@rubamsalepe
|
YENİ BÖLÜME TAM GAZ DEVAM BALLARIM😍 ÖNERİLERİNİZ OLURSA YORUM YAPMAKTAN, SİNİRLENİNCE DE KÜFÜRSÜZ SÖVMEKTEN ÇEKİNMEYİN🤣🤣😂 HADİ YENİ BÖLÜMÜ GÖRELİM😚 Sanki saatlerce uyumuş gibi bir ağırlık hissediyordum üzerimde. Tatilin ilk günü olmasa hayatta uyanmazdım. Kalk Tuğçe kalk kahvaltıya gidelim kalk. Beynim uyanmış benimle sohbet ederken göz kapaklarım sanki birbirine yapışmış gibi açılmıyordu. Zorlayarak gözlerimi araladım. Neden bu kadar uykusuz hissettim ki? Gözlerimi tamamen açıp doğruldum. "Emir! Benim yerde ne işim var?" diye cırladım. Bu ne ya? Hayır yani ben de diyorum neden üzerimde bir ağırlık var? Pikenin tamamıyla beraber üç tane yastık üzerimde olduğu için olabilir muhtemelen. Ya ben ne talihsiz bir insanım ya. "Ne bağırıyorsun be!" deyip yataktan fırladı. Nefes nefese kalmıştı. Korkmuş olmalıydı. "Nerdesin? Hem korkut hem kaybol yok öyle bir dünya!" diye haykırdı etrafına bakarak. Bense üzerimdeki yastıkları itip yatağa çıktım "Benim yerde ne işim var?" Mükemmelim ya! Hep o mu mükemmel olacak azcık da ben olayım. "Ya ben seni niye iteyim? Pikeyi de almışsın totom açıkta kalmış senin yüzünden. Umarım hasta olmam. Bak ya hem kendi yapıyor işine gelmeyince de sucu bana atıyor" deyip bana doğru yaklaştı. Ben ne pikeyi alacağım seni açıkta bırakacağım be! Ay bu da kendini bir şey sanmıyor mu deli ediyor beni. Seni alacak kız yandı ben sana diyeyim Emir Gültekin! "Ben sana suç atmıyorum." Ona yaklaşıp parmağımı bir sağa bir sola salladım. İstemsizce bayağı bir yakın hale gelmiştik. Aramızda bir karışık mesafe vardı. Parmağımı tuttu ve "Benimle inatlaşma yer elması." dedi sinsice. "Parmağımı bırak kıracaksın." deyip alnımı alnına çarptım. Yok yok kafa atmadım birazcık canı acısın diye vurdum sadece. "Ah!" diyerek inleyip kaşlarını çattı. Canı gerçekten yanmış olmalıydı. "Ya ben dünyanın en yakışıklı adamıyım, sen benim harika yüzümü mahfetmeye mi çalışıyorsun?" Başladık yine. Ben de diyorum ne zaman başlayacak? Acaba bu çocuk neden böyle? Küçükken biri bunu ezikledi de kendini o yüzden mi herkesten her şeyden üstün tutmaya çalışıyor? "Evet mahfedeceğim o yüzünü. Emir bırak bir daha vururum bak ciddiyim." dedim ve alnımı ona tekrar yaklaştırdım. Kafayı tam indirecekken kapının açıldığını fark ettim. "Pardon ya yeni evlilerin odasına dalmamalıydım. Siz devam edin." deyip elleriyle öpüşme işareti yapan Ozan'a bakakaldım. Yuh yani böyle odaya dalınır mı? Ya müsait olmasaydık yeni evliyiz biz! Ne diyorum ben ya bak adamda kafa bırakmıyorsunuz! "Yuh Ozan ne dalıyorsun içeri?" sözleriyle ayağa fırlayan Emir'e döndüm. "Ne var lan ne istiyorsun yine baş belası?" deyip onu kapıya doğru iteledi. "Kahvaltıya çağırmak için gelmiştim. Sanırım çok yanlış zamanda gelmişim." Sesli bir nefes alıp veren Emir, Ozan'ı odadan çıkartıp kapıyı yüzüne çarptı. Sabah sabah ne facia ama. Bir günümüz sakin geçse şaşarım! ●●● "Ben kahvaltımı yaptığıma göre sahile inebilirim. Betül'ün yanına gidiyorum." diye ayaklandım. Otel ev ile sahilin arasının sadece on metre olması kadar mükemmel bir şey var mı ya? Dünyanın en iyi olayı olabilir. "Havuza girelim ya." diyen Nehir'e bön bön baktım. "Sen havuza gir canım ben tuzlu suyun faydalarından yararlanacağım." dedim. Yani deniz varken havuz daha az ilgi çekici geliyordu açıkçası. Güneşlenmek beni rahatlatıyor tüm yüklerimden arındırıyordu. Ben biraz güneşleneceğim sizle uğraşamam. "Tuğçe, ben de geleyim madem havuz fikri bana da pek cazip gelmedi." diyen Ali'nin koluna girdim. "Siz de gelirsiniz." deyip diğerlerine el salladım. Sahile doğru yavaşça ilerlemeye başladık sonunda da Betül'ün yanına vardık. Üzerimdeki kimonoyu şezlonga fırlatıp güneş kremi sürmeye başladım. Ne yapmıyoruz arkadaşlar? Güneşin zararlı ışıklarını almıyoruz değil mi? Kendi sırtıma ve Betülün sırtına güneş kremi sürdürdükten sonra şezlonga bir güzel uzandım. "Bir de sahil bize ait olacaktı birsürü insan var burada." diyerek dudak büzdüm. "Paramızla rezil oluyoruz desene." diyen Betül'e kahkaha attım. Harbi ya zengin ve mutsuz. Zengin ve rezil. Sen Tuğçe Altay Gültekin'sin aptallık etme diyen bir anne figü canlandı kafamda. "Ali bak şu kız güzel yanına gitsene." sözlerime sırıtıp "Bu kadar yalnızlık yeter sana bir kız lazım." deyip göz kırptım. Ali'nin en son ne zaman sevgilisi olduğunu hatırlamıyorum bile hep yalnız ve sessizdi. Genelde sessiz ve gizemli takılmayı tercih ederdi ama birimize bir şey olsa en önde o gider en çok o patlardı. Ortası olmayan uçlarda biriydi Ali. Şezlonga kendini gömerek denize doğru baktı ve "Yok ya kalsın ben almayayım." dedi gayet rahat bir şekilde. Ay ne var yani bi baksan evde kalacaksın diye korkuyorum Ali'ciğim. "Elimizde patlayacaksın elimizde. Hep böyle yakışıklı olmayacaksın ben sana söyleyeyim." diyen Betül'e bakıp "Ben yetmiş yaşıma gelsem bile böyle yakışıklı kalacağım Betül sen rahat ol." dedi ve göz kırptı. Bazen kendimi Esra Erol gibi hissediyorum. Ben evlendim hepiniz evlenin ulan! Biraz gülüştükten sonra Emir yanımıza geldi. "Oh oh muhabbetiniz bol olsun gençler ne konuşuyorsunuz?" Ali'nin mutluluğunu herkes istiyordu çünkü o çok özeldi, düşünceliydi. Hani böyle en sevdikleri için kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler vardı ya, işte Ali de tam olarak oydu. Yüzümü ekşitip sahte kocama baktım ve dil çıkardım. "Emir az ötede oyna hadi canım hadi." dediğimde şezlongun kenarına oturdu ve bana baktı. "Sen çok ötede oynama mazallah o boyla kaybolursun falan. Bir de seninle uğraşmayalım yer elması. " Burnuma dokundu. Gören de onu zürafa sanırdı sanki. Aslında biraz zürafa gibi olabilir ama ben de çok kısa sayılmam bence. Sinirlendim şimdi. Kısa mıyım ben ya? Bence seni bana sayıyla vermişler bitmiyorsun Emir! Bir bit ya bir bit. Kolunu cimcirip ayağa fırladım. "Gel buraya. Bak şimdi, öyle cimcirilmez." diye peşimden koşmaya başladı. "Ya git." koşarken kahkaha atmaya başladım. Arkama bakarak kaçıyordum sonra bir şeye tostladığımı hissettim. Önüme döndüğümde oldukça yakışıklı bir adam gördüm. Oha resmen VIP üretim olmuş bu. Yemyeşil gözler, kumral dağınık saçlar, kirli sakal. Bir iki kere öksürdüm ve "Pardon, afedersin." deyip saçlarımı karıştırdım. Kızardım mı ben ya? Zalımın oğlu yakışıklılıktan yüzüne bakılmıyordu. "Affederim tabi benimle bir şeyler içersen." diyerek elini bana uzattı. "Melih." Elini kavradım. "Tuğçe." Gülümsedim. Melih mi? Resmen ilk çarpışta aşk. Bittim ya şu an eridim. Arkamdan Emir'in gelip elini belime koymasıyla irkildim. "Ben de Emir. Tuğçe'nin kocasıyım." deyip ekledi "Seninle bir şey içemez." Yapmacık bir şekilde gülümsedi. Kulağına eğilip "Emir." diyerek onu ikaz ettim. "Gidelim mi?" kolumdan çekiştirmeye başladı. "Görüşürüz Melih." deyip umutsuz bir gülümseme ile ona el salladım. Emir Gültekin sen şimdi öldün! Ya ne bozuyorsun ne güzel konuşyorduk. "Sen ne yapıyorsun ya? Ne güzel muhabbet kuracaktım Emir, niye batırıyorsun?" diye çemkirdim hâlâ yürümeye devam ederken. Pardon ya Emir bey beni kolumdan çekmeye devam ederken. "Bana bak kimle görüşüp görüşmediğin beni ilgilendirmez ama şu an benim soyadımı taşıyorsun. Ben aileme laf getirmem, kendime de. Ne sana ne de bize laf gelsin isterim." Durup bana bakarak kaşlarını çattı. Aha narsist adamın içinden maço fırladı çok çok tövbe Allah'ım. Şey de desene sen. Ya benimsin ya kara toprağın falan. "Ya ama ben ondan çok elektrik..." cümlemi tamamlamama izin vermeden lafa daldı. "Sus sinirliyim şu an. Bak Tuğçe mutlu bir çiftmiş gibi yapıp bu süreci atlatalım. İnan ben de yoruldum ve sıkıldım bu saçmalıklardan." Sustum ve cevap vermedim. Onu belki de ilk kez bu kadar sinirli görmüştüm. Sakinleşmesini beklemek en iyisi olabilirdi. Peşinden ilerlemeye devam ettim. ●●● Üç kız yine dedikodu toplantısı yapmak üzere kızların odasında oturmuş konuşuyorlardı. Daha doğrusu Nehir ağzında gevelediği şeyleri anlatmaya çalışıyordu. Bela mıknatısı olan bu kız, başına her zaman bir iş açıyordu. "Sen ağzında kelimeleri yuvarlamayı bırak da anlat bir şey mi oldu?" dedi Betül arkadaşına. O da bir şeyler olduğunun farkındaydı. Kesin başına bir iş açmıştı. Nehir ise sesli bir nefes verip başıyla onu onayladı. Kızlar daha da meraklanıp 'e hadi anlatsana' diyince lafa girdi. "Siz sabah sahile indiğinizde bende havuza gireyim dedim. Havuza doğru geri geri gittim." Tuğçe 'bu manyak ne diyor yine bir rahat duramıyor' düşüncelerini bir kenara koyup tepkisini gösterdi. "Kızım deli misin geri geri gidiyorsun? Düz gitsene. Bu kız mal vallahi." Bunu demesi çok mantıklıydı. Hangi insan geri geri giderdi ki gereksiz yere. "Havaya balonlar uçmuştu geriye gittikçe daha net görünüyordu. Bende geri geri gidip şezlonga oturdum" dedi ve başını kütletti. Anlatırken bile gerilmişti genç kız. Başına doğduğundan beri tek bir normal olay gelmemişti. Kenine samuray kılıcıyla harikiri yapmayı düşündü sonra bundan vazgeçip karşısındaki "Eee?" diyen iki meraklıya cevap verdi. "Eeesi şu şezlonga Ozan güneşleniyormuş üstüne oturmuş oldum." Bu sözleri söyleyince utancından başını yastığa gömdü. Belki de hatırlamak istemediğindendi. Kızların şaşkınlığı yüzlerinden okunuyordu. Birkaç saniye cevap bile veremediler. Daha sonra aynı anda "Ne?" diyerek tepkilerini ortaya koydular. Haklıydılar da tepkilerinde. Nehir de onlara hak veriyordu hatta kendi içinden de 'nee?' diye tepki vermişti. Ama olayın devamı da vardı Nehir derin bir nefes alıp tek nefesle birkaç cümle daha kurdu. İpin ucu kaçtıkça kaçıyordu. "Ben kalkmaya çalışırken tuttu beni kendine çekti ve 'Başıma bela olmaktan hiç bıkmıyorsun ve hep bir delikten çıkıyorsun degil mi Hamster' dedi imalı imalı." Ozanın canına minnetti bu. Olayları abartmak özellikle de kızları böyle sıkıştırıp olaylar yaşamak onun hobisiydi. Tabi bu durumdan Nehir hoşnutsuzdu. Sonuçta başına bir bela almıştı. "Bakmayın öyle kalktım tabiki bir an öpecek sandım. Hemen odaya geldim ben. O da arkadan güldü pis zibidi." Gergin ortamdan parmaklarını kütletmeye başladı. Başı kibar bir tabirle kanalizasyon çukurundan kurtulmuyordu. Siz siz olun uslu çocuklar olun yoksa bir adet Ozan Gültekin hayatınızın içine edebilir! diye geçirdi kafasından. Haklıydı da. Ozan başının belası olmuştu. Belki de Nehir Ozan'ın başının balasıydı. "Bir an öptü diyeceksin sandım ben de ya. Bu çocuk başına çok pis dert oldu senin ben diyeyim sana. Sen de çok sakarsın ama he! Yaz dizilerindeki sakar kızlardan farkın yok. Sonun benzemez inşallah." deyip gözlerini devirdi Tuğçe. "Bir daha beni sıkıştırırsa ben de onu sıkıştıracağım, bakalım nasıl hismiş anlasın." sözlerine iki arkadaşından da onay geldi. Bir müddet sessizlik sonrası sessizliği bozan ise Betül oldu. "Emir'le Tuğçe de sahilde kavga ettiler çok fena ama ayrıntısını ben de bilmiyorum." Nehir olaydan habersiz şaşkın bir şekilde "Aa siz kavga mı ettiniz niye ki?" diye sorarak Tuğçe'ye döndü. "Evet." deyip kendini iyice yatağa gömdü gergin bir tavır takınarak. Belli ki kızcağız yaşadıklarından oldukça yorulmuştu. Nehir "Ee ağzından cımbızla mı laf alalım?" dediğinde olanları anlatmaya başladı. "Melih diye bir çocukla tanıştım ama Emir evli olduğumuzu onunla vakit geçiremeyeceğimi söyleyip bana kızdı." Bunun üzerine "E haklı çocuk." diye tepki gösterdi Nehir. Evli bir kadın başka biriyle görüşemezdi, evli bir birey bunu eşine yapamazdı, yapmamalıydı. Bu evlilik sahte bile olsa bu doğru değildi. "Haklı ben de biliyorum ama ne olursa olsun bizim evliliğimiz sahte." demesinin üzerine Betül "Ama nikah gerçek." diye cevap verdi. Daha sonra Nehir lafa tekrar girdi "Bu Emir seni kıskanmış olmasın?" Evet yeni bölüm sonu canlarım sizleri çok seviyorum😚😚🤗 Bakalım yeni bölümde Emir-Tuğçe gerilimi ne hale gelecek? Ozan ve Nehir gene biraz daha yaklaşacaklarmı? Anneanne'nin tatil dönüşü planı ne? Hepsi için yeni bölümü bekleyelim🤣 öpüldünüz😘😘 |
0% |