Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Şantaj Mı?

@ruhlarinyazicisi

03 Ocak 2018

Ermiş Kuzgun

Olay yeri inceleme

 

"Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir.

Ya yaşaman gerekenleri, zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye, AĞLAMAYACAKSIN!".

 

Olay yeri inceleme ekibi ile etrafta delil arıyorum. Çok yüksek olmayan dere yatağının 10 km ötesinde ki kayalıklarda cansız bedenini bulduğumuz kadına çok üzülüyorum. Ne hayaller kurmuştu belki de doğuracağı bebek için.. iç içekerek etrafı taradım birşey bulamadığım için vazgeçip orayı, uzmanlara bıraktıp arabama doğru ilerlerken, ormandan bir çığlık yükseldi.. Hızla koşarak silahımı çıkarttım etrafa iyice kontrol ettiğimde gördüğüm manzara karşısında donup kaldım..

Aman Allahım bu gerçek mi?

 

Kanım donmuştu yavaş adımlarla ilerlediğimde bir el kurşun sesi duydum. Kafamı eğdiğimde o kurşunun ağacın dalında asılı bir şekilde duran kızın boynunu delip geçmişti.. Titredim. Ne gibi bir filmin içindeydik biz?

 

Yavaş ve temkinli adımlarla kızın cansız bedenini izledim.. izledim... İzledim... 17-18 yaşlarında bir kız çocuğunun bedeni, ağacın dalına asılıydı. Miğdem bulandı.. öğürdüğümde geri çekilip birşeyin üzerine bastığımda durdum...

Ayağımı kaldırdığımda bir fotoğraf...

 

Kızın cesedinin fotoğrafı kanlarla kaplıydı... Hemen telefonumu çıkarıp Soykan'ı aradım.

Telefon uzun uzun çaldı, geri kapandığında tekrar aradım.. tekrar .. tekrar.. 5. Aramda açtığında "Ne oldu amına koyim, öldün mü? Sorgudayım".

 

Kızgın ve öfkeli çıkan sesi şuan hiç sikimde bile değildi "Ben öldümmü bilmiyorum ama ölümle burun burunayım, komserim. Çankır Ormanına bir destek ekip ve olay yeri inceleme istiyorum hemen şimdi! Bir cesedle burun burunayım. Şuan senin öfkeni çekemem, miğdem kaldırmıyor hadi!" önce bir sandalye sesi geldi sonra kapı

 

"Ermiş ne olduğunu baştan anlat, şu siktimin zindanında bana kafayı siktirtme!" gürlediğinde dudaklarimdan ufak bir kahkaha çıktı... "Sen dediğimi yap yeter!" telefonu kapattiğimda bakışlarim tekrar cesede döndü.

Bir günde 2 ceset...

 

Kaç saat geçti bilmiyordum ama arkamdan koşma ve siren sesleri gelince ayağa kalkıp gelen kişiye baktım. Yüzünden endişe ve öfke akan, Soykan ve Yavuz ikilisine..

 

Yanıma kada geldiklerinde gördükleri manzara karşısında Yavuz yutkundu, Soykan yine herzaman ki gibi soğuk ifadesini koruyordu.

 

"Bu.. bu ne amına koyim! Ne istiyor bu siktimin şeref yoksunu liselilerden" Soykanın küfürleri havada uçusurken cebimden eldiven çıkartıp ayak ucumdaki fotoğrafi elime aldım.

 

Onlara doğru tuttuğumda Yavuz başını delirmiş gibi sallamaya başladı, Soykan kaşları çatık bir şekilde bir fotoğrafa birde kıza bakıyordu.

 

"Ne yani bunu yapanda mi o siktimin pezevengi" dediğinde kafamı maalesef der gibi salladığımda Yavuz ağzını aralayıp konuşmaya başladı.

 

"Birileri tuzak kuruyor. Bu fotoğrafların hepsi montajlanmış ama doğruya uyarlanmış. Yani katilimiz bizim bildiğiniz seri katillerden değil, çok daha iyisi.. zekisi.

Ersin aradı adli tıptan gelen haberlere göre Sarp Bolatan'ın cesedinin fotoğrafı, Ahsenin fotoğraf makinesi ile çekilmemiş.

Kızı baştan beri boşa suçladık. Katil her kimse bir oyun oynuyor. Kurbanlarını daha önceden seçmiş, öldürme şekline kadar motajlamış, şunu görüyormusun.

 

Kızın suratı tamamen yok. Kim olduğu belirsiz, kadını hatırlıyormusun yüzünü tamamen yakmıştı, peki Sarp onunda fotoğrafta yüzü gözükmüyordu.

 

Çünkü katil bunlari daha önceden çok daha önceden planladı...

Bu işte montaj var şantajlar var..

 

2017nin yıl başı günü, Ahsen'in tanık olduğu cinayetteki adam Faruk Bostan, uyuşturucu çetesinin başında yer alan isimlerden.

 

Onunda fotoğrafta suratını kanla kaplı birşekilde bulduk. Ama o fotoğraf Ahsenin makinasi ile çekildi.. sonradan nasıl kanla kaplandı?? Bizim burada arıyacağımız Montajların gerçekliği, Şantajların sahteliği olucak..

 

Ahsene bir oyun oynanıyor olabilir..

belki bu ölenlerin hiç biri tesadüfen ölmedi..

şu ölen kadın Aslı Karabağ yani Aslı Tunceri, dediğin gibi Ahsenin öz annesi..

İstismar sebebiyle 4 yaşında boşanmışlar. Burada arıyacağımız katil babası olabilir. Kadın hamileymiş katil çocuğu daha doğmadan söküp almış.. neden yapsın böyle birşey?"

 

Ne demek motajlıydı.

Elimdeki fotoğrafa bir de kıza baktım.. nasıl montajlı olabilirdi?

"Ama bu gerçek gibi..."

 

Yavuz güldüğünde, saf saf suratına baktım.

"Gerçeklerin önüne sahteleri koyuyo. Neden? Kimse onu yakalayamasın diye... Doğru yolda mi? Evet.. fazlasıyla.."

 

Gerçeklerin önüne sahteleri mi koyuyor?

 

Fotoğrafa baktığımda aynı ağacın dalında asılı bir kız cesedi ama fotoğraf kanla kaplı..

 

"SİKTİMİN KATİLİNİ BİR ELİME GEÇİRİRSEM OZAMAN BU AĞACIN ALTINDA AN-"

 

Soykanın ağazını Yavuz kapattığında hâlâ sövüyordu. İkimizde buna güldüğümüzde Soykan kızlıca bir adım geriledi

 

"Ne güzel sövüyordum amına koydumun rezil orosbu çocuğuna, ne elliyonuz amına koyim beni?"

 

Bu sefer kahkaha attığımda Soykan daha fazla sinirlendi.

 

"Kuzgun, biraz daha gülersen bu son gülüşün olucak. O ağaçta kendi imzanı istemiyorsan kapat çeneni". Ağzımı kilit vurmuş gibi yaptığımda -adam ol- bakışları attı.

 

Olay yeri inceleme ekibi cesedi ağaçtan indirip incelemeye başladı.

Unuttuğum bir detay aklıma geldiğinde Soykan ve Yavuza döndürdüm bakışlarımı..

 

"Şimdi belamı sikiceksiniz ama ben size birşeyi demeyi unuttum". Çekingen bakışlar attığımda Soykanın çatık kaşlar altında öfkeli gözleri beni hedef alıyordu. Bakışlarımı Yavuz'a çevirdiğimde -messi derin düşüncelere dalmış gibi- aklımdan sadece bu söz geçti donuk bir ifade ile sadece yeri izliyordu.. birşeyler ters gidiyor ama ne

 

"Söylesene amına koyim!"

Soykanın ikinci ikazı ile ona döndürdüm bakışlarımı.

 

"Ben çığlık sesi duyduğumda buraya doğru koştum. Ondan önce kız yaşıyormuş...

 

Buraya geldiğimde kanım donmuştu kıza bir adım attığım an bir kurşun boğazını delip geçti..."

 

söylediklerimle Yavuzun korku dolu bakışları bana döndü.. çene kasları daha fazla titrediğinde ayağa kalkıp ilerlemeye başladı..

 

"Lan, lan nereye gidiyor, kal koş".

Soykan bileğimden tutup beni çekiştirdiğinde Yavuzun peşinden koşmaya başladık. Öyle sert öyle emin adımlarla gidiyordu ki, birşeylerin kafasını kurcaladığı kesindi.

 

"Lan dursana amına koyim!" Soykanın kulağımı tahrik eden küfürleri yüzünden pamuğu kendime tıkıycam en sonunda!

 

Yavuz arabanin kapisini açip kapattiğinda Soykan yan koltuğun kapısını açmıştı tam içeri giricekti ki Yavuz son gaz basıp gitmesiyle olduğu yerde kaldı.

 

"SEN BURAYA TEKRAR GELİCEN AMINA KOYİM! OZAMAN O ARABANIN KAPISINDAKİ KULPLARI TEK TEK G-"

 

bu sefer Yavuz'un yaptığı gibi elimi ağzına bastırdığımda "Bi sus amına koyim!".dediğimde sırıtarak bana döndü. "He iyi alıştınız sizde küfür etmeye, ayıptır la" dediğinde kahkaha attım.. biz mi küfür sen mi küfür be kardeşim..

 

Kimden.. Endişeli ve korkulu bir

Yavuz Karayel'den

 

Son sürat kullandığım araba bir kazaya sebebiyet verse bile hiç sikimde değildi. Bedenimi saran korku ve endişe beni tekrardan hastaneye götürüyor..

Bariz kartlarını açık oynamak istiyorsa bende kartlarımı açıcaktım.

 

Düpedüz şantajdan başka birşey değildi artık bu. Gözümüzü korkutmaya çalışıyordu ama başarısız. Hastanenin önüne ani bir şekilde durup hızımı hiç kesmeden arabadan indiğimde hastane kapısındaki kalabalıktan dolayı, kalbim endişe ve korkudan dolayı patlıyacak gibiydi. Koşarak kalabalığa daldığımda, magezincilerin miktrafonları bana döndü.

 

"Hasatnedeki katliam ile bir bilginiz varmı, Yavuz Bey?".

"Daha ne kadar şehirimizde bir katil dolaşacak, Yavuz komser".

Daha bir çok soru.

İçeride bir katliam çıkmış Yavuz!!

 

Anın endişesiyle sis dolu hastaneye daldığımda dışarıda itfaiyenin sesleri gelmeye başladı.

Acile doğru gittiğimde gördüklerim karşısında kanım donmuştu.

"Siktir" yerde kanlar içinde kalan insanlar, evladını uyandırmaya çalışan anneler.. yutkunamadım bile..

 

Kalbim korkuyla atmaya başladığında koridoru itfayeler sardığında, koşarak merdivenlere ilerledim 2. Kata çıkmam lazımdı...

 

İlk kata baktığımda gözlerim daha çok büyüdü..

Her yer yıkılmış kanlar içinde kalmıştı, bir meteor düşmüş gibiydi her yer..

 

kalbim bu sefer sinirden ve daha çok korkudan atmaya başladiğinda bir üst kata daha çıktım. O an ayaklarım yerden kesildi sanki kat çıktıkça katliamın boyutu artıyordu..

 

iki adım attığımda yerde kanlı fotoğraflar ile "X" şekli verilmişti. Kafamı fotoğraflardan kaldırıp sola doğru koştuğumda, bir el silah sesi dumamla başımı yere eğdim. Oh! Ucuz sıyırdım.

 

Arkamı döndüğümde kimse yoktu.. hiç kimse.. yerimden kalkıp 220 nolu Odaya girdiğimde, kapı kitliydi. Kahretsin! Kapı kitli..

 

Kapıyı tek omuz dwrbesi ile açtığımda gördüklerim karşısında yutkundum.. kanla bulanmış bir oda...

 

Yerde cansız bir şekilde yatan kadını görünce yutkunamadım... "Hayır, hayır hayır. Sırası değil".

 

Yerde yatan kişiye doğru koştuğumda saçlarını yüzünden çektiğimde tiz bir çığlık attım. Hemen ayağa kalktığımda beynimi yitiricektim.

 

Odadan çıkıp telefonumu cebimden çıkarttım. Soykan'ın numarasına tıklayıp aradığımda telefon anında açıldı hiç uzatmadan lafa daldım

 

"Soykan, her ne yapıyorsan bırak. Çınaraltı devlet hastanesinde bir katliam çıkmış, her yer kan içinde.. tahminimce yine o kansiz orospu çocuğu yaptı. Bütün ekibi topla buraya gel!"

 

telefonu suratına kapattığımda. Tekrar odaya dönüp baktım, o sırada aklıma dank etti. Allah kahretsin, Ahsen yoktu!

 

Koşarak bir üst kata daha çıktığımda adımımı attığım an yukarıdan parti süsü gibi kanlı fotoğraflar indi..

 

"SİKEYİM! BU KADARIDA FAZLA OROSPU ÇOCUĞU!"

 

Gürlediğimde bir fotoğraf dikkatimi çekti. Ona doğru yürüdüğümde,

kaşlarım çatıldı.

Fotoğrafa iyice yaklaştığımda ne olduysa o an oldu.

 

Sol taraftaki odalardan birinden dışarı bir kadının fırlamasıyla bakışlarım oraya döndü,

 

"SİKEYİM! HAYIR!"

 

koşup Ahsenin başında diz çöktüm. Kan kaybı vardı. Belinden tutup kucağıma aldım. "Hayır, hayır! Birşey olmicak". Hızla merdivenlerden indiğimde ambulansların geldiği yere doğru koştum. Gazeteciler önümü kapattığında "Yavuz Bey! İçerdeki son durum nedir?" "Kucağınızdaki kadında mı bir kurban".

Binlerce kansız soru...

 

Sinirden kendime hakim olamayıp koşarak ambulansın yanına gittim. Sedyeye yatırdığımda ekip gelmişti.

 

Önce Soykan hızla indiğinde beni fark edince adımları durakladı. İlk defa sert çocuğumuzun suratına endişe yerleşmişti.

 

"Abi!" yanıma hızla geldiğinde Ahsen'i gördü. Bakışları bana döndüğünde

 

"Bak koçum. Sen bir doktor bulup getiriyorsun! Sadece içeriye olay yeri inceleme giriyor. Başkası girerse s-" "Anlaşıldı, komserim" hızla atladığında ekibi toplayıp içeri girdiler. Ermişin bir doktorla yanımıza geldiğini gördüğümde bakışlarım onlara döndü.

 

"Ne oldu, Ona" bilmiyorum dediğimde korku kapladı bedenini.

 

"Üzerinden telefon çıktı mı?" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Tek derdimiz bu mu oğlum!"

Bakışlarını kaçırdığında

 

"Ya Banuya da birşey olduysa" korkuyla dile getirdikleri de bende endişelenmiştim.

Ahsen'in cebini aradığımda telefonunu bulmamla Ermiş'e uzattım. "Al" dediğimde doktor

 

"Sizin çıkmanız gerekiyor bu şekilde müdahale edemem" sert bakışlarımı doktora çevirdiğimde yutkundu "Arkadasın çıksın, sen kal" diyince. Ermişe çıkmasını söyledim. Atladığında telefondan Banuyu arıyordu, anında açmış olacak ki hararetli birşekilde birşeyler konuştular.

 

Ermiş arabaya binip gittiğinde. Tekrar karşımda yatan masum bir o kadarda kanlı surata baktım...

 

•••

 

Katliam'ın üzerinden 3 saat geçmişti. Kantinde oturup kafamı toparlamaya çalışıyordum..

Gözümün önüne kanlar geldi... Sonra "X" sembolü ile oluşan kanlı fotoğraflaf, bir kurşun, sonda kadının iskeleti kalmış kanlı bedeni... En son bir süprize davet edilmiş gibi bir koridor boyunca kanlı fotoğraf, o fotoğraflardan birinde... Zehra'mın ölü fotoğrafı ...

Ellerimle gözlerimi ovuşturduğumda beynim sanki bana oyun oynuyordu... Bunların hiç biri gerçek olamazdı... Herşey sahteydi... Olamazdı.. yanıma birinin oturmasıyla kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım.

Soykan'a..

 

"Ahsen hâlâ yoğun bakımda, hayatı tehlikesi yüksek... Olay yerindeki bütün fotoğrafları laboratuvar'a yolladım. Ama içerinden birisi gözüme çarptı" dediğinde soran bakışlarımı gözlerinden ayırmadım. "Ahsenin montajlanmış ölüm fotoğrafı" dediğinde gözlerim titremeye başladığında alayla güldüm. Hadi be! Sikerim amına koyim.

 

"Nasıldı? İnceledin mi?" yutkundu...

"Onunkinin aynısıydı... Onunkinin" ima ettiği şeyi o kadar iyi anlamıştım ki....

Nefesim kesildi...

 

Banu Altınsoy

 

Bazen hayat biterdi, bittiği anlar herzaman vardı, ama siz nefes almaya devam ediyorsunuz, gözünüz de görüyordu.. ama kesik ve karanlıkdı.

Hayat durmuştu o an, "Ahsen bitkisel hayatta" dediler bana.

Durdu dünyam dönmedi bir daha asla aynı olamdı hiç birşey.

 

Toplam 9 saati doldurmuştuk, saat kavramını yitirdiğim dakikalarda Esmer komser yanımdan ayrılmıyordu..

 

kafamı göğsüne yatırmış acil ameliyathane kapısını izliyordum.. toplam koş koca 9 saat... Ağlaya bilirdim..

 

kafayı yiyip kendime zarar verebilirdim hiç biri olmadı... Hiç birini yapamadım... O herkesin karşısında asi duran korkusuz kadın ilk defa kardeşine birşey olucak korkusu ile yıkılmıştı.

Çocukluğumdu Ahsen benim, bütün hayatımdı.

 

Baran ve Arhan gibi... Onlar bizi satıp siktirip gitmelerinin üzerinden 4 gün geçmişti ama Ahsen, hâlâ benimleydi.. yani şimdilik...

 

Hayatımda kimin yanımda olduğunun bir önemi yoktu..

Ahsen yanımdaysa kimseye gerek duymuyordum.. ama şimdi o da gidiyordu ellerimden kayıp düşüyordu ve ben sığınacak bir ev arıyordum.. bir komserin göğsü evim olabilirmiydi..

 

yada sadece kapı kenarımıydım. Bakışlarımı ifadesiz gözlerine çevirdim.. ela gözlerine.. sapsarının kahverengi tonuyla o kadar ifadesiz bakıyordu ki sanki kendisini kasıyordu..

 

onunda bakışları bana döndüğünde gözlerimi kaçırdım.

Güldüğünü duyduğumda kafamı kaldırıp ona baktım, kaşlarım sinirden ve üzüntüden çatıldığında

 

"Neye gülüyorsun, komik olan ne!?" diye çıkıştığımda bakışları gözlerimi buldu "Ne o, Âsi kadın. İlgi odağınız polisler mi oldu?" kaşlarım daha çok çatıldığında ne diyor bu edepsiz?

 

"Yanlız size bir baktım diye bunları diyorsanız" yüzüne doğru yaklaştığımda bedeni kasıldı. Zafer ile gülümsedim "Kalbinizin ritmini değiştiriyorum ha? Ne o ilgi odağınız Liseli bir kadın mı oldu, Esmer komser?" yutkundu.

 

Gözlerini kaçırdığında, tekrar bana döndü "Ermiş Kuzgun" kaşlarımı çatıp anlamadığımı belli eden bir ifade takındım "İsmim, Âsi kadın. Ermiş Kuzgun, Esmer komser falan değil"

 

alaya alıp güldüğümde "Banu Altınsoy, Esmer komser. Âsi kadın falan değil! Banu ALTINSOY" soy ismime vurgu yaptığımda aklına her ne geldiyse gülümseyip kafasını iki yana salladı?

 

Psikopat mı bu? Neye gülüyor yine! "Komik olan ne?" Alayla gülüp bana baktığında “Sorgu odası geldi aklıma” üzerime eğildiğinde tepki vermedim..

 

saçımdan bir tutam alıp parmağına doladığında birşeyler düşünüyor gibiydi, kaşlarımı çattığımda bakışları bana döndü “Âsi tavrın, korkusuzluğun, dokunuşların... Azmin... Dudakl-”

 

okkalı bir tokat attığımda şaşkın gözlerle bana baktı ayağa kalkıp tam gideceğimde kolumdan tutu “Nereye” sanki hiç tokat atmamışım gibi bir de hesap soruyordu adi pislik!

 

Derin bir nefes alıp verdiğimde. “O o günde kaldı tamam mı? O gün birdaha yaşanmıyacak ve sende.boşa hayaller kurma! Birkkere tipim değilsin, polislerle işim olmaz! O gün sen geldin beni zorladın. Bunu yapmasam sen sınırlarını aşıcamtın!”

 

gürleyip estiğimde bir dk bile orada onun suratına bakacak tahammülüm yoktu, koşar adımlarla hastaneden çıktığımda Feyzullah abiyi arayıp eve gittim. Yorucu bir gün, ama aklımdan bir dk olsun Ahsen çıkmamıştı.

.. Onu orda yanlız bırakmak kalbime bir ok saplanmasına neden oldu...

 

***

 

Bölüm sonu

 

Vote ve Yorumlarınızı bekliyorum.

 

Biraz psikolopatimdirda:D

 

Kötü günlere doğru ilerliyoruz...

Daha kötü günler olucak az sabır...

 

:)))

Loading...
0%