana doğru yaklaşıp "Al kızım bunlarda limitsiz kredi kartların istediğin kadar harcayabilirsin." dedi ve elindeki kredi kartlarını bana uzattı.

İçimdeki kötü Tuğçe al derken iyi olanı alma Tuğçe diyordu. Kabul etsem yüzsüzlük olur değil mi ama? Normalde kabul etmek en iyisi ama sahte bir evliliğin getirdiği bu kartlar benim için ağır geldi. Ağzımı açıp laf söyleyeceğimi anlamış olacak ki Emir elimi tutup hafifçe sıktı işaret amaçlı. Ona dönüp onay beklercesine baktım.

Hafif tebessümünü gördüğüm zaman işareti aldığım gibi kartları aldım "Anneanne teşekkür ederim bu kadarı fazla bile."
"Şşt öyle şeyler söyleme sen bu evin kızısın artık her hakka sahipsin." diyen Meltem Hanım'a tebessüm ettim.

Emir'in odasında Emir'le birlikte yanımızda Ayşenur Anneanne, Bahar Hanım ve Meltem Hanım da vardı. Kalan ev halkı bizi kapıda karşıladıktan sonra odalarına çekilmişti. Zaten Mustafa Dede o kadar çok yorulmuş bir hali vardı ki o haliyle mezardan hortlamışa benziyordu.

O hiç yaşlıya benzemeyen ama yaşı büyük olan adam gitmiş yerine öteki taraftan dünyaya izin kağıdı ile gelen bir adam gelmiş gibiydi. İki gün üstüste olan olaylar ve koşuşturmalarla bizzat kendisi ilgilendiği için yıpranmış olmalıydı.

Murat Bey ise bahçede bulunan bahçe takımının en rahat koltuğuna geçmiş bir yandan meyve suyunu içerken bir yandan da kitabını okuyordu. Ozan'a gelecek olursak Ozan ortalıklarda yoktu. "Hadi kızlar artık odadan çıkalım yeni evlileri başbaşa bırakalım." deyip gülen anneanneye kızları da eşlik etti. "İyi geceler." deyip odadan çıkarak bizi baş başa bıraktılar.

"Odan çok büyükmüş ikimizin de eşyaları sığmaz diye korkmuştum." dedim bilmiş bir tavırla. Bir futbol stadyumu hatta on dönüm arazi kadar büyük odası tabiki ikimize de yeter artar bile. Tamam büyüklük ölçütünü biraz abartmış olabilirim ama odası, banyosu ve giyinme odası dahil olmak üzere ailemle yaşadığım evimin yarısı kadar büyüklüğündeydi.

Başını bana çevirdi ve "Sakın eşya düzenimi bozayım deme. Benim bir düzenim var ve bozulmasından nefret ederim." dedi. "Hıh" diye tepki verdikten sonra "Bu kadar büyük odaya neden hiç koltuk koydurmadın siz zenginlerin genelde öyle oluyordu. Bir Bihter Ziyagil korktuğunuzda mı yok? Ee ben şimdi nerede yatacağım?" diyerek klişeye girdim ve son birkaç günün yorgunluğunu üzerimden atamamış olmanın halsizliğiyle yere çöktüm.

"Anneannem odalara koltuk koymamızı yasakladı. Salona inmeyiz hep odada takılırız diye böyle bir karar verdi." deyip ekledi "Yatakta yatacaksın başka nerede yatacaksın?"

"Vayy centilmen beyefendi sayın Emir Gültekin Beyefendi, sizlere çoook teşekkür ederim yatağı bana verdiğiniz için." deyip bulunduğum yerden yaklaşık bir buçuk metre yukarıya bakıp sırıttım. Buna rağmen dizi klişesi gibi sen yerde ben yatakta yatayım muhabbeti yapmayacaktım, biliyordum ben, ikimiz de bu yatağa mahkum olacaktık.

"İkimizde yatağa yatacağız yerde yatamayacağımıza göre." dedi benim yanıma çökerek. "Ya şimdi ben sana burada senle yatmam diyeceğim. Sen bana olmaz başka yer yok, hem yerde de yatamam diyeceksin. Bir klişe havuzuna düşeceğiz. Biz en iyisi çok geçmeden boşanalım." Krizi fırsata çevirmeye aşıktım ben ama genelde benim fırsatlarım krize dönerdi.

"Çok geçmeden mi? Evlendik kızım biz, çok geçti. Hem ben senin ne ima ettiğini anladım. Bak yer elması ben de seninle beraber uyumaya hiç meraklı değilim ama diyelim ki ben yerde yattım. Sabah bizim odamıza daldıklarında beraber yatakta olduğumuzu görmediklerinde ne diyecekler? Tamam birbirimize bayılmadığımızı biliyorlar ama ayrı uyuma olayı onlar için bayağı şaşırtıcı olur." diyerek işaret parmağıyla kafamı iteledi.

"Bizim evde bir adet vardır sabah saatlerinde anneannem kalktığında herkesin odasına gidip herkesi kontrol eder. Geleceği saati bilemeyiz ve uykumuzu ona göre ayarlayamayız kaçarımız yok. Ayrıca ben yerde yatarsam muhteşem bedenime zarar vermiş olrum her yerim tutulmuş olarak dolanmak istemiyorum." dedi gözlerini kısarak.

"Yuh ya ne diye odalarınıza girip sizi kontrol ediyor nasıl bir saçmalık? Hem bir kere de kendini düşünme bir kere de sırtın tutulsun bir kere de kötü olanı sen yaşa! Ya nasıl bir işin içine düştüm ben? Allahım şans denen şeyden birazcık da benim için yolla." Yatak mevzusunu uzattıkça uzatmıştım ama amcım sadece onun sinirlerini bozmaktı yoksa ben de biliyordum haklı olduğunu. Emir yere çökmüş olan bedenini arkasındaki dolaba yasladı ve lafa girdi.

"Babamı biz yatakta ölü bulduk. Eğer daha önce müdahale edilseymiş kurtulabilirmiş. Anneannemde bu olaydan sonra her gün erken uyanır ve bizi kontrol eder. Kötü bir olaydan çıkan alışkanlık yani." dedi ve sesli bir nefes verdi.

"Şey, ben bunu bilmiyordum özür dilerim." dedim öne gelen saç tellerimi kulağımın arkasına atarak. Ben babasının bu şekilde öldüğünü nereden bilebilirdim ki? Ya da bu saçma olayın babasının ölümüyle bağdaşık olduğunu. Babasının ölümünü hep merak etmiştim ama sormaya cesaret edememiştim. Aklıma gelen soruları yutup susmaya karar verdim.

Bana yaklaşıp "Ben bunu sorun etmeyecek kadar mükemmel ve kusursuz bir adamım." diyerek gülümsedi. Gün geçtikçe Emir'in bilmediğim yönlerini öğrenir olmuştum. Kötü durumlarda bile dik durmaya çalıştığını ve gülümsediğini anladım. Ama egosu her zaman sabitti. Hatta o egoyu ölçen bir cihaz olsaydı kesinlikle fazla yüklemeden dolayı patlardı.

Annesinin karnından ego olarak doğduğunu düşünmüyor değilim. Ayağı kalkarak "Ben yatıyorum yorgunum. Kapı tarafı benim ona göre." deyip tişörtünü çıkardı.

"Banyoda soyunsana oğlum. Hadi üst neyse de pantolunu çıkarmış olma ihtimalin sinirimi bozuyor. Seni donla görmek istemem." diyerek tepki gösterdim. Tepki konusunda biraz kendimi geliştirmem lazımdı sanırım. Olsun ama. Donla Emir'i görmekten iyidir. "Kusursuz vücudumu görmekten mahrum kalacaksın çok üzülüp intihar etmeye falan kalkma sakın, tamam mı?" Gülerek banyoya doğru gitti.

Ya ben senin vücudunu niye göreyim arkadaşım? Çok vücut görmek istersem elimde telefon var girer bakarım yakışıklı erkeklere. Dünyada başka erkek mi kalmadı? Hayır yani git sen kendi kendine vücuduna bak pis egoist!

Çökmüş olduğum yerden ayağı kalktım ve giyinme odasına gittim. Umarım kıyafetlerim gelmiştir. Allah'ım lütfen lütfen lütfen. İçeri girip dolapları kurcalamaya başladım. Çoğunda Emir'in kıyafetleri vardı ancak birkaç dolap bana ayrılmış olacakki içleri bomboştu. Anlaşılan kıyafetlerim daha gelmemişti. Neyse kredi kartın var artık Tuğçe istediğini alabilirsin. Tuğçe Altay her zaman her yerde. Tuğçe Altay Gültekin...

Pijama bulmak için çekmecelere yöneldim. İnsan düşünür bir pijama koyar ya. Çekmeceye elimi atıp "Anneanne kesin bu senin işin." diyerek ip askılı mini gecelikleri çıkardım. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bu insanların bu baskıcı tavırları sinirlerimi bozmaya başlamıştı. "Yuh be!" resmen ben bunları giyeyim diye etrafta pijamaya dair hiçbir şey bırakmamışlardı.

Allah'ım bu nasıl bir iş kafayı sıyırmak üzereyim. Tamam sakin ol Tuğçe, mutlaka Emir'in pijamaları vardır. Etrafı biraz daha irdeledim ancak tek bir pijama bile meydanda yoktu. Bu ne ya? Bir Allah'ın kulu bile bir tane bile pijama bırakmaz mı? Bir ile bile kelimeleri kafamda karışıklığa sebep olurken "Kahretsin!" diye cırladım. Bilerek bırakmamışlardı kesin.

Çekmeceden gecelikleri çıkartıp en usturuplu olanını aramaya başladım. Usturuplu olanı da yok ki! Kırmızı mini geç, yeşil transparan geç, tamamı dantel geç. En sonunda siyah yaka kısmı dantelli, askılı, dizden bir karış yukarıda olan mini gecelikte karar kıldım.

Neden mi? Çünkü diğerlerinin kısalığı bir tişörtle eş değerdi. Bende son çare bu geceliğe kalmıştım. Üzerimdeki tişört gündüz çimlerde uzandığınız için oldukça kirlenmişti. Üzerimden çıkarıp yanda duran sandalyenin üzerine attım. Pantolonu da çıkarıp sandalyeye attıktan sonra üzerime geceliği geçirdim. İçeriden "Yine niye bela okuyorsun?" sesine doğru ilerledim. Neden mi büyük küçük kaynanalarım yüzünden! Ailenin kadınlarının komplosuna uğradım.
Yardım edin bana, Help me please! "Bana kıyafet bırakmamışlar"

●●●
Emir'den

Yine bela okuyordu yer elması. Hiç bıkmadı bıkmaktan her şeye bir bahane hep bir atraksiyon. "Yine niye bela okuyorsun?" diye içeriye doğru seslendim. Hayır yani bağırma kardeşim, uyuyacağım ben burada birazdan.

Ayrıca üzerimdeki bu saten pijamalar hiç rahat değil ne diye başka bir şey yok ki hepsini birden neden yıkama gereği duymuşlar? Bu evdekileri anlayamıyorum! Bu evin çalışanlarını değiştirmeliyim böyle olmuyor hep sorun hep sorun!

"Bana kıyafet bırakmamışlar." diyerek odaya giren Tuğçe'ye baktım. Evet şey aaaa. Birkaç saniyelik şaşkın bakıştan sonra ona laf attım "Bizim yer elması nerede? Gördün mü?" Bana sinirli sinirli bakıp masada duran bir saat kutusunu attı. Kafamı eğmesem kafama geliyordu yahu!

"Ya o kaç para haberin var mı?" deyip bakmaya ya da onu süzmeye devam ettim. Valla o ne öyle ya bir tuhaf oldum şimdi bu kadar güzel ve seksi miydi bizim yer elması? Üzerindeki siyah mini geceliğiyle ortalığı kasıp kavuruyordu. İçinde bir cadı olmasa kanardım yani o derece.

Lan beni niye can evimden vuruyorsunuz? Böyle giyinen kızları hayatımdan çıkaralı seneler oldu. Ne diye onlar gibi giyindin ki şimdi? Ondan gözlerimi alamadım. Oda biraz sıcak mi oldu ya? Biri camları açabilir mi? Bu devirde erkek olmak çok zor çoook. "Ne bakıyorsun dik dik? Hep senin ailenin başının altından çıkıyor böyle şeyler." diye parmağını bana doğru ileri geri salladı. Bence çok da kötü bir şey yapmamışlar görsel şölen yani.

"Ihım. Ben dalmışım hadi yatıyorum. Güzel olmuşsun." deyip kendimi yatağa attım. Yeminle sırtım ağrımış ya. Ne zorlu bir gündü bugün. Düşüncelere dalmış tavana bakarken yanımdaki ağırlığı hissettim. Benim gibi Tuğçe de kendini yatağa atmıştı ve yastığa sarılmıştı. Onu böyle zor yola sürüklediğimden biraz vicdan azabı yaşıyordum ama demek ki böyle olması gerekiyordu, belki her şey daha iyi olacaktı.

●●●

"Çocuklar hadi kahvaltıya." sesiyle gözlerimi açtım. Anneannem evliliğimin ilk gecesi olsa gerek her zamanki gibi yapmamış odaya dalmamış, kapının ardından seslenmişti. "Tamam anneanne." diyerek cevap verdim ve üzerimdeki ağırlığı hissettim. Başımı aşağı indirdiğimde göğsüme yaslanmış bir baş ve üzerime atılmış açıkta kalan bir bacak gördüm. Tuğçe Altay ateşle oynuyorsun, yapma bunu bana! Bak kızım az ötede uyu bu ne ya!

Yataktan doğrulup Tuğçe'nin yukarı doğru kıvrılmış olan eteğini aşağı çektim. Valla yerimde başkası olsaydı yanmıştın kızım ama dua et ben iradesini koruyabilecek mükemmellikte bir adamım. "Tuğçe kalk hadi, sabah oldu bana sarılmayı da kes." diyerek omzundan dürttüm. "Uyan hadi seni mi bekleyecek millet." Mırın kırın ederek gözlerini açtı. Birkaç dakika ne olduğunu anlamaya çalıştı daha sonra ise kendini benim göğsümde olduğunu fark edince toparlanıp doğruldu "Sabah ne çabuk oldu ya?" Evet canım, çok çabuk oldu sen de bulmuşsun rahat yeri oh mis.

Sessizce güldüm ve üzerime günlük eşofmanlarımı giyip banyoya giden Tuğçe'yi beklemeye başladım. Biraz bekleme sonrası pantolonunun üzerine benim gömleğimi giydiğini gördüm ve bu sefer sesli güldüm. "Bu ne hal ya?" dedim başımı sağ arkaya yatırarak. "Tişörtüm kirliydi gömlek ve takım elbiseden başka bir kıyafet de yoktu dolapta. Ne yapayım? Git onu anneannene sor." dedi kaşlarını çatarak. "Her şeyi de anneannemden bil zaten yürü hadi kahvaltıya." dedim kolunu dürterek.

●●●

"İyi uyudunmu kızım gece." deyip gülümseyen dedeme Tuğçe başını sallayarak onay verdi. Teyzem "Rahat uyumuşlar Bahar bak bu olmadı. Uyumamaları lazımdı." diyerek başını sağa sola salladı. Sapıklar sizii. Size cevap vermeyeceğim bile ben.

"Neyse Tuğçe bu kıyafetlerle olmaz sana kıyafet getirelim evlendim ama karım mı oldu kocam mı oldu belli değil haline bak." deyip güldüm. Yüzünü buruşturup sahte sahte gülen Tuğçe beni umursamadı.

"Emirciğim geldim." diyen Ozan'a hep beraber başımızı çevirdik "Genç çiftimizin balayı biletlerini aldım."

Evet arkadaşlar bu bölüm biraz uzun oldu umarım sizi sıkmamışımdır. Birdahaki bölüme kadar biraz sabır😂Sizleri çoook çoook öpüyorum❤❤❤❤😍😍😍😍

Loading...
0%