@ruhlarinyazicisi
|
2 Ocak 2018 Ahsen Karabağ
Beyazların içinde kan lekeleri felaketlerin bitmeyişi can sıkıcıydı.
Şehirimize korku salan bir katliamın 2.gününe çıkabilmiştim. O gece ki olanlar aklımdan bir saniye bile olsun çıkmıyordu. 3..2..1.. Tak tek atış, isabet..
0'ın yerini alan o silah, bizim okulumuzdaki sözde en gözde öğrenci olan Sarp Bolatan'ın cansız bedeni kendi evinden kanına boğularak çıkarıldığı haberleri gün geçtikçe diğer şehirlerede yayılmaya başlanmıştı..
Akşam haberleri..
Ünlü iş adamlarından Kenan Bolatan'ın oğlu, Sarp Bolatan yıl başı gecesi kendi evinde kalbinden tek kurşunla vurularak, 36 ayrı yerinde bıçak izleriyle dolu cansız bedeni kanlar içinde odasında yerde boğularak öldürüldü.
Kalbinden vuran kurşunun onu ölürmemesi... 36 ayrı yerinden bıçak darbesi alarak, kendi kanında boğularak can vermesi ve bu sadece bir kaç saniye içinde oluyordu... Göz açıp kapayana kadar bir kaç saniye...
Yavuz Karayel'in iddiası beynimde soru işaretleri yaratıyordu..
Geçen yıl yılbaşında sorgu odasına alındığımda, kendi çektiğim fotoğrafın kanlar içinde önüme konulması..
Bu yıl, yılbaşında sorgu odasına alındığımda, geçen yıl kaybettiğim fotoğraf makinem ile Sarp Bolatan'ın cansız bedeninin çekilip mantar panosuna asılması.. ve o da kan içinde..
01017 geçen yıl' ki olay yerinde ki bıçağın üzerinde yazan bu sayı..
01018 bu yıl' ki olay yerinde ki bıçağın üzerinde yazan bu sayılar..
Elimde ki dosyaları masaya fırlatarak dönen sandalyede dönmeye başladım, başım o kadar çok ağrıyordu ki, 2gündür neredeyse 1 gram uyku gözüme girmemişti. Bunlarda yetmezmiş gibi elimde ki bilgilerle bir sonuca varmaya çalışıyordum. Bir yanımda bas bas, Yavuz Karayel'in bana dediği o anlamsız cümleyi sorguluyordu.
“Sen gerçeklerin önüne sahteleri koydukça kimse sana inanmaz, Ahsen. Ben bile”.
Gerçeklerin önüne sahteleri koymak mı? Hangi gerçeklerin önüne sahteleri koyuyormuşum ki...
Aklım o kadar karışıktı ki ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledim sağlam sert bir kahve hem uykumu bastırırdı hemde şu lanet olası baş ağrım geçerdi.. umarım.
Ailem yurt dışında oldukları için bu olaylardan haberleri yoktu, olsalar bile Yavuz'un bana dediklerinden olmaması gerekiyordu...
Kahve makinasını ayarladıktan sonra bardağımı, buz küplerimi tezgahın üzerine bırakıp beklemeye başladım.
“Belkide montajların içinde şantajlar vardır. Belki herşey tesadüften ibaretken gerçeğe dönmüştür. Belki de katiller aynı katildir?”.
Yavuz'a söylediklerimde henfikirdim ama bunlarda da sahtelikler vardı.. evet dediği gibi gerçeklerin önüne sahtelerini koymuştum..
Montajların içinde şantajlar vardı ama hiç birşey tesadüf eseri değildi, o katil her kim ise benim peşimdeydi. Tesadüf olsaydı o gece orada bir iz bırakmazdı.. hatta iki iz.. hiç birşey tesadüf değildi herşey iple dizilmiş gibi katilin planı tıkırında işliyordu, önce benim oraya geleceğimi düşündü.. bir adamı öldürüp yanına bıçağını bıraktı 01017. Benim farklı birşeyler çekeceğimi, adrenalin merak tutkunu olduğumu bildiğini varsayıyordum, çünkü orda benden başka birisi olsa direkt polisi, ambulans'ı arardı. Ama o öyle yapmadi ilk benden bir kalıntı kalmasını istedi. Bir fotoğraf ondan sonra bıçağı bulacağımı, elime alacağımı tahmin ederek tam o anı hesaplayıp polisi aradı..
Katilimiz, bildiğimiz sıradan katillerden değildi belki de.. çok zekiydi öncesini ve sonrasında neler olucağını hesaplıyor ve o kişi ona göre adımlarını atıyordu. Sanki onun bir oyuncağıymışız gibi.. montajıydık belki de?
Yılbaşı gecesi, benim fotoğraf makinemi oradan hangi ara aldı nasıl aldı... O cinayeti çekti ve benim üzerime okları saldı, o bıçak ise bir uyarıydı.. peşindeyim bırakmıyorum.
Uykusuzluğumun sebebi olan o katil... Kahve makinesinden yavaşça bardağa kahveyi akıtırken mutfağı bir siren sesi kapladı. Polis sireni
Neler olduğunu anlayamadan elimdekileri tezgaha koyup odama koştum, telefonumu bir hızla kapıp kapıya doğru ilerlerleyip kendimi dışarı atmıştım ki karşımda ki; Olay yeri inceleme, Avukat, sivil polisleri görmemle gözlerimin feleği şaştı. Tam karşımda ise o bilindik surat duruyordu. Saçı başı birbirine dağılmış kumral tenine yakışan tonda orman yeşili gözlerinin yerini, öfke ve kırgınlığa bırakan birisi.... Yavuz Karayel
“Ne işiniz var benim evimde, nerden buldunuz evimi. Yavuz ne oluyor?”. Dememle, Yavuz dudaklarını araladı. “Hakkında ihbar var evini incelemek zorundayız. Zorluk çıkartma, izin kağıdımız var”. Demesiyle O an dünyam karardı, tersine döndü.. dünya mı dönüyordu yoksa ben gerçekten bayılmışmıydım çözememiştim. Ama heryerim karanlık olduğunu ve tek bir sesin aynı endişe ile ismimi haykırdığını işittim. “AHSEN!”.
01/01/2018 Banu Altınsoy
Hayatınızda hiç kendinizi kaybedecek kadar titrediğiniz, korkudan yürüyemediğiniz, mantıklı düşünme algınızı kaybettiğiniz oldu mu?
Bir sorgu odasında tirtir titriyordum. Neden buradaydık, neden bizi sorguya alıyorlardı.. Bunların cevabını çok iyi bildiğim halde, beynimin diğer tarafı tamamen kapalıydı. Bütün düşünme algılarını kapatmıştı.
Kapı sesini işitmemle, kafamı kapıya doğru çevirip korku dolu gözlerle içeri giren komsere baktım. Beni sorgulayacak komsere. Esmer, uzun boydu yapılı bir vücuda sahipti isteyince ne güzel çalışıyor ama odak algılarım. Karşımda ki sandalyenin çekilmesiyle irkildim. Öyle bir gıcırtı çıkartmıştı ki sangi sorguya değil idama geliyor gibi hissediyordum, Sorgu odası, oldu İşgence odası.
Elindeki dosyayı yavaşça masaya bırakıp, ellerini ellerime kenetledi
Ben neden bunu bu kadar ciddi süzüyordum..
Korkudandır.
“Anlat bakalım, Banu Altınsoy. Senin gibi bir zengin aile çocuğunun bu gibi zindanda ne işi var”.
Ah, hadi ama bu zindan dediğin yerde çalışıyorsun be adam!
“Beni mi deniyorsu açıkçası anlamış değilim ve farkındamısın bilmem ama, bu zindan dediğin yerde çalışıyorsun”.
Banu, kardeşim biraz kaşınıyorsun adamın cebinde CANiK TP9 var!
Gözlerimi hızlıca açıp kapattığımda anlamaz gözlerle bana bakıyordu, ela gözlü vayyy.
“Bir daha sormiyacam, cevap vermezsen bu geceyi nezaret hane'de geçirmek zorunda kalırsın ona göre, ha ben orada da rahat ederim diyorsan sana birşey söyliyim” iyice suratıma yaklaşıp fısıldadı “Orası buradan da zindan”.
Demesiyle bir kahkaha kopardım ama bu çok uzun sürmedi.
Anır birde Banu! Anır!
“O gece sadece eğlenmek için gittim, yoksa o zenginlerin yerlerine bırak gitmeyi 5km ötesinden geçmem”.
Sende zenginsin Banu, BABA PARASI!!
Bana kaşları çatık bir şekilde baktığında yüzümün en ince ayrıntısına kadar inceliyordu.
Ne var bu kadar inceleyecek canım. bildiğimiz kara göz, kara kaş..
Bende onu incelemeye başladığımda boynunun orda hafif bir kesik olduğunu gördüm, bunu farketmemişti sanırım çünkü kan daha kurumamıştı.
“Sen bir polissin ama benden daha iyi inceleme yaptığın söylenemez, ah! pardon ben hatam. Siz kendinizi değil, cinayet falan inceliyordunuz değil mi? Bi ara bu işleri bırakında boynunuzda ki kesiği incele Allah korusun katilin hedefinde belki de siz de olabilirsiniz”. Dememle
Elini boynuna attığında o sıvının eline geçtiğini gördü, şaşkın gözleri bana döndüğünde, samimi bir gülümsemeyle karşılık verdim.
“Kural 1: Karşında ki Altınsoylardan birisi ise, onu asla hafife alma rütben ne olursa olsun, Kural 2: Altınsoy'ları asla “Nezaret Hane” gibi basit şeyler ile tehdit edebileceğini asla sanma, Yanan sen olursun. Kural 3: Misafir perverliğinizi hiç sevmedim hele ki seni hiç, insan bi kendini tanıtır değil mi?”.
Söylediklerime o kadar çok şaşırmıştı ki, bir an aklından kimin sorguda olduğunu düşündüğünü hissetmiştim.
“Ve kural 4: Altınsoy'lardan birisini sorguya almadan önce iki kere düşün” ayağa kalkıp arkasına geçtim, omzuna dokunul kulağına yaklaştığımda “Kendini sorguda gibi hissedersin” diye fısıldadığımda dış kapıya doğru yürümeye başladım.
Kimse beni tehdit edemez, cürret bile edemezdi.
Kapıdan çıkarken karşıda bayan komser görüp, yanına gittim.
Beni görünce konuşmaya başladım. “Şu sorgu odasını görüyorsun değil mi?” diyerek çıktığım odayı gösterdim.
Kafasını onaylayarak salladı. “Heh işte orda sorguya alacağı kişinin ne denli, kuralsız olduğunu bilmediği için, sorguya girecekken sorguya alındı. Şuan buz kesmiş durumda bi kontrol ederseniz, sevinirim”. Kadının dili tutulmuş gibi şaşkın gözlerle sorgu odasına doğru koşmaya başladı.
Bende keyifle arkalarından sırıttım. Bu iş daha burada bitmedi, Esmer komser.
Çıkışa doğru yürüyerek, Feyzullah abi'nin karakola kadar gelmesini söyledim. Başta endişelenmişti ama olayı anlatıcağımı söyleyerek beklemeye başladım 15dk sonra karakolun önünde Siyah Mercedes ’in durmasıyla yavaş adımlarla oraya ilerledim. Şoför kapısından dışarı çıkarak endişeli adımlarla yanıma gelen Feyzullah abiye gülümseyerek baktım.
“Banu hanım, ne işiniz var sizin karakolda?”. Endişesi bile sesine yansıyordu canım tontişim. “Eğlenceli ve Kanlı bir geceydi, Feyzullah tontişim. Yorgunum eve gidelim, babam'ında bundan haberi olmasın olur mu?”.
Bana şaşkın gözlerle bakakaldığında herkesin bugün buz tutası gelmiş canım!
Söylene söylene arabaya bindiğimde, Feyzullah abide çok geçmeden şoför koltuğunda ki yerini aldı.
Kanlı ve Eğlenceli bir gecemiydi ki Banu, bence sadece kanlı bir geceydi...
2 Ocak 2018 Ahsen Karabağ
Hayatımın kara günleri, sonum olacak gibiydi, nefes almam bile şüpheliydi arttık. Sahi ben yaşıyormuydum, şu iki senedir ben yaşıyormuyum.
Yine bir sorgu odası, yarım yanan bir ışığın altında ellerim kelepçeli bir şekil, Yavuz'un gelmesini bekliyorum.
Evimi aramak için kapıma geldiklerinde anın şokuyla bayılmışım, Yavuz beni hastaneye götürüp serum taktırmıştı. O süre zarfında yanımdan bir saniye bile ayrılmamış gibi, içeriye kimseyi de sokmamıştı. Ben serumumun bitmesini beklerken o sadece benj izliyordu.. konuşmak istediği çok şeyin olduğu belliydi neden olmasın ki, şu 2yılda adamın hayatına kaos gibi çökmüştüm ilk, tesadüfen bir cinayete tanık olup yargılanırım, katili bulunmaz iftira bana atılır. Şimdi de kaybettiğim bir fotoğraf makinesinden cinayetin fotoğrafı çekildiği iddia edilir.
Tesadüfen tanışıp, bu kadar karşılaşacağımızı ben hiç düşünmemiştim. Allah'tan beni daha önceden tanıyordu, yoksa bu olanlar annemlerin kulağina giderdi ve ben biterdim.
Tekrardan o bilindik kapı sesini işittiğimde içeri bu sefer tanımadığım birisi girince kaşlarımı çattım. Ne vardı yani beni bu kadar görmek istemeyecek evimde?
Esmer, ela gözlü, 180-90 arası boyu olan bir adamın sandalye'yi çekip oturmasıyla, elindeki dosyayı yavaşça masaya bırakıp ellerini masanın üzerinde bağladı, hesap sorar gözlerle bana bakınca anlamadığımı ifade eden bir bakış atmıştım. Önündeki dosyayı gösterdiğinde “İçini aç”. Demesiyle titreyen ellerimle dosyayı kendi önüme yavaşça çektim, bir yandan da adama bakıyordum. Gerçekten Yavuz gibi değildi o çok sert ve kararcıydı, şuan karşımda duran polis, Sabırlı ve Alaycıydı.
Dosyayı kendi önüme çekip içini açtığımda, gözlerim şaşkınlıktan kaşlarıma değicekti.. Yatak odamdan alınan 2.çift fotoğraftı bu.. yine kanlı bir fotoğraf.. Bir fotoğrafı elime alıp baktığımda Gardolabımın kulbunda kan lekesi vardı.. Diğer fotoğraf ise başka bir şeydi...neydi bu fotoğraf yedi.. Ellerim daha çok titremeye başladığında aklımı yitiricek gibi oldum kulaklarımdan uğultulu çınlamalar geliyordu, kalp atışlarım odanın içinde hissettiğimde bir anda kapı açılma sesi işitmiştim ama o ses bile bunların yanında silkti.. Bu fotoğraftaki ne öyle.. korkunç... Çok korkunç...
Gözlerimi karşıya diktiğimde tanıdık yüz gözlerimi buldu... Onun siyah olarak gördüğü ama benim gece mavisi gözlerimi... O da yanında ki komser gibi fotoğrafı işaret ettiğinde daha fazla bakacak gücü kendimde bulamadım..
“B.. bu ne?” diye bildim sadece titrek sesimle, elimi kalbime doğru götürdüğünde katlanılmaz bir acı vardı içimde.. kan akışım daha çok yükselmişti.. kalbim duracakmış gibi delicesine atıyor, zamanı kollayan bir bomba gibiydi..
Yavuz masanın üzerinden bana doğru eğilip “Senin evinden çıktı, sence burda kimin bu soruyu sorması doğru olur, Ahsen Hanım”. Demesiyle kalbim artık durmuştu donuk gözlerle bir ona birde ceset fotoğraflarına bakıyordum.. bu fotoğrafta kanlar içindeydi... Çok korkunçtu dehşet verici bir korkunçluk boyutundaydı hemde..
“A..ama bu i..imkansız”. sesim arttık titremiyor kısılmaya başlıyordu.. daha 17 yaşındayım 2 cinayete şait olduğum yetmiyor 3. Benim peşimden koşuyordu...
Yavuz önümde ki fotoğrafı eline alıp incelemeye başladığında yüzünü buruşturup dosyanın içine attı, eline diğer fotoğrafı alıp tam göz hizama koyduğunda, “Hadi diyelim o fotoğrafı bilmiyorsun, ya bu. Bu kan ne?” diye sorduğunda gözüm fotoğrafa kaydı.. az bir kan değildi neredeyse kulbun tamamı o kanla kaplıydı.. bunu görmemem imkansız...
“B..benim kanımdır... B..bilmiyorum gerçekten, birşey bilmiyorum”. Dediğimde başını iki yana olumsuzca salladığında bana inanmayan gözlerle baktı, yanındaki komser konuştuğunda gözlerimi Yavuzdan ayırmıyrodum. “O kan lekesi, hiç kimse ile uyuşmuyor”. Demesiyle artık ben yoktum, ben buharlaşmıştım, süblimleşmiştim ben... Ne demek kimse ile uyuşmuyor? Ne demek kimliği belirsiz??
Yavuz'un dosyayı açıp fotoğrafı içine koymasıyla, yanındaki konserin omzuna elini koyup “Hadi, gidiyoruz.” demesiyle ayağa kalktı.
Ne olucaktı, ne oluyordu hiç bir fikrim yoktu.. “Yavuz” dememle olduğu yerde durup bana döndü. Yanındaki arkadaşına çık hareketi yaptığında kapıyı kapatıp bu sefer sandalyeye kendisi oturdu dosyayı önüme fırlattığında ellerini göğsünde bağlamış, “Bu Ne?” dercesine bana bakıyordu.
“Gerçekten bir bilgim yok, olsa yardım etmezmiyim, bütün gece Banu ile birlikteydim. Parti başlamadan önce Baran ve Arhanda yanımızdaydı. Ama onlar sonradan kendi aralarında takıldılar, yemin ederim bütün gece Banuylaydım bir bilgim yok bu fotoğraflardan da, unuttun mu fotoğraf makinem kayıp benim.”
Dememle ifadesiz gözlerle beni izlemeye devam ediyordu..
“İnanmıyorsun bana” kısık çıkan bir ses tonuyla söylediklerime, yorgun bir iç çekti.
“Sana dün ne dediğimi hatırlıyormusun”. Diye sorduğunda bocalamıştım, sanki şu an beynim durmuş gibi hissediyordum birşey düşünemiyordum düşüncelerimi mi kaybetmiştim ben...
“Gerçeklerin önüne sahtelerini koyarsan kimse sana inanmaz, Ahsen. ben bile” demesiyle kırgın gözlerle ona baktım.. gerçeklerin bir önemi yoktu.. gerçekleri ben bile bilmiyordum ki sahtelerini koyuyim.. “Her neyse, biraz sohpet edelim.” demesiyle şaşırmıştım, benimle sohpet mi etmek istiyordu. “Banu Altınsoy'da ne cana yakın kız öyle” demesiyle kaşlarımı memnuniyetsizce çattım, Banuya mı göz koydu bu ahlaksız adam. Bir kere Baran kardeşimle yakışıyorlardı onlar. “Evet, öyledir. Ama kendisiyle aynı yaşta olanlara öyle.” dememle dudaklarında alaycı bir gülümseme yerini almıştı. “Evet, bence de yaşıtları ile takılmalı, o yüzden kendinden büyükleri etkisi altına alabiliyor” imalı sözleri daha çok kaşlarımı çatmama sebep olmuştu ne diyor bu adam? Banuyu da mı sorguya almıştı daha doğrusu..
“Ne demek istiyorsun açık konuş” dememle tek kaşı havaya kalktı kemeriyle oynarken birden gözleri, gözlerimi buldu. “Yaşınız küçük ama bulaştığınız işler hayatınızdan büyük”. Demesiyle kaşlarım havaya kalktı. Banu bir işe mi bulaşmıştı?? “Ne yaptın, Banu'ya” diye sormamla gülümsemesi kahkahaya dönüştü kafasını sandalyeden arkaya atınca, çok çekici olduğunu şuan daha iyi anlıyordum. Yeni yeni uzayan sakallarıyla farkli bir aurası vardı.. bu onu çok çekici ve yakışıklı yapıyordu, kol kasları hareket ettikçe içinde boğulma duygusuyla yanıp tutuşulacak bir biçimdi. Kendini hemen ciddileştirdikten sonra yeşilleri, siyah gördüğü ama aslında gece mavisi olan gözlerimi bulduğunda“Daha demin içeri giren komser, onu sorguya almak istediğinde, Alında Banu'nun onu sorguya çekeceğini bilmiyordu. Bu yuzden o işi ona verdim, Altınsoyları bilirsin ya, KURALSIZ insanlar. Çok iyi de bir çocuk yetiştirmişler ki bizim Ermiş'imizi baştan çıkartıp, odadan siktirmiş gitmiş, bide bunları yaptığı yetmiyor. Kayra Komserimize, “Onu oradan alırsanız sevinirim” diye mesaj bırakmış”. dediği şeyler karşısında gülsem mi şaşırsam mı bilememiştim. Ama onun bu konuda o kadar çok eğlendiği belliydi ki anlatmaya devam etti“Bizimki de gururuna yediremedi kızı bizzat kendisi saçma sapan iftiralardan karakola şikayet etti. Şuan arkadaşın eki sandalye'ye kelepçeli bir şekilde sorgu odasında, komseri bekliyor”. Demesiyle gözlerimi şaşkınlıktan açtım demek bu yüzden Banuya ulaşamıyordum ben.. o kadar merak etmiştim ki sanki yıllardır normal arkadaş olan iki insan gibi dedikodunun dibine vurmuştuk “Eee sonra ne olucak” dememle içten bir gülümseme ile bana baktı ve devam etti “Ermiş Komser, o odaya girmeyecek ve sabaha kadar kızı haps alıcak kendisine yapılan gibi” tekrardan bir kahkaha kopardığında bu sefer bende gülmüştüm gerçekten Banu orada kafayı yerdi. Gülüşümü bozmadan Yavuza baktığımda zaten onun bakışlarının bende olduğunu gördüm. Gülümsediğimde, güldü. Eline dosyayı alıp ayağa kalktığında tekrar arkasından seslendim “Yavuz” dememle yine durup bana baktı kelepçeli elimj havaya kaldırıp ima dolu bir sesle “Bana da Banuya olanı yapmayacaksın değil mi?” dememle bir gülme daha geldi kulaklarıma “Neden olmasın” demesiyle kaşlarımı çattım. Yanıma doğru ilerleyip elinden bir anahtar çıkarttı ve yanımda eğildi. Ben ona bakarken o kelepçeyi çözmekle meşguldu en sonunda kelepçeyi elimden çıkartıp kafasını kaldırdığında gözleri, gözlerimj buldu şuan o kadar yakındık ki , bu yakınlık kalbimin pırpır atmasına neden olmuştu. Gözleri ilk yüzümün heryerini ezberlemek istercesine gezindiğinde tek bir yerde durdu, dudaklarımda.. yutkunduğunu duyduğum tekrar gözlerimi esir adı ama bu sefer farklı bir duygu vardı gözlerinde bir parlama.. aydınlanma olmuştu biraz daha yüzüme yaklaştığında artık burunlarımız birbirine değdiğinde bu yakınlıktan içine bir ürperti girmişti, gözlerim dudaklarına kaydığında nedense içinde delice öpme isteği vardı.. onunda gözleri dudaklarımı esir aldığında biraz daha yaklaştığında yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları çeneme değiyordu.. dudaklarımızın arasında 1cm varken pat diye içeri birisinin girmesiyle irkilerek geri çekildik.
Yavuz Kapıya doğru başını çevirdiğinde “sikerler böyle işi” diye söykenirken ayağa kalktı.
“Pardon, başkanım. Ben müsaitsiniz sanmıştım, çok üzgünüm” diyen bir erkek sesiydi.
Yavuz kapıya doğru yürüdüğünde bende k endime çekin düzen vererek ayağa kalkıp yürümeye başladım..
Karakoldan çıkmak istemediğim için kantin tarafına oturup Banu'nun çıkmasını sabaha kadar bekliyecektim...
•••
Ayayy bölüm sonu falaaaan. 🥰🥰 |
0% |