Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Felaket Ötesi

@ruhlarinyazicisi

"Biz kırıldık, daha da kırılırız

Ama katilde bilmiyor öldürdüğünü".

 

Cemal Süreya

 

Kitabın kapağını kapatıp masaya doğru fırlatmıştım, bu neydi şimdi. Hadi bu da tesadüf olsun.

 

Saate baktığımda gece yarısını çoktan geçmiş güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı.

 

Hâlâ karakolda, kantinin en ucra köşesinde masanın dibine oturmuş Banu'nun çıkmasını bekliyordum.

Sabah'a kadar uyumadığımı saate baktığımda fark ettim.

 

Çantam da ne olur ne olmaz diye koyduğum şiir kitabında ki sözler zihnimi tırmalamaya başladı.

 

"Ama katilde bilmiyor öldürdüğünü"

 

Neydi bu şimdi? Bir mesaj, bir ipucu yada bu günlerce uykusuzluğumun bir oyunuydu.

 

Tekrar masadan ayağa kalkıp kahve almaya ilerlediğimde, saatler sonra içerisi yavaş yavaş kalabalıklaşmıştı.

 

Kadın'dan sert bir kahve istediğimi söylediğimde arkamdan birinin kadını durdurup "Hanımefendiye, bir de simit, Reyhan Hanım". Sesin sahibine baktığımda:

 

Sarıya çalan kumral saçları terden anlına dökülmüş, yorgunluktan şişmiş koyu yeşilleri ve yeni kestiği sakalları bütün muhteşemliğiyle tam karşımda duruyordu..

 

İstemsiz yakınlığımızdan dolayı, demirle karışmış gül kokusu beni ayakta tutan tek şey...

 

Ah! Kendine gel Ahsen!

 

Hemen kendime çekin düzen verip bakışlarımı ondan ayırdım, Rehyan dediği kadın simit ve kahve ile karşımıza geldiğinde çantamdan cüzdanımı çıkartıcaktım ki benden önce bir el elimi kavrayıp beni durdurdu, ben elimi kavrayan eline bakarken o diğer eliyle parayı kadına uzattı. Şaşkın bakışlarımı kadından tarafa çevirince, kadında şaşkın gözlerle Yavuz'a bakıyordu.

 

Elimi elinden çektiğip kahvemle simiti aldım. Masama doğru sarsak adımlarla oturduğumda, hâlâ elime bakıyordum.

Bu da neydi şimdi?

 

Kahvemden bir yudum aldığımda karşımda bir hareketlilik oldu, kafamı kaldırıp baktığımda, Yavuz'un yeşil zümrüt gözleri tedirgin bakışları ile beni izliyordu.

 

"Neden bunu yaptın" diye hesap sormak istiyordum. "Neden beni önemsiyormuş gibi yapıyorsun" desem doğru olurmuydu?

 

En sonunda doğru soruyu bulmuştum.

"Simit'e hiç gerek yoktu. Hatta parayı ödemene de, buraya oturmana da. Neden bunları yapıyorsun, "katil" damgası ile suçladığın bir kadının karşısın oturman... Fazla kafa karıştırıcı".

 

Yavuz ilk önce gözlerimin içine içine baktı.. bakışları fazla anlamlı ama bir o kadarda anlamsız, güldüğün gördüm ama o öyle sıradan bir gülümseme değildi sanki herşeyi biliyor.. anlıyormuşcasına bir gülümsemeydi gülümsemesi dudaklarında asılı kaldığında kahvesinden bir yudum alıp masaya bıraktı, bende kahvemden yudumlayıp bıraktığımda. Ellerini masaya bağlamış sorgu odasında ki hâlini almıştı..

 

"Hep olaylardan konuştuk birazda senden konuşalım, Ahsen Karabağ". Dediğinde, vücudumda istemsiz bir ürpertinin girmesiyle titredim..

 

Ne yani beni tanımak mı istiyordu? Oysa beni anladığını ve tanıdığını düşünürken...

Gözlerinin içine baktığımda en sevdiğim o bebeksi yeşilliği görmemle istemsiz bir gülümseme oluştu dudaklarımda..

 

Bakışları gözlerimden dudaklarıma kaydığında, haddinden fazla orada oyalandı.

"Ben işte sıradan 11. Sınıf öğrencisi, fotoğraf çekmekle kafayı bozmuş biriyim. Ne merak ediyorsun ki hakkımda".

bakışları dudaklarımdan gözlerime doğru tırmandığında içime bir ürpertinin daha girdiğini hissettim Burası soğukmuydu?

Gözlerime bakarken yutkunup, kafasını iki yana salladı, her ne yaptıysa artık sorgu odasında ki tavrını takınıp, konuşmaya başladı.

"Ailen, ailen nasıl insanlar Ahsen. Ailen'i hiç gördün mü? Ya da bildin mi?". Demesiyle boğazıma bir yumru oturdu ama o yumru bir cam vazo gibi tek bir atışta paramparça olup boğazımı delik deşik etti. Yutkunum, sahi Ahsen, Ailen nasıl biri. Gerçekten onları tanıyacak kadar gördüm mü?

 

Benden bir cevap bekliyordu, ama o cevap benden çok uzaklardaydı..

5 yaşında ki kız çocuğunun çığlıkları yankılandı kulaklarımda..

 

"Baba, yapmaaa. Özür dilerim birdaha fotoğraf makinene dokunmicam"

 

"Babaaa! Vurma Baba!"

 

Gecenin sessizliğinde bir kız çocuğunun acı çığlıkları..

 

"BEN BİR DAHA SANA ELLEMEK YOK DEMEDİM Mİ!"

 

Daha çok vuruyordu, her vurduğunda bir iz kapanmadan yenisi ekleniyordu...

 

Beynimde o küçük kız çocuğunun yardım çığlıkları yankılandığında, tek bir pişmanlığım vardı. Keşke o sözü söylemeseydim..

 

"Senden nefret ediyorum" hıçkırıklar içinde ağlıyordum "Sen sıkıldığında dövebileceğin oyuncağın değilim ben!"

Bir tokat inmişti küçücük bedenime.. o tokadın etkisiyle bayılıp uyumuştum o soğuk, sigara izmariti kokulu oda da..

 

Ellerimi kulaklarıma kapattığımda zihnimde ki seslerin susmasını istiyordum. Başıma feci bir ağrı girdiğinde Yavuz telaşla yerinden kalktı..

"Ahsen! İyi misin?".

 

Ne zamandan beri tutuğumu bilmediğim nefesimi boğulduğumu sanıp dışa verdim..

Etrafa baktığımda sağlıkçının hemen bizim masaya geldiğini yarım yamalak bulanık bir hâlde gördüm.

Ateşime bakan kadının elleri o kadar sıcaktı ki bir an yandığımı hissettim. "Buz gibi, ateşi yok ama sıcaklığa ihtiyacı var. Revire gitmemiz lazım burda olmaz". Demesiyle, Kendimi bir anda Yavuzun güçlü kaslı kollarının arasında buldum..

 

Kendimi ona daha çok bastırarak göğsüne doğru yattım, o güzel demir ve gül kokusunun bedenime yarattığı etki içimin kıpır kıpır olmasına neden olmuştu.

Yavuz'un kulağima eğilip "Rahat dur!" demesiyle kıkırdayıp daha çok sokuldum..

 

Kokusu insanı derinden rahatlatıcak cinsteydi, bir an aydınlık bir yere girmemizle boşluğa düşmem bir oldu. Beni yatırıp geri çekilmişti oysa ben o kollarda çok mutluydum.

Yüzüne melul melul baktığımda hemşirenin, tansiyon âleti getirip koluma takmak istediğinde, gözlerine şaşkın bir bakış yakaladım. Kaşları çatık bir şekilde elini anlıma koymasıyla sanki yakıcı bir şeymişim gibi çekmesi bir oldu. Sandalyede Yavuz'a doğru döndüğünde,

"Galiba buzlu bir duş alması gerekiyor. Alev gibi yanıyor". Demesiyle, Yavuzun şaşkın ve ima dolu bakışları arasında kocaman sırıtıp bana bakmasıyla yerimde küçülüp kızarmıştım...

 

•••

 

Banu Altınsoy

 

"Adi adam! Şeref yoksunu, Yavşak! Put peres evlâd. Şurdan bi çıkayım ananın şeyini sana nasıl tersten gö-" diyordum ki kapının bir hızla açılıp kapanması bir oldu. Bide adı adam kapıyı kitliyor!

 

Lambayı kapattığında gözlerimi irice açtım. Ne yapıyor lan bu!

 

"Ne yaptiğini sanıyorsun lan sen!"

Diye cırladığımda nefesimi boynumda hissetmem ile ürperdim.

 

"Ne o, Âsi kara, beni gördüğüne sevinmedin mi?"

 

"Seni gördüğüme sevinmek mi? Amına koyim seni görmüyorum be!"

 

Ani çıkışım odanın içinde kahkahasıyla yankılanıp kulağıma bir melodi gibi çarptı..

 

Arkama geçtiğini hissettiğimde "Sapik herifler gibi etrafımda volta atmayı kes! Şurdan bir çıkayım seni elaleme rezil edicem!" o an saçlarımda ellerini gezdirdiğinde ürperdim ellerim kelepçeli olmaaydı o görülmeye değer yakışıklılıkta ukala suratını kanlar içinde bırakmayı arzuluyordum.

 

"Saçlarında gece gibi kara, Âsi Kara'm" boynuma doğru üflemesiyle içim gıdıklanmıştı..

"Beni görmek mi istiyorsun, Banu" dediğinde afalladım.

Onu görmek istiyormuyum? Hayır. Sıçılası suratlı bok çuvalı!

"Senin neyini görmek isti-" diyordum ki dudaklarım kapanan dudaklarla gözlerimi irice açtım. Dudakları o kadar yumuşak hareket ediyordu ki hiç acelesi yokmuş gibiydi. Geri çekildiğinde "Ozaman hissedeceksin".

Demesiyle tekrar dudaklarımı rehin alıcaktı ki çoktan çözdüğüm kelepçelerle suratına bir yumruk geçirdim, ilk önce affalladı. Odanın en kuytu köşesine geçtiğimde, kedinin fareyle oynadığı gibi köşe kapmaca oynuyorduk.

 

"Pisliğin tekisin!" dememle alaycı gülümsemesi tekrar kulaklarıma doldu..

 

Çok yakından gelmişti bu ses çok yakınımdan bu karanlığın içinde sim siyah, kap kara gözlerim, ela gözleriyle kesişti. Beni köşeye sıkıştırıp kollarını -geçemezsin izin yok- der gibi iki yana açıp beni süzüyordu.

 

"Banu" dedi sadece, ismimi ne güzelde tonluyordu oysa.. İçinde ki öpme arzusuna yenik düştüğümde bu sefer ben onun dudaklarına kapandığımda, çarpık bir şekilde güldüğünü hissettim, çok geçmeden artık ben onu öpmüyordum. Artık biz öpüşüyorduk ne yumuşak ne sert..

Dalından bir değişte kopacak yaprak gibi. Kalçalarımdan kavrayıp masaya oturttuğunda ellerimi boynuna getirip vücudunun her yerini keşfe çıkmıştım.

Kesik kesik dudaklarımızdan çıkan iniltiler, yarasanın çıkardığı sesler gibi. Bomboş oda da yankılanıyordu. Ellerim gömleğini kaldırıp yukarı doğru sıyırdığımda baklavaları gözlerime -şenlik başlasın- dercesine deli gibi geziniyordu.

Adamı resmen tahrik ederken bir anda dudakları boynumda gezinmeye başladığında ellerim vücudunun karın bölgelerinde geziniyor onu kendime daha çok bastırıp hissetmek istiyordum..

 

Elleri bluzumu kaldırdığında, arzularım arzularına karışmış bir şehvetle karşı karşıyaydık. Elleri südyenimin kopçakarini tek hamlede çıkardığında, istemsizce kıkırsadım. Üzerime kapanıp boynumu emmeye başladığında ellerim saçlarında gezindi.. karanlık bir sorgu odasında sevişiyorduk..

 

Kafası aşşağılara doğru ineceğinde bir anda sorgu odasında ki ışıklar açıldığında, Kafasını kaldırıp -sikerler- diyerek kısa bir küfür savurdu. O sırada karşımızda ki cam odadan bir ses yükseldi içeriye "Komserim, devam edin. Bundan sonrasını zevkle izliyeceğiz". Ermişin bakışları şaşkınlığın yerini silip kızgınlık aldığında bana -üstünü giy- der gibi işaret yaptığında südyenimin kopçakarini geçirip bluzumu üzerime geçirmekle meşguldüm.

 

Ermiş arkamızda kalan cam odaya baktığında siniri suratından okunuyordu, ağzından tek bir isim çıktı "Ersin!!".

 

Kızarmıştım...

 

•••

 

İlahi Bakış açısı

 

Yazarın Dilinden

 

Her hayat çürümeye mâhkum kılınmış, masum insanları hedef alır. Hedefte olan kimdi? Kimlerdi asla bilinemez..

Bilinmezliğe giden bu yolda, Ahsen'in hayatı tamamen bir gecede değişir. Bundan dolayı hayatın'ın bir partide çıkan katliam yüzünden değiştiğini sanıyordu. Oysa olaylar daha derinlerde geçmişinde yattığının farkında bile değildi.

Neden farkında olsun ki? Geçmişi kavgalarla geçmiş bir kız çocuğu neden geçmişinin peşine takılıp geleceğini mâhfetmek istesin, o istemese bile birileri onunla çok güzel oyun oynuyordu.. Ahsen bunun farkında bile değil..

 

Saf değildi, salak hiç değildi neden farkında değildi bazı şeylerin? Neden geri planda durup bas bas bağırmıyor "Ben suçsuzum, neden beni suçluyorsunuz" diye?

Biliyormuydu, kim olduğunu ne olduğunu, neler olucağını. Biliyormuydu? Asla.

Neden bazı şeyleri anlatmak yerine içine attı? Yavuz haklı değilmiydi "Gerçeklerin önüne, sahteleri koyuyorsun" derken. Haksızmıydı? Asla.

Geçen yıl, cinayete tanık olduğunda neden söylemedi bıçağın üzerinde ki kılıfta 01017 yazdığını? Neden kılıfı çıkarıp sakladı? Bilinmezliklerin içinde sürüklenen bir kızın yap bozunu yapmak herkes için imkansizdır.

Ama Yavuz onun parçaları ne kadar küçük olursa olsun, yapmaya yemin etmiş gibi çabalıyordu.

 

Banu'nun olayı neydi burda?

Sırf Altınsoylardan olduğu içinmiydi? Âsi, sinirli, patavatsız...

Kuralsız, dik başlı.. bunlar onu katil yaparmıydı, belki.

Ama katil olabilecek potansiyel onda varmıydı? Asla.

Sorgu odasında korkudan elektirik çarpmışcasına titreyen bir kız katil olabilirmiydi, belki.

Ya cinayeti gördü, korkuyor.

Ya cinayeti işledi, korkuyor.

Ya da gerçekten hiç bir bilgisi yok kendine suç atılmasından korkuyor. İhtimaller tükenmezdi ama kanıtlar onları silip atardı.

Ellerinde hiç bir kanıt yoktu, sadece bir fotoğraf, kanlı bir fotoğraf... Neden kan? Neden kan?

Katilin parmağında oynattığı kuklalarmıydı bunlar?

 

Peki ya , Baran ve Arhan neden o geceden sonra hiç birşey olmamış gibi arkadaşlarını yarı yolda bıraktı? Polis onları suçluyor diye mi? Evet... Bir cinayet sadece aralarından bir okul arkadaşının canını almakla kalmadı, yıllardır iç içe oldukları iki güzel çocuğuda aldı onlardan..

 

Katilin amacı neydi? Bunların sebebi ne? Neden bunları yapıyor.. Asıl hedef kim, bilinmiyor...

 

03 Ocak 2018

Ermiş Kuzgun

 

"Seni düşünmek güzel şey,

ümitli şey,

Dünyanın en güzel sesinden

En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...

 

Fakat artık ümit yetmiyor bana,

Ben artık şarkı dinlemek değil,

Şarkı söylemek istiyorum".

 

Ben artık onu dinlemek değil, anlamak istiyorum.

 

Dudaklarımdan dökülen sözler kafamı dün geceden beri bulanıklaştırdı. O gece, o kadar yakındık ki... Yutkundum..

Âsi duruşunun, kara gözleriyle mühürlenmiş bir zümrüt gibiydi..

Elimdeki dosyaları incelemem gerekirken, aklım hâlâ Banu'daydı dün olanlardan utanıp apar topar karakolu terk etmiş, yetkezmiş gibi birde tokat yemiştim.

 

Dün olanları hatırlayınca dişlerimi sıkıp karşımdaki alayla gülen adama çevirdim balışlarımı, valla kardeşim falan demiyorum ama öldüresim geliyor.

Ortama Yavuz giriş yapınca dertli bir şekilde sandalyeyi çekip oturdu.. Onunda aklını birşeylerin kurcaladığı belliydi.

 

"Komserim, kızmazsanız birşey sorucam". Ersinin sesini duymakla Yavuzdan çektiğim bakışlarımı, öfkeyle Ersinin sikilesi suratına çevirdim. Ama o bana değil Yavuz'a imalı birşekilde bakınca bir an afalladım, hayır hayır hayır. Sakın dün olanlar hakkında konuşacak olmasın.

Yavuz dertli bir şekilde nefesini dışarı verip sandalyede arkasına yaslandı, gözleri konuş dercesine Ersinin üzerinde geziniyordu.

 

O ara imalı bir sırıtışla bana bakıp tekrardan Yavuz'a döndürdü bakışlarını;

"Komserim, şüphelilerle yakınlaşmak" -yutkundum, gerçekten söylicekmiydi??!- "Daha fazla yakınlaşmak, meslek hayatımızı ne gibi tehlikeye atar?". Sorusu karşısında kaşlarımı çattım. Neyi ima ettiğini çok iyi biliyordum ama bilmek istemiyordum, o sırada Yavuz'un alaycı gülümsemesiyle bana baktığını gördüm. Kaşlarım çatık bir şekilde bende ona bakmaya başladığımda, göz kırpıp -ne iş- der gibi bakıyordu.

Ananin işini yapıyorum, Karayel!!

 

"Eh, biriyle mi yakınlaştın. Ersin Kuzgun". O soyadı götüne sokucaktım ben de ağzına sıçiyim sorucağın sorunun, Yavuz!

 

Ersin tekrardan bana bakıp Yavuz'a döndü "Ben değil ama çok güzel sahnelere şait oldum, Başkan". -dudaklarını büzüp- "Ama zevkimi yarıda bıraktılar". Demesiyle dişlerimi sıkıp, ani sinirle yükseldim. "YETER! lan dünden beri sikerim amına koyim!konuşcak başka konun mu yok, sikik herif". Dememle Yavuzun şaşkın bakışları, Ersinin eğlencesine eğlence katmıştı. Bana kafasını iki yana sallayarak baktığında ne olduğunu anlamadım "Sen neden yükseldin hemen, kardeşim. Sanki senden bahsettim, isim bile vermedim yoksa s-".

"KES SESİNİ!" dememle dosyayı elime alıp hızla oradan ayrıldım.

 

Dünden beri beynimi sikmemiş gibi birde, yayıyordu konuyu.

Hızla sorguya alacağım şüphelinin odasına girip kapıyı sertçe kapattım, amına koyim ben böyle işi sikiyim.

 

Sandalyeyi çekip oturduğumda karşımda ki kişi bocalamama sebep oldu, yanlış gelmiştim dimi? Kesin yanlış geldim.

 

"Şevval?"

"Ermiş?"

 

03 Ocak 2018

Yavuz Karayel

 

"Onları gerçekten o halde mi yakaladın!" gülmekten karnıma sancılar girdiğinde, Ersin hâlâ anlatmaya doyamamıştı.

 

Demek bundan sinirlendim he, Kuzgun. Ayıpsın be insan kardeşine bunu yapar mı.

Ersin'in sessizliğiyle bende sessizliğe gömülmek istedim.

Ama zihinmde tek bir ses, tek bir görüntü duruyordu.

 

"Hayır ben buna giremm, çok soğuk. Sende gelsene, sıcak olur".

 

Dişlerimi dudaklarıma geçirip ıssırdım, küçücüktü ama aklı nelere çalışıyordu.

İçli bir iç çektiğimde Ersin birşey sormak istiyor ama çekiniyormuşcasına bana bakıyordu.

"Ne oldu, neden bakıyorsun?" dememle bir imalı gülümseme de onda oldu. Hadi ama!

"Komserim" dudaklarını birbirine bastırıp, gülmemek için kendini zor tutuyordu, bunalr benim başıma sayıyla mı geldi amına koyim. "Ne?" dememle

"Ahsen Hanımla, aranızda birşey var galiba. Benden saklamanıza gerek yok, bu şakalarım Abim için geçerli". Demesiyle affalladım.

"Ahsenle aramda birşey olmak"

"Ahsen ve ben"

"Ben ve Ahsen"

 

Gözlerimi kapatıp dün olanları hatırlamaya çalıştım.

 

"Aramızda birşey yok!" demiştim.

Buna ben bile inanmıyorken..

 

02 Ocak 2018

 

Ahsen Karabağ

 

Bir adam gelir, değiştirir seni..

Bildiğin o hep kararlı şeklini..

Evet bir adam geliyor hayatına, çoktan beri hayatında olan bir adam.. bir anda seni kendine bağlayıp değiştiriyor.

 

Evet Yavuz yakışıklıydı, fazlasıyla yakışıklıydı..

Ama aramızda neredeyse 5 yaş vardı o polis ve ben daha okuyordum..

Ama bunlar benim sevmeme engel değildi.. yüzünü izliyordum sadece hemşire tuzlu ayran yapmak için gittiğimde odada ikimiz kalmıştık, yanımdaki sandalyeye oturmuş, o da beni izliyordu. Yeşilleri, siyah gördüğü mavilerimdeydi. O ara hiç beklemediğim bir soru sordu. Affallamıştım.

"Neden gözlerini saklıyorsun?"

Yutkunamadım. Farketmişmiydi? Ama nasıl.

"Saklamıyorum ki, Bakk sana bakıyorum" yüzüme saf bir gülümseme takınıp yüzüne daha çok yaklaştım. İfadesini hiç bozmadan hâlâ beni izliyordu.

yüzümde ne aradığını bilmiyorum ama birşeyler aradığı çok net belliydi. "Sadece benimle baş başa kaldığında lenslerini çıkart" dediğinde yüzümün kızardığını hissettim. Şuan kıpkırmızıydım belkide o da üzerime daha çok yaklaştığında burunlarımız yine birbirine değiyordu, gözleri dudaklarıma kaydığında yutkundu. Elini kaldırıp önüme gelen bir tutam saçı, parmağında çevirip kulağımın arkasına götürdüğünde "Benimle baş başayken dalgalı saçlarını.... Ben görsem, Ahsen. Sadece bana özel olsa... Sadece b-" diyecekken kapı bir anda açıldığında kendine gelip yutkundu..

Ne diyecekti acaba hemşirenin tuzlu ayrani elime vermesiyle ellerim titriyordu, Yavuz bunu fark etmiş olacak ki bardağı elimden alıp ağzıma dayadı. İçmeye başladığımda gözlerim hâlâ gözlerindeydi ne oldu bilmiyorum ama ayranın tadı bile baldan güzel geldi.. ayranı bitirmemle bardağı masaya bırakıp hemşireye döndü.

"Buzlu bir duş alması gerekiyor, komserim. Başka türlü kendisine gelemez". Hemşirenin söyledikleri ile Yavuzun bakışları bana döndü ama ben ona bakmıyordum şuan çok sıcaktı.. herşey çok sıcaktı...

 

***

 

Yavuzun arabasındaydım, nereye gittiğimiz hakkında en ufak bilgim bile yoktu ama onun kafasında çok şeyler döndüğüne eminim.

Şuan ne düşünüyordu mesela?

Benim bakışlarım hâlâ onun üzerindeyken dertli nefesini dışarı verdi, dudaklarını dakikalar sonra araladı "Bana öyle bakma, dikkatimi dağıtıyorsun". Demesiyle bir saniyeliğine affaladım önüme dönüp yolu izliyordum. Ama gözümün önünden gözleri gitmiyordu.. nasıl gidebilirdi ki o orman yeşili gözlerinin arasındaki bebeksi yeşil.. çok seviyordum ordaki halkayı saatlerce o halkayı izliyebilirdim. Hatta oraya gömsünler beni derdim..

 

Dakikalar saatleri kovalarken biz hiç konuşmadık anında araba bir evim önünde durduğunda şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Kendi evine mi getirmişti beni?

 

"Ben bizim eve gideriz s-" lafımı kesti

"Burası da senin evin!" demesiyle arabadan indip kapımı açtı ben hâlâ şok içersindeydim "Burası da senin evin" ne demek???

 

Benim inmiyeceğimi anladığında tek koluyla belimden tutup göğsüne çektiğinde anlım kirli sakallarına değiyordu bu nedense hoşuma gittiğinde kıkırdadım. Arabanın kapısını kapattığında diğer elide belimi kavradı.

 

Bahçe kapısından içeri girdiğimizde büyük taş yoldan ilerliyordu. Gözlerim şaşkınlıkla etrafta gezindiğinde, Acun'un bir lafı var bilirmisiniz "HAY MAŞALLAHH"

 

Evin kapı ziline bastığında anında bir hizmetçi açtı, gözleri şaşkınlıkla açıldığında kekeleyen sesiyle "Hoş geldiniz, Yavuz Bey". Demesiyle kucağındaki bana bakıyordu.

 

Yavuzun içeriye girmesiyle gözlerim sarayın içinde fıldır fıldır geziniyordu, VALLA SARAY AMK şaşkınlığın 5 kat daha büyüdüğünde evim kadar salonun içinde yürüyüp beni koltuğa oturttu "Uslu dur" demesine göz devirip evi incelemeye başladım.

Yavuz arkasını dönüp hizmetçiye doğru gittiğinde arkasından bakıyordum. Kadına birşeyler söyleyip, yanıma geldiğinde, hizmetçide üst kata çıkmıştı.

Hemen yanıma oturduğunda kolunu omzuma atıp beni izliyordu.. kalp atışlarım giderek hızlandığında yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. Oturur pozisyonda olsa bile boyu çok uzundu.. kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda yüzüme doğru eğilip yine izlemeye başladi beni, neden izlediğini anlamıyordum. Bende ne bulduğunu da anlamıyordum.

Kalp atışlarım yakınlığından dolayı patlayacak bomba gibi atmaya başladığında dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oldu. Ne yani duyuyormuydu kalbimin sesini.

Yüzümü biraz daha ona yaklaştırdığımda burnum sakallarına değiyordu kıkırdadım , demir ve gül kokusunun karışımı olan mükemmel kokusu beni yatıştırıyordu.

Gözleri gözlerimden ayrıldığında olduğu yerde biraz kıpırdanıp benim hizamda yüzünü yüzüme yaklaştırdı , kalbim artık patlama noktasına gelmişti. Şimdi değilse birdaha hiçti.. Gözleri, gözlerimden ayrılıp yine dudaklarıma kaydığında arsızca oyalanmaya başladı.

Bende artık onun kalbinin sesini duyabiliyordum. Benimkinin yaninda hiçti ama atıyormu atıyordu... Bu kaçıncı yakınlaşma saymadım ama artık son olmasını istemiyordum. Tam dudaklarına doğru eğilecektim ki "Banyo hazır efendim". Diyen kadın sesiyle kendini benden uzaklaştırıp ayağa kalktı hemen peşinden beni de kucakladığında bu sefer ağlamak istiyordum. Neden nedenn!!!

 

Tam göğsünün orda olduğum için kalbi bana çok yakındı.. ama normal attığını duyunca yüzümü hüzün kapladi nasil duygularını bu kadar ruhsuzca ifade edebiliyordu? Nasıl bir anda hiç birşey olmamış gibi normal davranıyordu.

Üst kata doğru ciktiğimizda bir odayi açıp girdi. Beni yere biraktiğinda komidinin oraya yürüyüp çekmeceden birşey çıkardı. Tekrar yanima geldiğinde kapıyı 2 kez kitlediğini duydum. Gördüm. Kalbim patladı.

İri gözlerle ona baktiğimda, "Rahat istiyorum" soğuk çikan sesiyle anahtari masanin üzeirne birakip elimi tuttu. Beni peşinden bir odaya daha sürüklediğinde buranin banyo olduğunu gördüm.

Oha be! Banyo odam kadar!

Jakuzi ve Duşa kabin vardı.

Jakuzinin içinde buzlarla dolu köpüklenmiş suyu görünce durdum.

"Sen.. ben duş alırken.. dışarıda mı.. olucaksın.." sorum o kadar açıktı ki.. ne demesini istiyordum bilmiyordum.

 

Kal diyemem, adamı zorla yanımda tutmuş gibi olurdum.

Git diyemem, onunla bir kerecik olsun yanlız kalmak istiyordum.

 

İlk önce yutkundu sonra gözleri tekrar dudaklarıma kaydı bana biraz daha yaklaştığında elini kaldırıp saçlarımda usulca gezdirdi.. bu hareketi rahatlamama sebep olmuştu.. bir yandan da o kadar canımı yakıyordu ki, kimse saçımı bir kerecik olsa bile okşamamıştı.

 

"Kalmamı mı istiyorsun?"

Sorusuyla alt dudağimi dişledim.

Başımı ayak ucuma eğdiğimde, dizlerini kırıp boyumla eşitledi. Artık eşittik..

Eli çenemi nazikçe kavrayıp gözlerine kenetledi beni. O an bir parlama oldu gözünde.. gözü en sevdiğim rengini alınca istemsizce büyülenmiştim.. o bebeksi yeşillik.. Antep fıstığı... İçim gidercesine nefesimi verdiğimde alt dudağı yana doğru kıvrıldı.

 

Yüzüme daha çok yaklaştığında gözleri dudaklarıma kaydı öylece izledi dudaklarimi sanki kendisi ile bir savaş içersindeydi..

Bende bakışlarımı dudaklarına çevirdiğimde ellerimi boynuna doladım, bu hareketim onu affallatmaya yetmişti. Ama hoşuna gittiğini belli eden bir gülümseme vardı suratında. Jakuziye doğru baktığımda, "Gakiba duş alsam iyi olucak, yoksa havale geçiricem".

Dememle benden uzaklaştı.

Kırgın gözlerle ona baktığımda o çoktan banyodan çıkmış odaya girmişti. Ne yani? Gelmicekmiydi.

 

Üstümdekilerden kurtulup iç çamaşırlarımla jakuzinin içine girmeye hazırlanıyordum ki bir çift el beni belimden kavradı..

Yüzü boynumun altında olunca, kirli sakallarını yüzüme sürtüyordu. "Hadi gir" demesiyle suyu kontrol ettim. Elimi sokmamla çekmem bir olmuştu, "AMA BU BUZ GİBİ" dediğimde o da suya bakıp elini sanki normal birşeye bakıyormuş gibi içinde gezdirdi. Yüzümü ona çevirdiğimde burnu burnuma beğiyordu. Ürperdim. Onun yutkunmasıyla kaşları çatıldı. Beni kendinden uzaklaştırıp "Su normal" dediğinde tiz bir kahkaha attım "Ya evet! Bende her gün jakuzimde buzlu suyla duş alsam. Normal derim zaten!" dememle yine gülümsedi. Beni belimden tutup suya attığında çığlık attım.

"Dondummm be adam, az insaf!" dememle büyük bir kahkaha ondan geldi, kurban olduğum ne kadar güzel gülüyor.

Gülüşünü izlerken ısındığımı farketmemle "Hayır ben buna giremem, çok soğuk. Sende gelsene, sıcak olur". Dedim.

Gülüşü dudaklarında asılı kaldığında yutkundu. Gözleri gözlerime tekrar baktiğinda bu sefer firsati yakalamam gerekiyordu. Gömleğinin yakalarindan tutup kendime doğru çektiğimde elleri bacaklarımın iki yanındaydı.

Yüzü yüzüme o kadar yakindi ki, sanki üzerime eğilen oymuş gibi duruyordu.

Kalbim bu sessizliğin içinde yankılanırken Yavuz beklemediğim bir şekilde beni belimden tutup beni kendine çektiğinde göğsü göğsüme değiyordu. Düsmemek için bacaklarimi beline bağladiğimda elleri nereyi tutacağini bilemez birşekilde belimde geziniyordu ellimi kaldirip elini tutuğumda gözleri gözlerimdeydi.

 

Yüzüne daha çok yaklaştiğimda anlımı, anlına dayadım. Burunlarımı birbirine değerken ellerimi boynuna doladiğimds beni duvara doğru yaslayıp dudakları dudaklarıma kapanıp öpmeye başladı.. ilk afalladım. Sonra çarpık bir sırıtmayla.bende onu öpmeye başladığımda.. vucudumuzda anlık bir elektiriklenme oluştu. Hava mı çok sıcaktı yoksa dokunuşlarimi bilmiyordum... Alt dudağina dişlerimi geçirdiğimde, tıslarcasına bir ses çıkardı bu sefer yumuşak ama anlamlı bir şekilde ben öpmeye başladığımda sanki bu işte çok profesyonelmiş gibi dudaklarını dudaklarıma haps etti nefes nefese kalmamla inledim.. bu hoşuna gidiyor olsa gerek belimdeki elleri yavaş yavaş kalçalarıma kaydığında kendini jakuzinin içine attı, dudaklarıma küçük bir öpücük daha bıraktığında "Bakalım suyun dengeleriyle nasıl oynuyorsun" dediğinde gülümsedim ellerimle onun yüzünü kavrayıp dudaklarını dudaklarıma bastırdığımda bu sefer çok sert öpüyordu.. ardarda inlemelerim nefes nefese kalmama neden olurken, gömleğinin düğmelerini çözmeye başladığımda elleri belimde sanki keşfe çıkmıştı.. tamamen açtığım gömleğiyle gözlerim irice açıldı.. HAY MAŞALLAAAHHH alt dudağimi dişlediğimde bana öyle bir bakiyordu ki ...

Ellerimi karın kaslarında gezdirdiğimde içerisi daha sıcak olmaya başlamıştı. Yavuz beni tek hamleyle belimden tutup Jakuziden dışarı çıkardığında affalladım. Ne olmuştu birden..

 

Elindeki havluyu bedenime sardıktan sonra beni kucaklayip banyodan çıkardı, banyodan çıktıktan sonra kendimi bir anda yatağın içine firlatildiğimi hissettim. Sert bir düşüş değildi ama kemiklerim acımıştı dudaklarımdan "ah.." sesi firar ettiğinde odayi doldurmuştu..

Üzerime doğru geldiğinde eliyle tekrar belimi tutup beni ileriye ittirdi başım yastığa deydiğinde buram buram demir ve gül kokusu mayışmamı sağlıyordu.

Yavuz bir anda beni affallatacak bir hareket yaptiğinda gözlerimi irice açtım battaniyeyi üzerime örttüğünde yanima yatip kendi üzerini de örttü kafasını boynuma doğru gömdüğünde "Uyumak istiyorum" dedi sadece.

Bir an yerimde huysuzca kipirdandiğimda kafasini kaldirip anlamadiğim bir şekilde bana bakıyordu. "Hasta olucam eve gitsem ben" dediğimde hâlâ ayni şekilde bana bakıyordu kaşlari hafif çatildiğinda yerinden kalkip dolabina doğru ilerledi. Ne yaptiğini anlamadiğimdan, yatağa bir şort ve Uzun tişört çikardiğinda anlamsız gözlerle ona bakiyordum pantolonunu çikardiğinda yenisini giymişti. Üzerine başka siyah bir gömlek geçirdiğinde masanin üzerine biraktiği abahtari alip kapinin kilidini açtı.

"Onlari giy, aşağida olucam. Eve bırakırım seni, işlerim var". Demesiyle duraksadim.. ama uyku...

 

Odadan ciktiğinda kapiyi sertce kapatmişti neye kizdi ki şimdi?

Yatakta kipirdanip biraktiği üst ve şortu giydim. Buram buram Yavuz kokuyordu.. istemsizce siritip aşaği ineceğimde saçlarima baktım dalgalari yerli yerindeydi. Düzlüğü bozulmuştu bir tek siyahın altında ki gece mavisi gözlerim saklaniyordu..

Çillerim bile belli olmuştu..

Bileğimdeki tokayla hızlıca saçimi toplayip merdivenlerden aşaği indiğimde saolunda Yavuz'u düşünceli ve çatik kaşlarla oturduğunu gördüm. Onu izlerken kapinin çalmasiyla hizmetçi kapiyi açti. İçeriye geçen gün gördüğüm adam girdiğinde "Başkan" diye seslendi. Yavuz başini kaldirip baktiğinda ayağa kalkip yanina ilerledi "Bi gelişme mi var" demesiyle karşisindaki esmer adam maalesef der gibi başini salladı. "Ahsen Karabağın evinden çıkan kan izi, Annesi Aslı Karabağ'a ait. Evinden bulduğumuz fotoğraftaki cinayette, Annesinin ta kendisi" demesiyle nefesimi tutum. Nefes alamadım. O sirad bilincimin kapanmasiyla kendimi merdivenlerden aşaği yuvarlanirken bulduğumda Yavuzun tekrardan "AHSEN!" diye seslenen haykırışını duydum..

 

***

 

Olaylar birbiri ile bağlantili sadece Yavuzun orda ayrinti yok lütfen kariştirmayin😔🙏🏻

Loading...
0%