Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Silik Kanlar

@ruhlarinyazicisi

Bazen hayat öyle bir darbe vurur ki insana, ruhun bedeninden fırlar, şaşar kalırsın. Geriye bakarsın, geride bıraktığın ömrüne. Hayatın gözünün önünden film şeridi gibi geçmez, kırık aynalardaki yansımalar gibi teker teker birleştirmen gerekir parçaları.

 

Bir duygu hissedersin, sonra bir duygu daha. Birleştirip ne anlama geldiğini çözmeye çalışırsın. Birilerini özlersin, bir umut beslersin. Kimi özlediğini, ne umduğunu hatırlamaya çalışırsın.

 

Başkasını seviyorum diyorsun, ama gerçekten sevebilirmisin bir başkasını?

 

Unuttum artık diyorsun. Zamanında her seyden çok sevdiğin kadını böyle bir çırpıda unutabiliyor musun? Hiç mi aklına gelmiyor anılar? Hiç mi özlemiyorsun kokusunu?

 

Bir an "Keşke şuan yanımda olsaydı" demiyor musun? Her tanıştığın insanda onu aramıyor musun içten içe?

Sesini özlemiyor musun hiç?

Sana "Seni çok seviyorum" dediği anları unutabiliyor musun?

 

Birlikte dinlediğiniz şarkıları duyunca aklına gelmiyor mu? Birlikte izlediğiniz filmlerden bahsedince uzaklara dalmıyor mu gözlerin?

 

Onun yokluğunda kendini kocaman bir boşluktaymış gibi hissetmiyor musun? Arkadaşlarınlayken onun yanındaki kadar içten gülebiliyor musun?

 

Şimdi bir daha düşün. Gerçekten onun yerini başkası doldura bilirmiydi? Onun yerine başkası geçermiydi?

 

Kafa dağıtmak için geldiğimiz gece kulübünde, kafam gerçekten dağılmıştı. Herşey parçalara ayrılmış beyin hücrelerimin içinde analiz yapıyordu.

Fotoğraflar geldi aklıma.. Zehramın ölü fotoğrafı.

 

Dertli bir iç çektiğimde omzumda bir el hissettim. Bakışlarımı Ersin'e diktiğimde gayet kafayı bulmuş, karşımda sırıtıyordu.

 

"Hadi be komserim, ne zevksiz çıktınız" hemen karşımızda ki masadaki 4 kadını gösterdiğinde, sabır dilercesine kafamı ona çevirdim. "Oğlum, bak güzel oğlum. Biz buraya kadın avlamaya gelmedik. Güzel kardeşim. Stres atmaya geldik tamam mı!" esip gürlediğimde olduğu yerde titredi.

 

"Ama komserim, baksanıza şu güzelliklere. Sarışının göğüsleri, kumralın dudakları... Esmerim hhhh" kafasına bir tane geçirdiğimde ellerini önünde bağladı "Oğlum sen yavşak mısın?" çekingen bakışlarını yerden kaldırdığında " Estağfurullah, komserim. Tesüf ederim, ben öyle birimiyim?" kafamı sinirden iki yana salladığımda hızlı adımlarla yanımıza Soykan gelmişti.

 

Nefes nefese bir şekilde bize tereddüt ile bakttığında "Ne oldu, oğlum. Bu ne hâl?" Kafasını kaldırdı "Abi! Siktimin şeref yoksunu pislik kansız herifin Montajladığı fotoğraflarda ip ucu bulduk, sürekli uyuşturucu çetelerinden ilerliyor. Faruk Bostan, Kenan Bolatan'ın oğlu Sarp Bolatan, Hastanede ölen Sedat Baytekin, Tuna Ulusoy, abi ve...."

 

kaşlarımı çattığımda "Cevat Karabağ siktimin pislik tacizcisinide gebetmiş amına kodumun şeref yoksunu piç kurusu yav-" kaşlarımı daha çok çattığımda neyin peşindeydi bu sikik adam"Fotoğraflar iyice incelensin bizde kalkıyoruz yürüyün" .

 

•••

 

Otopsi raporlarını incelerken aklım hâlâ fotoğraftaydı.

Nasıl olurdu.. nerden bulurdu onun fotoğrafını.. nasıl bulurdu.

Derin yaralamalar, birinci ve ücüncü derece yanıklar, bıçaklarla oynama hevesi, bir nefes kadar yakın kurşunlar..

 

Ah.. bu katil her kimse onu bulmamız bile çok zordu... Bırakın bulmayı, bulsak bile gördüğümüz an bizi doğrardı. Zekâsı ve planları...

"Bunu nasıl yapıyor.."

 

Ayağa kalkıp Laboratuvar'a gidip son gelişmeleri öğrenmeliydim.

Adam arkasında iz bile bırakmıyordu ki, ne bir parmak izi bıraktığı tek şey kan ve imzası.

 

Kudret'in yanına gittiğimde bir fotoğrafı inceliyordu. Fotoğrafa doğru baktığımda, nefesim kesildi..

Zehra'm

 

Kudret beni yeni fark etmiş olucak ki korkuyla elini kalbine götürüp bir oh çekti. Bu hâline gülüp ağlamak arasında kalmıştım. "Komserim, valla bayılıcaktım. Katil geldi sandım insan bi haber verir" şimdi sırıtmıştım.

 

Elindeki fotoğrafı gösterdiğimde iç çekti "Sizin için değerli olduğunu bildiğim için ilk sıraya aldım ama birşey çıkacağa benzemiyor" kalbim duracak gibiyken bir de ben bakmak istedim fotoğrafa, elime eldiveni takıp fotoğrafı elime aldığımda kalın bir tabakaya sahipti kaşlarımı çattığımda fotoğrafın arka yüzünü döndürdüm sadece siyah ve kanlı.

 

Led ışığı alıp üzerinde gezdirdiğimde sinirli bakışlarım Kudretin şaşkın yüzüyle kesişti. "İşinizi yapıyorsunuz bari doğru düzgün yapın, amına koyim. Sanki ben adli tıp uzmanıyım" Fotoğrafın arkasında yazan yazıları okuduğumda donuk gözlerim tek bir isimde durdu..

 

"En kusursuz cinayet, birinin yaşama sevincini öldürmektir".

 

İlk değil, ama ilk kusursuz kurban.

 

Zehra Melek Aksu Karayel'in cinayeti.

 

Kod adı: TEK KOLUM, DAİM YOLDAŞIM.

 

Gözlerim yazının üzerinde gidip geliyordu, ilki değildi ama ilk kusursuz cinayetiydi.

Birinin yaşama sevincini alan cinayetiydi. Benim.

 

Diğer cinayetlerinde bir kusur vardı, bizim göremediğimiz sadece onun zekâsı ile görmemizi istediği bir kusur.

 

Fotoğrafı tam yerine koyucaktım ki kan lekesi dikkatimi çekti, tekrar bakmak için yaklaştırdığımda büyüteç alıp inceledim. Silik kan.

 

Kudret çatık kaşlarla baktığımda "Kanlar silik" kaşları havaya kalktığında kutudan diğer fotoğraflarıda çıkarttı. Bunlarda silinmeye başlamıştı, sikeyim ne oluyordu amına koyim!

 

Elimdeki fotoğrafı daha çok incelediğimde iki katmandan oluştuğunu gördüm, bir bıçak sayesinde ikiye ayırdığımda kanım dondu. "Siktir" elimden fotoğrafı attığımda iki fotoğrafın arasına sıkıştırılan deri parçasına baktım, Kudret eline yeni bir eldiven ve delil poşeti alıp deriyi poşetin içine attı, aynı anda öğürmemizle kusucak gibi oldum.

 

Birbirinden ayırdığım fotoğrafın arka yüzünü elime aldığımda burası da siyahdı. Led ışığı tekrar yaktığımda kan dondurucu sözler yine karşımdaydı.

 

"Zamanı geldiğini düşündüğün ilk fırsatta, evlen onunla. Evlen ki onunda yak başını. Son olmadan sev onu, sev ki pişman olma. Zaman akıp geçen bir kavram, kumların aşağıya tanecikler hâlinde akıp giderken sen onu sev ki, o da bir taneye dönmesin".

 

Zaman artık çok geç. Tarih bırak bana, ne kadar aptal olduğunu salise de hesaplıyim.

 

Kod adı:TEK KOLUM, DAİM YOLDAŞIM.

 

Okuduklarımız karşısında korku ve endişe içinde Kudret ile birbirimize baktık..

 

Vakit çok geçti, o artık bir kum tanesi kadar güzeldi.

 

Ersin Kuzgun

 

Telafisi olmayan tek şey, zamandır.

 

Geçme diyemezsin, geçmişe gidemezsin.

 

Geçmişi bugüne taşıyamazsın, yaşadıklarını silemezsin.

 

Fotoğrafların arasında okuduğum kaçıncı paragraf yazıydı bilemiyordum.

 

Koskoca 24 saatte yaşadıklarımızı bize anlat deseler, yine anlatamazdım.

 

Elimde ki kağıdı masaya bırakıp kendimi koltuğa attım.

Dertli bir iç çektiğimde karşı kolttuğa teker teker Çankır Ekibi kendilerini yorgunca koltuğa attıklarında gülümsedim. Sevinç gülümsemesi değildi bu, eğlence hiç değildi.. yorgunluğun, acının tebessümüydü

 

"Şimdi ne yapıcaz? Bu katilin duracağı yok. Bizde bitmiş durumdayız be abi, uyuyorum rüyalarımı kan süslüyor. Uyanıyorum gözlerimde kan, bitik durumdayız hepimiz." kardeşimin sözleri kalbimi derinden yaralamıştı. Aramızda en kırılmaya müsait olan Ermiş'in yenik gözleri beni de bitirdi. Aramızda tam 5dk fark olmasına rağmen abimdi işte, kardeşimdi. Canımdan bir parçaydı, nasıl üzülmezdim onun acısına.

 

"Eh, ozaman millet. Sakin günler bir süre bizi bekliyor, bugün katliamın en büyüğünü çıkarttı.

Bir süre durar diye düşünüyorum, eğer şüphe ettiğiniz bir durum olursa. Telsizleriniz açık dursun, bir süre sadece kısa bir süre dinlenin kafanızı toparlayın ailenizle sevdikleriniz ile geçirin bu süreyi iyi değerlendirin. Aradığım dakikada sizi burada sapa sağlam bulmak istiyorum, şimdi dağılın"

 

Yavuzun söyledikleri ile hepimizin yüzünde mutlulukla karışmış yorgunluk vardı.

 

İçimizden sadece tek bir kişi gülümsemiyor, konuşulanlara boş gözlerle bakıyordu.

Soykan Parlar.

Duygusuz diye adlandırdığımız yetenekli kardeşlerimizden birisiydi elinden her iş gelirdi ağzından da her küfr.

 

Hepmiz ayağa kalkıp odadan çıktığımızda Soykan hâlâ olduğu yerdeydi milim oynama yoktu, başımı tekrar ekibe çevirdiğimde güzel günler mi bizi bekler, yoksa acı günlermi bilemiyordum. Tek bildiğim artık bunların sonunun hiç gelmiyeceği olmuştu.

 

Soykan Parlar

Otopsi raporları

 

Bazı şeyleri bilmemek bazen bilmekten daha iyiydi.

 

Aradığımız suçlu onlar değildi. Bundan çok emindim onlar olamazdı onlar öyle birşey yapamazdı, yaparlardı ama yapmazlardı.

 

Aklımı ilk defa birşeyler kurcalıyordu, detayların inceliğine bakmam lazımdı.

Hangi akılla yazıldıklarına.

 

Oturduğum yerden sert adımlarla kalkıp Laboratuvara giden yolu takip ediyordum. "sikiyim sizin dinlenmenizi, orda insanlar ölürken benim burda rahat durucağımı sandığınız aklınızı deşim"

 

Kudret'in yanına gittiğimde "Koçum kolay gele"

 

Her zamanki gibi titreyerek gözlerimin içine baktığında içimden kahkahalar çıkıyordu.

 

"Abi sende mi ya, ekip olarak beni öldürüceksiniz"

"Hele onlar naptı"

"Hiç sorma, başkan gelir korkutur, ersin gelir enseme üfler, ermiş gelir -sende ölüceksin aptal- diyip siktirip giderler abi Allah aşkına kendine dikkat et katilden önce bizim ekip birbirini kesecek gibi"

 

Alayla gülümsediğimde asıl mevzuya gelmiştik.

 

"Sizin ekibi çıkarken gördüm, sen niye burdasın."

 

Zevkten.

 

"Ha, öyle bi uğriyim dedim. Beynin ne güzelmiş, patlata bilirmiyim, bebeğim."

 

Kudret bir adım geri çekildiğinde bu adamın korkusuna hayrandım.

 

"Abi baştan söyle katil benim diye, valla kimseye demem"

 

"He amına koyim katil benim ve sizinle beraber yaptığım pisliklerin peşini sürüyorum" tek Allahim ben nereye düştüm be

 

Yanımıza koşarak Cihan geldiğinde çatık kaşlarka ona baktım. "Ne lan bu halin, kim yedi seni" alayla güldügümde yüzünü korku kapladı.

 

"Abi" dudaklarından zar zor dökülen bu kelime iyi şeylerin olmadıgını gösteriyordu "Kod adını araştırdım" yüzümü endişe kapladığında soğuk terler döküyordum.. "Tek kolum, daim yoldaşım" iki askerin birbirine kullandıkları lakap Batı tarafında görev yapıyorlarmış, buraya gelmişler bir görevlendirme ile neredeyse 01/01/2017'den beri buradalar. Kara kuvvetlerinde görevliler ikiside komserim".

 

Aklım ve zihnim tamamen durmuş durumdaydı bu iki lavuğun giremiyeceği pis delik yokken bunları yapmaları...

 

Sinirden elimi duvara geçirdim bir daha, ve bir daha..

 

Derin ve soluksuz nefesler aldığımda laboratuvarı terk ettim.

 

Bu olmazdı o ikisi bunu yapmazdı yapamazdı. Karakoldan çıkıp arabaya bindiğim gibi son gaz bastım nereye gidecektim? Ne yapıcaktım?

En sonunda bir gece kulübünde durup içeriye girdim, kafa dağıtıp sarhoş olmak en iyisiydi.

 

İlahi bakış açısı

Yazarın anlatımı ile

 

Yavuzun öfkesi kimeydi? Kendine miydi.. yoksa evleneceği gün kollarının arasında can veren kadına mıydı bu öfkesi..

 

Peki ya Ahsen? Onun burda ki rolü neydi? Sevgilisi miydi hayır. Arkadaşı mıydı, sanmam.

Suçlu muydu, belki.

Neden Yavuz onu yakınında tutuyordu? Herkesi neden yakınında tutmaya çalışıyor?

 

Kırıp dağılan bir adamın başkalarını kırıp dökmesi tuhaf değil miydi?

 

Banu? Ona ne olucaktı. Anlık gelen sinirleriyle olmadık kelimeler ağzından çıkan ayarsız bir kadını kim susturucaktı?

Ermişmi? Sanmam.

 

Yada bir başkası...

 

Ermiş ne olucaktı? Kardeşini korumak isterken kendi canı daha çok yanıyordu. Bir gecede binlerce katliam a tanık olmuştu. Olaylarını, dosyalarını, notları bölüşmüşlerdi. Hangisine en acı not düşmüştü? Yada hepsi mi acıyla bürünüp kanka boğulmuştu.

 

Ersin napacaktı hangisi ile savaşacaktı, onlar üzülmesin diye gülüp şakalar mı yapacaktı? Yoksa onlarla acı paylaşmaya el mi koymuştu..

 

Herkesin rolü neydi bu, katliamda?

Katil durucakmıydı.. kim durdura bilirdi onu?

 

Soykan gerçekleri öğrenmişmiydi? Yada biliyormuydu daha ilk baştan beri onların bunu yaptığını?

Yada onlar mı yapmıştı? O iki nefes kadar sessiz tehlikeli asker mi yapmıştı bunu?

 

Yoksa Yavuzun da dediği gibi, Gerçeklerin içinde Sahteler,

Montajların içinde Şantajlar mı vardı?

 

Montaj tam olarak neredeydi? Gerçek nerdeydi? Sahtelikler nereyi süslerken, Şantajlar çıkmıştı ortaya.

 

Ahsen ne yapıcaktı? Bu yükün altından nasıl kalkıcaktı.. annesi sahteydi, sahte annesi nerdeydi? Gerçek annesi ve babasının cesetleri incelenirken, Güldalı Oral nerdeydi?

 

Ersinin dosyaladığı bilgilerde ne yazıyordu onların hakkında?

Yavuz neden düşünceliydi sürekli?

Ermiş kırılmaya bu kadar müsaitken neden güçlü duruyordu?

Soykan peki.. neyle mücadele ettiğini bilmeyen bir adam zaman kavramını da bilirmiydi?

 

Kötü günler mi bekliyordu onları yoksa her kötünün içinde iyi taraflar da var mıydı?

 

Montajlardaki püf noktaları, şantajların yönünü, gerçekleri bulup sahtelerini koymalarını öğreneceklerdi.

 

Peki kimden?

 

Gerçekten o iki asker katil olabilecek kadar acımasız olabilirler miydi? Yada Soykan onlari nereden tanıyordu, nasıl bu kadar emin olabiliyordu.

 

Gerçeklik nerdeydi, sahtelik nereleri örtüyordu.

 

Motaj nerdeydi, şantajlar kimi gösteriyordu.

 

Başrolü belli olmayan sorunlarla başa çıkmaya çalışan, katliamın kanlı ve silik günlerini yaşıyorlardı, aylardan kış, ama dışarıda yaz vardı. Tekrardan kış uğramamıştı onlara, ama kanlı günler sürekli kapılarını çalan komşuları olucaktı.

 

Hedef kim? Katil kim? Montaj kim?...

 

 

******

 

Bölüm

sonu 

 

 

Sorulara geldik, sorunlara geldik.

 

Gerçekten burada başrol kimdi?

 

Kan ve Montaj kimin elindeydi?

 

Vote ve Yorumlarınızı bekliyorum.

İnkspired hesabımız;ruhlarinyazicisi

 

TikTok;ruhlarinyazicisi

 

🫶🏻❤️‍🩹

Loading...
0%