Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@rubyss

Yoorum yapmayii unutmaiin🦕

 

...

 

Poyraz ile personel odasına girmiş ve temizlik malzemelerini alarak merdivenlerden inmeye başlamıştık. O elinde içi su dolu kovaları tutuyor ben ise bez, sprey ve deterjan gibi temizlik malzemelerini taşıyordum.

Merdivenleri bitirerek son kapıya ulaşmıştık. Poyraz elindeki kovaları yere koymuş ve cebindeki kütüphane anahtarını çıkarmıştı. Bende onu beklerken kapıyı açmış ve toz dolu kütüphaneye girmiştik. İçerisi büyük değildi ama çok kitap vardı. Kim bilir kimse uğramıyordu bile.

"Adım atılacak yer bile yok. Bence önce raflardan başlayalım, kitapları indirelim, rafları temizleyelim sonra da kitapları temizleyerek yerine koyarız. Sonra personel masasını ve pencereleri hallederiz."

Fikrimi belirterek ona döndüğümde gözlerime bakıyordu. Konuşmayı bitirdiğimde boğazını temizlemiş ve ilk rafa ilerlemişti.

"Başlayalım o zaman" kafa sallayarak yanına gittim ve en alttaki rafa dizilmiş olan kitapları çıkarıp yere üst üste dizdim. Poyraz'da bir üstten başlamıştı. Kitapları koyarak elime mavi bir bez ve temizleyici sprey alarak geri yerime geldim. Spreyi sıkıp bezle üzerinden geçtim birkaç kez.

Minho'da yanıma gelmiş ve elini bana uzatmıştı. Ben ona anlamadan bakarken kafasıyla elime işaret etmiş ve spreyi istemişti. Benim ağzımdan bir "haa" kaçarken bekletmeden vermiştim.

Rafı sildikten sonra kitapların tozunu silmiş ve yerleştirmeye başlamıştım. Kitapların içinde toz yoktu iyi ki, yoksa bitmezdi.

Üzerime üflenen toz ile gözlerimi kapatmış ve geri çekilmiştim. Saniyesinde hapşırmaya başlarken Poyraz gülerek beni izliyordu.

"Biraz daha ister misin?" Sırıtarak sorduğundan sonra bende elimdeki bezi almış ve onun üzerine silkmiştim. Bezdeki tozlar anında havaya kalkmış ve Poyraz'a gitmişti. Bu sefer ben gülerek izliyordum. O ise kaşlarını çatmış ve üzerime eğilmişti.

"Bana bak bücür, üst rafları sana bırakırım beni sinir etme" bende ona eğilerek konuşmaya başlamıştım şimdi.

"Bücür mü? Bana diyene bak, sıska! Hem sen milleti sinir ederken sorun yok, millet seni sinir edince mi sorun var?" İkimizde yavaştan çirkefleşiyorduk.

"Evet sorun var! Asıl senin bununla bir sorunun mu var?" Yandan şerefsiz gülüşü yapmış ve kollarını birleştirmişti. Kaşlarımı daha çok çatıp rafa yöneldim. Fark ettiğimle gülümsemem bir olmuştu.

"Canım bence sen kendi haline yan, çünkü raflar senden de uzun" bu sefer ben ona yandan gülerken şaşırarak rafa bakmıştı. Sinirlenerek bana döndüğünde, ben hala gülümsüyordum. Poyraz'a baktığımda sinir geçmiş onun yerine sinsice gülümsüyordu.

Bu gülümseme 'bir planım var' gülümsemesiydi.

"Hah! O zaman seni omzuma almak zorundayım sanırım ?" Ben suratımı buruşturmuştum bu sefer. Ne yapıyor ediyor kazanıyordu şerefsiz!

"Peki senin sırtın ağrır? Banane" bende işimin başına dönerek üçüncü rafa geçmiştim. O ise kahkaha atmış ve indirdiğim kitapları silmeye başlamıştı.

"İster sırtıma çık ister üstüme , o kadar küçüksün ki! Seni tek kolumla bile kaldırırım ne ağrısı? Hatırlarsan sporda yapıyorum" kafasını eğerek gözlerini kırpıştırmış ve bana bakmıştı. Ben ise dediklerinden sonra utanarak kafamı çevirmiştim. Bu çocuk nasıl böyle umursamazca konuşabiliyordu.

"İşimize dönelim" ben konuştuğumda omuz silkerek devam ettirdi.

"Sen başlattın" Off! Kaç yaşındasın sen?!

.... 

Elimdeki bezle yere sırt üstü yatarak derin bir nefes aldım. 3. dolaba gelmiştik ve şimdiden yorulmuştum. Poyraz'da birkaç dakika sonra yanıma oturmuş ve beni üstten izlemeye başlamıştı. Bende ona dik dik bakmaya başlayınca konuşmaya başlamıştı.

"Ee canım yoruldun mu?" canım lafına suratım buruşurken oflayarak arkamı döndüm. Sinir etmek için bir birbirimize saçma sapan lakaplar takardık. Canım lakabı benimdi. Herkese kullanırdım samimi olarak ya da ironi. Ancak Poyraz'da sinir etmek amacıyla kullanıyordum...yani herhalde.

"Canım ne be? Benim lafım o!" Homurdandıktan sonra gözlerimi kapatmış ve sabır dilemiştim. Belki onunla kavga ederken çocuklaşıyordum ama asla ona bir şey demeden duramıyordum.

"Tapusu mu var? Çıkar göster" kıkırdayarak konuşmuştu. Birkaç saniye sonra ise hışırtılar oluşmuş ve sırtımda bedeninin varlığını hissetmiştim.

"Terbiyesiz herif! Ahlaksız!" Bende onun oyununa karşılık vermiş bu gereksiz diyoloğu devam ettirmiştim.

"...alçak puşt!" Poyraz gülmemeye çalışarak bağırmıştı. Bende kahkamı tutamamış ve bedenimin titremesine izin vermiştim. Evet ondan hala daha nefret ediyordum. Birbirimizden nefret ediyorduk ama asla karşılıklı olarak bunu dile getirmemiştik. Nedeni nedir bende bilmem.

"Kantine gidiyorum" ayağa kalktığında bende hızlıca doğrulmuştum. Yavru köpek bakışları atmalıydım.

"Bana da su getirir misin? Bir de kek, ayrıca fıstıklı dondurma?" Sahte bakışlarımla, düz bakışları buluştuğunda göz devirmiş ve kapıya yaslanmıştı. Yemedi be!

"Yavru köpek bakışı mı diyorlar buna? " oflayarak kafa salladığımda gülümsemiş ve çıkmıştı. Çıkarken bir şeyler mırıldandığını duymuştum ama anlayamamıştım.

... 

 

Pırt🙌🏻

 

Burda bitirdim.

 

Ay bu arada Dadya ve Poyraz sevgili gibi konuşuyorlar ya işte aslında hepsi sinir etmwkten başka bir amacı olmayan cümlererden başka bişey değil. Belirtmek isterim. Birbirlerini sinir etmek için böyleler🍄🐢

 

Loading...
0%