Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Sessiz Çığlık

@rubyregent

Solen, Kral Raharus’un içinde bulunduğu karanlığa anlam veremese de onu rahatlatmaya çalışıyordu. "Majesteleri, lütfen," dedi, gözleri Kral’ın yüzündeki derin çizgileri tarayarak. "Ra Mu’nun sessizliği bir terk ediş değildir. Belki de bizler sınanıyoruz. Belki bu sessizlik, güç bulmamız ve Aethoria’yı ayakta tutmamız için bir işarettir."

Raharus başını salladı, çaresizlik içinde sol elini tahtın kenarına yasladı. "Solen, bana halkımın gözlerine baktığımda ne söylemem gerektiğini söyle. Onlar Ra Mu’nun lütfuna bağlılar. O lütuf ortadan kalkarsa, ben ne yapabilirim? Mühürlü çocuk hâlâ doğmadı... Ra Mu’nun ışığını taşıyacak olan o çocuk hâlâ ortada yok. Halk bunu anladığında, krallık çökecek."

Solen, Kral Raharus’un acısına nasıl yanıt vereceğini bilemeden, derin bir sessizliğe gömüldü. Onun dudaklarından dökülecek hiçbir söz, kralın kalbindeki boşluğu dolduramayacak gibiydi. Sadece sessizce, gözlerini yere indirdi. Sessizliği odayı doldururken, dışarıda hava yavaşça kararmaya başladı. Güneş, Aethoria’nın altın kumları üzerinde son ışıklarını bırakırken, piramidin içindeki meşalelerin titrek alevleri daha belirgin hale geldi. Taht odasının geniş duvarlarına yansıyan gölgeler, odanın içinde dans eder gibi hareket ediyordu. Meşale ışıkları Raharus’un yaşlı yüzündeki çizgileri daha da derinleştiriyor, kralın yorgunluğunu ve omuzlarına çöken karanlığı daha da belirginleştiriyordu. Solen, gözlerini hala yere dikmiş, meşalelerin alevlerinde kaybolmuştu; sözsüz bir anlayışla, kralın içine düştüğü karanlığı paylaşmaya başlamıştı.

"Bir zamanlar her şey farklıydı," Raharus yine anılarında kaybolmuş bir şekilde konuşuyordu. "Tahta ilk çıktığım gün... Ra Azhar'ın Ra Mu'nun ışığını bana bahşettiği gün... Her şey çok farklıydı. O zamanlar krallık, sanki güneşin hiç batmadığı bir yerdi. Ra Mu’nun sesi her sabah dualarımda yankılanır, bana krallığımın her köşesinde ne yapmam gerektiğini fısıldardı. Her kararımdan emin, her adımımda Ra Mu’nun lütfunu hissederdim."

Raharus derin bir nefes aldı, gözleri hüzünle taht odasındaki loş ışıklara kaydı. "Ama şimdi… O ışık artık yok. O'nun sesi sustu. Ve ben… ben sadece bir gölgeye dönüştüm."

Raharus'un içindeki karanlığın doruk noktasına ulaştığı bu anda, sonsuz bir sessizlik her yeri kapladı. Bu sessizliğin içinde, taht odasının altın kumlarla süslenmiş obsidyen kapılar ağır ağır, gıcırdayarak açıldı. Altın kumdan yapılmış kapılar, karanlık gölgelerin arasında bir silueti içeri buyur etti. Bir haberci, nefes nefese, endişeli bakışlarla tahtın önüne koştu. Gözlerinde korku ve aceleyle diz çökerek konuşmaya başladı.

Raharus, haberciyi görünce sırtında bir soğuk rüzgar hissetti. Gözlerindeki derin çukurlar, kaygıyı yansıtıyordu. “Ne oldu?” diye sordu, sesi karanlığın içinden yükselen yankı gibi geliyordu. “Hızlan, derhal bildir!”

Haberci, dizleri üzerinde titreyerek gözlerini Kral’a çevirdi. Yüzü solgun, nefesi kesilmişti. “Majesteleri, Vetra limanında bir patlama oldu! Liman, yerle bir… Büyük can kayıpları var!”

Kral Raharus’un yüzündeki ifade aniden değişti; gözleri dehşetle açıldı, yaşlı yüzündeki çizgiler daha belirginleşti. “Ne? Bu nasıl mümkün olabilir? Vetra, Aethoria’nın en zengin limanıdır. Nasıl böyle bir felaket yaşandı?”

Haberci, “Bilmiyoruz, Majesteleri. Hızla yayılan duman ve alevler her yeri kaplamış. Halk kaos içinde. Limanın yöneticileri bile haber alamadı. En kısa zamanda yardıma ihtiyacımız var,” dedi, sesi titrek ve panik doluydu.

“Yardım mı?” diye tekrarladı Kral, kaşlarını çatarak, düşünceleri karışmıştı. Raharus, içindeki karanlığın daha da derinleştiğini hissetti. Derin bir nefes alarak içindeki karanlıkla mücadele etmeye karar verdi. Gözlerini haberciye odakladı, yaşlı sesinde derin bir kararlılık vardı. "Vetra'nın güvenliğini sağlamak için derhal bir grup seçkin asker göndereceğim," sakince, sağ işaret parmağındaki yüzüğü çıkardı ve haberciye uzattı. "Bu yüzüğü, Vetra yöneticisi, General Atlan'a sağ sağlim ulaştır. Bu yüzük ona tam yetki verdiğimin bir göstergesidir."

Kral Raharus, haberciye kararlı bir şekilde bakmaya devam etti. “Şimdi, en hızlı atlarımızdan birini al ve Vetra’ya doğru yola çık.”

Haberci, tereddütle başını salladı. “Majesteleri, ben alelade bir haberciyim. Bana bu atı vermezler,” dedi, sesi endişeyle titriyordu.

Kral, yüzüğü işaret ederek, “Bu yüzüğü gösterdiğinde, kimse itiraz edemez,” dedi. “Bu yüzük, senin benim adıma hareket ettiğinin bir kanıtıdır. Şimdi git ve Vetra’ya yardım et.”

Haberci, yüzüğü alırken gözlerinde bir parıltı belirdi. “Emredersiniz, Majesteleri,” dedi ve hızla saraydan ayrıldı. Kral Raharus, haberciyi izlerken içindeki karanlığın biraz olsun hafiflediğini hissetti. Vetra’nın güvenliği için elinden geleni yapacaktı.

 

Loading...
0%