@rubamsalepe
|

Herkes sonbaharı yaşatırken sen yazım olmuştun benim.
🍁
Günlerim Andrea'nın yanında öyle güzel geçiyordu ki sanki ikimiz de hasta değilmişiz tamamen iyileşmiş ve travmaları arkada bırakmış gibiydik.
Ayaklanmış, yürümeyi işini iyice halletmişti. Bir yandan da kolum hızla iyileşiyordu aynı ruhum gibi. Birkaç günde zehirlenmiş vücudumun panzehri olmuştu. Sanki bunca zaman bir bataklıkta çırpınıyordum da onun ellerinin uzanmasıyla çıkmıştım o bataklıktan.
Ben bu hikayedeki nilüferdim. Bataklıkta açan çok güzel bir çiçektim ancak tüm gücümü o bataklıktan alıyor onun sayesinde ayakta duruyordum. O bataklıktan bir türlü çıkamıyor debelendikçe de dibe çöküyordum. Bu yüzden çok diretmezdim kurtulmak için.
Nilüferler bataklıkta açardı ancak benim köklerim her ne kadar kaçmaya çalışsam da ona bağlanıyordu, onun toprağında nefes alıyordum sanki.
Birkaç günde Baha hariç kimseyle iletişimim olmamış, bu da bana iyi gelmişti. Kendime biraz da olsa dinleme fırsatı bulabilmiştim, biraz da kendimi dinleme fırsatı.
Günlerdir ağzıma ilaç koymadan rahatça uyuyordum, ne gecemde ne de gündüzümde kabuslar vardı. Tüm acılarım birkaç gün içinde geçivermişti sanki ya da ben öyle sanıyordum.
Aldığım bir telefonla bütün huzurum kaçmıştı, tedirgindim. Daha önce böyle tedirgin hissetmemiştim, ben her zaman öz güvenli bir kadındım ama bu defa kaçmak istiyordum.
Dışarıda işim olduğunu söyleyerek akşam üstü evden çıkmış ait olduğum eve gitmiştim. Hava çok sıcaktı ama evin hissedilen bir soğukluğu vardı, her anlamda soğuktu.
İçeriye girdiğimde loş bir ışık sardı etrafı. Mumlarla aydınlatıldığına daha önce de şahit olduğum bu ev beni şaşırtmadı. Asıl şaşırdığım Yasemin ve Adil abinin yüzündeki o ciddi ifadeydi. Beni geriyorlardı ve bu gerginlik dışarıdan elle tutulabilir derecede gözüküyordu.
"Otur," dedi Büyük Ayan, karşısındaki koltuğa oturduğumda rahatsız olup kıpırdandım. İyice yerleştikten sonra gözlerimi onlara çevirdim.
"Selam."
Cevap yoktu. Gerildim. Yanlış bir şey mi yapmıştım? Halbuki her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Burada kalmadığım için mi böyle bakıyorlardı bana. Geçici süre orada olduğumu bilmiyorlar mıydı?
"Aleykümselam." Adil abi ellerini kavuşturup dizlerinin üzerine doğru eğildi. Gözlerimi üzerinden ayıramıyordum, mum ışığı onu olduğundan daha da heybetli göstermişti. Yasemin de öyleydi, fazla heybetliydiler.
"Kaç gündür sesin soluğun çıkmadı."
"İyileşmeye çalışıyoruz abi, Andrea da ben de." Bu süreçte yavaş yavaş şirkete gidip gelmeye başlamıştık ama neden bilmem hâlâ onunla kalıyordum. Ne gitmemi o söylemişti ne de ben gitmek istemiştim yanından.
"İyileşmeye çalışıyorsunuz," diye tekrarladı sözlerimi, başını aşağı yukarı salladığında odada esen soğuk rüzgarları bedenimde hissettim. "Biraz," deyip gözlerini bana çevirdi, baktığı yeri delip geçecek gibiydi. "Fazla uzamadı mı bu iyileşme faslı?"
Yolum belliydi, atacağım tüm adımları hesaplamıştım ve sonuca ulaşmak için ihalenin sonuçlanmasını imzaların atılacağı anı bekliyordum. Bu sebeple aceleye getirmeye gerek yoktu hiçbir şeyi.
"Abi ben her şeyi ayarladım sen endişelenme."
"Sen öyle yatmaya devam edersen Büyük Ayan da endişe eder, Derin!"
Yasemin sert bir giriş yaptı, gözlerim ikisi arasında gelip giderken daha da gerildiğimi hissediyordum. Yanlış bir şey yapmamıştım ama sanırım sorunları yanlış yapıp yapmadığım değil hiçbir şey yapmamamdı.
"Ne yapabilirim, Yasemin? Odasına kadar girip her şeyi kurcaladım, yok. Bilgisayarı açamadım. Şirkette de bir şey bulamadım. Ne yapabilirim?"
"Andrea'dan bir şey öğrenemediysen Tümer'den öğrenseydin." Buluşmamızdan haberi yok sanıyordum, yanılmıştım. Onun her yerde gözü vardı.
"Ya da gidip Andrea'dan öğrenmenin başka yollarını bulmalıydı, Adil Bey."
Elimi Yasemin'e doğru uzatıp birkaç saniye istedim ondan, gözlerim Adil abideydi. Kaşlarım havaya kalktı, söylediklerini sindirmeye çalışıyordum.
"Abi o herif beni aldatıp hapse attırdı, ben o heriften iğreniyorum sence ileri gider miyim?"
"Daha önce hiç de masum olmayanlarla bunu yaptın, Derin. Şimdi mi sorun oldu senin için?"
"Abi Tümer'den bahsediyoruz."
Başını salladı ağır ağır. Arkasına yaslanıp kenarda beklettiği kadehinden bir yudum aldı.
"Eğer sana ilgisi olmasa seni çağırmazdı. Sana karşı boş değil."
"Bana metreslik teklif etti abi, ben metres olacak kadın mıyım? Yakıştırabiliyor musun bana bunu? O kadar alçalamam, birçok şey yaptım ama bu kadarı olmaz."
"Aklını kullan biraz," dediğinde Yasemin'e döndüm. "Adam ayağına kadar gelmiş ve bilgi alma fırsatını kaçırmışsın."
"Bizim planımızda Tümer yoktu Yasemin, biz Andrea üzerinden planlarımızı ilerletecektik. Şimdi çıkıp bana Tümer'le bir şeyler yaşa diyemezsiniz."
Beni delirtmeye mi çalışıyorlardı? Bu kadarını yapamazdım. Bu kadarını midem kaldırmazdı, o kadar düşmemiştim ben.
"Andrea'yla da yaşamadın. Bak hâlâ aynı yerdesin. Yöntemini kendin seç dedik ama hiçbir şey yapmıyorsun Derin, sen anca o yaraları bahane ediyorsun."
Onu sarhoş edip bilgi almayacaktım. Onunla yatıp da bilgi almayacaktım. Andrea ile bir şey yaşayacaksam bu bana emredilenler yüzünden olmayacaktı. Ben ihale işini nasıl bozacağımı biliyordum, risk taşısa da her şeyi bitirecek hamlem vardı. İlle de ihale ücretini öğrenmem şart değildi.
"Bana bırakın, ihale bilgisi bende olmasa bile o ihaleden çekilmelerini sağlayacağım."
"Bu bir risk, kendine bu kadar güvenme. Aklın kadar güzelliğini kullanırsan bu iş o aşamalara gelmeden çözülür."
"Yasemin, beni hiçbir şeye zorlayamazsınız."
"Zorlamıyoruz ama Derin sen de biliyorsun ki erkekler içerken ve yataktayken kendilerini kaybederler. Kolayı varken neden zoru seçelim ki? Hem sen ona âşık olmadığını söylememiş miydin? Nedir seni bu kadar zorlayan?"
Gözlerimi kaçırdım, ellerimi birbirine bağlamış parmaklarımla oynuyordum. Buna verebilecek bir cevabım yoktu. Vicdan azabından bu haldeyim diyemezdim. En başta onu sarhoş edecek bilgi alacaktım ama en son onunla bir şeyler içtiğimizde sarhoş olup onu öpmüştüm. Bizde işler ters işliyordu.
"Zorlanmıyorum. Sadece yöntem değiştirdim. Saygı duymanızı bekliyorum."
"Bakar mısın Yasemin? Bizim kurtardığımız o kız bize nasıl da posta koyuyor? Evimi bile açtım ona, kendi kızım gibi ilgilendim ama yaptığına bakar mısın?"
Nankörmüşüm gibi baktı yüzüme, bu kadarını hak edecek bir şey yapmamıştım ki sadece yöntem değiştirmiştim. Ona ihanet etmemiştim ama bakışları hayal kırıklığı taşıyordu.
"Arabalar, mücevherler, kıyafetler, sınırsız para ve en önemlisi bir aile Büyük Ayan, ailesi bile onu reddetmişken sen ona aile oldun."
"Abi, bunları inkar etmiyorum. Bütün Antalya'yı ayaklarımın önüne serdin, bunu sana ödeyemem ki ben ama güven bana, inan ki ben o ihaleyi Karatay Holding'e aldırmayacağım. Biraz geç olacak belki ama biraz sabretsen olmaz mı?"
"Daha ne kadar sabredelim Derin. İhale onlara gitsin hadi bakalım o zaman sen intikamını nasıl alacaksın? Şu haline bak Andrea'ya dokunmamak için intikamından bile vazgeçmişsin. Âşık olmuşsun sen."
"Olmadım," dedim net bir tavırla. "Olmadım, sadece onu önemsiyor olmam beni âşık yapmaz."
"Aşka karşı olmadığımızı söylemiştim zaten, Büyük Ayan da ben de saygı duyarız tabii işlerimiz aksamazsa." Yasemin'in sözlerini Adil abi destekledi, elini dizine yerleştirip konuşmayı devraldı. "Bizi üzeni biz de üzeriz," dedi açık açık. Ürktüm, o loş ışığın altında iliklerime kadar işledi o tehditkar bakışları.
"Güvenin bana, ben ne yapacağımı biliyorum. Lütfen..."
"Eğer ihale günü bu işi halledememiş olursan sorumluluk alacak mısın?"
"Alırım abi, bana bahşettiğin ne varsa bırakıp giderim. Kendimden çok eminim, sonunda biz güleceğiz güvenin lütfen."
Yasemin bacağına konan eli kavrayıp Büyük Ayan'ın kulağına doğru yaklaştı, yakın olmamıza rağmen kulağına fısıldadığı sözleri işitemedim.
"Tek bir yanlış Derin, bir yanlışında üzerini çizerim. Bu senin en önemli görevin. Hata istemiyorum, sana dokunmayacağım ama bana istediğim sonucu vereceksin."
🍁
"Gözlerim yolladı seni, Çınar Yaprağı."
Deri koltuğa oturmuş, sırtını ardına yaslayarak girişimi seyrediyordu. Bozuk Türkçesine küçük bir kahkaha atmadan edemedim.
Gözleri beni yollamıştı.
"Gözlerim Andrea, gözlerim yollarda kaldı olacak o. Yine kendini şirin göstermeye çalışıyorsan yemezler bu defa."
Anlamazlığa vuruyordu, beni güldürüp duruyordu işte. Adil abinin yanından geç gelmiştim ve haliyle patronum olarak hesap soruyordu bana. Hiç de patronmuş gibi davranıyordu ama hoşuma da gidiyordu bu tavırları.
Ben onun için önemsediği bir kadından fazlasıydım. İliklerime kadar hissettiriyordu bunu, o aksanlı dilinden bunları duymasam bile içime işliyordu.
"Ben bir şey için çabalamıyorum da sen..." Bedenimi süzdü, göğüs çatalıma birkaç saniye uğrayıp gözlerime değdi yeniden. "Böyle kışkırtıcı olmak hoşuna gidiyor değil mi?"
Gülümsedim, kapıyı arkamdan kapadığımda sırtımı oraya yaslamak durumunda kaldım çünkü Andrea aramızda pek bir mesafe bırakmamıştı.
"Bana bir şeyler gizliyormuşsun hissi veriyorsun." Eli belimdeki boşluğu bulduğunda sıkıca yumdum gözümü. Benimle oynuyordu, oynamayı seviyordu aynı benim gibi.
"Hı?"
"Hı yok." Yaklaştı. "Ben ne dersem o," dedi ondan hiç beklemediğim bir sertlikle. "Şimdi," derken kulağıma eğildi, içim titredi. Eli belimi birazcık sıkınca dudaklarımı birbirine bastırdım. "Hemen şimdi..."
"Şimdi?"
"Öp beni, güzelim."
Onu tutan neydi bilmiyorum ama beni tutması gereken onca şeyi boş verip yakasındaki kravatı kavrayıp kendime doğru çektim. Komutumu takip edip dudakları benimkilere çarptığında onu büyük bir zevkle kabul ettim.
Kaç gündür beni öpmemenin acısını çıkarıyor gibiydi, kendime engel olamıyor onunla önümdeki dikenli yolda çıplak ayakla yürümek istiyordum.
Dudaklarındaki zehir kanıma karışırken minik bir inleme çıktı dudaklarımdan. Bir alt bir üst dudaklarımda gezinen dudakları ara vermezken geri geri adımlayıp beni masasına doğru ilerletti. Şimdi yönlerimiz tamamen değişmişti, ben masa tarafındaydım o da kapı tarafındaydı.
Küçük bir mola verip soluklandı, beni nefessiz bırakıp öldürecekse böyle bir ölüm kabulümdü. Beni sonsuza kadar nefessiz bırakabilir, öpebilirdi.
"Seni masaya kaldırabilmek isterdim, Derin."
Henüz tam iyileşmemişti ve beni kaldıramazdı. Onun hayallerini gerçekleştirmek için masadan ellerimle destek alıp üzerine çıktım. Şimdi hayallerindeki kadın mıydım? Bakışları bana aksini söylemiyordu. Dilini damağına vurdu bir Türk gibi. Bir şeyler eksik mi gelmişti gözlerine?
"Sadece bana açık giyinmeni tercih ederim." Ofis perdesi kapalıydı, bunun rahatlığıyla bana iyice yaklaşıp gömleğimin iki düğmesini açtı.
Parmakları tenime değerken vücuduma yayılan sıcaklık dalgasını hissedebiliyordum ve o sıcaklık bacak arama da hücum etmeye başlamıştı.
"Beni delirtiyorsun." Sehpaya baktı. "Şu hâle bak, sen gelmeden önce ben yeni proje çiziyordum." Dudaklarıma dudaklarını değdirip bir öpücük bıraktı.
"Ama Andrea, dikkatinin dağılması benim hatam değil ki."
"Böyle giyin sonra suçu kendinde arama."
"Tamam o zaman, işinize geri dönebilirsiniz Bay Andrea."
Sehpadaki bilgisayarın ekranını kapadı ve tüm bedenini bana çevirdi. "Catzo!" diyerek isyan etti, bana değildi küfrü.
Elini bacağıma yerleştirip dar eteğimi yavaşça sıyırmaya başladı. Gözlerindeki alev bedenime sirayet ederken boştaki eli gömleğimin bir düğmesini daha açtı.
"Bunun için geç bile kaldım. Beni delirtiyorsun."
Onu delirtmek hoşuma gitse de onun beni delirtiyor olması da hoşuma gidiyordu sanırım, tenime her temasında titriyor ve inlememek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum.
"Sen de deliriyorsun anlaşılan."
Boynuma bir öpücük bıraktığında masanın arkasına doğru dirseklerimden destek alarak kendimi geriye attım. Başı boynumdan yavaşça aşağıya inerken parmakları da eş zamanlı olarak bacaklarımdan yukarıya doğru tırmanıyor eteğimi sıyırarak kendine yer açıyordu. Beni asla temassız bırakmıyordu.
Ona engel olmam lazımdı ama bunu hiç yapmak istemiyordum. Onu durdurmam lazımdı ama masa kırılana kadar üzerinde kalıp birbirimizin olalım istiyordum.
Sağ eli eteğin açıkta bıraktığı bacağımı okşadı, alt dudağımı ısırıp inlememek için tuttum kendimi. Gittikçe yukarı çıkıyor ve geçtiği yerleri açık bırakıyordu. Parmakları insafsızca kasığıma ulaşmadan hemen önce saçlarını sıkıca kavradım ve onu kendime doğru çektim. Dudakları göğsümün üst tarafını bulunca sıcak nefesi birkaç saniyeliğine ürkmeme neden oldu.
"Sen," dedim nefes nefese. "Sen bunun için mi bekliyordun beni?"
Başını biraz daha aşağıya indirdiğinde elleri de eş zamanı olarak kasığıma değdi. İnlemeden duramadım. Elimi ağzıma bastırıp sesimi yutmaya çalıştım.
"Ne fark eder?" Boştaki eli göğsümü buldu, dudaklarımı ıslatma ihtiyacı hissettiğimdeyse o benden önce davranıp öptü beni. "Her an yanmaya meyilli değil miyiz zaten?"
"Türkçe'yi çok güzel kullandığını söylemiş miydim?"
Bu defa çınar yaprağı dövmesine götürdüm dudaklarımı. Burnumu dayayıp derince nefes alırken dayanamayıp peş peşe öpücükler sıraladım eşsiz tenine.
"Ben o gökyüzü gözlerinde yaşıyorum desem de bunu söyler misin?" Kulağıma fısıldadığında ürperdim. Parmağı mahremiyetimin sınırlarını zorlarken sertçe yutkundum. "Çok güzelsin, her şeyinle çok güzelsin."
"Daha hiçbir şey görmedin," derken ettiği iltifata takılı kaldım. En son çıkarsız bir iltifat almayalı uzun zaman olmuştu. Gerçekti her söylediğinde, beni arzulasa da bundan fazlasını istiyordu. Belki de arzu, hislerinin birer paravanıydı.
Her halükarda onu durduramayacaktım, durdurmak istemiyordum. Parmağının bulunduğu yerde onun olmasını ve mutlu sona varmamızı istiyordum ancak bildiğim bir şey varsa o da bir yanlışta olmamızdı ama o yanlış bile çok güzeldi.
Kapının çalınmasını duymayıp Afet'in içeriye girmesini fark edemeyecek kadar kendimizi kaptırmıştık. Bir öksürük sesiyle ona doğru döndüğümüzde Andrea kenarda duran not defterini eline aldı ve iki kilo çimento moduna girip sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi, eteğim belime kadar sıyrılmamış gömleğim aşağıya kadar açılmamış gibi benimle iş konuşmaya başladı.
"Bu metinlerin tercümesi istiyorum senden, eksik yazmışsın."
Afet bize bakıp kendini gülmemek için zor tutarken ben de işlerin daha da tuhaf hale varmaması için ipleri devraldım.
"Basıldık Andrea, buradan sonrasını kurtarabileceğimizi pek sanmıyorum."
"Kurtaramayız değil mi? Şansımı denemek istemiştim."
Afet başını arka tarafa çevirip sessizce güldü, kabarık kıvırcıkları onu saklarken biz de hafif utanmış şekilde birbirimize bakıyorduk.
"Sen neden gelmiştin Afet?"
Mavilerini önce ellerindeki dosyalara sonra da ona çevirdi, birkaç adım yaklaşıp belgeleri Andrea'ya verip yeniden geri çekildi.
"Güneş panelleri projesiyle alakalı güncellemeleri size iletmemi istediler. Son dokunuşları yapıp ihaleye yetiştirmeniz gerekiyor."
"Teşekkürler, çıkabilirsin," dedi kibarlıkla. Afet ona fark ettirmeden bana göz kırpıp dışarı çıkarken utandığımı hissettim. Bende asla olmayan utanma duygusu bedenimi kaplıyordu usul usul.
Yeşil gözlü İtalyan üzerime tekrar eğildiğinde nihayet bacaklarımı onun için ayırabilmiştim. Burada mı olmalıydı? Sorun değildi, onunla her yerde sevişebilirdim.
"Yine basılırız diye endişe etmiyor musun?"
"Umurumda bile değil ama kapıyı kilitlesem iyi olur sanki. Seni o halde bir başkasının görmesine katlanamam."
"Ne halde?" dedim sınırlarımı zorlayarak, onu tahrik etmek şu an hoşuma giden tek şeydi.
"Kıyafetsiz halde..."
🍁
Adil ve Yasemin hakkında ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.
Afet'in bizimkileri basıp Andrea'nın yaz kızım iki kilo çimento moduna girmesi peki ahsksdndjjf
Derin gardını indiriyor mu yoksa planlar mı yapıyor sizce?
Daha fazlası için sonraki bölümü okuyabilirsiniz ❤️
Bir de beni takip ederseniz buradan ve sosyal medyadan, daha fazla kişiye ulaşabiliriz hatta belki bir gün kitabımızu bastırabiliriz.
WhatsApp kanalıma da instagramdaki sabit linklerimden ulaşabilirsiniz, bilgilendirmeleri oradan yapıyorum.
🍁Arrivederci🍁
🍁
Tiktok Wattpad
rubamsalepe 🍁

Herkes sonbaharı yaşatırken sen yazım olmuştun benim.
🍁
Ayaklanmış, yürümeyi işini iyice halletmişti. Bir yandan da kolum hızla iyileşiyordu aynı ruhum gibi. Birkaç günde zehirlenmiş vücudumun panzehri olmuştu. Sanki bunca zaman bir bataklıkta çırpınıyordum da onun ellerinin uzanmasıyla çıkmıştım o bataklıktan. Ben bu hikayedeki nilüferdim. Bataklıkta açan çok güzel bir çiçektim ancak tüm gücümü o bataklıktan alıyor onun sayesinde ayakta duruyordum. O bataklıktan bir türlü çıkamıyor debelendikçe de dibe çöküyordum. Bu yüzden çok diretmezdim kurtulmak için. Nilüferler bataklıkta açardı ancak benim köklerim her ne kadar kaçmaya çalışsam da ona bağlanıyordu, onun toprağında nefes alıyordum sanki. Birkaç günde Baha hariç kimseyle iletişimim olmamış, bu da bana iyi gelmişti. Kendime biraz da olsa dinleme fırsatı bulabilmiştim, biraz da kendimi dinleme fırsatı. Günlerdir ağzıma ilaç koymadan rahatça uyuyordum, ne gecemde ne de gündüzümde kabuslar vardı. Tüm acılarım birkaç gün içinde geçivermişti sanki ya da ben öyle sanıyordum. Aldığım bir telefonla bütün huzurum kaçmıştı, tedirgindim. Daha önce böyle tedirgin hissetmemiştim, ben her zaman öz güvenli bir kadındım ama bu defa kaçmak istiyordum. Dışarıda işim olduğunu söyleyerek akşam üstü evden çıkmış ait olduğum eve gitmiştim. Hava çok sıcaktı ama evin hissedilen bir soğukluğu vardı, her anlamda soğuktu. İçeriye girdiğimde loş bir ışık sardı etrafı. Mumlarla aydınlatıldığına daha önce de şahit olduğum bu ev beni şaşırtmadı. Asıl şaşırdığım Yasemin ve Adil abinin yüzündeki o ciddi ifadeydi. Beni geriyorlardı ve bu gerginlik dışarıdan elle tutulabilir derecede gözüküyordu. "Otur," dedi Büyük Ayan, karşısındaki koltuğa oturduğumda rahatsız olup kıpırdandım. İyice yerleştikten sonra gözlerimi onlara çevirdim. "Selam." Cevap yoktu. Gerildim. Yanlış bir şey mi yapmıştım? Halbuki her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Burada kalmadığım için mi böyle bakıyorlardı bana. Geçici süre orada olduğumu bilmiyorlar mıydı? "Aleykümselam." Adil abi ellerini kavuşturup dizlerinin üzerine doğru eğildi. Gözlerimi üzerinden ayıramıyordum, mum ışığı onu olduğundan daha da heybetli göstermişti. Yasemin de öyleydi, fazla heybetliydiler. "Kaç gündür sesin soluğun çıkmadı." "İyileşmeye çalışıyoruz abi, Andrea da ben de." Bu süreçte yavaş yavaş şirkete gidip gelmeye başlamıştık ama neden bilmem hâlâ onunla kalıyordum. Ne gitmemi o söylemişti ne de ben gitmek istemiştim yanından. "İyileşmeye çalışıyorsunuz," diye tekrarladı sözlerimi, başını aşağı yukarı salladığında odada esen soğuk rüzgarları bedenimde hissettim. "Biraz," deyip gözlerini bana çevirdi, baktığı yeri delip geçecek gibiydi. "Fazla uzamadı mı bu iyileşme faslı?" Yolum belliydi, atacağım tüm adımları hesaplamıştım ve sonuca ulaşmak için ihalenin sonuçlanmasını imzaların atılacağı anı bekliyordum. Bu sebeple aceleye getirmeye gerek yoktu hiçbir şeyi. "Abi ben her şeyi ayarladım sen endişelenme." "Sen öyle yatmaya devam edersen Büyük Ayan da endişe eder, Derin!" Yasemin sert bir giriş yaptı, gözlerim ikisi arasında gelip giderken daha da gerildiğimi hissediyordum. Yanlış bir şey yapmamıştım ama sanırım sorunları yanlış yapıp yapmadığım değil hiçbir şey yapmamamdı. "Ne yapabilirim, Yasemin? Odasına kadar girip her şeyi kurcaladım, yok. Bilgisayarı açamadım. Şirkette de bir şey bulamadım. Ne yapabilirim?" "Andrea'dan bir şey öğrenemediysen Tümer'den öğrenseydin." Buluşmamızdan haberi yok sanıyordum, yanılmıştım. Onun her yerde gözü vardı. "Ya da gidip Andrea'dan öğrenmenin başka yollarını bulmalıydı, Adil Bey." Elimi Yasemin'e doğru uzatıp birkaç saniye istedim ondan, gözlerim Adil abideydi. Kaşlarım havaya kalktı, söylediklerini sindirmeye çalışıyordum. "Abi o herif beni aldatıp hapse attırdı, ben o heriften iğreniyorum sence ileri gider miyim?" "Daha önce hiç de masum olmayanlarla bunu yaptın, Derin. Şimdi mi sorun oldu senin için?" "Abi Tümer'den bahsediyoruz." Başını salladı ağır ağır. Arkasına yaslanıp kenarda beklettiği kadehinden bir yudum aldı. "Eğer sana ilgisi olmasa seni çağırmazdı. Sana karşı boş değil." "Bana metreslik teklif etti abi, ben metres olacak kadın mıyım? Yakıştırabiliyor musun bana bunu? O kadar alçalamam, birçok şey yaptım ama bu kadarı olmaz." "Aklını kullan biraz," dediğinde Yasemin'e döndüm. "Adam ayağına kadar gelmiş ve bilgi alma fırsatını kaçırmışsın." "Bizim planımızda Tümer yoktu Yasemin, biz Andrea üzerinden planlarımızı ilerletecektik. Şimdi çıkıp bana Tümer'le bir şeyler yaşa diyemezsiniz." Beni delirtmeye mi çalışıyorlardı? Bu kadarını yapamazdım. Bu kadarını midem kaldırmazdı, o kadar düşmemiştim ben. "Andrea'yla da yaşamadın. Bak hâlâ aynı yerdesin. Yöntemini kendin seç dedik ama hiçbir şey yapmıyorsun Derin, sen anca o yaraları bahane ediyorsun." Onu sarhoş edip bilgi almayacaktım. Onunla yatıp da bilgi almayacaktım. Andrea ile bir şey yaşayacaksam bu bana emredilenler yüzünden olmayacaktı. Ben ihale işini nasıl bozacağımı biliyordum, risk taşısa da her şeyi bitirecek hamlem vardı. İlle de ihale ücretini öğrenmem şart değildi. "Bana bırakın, ihale bilgisi bende olmasa bile o ihaleden çekilmelerini sağlayacağım." "Bu bir risk, kendine bu kadar güvenme. Aklın kadar güzelliğini kullanırsan bu iş o aşamalara gelmeden çözülür." "Yasemin, beni hiçbir şeye zorlayamazsınız." "Zorlamıyoruz ama Derin sen de biliyorsun ki erkekler içerken ve yataktayken kendilerini kaybederler. Kolayı varken neden zoru seçelim ki? Hem sen ona âşık olmadığını söylememiş miydin? Nedir seni bu kadar zorlayan?" Gözlerimi kaçırdım, ellerimi birbirine bağlamış parmaklarımla oynuyordum. Buna verebilecek bir cevabım yoktu. Vicdan azabından bu haldeyim diyemezdim. En başta onu sarhoş edecek bilgi alacaktım ama en son onunla bir şeyler içtiğimizde sarhoş olup onu öpmüştüm. Bizde işler ters işliyordu. "Zorlanmıyorum. Sadece yöntem değiştirdim. Saygı duymanızı bekliyorum." "Bakar mısın Yasemin? Bizim kurtardığımız o kız bize nasıl da posta koyuyor? Evimi bile açtım ona, kendi kızım gibi ilgilendim ama yaptığına bakar mısın?" Nankörmüşüm gibi baktı yüzüme, bu kadarını hak edecek bir şey yapmamıştım ki sadece yöntem değiştirmiştim. Ona ihanet etmemiştim ama bakışları hayal kırıklığı taşıyordu. "Arabalar, mücevherler, kıyafetler, sınırsız para ve en önemlisi bir aile Büyük Ayan, ailesi bile onu reddetmişken sen ona aile oldun." "Abi, bunları inkar etmiyorum. Bütün Antalya'yı ayaklarımın önüne serdin, bunu sana ödeyemem ki ben ama güven bana, inan ki ben o ihaleyi Karatay Holding'e aldırmayacağım. Biraz geç olacak belki ama biraz sabretsen olmaz mı?" "Daha ne kadar sabredelim Derin. İhale onlara gitsin hadi bakalım o zaman sen intikamını nasıl alacaksın? Şu haline bak Andrea'ya dokunmamak için intikamından bile vazgeçmişsin. Âşık olmuşsun sen." "Olmadım," dedim net bir tavırla. "Olmadım, sadece onu önemsiyor olmam beni âşık yapmaz." "Aşka karşı olmadığımızı söylemiştim zaten, Büyük Ayan da ben de saygı duyarız tabii işlerimiz aksamazsa." Yasemin'in sözlerini Adil abi destekledi, elini dizine yerleştirip konuşmayı devraldı. "Bizi üzeni biz de üzeriz," dedi açık açık. Ürktüm, o loş ışığın altında iliklerime kadar işledi o tehditkar bakışları. "Güvenin bana, ben ne yapacağımı biliyorum. Lütfen..." "Eğer ihale günü bu işi halledememiş olursan sorumluluk alacak mısın?" "Alırım abi, bana bahşettiğin ne varsa bırakıp giderim. Kendimden çok eminim, sonunda biz güleceğiz güvenin lütfen." Yasemin bacağına konan eli kavrayıp Büyük Ayan'ın kulağına doğru yaklaştı, yakın olmamıza rağmen kulağına fısıldadığı sözleri işitemedim. "Tek bir yanlış Derin, bir yanlışında üzerini çizerim. Bu senin en önemli görevin. Hata istemiyorum, sana dokunmayacağım ama bana istediğim sonucu vereceksin." 🍁
"Gözlerim yolladı seni, Çınar Yaprağı."
Gözleri beni yollamıştı. "Gözlerim Andrea, gözlerim yollarda kaldı olacak o. Yine kendini şirin göstermeye çalışıyorsan yemezler bu defa." Anlamazlığa vuruyordu, beni güldürüp duruyordu işte. Adil abinin yanından geç gelmiştim ve haliyle patronum olarak hesap soruyordu bana. Hiç de patronmuş gibi davranıyordu ama hoşuma da gidiyordu bu tavırları. Ben onun için önemsediği bir kadından fazlasıydım. İliklerime kadar hissettiriyordu bunu, o aksanlı dilinden bunları duymasam bile içime işliyordu. "Ben bir şey için çabalamıyorum da sen..." Bedenimi süzdü, göğüs çatalıma birkaç saniye uğrayıp gözlerime değdi yeniden. "Böyle kışkırtıcı olmak hoşuna gidiyor değil mi?" Gülümsedim, kapıyı arkamdan kapadığımda sırtımı oraya yaslamak durumunda kaldım çünkü Andrea aramızda pek bir mesafe bırakmamıştı. "Bana bir şeyler gizliyormuşsun hissi veriyorsun." Eli belimdeki boşluğu bulduğunda sıkıca yumdum gözümü. Benimle oynuyordu, oynamayı seviyordu aynı benim gibi. "Hı?" "Hı yok." Yaklaştı. "Ben ne dersem o," dedi ondan hiç beklemediğim bir sertlikle. "Şimdi," derken kulağıma eğildi, içim titredi. Eli belimi birazcık sıkınca dudaklarımı birbirine bastırdım. "Hemen şimdi..." "Şimdi?" "Öp beni, güzelim." Onu tutan neydi bilmiyorum ama beni tutması gereken onca şeyi boş verip yakasındaki kravatı kavrayıp kendime doğru çektim. Komutumu takip edip dudakları benimkilere çarptığında onu büyük bir zevkle kabul ettim.
Kaç gündür beni öpmemenin acısını çıkarıyor gibiydi, kendime engel olamıyor onunla önümdeki dikenli yolda çıplak ayakla yürümek istiyordum.
Dudaklarındaki zehir kanıma karışırken minik bir inleme çıktı dudaklarımdan. Bir alt bir üst dudaklarımda gezinen dudakları ara vermezken geri geri adımlayıp beni masasına doğru ilerletti. Şimdi yönlerimiz tamamen değişmişti, ben masa tarafındaydım o da kapı tarafındaydı.
Küçük bir mola verip soluklandı, beni nefessiz bırakıp öldürecekse böyle bir ölüm kabulümdü. Beni sonsuza kadar nefessiz bırakabilir, öpebilirdi.
"Seni masaya kaldırabilmek isterdim, Derin."
Henüz tam iyileşmemişti ve beni kaldıramazdı. Onun hayallerini gerçekleştirmek için masadan ellerimle destek alıp üzerine çıktım. Şimdi hayallerindeki kadın mıydım? Bakışları bana aksini söylemiyordu. Dilini damağına vurdu bir Türk gibi. Bir şeyler eksik mi gelmişti gözlerine?
"Sadece bana açık giyinmeni tercih ederim." Ofis perdesi kapalıydı, bunun rahatlığıyla bana iyice yaklaşıp gömleğimin iki düğmesini açtı.
Parmakları tenime değerken vücuduma yayılan sıcaklık dalgasını hissedebiliyordum ve o sıcaklık bacak arama da hücum etmeye başlamıştı.
"Beni delirtiyorsun." Sehpaya baktı. "Şu hâle bak, sen gelmeden önce ben yeni proje çiziyordum." Dudaklarıma dudaklarını değdirip bir öpücük bıraktı.
"Ama Andrea, dikkatinin dağılması benim hatam değil ki."
"Böyle giyin sonra suçu kendinde arama."
"Tamam o zaman, işinize geri dönebilirsiniz Bay Andrea."
Sehpadaki bilgisayarın ekranını kapadı ve tüm bedenini bana çevirdi. "Catzo!" diyerek isyan etti, bana değildi küfrü.
Elini bacağıma yerleştirip dar eteğimi yavaşça sıyırmaya başladı. Gözlerindeki alev bedenime sirayet ederken boştaki eli gömleğimin bir düğmesini daha açtı.
"Bunun için geç bile kaldım. Beni delirtiyorsun."
Onu delirtmek hoşuma gitse de onun beni delirtiyor olması da hoşuma gidiyordu sanırım, tenime her temasında titriyor ve inlememek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum.
"Sen de deliriyorsun anlaşılan."
Boynuma bir öpücük bıraktığında masanın arkasına doğru dirseklerimden destek alarak kendimi geriye attım. Başı boynumdan yavaşça aşağıya inerken parmakları da eş zamanlı olarak bacaklarımdan yukarıya doğru tırmanıyor eteğimi sıyırarak kendine yer açıyordu. Beni asla temassız bırakmıyordu.
Ona engel olmam lazımdı ama bunu hiç yapmak istemiyordum. Onu durdurmam lazımdı ama masa kırılana kadar üzerinde kalıp birbirimizin olalım istiyordum.
Sağ eli eteğin açıkta bıraktığı bacağımı okşadı, alt dudağımı ısırıp inlememek için tuttum kendimi. Gittikçe yukarı çıkıyor ve geçtiği yerleri açık bırakıyordu. Parmakları insafsızca kasığıma ulaşmadan hemen önce saçlarını sıkıca kavradım ve onu kendime doğru çektim. Dudakları göğsümün üst tarafını bulunca sıcak nefesi birkaç saniyeliğine ürkmeme neden oldu.
"Sen," dedim nefes nefese. "Sen bunun için mi bekliyordun beni?"
Başını biraz daha aşağıya indirdiğinde elleri de eş zamanı olarak kasığıma değdi. İnlemeden duramadım. Elimi ağzıma bastırıp sesimi yutmaya çalıştım.
"Ne fark eder?" Boştaki eli göğsümü buldu, dudaklarımı ıslatma ihtiyacı hissettiğimdeyse o benden önce davranıp öptü beni. "Her an yanmaya meyilli değil miyiz zaten?"
"Türkçe'yi çok güzel kullandığını söylemiş miydim?"
Bu defa çınar yaprağı dövmesine götürdüm dudaklarımı. Burnumu dayayıp derince nefes alırken dayanamayıp peş peşe öpücükler sıraladım eşsiz tenine.
"Ben o gökyüzü gözlerinde yaşıyorum desem de bunu söyler misin?" Kulağıma fısıldadığında ürperdim. Parmağı mahremiyetimin sınırlarını zorlarken sertçe yutkundum. "Çok güzelsin, her şeyinle çok güzelsin."
"Daha hiçbir şey görmedin," derken ettiği iltifata takılı kaldım. En son çıkarsız bir iltifat almayalı uzun zaman olmuştu. Gerçekti her söylediğinde, beni arzulasa da bundan fazlasını istiyordu. Belki de arzu, hislerinin birer paravanıydı.
Her halükarda onu durduramayacaktım, durdurmak istemiyordum. Parmağının bulunduğu yerde onun olmasını ve mutlu sona varmamızı istiyordum ancak bildiğim bir şey varsa o da bir yanlışta olmamızdı ama o yanlış bile çok güzeldi.
Kapının çalınmasını duymayıp Afet'in içeriye girmesini fark edemeyecek kadar kendimizi kaptırmıştık. Bir öksürük sesiyle ona doğru döndüğümüzde Andrea kenarda duran not defterini eline aldı ve iki kilo çimento moduna girip sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibi, eteğim belime kadar sıyrılmamış gömleğim aşağıya kadar açılmamış gibi benimle iş konuşmaya başladı.
"Bu metinlerin tercümesi istiyorum senden, eksik yazmışsın."
Afet bize bakıp kendini gülmemek için zor tutarken ben de işlerin daha da tuhaf hale varmaması için ipleri devraldım.
"Basıldık Andrea, buradan sonrasını kurtarabileceğimizi pek sanmıyorum."
"Kurtaramayız değil mi? Şansımı denemek istemiştim."
Afet başını arka tarafa çevirip sessizce güldü, kabarık kıvırcıkları onu saklarken biz de hafif utanmış şekilde birbirimize bakıyorduk.
"Sen neden gelmiştin Afet?"
Mavilerini önce ellerindeki dosyalara sonra da ona çevirdi, birkaç adım yaklaşıp belgeleri Andrea'ya verip yeniden geri çekildi.
"Güneş panelleri projesiyle alakalı güncellemeleri size iletmemi istediler. Son dokunuşları yapıp ihaleye yetiştirmeniz gerekiyor."
"Teşekkürler, çıkabilirsin," dedi kibarlıkla. Afet ona fark ettirmeden bana göz kırpıp dışarı çıkarken utandığımı hissettim. Bende asla olmayan utanma duygusu bedenimi kaplıyordu usul usul.
Yeşil gözlü İtalyan üzerime tekrar eğildiğinde nihayet bacaklarımı onun için ayırabilmiştim. Burada mı olmalıydı? Sorun değildi, onunla her yerde sevişebilirdim.
"Yine basılırız diye endişe etmiyor musun?"
"Umurumda bile değil ama kapıyı kilitlesem iyi olur sanki. Seni o halde bir başkasının görmesine katlanamam."
"Ne halde?" dedim sınırlarımı zorlayarak, onu tahrik etmek şu an hoşuma giden tek şeydi.
"Kıyafetsiz halde..."
🍁
Adil ve Yasemin hakkında ne düşünüyorsunuz merak ediyorum.
Afet'in bizimkileri basıp Andrea'nın yaz kızım iki kilo çimento moduna girmesi peki ahsksdndjjf
Derin gardını indiriyor mu yoksa planlar mı yapıyor sizce?
Daha fazlası için sonraki bölümü okuyabilirsiniz ❤️
Bir de beni takip ederseniz buradan ve sosyal medyadan, daha fazla kişiye ulaşabiliriz hatta belki bir gün kitabımızu bastırabiliriz.
WhatsApp kanalıma da instagramdaki sabit linklerimden ulaşabilirsiniz, bilgilendirmeleri oradan yapıyorum.
🍁Arrivederci🍁
🍁
İnstagram
rubamsalepe
|
0% |