Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Kar Beyazın İlacı

@ruhlarinyazicisi

Geçmiş Zaman

 

Banu Altınsoy

Kar Beyaz

 

Takvim düzeni herkes için aynı olsa da, zaman herkesin içinde başka türlü ilerler.

 

Küçük bir lojmanın bahçesinde, ıslak çimlere oturmuş çiçek topladmıştım.

 

Beyaz güller bana göz kırpıyordu dün çok şiddetli yağmur yağdığından dallarından kopmuştu çiçekler.

 

Çok naif, kibar kırılmaya meğillilerdi.

Aynı benim gibi, yerimden kalkip lojmanın içine girdiğimde sırıttım. Neşe kaynağım, Tekol (Korkut) koltuğun üzerinde kıvrılmış uyuyodu. Sessiz adımlarla yanına gidip yüzünün hizasinda yere çöktüm.

 

Dudaklarimda belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Elimdeki gülü burnuna doğru sürdüğüm değişik sesler çıkarmaya başladiğinda kıkırdayıp daha çok sürdüm. Sonra beklemediğim bir anda gülün içinden arı çıkıp Tekolun burnunu soktu.

Çığlık atıp çiçeği üzerine attım.

 

Benim çığlığımı duyan askerler içeri girdiğinde, korkut ağlayıp burnunu tutmaya başladi.

Gece karasi gözlerim ariyi aradiğinda camin üzerine konduğunu gördüm, askerler korkutla ilgilenirken elimdeki kitapla ariyi kovalamaya başladım “Seni adi pislik! Ne sokuyon lan benim, Tekolumu!” bir yandan söylenmeye basladiğimda ariyi sinirlendirmis olucağım ki üzerime uçmaya başladiğinda dudaklarimdan çığlık firar etti arkaya doğru kostuğumda önüme biri geçip beni arkasına aldı.

 

Başımı kaldırıp o bilindik surata baktım, gözlerimde bir parlama oluşmuştu. Kuvars.

 

“Amma korkutunuz şuncacık şeyden”

 

Elini açip bana ariyi gösterdiğinde geri geri emeklemeye başladım.

 

“Uzak tut onu benden! Kuğ! O pislik Tekolu issirdi”

 

Gülümsemeye basladiğinda üzerime doğru yürüyüp ariyi suratima tuttu,

 

“Ari ıssırmaz ki, kara gül. Sokar!”

 

Ariyi üzerime attiğinda çiğlik atip ayağa kalktım tepinmeye başladiğimda artik bende ağliyordum.

 

“Sen Tekol'umu sokturtursan, o da seni sokar”

 

Üzerimde ariyi ariyordum, tam önümde kipirdamadan durduğunu görünce hizlica göz yaşlarimi sildim, ağlamalarim hıçkırığa dönünce çatık kaşlarla, kuvarsa baktım.

 

O ise ifadesiz gözlerle beni izliyordu

 

“Neden yaptin bunu!”

 

Omuz silkti.

 

“Hakettin” demesiyle kaşlarim daha da çok çatildi.

 

Ona doğru bir adim attiğimda çıplak ayağimla arinin üzerine basmam ile bir çiğlik daha atip öne doğru fırladım.

 

Bir bedene carptiğimda sertce yere düşmüştüm.

 

“Kızım, kalk lan üzerimden!”

 

Melul melul üstten, Kuğ'u ya bakiyodum.

 

“Nedenmiş, inmiyorum üzerinden. Hıh”

 

Daha çok üzerine yattiğimda

 

“Neden” dedi.

 

Omuz silkip

 

“Hakettin”

 

Ona onun söylediğiyle karşılık verince bütün askerlerin bizi izlediğini gördüm.

 

Birazcık kızardığımda yavaş yavaş kuvarsin üzerinden indim.

 

Çatik kaşlarla bana bakip üzerini temizledi

 

“Biran hiç inmiceksin sandım!”

 

Kaşlarim çatik bi şekilde ona baktiğimda, Kuvvet Amca aramıza girdi.

 

“Oğlum, siz belamısınız başımıza. Gidip dışarıda oynasanıza, birşey oldu sandik” hemen arkadan atladı bizim Tekol

 

“Aşk olsun, Kuvvet Dayı. Burnumu soktu o arı, ne birşey olmaması”

 

Homurdanarak söylendiğinde çatik kaşlari benim üzerimdeydi.

Dudağimi dişlediğimde parmağıyla beni gösterdi.

 

“Hepsi Kar Beyazın suçu!”

 

Bende kaşlarimi çatip ona baktiğimda

 

“Nerden benim suçum oluyomuş?”

 

“Senin yüzünden soktu o ari”

 

“Nerden bileyim içinde ari olduğunu”

 

“Bileceksin”

 

“Müneccimmiyim ben”

 

“Banane yapmicaktin”

 

Ellerimi bağlayip oradan çiktiğimda

 

“Nereye?” kuvarsin sorusunu duymazliktan gelip bahçeye girdim.

 

Güllerin yanına yürüdüğümde yere oturup sararmiş yapraklarini koparmaya başladim.

 

Hiç biri sararmiycakti ayni neşeyle kalicakti, sağimda ve solumda hareketlenme olunca hiç otarafa bakmadim bile.

 

Sağimdan korkutun “Özür dilerim” diyen sesini duyduğumda omuz silktim “Gerek yok” diye karşilik verdim.

 

O sırada Korkut ve Kuvars bana sıkıca sarıldıklarında gülümsedim.

 

Yerde çimenlere uzanmiş bulutlari izliyorduk.

 

Bulut oyunu.

 

“Bak şu arabaya benziyo” parmağimla bir bulutu gösterdiğimde “Hayir kamyonet o” diye çıkıştı korkut.

 

Omuz silkip başka bi bulut gösterdim. “Bu da ari” dediğimde yüzünü buruşturup “Hatirlatmasana kızım” dediğinde kıkırdayıp kuvarsa döndüm.

 

Bakışları bulutta değil benim üzerimde olunca yakalanmış gibi yutkunarak kafasini gökyüzüne çevirdi.

 

Bende kafami gökyüzüne çevirdiğimde korkut başka bir bulut gösterdi “Bakin üç tane top birleşmiş bulut olmuş” dediğinde kıkırdadım “Bizim gibi” dediğimde, kuvarsın uyuz sesi ilk defa tepki vermişti “Biz topmuyuz kızım!” diye çıkıştığında çatık kaşlarka ona baktim o da aynı çatık kaşlarla gökyüzüne bakıyordu.

 

Yerimde doğrulup yüzümü ona çevirdim.

 

“Ben o anlamda mi dedim şimdi!”

 

O da başini bana çevirip doğrulduğunda “Üç top birleşmiş bulut oldu diyorsunuz, sende bizim gibi diyorsun. Biz topmuyuz!”

 

Kaşlarımı daha çok çattığımda nefrsimi dışarıyla verdim “Birlik olmaktan bahsettim baksana üç kafadar birleşmiş bir ediyo yani üçümüz biriz. Birimiz üçümüz. Biz gibi işte götle don donla atlet gibi”. Dediğimde kaşlari daha çok çatilip ayağ kalktı

 

“Seninde ağzin iyice bozulmuş”

 

“O kada dediğimden bunu mu anladin”

 

Omuz silkip lojmana girdiğinde arkasindan çatik kaşlarla bakıyordum “Onu boşver. Hep böyle” yanimdaki Tekola döndügümde ellerini kafasinin arkasında bağdaç kurmuş keyifle gökyüzüne bakıyordu.

 

“Uyuz”

 

Bende ayağa kalkıp gül'lerin yanına gittim, arkkamdan Korkutun da gelmesiyle elimdeki sararmış çiçeği gösterip üzgün bir şekilde ona baktım.

 

“Baksana solmuş” dudaklarimi büzüp ağliyacak gibi olduğumda elleri elimdeki çiçeği alıp yere fırlattı. Çatık kaşlarla ona baktiğimda dalından bembeyaz bir çiçeği kopartip yere oturdu, bende karşısına oturduğumda,

 

“Bak buda senin gibi, Kar Beyaz. Kar Beyazın hikayesini biliyor musun?”

 

Olumsuz anlamında başımı salladiğimda anlatmaya başladi.

 

“Bi gün bahçe için Gül almışlar, bir çift. Güller kırmızıymış ama, bahçenin etrafını daire şeklinde ekip büyümelerini beklemişler.

Hepsi normal bir şekilde büyüdüklerinde bir tanesi aralarında farklıymış. Diğerlerinden kısa, dalları daha ince. Dikenleri daha kalın, tomurcuğu da küçücükmüş.

Bi kış günü bütün kırmızı gülleri solup gitmiş, aralarından bir tanesi, o kış günü beyaz açmış.

Tabi adam şaşkın, onca kırmızı gülün içinde tek bir beyaz gül. O gül kış boyunca büyümüş. Adam Kar Beyaz demiş ona”.

 

Gözlerim şaşkinliktan açıldığında

 

“Devamı yok mu”

 

“Dur dinle”

Nefesimi tutup dinlemeye başladim

 

“Artık yaz gelmiş, kırmızı güllerin yerini yenileri alırken, beyaz gül tomurcuğunu kapatmiş. Adam şaşkinlikla onu inceliyormuş normalde solup gitmesi gereken gül yaz günü kendine koza örmeye başlamış. Adam onu kesmeye kıyamamış. Mucizeymiş onun için. Tekrar bir kış günü bahçeye inmiş. Gülün yanına gidip baktiğinda daha farkli renkte açtiğini hatta parladiğini görmüş -Kar Beyazın ilacı- diye geçirmiş içinden. O gülden ilaçlar yapıp köydeki insanlara şifa olmuş.

O günden sonra bir daha kar beyaz gibi çiçek bulamamış, ilaçları durmuş. İflas etmiş”

 

Hikayenin sonuna doğru gülüşüm solduğunda “Şimdi sana neden Kar Beyaz dediğimi anladin mi?”

 

Dediğinde, başimi salladım.

 

“Hikayesi çok güzelmiş”

 

“Öyledir, hadi gel içeri girelim üşüceksin”

 

Elini uzattiği elini tutup kalktiğimda üzerimi temizleyip lojmana girdik.

 

İçeri koltukta çatik kaşlarla televizyon izliyen Kuvarsı gördüğümüzde iki yanına kurulduk.

 

“Napiyorsun, Kuğ”

 

Sadece omuz silktiğinde dudaklarimi büzüp televizyona baktım. Kuğ'ularla ilgili belgesel izliyodu.

 

“Sende bir kuğ'usun dimi” dediğimde çatik kaşlarla ona baktım.

 

“Nerden çıktı şimdi bu”

 

“Kuğ'ular gibi ıslık çalıyosun” omuz silkip oturduğum yerden kalktıp televizyonun önüne geçtim.

 

“Kızım çekil şurdan!”

 

“Banane! Sı-kıl-dım”

 

Bıkmış bir ifadeyle gözdevirip oturduğu yerden kalktı. Kapidan çiktip gittiğinde çatik kaşlarla arkasından baktım “Uyuz!” diye arkasindan bağirdiğimda diyip duymadiğini bilmiyordum.

 

Bakişlarim koltuğun üzerinde kikirdayan Korkuta döndüğünde “Neye gülüyorsun”

 

Gülüşünü hiç bozmadan oturduğu yerden kalkıp tam karşımda durdu eli havaya kalkip saçimin üzerinde durduğunda kaşlarim çatildi.

 

“Bak burda ne var”

 

Dediğinde elinde bembeyaz bir gül vardı, gözlerim heycanla açıldığında kafami kaldirip ona baktim sırıtarak bana bakıyordu elime gülü aldiğimda yutkundum.

 

“Yoksa bu...” dediğimde “Evet, bu Kar Beyaz, senin gibi. Bende Kar Beyazın İlacı” dediğinde kıkırdadım.

 

“Teşekkür ederim” diyip ona sarıldığımda o da bana sarıldığında kapıda bizi çatık kaşlarla izleyen Kuvarsı gördüm.

 

Bakışlarım elindeki siyah güle kaydığında kaşlarim çatildi. Bakışlarım ona döndüğünde omuz silkip geri gitti.

 

Modumu hiç bozmadan Korkuttan ayrılıp çiçeğe çevirdim bakışlarımı.

 

“Bu çok güzel” kıkırdayıp sağa sola salinmaya başladım.

 

“Senin gibi” dediğinde sevinçle ona bakıp. Yanağina küçük bir öpücük kondurdum. Kızardığımı hissettiğimde koşarak bahçeye çıktım. Hayatımda aldığım en güzel hediyeydi.

 

***

 

Günümüz

 

Elimde fanusun içinde duran ilk günkü gibi parıldayan Kar Beyaz' çiçeğine bakıyordum.

 

O kadar güzeldi ki bir iç çektim.

Fanusu dolaba koyup üzerimi değiştirdim.

 

Dün öğrendiklerime göre, bizimkilerde katilin peşindeydi. Ve bir çok notu onllar yazmıştı.

Ahseni normal odaya aldiklarini sabah Yavuz, söylediğinde oraya gitmek için yola çıkıcaktım.

 

Üzerime bol beyaz sweatshirt, beyaz bol bir eşofman altı giyip beyaz çorabımı ve ayakkabılarımı üzerime giydim.

 

Derin bir iç çektiğimde “Galiba bugün Kar Beyaz olabiliriz”.

 

Kara gülü bugünlük içime saklamıştım. Taksiye binip hastanenin önünde indim.

 

İlk hastaneye göre burası daha yakındı. Çünkü Polis Karakolunun hemen yan tarafıydı. Hatta birleşiktiler.

2. Katta birleşiyorlardı.

Ama orası sadece özel personellere açıktı.

 

Hemen hastaneye girip Ahsenin odasının oraya 2. Kata çıkmaya başladim Yavuzun attiği oda numarasinin önüne gelip kapıyı açtım.

 

Ahsen kapalı gözlerini açıp banna baktiğinda yanında yemeği hâlâ duruyordu. Kapıyı kapatip yanına gittiğimde saçını okşadim.

 

“İyi misin, beni çok korkuttun” dediğimde gülümsedi.

 

Hep bir kardeşim olmasini isterdim,o kardeş bana kendi annem tarafından değil ama bir anne tarafindan verilmişti.

 

“İyiyim. Merak etme”

 

Buruk bir gülümsemeyle çantami koltuğa koyup sandalyeyi yanına çektim. Yemek masasini önüme aldığımda çorbadan bir kaşık alıp Ahsen'e uzattım.

 

Ne kadar miğdesinin bulandiğini söylese de yemeklerin çoğunu bitirmistik. Çalışanlar yemeği götürdüklerinde dolu gözlerle ona baktım.

 

“Nasıl oldu bu” içim parçalanıyordu.

 

“Bilmiyorum, çok karanlıktı” dediğinde gözümden bir damla yaş düştü. Hızlıca sildiğimde bana gülümseyerek bakti.

 

“Ne oldu benim Kara çingeneme, bu ne beyaz çingene mi oldun sen”

 

İkimizde gülmeye başladiğinizda kapı tıklatılıp açıldı. İçeri Yavuz ve Esmsr komser girince Ahsen doğrulunca bende yerimden kalktım.

 

Yavuz Ahsenin karşısında durunca Ermişte çatık kaşlarla bana bakıyordu.

Dün beni sinir ettiği yetmiyormuş gibi birde karşımda dikiliyordu.

 

“İyi misin” Yavuzun sesi ikimizin bakışmasını böldüğünde Ahsen ifadesiz bakışları Yavuzun üzerindeydi.

 

Ahsen'in kafası bana doğru döndüğünde “Çıkın” dedi.

 

Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında kapıya doğru yürüyordum ki

“Ermiş sende çık” diyince kaşlarin çatıldı.

 

Onun çıkmasını beklemeden suratına kapıyı kapattım.

 

Karşı koltuklarin birine oturduğumda bir süre sonra Esmer komserde içeriden çıktıp yanıma oturduğunda Yavuzun Panjuru kapattiğini görünce kaşlarim daha çok çatildi, ne işler dönüyordu arkamdan?

 

“Bugün çok güzel olmuşsun, Beyaz sana yakışmış” Ermişin sesini duyup ona döndüğümde ağzımı açıp birşey diyecektim ki birinin sesi kurtarıcım olmuştu.

 

“Biliyor, ona zaten be

yaz çok yakışır. Ne giyerse yakışır”

 

İleriden postallarının ağır sesi, bütün heybetiyle Korkut Özyurdu görünce gülümsedim.

 

Onun için beyaz giymiştim, onun için bugün siyahtan vazgeçmiştim.

 

Onun için her zaman siyahtan vazgeçebilirdim..

 

***

 

💗🤜🏻Bölüm sonu🤛🏻💗

Loading...
0%