@rubamsalepe
|
Sen koskoca zengin aileye gelin git sonra da elinde avcunda ne varsa alınsın hak mı bu şimdi? Sevgili Ayşenur Anneanne ne çektik be senin yüzünden? Üzerimizde tek tip beyaz mutfak çalışanı kıyafeti vardı. Belimizde ise beyaz önlük bağlıydı. Tek sıra halde dizilmiş bir şekilde Ozan'ın karşısında duruyorduk. Bak ya resmen keyif alıyordu züppe. Onu gören de birşey sanırdı! "Hanımlar ve beyler." deyip bize doğru adım attı. "Erkekler garsonluk yapacak, kızlar ise mutfakta aşçılara yardım edecek." deyip pis pis sırıttı. Şunu söylemeliyim ki takım elbiseyle harika görünebilir ama tam bir zibidi. Ne demişler, eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir. "Bana bak!" diyen Emir'in koluna patlattım. Bi dur be zaten batmışız bari para kazanalım değil mi? Emir bana bakıp kızmış olduğumu anlayacak ki geri çekildi. "Önce içeri gelin ve şeflerimizle tanışın." Şimdi de Ozan'ın peşine takılmıştık. Restorantın mutfağı çok genişti. Hatta o kadar genişti ki Ramazan ayında on aile birden ağırlanabilirdi burada. Hayır yani burada tüm Türkiye'ye yemek pişiriyorsanız söyleyin de biz de bilelim. "Fatih ve Aytaç Şefler ile tanışın." dedi ve bizi yönlendirdi. Hepimiz el sıkıştıktan sonra arkası dönük olan şefin yanına gitti. "Ve baş şefimiz Melih ile tanışın." dedi ve onu bize doğru çevirdi. Nasıl yani? M..melih?? İnanmıyorum ya. Sahilde sırtımı dönüp gitmek zorunda kaldığım o adamla beraber mi çalışacaktım? O yakışıklı, seksi adamla. Durun bir saniye düşüp bayılıp hemen geliyorum. Yüzümde kocaman bir gülücük belirdi. Melih bize doğru geldi ve elime küçük bir buse kondurdu. "Bu çok güzel bir karşılaşma." dedi ve göz kırptı. Başımı yan tarafa çevirdiğimde Emir'in çok ciddi olduğunu gördüm belki de sinirliydi ve bunu belli etmiyordu. Bilemiyorum. Melih herkesle tanıştıktan sonra tezgaha doğru ilerledi. "Hadi şimdi iş başına." dediğinde direkt Melih'in yanına gittim. "Ya ben şu an şoktayım ve çok mutluyum." dedim domatesleri doğramaya başlayarak. "Bu arada geçen olanlar için özür dilerim. Emir normalde böyle biri değildir." Hayır yani adamı tersleyen istemesemde hödük bir kocam var! Şimdi ben bu güzel adamın yüzüne nasıl bakayım. Düşündüm de çok bakmamazlık etmeyeyim ya çok yakışıklı çok. "Ben ona takılmadım fıstık sen dert etme. Benim için senin ne dediğin önemli." deyip sıcak gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Allah'ım nereye bayılıyoruz? Ben de ona gülümseyerek karşılık verdim. Zaten bu adama somurtmak imkansızdı. Resmen buna somurtan taş kesilirdi taş! Ben buna düşmeyene kız mız demezdim zaten. Domatesleri ince ince kıyıp Melih'e verdim. Daha önce hiç göremediğim yemekler yapıyordu. Eminim çok lezzetliydi. Birazcık tadına bakmaktan zarar gelmezdi değil mi? Domatesi ağzıma attığım sırada Emir öksürerek yanımıza geldi ve "Yemeği bekliyorlar acele edin." dedi sanki bir patron edasıyla. Tamam ileride patron olacak olabilirsin ama şu an emir verecek konumda değilsin Emir. Emir bize emir veremezsin. "Emretme, rica et ya da söyle." dedim ona ters ters bakarak. Hayır yani emretmek zorunda değilsin. Bir de Melih'in yanında neden böyle davranıyorsun? "İstediğimi yaparım." deyip ekledi "Sen gidip diğer şeflerle çalışsana Betül gelsin buraya." Ben senin amacını biliyorum yine aynı mesele değil mi? Bi rahat versen artık diyorum. Cidden beni bazen çok bunaltıyorsun. Elimdeki eldivenleri çıkartıp Emir'in kolunu tuttum ve sessiz bir köşeye çektim onu. Şu an sana sinirden kafa geçirebilirim gerçekten! Bak yapmışlığım vardır biliyorsun. "Bana bak ortalığı karıştırıp durma işine bak sinirlerimi bozuyorsun." dedim gözlerimi pörtleterek. "O herife yaklaşmanı istemiyorum." dedi o da benim gibi gözlerini pörtletti. Yine aynı yere gelmiştik! "Yeter artık karışma işime! " deyip onu mutfaktan dışarı çıkardım. Gitsin garsonluk yapsın canım, birazcık da sakinleşsin. Resmen kötü kalpli cadı ve prenses masalında gibiydim ve kötü kalpli cadı kimdi sizce? Evet doğru bildiniz EMİR GÜLTEKİN! ●●● Fatih şef malzeme almak için dışarı çıkmıştı. Bunu yapmadan önce ise kalkıp Nehir'e yapması gerekenleri tarif etti. Genç kız içinden 'evet ben bunu yapabilirim, bunun potansiyelini kendimde görüyorum' diye geçirdi. Bir yandan biberleri kavururken bir yandan da başka bir ocakta etleri kızartıyordu. Aklından 'işletme okumak yerine acaba aşçılık mı okusaydım?' diye geçirdi. Etleri kızartırken burnuna bir koku geldi. Diğer ocaktaki tavaya baktığında biberlerin kapkara olduğunu gördü ve ofladı. Ocağın altını kapadı "Kahretsin" Neden yanmıştı ki biberler? Yanmamalıydı. Arkasından uzanan bir el maşayla etleri çevirdi. Bu el bir yandan tavayı tutup bir yandan da etleri çeviriyordu. İki kolun içinde hapis kalmıştı kız. "Sen hiçbir işi beceremezsin değil mi?" dedi ve ocağı kapadı Ozan. Nehir etlere baktığında onların pişmiş olduğunu gördü. Genç adam kızı kendine doğru çevirdi. Onu tezgaha doğru sıkıştırıp üzerine doğru yaklaştı. "Dünyada sakarlık ve beceriksizlik sırasıyla belirlenmiş olsa sen ilk taç giyen olursun. Sakarlık Kraliçesi..." Son cümleyi kulağına eğilip söylemişti. Nehir gerilmişti, Ozan sürekli onu sıkıştırıyordu. Üstüne üstlük Ali her an onları öyle görüp yanlış anlayabilirdi. Ali'nin ne yapabileceğini düşünmek istemiyordu. çünkü sessizlerden her zaman korkulmalıydı. "Ozan çekil." dedi sessizce. O ise kikirdeyerek geri çekildi. "Tam bir hamstersin." "Sen de tam bir... Neyse ya git hadi." deyip tezgaha döndü. "Tam bir ne?" Cevap vermedi. "Ne dedim sana, cevap verir misin?" O zibidiye cevap vermeyecekti. Sonsuza kadar susup onu çatlatacaktı. "İyi, peki ben ne de olsa bunu senden öğrenirim." dedi ve gitti. Aklından bu adamın tam bir baş belası olduğunu düşündü. Daha sonra önüne dönüp işlerine devam etti. Aklında tekrar bir soru doğdu 'Bu zibidi yemek yapmayı da mı biliyormuş?' ●●● Melihmiş! Bak şuna ya zibidinin yanından ayrılmıyor. Ben muhteşem içgüdülerime dayanarak söylüyorum bu çocuk seni kötü yola götürür yer elması demedi deme! Ayrıca Ozan burada, samimiyete bak ya ne rahatlık? Başımı iki yana salladım ve düşüncelerimden sıyrılarak Ali'nin yanına gittim. Etrafta müşterilerin bizi çağırmasını bekliyorduk ulan ne sıkıcı iş. Neyse biraz goygoydan zarar gelmez. Etrafa bakarken bir kızın Ali'yi kestiğini gördüm. Valla kız da bir içim su. Hadi Ali bu sefer he de be! "Şu kız deminden beri seni kesip duruyor bir masasına git derim ben." diyerek omzuna elimi koydum. Şu bekarlığa bir son ver ve Ali hadi hadi. "Yok be Emir hiç gitmeyeyim ben şimdi, zaten kız çok da güzel değil." Oha nasıl değil? Kör müsün sen acaba? "Lan nasıl güzel değil kör müsün? Baksana bir içim su." Başını iki yana sallayıp "Kalsın." deyip omzundaki elimi aşağı indirdi ve mutfağa gitti. Ay sanki biz kötü bir şey istiyoruz. Sen de mutlu ol neyse bu iş burda bitmedi sana kesinlikle bir kız bulacağım. Düşüncelerimden "Garson." lafiyla sıyrıldım. Yine iş başı bir rahat vermediniz ki oturalım şurada. "Buyrun ne istemiştiniz?" Ben buranın patronu olacak kişi resmen müşteriye bizzat hizmet ediyorum ya olacak iş mi? Soruma ukala bir bakış ile cevap verdi "Bu köpüklü kahvenin köpüğü damak tadıma uymadı, yenisini istiyorum bunu becerememişsiniz." Hah neresini becerememişiz bal gibi köpük işte. Lan yoksa bu Betül kahvenin içine mi tükürdü acaba? Fincanı alıp içeri götürdüm. Betül'ün önüne koydum "Müşteri köpüğünü beğenmedi yenisini yap." dedim kaşlarımı havaya kaldırarak. Ne yani ne demeliyim haksız mıyım? "Emirciğim bana bir kere kibar olsan ne kadar hoş olur. Senin kadar mükemmel bir erkeğe kaba konuşmak yakışmıyor." diyerek kanıma girdi. Doğru ya ben Mükemmelim. Kahretsin her zaman mükemmeldim. Bu mükemmellikle insanlara mükemmel davranmalıyım. Evet Betül haklısın. "Ne güzel söyledin öyle ya haklısın." dedim gülümseyerek "Rica etsem güzel hanım, kahveyi yeniler misiniz?" "Emir yanımdaydın ama ya." Kaşlarını çattı. "Tamam tamam." deyip gülerek mutfaktan çıktım. Bakalım şimdi olmuş mu? Fincanı önüne bırakıp beklemeye başladım. Adam sesli bir şekilde kahvesini yudumlayıp bana döndü "Bu ne ya! Bunun şekeri ve kahvesi karışmamış." dedi sinirlenerek. Ama ben seni boğarım. Eğer boğmuyorsam efendiliğimdendir bil yani! "Ver bakayım sen şunu." dedim ve kahvenin tadına baktım. Kahvede hiç bir sorun yoktu. Resmen sinirlerimle oynamak için gelmiş. Hayır yani bu kahveyi senin üzerine dökmemek için zor tutuyorum kendimi. "Beyefendi bunda bir sorun yok." deyip fincanı masaya bıraktım. "Sorun var! Bunu yapanı çağırın bana." dedi sinirli bir şekilde. Masaya doğru yaklaştım ve "Kalk git benim sinirimi bozma bu restorant bana ait." dedim kaşlarımı çatarak. Balkon kısmında olduğumuz için burada kimse yoktu, hava serin olduğundan dolayı herkes içeriyedi. Bu adam ise sigara içmek için çıkmış olmalıydı. "Ne patronu ya bas git bana kahveyi yapanı çağır dedim." diye sesini yükseltti. O sırada Betül yanımıza geldi. "Ne oluyor burda?" diyerek bize şaşkın şaşkın baktı. "Beyefendi biraz arıza çıktı sen gir içeri ben hallederim." dedim kinayeli bir şekilde. Beyefendiymiş! Sende gir kızım içeri. Ben kankamı hele ki kız olan kankamı kötü mevzulara dahil etmem. "Emir sakin ol sen böyle kolay kolay sinirlenmezsin ne oldu?" diye beni masadan kendine doğru çekti. Muhtemelen adamla fiziksel kavga etmemden çekinmişti. Adam ayağı kalktı ve Betül'ü kendine çekip masada bulunan çatalı boynuna dayadı. Lan ne yapıyorsun piskopat herif? "N..ne yapıyorsun?" diyen Betül'e karşı hamle yaptım ama başaramadım. "Bıraksana kızı!" diye haykırdım. "Benim kahvemi düzgün yapmadın bunu ödeyeceksin." dedi manyak. Hayır yani nasıl bir manyak kahveden dolayı adam öldürmeye kalkardı ki? Betül'ün gözünden korkudan yaşlar süzülmeye başlamıştı. O sırada içeriden koşup olaya yetişen Ali'ye gözlerim ilişti. "Ağzında dökülmedik diş bırakmam senin bırak onu it herif!" diye haykırdı. İnsanlar bize bakıyordu şaşkın gözlerle. Tuğçe ve Nehir'de gelmişti ama onlara dur işareti yapmıştım onlar da zarar görmemeliydi. Ali adama yaklaşmaya başladı ama adam çok ciddiydi. Çatalı boğazına yavaştan batırmaya başlamıştı bile. Ali bir anda nasıl yaptıysa adamın üzerine atlayıp çatalı kenara attı ve adamı dövmeye başladı. "Sen Betül'e elini sürersin he!" deyip yüzüne bir yumruk indirdi. "Betül'e he!" deyip tekrar indirdi. Ben de Betül'ün yanına gittim. Boğazı biraz yara almıştı ama çok derin değildi ama Ali adamın üzerine atladığında çenesinde biraz derin bir yara olmuştu. Hayır şimdi olacak iş miydi bu ya, hep abuk subuk işler bizi mi bulur? "İyi misin?" diye sorduğumda başını aşağı yukarı sallayıp cevapladı. Çok korktuğu belliydi. Yani ben olsam bende korkardım. Mükemmel yüzüme bir şey olsun istemezdim. Neyse bunun yeri değil biliyorum. Tuğçe ve Nehir, Betül'ün yanına gelip onu yerden kaldırıp içeriye götürdüler. Ben ve çok sevgili kuzenim Ozan, Ali'yi tutmaya çalıştık zor da olsa adamı elinden alabildik. Resmen yüzü gözü morarmış mahvolmuştu herifin! Ama haketmişti! Güvenlik ise polise teslim etmek üzere adamı aldı. Ali, koşar adımlarla içeri gidip Betül'dü kolları arasına aldı. "İyi misin?" deyip derin bir nefes aldı ve başını göğsüne bastırdı. Daha sonra ise boynuna baktı. Çok bir şey yoktu ama çenesi biraz kötü görünüyordu. Yan masadan aldığı yemek peçetesiyle yavaş yavaş çenesindeki kanı silmeye başladı. "Bir an seni kaybedeceğimi sanmıştım" Evet canlar yeni bölüm sonu daha😁😁 Yazar bu bölüm biraz aksiyon katmak istedi ve Ali'yi biraz daha hikayeye dahil etmek istedi😄 olaylar bu yuzden oldu😁 Tuğçe- Melih- Emir geriliminde sizce daha neler olacak? Ozan ve Nehir çevresinde de boş geçilmeyecek🤗 Son olarakta Ali ve Betül ne ayak🤣 hepsi bir sonraki ve ilerleyen bölümlerde😘😘 |
0% |